Din Bu-3 - Turan Dursun Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Din Bu-3 kimin eseri? Din Bu-3 kitabının yazarı kimdir? Din Bu-3 konusu ve anafikri nedir? Din Bu-3 kitabı ne anlatıyor? Din Bu-3 PDF indirme linki var mı? Din Bu-3 kitabının yazarı Turan Dursun kimdir? İşte Din Bu-3 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Turan Dursun
Yayın Evi: Kaynak Yayıncılık
İSBN: 9789753434720
Sayfa Sayısı: 304
Din Bu-3 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Bana en çok engel olan aydınlardır. O çok geri, ezer keser dedikleri, ürktükleri halkla benim aramdan çekilseler. Bilimle imanı karıştırıyorlar, ikisinin de ırzına geçiyorlar. Din olmayınca insanlar düşünebilecek, neden birileri doğarken sefalete, birileri de servete mirasçı oluyorlar. Dinin özünden gelen bir mizah var. Öyle şeyler ki, üstü örtülegelmiş. Örtüleri kaldırınca bugünün insanına gülünç geliyor. Siz karanlığa ışıkla gitmezseniz, o karanlık yayıldıkça yayılır bir kısım engeller çıkar, ışık kaynaklarıyla halk arasına girer. Ülkemizde şöyle ya da böyle bir laiklik geleneği vardır. Maya Tutar. En mutlu ve coşkulu olduğum bir dönem. Hayatı çok seven bir insanım. Ancak hiçbir zaman kendi yaşamımı öne çıkaracak kadar bencil olmadım."
(Tanıtım Bülteninden)
Din Bu-3 Alıntıları - Sözleri
- - İbrahim, çocuğunu kurban etmek, kesmek için bir "düş"ü nasıl kanıt saymış? Bunun Tanrı'dan olabileceğini nasıl (daha doğrusu niçin) düşünmüş? " Bu oğlanı bir armağan olarak veren Tanrı'ysa nasıl olur da yatırıp kesmesini buyu rur? Böyle ARMAĞAN olur mu? Tanrr'nın amacı armağan vermek mi cinayet işletmek, öz çocuğunu kestirerek sonsuz acılara gömmek mi?" diye neden düşün memiş? - Burada olduğu gibi başka konularda da, Kur'an'da Tanrı'nın insanları dene diğinden söz edilir. Tanrı'nın denemeleri kime karşı, niçin? Bir şey öğrenmeye, ya da kanıtlamaya gereksinimi mi var?
- Din kurallarında “değişmezlik” temeldir. Kurallar durağandır. İnsanlar ve toplumlarsa, yaşamlarıyla birlikte sürekli bir değişme içindedirler. Değişmeyen kurallar, her an değişen ve gelişen yaşamın gereksinimlerine karşılık vermezler. Karşılık veriyormuş gibi gösterilseler de.
- Diyanet, Muhammed'in bu sözleri söylediğini ve kendi yayınlarında da yer al dığını kabul ediyor, ama bunun, "kadınlan aşağılayıcı olmadığım" savunuyor (s.8). Oysa İslam inancına göre "cehennemlik kişiler", hep "kötü kişiler"dir. İnsanlar içinde "cehennemlik olanlar"ın "çoğunluğu"nun "kadınlar"dan olduğu nu söylemek, insanlar içinde erkeklere oranla, "kadınlar"ın daha çok "kötüler"den oluştuğunu söylemekle eşanlamlıdır.
- Ne denli yorumlar yapılırsa yapılsın; gerçek o ki, Kur’an, yalnızca Araplara seslenir. Araplardan başkasını “muhatab” almamıştır. Ayetlerin açık anlatımları buna tanıktır. Dahası: Kur’an, başlangıçta Arapların tümüne de seslenmemiştir. En’am Suresi’nin 92. ve Şura Suresi’nin 7. ayetlerine göre Kur’an’ın seslendiği kesim, “Mekke ve çevresi”dir.
- Zekât malından rüşvet vermek, Tevbe Suresi 60. ayetine de geçmişti. Şöyle der: "Sadakalar (zekâtlar) Allah'tan bir farz olarak ancak fakirlere, düşkünlere, onlar üzerinde çalışan (zekât toplayan) memurlara, kalpleri İslama ısındırılacak olanlara, kölelik altında bulunanlara, borçlulara, Allah yoluna ve yolcuya mahsustur. Toplanan zekât ancak bu sayılan yerlere verilir. Allah bilendir, hikmet sahibidir." (...) "Gönülleri İslama kazandırılacaklar" fıkıh kitaplarında da değerlendiriliyor. Maliki fakihlerine göre bunlar İslama özendirilmek istenen kâfirlerdir. Kimilerine göre de bunlar, yarı Müslüman olmuş olanlardır. Ama Müslümanlık henüz kalplerine yerleşmemiştir. Şafii fakihlerine göre ise bunlar dört sınıftı. İslam fakihlerince bu görüş kabul edildi. - Zayıf imanlılar, - Zayıf imanlı, yeni Müslüman olmuşlar, ama toplumda etkinlikleri olan, baş kaldıranları da Müslüman yapacak güçte bulunan kabile ileri gelenleri, - İmanı güçlü olanlar (başkalarından gelecek olan tehlikeler önlensin diye fazla ganimet ve zekât verilir). - Zekât toplamada etkinliklerinden yararlanılmak istenenler. -Bunlar içinde kafirler de bulunabilir. Görülüyor ki, İslamı güçlendirmek için kimlerin güç ve destek sağlayabileceklerine inanılıyorsa, onlara "rüşvet" kapısı açık tutulmuştu. Toplumda güçlü olacakları görülen kimseler, gerek ganimetlerden, gerek zekât mallarından fazlasıyla yararlandırılmışlardı. Peygamber'in, İslamı güçlendirmek gerekçesiyle, kimi insanları kazanmak için başvurduğu örtülü ödenek, ganimet mal ve develeri, hurmalıklar, araziler, zekâttı.
- Benim 'iman'ımın sarsılmasında sol yayınların en küçük etkisi olmamıştı. Bunu hep belirtirim. Beni 'dinsiz' yapan, 'din' in kendisidir. Bu konudaki araştırmalarımdır. Yalanları, sahtelikleri yakalamamdır.
- İbrahim'in çocuğunu kurban olarak sunmaya götürmesinden söz edilmesi, bir durumu daha yansıtır: Bu dinlerde "insan", kimi durumlarda "mal"dır. Örneğin köle, sahibinin "mal”ıdır. Karı, kocanın malıdır. Çocuk da, özellikle "baba"nm malıdır. İbra him'e, çocuğunu "kurban etme” yetkisinin verilmesi bundan.
- "Hanefiler ve Hânbelîler: 'Cinsel ilişkide bulunulan hayvan eti yenen türden de olsa, kesilir ve yakılır. Etinin yenmesi caiz değildir' derler. Malikîler de: 'Bu hayvan, kesildikten sonra yenebilir. Cinsel birleşimde bulunan kimse de, başkaları da o hayvanın etinden yiyebilir. Bunda hiçbir sakınca yoktur. Çünkü, bu hayvanın etinin haram olduğuna ilişkin bir şeriat hükmü gelmiş değildir...' demekteler." - Abdurahman el Cezîrî (Kitabu'l-Fıkh Ale'l-M ezâhibi'l-Erbaa)
- Tevrat'ta insanlar ikiye ayrılmakta: İsrailoğulları ve onun dışında kalanlar. İsrailoğullarından olanlar, Yahudiler, köle durum una düşseler bile Tevrat'ta köle sayılmıyorlar. Kısacası: Tevrat'a göre "Yahudi köle olmaz" hiçbir zaman. Başka insanlara gelince, koşullara göre "köle" olabilirler.
- Molla Yaşar Nuri Öztürk'ün "Kur'an'a dayanarak kadın haklarından söz ederken (!) bir tek ayet bile göstermediği dikkatinizi çekmedi mi? Neden bir ayet göstermesini istemediniz?
- Bir cinsel ilişkinin "zina" olması için, "zina"nın "anlamı"na da uygun bulunması gerekir. "Çocuk olabilecek" bir "dölyatağı"na ("ana rahmi"ne) dökülen "dölsuyu" ("meni"), "soyun sürmesi"ne elverişli biçimde dökülmüyorsa "boşa harcanmış" sayılıyor. Evlilik dışı ilişkinin "zina" sayılmasının temel "anlam"ı bu. Çünkü evlilik dışı cinsel ilişkilerin, "soyun sürmesi"ne zarar verdiği yolundaki düşünce egemen. İslam hukukçuları da, "Zina, soyu nesl'i) korumak amacıyla yasaklanmıştır" derler. Çok küçük yaştaki çocukla, ölüyle ve hayvanla olan cinsel ilişkilerde, "zinanın anlamı" bulunmuyor. Çünkü "menfînin döküldüğü yer, zaten "üretim (çocuk) yeri" değildir. Kısacası, kim i cinsel ilişkiler gibi, "hayvan la cinsel ilişki" de, bu gerekçeyle (yani "zina anlamı"ında görülmediği için) "zina" sayılmıyor.
Din Bu-3 İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bu ülke de aydın olunca ya taşlanır ya da faili meçhul bir cinayet olarak kalır. Din konusu eleştirilmek istenmez. Hurafeler sonsuza dek sürmek ister. Aydınlıktan korkanlar kim bir ışık yaksa hemen söndürmek ister. Halkın çoğu müslüman olan bir ülke de gerçek dini bilen çok azdır. Günde beş vakit kıldığımız namaz da bile ne denildiğini pek çok kişi bilmez. Araştırmıyoruz. Ve en önemlisi müslümanlık deyince aklımıza ilk namaz, oruç, hac geliyor fakat kul hakkını kimse önemsemiyor. Yoksulluk kader, hastalık, kader, deyip susuluyor. Komşu aç yatarken haline şükredip rahat bir vicdan ile uyuyor. En üzüldüğüm de bilim çok kötü bir şeymiş gibi uzak duruluyor. Yüzyıllardır ne denildi ise ona uyuyor. Dini kendi fikrine göre yorumlayan hocalar bence en büyük günahkar. Her görüş dinlenmeli her yazar okunmalı. Sokak röportajında spiker birine mikrofonu uzatıp türkçe ezan olmalı mı? diye soruyor. Karşısında ki ezan zaten türkçe deyip gülüyor. İşte bizim yaşadığımız dinin özeti. (Alyoşa Karamazov)
Gerçek islam bu: Gerçekte ahlaksızlık; -Kuran kursunda tecavüz -Engelli çocuğa, hayvana tecavüz -Yolsuzluk yapmak Cuma hutbelerine göre ahlaksızlık; -başı açık kadın -müzik dinlemek -içki içmek -eğlenmek Turan Dursun okuyun. Gerçekleri en açık ayrıntısıyla görün. (Umut Ök)
Turan Dursun öldürüldü, din kurtuldu!!!: Cinayeti planlayanlar, evinin otuz metre ötesinde onun başına kurşun sıkanlar böyle düşünmüşlerdir sanırım. Turan Dursun'un öldürülmesini radyolarından sevinç çığlıklarıyla duyuran İranlı mollalar da buna inanmış olmalı. Yazarı tanımayanlar için paylaşacağım alıntılardan da anlaşılacağı üzere ateist bir din alimi. Din alimi diyorum çünkü klasik Arapçaya Araplar da dahil çok az sayıda hakim kimse var. Turan Dursun'un Kulleteyn kitabını okursanız çocukluğundan itibaren büyük din alimlerinin yanında eğitim görmüş olduğuna tanık olursunuz. Araştırdıkça dinden vazgeçmiş ve müftülük görevinden istifa etmiştir. . Din Bu serisi üç kitaptan oluşuyor. Bu kitabıyla seriyi tamamlamış oldum. Kitaptaki her yazıyı kaynaklarıyla ispatlıyor yazar. Bir din bilgininin bilimin ışığında ilerlemesi ve Atatürk bilincini benimsemesi ayrı bir hayran bıraktırıyor kendine. Hz. Muhammed'in felsefesine bir eleştiri niteliğinde diyebiliriz. Tek bir kitaba takılı kalmayıp, eleştiri kaldırabilen herkesin okuması gereken bir seri. . "Bizim devlet yönetiminde izlediğimiz ilkeleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla hiçbir zaman bir tutmamak gerekir. Biz, ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil; doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz." M.Kemal Atatürk . Muhammed dönemindeki "Kur 'an ayetleri"nin ne tümü, ne de aynı bulunmuyor elde. 1. ve 2. orijinallerinin yakılmış olması nedeniyle hiç kimse aslını, tam olarak bilemez. Orijinal diye yutturulagelen yazmaların bu bakımdan bilimsel temeli yoktur. . Eğer bir erkeğin cinsel ilişkide bulunduğu kız çocuk cinsel ilişkide bulunabilir bir gelişkinlikte ise zina suçu cezası uygulanır. Ne var ki, cinsel ilişkide bulunulan çocuk (9 yaş ve altı) şehvet uyandırmaya elverişli olmayacak kadar küçükse, bu ilişki, adam için zina niteliği sayılmaz. . (Nihal İlhan)
Din Bu-3 PDF indirme linki var mı?
Turan Dursun - Din Bu-3 kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Din Bu-3 PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Turan Dursun Kimdir?
Turan Dursun (1934 - 4 Eylül 1990), Türk yazar, düşünür, eski imam ve müftü. İbnü'r Râvendî'nin tâkipçilerindendir. Yapmış olduğu araştırmalarında İslâmiyeti ve peygamberi Hz. Muhammed'i ağır bir şekilde eleştirmiştir. Monoteistik dinler tarihi eğitimi görmüştür. Ateist olmadan önce imam ve müftü olarak çalışmıştır. Daha sonra 1966 yılında TRT'de işe başlamış ve 10 sene boyunca dini içerikli programlar yapmıştır. Emekli olduktan sonra, 1989 yılında, 2000'e Doğru dergisinde haftalık yazılar yazmaya başlamıştır. İslâm dinini açıkça eleştirdiği için köktendinci İslamcılar tarafından ölümle tehdit edilmiştir. 4 Eylül 1990'da evinin önünde köktendinciler tarafından düzenlenen suikast sonucu hayatını kaybetmiştir.
1934'te Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Gümüştepe köyünde dünyaya geldi. Ailesinin sekiz çocuğundan biriydi. Annesi Kürt, babası Türktür.[4] Beş yaşındayken bütün ailesiyle birlikte Ağrı’nın Tutak ilçesine dedesinden kalma yerlere tekrar sahip olmak ve oraları işletmek maksadıyla göç ettiler.
Ailesi ve eğitimi
Babası, aileyi geçindirmek üzere köylerde imâmlık yapmaya başladı. Kıt kanâat geçinen babasının tek arzusu, oğlunun Basra ve Kûfe’deki din alimleri gibi, çok kuvvetli bir din eğitimi alarak eşi benzeri görülmemiş bir din âlimi olmasıydı. Bu amaca yönelik olarak babası oğlunu yatılı din okullarına, Kur'an kurslarına ve birçok ünlü hocanın yanına eğitim alması için gönderdi. Bu hocalardan dinî eğitim alabilmek için Ağrı'dan Muş'a, Adana'ya ve oradan da Türkiye'nin birçok şehrine, kasabasına ve köyüne gitti. Biri hariç bütün hocalarından bedava ders gördü. İşte bu hocadan ders alabilmek amacıyla kendisinden istenilen, o zamanın parasıyla 100 TL'yi ödeyebilmek için hem esans satmaya, hem de hocalık yapmaya başladı. Kendisine hocalık yapan bu kişi ise daha sonraları Ankara Elmadağ Müftülüğü'ne atandı.
Diyânet İşleri Başkanlığı’nın İlâhiyat Fakülteleri’nde sürdürdüğü Sünnî-Hanefî-Mâtûridîyye İ'tikadî mezhebi ana ilkelerine dayalı olarak Monoteistik dinler tarihi eğitimi almaya karar verdi. Askerlik çağına ulaşana kadar Kürtçe, Çerkezce ve Arapça öğrendi.
Müftülük yılları
Müftülük sınavını kazandıktan sonra ilkokul diploması olmadığı için tayini yapılamadı. Bu yüzden İstanbul Mahmutpaşa İlkokulu'nu kısa sürede dışarıdan bitirdi. Sivas müftüsü iken de ortaokulu dışarıdan bitirdi.
İlk imâmlık deneyimlerini askere alınmadan önce Tarsus'a bağlı Baltalı köyünde yaptı. Askerliğinden sonra İstanbul'da bulunan İsmailağa ve Üçbaş medreselerinde hocalık yaptı. Daha sonra müftülük yapmaya başladı. İlk olarak Tekirdağ'da müftü yardımcısı olarak göreve başladı. Ardından Gemerek'te, Altındağ'da, Sivas'ta ve son olarak da Sinop'un Türkeli ilçesinde müftü olarak görevde bulundu. 1958 yılında başlayan müftülük görevi 1966'da son buldu.
Müftü iken İslâmiyeti, Hıristiyanlığı ve Yahudiliği hem kendi kaynaklarından, hem de diğer kaynaklardan yararlanarak daha detaylı bir şekilde birbiriyle karşılaştırarak kökenlerini aramaya yönelik çalışmalar yürüttü. Yürüttüğü bu yoğun çalışmaların yanında efsaneleri ve hikâyeleri de okudu. Sürdürdüğü bu yoğun çalışmalar esnasında okuduğu efsane ve hikâyeleri kutsal metinlerdekiler ile kıyaslayan Dursun'nun dinî inancında büyük sarsıntılar meydana geldi. Neticede, dinî inancında tezâhür eden bu dilemmanın etkisi altında kalarak müftülük görevinden istifâ etti.
Prodüktörlük ve yazarlık yılları
Bir arkadaşının önerisiyle Türkiye Radyo Televizyon Kurumu'nda ambar memurluğu, malzeme memurluğu, koruma memurluğu ve evrak memurluğu gibi görevlerde çalıştı. Ardından prodüktör sınavlarına girdi ve başarılı oldu. Bundan sonra TRT Kültür Müdürlüğü'nde dinî yayınların hazırlanmasında prodüktör olarak çalıştı ve birçok yapıma imzasını attı. Bunlardan en çok yankı uyandıranlar ise şunlardır: Tarihte Türkler, Başlangıcından Bu Yana İnsanlık ve Akşama Doğru. Araştırmasını kendisinin yaptığı ama bir türlü yapımına izin verilmeyen Birinci Büyük Millet Meclisi Öncesi ve Sonrası adlı bir projesi vardı. TRT'deki 16 yıllık görevinden 1982 yılında emekliye ayrıldı.
1987 yılında Doğu Perinçek'le tanıştı ve onun yardımıyla 2000'e Doğru adlı dergide Din Bilgisi adında bir sayfada yazmaya başladı. Daha sonra Saçak, Teori ve Yüzyıl gibi dergilerde de yazdı. Bunun yanı sıra birçok kitabı yayına hazırladı. İbn Haldun'un Mukaddime adlı eserini Türkçeye çevirdi. Hazırlamakta olduğu kapsamlı Kur'an Ansiklopedisi'nin ancak ilk 8 cildini tamamlayabildi.
Ölümü
Turan Dursun, 4 Eylül 1990 tarihinde İstanbul'da evinden işine giderken uğradığı bir silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Dört yıl sonra, İslami Hareket Örgütü'ne yönelik operasyonda cinayetin çözüldüğü açıklandı. Örgüt üyesi Arif kod adlı Tamer Aslan, Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde verdiği ifadede Turan Dursun'un öldürülmesine nasıl karar verdiklerini şöyle anlattı:
“ Mesut (kod adlı İrfan Çağrıcı), yazarlık yapan ve yazdığı yazılarda Hz. Peygamber efendimizle kutsal Kur'an-ı Kerim'i küçük düşüren Turan Dursun'un öldürülmesi gerektiğini söyledi. Bunun üzerine benimle kod adı Kemal olan kişiyle önce bu konuya itiraz ettik. Çünkü bu şahıs öldürüldüğünde basın bu olayı abartılı olarak halka yansıtacak, bundan dolayı da şahsa kötülükten ziyade iyilik yapmış olacağız kanaati benimle Kemal'de hakimdi. Biz bu görüşümüzü Mesut'a ilettiğimizde bizimle 15 gün görüşmedi. Mesut, tekrar Turan Dursun'un öldürülmesi olayını yinelemesi üzerine ben ve Kemal olayın istihbaratını yapmak üzere görev aldık. „
Bu cinayetle ilgili yakalanan İslamî Hareket Örgütü üyelerinden İrfan Çağrıcı, müebbet hapisle cezalandırılmış olup halen tutukludur. Turan Dursun cinayetinin tetikçisi olan Muzaffer Dalmaz ise halen yurt dışında firardadır.
Turan Dursun anısına her yıl Turan Dursun Araştırma ve İnceleme Ödülü verilmektedir.
Uzmanlık alanları
Fıkıhçı, İslam Hukukçusu
Kelamcı, İslam Kelamcısı
Hadis Bilimcisi
Doğu Bilimcisi
Din Etnoloğu
Eserleri
Kulleteyn
Turan Dursun'un çocukluk dönemlerine ilişkin otobiyografik romanıdır. Kitabın sonraki ciltlerinin, yazarın vurulduğu 4 Eylül 1990'da evinden sivil polisler tarafından alındığı öne sürülmüştür.
Kitap, yazarın 11 yaşına kadar aldığı din eğitimi dönemini anlatır. Pek çok baskısı yapılan kitap, çizgi roman olarak da yayımlanmıştır.
Diğer
Allah
Din Bu-1 (Tanrı ve Kur'an)
Din Bu-2 (Hz. Muhammed)
Din Bu-3 (İslamda Toplum ve Laiklik)
Din ve Cinsellik
Dua
Evren Bir Şaka mı?
Kur'an
Kur'an Ansiklopedisi (8 cilt)
Kutsal Kitapların Kaynakları (3 cilt)
Müslümanlık ve Nurculuk (1971)
Şeriat Böyle
Ünlülere Mektuplar
Çevirileri
İbn-i Haldun'un Mukaddime adlı eseri (2 cilt)
Hakkında yazılan kitaplar
Abit Dursun, Babam Turan Dursun
Abit Dursun, Turan Dursun ve Aydınlanma
Şule Perinçek, Turan Dursun Hayatını Anlatıyor
Turan Dursun Kitapları - Eserleri
- Din Bu-1: Tanrı ve Kur'an
- Din Bu-2: Hz.Muhammed
- Kulleteyn
- Din ve Seks
- Din Bu-3
- Din Bu 4: Tabu Can Çekişiyor
- Allah
- Kutsal Kitapların Kaynakları 1
- Evren Bir Şaka mı?
- Kutsal Kitapların Kaynakları I-II-III
- Turan Dursun Hayatını Anlatıyor
- Müslümanlık ve Nurculuk
- Kur'an
- Kutsal Kitapların Kaynakları 2
- Kutsal Kitapların Kaynakları 3
- Dua
- İlhan Arsel'e Mektuplar
- Şeriat Böyle
- Başlangıcından Bu Yana İnsanlık
- Ünlülere Mektuplar
- Allah, Kur'an, Dua, İman
- Kuran Ansiklopedisi
- İbn Haldun'da Uygarlıkların Yükselişi ve Çöküşü
Turan Dursun Alıntıları - Sözleri
- Hangi müslüman ülkeye giderseniz gidiniz, göreceğiniz şey, insanların her alanda geri kalmışlığı, akılcılıktan ve özgürlük denen nimetlerden yoksunluğu, müptezel yaşama alışmışlığı olacaktır. (Şeriat Böyle)
- Ebû Hureyre'den bir aktarılışa göre de Peygamber anlatırken arkadaşlarıyla arasında şu konuşma geçer: -Bir kul günah olan ya da akrabalık bağını koparmaya götürecek şeyi istemedikçe onun duası sürekli olarak kabul edilir. Elverir ki ivedilik göstermesin. (Dua)
- Kur'an'da kimi ayetlerde, Muhammed'in ve Kur'an'ın "nâs"a, yoruma göre insanlığa gönderildiği bildirilirken, En'am Suresinin 92. ve şura Suresinin 7. ayetlerine göre, yalnızca "Ümmü’l-Kura" yani Mekke ve çevresine gönderildiği bildiriliyor. Hiçbir tanrı inancında rastlanamaz ki, "Eksiksiz", "Bilgisi Sonsuz" diye nitelenen bir Tanrı, birini önce bir yere, dar bir çevreye Peygamber olarak göndersin, sonra da "şimdi seni tüm insanlığa Peygamber yaptım!" desin. (Din Bu 4: Tabu Can Çekişiyor)
- İnanç karanlıktır ,aydınlık kesimdeyse "Bilgi" var. Bilginin ışığı önünde, karanlık pek dayanmaz.Bir mum ışığı bile , kocaman bir odadaki karanlığı yırtıp yenebiliyor. (İlhan Arsel'e Mektuplar)
- "Biz varolan bilimin bilginleriyiz..." demiş Montaigne. (Evren Bir Şaka mı?)
- Tek bir insan bile toplumun büyük bir ihtiyacına yanıt verdiği zaman, büyük bir ışık oluyor. (Turan Dursun Hayatını Anlatıyor)
- Ölüm korkusu, en berbat korkulardan. Epikür de bu görüşte. Ama şu görüş de onun: "Kimileri, eski mitolojilerde olduğu gibi, sonsuza dek talihsiz ve felaketli geçecek bir gelecekten korkarlar. Ya da hiç olmazsa, ölümün meydana getirdiği her çeşit duygudan yoksunluğu, insan için büyük bir acı gibi alırlar. Ve ruhun, bu hissizlik içinde bile acı duyacağını sanırlar. Oysa bizim yaşadığımız, bulunduğumuz yerde ölüm yoktur. Ölümün bulunduğu yerde de biz yokuz." (Kutsal Kitapların Kaynakları 1)
- Dürüstlük, açıklıktadır. (Şeriat Böyle)
- İsteklerimin en başında da din-şeriat hastalarının iyileşmesinde ve yeni hastaların doğmasını önlemede biraz katkı sağlamak. (Şeriat Böyle)
- En'am Suresi'nin 39. ayetinde, "Allah kimi dilerse onu saptırır ve kimi dilerse onu doğru yola koyar" denir. (Kutsal Kitapların Kaynakları 1)
- Din ve çıkar çevreleri, Kur'an üstüne bir "kuşku" kondurmak istemiyorlar. Ama bu kuşkuyu önlemeye güçleri yetmez. Bu kuşkuyu yok etmek için ellerinde "kanıt" yoktur. Her şeyden önce, "Kur'an'ın orijinalleri'ni göstermeleri gerekir. Bunu hiçbir yerde bulamazlar. Çünkü hiçbir yerde yoktur. Çünkü yakılıp yok edilmiştir. (Din Bu 4: Tabu Can Çekişiyor)
- Montaigne de der ki: " İnsan, en az bildiği şeye en çok inanır. " (Başlangıcından Bu Yana İnsanlık)
- “‘Yer’, ‘gök’ ya da ‘gökler’ gibi ‘birden-bire’ yaratış, ‘yoktan var ediş’ de efsanelere ve dinsel inançlara özgü deyimlerdir. Bilime göreyse ‘hiçbir şey yoktan var olmaz’ ve birdenbire oluşup meydana gelmez. Her şeyin bir öncesi, bir geçmişi vardır. Ve her şey bir süreç içinde giderek ve değişerek olur. Yıldızlar, gezegenler, bu arada dünyamız ve dünyamızdaki yaratıklar da böyle oluşmuştur. Bir süreç içinde, gelişerek, değişerek…” (Başlangıcından Bu Yana İnsanlık)
- İncelemeleriyle ilgi çeken bir yazanmız: "Arkeolojik araştırmalar, dinsel tasarımların, ancak elli bin yıldan beri var olduklannı tanıtlamıştır. Demek ki, insan, yirmi milyon yıl, din düşüncesinden uzak yaşamıştır" (Kutsal Kitapların Kaynakları 1)
- Ruh da, cisim de Allah’ın eseridir. (Din Bu-2: Hz.Muhammed)
- Çok rahat düşünülebilir ki, İbrahim'in kendisi de aynı dinsel inançtaydı. Yani "yıldıza tapar"dı. Kur'an'da onun "hanif' diye nitelenmesi de bunu anlatır. Çünkü "hanif" sözcüğü, "Arami-Süryani" dilindeki "hanefo" ya da "hanifu" biçimindeki sözcüğün "Arapçalaşmış"ıdır ve "putatapar", "Sabiî=yıldızlara tapar" anlamlarına gelir. (Kutsal Kitapların Kaynakları 1)
- Savaş sırasında "barış"a yönelen ve barış önerenlerle "barış antlaşması" yapılabilir. Bu antlaşma yürürlükte olduğu sürece, saldırı "caiz" olmaz. Saldırı, barışa ve antlaşmaya yanaşmayanlara karşı söz konusudur. İslam inanırları arasında da her zaman "barış" oluşturmak için gereken çaba harcanmalı. (Kuran Ansiklopedisi)
- İslami ideolojinin gerçek sahipleri ideolojinin siyaset alanına yayılmasını işleyen dini çevreler de sorunu şiddet yoluyla çözmeye yöneldiler. Önce radyolarında, dergilerinde tehdit ettiler. Daha sonra öldürme eylemlerine başladılar. Bu kitabın yazarı öldürüldü. Öldürülünce din kurtuldu mu? (Allah)
- Beş duyu ile bilinemeyen, duyulardan gizlenen ruhi varlıkların bütünüdür. Bu anlamda melek ve şeytanlar da CIN sözünün kapsamına girer. Her melek cindir ama, her cin melek değildir. (Evren Bir Şaka mı?)
- -"Yüce Tanrı'mız ('Rabbunâ') her gece, gecenin sonunda üçte biri kaldığında birinci kat göğe iner ve şöyle der: -Kim bana dua eder? Duasını hemen kabul edeyim. Kim benden ister? Hemen istediğini vereyim. Kim benden bağışlanmasını diler. Hemen bağışlayayım." (Dua)