Dişi Örümcek - Refik Halid Karay Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Dişi Örümcek kimin eseri? Dişi Örümcek kitabının yazarı kimdir? Dişi Örümcek konusu ve anafikri nedir? Dişi Örümcek kitabı ne anlatıyor? Dişi Örümcek PDF indirme linki var mı? Dişi Örümcek kitabının yazarı Refik Halid Karay kimdir? İşte Dişi Örümcek kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Refik Halid Karay
Yayın Evi: İnkılap Kitabevi
İSBN: 9789751030856
Sayfa Sayısı: 382
Dişi Örümcek Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"...Gözlerini ta içinden, iyice gördü. Geceleyin denizlerin derinliği gibi hem kapkaraydı, hem de yine o derinlik gibi siyah ve nemli bir nurla parlıyor; koyuluğu, kuytuluğu gönlüne latif bir uyku başlangıcı gibi rahatlık duyuruyordu. Bu gözler dinlendirici, yumuşak ve bir yaz ikindisinde panjurları indirilmiş bir oda kadar sükûnet vericiydi: İnsana temiz bir yatağa uzanmak, tatlı düşüncelere dalmak, güzel şiirler ve besteler dinlemek, çiçekler koklamak ve teması zevkli bir şeyler okşamak arzusu veriyordu."
Refik Halid Karay, 1950'lerin başında, Arabistan'da Türk Konsolosluğu'na atanan bir kâtibin eşi olan Nurper'i ve onun cazibesine kapılan farklı karakterlerin iç dünyalarını dönemin yerel ve sosyal yaşantısından renkli kesitler vererek anlatıyor. Dişi Örümcek, kadın erkek ilişkilerinin ve tarafların birbirlerine karşı bakış açılarının irdelendiği, güven, hırs, aşk, tutku ve nefret temalarının işlendiği, sinema filmi tadında sürükleyici bir roman...
(Tanıtım Bülteninden)
Dişi Örümcek Alıntıları - Sözleri
- İnsan başkasından ziyade kendini aldatmaya uğraşan bir mahluktur; herkesten önce nefsine karşı yalan söylemekle vaktini geçirir .
- Unutmak fingirdek kadınların kuvvetidir; ruh bayağılığının ve seviye düşüklüğünün de miyarı...
- Galiba kenar mahallenin asıl vasfı teessürlerin kısa sürmesi... Sevinç de, keder de kuvvetli oluyor ama ne devam ediyor, ne iz bırakıyor; yaşamağa bakıyorlar!
- Aşk bir çeşit ruh hastalığıdır.
- O derece madde tarafı güzel bir mahluka Allah nasıl da çürük, iğrenç bir ruh vermiş.
- Bu kadınlar sevdiler veya sevdiklerini zannettiler mi çok defa merhametli oluşlarından dolayı,yufka yürekliliklerinin belasını uğrarlardı .
- "Mesleğin haysiyetini korumak lazım!Kim aldırıyor?"
- "Bir peri gördüm alayda yine gitti aklım/ O gidiştir ki gider gelmedi hâlâ yerine.."
- - " (…) İnsan başkasından ziyade kendini aldatmaya uğraşan bir mahluktur..."
- Cahilin aşkı daha inatçı, daha yapışkan olurdu...
- Nurper bütün acemiliklerine rağmen her hareketiyle, yaklaşıp uzaklaşması, susup durması, hiçbir şey yapmaması, sadece mevcudiyeti ile erkeklerin aklından daima bir şeyler geçirten kadınlardandı. Beğenmezseniz de kendisiyle meşgul ettiriyordu ve bir müddet sonra beğenmediğiniz tarafları siliniyor, hattâ vücut ve yüz hatları da kayboluyor, lâkin cazibesi, mendile sinmiş bir lavanta gibi uzun zaman içinizde saklı, daha da ılık ve tatlı, insan rahiyasiyle karışmış bir halde kalıyordu.
Dişi Örümcek İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Beni bilen bilir, sevince çok abartırım. Hakkını veririm yani, lafta kalmaz. Refik Halit de sevdiklerimden, çok sevdiklerimden biri. Derste "Ağzımın suyu aktı bu kadar Refik abiden bahsedince, teneffüste memleket hikayelerinden bir hikaye okuyayım hemen de kendime geleyim." demişliğim çoktur. Gerçekten işlemelere anlatmalara ve okumalara doyamam onu. Ama yine bilen bilir, mesleğim gereği sezarın hakkı sezara demeyi de iyi bilirim, biliriz. Artı ve eksileriyle sevsem de sevmesem de değerlendirme yapmak zorundayım, zorundayız. Veee mesleğimin bana verdiği yetkiye dayanarak bu romanı hiç ama hiç sevemediğimi söyleyeceğim. Açıkçası Selim Ilerinin en sevdiği Refik Halit romanlarından olduğunu duyunca ve üstüne hakkında olumlu yorumlarına denk gelince çok ama çok yükselmiştim bu romana. Ancak umduğum gibi çıkmadı. Nurperi ve ona aşık olup hayatlarını mahveden erkekleri okumak bana hiç zevk vermedi. Yeni bir şey de göremedim bulamadım açıkçası. Kart zamparalar ve onları avucunun içine alan bir fettan güzel hikayesi çok tanıdık benim için oldukça da can sıkıcı ve maalesef bir o kadar da kilişe... Ben aradığım değişik,güzel,etkileyici,vurucu ne derseniz artık, karakterleri ve olayları bulamadım, üzerine bir de epey uzun geldi, sıkıldım. Romanın tek güzel şeyi Refik Halitin o caaanım diliydi, bu kadar. (Elif Çiçek)
Kadın erkekleri ilişkilerinde, beklentilere girmenin nelere mâl olabileceğini güzel bir hikaye ile anlatan, açıkçası beni şaşırtan bir şekilde akıcı bir romandı. (Soner Emre Üstün)
Nurper: "Çok Geminin Battığı Bir Liman Orospusu"*: Yabancı dildeki romanlar, size geniş, bambaşka ve alışılmadık dünyaların kapısını açar. Fakat edebiyatın dil ve gönül zevkini duymanın yolu, anadilde yazılmış Türk klasik romanlarından geçer (kabaca 2. Meşrutiyet ile 1960'lar arasındaki döneme ait eserler). Bunlar arasında Refik Halid Karay'ın romanları vardır ki, Türkçe'nin zirvesini oluşturduğu gibi, konuları itibariyle çeşitlilik sunan yabancı romanları da aratmaz. Türk romanlarının kaçında Danimarka, İtalya, Hindistan, vs. ülkeleri; Yezidilik inancını veya yabancı bir çöl memleketindeki Türk konsolosluğunda yaşanan aşk skandallarını bulabilirsiniz? Üstelik onun kitaplarında altını çizdiğiniz yerler, yalnızca iyi bir fikri taşıyan cümleler değil, söz sanatlarının esnek örneklerini barındıran cümleler olur. Adeta "polisiye" bir havayı da hissetmekten geri kalmazsınız. Refik Halid Karay, Cumhuriyet'in ilk yıllarında ülkeden sürgün edilen, "150'likler" denen listeye dâhil olan bir yazar. Daha sonra M. K. Atatürk tarafından affolunuyor. Bu affedilişin hikâyesi de ilginç. Yakup Kadri Karaosmanoğlu hâtıralarında bahseder. Bir gün Y. Kadri'nin de bulunduğu bir mecliste Atatürk, Karay'ın yazdığı bir hikâyeyi sesli okur. Hikâye o kadar güzel ve komiktir ki, yanındakilerle birlikte kahkahalara boğulur. O anda yumuşar ve Karay'ın vatandaşlığa yeniden kabul edilmesinin yollarının araştırılmasını emreder. Karay'ın, ülkeden ayrıldıktan sonra gittiği Suriye'den dönmesi zaman alır, fakat vatanına kavuşmasını da kalemine borçlu olur. Etrafımda gittikçe daha fazla Refik Halid Karay hayranı görmekten mutluyum. Onun yalnızca okullarda okutulan "Memleket Hikâyeleri" ve "Gurbet Hikâyeleri" ile bilinmesini istemem. Örneğin "Dişi Örümcek" romanı mutlaka okunmalıdır, derim. Gönül ilişkileri, erkeklik, kadınlık ve namus gibi kavramları, 1950'ler Suriye'sinin "corps diplomatique" çevrelerine bizi konuk ederek sorgulatan kitap, yazarının çapkın ve ehl-i keyf olduğu bilinen hayatından da parçalar taşıyor muhakkak. Bir "Wonder Girl" olarak ortaya çıkan Nurper'in âşıklarını teker teker mahvetmesi, bir yanıyla sosyetenin başköşesine lâyıkken diğer yanıyla da Samatya'nın kenar dilberi seviyesindeki kişiliği beni çok eğlendirdi. *A. İlhan'ın bir şiirinden alıntıdır. (Haydudu)
Dişi Örümcek PDF indirme linki var mı?
Refik Halid Karay - Dişi Örümcek kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Dişi Örümcek PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Refik Halid Karay Kimdir?
Bolu Mudurnu'dan İstanbul'a göçen Karakayış ailesinden Maliye Başveznedarı Mehmed Halid Bey'in oğlu olarak 15 Mart 1888’de İstanbul’da doğdu. Galatasaray Sultanisi'nde ve Hukuk Mektebi'nde okudu. Maliye Nezareti'nde (Hazine ve Maliye Bakanlığı) memur olarak çalıştı.
II. Meşrutiyet'in ilanından sonra gazetecilik ile uğraşmaya başladı. 1909 yılında girdiği Tercüman-ı Hakikat gazetesinde mütercimlik ve muhabirlik yaptı.
Fecriâtî topluluğuna katıldı ve "Kirpi" imzasıyla mizah dergisi Kalem'e yazılar yazmaya başladı.
Yazıları yüzünden 1913'te önce Sinop'a sürüldü. Daha sonra Çorum, Ankara, ve Bilecik'e gönderildi. İstanbul'a dönünce bir süre Robert Kolej'de Türkçe öğretmenliği yaptı. Posta-Telgraf Umum Müdürlüğü'ne atandı. Bu sırada Hürriyet ve İtilaf Fırkası'na üye oldu, Aydede adlı siyasi mizah dergisini çıkarmaya başladı.
İstiklal Savaşı aleyhine yazdığı yazılardan ötürü vatan hainliğiyle suçlandı, Yüzellilikler listesine alındı. Uzun süre yurt dışında, Beyrut ve Halep'te sürgün yaşadı. Mustafa Kemal Atatürk'e yazdığı şiir ve mektuplarla, Yüzellilikler listesindekilerin affedilmesinde önemli rol oynadı. 16 senelik sürgün hayatının ardından 1938 yılının Temmuz ayında yurda döndü. 1948 yılında, Aydede dergisini tekrar yayımlamaya başladı.
18 Temmuz 1965’te İstanbul’da vefat eden Karay, Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi.
Türk Edebiyatındaki Yeri
Refik Halid, Türk edebiyatında ilk defa Anadolu'yu tanıtan eserleri ile ismini duyurmuş, yergi ve mizah türündeki yazıları ile de üne kavuşmuştur. Gözleme dayanan eserlerinde, tasvirler, portreler ve benzetmeler kullanarak sade, akıcı dili ve güçlü tekniği ile 20. yüzyıl romancıları arasında seçkin bir yere sahip olmuştur. İstanbul'u bütün renk ve çizgileriyle yansıtarak Türkçeyi ustalıkla kullanan Refik Halid, Türk edebiyatına birçok eser kazandırmıştır.
Seyit Kemal Karaalioğlu onu şöyle tarif eder: Refik Halit Karay; «Yeni Lisan» akımının tutunmasında önemli payı bulunan, konuşma dilini yazılarında büyük bir ustalıkla uygulayan bir yazardır. Hikâyeleriyle romanlarında renkli bir görgü ve gözlem zenginliği göze çarpar. Romanlarında, çoğunlukla aile üstünde durur. Hiçbir belli teze bağlanmaksızın, sağlam bir teknikle, başarılı çevre tasvirleri içerisinde nefis bir üslupla olayları anlatır. Ağır fikre, derin çözümlemelere, tezli saplantılara girmeden, «ak realizm» diyebileceğimiz bir görüşle yazardır.
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Refik_Halit_Karay
Refik Halid Karay Kitapları - Eserleri
- Memleket Hikayeleri
- Gurbet Hikayeleri - Yeraltında Dünya Var
- Gurbet Hikayeleri
- Bugünün Saraylısı
- Sürgün
- Yezidin Kızı
- İstanbul'un Bir Yüzü
- Üç Nesil Üç Hayat
- Anahtar
- Guguklu Saat
- Nilgün
- Kadınlar Tekkesi
- Deli
- Dört Yapraklı Yonca
- 2000 Yılın Sevgilisi
- Karlı Dağdaki Ateş
- Bu Bizim Hayatımız
- Çete
- Sakın Aldanma, İnanma, Kanma
- Ago Paşa`nın Hatıratı
- Kirpinin Dedikleri
- Dişi Örümcek
- Bir Avuç Saçma
- Bir İçim Su
- Tanıdıklarım
- Ay Peşinde
- Yüzen Bahçe
- Ayın On Dördü
- Bir Ömür Boyunca
- Ekmek Elden Su Gölden
- Ağaç ve Ahlak
- Minelbab İlelmihrab
- İki Cisimli Kadın
- Sonuncu Kadeh
- İlk Adım
- Kırk Yıl Evvel Kırk Yıl Sonra Anadolu'da
- Hep İstanbul
- Makyajlı Kadın
- Gurbet Hikayeleri
- Tanrı`ya Şikayet
- Yerini Seven Fidan
- Mutfak Zevkinin Son Günleri
- Türkçenin Tadı ve Ahengi
- Karga Bana Dedi ki: Mizah Yazıları
- Edebiyatı Öldüren Rejim
- Yeraltında Dünya Var
- Taklitten Adete Gündelik Hayat
- Pek İyi Hatırlarım
- Yer Altında Dünya Var
- Gurbet Hikayeleri
- İnsanlık Halleri Huy Arabeskleri
- Bir Denizden Bir Denize
- Ankara
- Elli Yıl Önceki
- Aydede 1922 - 1
- Atatürk’e Eğilen Bir Sürgün
- Sonuncu Kadeh
- Aydede 1948 - 2
- Doğuştan Kadıncıl
- Sulhte Cimri Harpte Müsrif
- Bu Bizim Hayatımız
- Bu Gazeteciler
- Güzel Sanat Suçları
- Cihangir Dalkavuğu Tarih
- Sarıbal
- Aydede 1949 - 3
Refik Halid Karay Alıntıları - Sözleri
- Memur sayısını elbette azaltmalıyız; lakin mevcut memurları lüzumlu işlerde çalıştırmaya daha ziyade ehemmiyet vermeliyiz. (Aydede 1948 - 2)
- O akşam vezicebaşını kulüpte yemeğe davet etmişler di:masa başındaydılar, dört kişi... İki hanım n:Fergün ve anası Ferda, erkek olarak da onun genç kocası İnayetve bir de Süha.. (Kadınlar Tekkesi)
- Ne tuhaf şu dünya! (Bugünün Saraylısı)
- Güzellik ,tabiatın bağışladığı bir ayrıcalıktır. (Çete)
- Üşümeyi, aşağı yukarı hepiniz bilirsiniz: Titremek, içi katılmak, buz kesmek... Hayır, asıl üşümek onlar değildir. Üşümek bir nevi yanmaktır. Hiç bir uzvumu duymuyordum, ne ellerimi, ne ayaklarımı... Bedenim kalmamıştı, yoktu, Yalnız içimi hissediyordum ve içimde yanarak tükenen bir yerimi! Bu, galiba, yüreğimdi. Benliğim yanan bir kalpten ibaret kalmıştı; kar içinde tutuşmuş bir kalbin tek başına depreştiğini biliyordum, o kadar.. (Yer Altında Dünya Var)
- Aldanmaktan daha büyük teselli vardır: Unutmak! (Pek İyi Hatırlarım)
- Bütçe komisyonu sadece eski arkadaşlarının bugün ne vazifede bulunduklarını araştırsa başka hiçbir tahkika lüzum kalmadan ilgası lâzım fuzulî memuriyetler kendiliğinden anlaşılır. Himaye edilemez hale gelenleri kendi akıbetlerine veya şahsî teşebbüslerine bırakmak daha iyidir. Zaten böyle küçük himayelerle onların ne minnettarlığı kazanılır, ne alâkaları devam ettirilir. Daima eski parlak günlerin hasretini çekerler ve sinsi birer muhalif kesilirler. (Aydede 1949 - 3)
- "Bir kızım var, gelen öper, giden öper," bu hoş olanlardan bir tanesidir; bilmiyorsanız ve merak ediyorsanız söyleyeyim: Bardak. (İlk Adım)
- ...bıçkıdan geçen bir çam tahtasının ıtırı, o sıcak, mahrem ve kuvvet arttırıcı esans niçin nadide pafönler arasında satılamaz diye şaşarım! (Makyajlı Kadın)
- Siz ıstırap kuşlarının başınız üzerinde uçmalarına mani olamazsınız ama, saçlarınızın arasına yuva yapmasını önleyebilirsiniz. (Karlı Dağdaki Ateş)
- Aşk hatırlamalarla yaşar, unutmalarla ölür. (Nilgün)
- " Ben romantik eserleri daima sevdim. Hayali esirleştiren, saf heyecanlar verip melankolik düşüncelere sevk eden romanları.." (Çete)
- Bedenim kalmamıştı, yoktu. Yalnız içimi duyuyordum ve içimde yanarak tükenen bir yerimi! Bu, sanırım yüreğimdi. (Gurbet Hikayeleri)
- " İçmişim içtiğimin farkında değilim... Yemişim, ama ne ? Gezmişim, acaba nerede? Konuşmuşum, neye dair? Bu dört günden aklıma bir güzel söz, bir çift latif göz, bir dakika huzur, bir lahza zevk kalmamış! Buna mı yaşamak diyoruz? Yarın da mı bu böyle? Bu mu hayat? Yazık bize ! " (Aydede 1922 - 1)
- Yeni nesil mesela süpürge tohumundan ekmek yemedi; biz yedik. Yine onlar İspanyol nezlesinden bazı evlerin büsbütün kapandığını ve sıra sıra yangınlarla İstanbul semtinin dörtte ikiye, eski Ankara'nın dörtte bire indiğini bilmezler. (Bir Ömür Boyunca)
- Aman Yarabbi! Tebessüm ne büyük kuvvetmiş. (Nilgün)
- Rabbim her lisanı böyle uydurmalıklardan muhafaza buyursun. (Türkçenin Tadı ve Ahengi)
- Hasis, paraya kıymet veren adamdır; cimri paraya tapan; pinti para için her zillete katlanan; nekes, başkasına parayı yakıştıramıyan; tamahkâr bire beş yüz kâr elde etmek maksadını güdüp neticede zarara uğrıyan... Hasis, mesela kunduralarını kendi aldığı Amerikan mamulâtiyle evinde boyar veya boyatır; cimri son haddine varıncaya kadar bir bezle eski boyasını tazelemiye çabalar; pinti bu işe hiç yanaşmaz; nekes, ara sıra boyatır, çokça boyatanlara öfkelenir; tamahkâr, pazarlık ederek bir köşebaşı lostracısına kontrolü altında boyatır, fakat boyanın âdi cinsten olduğunu hesaba katmadığı cihetle derinin çatlaması yüzünden zarara girer! (İnsanlık Halleri Huy Arabeskleri)
- Hayhuy-ı ehl-i dünya bitmeden dünya biter Dünya bitecek bu işler bitmeyecek, galiba! (Aydede 1948 - 2)
- Tek taraflı aşk, tek kürekli kayık gibidir; bulunduğun yerde dönüp durursun, engine açılamazsın. (Bugünün Saraylısı)