diorex

Darağacında Üç Fidan - Nihat Behram Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Darağacında Üç Fidan kimin eseri? Darağacında Üç Fidan kitabının yazarı kimdir? Darağacında Üç Fidan konusu ve anafikri nedir? Darağacında Üç Fidan kitabı ne anlatıyor? Darağacında Üç Fidan PDF indirme linki var mı? Darağacında Üç Fidan kitabının yazarı Nihat Behram kimdir? İşte Darağacında Üç Fidan kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 19.03.2022 16:00
Darağacında Üç Fidan - Nihat Behram Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Nihat Behram

Yayın Evi: Everest Yayınları

İSBN: 9789753168175

Sayfa Sayısı: 222

Darağacında Üç Fidan Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Biz şahsi hiçbir çıkar gözetmeden, halkımızın bağımsızlığı ve mutluluğu için savaştık!"

1968'ler. Yazılı tarihin en barbar asrının en umutlu, en ışıklı, en cesur günleriydi. Coşkun bir devrimci dalganın bütün dünyayı sarstığı, onlarca ülkede milyonlarca insanın ayağa kalkarak, "Gerçekçi ol, imkansızı iste," diye haykırdığı günlerdi...

Böyle bir dünyada, Denizler de özgürlük bayrağını Türkiye'de yükseklere taşıdılar. ABD'ye, NATO'ya, yurtlarını yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekmek isteyenlere en iyi cevabı eylemleriyle, yürüyüşleriyle, cesaretleriyle verdiler.

Ve egemenler, bu özgürlük kabarışının intikamını 12 Mart karanlığında üç gençten çıkarmak istediler. Somut hiçbir yasal dayanak olmadan Deniz'i, Yusuf'u, Hüseyin'i ve nice arkadaşlarını idamla yargılayıp, "Asalım, asalım!" çığlıklarıyla darağacına göndererek özgürlük ve bağımsızlık mücadelesini boğmaya çalıştılar...

İşte Nihat Behram, o günlerin ölüm karanlığını sivil tarihçiliğimize belgesel bir katkı olan bu kitabıyla yırtmıştır. Denizler'in asılmadan önceki son sözlerinin de ilk kez açıklandığı, yayımlanır yayımlanmaz yasaklanan ve ancak yirmi iki yıl sonra aklanan Darağacında Üç Fidan, içten sesi, ince duyarlılığı ve ödünsüz tavrıyla, bütün iktidarların geçici olduğunu, milyonların kalbinde yaşayacak olanların daima özgürlük savaşçıları olduğunu göstermiştir...

Baskı altında geçen yirmi iki yılın ardından, yirmi ikinci basımıyla Darağacında Üç Fidan'ı sunarken, bugün koyu bir karanlığın ve ahlaksızlığın içine itilmek istenen yurdumuzda, gözlerimizde hala bir umut ışığı, darağaçlarında "solmayan" üç fidanın anısı önünde saygıyla eğiliyoruz...

(Arka Kapak)

Darağacında Üç Fidan Alıntıları - Sözleri

  • "Ömrüm, senden özür diliyorum."
  • “Uğruna ölüme gidilen şey kendini karanlıkta bir ışık gibi hissettirir”
  • Onların inandıkları yolun değerlendirilmesi, ne kadar tarihin sorunuysa, onların yargılanış biçiminin değerlendirilmesi de, o kadar bugünün sorunudur...
  • Ve ilk kez o gün anladım, bir odanın, bir evin, bir sokağın, bir şehrin bir insana düşmanca bir acı verebileceğini.
  • Erdemleri rehberimiz; Anıları yolumuza ışık olsun...
  • -Mahkemeye itimadınız var mı? Cemil oğlu, 1947 doğumlu, Erzurum Ilica Mahallesi, Öznü köyü nüfusunda kayıtlı, Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi Deniz Gezmiş: -Mahkemeye asla güvenim yoktur. Mahkeme diye böyle bir yerde bulunmaktan utanç duyuyorum. Nihat Behram
  • Merkez Cezaevi Baba Mektup elinize geçmiş olduğu zaman aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben ne kadar üzülmeyin dersem yine de üzü­ leceğinizi biliyorum. Fakat bu durumu metanetle karşılama- nt istiyorum, insanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler, önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeylerya­ pabilmektir. Bu nedenle, ben erken gitmeyi normal karşılıyo­ rum, ve kaldı ki, benden evvel giden arkadaşlarım hiçbir za­ man ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de düş­ meyeceğimden şüphen olmasın, oğlun ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir, o bu yola bilerek girdi ve sonunun da bu olduğunu biliyordu, seninle düşüncelerimiz ayrı, ama beni anlayacağını tahmin ediyorum. Sadece senin değil, Tür­ kiye’de yaşayan Kürt ve Türk halklarının da anlayacağına inanıyorum. Cenazem için avukatlarıma gerekli talimatı ver­ dim. Ayrıca savcıya da bildireceğim. Ankara’da 1969’da ölen arkadaşım Taylan Özgür’ün yanma gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi İstanbul’a götürmeye kalkma, annemi teselli etmek sana düşüyor, kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum, kendisine özellikle tembih et, onun bilim adamı olmasını istiyorum, bilimle uğraşsın ve unutmasın ki, bilim­ le uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir, son anda yap­ tıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir, seni, annemi, ağabeyimi ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ate­ şiyle kucaklarım. Oğlun DENİZ GEZMİŞ
  • İnsanlar Doğar, Büyür, Yaşar ve Ölürler. Önemli Olan Çok Yaşamak Değil, Yaşadığı Süre İçinde Fazla Şeyler Yapabilmektir...
  • “Tarih, asıl suçluları affetmeyecektir!”
  • Serbest olan tek şey soluk almaktı...
  • -Mahkemeye itimadınız var mı? Cemil oğlu, 1947 doğumlu, Erzurum Ilica Mahallesi, Öznü köyü nüfusunda kayıtlı, Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi Deniz Gezmiş: -Mahkemeye asla güvenim yoktur. Mahkeme diye böyle bir yerde bulunmaktan utanç duyuyorum.

Darağacında Üç Fidan İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Abim Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ı Saygıyla Anıyorum.: Bu kitap benim için çok özel bir kitap o yüzden incelemenin de öyle olması gerekiyor diye düşünüyorum ve şöyle başlamak istiyorum... yazar/deniz-gezmis 'in babaannem tarafından akrabam olduğunu öğrendiğim de daha ilk okula gidiyordum. Anneannem anlatırdı atla göy meydanından geçerken dağ boyu olduğunu. Tabi o zamanlar olaylardan da fazla haberim yok. Ortaokul yıllarımda ise banka soyduklarını vs öğrendim ama hala olayları bağdaştıramıyordum çünkü haberlerde siyasi bahsediliyorken köydekiler banka soyduğu için idam edildiğini anlatıyordular ve ben heralde farklı kişiler diye düşünüyordum. Gel gelelim lise yıllarıma geldim ve gerçekleri yavaş yavaş kafamda bağdaştırarak olayları anladım. Velhasılı kelam ne için çabaladığını, nelerden fedakarlık ettiğini haksız yere nasıl idam edildiğini gerçekten anlamak ise 23 yaşıma ve bu kitaba kısmetmiş. Şimdi kitabı inceleme kısmına geçebiliriz... Öncelikle teşekkürler yazar/nihat-behram Defalarca yasaklanmasına rağmen, vatandaşlıktan atılmana rağmen birşeylerden vazgeçmediğin için. Bu kitabın ilk bölümlerinde Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın sonuncu kez nasıl yakaladıklarından (kaçma imkanları varken suçsuz askere ateş etmemek için), Yusuf'un yarasına nasıl 11 saat bakılmadığını, hapishanedeyken bile sisteme başkaldırmak için tek yapabilecekleri şey olan ölüm orucuna başvurmaları, çıktıkları mahkemelerde hakimin sorduğu mahkemeye güveniniz var mıdır sorusuna hayır yoktur demeleri anlatılıyor. Şöyle ki; “Duruşma yargıcı: Mahkemeye itimadınız var mı? Deniz Gezmiş: Mahkemeye asla güvenim yoktur. Mahkeme diye böyle bir yerde bulunmaktan utanç duyuyorum. Yusuf Aslan: Mahkemeye güvenim yoktur. Hüseyin İnan: Mahkemeye güvenim yoktur. Sıkıyönetim Mahkemelerini yargı organı olarak kabul etmiyorum.” Sonrasında idam kararları kesinleşince avukatlarının ısrarıyla ölüm orucunu bırakıyorlar ve avukatlarından idam sırasında en az iki avukatın orada idamlarına tanık olmasını ve asla davalarından pişman olmadıklarını ve ölüme korku ile gitmediklerini bizlere aktarmalarını istemişlerdir. Yine ilk bölümde Üç Fidan'ın son mektupları, idam edilirken ki sisteme karşı son haykırışları bu kısımda yer almaktadır. İdam sehpasındayken bile bu üç yiğitten korkulmuş ve son sözlerini tamamlayamadan sehpaya tekme vurulması emredilmiştir. Suçsuz oldukları için tövbe ettirmek amacıyla idamdan önce kişilerin yanına getirilen imamı istememişlerdir ve şerefsiz kişiler bunu bile işlerine geldikleri gibi yorumlayıp Allaha inanmadıkları için imam bile istemediler diye halka yaymışlardır. 6 Mayıs 1972 de haklı davaları ile aramızdan ayrılan bu Üç Fidan'ın mezarlarını yanyana olmasına bile izin verilmemiştir. Yine aynı şekilde 6 Mayıs 1972 günü şöyle olmuştur; "Ve o gün Ankara'daki ölüm, ağlamayı dahi yasaklayan cinstendi. Haberi ilk veren spiker, huzurundan edildi.Mezarlığa ilk giden genç tutuklandı.Sokakta ilk bağıran bir kadın, alınıp götürüldü. Ve binlerce insan yeraltı yatağında akan bir dere gibi, içinde yaşadı duygularını." Bu kitabında defalarca piyasadan kaldırması aslında gerçekleri saklamak, birşeylerin bilinmesini engellemek değil miydi aslında... İkitabın ikinci bölümlerinde ise Deniz, Yusuf ve Hüseyin'in aslında nasıl yanlış yargılandığını. 18 kişilik listeden sadece üçünün idam kararının red edilmediğinin, Askeri mahkemelerde olmayan tarafsız yargılamanın burada da olmadığından bahsediliyor. Yine aynı zamanda zamanın bazı siyasilerinin bu yanlışı kabul ettikleri bazılarının ise üç değil üç bin kişi idam edilmeliydi diye pişkin cevaplar verdiğini görüyoruz. Ve son olarak bu olaylar kitabın içinde belgesel tadında anlatılıyorken aralarda da yazar/nihat-behram 'ın şiirleri bize eşlik ediyor. Belgesel tadında derken laf olsun diye söylemedim gerçekten okurken bir belgesel izliyormuş gibi oluyorsunuz. Kitabı okurken içimizde duygulara engel olmak pekte mümkün değil. Engelde olmamalıyız aslında o yıllarda zaten insanların duygularını yaşaması engellendi biz bu yıllarda kendimize engel olmamalı ve duygularımızı yaşamalıyız. İncelemenin devamını sonraki bir vakitte devam ettirmek istiyorum ama diyeceğim o ki her vatandaşın bu kitabı okuması ve gerçekleri öğrenmesi gerekiyor. Çünkü adım kadar eminim ki ülkemizin durumu ortada ve ilerleyen yıllarda böyle durumlar olacak ve yine haklıyı savunan kişiler fetöcü, törörist, komünist diye suçlanacak ve tarafsız olmayan mahkemelerde en ağır cezalara çarptırılıp, hapishanelerde sorgularda en ağır işkencelere maruz kalarak suçları olmayan şeyleri üstlenmesi istenecek... Tarih tekerrürden ibarettir... (Üzeyir Yazıcı)

DAR AĞACINDA ÜÇ FİDAN Hiç bir siyasi görüşe körü körüne bağlanmadan, görüşlerinizi bir kenarı bırakarak, tarihi anlamak amacı güdülerek ne yaşanmış nasıl yaşanmış sorularına verilen cevaplar ile okuyup anlanması gerekilen bir hikaye.. Üç şerefli hayat.. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın hikayesi.. Türkiye’nin karanlık yıllarını anlatıyor. Bu üç yiğit 5 Mayısı 6 Mayısa bağlayan gece idam edildi.. Suçları Tam bağımsız Türkiye dilemek.. sonuna dek davalarından vazgeçmemek.. Defalarca tutuklanmalarına rağmen darağacına korkusuzca yürüyenlerin hikayesi bu.. Ah bu Ülke soğu sağı birbirine kırdırıp, gençliğinin baharında yitip giden gencecik körpeler.. Öldüklerinde bile üç yiğidin aynı yere gömülmesini uygun görmeyen bir devlet.. Yaşarken korkup idam ettiler, öldüklerinde ise korkmaya devam ettiler.. Başardınız yiğitler başardınız.. Ve ve ve. Sağcı solcu meselesi değil bu. Davasına sadık kalabilmenin, kendi ülkeleri için verdikleri mücadelenin meselesi.. Susturulmak istenilirken susmayanların meselesi.. Bu Ülkenin hiç unutmayacağı kahramanlardan Üç tanesi.. Ve ülkedeki karanlık yüzün bittiği söylenemez. Bilirsiniz ki bizler hala kendi özgür hakkımız olan düşüncelerimizi hâlâ ve hâlâ söyleme hakkına sahip değiliz. (Sözde sahibiz) Kendi özgür düşüncelerini dile getiren onlarca gazeteci tutuklu. Ülkenin gelişmesi ve düşünce özgürlüğüne verilmeyen önem, hala verilmiş değil.. Kulaktan dolma bilgiler ile değil, o dönemi bu adaletsiz infazı anlayabilmek adına, bu olayın yakından tanığı olan, birçok kez bu kitap nedeniyle yargılanan ve kitabı yıllarca yasaklı kalan Nihat Behram'dan öğrenmelisiniz. Çok fazla söylenecek şey var lâkin en başta da söylediğim gibi tarafsız olarak okuyun, okutturun. Susmayacağız susanlardan olmayacağız asla. Sonra belki. Düşüncelerin asılmadığı yerlere gideriz. 222 sayfalık güzel bir kitabın sonuna daha gelmiş oldum. KEYİFLİ OKUMALAR ALINTILARIM “Uğruna ölüme gidilen şey kendini karanlıkta bir ışık gibi hissettirir”s3 O güne dek silahlarını öldürmek için ateşlememişlerdi. Öldürme duygusu onları her zaman tedirgin etmişti.s10 "Kalbe girecek bir mermi... Kalbinden giren bir mermiyle intihar..."s12 Tarih, asıl suçluları affetmeyecektir! s23 “Sonunda ölüm de olsa konuşmam,- diye mırıldandı; -işkence acıları unutulur, dik yaşamak iz bırakır hayatta...”s26 "İnsanlar doğar,büyür,yaşar,ölürler,önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir."Deniz Gezmiş s50 Şimdi bu son yolculuklarından bakışları, saniyelerle sınırlıydı. Bakıştılar... Bir ömür boyu kadar uzun bir bakış.Ama bir kelebeğin ömrü kadar bile değil.s52 İleride, değişik köşelerde Mahir yatıyordu... Saffet...Niyazi...Hüdai...s75 Ölüm hangi nitelikte olursa olsun, yine de kendi ağırlığıyla gelir.s79 Ölüm hangi nitelikte olursa olsun, yine de kendi ağırlığıyla gelir. Ve o gün Ankara'daki ölüm, ağlamayı dahi yasaklayan cinstendi.s81 "Cezanın suça değil, suçun cezaya uydurulmaya çalışıldığını gördüm. "151 Karşılıklı saygı, tarihe karışıyor.s160 Türk tarihinde, Selçuklular ve Osmanlılar dahil, yasalar ve hukuk 12 Mart döneminde olduğu kadar hiçbir zaman çiğnenmemiştir.s165 İyi bak yıldızlara Onları belki bir daha göremezsins180 Delikanlım, sen ki, ya bir köşe başında Kaçından kan sızarak geberceksin. Ya da bir devrimci gibi darağacında can vereceksin. "s185 "Halkın düşmanı güçler tarafından intikam duygularıyla alınmış infaz kararları yasak değildir."s199 (Nehir شوال)

Bu kitap o zaman ''Kitaplık'' olan kütüphaneme girdiğinde 7. sınıf öğrencisiydim. Kitabı satın aldığımız gün dün gibi aklımda. Babamın bana ilk aldığı kitap buydu. İşin cilveli yanı ise kendisi ağır şekilde Türk-İslam sentezini benimser. 8. Sınıf öğrencisi için pek ideal olmayan bu kitabı babama neden aldığımızı sorarken aklım ''Gençlik kitapları'' reyonunda idi. Bana verdiği cevap şu yöndeydi. '' Her fikri ölç, tart biç, düşüncelerin kulaktan dolma değil, kendine ait olsun. Sana ait olmayanı düşüneni daha çok sev, hayat gerçekten farklılıklarla güzel, bu çocuklar zamanında memleketleri için bir şey yapmaya çalıştılar, onları anlayamadık Dursun önkuzu da bizim, denizlerde bizim dedi (hemen hemen cümle tamamiyle böyle)'' Ki kendisi 69 lu ve bu idamlara karşı herhangibi bir sorumluluğu da yok.. O günden sonra biriktirdiğim tüm düşünce ve ideolojileri kendim ölçüp tarttım benimsedim, kabullendim.... Bugün yeniden baştan sona bu kitabı okuyup bitirmenin buruk sevincini yaşıyorum. Açık yüreklilikle söyleyebilirim ki taban tabana zıt görüşlerimiz olsa da Türkiye tarihinin en acı en can yakıcı olaylarından biri. Benim için hayatıma yön veren kitaplardan oldu. Şunu tüm kalbimle söylüyorum ki ( Siyasi cinayet ve idamlara karşı çok sert çizgilerim var ) keşke yaşamalarına izin verilse bu cinayet işlenmeseydi. Keşke çocuklarını ve akabinde torunlarını görecek kadar sıhhatli bir yaşamları olsaydı. Keşke, keşke.... (sıla)

Darağacında Üç Fidan PDF indirme linki var mı?

Nihat Behram - Darağacında Üç Fidan kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Darağacında Üç Fidan PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Nihat Behram Kimdir?

Nihat Behram (d. 18 Kasım 1946 Kars), Türk gazeteci, şair ve yazar. Asıl adı Mustafa Nihat Behramoğlu'dur.

Gazetecilik Yüksek Okulu'nu bitirdi. İlk şiiri 1967'de yayımlandı. 1975'te ağabeyi Ataol Behramoğlu ile birlikte Militan dergisini ve 1979'da Yılmaz Güney ile birlikte Halkın Dostları dergisini çıkardı. 1972'de çıkardığı ilk şiir kitabı olan Hayatımız Üstüne Şiirler kitabı yasaklandı ve yazdıklarından ötürü 12 Mart Dönemi'nde iki yıl askeri cezaevinde tutuklu olarak yattı.

Cezaevinden çıktından sonra bir süre gazetecilikle uğraştı. Vatan gazetesinde ele aldığı Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın yaşamlarını ve mücadelelerini anlatan yazı dizisi, çok ilgi görünce Darağacında Üç Fidan adıyla kitaplaştırıldı. Bu yazı dizisi ve şiirleri öne sürülerek sivil mahkemelerde ve sıkıyönetim mahkemelerinde hakkında birçok dava açıldı. 12 Eylül Dönemi'nde Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığından çıkarıldı. 1996 yılında Türkiye'ye döndü. Bugüne değin 12 şiir kitabı yayımlandı. Şiirlerinde doğanın yeri ve sözcük dağarcığının zenginliği dikkat çekicidir.

Toplumcu Gerçekçi Şiir ilkelerine yöneldi, şiirini yeni biçim ve tema arayışlarıyla besledi. Çevirileriyle de dikkat çekti. Edebiyat ve kültür üzerine yazdıkları, antoloji ve diğer çalışmalarıyla kuşağın önde gelen yazarları arasına girdi.

Entelektüel dergisinde 2000 yılında çıkan "Özlemin Kadar" adlı şiiri özellikle beğeni toplamıştır. sol.org.tr haber sitesinde her iki haftada bir çarşamba günleri yazıları yayınlanmaktadır. Türkiye Komünist Partisinin 9. kongresinde kürsüden okuduğu "ayaklanma çağrısı" adlı şiiri büyük beğeni toplamıştır. Son olarak 15 Mart 2009 günü, yine TKP'nin düzenlediği "Ya Osmanlıya dönüş, Ya Sosyalist Cumhuriyet" mitinginde şiirlerini kürsüden seslendirmiştir.

Nihat Behram Kitapları - Eserleri

  • Darağacında Üç Fidan
  • Ser Verip Sır Vermeyen Bir Yiğit
  • Yılmaz Güney'le Yasaklı Yılları
  • Kız Ali
  • Gurbet
  • Miras
  • Özlemin Dili Olsa
  • Çıkmak İçin Bu Karanlıktan
  • İbrahim Kaypakkaya
  • Hayatın Şarkısı
  • İntikam Alır Gibi
  • Dörtlükler
  • Hayatımız Üstüne Şiirler
  • Tanımlar
  • Yalın Yürek
  • Ayrılık da Yakışıklıdır
  • Ateşi Solumak
  • Cenk Çeşitlemesi
  • Gözyaşının Çağrısı
  • Kundak
  • Hey, Çocuk
  • Bahar Karşılaması
  • Dövüşe Dövüşe Yürünecek
  • Yine de Gülümseyerek
  • Acının ve Umudun Rengi
  • Göğsü Kınalı Serçe / Şiirlerle Halk Masalları
  • Mucizeye Tanım
  • Fırtınayla, Borayla Denenmiş Arkadaşlıklar
  • Sol Kendini Anlatıyor
  • Bir Komünistin Biyografisi
  • Savrulmuş Bir Ömrün Günlerinden
  • Tutanak
  • Maviyengeç Ağıdı
  • Hayatı Tutuşturan Acılar
  • Hayatın Tanıklığında İşkencede Ölümün Güncesi
  • Tekzip
  • Kında Duran Onur Paslanır

Nihat Behram Alıntıları - Sözleri

  • ''Kimi zaman denizlerin dalgaları saydın kendini çınladı dağa taşa vura vura bağrının nakışları, kimi zaman kayalardan seni kum kum koparan aynı denizin dalgalarıydı; yanıldın, ah, yanıldın, yazık ki gecikmiş bir şiir bile ancak kendinin sessizliğidir, öyleyse nedir anlamı hayatımızın?'' (Savrulmuş Bir Ömrün Günlerinden)
  • Hem işçi sınıfı devrimcisiyiz diyeceğiz hem de onun için hiçbir eyleminde bulunmayacağız. (Sol Kendini Anlatıyor)
  • Bir yanım Şahin hızı, Bir yanım yara izi... (Ateşi Solumak)
  • Gezen gezsin hayatın düşmanlarıyla kol kola utanmadan, başımı halkımın omuzbaşında taşımayı onurum sayarım ben; zulmün, zorbalığın, sömürünün olduğu her yerde, her an anarım Attila Jozsef'i, Jose Marti'yi, Mayakovski'yi, yeniden yeniden bilenir öfkem; mutluluk duyarım, eğer yüreğimle, sesimle Nazım'a, Neruda'ya, Fikret'e kardeş olabilirsem... (Tanımlar)
  • Yaşamdaki bir bebeğin bakıma nasıl ihtiyacı varsa, içimdeki ölüm yavrusu da öylesine bana muhtaçtı. (Kız Ali)
  • İşçi sınıfı,mücadelesini ancak bilinçli ve örgütlü olarak verebilir. (Sol Kendini Anlatıyor)
  • Oysa yakınmadan yaşama gücü, el bebek gül bebek bir geçmişten değil, dağlardan yüksek, denizlerden derin acıların mirasıydı (Miras)
  • Üç gündür yağmur yağıyor üç gündür aynı şarkıyı dinliyorum bugün bilmem ki bu şehrin hayatımdan yolduğu kaçıncı gün? Buna da alışılır alışamadığım tek şey kendi yüreğim (Ayrılık da Yakışıklıdır)
  • ürkütülmüş, sarılmış, acıyla sınanmışız... ateş almış taş altında kalmışız, gün olur hesabını sorarız elbet. (Tanımlar)
  • ...yoksul da olsalar, onurlu insanlar doldursun sokakları, aşkın da ayrılığın da içten yankılanan sahici şarkıları duyulsun... ... (1999) (Kundak)
  • Her şey ve herkes kendi tarihinin sayfalarında tozlanıyordu... (Gurbet)
  • “Dalın dudağı diye öptüğüm gül yaralamış ağzımı - geçer, muhabbet yarasıdır. “ (Cenk Çeşitlemesi)
  • -Mahkemeye itimadınız var mı? Cemil oğlu, 1947 doğumlu, Erzurum Ilica Mahallesi, Öznü köyü nüfusunda kayıtlı, Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi Deniz Gezmiş: -Mahkemeye asla güvenim yoktur. Mahkeme diye böyle bir yerde bulunmaktan utanç duyuyorum. (Darağacında Üç Fidan)
  • Ah, gidiyor işte gidiyor göz göre göre birer rüzgâr uğultusu bırakarak yanan ateşe (Dövüşe Dövüşe Yürünecek)
  • Eğer ülke sorunları üzerinde düşünmek yerine hazır reçeteleri devralmak ile devrim olsaydı herhalde dünyanın siyasi coğrafyası çok farklı olurdu. (Sol Kendini Anlatıyor)
  • ...bu gerçek; ve hiç karamsar olmadım hayatın karşısında ama günlerdir izine de varamadım o şiirin yorgunluk dayandı kaburgalarıma... ... (Fırtınayla, Borayla Denenmiş Arkadaşlıklar)
  • "Ah ki, şu yoksu halk nasıl böyle habersiz Yalanla talanla sarıldığından, Kapandaki ceylanın bile haberi var Zorlanan zincirin kırıldığından" (Dörtlükler)
  • Yüzün pırıl pırıl doğuyorken ayışığında Öyle meydan okuyan hali var ki gözlerinin Sanki yeryüzünün Uçsuz bucaksız düzlükleri Kasıp kavruluyor verimli bir poyrazla... (Ateşi Solumak)
  • İnsan ancak İnsana yaraşır yaşadıkça insan (Miras)
  • Anılar içinde yaşamak sadece bize özgü bir şey herhalde! (Gurbet)

Yorum Yaz