diorex
Dedas

Diriliş - Turgut Özakman Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Diriliş kimin eseri? Diriliş kitabının yazarı kimdir? Diriliş konusu ve anafikri nedir? Diriliş kitabı ne anlatıyor? Diriliş kitabının yazarı Turgut Özakman kimdir? İşte Diriliş kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 23.02.2022 14:00
Diriliş - Turgut Özakman Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Turgut Özakman

Yayın Evi: Bilgi Yayınevi

İSBN: 9789752202474

Sayfa Sayısı: 688

Diriliş Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kurtuluş Savaşının taç kapısı, girişi olan Çanakkale Savaşının destanı...Tarihin en eski milletlerinden birinin dirilişi… Ateşten geçerek, kan içinde, bir daha uyumamak, benliğini unutmamak, kandırılmamak, sömürülmemek, ezilmemek, ölmemek üzere çığlık çığlığa dirilişi...Çanakkale Savaşı hiç böyle yazılmadı.

Turgut Özakmanın, 353 baskı yaparak milyonlarca okura ulaşan Şu Çılgın Türkler kitabının da içinde bulunduğu üçlemenin ilk kitabı.

Tüm yeni nesillere eşi olmayan bir armağan daha.

Yazarın, Çanakkale ile ilgili dünyadaki bütün kitapları, internet sitelerini tarayarak yıllarca üzerinde çalıştıktan sonra, ucuz kahramanlık hikâyelerine, hamaset edebiyatına, şovence anlatıma yer vermeden kaleme aldığı, olağanüstü zaferin hikâyesi.

Yazar Yorumu

Çanakkale sadece Çanakkalede olup biten bir olay değil. Bunun evveliyatı önemli. O tarihteki fikir akımları önemli; ama bir de kadın hareketi var, bu da çok önemli. İki sene evvel Balkan Savaşı yapılmış, 600 yıllık bir imparatorluğun dev iki ordusu, birkaç yıl evvel kurulmuş dört küçük ülkenin ordusundan dayak yiyor, bozguna uğruyor. Bulgar ordusu ta İstanbulun eşiğine, Çatalcaya kadar geliyor. Bu ordudan Çanakkale ordusu nasıl çıkıyor? İşte kitap bu dirilişi anlatıyor.

Diriliş Alıntıları - Sözleri

  • Biz diri, canlı, hayat dolu, duyarlı, dikkatli, bilinçli, bağımsızlığa aşık, gururuna düşkün bir millettik. Ne oldu bize?
  • Köylü, askere düzgün yürümeyi hele koşmayı bilmeden geliyor. Görünüşleri hiç güven vermiyor. Okuma yazma bilen yok. Şaşılacak kadar bilgisizler. Çünkü devlet bu talihsizleri ancak askere ihtiyacı olunca hatırlıyor.
  • Kısacası kazanmak için çalışmak ve Allahın yardımını, esirgemesini, korumasını hak etmek gerek.
  • En zararlı cahillik dinde cahillikti ve çok yaygındı, sömürülmeye, azdırılmaya açıktı.
  • Çanakkale Savaşı, hiçbir devletin, hiçbir ordunun, hiçbir silahın, yurt sevgisinden ve milli onurdan daha güçlü olmadığını, olamayacağını öğretmekteydi. Bu büyük gerçek her gün bir kez daha kanıtlanıyordu. Bunu yaşamak herkese yıkılmaz bir özgüven veriyordu. Bundan sonra bir dış kuvvetten, ancak Çanakkale'yi yaşamayanlar, milli tarihi okuyup kavrayamayanlar ile onursuzlar ve satılıklar korkacaktı.
  • "Dünyayı babalarının malı sanan, tepe tepe kullanan, biri engel olmaya kalkarsa öldüren, yenilmez sanılan sömürgeciler, kaçıyorlardı."
  • KOCAÇİMEN Kesimi Komutanı Yarbay Cemil Bey iki gündür uyumamış, gündüzler de çok heyecanlı, yorucu geçmişti. Conkbayırı'nın durumu büyük sorundu. Sabah yapılacak taarruza elindeki küçük birliklerle yardımcı olması gerekiyordu. Biraz kestirmek için dertop ettiği kaputuna başını yaslamış, anında uyumuştu. Bir emir atlısının kendisini aradığını, çok önemli bir emir getirdiğini işitiyor ama silkinip de gözlerini açamıyordu. Kurmay Başkanı sarsarak uyandırdı. Emir atlısı yeni komutanın emrini getirmişti. Mum feneri ışığında okumaya çalıştı. Başaramadı. Yorgunluktan gözleri iyi görmüyordu. Kurmay Başkanına, " Siz okuyun, özet olarak anlatın." dedi. Kurmay Başkanı emri okumuştu, özetledi: "Yeni Grup Komutanlığına Albay M. Kemal Bey gelmiş. 'Taarruz eski emre göre yapılacak, gelişmeye göre yeni emirler verilecektir.' diyor." Cemil Bey çok sevindi: "Hay Allah razı olsun. Fevzi Bey'in emrine göre düzen almıştık. Birtakım yeni kararlar alıp eski emri değiştirmek bu saatte her şeyi alt üst ederdi. Böyle ince düşünüşlü, pratik bir komutan bizi düzlüğe çıkarır.'
  • Eceabat askeri bir hedef olmadığı halde, şehirde bir tek sağlam ev bırakmadılar. Hastaneyi de yıktılar. Birçok yaralı yanarak şehit oldu. Hastanede esir iki yaralı İngiliz askeri bulunuyordu. Onlar da öldü. Sonra Çanakkale'yi hedef aldılar. Şehirde yer yer büyük yangınlar çıktı. Bu vahşi olayları izleyen Yüzbaşı Nazmi Akpınar yardımcısına dedi ki: "İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkelerin ulaştıkları ileri ve yüksek bir medeniyet var. Bu gelişmişliğin bunlara bir olgunluk, doygunluk vermesi, bilgelik, incelik, hoşgörü, soyluluk kazandırmış olması gerekirdi. Barışçı, adil ve örnek olmaları, yol göstermeleri, insanlığı ve hakkı korumaları, güzelliklere ve iyiliklere öncülük etmeleri beklenirdi. Tam tersini yapıyorlar. İlkel insandan daha yırtıcı, acımasız, kaba ve benciller. Durmadan dünyayı sömürüyor, doymuyor, yetinmiyor, sürekli daha fazlasını istiyorlar. İnsanlığı kandırmak için güzelliğe övgü düzüyor ama hiç durmadan çirkinlikler yapıyorlar. Küçük bir çıkar için bir milleti mahvedebilirler. Bana inanmazsan tarihe bak!" Günlüğüne şu kısa notu düştü: "Lanet olsun böyle medeniyete!"
  • ... Batı'nın bilimine, tekniğine, sanatına saygılı olmak başka; sömürücü, saygısız, bencil yanına boyun eğmek başka. ...
  • "Bir yandan kadınların birinci ve asıl görevi analıktır, çocuk yetiştirmektir, analık kutsaldır diyoruz, öte yandan da kadınları körkütük cahil bırakıyor, çocuklarının önünde aşağılıyor, hatta dövüyoruz. Birçok açıdan tedaviye muhtaç bir toplumuz. "
  • "Enerjik, muhtabına güven veren, tok sözlü, sarı saçlı, mavi gözlü bir komutan."
  • Toplum bu çalkantılar içinde gerine gerine, gözlerindeki çapakları sile sile, debelerek, inleyerek, çatırdayarak, acı çeke çeke yüzlerce yıllık uykudan uyanıyordu.
  • Planın dikkate almadığı bir husus vardı: Yurdunu anası gibi, kadını gibi, çocuğu gibi seven, canından aziz bilen Çılgın Türkler.
  • "Ne düşündüm biliyor musun bütün gece? Demek ki biz istesek başka, büyük, yararlı, güzel şeyler yapmayı da başarabiliriz. Söz gelimi ilkellikten, cahillikten, gerilikten, yoksulluktan, hurafelikten, yobazlıktan, kadını hor görmekten, yabancıya tapmaktan kurtulabiliriz. Biz de ilaç ve silah fabrikaları kurabiliriz."
  • ... Türkün başlıca silahı, mermisi Mehmetçik'ti.

Diriliş İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Direniş Çanakkale 1915: Okumak için geç kaldığım bu önemli eseri pek çok duyguyu bir arada yaşayarak bitirdim. Romanın mükemmeliğini anlatmaya kelimelerim yetmez fakat beni en çok etkileyen Türk kadınının yeniden var olmaya başladığını, o dönemde kadının durumunu çok ama çok güzel anlatmış. Kadın, kapalı kapılar ardında çocuk doğurmak, yemek yapmak için yaratılan bir varlık değildir. Kadın yeri geldiğinde vatanı için savaşmayı göze alabilen güçlü bir varlıktır. Hele ki Türk kadını! Osmanlı Devleti'nin siyasi, sosyal ve ekonomik arka planları, Çanakkale Savaşı'ndaki güç savaşları, yanlış kararlar, askerin içler acısı durumu, sürekli bir "taarruz emri!", İnsanı ihtiyaçların bile karşılanamaması. Türkler ile Anzaklar arasında geçen su olayı, ibretlik öyküler gerçekten. Ulu Önderimiz M. Kemal'in tarih sahnesine çıkışı, ön görüleri, başarıları... Her seferinde insanlık, merhamet uygulanan Avr. bir kez olsun insanlık göremeyişimiz... Birbirinden başarılı, vatansever komutanların, askerlerin 9 ay süren şanlı direnişinin Mondros'la bir imza ile yabancılara teslim edilişi... Hepsi muazzam kurgu ile birlikte ilmek ilmek işlenmiş. (Gülçin)

Konusu tarih olan kitaplara daima hayran olmuşumdur. Ve genelde okuduktan sonra iyi ki o dönemde yaşamamışım bu zorluğa nasıl dayanırdım derim. Ama Diriliş i her okuduğumda keşke diyorum keşke o dönemde yaşasaydım ve bir milletin yoklukları hiçe sayıp ben varım burdayım deyişine şahit olsaydım. Okumak yetmiyor ya bazen o anları o gururu yaşamak isterdim. (Nurgül Dik)

kitap/dirilis--4926 Açıkçası bir okuyucu olarak bu kitabı inceleme konusunda kararsız kaldım. Çünkü hiçbir eleştiri değil, sadece övgü cümleleri yazabilirim hakkında... Bir tarih araştırması nasıl olmalı, roman şeklinde bu tarihi bilgiler nasıl kurgulanmalı, belgesel niteliği bir yazıya nasıl verilmeli vb gibi tüm konularda bu tarz yazan ve okuyan herkese ilham alınması gereken bir örnek sunmuş Sayın Özakman. Kitabın içeriğinin realistik olması, net ve doğru bilgiler vermesinin yanında, dipnot kısmını okumaktan da kendinizi alamıyorsunuz. Çünkü yazar önemli gördüğü her bir noktayı bazen açıklamış, bazen net rakamlar vermiş, bazen eleştiriler ortaya koymuş bu dipnotlarda. Bazı dipnotlar o kadar önemli ki bir baştan bir sondan okuma yaparak ilerleme kitabı daha bir sindirerek ve daha çok bilgilenerek okumamı sağladı. Bu nedenle de yazara minnettarım. Kitabın tüm bu özellikleri onu bence diğer Çanakkale kitaplarından ayrı kılıyor. Dipnotlara takılan ve olayları sindirerek okuyan bir okuyucuysanız biraz yavaş ilerleyebilirsiniz ama bence çok sürükleyici bir ilerleyişe sahip. Şimdiye dek ertelediğim için pişman oldum da diyebilirim. Tarihi reelden kopmadan öğrenmek/hatırlamak isteyenler için mükemmel bir kaynak/roman. Herkese tavsiye ederim... (Asrın)

Kitabın Yazarı Turgut Özakman Kimdir?

1 Eylül 1930 tarihinde Ankara'da dünyaya geldi. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Bir süre avukatlık yaptı. Köln Üniversitesi Tiyatro Bilimi Enstitüsü'ne devam ettikten sonra Devlet Tiyatrosu'na dramaturg olarak girdi. TRT'de Merkez Program Daire Başkanlığı, Genel Müdür Yardımcılığı, Devlet Tiyatrolarında Genel Müdür Başyardımcılığı ve 1983 - 1987 yılları arasında Genel Müdürlük yaptı. 1988-1994 yılları arasında Radyo-Televizyon Yüksek Kurulu'nda üyelik ve başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu. Uzun yıllar Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü'nde (DTCF Tiyatro) kadrolu öğretim görevlisi olarak çalıştı ve Dramatik Yazarlık dersleri verdi.

28 Eylül 1998'de, üstün hizmetleri nedeniyle Anadolu Üniversitesi'nce, 2006 yılında Ege Üniversitesi'nce ve 2007 yılında, mezun olduğu ve uzun yıllar görev yaptığı Ankara Üniversitesi'nce 'fahri doktor' unvanı verilen Özakman, sayısız esere imza attı.

Nisan 2002'de Eskişehir Belediye Başkanlığı, açtığı ikinci tiyatroya 'Turgut Özakman Sahnesi' adını verdi. 2006 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Özakman'a Üstün Hizmet Ödülü verdi. 2005 yılında piyasaya sürülen , 50 yıla yakın bir sürenin emeği olan ve Kurtuluş Savaşı'nı romansı bir dille anlatan Şu Çılgın Türkler (Bilgi Yayınevi) adlı belgesel-romanı, Uğur Dündar'a göre cumhuriyet tarihinin en çok satan kitabı oldu. Haftalarca çok satanlar listelerinde ilk sırada kaldı.

Turgut Özakman'ın üç çocuğu ve dört torunu vardır. 28 Eylül 2013 tarihinde tedavisi devam etmekte olduğu Özel Güven Hastanesinde vefat etmiştir.

Turgut Özakman Kitapları - Eserleri

  • Şu Çılgın Türkler
  • Diriliş
  • Romantika
  • Cumhuriyet - Türk Mucizesi Birinci Kitap
  • Cumhuriyet - Türk Mucizesi İkinci Kitap
  • Korkma İnsancık Korkma

  • Çılgın Türkler - Kıbrıs
  • Dersimiz: Atatürk
  • 19 Mayıs 1999 Atatürk Yeniden Samsun'da
  • Çanakkale Geçilmez
  • Vahidettin, Mustafa Kemal ve Milli Mücadele
  • Oyun ve Senaryo Yazma Tekniği
  • Dr. Rıza Nur Dosyası

  • Bütün Oyunları 3
  • Başbakan Sayın R.T. Erdoğan'a ve Herkese Açık Mektup
  • Toplu Oyunları - 1
  • 1881-1938 Atatürk, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Kronolojisi
  • Bütün Oyunları 5
  • 19 Mayıs 1999 Atatürk Yeniden Samsun'da
  • Bütün Oyunları 4

  • Bütün Oyunları 1
  • Bütün Oyunları 7
  • Fehim Paşa Konağı
  • Dersimiz: Atatürk - Resimli Öykü-Tarih Kitabı
  • Bütün Oyunları 6
  • Ah Şu Gençler
  • Unutulmaz Şiirler

  • Atatürk ve Cumhuriyet Kronolojisi
  • Duvarların Ötesi
  • Ocak
  • Güneşte On Kişi
  • Bütün Oyunları 2
  • Radyo Notları
  • Bizi Dinler Misiniz?

Turgut Özakman Alıntıları - Sözleri

  • "Memleket bugün idare edilebilir durumda olmaktan çıkmıştır. İşler çoktan laçka olmuştur. Adliye işlemez hale gelmiş, idare acze düşmüştür." (Çılgın Türkler - Kıbrıs)
  • Kadınlarımız hayata katılmazlarsa, milletvekili, vali, profesör olmazlarsa, uçak bile yapsak yine ilkel kalmışız demektir. (Cumhuriyet - Türk Mucizesi İkinci Kitap)
  • "Osmanlı imparatorluğunu münkariz eden de, yeni bir Türkiye devleti doğurtan da, ”Teşkilat-i Esasiye Kanunu ile hukuk-u hükümraninin millete ait olduğunu tesbit eden de benim [972]" (Dr. Rıza Nur Dosyası)
  • "Evliliğin beni Öldürüp çiğnenmiş bir paçavra gibi pörsütüp bitiren kara dertleri içindeyim [312]. Tefekkürattan bir hale geliyorum ki, dimağım tutuşmuş, yanıyor gibi, öleceğim. Çünkü tenebbuhat-ı dimağiye müthiş. Miğdem her gün bozuk. Karnım gazdan dolu gibi. Biteviye aşağıdan gaz çıkıyor. [..] Tırnaklarım cadı tırnağı gibi uzuyor, içi de simsiyah kir. Her gün keseyim diyorum, fakat bir türlü vakit bulamıyor, yarın diyorum. Bu suretle bir-iki ay kalıp Çinli tırnağı gibi oluyor. Sakalım da öyle. Papaz gibiyim. Evde banyo var. Fakat lüzumu kadar banyo da alamıyorum. Çünkü vakit alıyor. Hasılı pis bir adam oldum. Halime ben de iğreniyorum [1415]. Takriben iki ayda bir, okuduğumu anlamaz hale geliyorum. Sersem gibi oluyorum [1416]." (Dr. Rıza Nur Dosyası)
  • “Yüreğimde bir şeyin, toprağını sevmiş bir tohum gibi gittikçe köklenip büyüdüğünü fark ediyorum..” (Romantika)
  • "Kemal Atatürk yalnız bu yüzyılın en büyük adamlarından biri değildir. Biz Pakistan'da onu, gelmiş geçmiş bütün çağların en büyük adamlarından biri  olarak görüyoruz. O yalnız sizin ulusunuzun sevgili önderi değildi. Dünyadaki  bütün Müslümanlar, gözlerini sevgi ve hayranlık duygularıyla ona çevirmişlerdi. O, Müslüman dünyasında, yeniden siyasi uyanış yönünde ileriye doğru, cesur bir  adım atan bir avuç insandan biriydi." (Devlet Başkanı Eyüp Han, Pakistan, Atatürk İçin Diyorlar ki, s.281) (Vahidettin, Mustafa Kemal ve Milli Mücadele)

  • Bugün vatan bizden razı olacak Asker şehit,ordu gazi olacak. (Çanakkale Geçilmez)
  • Vahidettin’in Rauf Orbay’a söyledikleri: “Millet koyun sürüsü. Bu sürüye bir çoban lazım. İşte o da benim!” (16.03.1920) (19 Mayıs 1999 Atatürk Yeniden Samsun'da)
  • Yani padişah-halifeler, Müslümanlara değil, emperyalizme yardım ediyorlar! Durum böyle olduğuna göre, İngilizler, hilafete neden karşı olsunlar? (19 Mayıs 1999 Atatürk Yeniden Samsun'da)
  • Bir kapıdan geçerken hanımlara yol veren kaç kişi kaldı? Günde en az iki kadın bıçaklanıyor (2013 Ağustos 20 kadın). (Başbakan Sayın R.T. Erdoğan'a ve Herkese Açık Mektup)
  • Ben mi tuhaftım, yoksa hayat mı? (Korkma İnsancık Korkma)
  • "Aslı bozuk işin taklidi bu kadar olur.Şimdi de üçüncü örneğe geçiyoruz.Fotoromantik üslupta.." Ve cuf cuf cuf Ebeveynler çocuklarının yanında kavga yapmamayı onlarla birlikte oynamayı öğrenirler. (Bütün Oyunları 3)
  • Liman Paşa’ya bağlı ve ordunun genel ihtiyatı olan ve M. Kemal’in komuta ettiği 19. Tümen ise, merkezde bir yerde bulunuyor (Bigalı-Maltepe); fakat Ordu Komutanının izni olmadan kullanılması mümkün değil. Liman Paşa, o sabah, asıl çıkarmanın Saros-Bolayır kesimine yapılacağını tahmin ederek, oraya gitmiş, bu tümenin nasıl kullanılacağı konusunda bir talimat da bırakmamıştır.* (Vahidettin, Mustafa Kemal ve Milli Mücadele)

  • "Öğretmenler, her vesileden istifade ederek halka koşmalı, halk ile beraber olmalı, halk öğretmenin çocuğa yalnız alfabe okutur bir varlıktan ibaret olmadığını anlamalıdır. Eğitimi yetersiz bir toplumda buna çok ihtiyacımız var." (Cumhuriyet - Türk Mucizesi İkinci Kitap)
  • İsmet Paşa ayaküstü durumu özetledi: "Esir olmayı kabul etmedik." (Cumhuriyet - Türk Mucizesi Birinci Kitap)
  • “Ömrüm seni sevmekle nihayet bulacaktır Yalnız senin aşkın ile ruhum solacaktır..” (Romantika)
  • … İçlerinden biri şöyle sızlanacaktı: “Yahu, ne sıkı yönetim ilan edildi, ne olağanüstü hal. Ne tutuklama var, ne tehdit. Adam sadece konuşuyor ve biz iki gündür rüzgara tutulmuş kavak ağaçları gibi titriyoruz. Neden?” Oysa nedenini iyi biliyordu. Yıllardan beri yalanla, dolanla, safsatayla tarihin ırmağını tersine çevirmeye çabalayıp durmuşlardı. Sonunda tarih isyan etmişti! … (19 Mayıs 1999 Atatürk Yeniden Samsun'da)
  • Ne acımasız bir dünyaydı bu! (Korkma İnsancık Korkma)
  • Kısacası kazanmak için çalışmak ve Allahın yardımını, esirgemesini, korumasını hak etmek gerek. (Diriliş)
  • Yurt sevgisinin yenemeyeceği güçlük yoktur. (Dersimiz: Atatürk)

Yorum Yaz