Divan - Turgut Uyar Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Divan kimin eseri? Divan kitabının yazarı kimdir? Divan konusu ve anafikri nedir? Divan kitabı ne anlatıyor? Divan kitabının yazarı Turgut Uyar kimdir? İşte Divan kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Turgut Uyar
Yayın Evi: Bilgi Yayınevi
İSBN: Yok
Sayfa Sayısı: 87
Divan Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Sulfata'ya
acım sessiz bir güneş batmasıdır ölsün
eksik ve kötü bir güneş batmasıdır ölsün
her yerlerim bir yaşlık gibidir denizden
bulantım yanlışlıktan bir deniz tutmasıdır ölsün
sulfata karnımı avuçla güneşimi ver sulfata
ham zerdaliler ve kavunlar ve bataklar ölsün
ay çıkar dağlara vurur ey Mustafa
bu gece Mustafa'nın sanki son yatmasıdır ölsün
sulfata acımı dindir acını kat bana
eksik ve kötü gemilerin gitmesidir ölsün
ben ki çarşılara giderim armut kokarım
kavuniçi duygular ve yataklar ölsün
toysun adın deliye çıkar bir gün bilsene
saat beşleri düşün yalnız öbürleri ölsün
sulfata hatırla acımı sen bir haziransın
sulfata öbürleri bir bayram haftasıdır ölsün
ben dağlara çıkarım dağlarda bağırırım
bütün çalgılar bir şeyin uzatmasıdır ölsün
Divan Alıntıları - Sözleri
- …Sevgim acıyor. Kimi sevsem, Kim beni sevse..
- Söylenir ve yarım kalır, Bütün aşklar yeryüzünde..
- zaman sevdikçe uzar, bilirsin
- gece olsa da sussam...
- SiBeRnetik üç kere üç dokuz eder bilirsin birin karesi birdir kare kökü de bilirsin "mutlu aşk yoktur" bilirsin ama baharda ya da dışarda sonsuz göğün altında aşkın aşkla çarpımı nedendir bilinmez garip bir biçimde hep sonsuzdur
- İthaf 1 bilirsin ben hoyrat severim -kendi fikrime göre, erkekçe.- bir ağaç, bir bulut, bir kuş ve biz ellerin ellerimde, ürkekçe... veya sen pencerende akşamüzeri, cigaramı köşebaşında bitiririm. damalı, büyük mendilimde sana unutulmaz geceler getiririm. gür, ferah karanlıklar içinden bana doğru uzar saçların. bir büyük rahatlık alır götürür bizi pırıl pırıl öpüşlerle başlar yarın... selam, en güzel hasretlerden selam sana, korkak ve iyi kadın... ömrüne başlıyan tomurcuk gibi, baharda aşka, sadık ve neş'eli başladın... gün söner yıldızlar yanar gecelerden bir ölümsüz alem başlar senden yana. selam, ürkek ve sevgili kadın, selam, sabahsız gecelerden sana...
- Ben aslında her şeyi sonradan öğrendim. Herkes herkesi sonradan öğrenirmiş..
- kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde
- hiçbir şey artık eski açıklığında değil ki
- Yağmurlar yağar, günler batar, geceler gelir bir bitmez türkü başlar dışımızdan. bir çınar altıdır oturduğun yer; dizlerin örtülmüş, bakışların uzak, al bir hırka örmektesin ağır ağır. ... bir ince bilezik, küpelerin, saçların otlar, kuşlar, beyaz bulutlar... Yağmurlar yağar, günler batar, geceler gelir bir bitmez türkü başlar dışımızdan. bir çınar altıdır oturduğun yer; dizlerin örtülmüş, bakışların uzak, al bir hırka örmektesin ağır ağır. bir ince bilezik, küpelerin, saçların otlar, kuşlar, beyaz bulutlar... ... dilerim haşre kadar hatırımda böyle kalırsın...ilerim haşre kadar hatırımda böyle kalırsın...
- Memur Karısı -karım'a ayağında ipeğin en kötüsü sen onuncu derece memur karısı çileli vefakâr kadın, kalbimin yarısı... ya bir bakış, ya bir vaad peşinde nasip budur deyip boyun eğmişsin. hanım, kadın tazeyken onbeşinde... şöyle halince anlarsın modadan, manikür yapmadın nikâhından beri. bozulup gitti ellerin sodadan. öyle büyük büyük hayallerin yok, bir kuruşu, bir kuruşa eklersin, ya bir zam, ya ikramiye beklersin... tükettin ömrünü dağbaşlarında, otuzuna varmadan anası oldun beş çocuğun, sekiz on yaşlarında... yılda bir gazinoya, ya adalara. bir kere de florya'ya gidersin, yılı bir rop bir çorapla edersin... sen onuncu derece memur karısı, vefakâr çileli kadın kalbimin yarısı. senin için ne söylesem azdır.
- PALYAÇO Kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde kaç kilo çekerdi yalnızlık kaç kere ezildim altında yaz yağmurlarının belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize kim sevmezdi çiçekleri filan "ben sevmezdim" dedim, "yalan" dedi bunu palyaço söyledi, palyaço söyledi ben yazdım yazdım, yazmasam ağlayacaktım herkes ağlarmış biraz, ben de ağladım sırf bu yüzden mi ağladım alçaklık gibi bir şey oldu bu biraz
- kendi kendine çekilmez oluyor ömrüm
- Bakıştık, gülüştük, hoşlandık Derken o yoluna gitti, ben evime..
Divan İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Okuduğum bu kitapla yıllar yıllar öncesine, 1970 Ankarasına gittim sanki ...Hiç karşılaşmadığım bir şiir yazılış tarzıydı doğrusu. Yazım kuralları, noktalama işaretleri değilde sadece kelimelerin anlatmak istedikleri vardı bu kitapta...Alışmış olduğum tarzı bir kenara bırakıp öyle okudum her bir satırı. Duygularını anlatmakta değişik benzetmelere gitmiş şairimiz... Her insanın duygularını anlatış tarzı var ve ben farklı yazarların kalemleriyle tanıştıktan sonra kim bilir nasıl güzelliklerle daha karşılaşacağım...Okumaya ve yeni kalemler tanımaya devam... Ufak bir uyarı ‼️ Kitabı okumadan önce araştırdığımda karşıma çıkan alıntıların kitapta bulunmadığını farkettim. Sayfa sayılarından baktığımda da bulamadığım değişik alıntılar var. Yani sahte alıntıların ortalıkta kol gezdiğini görmek beni fazlasıyla üzdü. Emeğe saygı lütfen... Keyifli okumalar... (Nunu’nun kitap dükkanı)
Şiir okumaya başladığım günden beri aynı soruyu sorarım kendime? Neden bazı şiirler bana peşpeşe yazılmış gibi gelir? Sayfalarca sürmüş şiirlerin arasından neden sadece birkaç mısrayı seçiyorum? Neden bunları yazanlara şair diyorlar? Ahmet Haşim, Yahya Kemâl şiirde ne kadar ciddi ve hassastırlar. "Tek pencereli bir odada elma yedik ısıra ısıra" gibi bir mısrayı onlarda görmek mümkün değildir. Bence bu "mısra" bile değildir. Ama bir şiir olarak okuyucuya sunulmuş. Ben de denedim, daha doğrusu bir gençlik heyecanı ile kâğıda döktüğüm şiir benzeri şeyler vardı. Şiir çok değil, öz yazmaktır. Yahya Kemal Fransadan döndüğünde şiirsiz şair olarak nâm salmıştı. İstanbulda meşhurdu ama tamamlanmış bir şiiri yoktu. Nihad Sâmi Banarlının anlattığına göre Süleymaniyede Bir Bayram Sabahının tamamlanması yıllar sürmüştür. Isıra ısıra elma yemeyi bir şiirin mısraı olarak nasıl sunmuşlar okuyucuya. "Gel ey büyük bakış yüce suskunluk gel artık beri" "Senin hüznün bir yazıdır, bir eski zamandır." "Çözdüm bir uzak bakışı güllere bakan Güller soldu o bakış kaldı akan" "Ellerimiz sonsuz bir alışkanlık gibi" Ama bu güzel şiir parçaları da aynı adama ait. Bunlardan hangisi şiir, hangisi değil? (Vakti Garîbe Âlemi Muhal)
Merhabalar Bir sitem hikayesi Kitabı okudum. Alıntılara bakıyorum, birçoğunu kitapta göremiyorum. Acaba diyorum ben mi yanlış kitap okuyorum. Kitapta olmayan dizeleri neden ekler insan anlayamıyorum? Biri bana anlatsın lütfen. Bilal'e anlatır gibi anlatsın, kafam basmıyor çünkü. Yazarlara, şairlere verdiğimiz değer bu mudur? Onlara ait olmayan sözleri, dizeleri onlara mal etmek. Bu bizim o güzelim yazarlara, şairlere yapılan en büyük saygısızlık değil de nedir? Palyaço diye bir şiir eklenmiş kitaba. Rahmetli Turgut Uyar'ın oğlu Hayri Uyar açıklama yaptı, babamın böyle bir şiiri yoktur diye. Palyaço şiirini Turgut Uyar'ın bir hayranı kendisine yazdı, isminin de açıklanmasını istemedi. Ama kitap alıntısına bakıyorum Palyaço var. İşin komik tarafı, sayfa numaralarıyla! Evet güzel insanlar, biraz dürüst olalım lütfen. Sahtecilikle bir yere varamayız. Beğeni aşkınız bilgi kirliliklerine neden olmasın lütfen. Saygılarımı sunar, iyi akşamlar dilerim. (GBB)
Kitabın Yazarı Turgut Uyar Kimdir?
İstanbuldaki ilköğreniminden sonra, Konya Askeri Okulu, Işıklar Askeri Hava Lisesi ve Askeri Memurlar Okulunu bitirip Posof, Terme ve Ankarada personel subayı olarak görev yaptı. İlk evliliği annesinin isteği ile oldu. 18 yaşında baba olan Uyar ilk eşinden olma 3 çocuğunu memurluk yaptığı yerlerde büyüttü. 1958'de askerlikten ayrılarak Türkiye Selüloz ve Kağıt Sanayisinin Ankara şubesinde çalışmaya başladı. 1966 yılında eşinden ayrılıp İstanbul'a yerleştiğinde o dönem Cemal Süreya ile ilişkisi bitme aşamasında olan Tomris Uyar ile şiir üzerine mektuplaşmaya başlarlar. Bu mektuplaşmalar evlilikle sonuçlanır. Tomris Uyar ile evliliklerinden bir erkek çocukları olur. Hece ölçüsüyle yazdığı ve toplumsal konuları işleyen ilk iki kitabı Arz-ı Hal (1949) ve Türkiyem (1952)'den sonra, Dünyanın En Güzel Arabistanıyla bireyin iç dünyasına yönelerek yalnızlığın ve çıkışsızlığın peşinde olmuştur. Tütünler Islak (1962) ve Her Pazartesi (1968) de koruduğu bu çizgiyi, Divan (1970)' la geleneksel şiirin kalıplarına, Toplandılar (1974) ve Kayayı Delen İncir (1982)' le söz konusu dönemde yaşanan sınıfsal mücadelenin yansımalarına yerini bırakmıştır.
Turgut Uyar Kitapları - Eserleri
- Şiirde Dün Yok Mu
- Büyük Saat
- Göğe Bakma Durağı
- Korkulu Ustalık
- Divan
- Yitiksiz
- Ne Güzeldi Senin Çılgınlığın
- Arz-ı Hal ve Sonrası
- Toplandılar
- Kayayı Delen İncir
- Dünyanın En Güzel Arabistanı
- Veys
- Sonsuz Ve Öbürü
- Bir Şiirden
- Türkiyem
- Tütünler Islak
- Her Pazartesi
- Elele Okuyalım
- Arz-ı Hal ve Akşam Üzeri Türküsü
- Toplu şiirler 1
Turgut Uyar Alıntıları - Sözleri
- Çünkü unutmak bana göreydi. Çünkü ben de ölümlüydüm. (Dünyanın En Güzel Arabistanı)
- Çoktandır kim aldanmıyor acaba? (Veys)
- Ömür dedikleri gitti gider Bir avuç su gibi parmaklarından (Türkiyem)
- Sen ki, saçından tırnağına kadar Bir hürriyete bedelsin, Bu ılık saçlar, bu gözler; fakat her şeyden önce Yaşadığın için güzelsin.. (Arz-ı Hal ve Sonrası)
- aşkın aşkla çarpımı nedendir bilinmez garip bir biçimde hep sonsuzdur kare kökü de yoktur.. (Kayayı Delen İncir)
- “Yaşlıların tek özelliği,gençlerden daha uzun bir süre yaşamış olmasıdır.” (Elele Okuyalım)
- "Ey artık ölmüş olan at! -dediler- En güzeli oydu işte, yüzünün savaşla ilişkisi. Boydanboya bir karşıkoyma, denge ve istekli bir azalma. Onu bilirdik. O ağaç senin kanınla beslenirdi, hepimizi besleyen. Bir ülkeyi yeniden yaratırdı şaşkınlığımız senin karşında, alışverişin, alfabenin, iplik döküntülerinin ve her şeyi düzeltmeye kalkışmanın yok ettiği..." (Tütünler Islak)
- Bütün saatleri durdursan Zamana derdini dinletemezsin (Arz-ı Hal ve Akşam Üzeri Türküsü)
- Öyle düşünüyorum ki, Kur'an Arapça konuşulmayan ülkelerde, Arapça konuşulan ülkelerden biraz daha fazla saygı görür. İncil de öyle. Her ülkede Latince okunması ne yüzdendir belliyorsunuz. İnsan anlamadığı şeylerden korkar. Eğer anlayamadığı o şeyler içinde bir öz, bir değer sezinliyorsa korkusu saygıya çevrilir. (Korkulu Ustalık)
- Sanki bütün üzümler kuruyup gidermiş, sanki bütün gemiler, sanki bütüm trenler hemen kalkarmış gibi, sanki bir tek geç kalan benmişim gibi. Bir su içsem bir yıldız görsem, ağan yahut düşen... İşte diyorum, vakit geç! (Veys)
- Her şeyi düzeltmeye kalkışmanın yok ettiği.. (Tütünler Islak)
- Mutsuzluktan söz etmek istiyorum Dikey ve yatay mutsuzluktan Mukemmel mutluluğundan insansoyunun Sevgim acıyor. (Toplu şiirler 1)
- Yel esiyor ama değirmen dönmüyor. Kuraklık bu, adın ekmeğe dönüşmüyor. (Sonsuz Ve Öbürü)
- "Zаmаnsız gеlmе, еlim kolum dаğınıksа sаrılаmаm!" (Toplu şiirler 1)
- hiçbir şey artık eski açıklığında değil ki (Divan)
- Kalın ve karanlık bir çatı merdiveni gibi giderilmez eksikliğini tanırım onun (Sonsuz Ve Öbürü)
- Bir gün sabah sabah kapıyı vursam, -Kim o? dersin uykulu sesinle içerden. Saçların dağınıktır, mahmursundur. Kim bilir ne güzel görünürsün sevgilim, Bir sabah vakti kapıyı çalsam, Uykudan uyandırsam seni, Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliç' ten. Fabrika düdükleri ötmededir. (Arz-ı Hal ve Sonrası)
- Bıktım gözü yaşlılıktan Bıktım ölmemeyi saymaktan (Veys)
- Yüz dilde seni seviyorum desen ne fayda... Bir dilde adam gibi sevmedikten sonra.... (Tütünler Islak)
- “Ey şimal rüzgârı, hasret dolu tren, Bari o günlerin kokusunu getir.” (Bir Şiirden)