Dirilt Ölüyü O Kalbindir - Şems-i Tebrizi Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Dirilt Ölüyü O Kalbindir kimin eseri? Dirilt Ölüyü O Kalbindir kitabının yazarı kimdir? Dirilt Ölüyü O Kalbindir konusu ve anafikri nedir? Dirilt Ölüyü O Kalbindir kitabı ne anlatıyor? Dirilt Ölüyü O Kalbindir PDF indirme linki var mı? Dirilt Ölüyü O Kalbindir kitabının yazarı Şems-i Tebrizi kimdir? İşte Dirilt Ölüyü O Kalbindir kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Şems-i Tebrizi
Çevirmen: Tahirü'l-Mevlevi
Derleyen: Hilmi Beyca
Yayın Evi: Büyüyen Ay Yayınları
İSBN: 9786057683564
Sayfa Sayısı: 120
Dirilt Ölüyü O Kalbindir Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
“… Şems-i Tebrizî Hazretleri bir gün Mevlânâ’nın medresesinde muarefeden bahsediyordu.
Buyurdu ki:
Hakk Sübhanehu ve Teâlâ bütün halktan üç şey ister. Biri itaat, ikincisi amel-i makbul, üçüncüsü hatırda tutmaktır. İtaat imandır, amel-i makbul ubûdiyettir, hatırda tutmak ise mârifettir.
Ey salik, kendi yükünü başkalarına yükletme. Yani kimseye yük olma. Bilakis onların yükünü yüklen yani hizmetlerinde bulun. Halktan ümidini kes, bilakis kendi malını onların önüne koy.
Herkes izzet ve azamet talibidir. Sen zelil ve hakir olmanı iste.
“Marifet nedir?” diye sordular.
Buyurdu ki:
“Mârifet, kalbin Allah ile olmasıdır.”
Diriyi öldür ki o cesedindir.
Ölüyü dirilt ki o kalbindir.
Hazırı kaybet ki o dünyadır.
Kaybı hazır kıl ki o âhirettir.
Varı yok et ki o, heva ve hevestir.
Yoku var et ki o da niyettir."
Marifet kalpte, şehadet dilde, hizmet âzâdadır. Eğer cehennemden kurtulmak istersen taatta bulun. Eğer şefaat istersen niyet et. Eğer Mevlâ’yı istersen O’na teveccüh eyle ki o saatte bulasın.
Beni tanıyan beni bulmayı kasd eder. Beni isteyen beni arar. Beni arayan beni bulur ve benden başkasını tercih etmez…”
Dirilt Ölüyü O Kalbindir Alıntıları - Sözleri
- Eğer hala KIZIYORSAN, Kendin ile olan kavgan bitmemiş demektir. Eğer hala KIRILIYORSAN, Gönül evinin tuğlaları pekişmemiş demektir. Eğer hala KINIYORSAN, Düşüncelerin yeterince berraklaşmamış demektir. Eğer hala KARŞILIKSIZ SEVMİYOR ve SEVGİNDE AYRIM YAPIYORSAN, Hala akıl ve mantığını kullanıyor, içindeki sevginin boyutlanmasına engel oluyorsun demektir. Eğer hala " BEN " demekten vazgeçmiyorsan, Dizginlerin hala nefsinin elinde ve sen bu esarete boyun eğiyorsun demektir. VE EĞER HALA " ŞİKAYET " EDİYORSAN, HAKİKATİ GÖREMİYORSUN DEMEKTİR! Şems-i Tebrizi
- “Dala sarılan dal kırılınca düşer. Her kim ağaca tutunursa bütün dallar onun olur.”
- Ebû Süleyman ed-Dârânî, insanların genellikle dört sebepten dolayı iyi işler yaptıklarını belirterek bunları havf, recâ, tâzim ve hayâ şeklinde sıraladıktan sonra en üstün amelin hayânın tesiriyle yapılan amel olduğunu ifade eder. Çünkü bu şekilde davranan kişi her durumda Allah'ın kendisini gördüğünü bilir.
- Gözü uyuyan lakin kalbi uyanık bulunan kimseye ne mutlu! Bilakis gözü açık fakat kalbi uykuda bulunanın vay haline!
- "Marifet nedir?" diye sordular. Buyurdu ki: "Marifet, kalbin Allah ile olmasıdır." Diriyi öldür ki o cesedindir. Ölüyü dirilt ki o kalbindir. Hazırı kaybet ki o dünyadır. Kaybı hazır kıl ki o Ahirettir. Varı yok et ki o, heva ve hevestir. Yoku var et ki o da niyettir. Marifet kalpte, şehadet dilde, hizmet Azadadır.
- Gazzâli'ye göre riyâzet dört türlüdür: Az yemek, az uyumak, az konuşmak, insanların eziyetlerine katlanmak. Az yemek şehveti öldürür, az uyumak iradeyi saflaştırır, az konuşmak tehlikelerden korur, eziyetlere katlanmak amaca ulaştırır. Zira cefaya tahammül ve eziyetlere sabretmekten daha zor bir şey yoktur.
- “Gözü uyuyan lakin kalbi uyanık bulunan kimseye ne mutlu! Bilakis gözü açık fakat kalbi uykuda bulunanın vay haline!”
- Hür olan tamah ile köle olur, Köle olan da kanaatle hürriyet bulur.
- Şems-i Tebrizi Hazretleri bir gün Mevlana'nın medresesinde muarefeden* bahsediyordu. Buyurdu ki: Hakk Sübhanehu ve Teala bütün halktan üç şey ister. Biri itaat, ikincisi amel-i makbul, üçüncüsü hatırda tutmaktır. İtaat imandır, amel-i makbul ubüdiyettir** , hatırda tutmak ise marifettir.*** ---------------------------------- *Muarefe: Karşılıklı olarak birbirini tanıma, bilme, ülfet. ** "Ubüdiyyet" hakkında açıklayıcı bilgi için, 'Açıklamalar" kısmı 61. sayfaya bakınız..... Ubudiyyet, Kulluk, ahde vefa, hududa riayet etmek, elde olana razı olmak, elde olmayana sabretmek, her hususta zorunlu olarak Hakka başvurmak anlamındadır. Kulluğun üç şekli vardır...... *** "Marifet" hakkında açıklayıcı bilgiler için 'Açıklamalar" kısmı 62. sayfaya bakınız...... Sözlükte masdar olarak "bilmek, tanımak, ikrar etmek'' isim olarak 'bilgi" anlamına gelen ma'rifet (irfan) kelimesi ilimle eş anlamlı gibi kullanılmakla birlikte aralarında bazı farklar vardır. İlim tümel ve genel nitelikteki bilgileri, marifet tikel, özel ve ayrıntılı bilgileri ifade eder. İlmin kaşırtı cehil, marifetin karşıtı inkardır. Bu sebeple ilim kelimesi her zaman marifetin yerini tutamaz.
- “Hakk’ın kapısı toprağına gönül başıyla secde et Bu secde gönül işidir alın işi değildir.”
- Şems-i Tebrîzî, seyahaderi boyunca karşılaştığı şeyhleri ve âlimleri melâmet tavrının bir gereği olarak gerçeklerin ortaya çıkması için imtihanlara tâbi tuttuğuna, velâyet tavrı baskın olanları şeriada, şeriat tavrı bastan olanları velâyede denediğini, bunların teslimiyet ve hakikat arayışlarının eksik olduğunu, cedelle vakit geçirdiklerini, hiçbirinin kendisini tatmin etmediğini, gerçek şeyhliği ve dosduğu Mevlânâ'da bulduğunu ifade eder. Mevlânâ ile Şems ilk defa Dımaşk'ta veya Halep'te karşılaşmıştır. Eflâkî'ye göre babasının vefatından sonra mürşidi Seyyid Burhâneddin'in emriyle ilim tahsili için Dımaşk'a giden Mevlânâ bir gün halkın arasında iken başında külâhı, sırtında siyah elbisesiyle Şems'i görmüş elinden tutup ona: "Ey dünya sarrafı beni anla!" demiş. Şems bu sözün etkisiyle istiğrak haline girmiş, kendine geldiğinde Mevlânâ oradan gitmiştir. Bazı kaynaklarda Şems'in Anadolu'ya yönelmesi Mevlânâ'daki bu kemali keşfetmesine bağlanır. ikinci karşılaşmaları Şems'in 642/1244'de Konya'ya gelmesiyle gerçekleşmiştir. Şems bu sıralarda yaklaşık 60, Mevlânâ ise 38-40 yaşlarındadır. Şems ile Mevlânâ'nın karşılaşması esnasında aralarında geçen konuşmanın mahiyetine dair farklı rivayetler vardır. Eflâkî ve Sipehsâlâr'ın rivayeti Makalât'takine yakındır. Buna göre Şems-i Tebrîzî Konya'ya geldiğinde Eflâkî'ye göre Şekerciler Hanına, Sipehsâlâr'a göre Pirinççiler Han'ına yerleşmiş, Mevlânâ ders verdiği dört medreseden biri olan Pamukçular Medresesinden talebeleriyle birlikte ayrılıp giderken Şems ansızın önüne çıkmış ve bindiği katırın gemini tutarak: "Ey dünya ve mâna nakitlerinin sarrafı! Muhammed hazretleri mi büyüktür yoksa Bâyezîd-i Bistâmî mi ?" diye sormuş. Mevlânâ: "Muhammed Mustafa bütün peygamberlerin ve velîlerin başıdır" diye cevap verince Şems: "Peki ama o, 'Seni teşbih ederim Allahım, biz seni lâyıkıyla bilemedik' dediği halde Bâyezid, 'Benim şanım ne yücedir, ben sultanların sultanıyım' diyor" demiş. Bunun üzerine Mevlânâ: "Bâyezid'in susuzluğu az olduğundan bir yudum su ile kandı, idrak bardağı hemen doluverdi; halbuki Muhammed'in susuzluğu arttıkça artıyordu. Onun göğsü Allah tarafından açılmıştı. Sürekli susuzluğum dile getiriyor, her gün Allah'a daha çok yakın olmak istiyordu" diye cevap vermiş. Şems bu cevabı duyunca kendinden geçmiş, bir müddet sonra da yaya olarak medreseye gitmişlerdir
- “Diriyi öldür ki o cesedindir. Ölüyü dirilt ki o kalbindir. Hazırı kaybet ki o dünyadır. Kaybı hazır kıl ki o âhirettir. Varı yok et ki o, heva ve hevestir. Yoku var et ki o da niyettir.”
- (...) Hakk'ın kapısı toprağına gönül başıyla secde et. Bu secde gönül işidir alın işi değildir...
- - " (...) Takdire karşı tedbirin faydası yoktur. Ecelinden fazla yaşayamaz, her emeline nail olamazsın. Senin rızkın senden geri kalmaz. Başkasının rızkı da sana verilmez. O halde hırs ve tamah ile kalbini neden öldürüyorsun?.."
Dirilt Ölüyü O Kalbindir İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Şems-i Tebrizi ve Mevlana arasında geçen olaylar, bugün dahi birçok kişi için önemli bir merak konusu olmaya devam ediyor. Hatta Konya’da bunun üzerine, Mevlana Araştırmaları Enstitüsü adıyla bir enstitü dahi bulunmaktadır. Bu da Mevlana’yı ve onunla birlikte Şems-i Tebrizi’yi doğru anlamanın ne kadar önemli olduğunu bize gösteriyor. “Dirilt Ölüyü O Kalbindir” eserinde, Şems-i Tebrizi’nin yaklaşık olarak 1245 yılında yazdığı (bazı rivayetlere göre bu eseri Şems-i Tebrizi değil; Mevlana, Sultan Veled ve/veya bazı dervişler derlemiştir) “Makalat” eserinde geçen 10 faslın tercümesi yer alıyor. Tercümeyi Farsçadan Osmanlıcaya 1947 yılında Tâhirü'l-Mevlevî yapıyor. Hilmi Beyca tarafından da 2020 yılında günümüz Türkçesine çevriliyor. Yaklaşık 800 yıllık bir eserin bize ulaşana kadar yaşadığı bu merhalelere bakıp da şaşırmamak ve sevinmemek mümkün değil. Hepsinin dimağına ve kalemine sağlık. Eserin ilk bölümünde, Şems-i Tebrizi, 10 fasıl ile tasavvufun bazı temel kaidelerine değiniyor. Tasavvuf ehlinin yaşayışından, anlayışından, ibadetinden örnekler veriyor. Kullukta yıldız insanlara bakmayı öğütlüyor. Kişi bunları okurken, ister istemez, kendi dini hayatı ile Şems-i Tebrizi’nin fasılları üzerinden tasavvuf ehlinin dini hayatını kıyaslıyor. Bu açıdan eserin, “bir özeleştiri yaptırabilme kuvveti” olduğu söylenebilir. Eserin ikinci bölümünde, ilk bölümde geçen tasavvuf terimlerinin açıklamaları yer alıyor. Bu bölüm Şems-i Tebrizi’nin yazdığı orijinal el yazmalarında olmayıp, ilk bölümün daha iyi anlaşılabilmesi açısından Büyüyenay Yayınları tarafından ekleniyor. Tasavvuf ehli insanları anlamak gerçekten bazen çok zor oluyor. Onların sarsılmadan dolaştığı yerlere kimileri uçamıyor bile. Bu konuda Bâyezid-i Bistâmî ve Cüneyd-i Bağdâdî’nin hayatlarını okumak bile kâfi. Bu güzel çalışmayı, hiçbir yerde yayınlanmamasını göze alarak hazırlayan Tâhirü'l-Mevlevî’ye ve onun hayallerini bugün bir bir gerçekleştiren Büyüyenay Yayınları’na çok teşekkür ediyorum. (Enes Başak)
Hazretin Makalat adlı eserinden (kendi yazdığı bir eser değil sohbetlerinden derleme) küçük bir bölüm alınmış ve kitaplaştırılmış. 10 fasıl ile yolun taliplerine fener tutuyor. Bu kısım gerçekten çok kısa. Kitaba hacim katmak adına yarısından fazlasında hal, yakın, muhabbet, sema gibi tasavvufı terimlerin dia da ki açıklamalarına yer verilmiş. Hazretten bir kaç öğüt.. * ilimden menfaat, işten afiyet, sözden nasihat gerektir. *cismi 2 şeyle muhafaza edin, cömertlik ve güzel ahlak *dala sarılan dal kırılınca düşer. Her kim ağaca tutunursa bütün dallar onun olur. (Feyza Atasayar)
kitap/dirilt-oluyu-o-kalbindir--251994 yazar/Sems-i-Tebrizi Bu eser Tâhirü'l Mevlevî'nin, Şems-i Tebrizî'nin Makalât'ından on bölümün tercümesini yaptığı eserdir. Kısa ama çok etkileyici bir eserdi. Şems hazretleri bu eserde on fasılda tasavvufun temel akide ve kurallarına değiniyor. Kitabın ikinci bölümünde de ilk bölümdeki tasavvufi terimler açıklanıyor. Dini/tasavvufi eserler sevenler için çok güzel bir eser (Münzevi Genç)
Dirilt Ölüyü O Kalbindir PDF indirme linki var mı?
Şems-i Tebrizi - Dirilt Ölüyü O Kalbindir kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Dirilt Ölüyü O Kalbindir PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Şems-i Tebrizi Kimdir?
Şems-i Tebrizî ya da Şems ed-Dîn Muhammad (Farsi: شمس تبریزی) (d: 1185 - ö:1248), İslam alimi ve mutasavvıf.
Mevlânâ Celâleddîn Rûmî'nin gönül dünyasında büyük değişikliklere sebep olan ve Mevlânâ tarafından yazılan ilâhî aşk şiirlerinden oluşan "Dîvân-ı Şems-î Tebrîzî" adındaki nazım eser sayesinde tanınan çok kuvvetli bir din âlimidir.
Kimliği
Şems-i Tebrizi künyesinden de anlaşılacağı üzere, günümüzde İran'ın Doğu Azerbaycan Eyaletinin yönetim merkezi olan Tebriz şehrinde m. 1185 yılında. Melik Dad oğlu Ali adında bir zatın oğludur ve Şemseddin yani dinin güneşi lâkabıyla anılmıştır.
Daha küçük yaşlarda, mânevî ilimleri tahsilde gösterdiği kabiliyetle dikkat çeken Şems, din ilimleri tahsilden sonra, genç yaşlarında Tebrizli Ebubekir Sellaf'a mürid olmuş, ününü duyduğu bütün meşhur şeyhlerden feyz almaya çalışmış ve bu sebeple diyar diyar dolaşmıştır. Bu gezginliğinden dolayı kendisine "Şemseddin Perende" (uçan Şemseddin) denilmiş, ayrıca Tebrizde tarikat pîrleri ve hakikat arifleri ona "Kâmil-i Tebrizî" adını vermişlerdir.
Hayâtı ve şâhsiyeti
Daha sonraları Sacaslı Şeyh Rukneddin, Tebrizli Selahaddin Mahmut ile mutasavvıf Necmüddin Kübranın halifelerinden Centli Baba Kemale intisap ederek onlardan feyz almıştır. Muhammedin ahlakını örnek alan Şemseddin-i Tebrizî, devamlı bir arayış içerisinde olmuş, manevî bir işaret üzerine de Mevlânâ Celâleddîn Rûmîyi arayıp bulmuştur. Dünyaya, kılık ve kıyafete önem vermeyen Şems, Mevlânâ ile üç-üçbuçuk yıl süren beraberliği neticesinde onun hayatında yeni ufukların açılmasına vesile olmuş, onu ilahî aşkın potasında eriterek, kâmil bir Hak aşığı yapmaya muvaffak olmuştur.
Şems-i Tebrizî Şama döndüğünde, Mevlânâ Celâleddîn Rûmî için onun yokluğu dayanılmazdır. Şemsin varlığını kabullenememiş kimseler, Mevlânâya ileri geri laflar etmişlerdir. Celâleddîn Rûmînin bu kimselerden birine verdiği cevap şöyledir:
"Onun ışığı vurmazdan önce ölü bir nakıştım sadece taş duvarlarınızda. O, elindeki yay ile vurmazdan önce tellerime; hep aynı nameyi çalıp söyleyen, kendi sesine yabancı bir kuru rebaptım. Ben onun avucunda bağlar, bahçeler ağaçlar görür; deryalar gibi geniş, deryalar kadar berrak sular görürüm. Onun avucunda çıkan ağaçların gölgesinde dinlenirim. Lâkin siz bunların hiçbirini göremezsiniz."
Bir süre sonra Şems, Mevlânâ Celâleddîn Rûmîin oğlu Sultan Veledin çağrısı üzere Konyaya geri gelir. Mevlânâ bir daha şehirden ayrılmasın diye, onu bir kızla evlenmeye iknâ eder; bu kız Celâleddîn Rûmînin evinde evlâtlık olan Kimyâ Hâtundur. Kimya Hatuna gizliden aşık olan, Mevlânânın küçük oğlu Âlâeddin, bu durumu hazmedemez ve Şems aleyhtarlarının yanında yer almaya başlar.
Ölümü hakkındaki rivâyetler
Şems hicri 645, miladi 1247 tarihinde Mevlânâ'da meydana gelen büyük değişikliği hazmedemeyenler tarafından mı öldürüldü, yoksa geldiği gibi kimseye haber vermeden Konyayı terk mi ettiği bilinmemektedir.
Bu gün Konyada Şems makamı olarak bilinen, halk ve bilhassa Mevlevîlerce türbesinden önce ziyaret edilen bu mescit-türbe de mevcut sanduka, boş bir sanduka mı, yoksa Mehmet Önder Bey'in bir hatırasında anlatıldığı gibi, Şems gerçekten burada mı gömülüdür, bu da bilinmez. Lâkin bu konuda en kuvvetli tezlerden birisi Sipehsalar'a veya eflakiye göre şöyledir: Şems-i Tebrizî'nin dedesi Haşhaşiler tarikâtında mürittir. Daha sonra tarikâttan aile kurmak üzere ayrılmak ister ve ayrılır. Ailesini kurar ama tarikat yönetimi değişir ve torun Şems'in tarikâta bağışlanmasını ister. Dedesi de vermek istemez. Zaten Şems eğitim için Şam'a gider ve Şems'i takip bu aşamada başlar. İlk önce bulurlar lakin kaybederler Şems'i ama Şems Mevlânâ'dan ayrılıp Şam'a gittiği vakit tarikattan bir mürit Şems'i fark eder çünkü Şems Şam sokaklarında yine bir dervişi tâbir yerindeyse rezil etmiştir. Bunun üzerine Şems'i takip Konya'ya kadar sürer ve daha sonra Şems bir dergâha çağrılır, tam yedi derviş gelmiştir Şems'i öldürmek üzere, Şems Celâleddîn Rûmî'dan ayrılmak üzere izin ister ve tam da bir vedalaşma hissi vermeden kendi eliyle ölüme gitmiştir. Hatta ölüme giderken "Rabbim şu kuyu mezarım olsun" diye dua etmiştir. Dergâha gittiği zaman yedi derviş onu beklemektedir artık.O her bir dervişle odalarda ayrı ayrı görüşerek hepsini konuşmalarıyla bayıltmıştır. En son derviş en iri cüsseli ve bilgili olandır. Şems dervişlerden namaz kılarken öldürülmesini istemiştir. Ve namaz kılarken zammı sure olarak Şems suresini okumuştur. Ayrıca İslam aleminde Osman'dan sonra gece kılınan ikinci cenaze namazı Şems hazretlerine aittir. Şems hazretleri Mevlânâ'ya bir mendil gönderir ölmeden önce mendilde şu yazmaktadır: "Ölümümün gözlerinin önünde olmasını isterdim gör bakalım aşk için ölmek ne demekmiş", yazmıştır. Mevlânâ'da bayılmıştır. Ayrıca Şems'in Konya dan ayrılıp kaybolması zayıf ihtimaldir çünkü yüce Allah ona rüyasında kendisine istediğinin verilmesi karşısında ne verebileceğini sormuş Şems de: "Canlara kanlara boyanacak başımı" diyerek aşk yolunda başını vermiştir.
Şems-i Tebrizî Camii ve Türbesi
Niğdedeki Kesikbaş Türbesi de Şemse izafe edilir. Bunlardan ayrı olarak Tebriz şehrinde "Geçil" denilen mezarlıkta, aynı bölgede Hoyda, Pakistanın Multon şehrinde Şems türbeleri veya makamları vardır. Bunlar çeşitli rivayetlerle süslenmiştir. Pakistanlıların söylediklerine göre de Şems, Konya'dan bir gece yarısı gizlice ayrılmış, Hoy şehrine hareket etmiş ve orada yerleşmiştir. Rivayete göre Şems-i Tebrizi Hoyda vefat eder ve orada gömülür. Mezarı, Unesco Dünya Kültür Mirası'na aday gösterilir. Bir rivayete göre, Mevlânâ Celâleddîn Rûmînin küçük oğlu Âlâeddin de, Şems'i öldürenler arasındadır.
Şemsin Konya'daki türbesi küçük, mütevazı, adeta saklanmış bir yerdir. Mevlânânın o ihtişamlı türbesinin yanında -ki Mevlânâ -"En güzel türbe gökkubedir" der- sadedir.
Şems-i Tebrizi Kitapları - Eserleri
- Bab-ı Aşk
- Makalat
- Aşkın Kırk Kuralı
- Aşk-ı A-la
- Aşk-ı Alem
- Aşkın Kırk Yolu
- Evvelimiz Aşk
- Ab-ı Aşk
- Dirilt Ölüyü O Kalbindir
- Aşk-ı Gizem
Şems-i Tebrizi Alıntıları - Sözleri
- Hüzün taze tutar aşk yarasını. Yaramdan da hoşum, yarimden de… (Aşk-ı Alem)
- — Dilin kiymetini “ÂRİF“ olandan, — Gözün kıymetini “ÂM“ olandan, — Sözün kıymetini “LÂL“ olandan, — Ekmeğin kıymetini “AÇ“ olandan, — Aşkın kıymetini “HİÇ“ olandan öğren. (Aşk-ı Alem)
- Sığ suları en hafif rüzgarlar bile coşturabiliyor. Derin denizleri ise ancak derin sevdalar. Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her sey susuyor. Anladım ki susan her şey derin ve heybetli. (Aşk-ı Alem)
- Bu hayat bir aynadır ve sen dahi bir ayna oluğun gibi, sana davrananlar da birer aynadır. Sen nasılsan, ne düşünürsen, nasıl yaparsan, dünya da sana, diğer yaratıklar ve insanlar vasıtasıyla bir ayna olur. Yaşam, bir aks-i se- dadır. Ne ünlersen evrene, sana o yansır. Güzellikler yay ki etrafa, güzellikler seni bulsun. Herkesin yaşadığı, kendi yaptıklarının karşılığıdır. Dünya'yı mı değiştirmek istiyorsun? Önce kendini değiştir ! Bak neler olacak, şaşacaksın sen de... .... ~... (Aşkın Kırk Yolu)
- Ya tam açacaksın yüreğini, ya da hiç yeltenmeyeceksin! Grisi yoktur aşkın; ya siyahi, ya beyazı seçeceksin. (Aşk-ı Alem)
- Gazzâli'ye göre riyâzet dört türlüdür: Az yemek, az uyumak, az konuşmak, insanların eziyetlerine katlanmak. Az yemek şehveti öldürür, az uyumak iradeyi saflaştırır, az konuşmak tehlikelerden korur, eziyetlere katlanmak amaca ulaştırır. Zira cefaya tahammül ve eziyetlere sabretmekten daha zor bir şey yoktur. (Dirilt Ölüyü O Kalbindir)
- "Bir an bekle, arkana dön ve unuttuklarını anımsa. Kaybettiysen ara, kırdıysan af dile, kırıldıysan affet çünkü hayat çok kısa." (Bab-ı Aşk)
- Eğer hala KIZIYORSAN, Kendin ile olan kavgan bitmemiş demektir. Eğer hala KIRILIYORSAN, Gönül evinin tuğlaları pekişmemiş demektir. Eğer hala KINIYORSAN, Düşüncelerin yeterince berraklaşmamış demektir. Eğer hala KARŞILIKSIZ SEVMİYOR ve SEVGİNDE AYRIM YAPIYORSAN, Hala akıl ve mantığını kullanıyor, içindeki sevginin boyutlanmasına engel oluyorsun demektir. Eğer hala " BEN " demekten vazgeçmiyorsan, Dizginlerin hala nefsinin elinde ve sen bu esarete boyun eğiyorsun demektir. VE EĞER HALA " ŞİKAYET " EDİYORSAN, HAKİKATİ GÖREMİYORSUN DEMEKTİR! Şems-i Tebrizi (Dirilt Ölüyü O Kalbindir)
- Okuyarak öğreneceksin ama severek anlayacaksın. (Evvelimiz Aşk)
- İnsanlardan ilgi, şefkat ve merhamet mi bekliyorsun? Peki, bunları önce sen kendine gösterdin mi? Ve sen, başkalarına sevgi, saygı, şevkat ve merhamet gösterdin mi? Önce bu soruların cevabını ver; sonra başkalarından sevgi bekle! (Aşkın Kırk Kuralı)
- Gönlünde hissettiğin,kalp gözünde zaten SENİNLEDİR (Aşkın Kırk Yolu)
- Hakk'ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. "Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir" diye endişe etme... Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?? (Aşk-ı Alem)
- Bu halk nifak yolu ile konuşmaktan, ikiyüzlülükten hoşlanırlar. Doğru sözden sıkılırlar. (Makalat)
- Çaresizlik nedir bilir misin ? Kalbi kanatlandırıp gittiği yere bedeninin gidememesidir ... (Ab-ı Aşk)
- İnsan,kusurlarıyla insandır,aksi halde melek olurdu... (Aşkın Kırk Yolu)
- Makamımız aşk, Usulümüz Edeptir bizim.. Kapımıza değil, Gönlümüze vuran buyursun.. ~~Şemsi Tebrizi~~ (Bab-ı Aşk)
- “Gözü uyuyan lakin kalbi uyanık bulunan kimseye ne mutlu! Bilakis gözü açık fakat kalbi uykuda bulunanın vay haline!” (Dirilt Ölüyü O Kalbindir)
- Hak yolunda ilerlemek yürek işidir, akıl işi değil. Kılavuzun daima yüreğin olsun, omzunun üstündeki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol silenlerden değil! Şems-i Tebrizi'nin 40 Kuralı (Aşk-ı A-la)
- Gözü uyuyan lakin kalbi uyanık bulunan kimseye ne mutlu! Bilakis gözü açık fakat kalbi uykuda bulunanın vay haline! (Dirilt Ölüyü O Kalbindir)
- “Dala sarılan dal kırılınca düşer. Her kim ağaca tutunursa bütün dallar onun olur.” (Dirilt Ölüyü O Kalbindir)