Diyarbakır 5 No'lu - Bayram Bozyel Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Diyarbakır 5 No'lu kimin eseri? Diyarbakır 5 No'lu kitabının yazarı kimdir? Diyarbakır 5 No'lu konusu ve anafikri nedir? Diyarbakır 5 No'lu kitabı ne anlatıyor? Diyarbakır 5 No'lu PDF indirme linki var mı? Diyarbakır 5 No'lu kitabının yazarı Bayram Bozyel kimdir? İşte Diyarbakır 5 No'lu kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Bayram Bozyel
Yayın Evi: İletişim Yayıncılık
İSBN: 9789750511714
Sayfa Sayısı: 200
Diyarbakır 5 No'lu Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
“Bu koşullarda yaşayan insanlar artık dış dünyayı, yakınlarını, yaşamın güzelliklerini düşünemez olmuşlardı. Tutuklu kişi için bir kurtuluş yolu olan tahliye bile kimsenin aklına gelmiyordu. İnsanların bütün beklediği bir lokma ekmek, bir bardak su ve ölmeden akşamı getirmekti. Aynı ranzada yattığımız kişiyle bile bazen günlerce bir şey konuşamazdık. Bunun için fırsat olmazdı. Birisinden -varsa- bir iğne almak günler sürerdi. Zaten koca koğuşta bir tek iğne vardı. Bir buçuk yıl boyunca tırnaklarımızı kör jiletlerle kesmek zorunda kaldık. Düşünmek için bile zaman kalmıyordu. Yatakta uzun süre kalmamıza rağmen, gündüzleri çektiğimiz ağır işkence ve yorgunluktan, açlık yüzünden, gece nöbetlerindeki sık tekmiller ve dayaklardan 1984 ortalarına kadar hep güzel bir uykunun hasretini çektik.”
Eylül 1980 askerî darbesi sonrasında Diyarbakır Askerî Hapishanesi’nde kurulan işkence ve zulüm aygıtı, Türkiye’nin yakın dönem tarihinin kara lekelerinden biri. 20. yüzyılın belli başlı insanlık suçları listesinde yerini almayı hak eden, koskocaman bir kara leke... Birçok siyasal analizci, 1980’lerde başlayan “son Kürt isyanı”nın, ivmesini burada yaşananlardan aldığı kanısında. Son yıllarda yapılan belgesel çalışmalarda aktarılan tanıklıklar, Diyarbakır Askerî Hapishanesi hakkındaki gerçekleri ortaya koyuyor. Bayram Bozyel’in, yaşadığı korkunç deneyimi serinkanlılıkla anlattığı kitabı, bu konuda yazılmış en ayrıntılı, en güçlü tanıklıklardan biridir.
“Bayram Bozyel’in Diyarbakır 5 No.lu kitabı bir vahşet romanı adeta... Nazi kamplarını andıran sahnelerle dolu bir roman... Yazılanların binde biri bile doğruysa, sadece dönemin sorumlularının yargılanmasını değil, konuya bunca yıl duyarsız kalmış herkesin utançla başını eğmesini gerektirecek bir roman...”
Can Dündar, Milliyet
Diyarbakır 5 No'lu Alıntıları - Sözleri
- Var olduğunu hissetmek mutluluk veriyor insana .
- "En kötüsü de yenilerin neyle karşılacağını biz biliyoruz. Bize yapılan işkencelerin onlara da yapılacağını bilmek kahredici."
- "İşkence kesiliyor. Ağrılarımla baş başa kalıyorum."
Diyarbakır 5 No'lu İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Dün Primo Levi'nin Nazilerin toplama kamplarında yaşadıklarını anlattığı 240 sayfalık kitabı Bunlar da mı İnsan'ı 100 sayfa okuyup bıraktım. Çünkü Levi'nin temasının detaylarından çıkıp da bize yaşadıklarını bir türlü anlatamaması kitabı sıradan bir noktaya taşıdı. Bugün ise Bayram Bozyel'in bu kitabını okuduğumda evet dedim. İşte yaşanan dehşet böyle aktarılmalı. Her ne kadar Bozyel yalnızca yaşadıklarını ve tanık olduklarını anlatıp 5 no.lu'yu oluşturan siyasi ve sosyolojik etmenlere ve 1984 sonrası bu cezaevinin bütün ülkenin yaşamak zorunda kaldığı bir terör fırtınasındaki payına hiç değinmese de tek başına şahitliği bile yeterince öğretici. Diyarbakır 1980, Auschwitz 1942'den çok daha beter bir yer. Auschwitz'te kimsenin yola getirilmesi gerekmiyordu. Oraya gidenler zaten ölü kabul edildiklerinden ve tamamen değersizleştirildiklerinden işkence sistematik değil rastgeleydi. Nazilerin amacı Yahudilere bir ders vermek değil fiziki şartlar el verdiğince yok etmekti. Auschwitz'in ve tabii diğer kampların idarecileri için kamp, ülkenin ufuktaki güvenliği için bir caydırıcı güç öğesi olarak değerlendirilmedi. Almanya'ya "zararlı" kimseler getirildi ve olabildiğince yok edildi. Diyarbakır ise bunların tam tersi. Orada Kürtlere bir ders verelim oyunu oynandı. Dışarıdaki Kürtler aklını başını toplasın amacı güdüldü. Bireysel hınçla işkenceler yapıldı. Devletin karşısında insanın bir değeri olmadığı duygusu yerleştirildi. Diyarbakır'ın Auschwitz'ten temel farkı Diyarbakır'da "yatanların" bir gün oradan çıkacak olmasıydı. Her ne kadar yolu oradan geçen yaklaşık on bin insan olsa da öldürülenler ya da ölümüne sebep olunanların sayısı 100'den biraz fazlaydı. Bütün o binlerce insanın cezaevinden çıktıktan sonra bu toplumla nasıl barışacağı, devlete saygı, sevgi, sadakat gibi hisleri nasıl yakalayacağı hiç düşünülmedi. Göz göre göre, aileleriyle birlikte, en az elli bin insan ovaya değil dağa itildi. Auschwitz'in böyle bir derdi yoktu. Orası insan öğütme makinesiydi. Amacına da büyük oranda ulaştı. Diyarbakır ise dert edindiği her şeyi toplumun başına bela etti. İşkencenin her türlüsü her yaştan ve her iki cinsiyetten herkese istisnasız uygulandı. Ülkenin en entelektüel en aydın geçinen bokyiyen jeologu ise "Ne var canım bunda, dışkı yemek sağlığa faydalıdır" diyebildi. Aynı bokyiyen kendisini bir subay aradığında hazırola geçip telefona öyle cevap verdiğini itiraf edecek kadar buram buram cehalet kokuttu. Diyarbakır 5 no.lunun şimdi bir utanç müzesine dönüştürülmesi planlanıyor. Diyarbakır 5 no.lu'nun komutanı Esat Yıldıran ise resmen şehit. Burası Türkiye. Burası böyle bir ülke! (Muhammed Tiryaki)
"Burası bir cezaevi değil, askerî bir okuldur. Sizler de( mahkumlar) bu okulun öğrencilerisiniz." Esat Oktay Yıldıran Diyarbakır 5.No'lu Cezaevi, The Times gazetesinde 29 Nisan 2008'de 'Dünyanın en kötü 10 cezaevi' arasında gösterilmiş. Genelkurmayın emriyle Esat Oktay Yıldıran tarafından organize edilen işkence ve ölümleri görmüş, Nazi'lerin Auschwitz'i. Burada "Allah yok, peygamber tatile çıktı." Diyarbakir Cezaevindeki gardiyanlarin coplarında böyle yazılıyordu. 5.No'lu cezaevi herkesin dilinde. Ondan söz edilince söz biter, ses kesilir, bakışların gizemli diyaloğu devreye girer. 5.No'lu Cezaevinde söz edilince herkes derinlere dalıp gider. Vahşet 5.No'luyu anlatmakta yetersiz kalir. 5.No'lu cezaevinde kalan Bayram Bozyel'in gözaltı, sorgulama ve cezaevinde 12 Eylül 1980'de askerî darbeden sonra yaşanılan işkenceleri ve ölümleri ele aldığı kitap içinize bir bıçak saplayacak, aynı acıyı yaşayacaksınız. Dayanılmaz işkencelere rağmen mahkûmların direnişe geçmesiyle gelen ölümler ve 5.No'lunun artık dillerde olması. 21 Mart 1982'de Mazlum Doğan'ın hücresinde kendini as(ıl)ması sonucu cezaevinde yaşanılan işkencelere karşı eylem başlatılmış. Direniş 17 Mayıs 1982'de Ferhat Kurtay, Mahmut Zengin, Necmi Öner, Eşref Anyık'ın kendilerini 3 kibrit çöpüyle yakmalarıyla devam etmiştir. Gümüşhane'li olan Kemal Pir (Laz Kemal) öncülüğünde 14 Temmuz 1982'de başlatılan ölüm orucunda Hayri Durmuş (12 Eylülde), Akif Yılmaz ( 15 Eylülde), Ali Cıcek ( 17 Eylülde) ve Kemal Pir ( 9 Eylülde) yaşamlarını yitirmiştir. Ölüm orucu esnasında Kemal Pir ve Cezaevi içgüvenliğinden sorumlu Esat Oktay Yıldıran arasında şöyle bir diyalog geçmiştir. " Kemal, sen bu sefer ölmelisin! Eğer ölmezsen seni koğuş koğuş dolaştıracağım, ama eğer ölürsen de mezarının başında kadeh tokuşturacağım." "Esat ben Kemal Pir'im! Ben öleceğim. Ama sen aya da gitsen üç kurşundan kurtulmayacaksın." Yıllar sonra Esat Oktay Yıldıran 22 Ekim 1988'de Ümraniye'de bir halk otobüsünde kafasına sıkılan üç kurşunla öldürüldü. Öldürülmeden önce kendisine Laz Kemal'in (Kemal Pir) selamları olduğu söylenmiştir. Vahşetin döndüğü Diyarbakır 5.No'lu Cezaevinde Genelkurmayin resmi verilerine göre 54 kişi yaşamını yitirmiştir. Bazı uygulanan işkenceler: -Makata cop sokmak -Esat Oktay Yıldıran'ın köpeği Co'ya tekmil vermek -Tursilli yoğurt, kurbağa, sinek yedirmek -lagımda bekletmek, sidik içirmek -Elektrik vermek -Fiziksel darbe yönelik diğer işkenceler v.s 5.No'luyu göz görür, dil anlatamaz. "Bir Zalim Dedi Bu Diyarbakır Çocuğudur Da Atın Zindana Allah Hiçbirinizi Düşürmesin Sizi O Diyarbakır’daki Zindana Kolum Kırık Gücüm Yetmez Fermana'' Ahmet Kaya (Mehmet Zana Başkan)
ÖNERİRİM: Yazar, kitabında 1980'li yıllarda Diyarbakır 5 'No lu cezaevinde yaşadığı işkenceleri anlatıyor. Kitabı okurken tüylerim diken diken oldu. Ayrıca siyasi mahkumları, Atatürk'ten nefret ettirmek için cezaevi görevlilerinin neler yaptıklarını da okuyacaksınız. 12 Eylül cuntasının cezaevlerindeki vahşeti apaçık bir şekilde anlatıyor bu kitap. (Berkan Gökmen)
Diyarbakır 5 No'lu PDF indirme linki var mı?
Bayram Bozyel - Diyarbakır 5 No'lu kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Diyarbakır 5 No'lu PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Bayram Bozyel Kimdir?
1961 yılında Diyarbakır-Lice’de dünyaya geldi. İlköğrenimini Lice’de, liseyi Diyarbakır’da okudu. Lise yıllarında sosyalist ve yurtsever fikirlerle tanıştı, son sınıftayken Kürtçe yayın bulundurmaktan tutuklanarak 5 ayını cezaevinde geçirdi. 1980’de Diyarbakır Eğitim Enstitüsü’ne girdi. 5 Ocak 1982 tarihinde gözaltına alındı. 70 günlük gözaltı süresinin 50 günü boyunca işkenceden geçirildi. Ardından 32 arkadaşıyla birlikte tutuklanarak Diyarbakır 5 No.lu Cezaevi’ne kondu ve 5 yıl burada kaldı. Cezaevinden çıktıktan sonra İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni bitirdi. 1989 yılında yayın hayatına başlayan Deng dergisinin çıkışında yer aldı, çeşitli Kürtçe-Türkçe gazetelerde yazılar yazdı. 1994 yılından bu yana legal demokratik Kürt hareketinde politik çalışmaların içinde bulundu. 2002 yılında kurulan Hak ve Özgürlükler Partisi’nin (HAK-PAR) kurucularından. 2008-2012 yılları arasında iki dönem bu partinin genel başkanlığını yaptı. Diyarbakır’da yaşıyor. Düşlerimi Süsleyen Şehir adlı şiir kitabı 2008’de Deng Yayınları tarafından yayımlanmıştır.
Bayram Bozyel Kitapları - Eserleri
- Diyarbakır 5 No'lu
- Türbülans
- Düşlerimi Süsleyen Şehir
Bayram Bozyel Alıntıları - Sözleri
- Bazen kimi şeyler hiç değişmeyecekmiş görünür. Oysa değişmiyor gibi görünürken bile her şey değişiyor. (Türbülans)
- Dipçikle susturulmuş, önderleri sürgün edilmiş bir halkın direnişleri bastırılsa bile özgürlük istemi yok edilememişti. (Düşlerimi Süsleyen Şehir)
- Var olduğunu hissetmek mutluluk veriyor insana . (Diyarbakır 5 No'lu)
- "En kötüsü de yenilerin neyle karşılacağını biz biliyoruz. Bize yapılan işkencelerin onlara da yapılacağını bilmek kahredici." (Diyarbakır 5 No'lu)
- O Ehmedê xanî ki, doğubilimci Rus akademisyen orbelli tarafından İranlı Firdevsi, Gürcü Rustaveli ile birlikte doğunun en büyük üç şairinden biri olarak kabul edilir. İşte bu büyük ozan, bir ulusun entelektüel kurucusu, bir tarihsel dönemin filozofu, bir coğrafya destanının yazarı Ehmedê Xanî, orada, kendi mütevazi türbesinde bizleri yüzyıllardır seyreder. (Düşlerimi Süsleyen Şehir)
- Bütün ilkeler gerçek insan hikâyelerine dayanırlar. (Düşlerimi Süsleyen Şehir)
- Eğer Diyarbakır'ı görseydim bir şehir nasıl olur, onu öğrenmiş olacaktım. (Düşlerimi Süsleyen Şehir)
- Dicle dehşetli bir sudur ama aynı anda adildir de. Bereketin ve uygarlığın kalıcılığı adil olmasından geçer... (Düşlerimi Süsleyen Şehir)
- Süphan Dağı'nı izlerken içimde acıyla karışık bir duygu depreşir. Daha çocukluğumdan beri yüzlerce kez dinlediğim sîyamend û xecê'nin hüznüdür belki (Düşlerimi Süsleyen Şehir)
- Gecenin en karanlık anı aydınlığa en yakın andır (Düşlerimi Süsleyen Şehir)
- "İşkence kesiliyor. Ağrılarımla baş başa kalıyorum." (Diyarbakır 5 No'lu)
- Dicle Mezopotamya'dır. Dicle uygarlıktır. Geçtiği, gezdiği bütün coğrafyalara sadece bereketi değil, uygarlığı da taşır. (Düşlerimi Süsleyen Şehir)
- Dicle tek başına akıp giden değil, kardeşi olan ve onunla birlikte anılan bir nehir! Onun milyonlarca yıllık öyküsü hep Fırat ile birlikte anılmıştır. (Düşlerimi Süsleyen Şehir)
- Evet, Diyarbakır uzun hikâye. Binlerce yıllık serüvenlerin karakutusu sanki. Aynı zamanda bir halkın dramatik hikâyesi. (Düşlerimi Süsleyen Şehir)