diorex
Dedas

Doğru Türkçe Rehberi - Kadir Mısıroğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Doğru Türkçe Rehberi kimin eseri? Doğru Türkçe Rehberi kitabının yazarı kimdir? Doğru Türkçe Rehberi konusu ve anafikri nedir? Doğru Türkçe Rehberi kitabı ne anlatıyor? Doğru Türkçe Rehberi PDF indirme linki var mı? Doğru Türkçe Rehberi kitabının yazarı Kadir Mısıroğlu kimdir? İşte Doğru Türkçe Rehberi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 27.04.2022 18:00
Doğru Türkçe Rehberi - Kadir Mısıroğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Kadir Mısıroğlu

Yayın Evi: Sebil Yayıncılık

İSBN: 9789755800080

Sayfa Sayısı: 160

Doğru Türkçe Rehberi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Aziz Genç!..

İslam yazısının ilgası ve güzel Türkçemizdeki tahribat büyük ve azametli imparatorluğumuzun mübarek ecdad kanlarıyla yoğrulmuş, yirmi milyon kilometrekareden ziyade olan topraklarını kaybetmemizden daha büyük bir felakettir.

Belki üzerinde layıkı ile durup düşünemediğin için bugüne kadar "İslamcı Olmak"la "Uydurma Kelimeleri Kullanmak" arasındaki tezadı kavrayamamış olabilirsin!... Unutma ki, hatadan dönmek bir fazilettir ve sen henüz öğrenme safhasındasın!..

(Arka Kapak)

Doğru Türkçe Rehberi Alıntıları - Sözleri

  • •ÜNLÜ yazar Aziz Nesin, 'Kara Ses' olarak tanınan Cemalettin Kaplan'ı, "işte gerçek Muslüman" olarak tanımlayarak, gerçek Müslümanların Atatürk’ü sevmemelerinin normal olduğunu söyledi. •Abant’ta kısa bir tatil yapan yazar Aziz Nesin, "Atatürk, Müslümanlar açısından sevilecek bir şey yapmadı. Turkiye'de, Atatürk'ü sevdiğini söyleyen Müslümanlar, yalancıdır" dedi.
  • Türkiye'deki bütün sol grupların İslâm kültürünün malı olan kelime ve tâbirlere düşmanlıkta, bu düşmanlığını -tâbir câizse- marka sahibi durumundaki garpçı devrimbazlardan daha müfrit davranmaları, İslâm'a umûmî planda­ ki muhâlefet ve mugâyeretlerinden doğmuş olsa gerektir.
  • Gerçekten, "kelb " kökünden gelen ve köpekleşmek demek olan "inkilab" kelimesi yeni nesillerce "inkılab" yerine bol bol kullanılmaktadır.
  • İslâm'a nefretle yola çıkılınca, O'nun icâb ettirdiği her şeye karşı olmak elbette tabiîleşecekti. Buna bir de teknikte ileri gitmiş olan Batı Âlemi'ne hayranlığı eklerseniz, Kemalist İnkılablârın fikri ve ruhi (psikolojik) sâiklerini kavramış olursuz. Medeni olmanın icabı diye kılıf uydurularak girişilen inkılâbların temeli bu iki sâiktir.
  • Lisânımızdaki tahribâtın adı solcu ve kemalistlerce "Dil Devrimi"dir. Bunun gayesini en doğru ve kısa bir surette belirten F. Rıfkı Atay'dır: "Türk Kafasını, Arap Kafasından ayırmak!.." Söylemeye gerek yoktur ki onların lisânında bir "Arap Kafası" müslümanca düşünmenin tâ kendisidir.
  • Biz vak'anüvis Peçevi'nin veyahud da büyük şâir Şeyh Gâlib'in lisanıyla konuşalım demiyoruz. Ama Müslümanların gayretsizliği yüzünden ölmüş bulunan pek çoğu bir yana hâlâ Türkçe 'mizde dipdiri duran ve manâsı herkesçe bilinen islâmi menşeli kelimeleri kullanarak yaşatalım diyoruz. Bunu yapmadığımız takdirde, milletimizin bin yıldan beri dini heyecan nâmına ihticâc edegeldiği bir "Mevlûd" ve hatta Yunus Emre'nin ilahileri bile anlaşılamaz olacaktır.
  • Bugün memleketimizin bir numaralı mes’elesi Güneydoğu Anadolu’daki anarşi değildir!.. Kıbrıs’ın kaybedilmek üzere olması da değildir!.. Bütün bunların hepsinden daha ehemmiyetli olan, lisânımızdaki korkunç tahrîbattır!..
  • Dünya'da hiçbir lisanın başına gelmeyen bir fâciaya mâruz kalan Türkçe'miz, bugün selim muhâkeme ve derin tefekküre imkân vermeyecek bir sûrette kısırlaştırılmıştır.
  • M. Kemal'in direktifi ile 1932 Temmuz'unda "Türk Dilini Tedkik Encümeni" kuruldu. Bu cemiyetin bünyesinde birçok komisyonlar teşekkül ettirilerek "tasfiyeci" bir anlayışla ve âdeta askeri bir plânlama gibi harekete geçildi. Gaye: O derecede "ırkçı" ve "gayr-ı ilmi" idi ki; halkın günlük konuşmasında yer almış olup da menşe' i itibariyle Arapça ve Farsça olan kelimeler bile lisandan mutlaka atılması gerekli "muzır unsurlar" olarak ilân edildiler. Bunların yerine eski Türk lehçelerinden de "Moğolca"dan karşılıklar arandı. Bulunamayanlar için yeni yeni kelimeler uyduruldu. Avrupa lisanlarından alınmış kelimeler bu boykotun dışında bırakıldığı gibi dipdiri kelimelere karşılık bulunamadığı takdirde yeniden Avrupa menşe'li kelimelerin alınmasında bir beis görülmedi. Demek ki; "yabancılık" sadece İslâm kültürünün malı olan kelimelere hasredilen bir menfilik olarak ortaya çıktı. Gayet acele olarak "Tarama Dergisi " adıyla bir sözlük meydana getirildi. Herkes bu sözlükdeki uydurma kelimeleri kullanmaya icbar edildi. Böylece ortaya öyle maskara bir dil çıktı ki; kimse kimseyi anlayamaz oldu.
  • Bütün Dünya'ca Moğollar'ın Türklük'le alakası bulunmadığı söz götürmez bir gerçektir. Bunlar sarı ırktandırlar. Ancak azlık olmalarına rağmen bir devirde fevkal 'ade muharib kaabiliyeti gösterdiklerinden önlerine büyük Türk kitlelerini katıp Batı 'ya doğru sürüklemişler ve onlardan - çok kere- asker olarak istifade etmişlerdir. Kurmuş oldukları devletlerin bir müddet sonra -hanedan dışındaki kısmıyla- türkleşmesi bunların Türk zannedilmelerine amil olmuştur. Fakat Kemalist İnkılabın tarih telakkisinde İslam' dan evvelki Türk tarihinin vak' a ve şahsiyetlerini mübalağalandırmak mantığı cari olduğundan "Moğol Tarihi" baş tacı edilmiş ve bunların Türklükleri (! ..) Dünya ilim alemini güldürecek bir mantıksızlıkla iddia edilmiştir. Bu telakkinin moda haline getirilmesinden sonradır ki, Türk çocuklarına İslam Tarihi 'nde sadece nefret ifade eden "Cengiz" ve "Hulagü" gibi isimler takılmaya başlanmıştır. Fakat bu cereyanın en talihsiz tecellisi Moğollar'ın Türk sanılmasından ziyade Moğolca'nın da Türkçe kabul edilişiyle lisanımızda hayat dolu nice kelimenin terkedilerek bunların yerine kadim Moğolca' dan kelime ikaame etme hususundaki resmi gayret olmuştur. Gerçekten bugün menşe'lerinin Moğolca oldukları ve Moğollar'ın da türklükle hiçbir alakaları bulunmadığı gerçeği gözden kaçırılarak lisanımıza zorla sokulan ve "Divan-ı Muhasebat, Mahkeme-i Temyiz, Şura-yı Devlet, Umumi Hey'et" gibi kelime ve tabirlerin yerine cebren ikame edilen "Yargıtay, Danıştay, Kurultay" gibi kelimeler bu cereyanın meş'um hatıralarıdır. Bunların baş tacı edilmesi de hiç şüphesiz mukaabillerinin Arapça olmasındandır. Arapça'dan nefret ise, O'nun Kur'an lisanı bulunmasındandır. Binaenaleyh bu hareketin temel husumet noktasının Kur' an ve İslam olduğunda şüphe yoktur.
  • Bugünlerde uydurulan kelimelerden biri de "karşın" dır. Bu kelime bazan "mukaabil" bazan da "rağmen" yerine kullanılmaktadır. Şimdi hangi lisan mütehassısı çıkıp da bu iki mefhumun aynı olduğunu söyleyebilir? .. "Mukaabil" ve "rağmen " kelimeleri arasındaki incelik, "karşın " kelimesinin uydurulup ikisinin birden yerine ikaame edilişiyle ortadan kalkmıştır. Aynı şekilde "zorunlu" uydurmacası da hem "zaruri" ve hem de "mecburi" kelimelerinin yerine kullanılmaktadır ki, bu iki lafzın aynı mefhuma tekaabül etmediği aşikardır. Soba kurumundan alınmış olmak ihtimali bulunan "kurum"culara sormak isteriz. "Anımsamak" dedikleri zaman "yad etmek"i mi, yoksa "hatırlamak"ı mı kasdetmektedirler? .. Bir başka misal: Türkçe'mizde öteden beri "rüya " mukaabili olarak kullanılmakta bulunan "düş " kelimesidir. Bu kelime "düş görmek" tarzında tam rüya karşılığında kullanıldığı gibi "düş kırıklığı " tabiriyle "hayal" karşılığında da kullanılmaktadır. Rüya ile hayal arasında uzak da olsa, bir münasebet bulunmakla beraber, bunların her ikisinin aynı mefhum olduğunu söylemeye imkan var mıdır? .. Bizim bildiğimiz "sukut-i hayal" yahud "hayal sukutu" tabirlerinin yerine ikaame edilmek istenen "düş kırıklığı " uydurmacasındaki "düş " ü "hayal" den başka türlü telakkiye imkan olmadığına göre, bütün bu kabil kelimelerle lisanın ne kazandığını izah edebilecek bir dil donkişotu varsa beri gelsin! ..
  • “İSLÂM HARFLERİ" Kur’an dünyasının kültür hazinelerine açılan kapının yegane anahtarıdır!... mukaddes kitabının yazılamadığı "Latin Harfleri" senin milli yazın olamaz!...”
  • Osmanlı'yı parçalayıp Filistin'i yahudi âmâline âmâle edecek hâle getirecek olan asıl sâik, ırkçılıktı.
  • Türkçemiz üzerindeki bu cerayanın nihai hedefinin lisanımızda İslâmî menşeli bir tek kelime bırakmamaktan ibaret olduğu hususu gözden uzak tutulmamalıdır!!!
  • “Atatürk'e etrafındaki dil devrimi dalkavukları Anadolu Ajansı ile isminin “Kemâl'' değıl öztürkçe “Kamal" olduğunu ilan ettirmişlerdi: Ama, bir müddet sonra Atatürk onlara layık olduğu sıfatı kullanarak “beni aldattılar"diye eski Kemâl adına dönmüştür.”

Doğru Türkçe Rehberi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Okumam ara ara oldu ve biraz uzun sürdü.Kadir Mısıroğlu inanıyorum ki İslamiyet için elinden geleni yapan,vatanına milletine bağlı,yazarken de konuşurken de Allah rızası için yapan birisi.Türkçe meselesinde de hayli haklı.İlk baskısı 93 de yapılan bu kitabın 2013 de genişletilmiş hali bir hayli zengin.Yer yer belgelerin neşri,gazete küpürleri ve dil meselesinde hatırı sayılır şahısların makaleleri kitabı zenginleştirmiş.Hulasa dilimizdeki hususen arapça kökenli kelimelerin yerine uydurma kelimeler ikame etmenin yegane amacı kelimeler üzerinden düşünen milleti ruhsuz bir yapıya büründürmek ve İslam'dan uzaklaştırmaktır.Mesele dildeki yabancı kelimeleri atmak ise Fransızca'dan vesair dillerden binlerce kelime alan Türkçe'yi arındırın bakalım yok oluyor mu olmuyor mu?Bir yabancı kelime kendi milli hançeremizden geçtikten ve bizim terkibimize maruz kaldıktan sonra bize aittir.Dünya üzerinde başka dilden kelime devşirmemiş dil yoktur vesselam.Okuyun ve okutun bu kitabı mukaddesatçı gençliğe. (Fâtih)

Öncelikle kitabı okumama vesile olan, Adana'nın en karizmatik adamı hrdgzl kardeşime teşekkür ediyorum. Kitabı bir çırpıda okudum. Kadir Mısıroğlu'nun baştan sona okuduğum ilk eseri oldu ve inşallah son olmayacak Eser 3 bölümden oluşuyor. Son kısımda boykot edilecek kelimelerin listesi de var. Kesinlikle önyargılarınızı bırakın okurken. Kadir Mısıroğlu çok bilgili bir insandı. Bunu hissetmek hiç zor değil. Allah rahmet eylesin.. Bundan sonra kendi kullandığım kelimeleri de dikkatle seçeceğim. Çok güzel bir meşale oldu bu kitap... Tavsiye ediyorum. (M.T)

Kitapta geçen aşağıdaki bölüm kitabın ne kadar mühim olduğunu göstermeye yetiyor. "... güzel ve zengin lisânımızı da kaybetmemiz, ecdad kanları ile sulanmış yirmi milyon kilometrekareden ziyâde olan eski topraklarımızı kaybetmemizden daha büyük bir felâkettir. Zira insanlar kelimelerle düşünür. Düşünce ise, fiilden evveldir. Üstelik fiilin doğru veya yanlış olması, ulvî veya süflî bir mâhiyet arz etmesi de hep onu doğuran düşünceye bağlıdır." Lisan hakikaten mühim. Bir o kadar mühim olan da tarihtir. Lisanına ve tarihine yabancı milletler yıkılmaya mahkumdur. (Oğuzhan Akgül)

Doğru Türkçe Rehberi PDF indirme linki var mı?

Kadir Mısıroğlu - Doğru Türkçe Rehberi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Doğru Türkçe Rehberi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Kadir Mısıroğlu Kimdir?

Türk tarih araştırmacısı, yazar, şair, hukukçu ve eski gazeteci. Osmanlılar İlim ve İrfan Vakfı mütevelli heyeti başkanı ve Sebil Yayınevi kurucusu. 

1933 yılında Trabzon'un Akçaabat İlçesi'nde doğdu.İlk ve orta tahsilini Akçaabat'ta, liseyi Trabzon'da tamamladı. 1954 senesinde İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne girdi. Öğrenciliği müddetince birçok yurt açıp çalıştıran Mısıroğlu, fakülte yıllarından itibaren hukukçuluktan çok tarihçiliğe meylederek yakın tarih ile alakalı araştırmalara başladı. Mısıroğlu, 1964 yılında, ilk eseri olan Lozan; Zafer mi, Hezimet mi?! kitabının birinci cildini kaleme aldı ve aynı sene Sebil Yayınevini kurdu. 1970 Yılının ocak ayında Milli Türk Talebe Birliği'nde Harf Inkılabı ile alakalı verdiği bir konferansı hakkında yargılandı ve Eskişehir Örfi İdare Mahkemesi'nce mahkumiyet kararı verildi. 1976 yılı başından itibaren İslami bir dergi olan Sebil Dergisi'ni çıkarmaya başladı. Bu dergideki birtakım yazılarından dolayı kısa bir müddet sonra hakkında 163. maddeye istinaden davalar açıldı. 1980 ihtilali ile Mısıroğlu'nun da aralarında bulunduğu MSP Merkezi Umumi Heyeti hakkında tevkif kararı verilince yurt dışına kaçtı. 1991 yılında Türkiye'ye geri dönen Kadir Mısıroğlu, çalışmalarına devam etti.

Acıbadem Altunizade Hastanesi'nde 5 Mayıs 2019'da 86 yaşında hayatını kaybetti. Çamlıca Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından Üsküdar'daki Nasuhi Mehmet Efendi Camii haziresine defnedildi.

Ödülleri

Mısıroğlu Macar İhtilali isimli kitabı üzerine Hür Macar Yazarlar Birliği'nin en büyük ödüllerinden olan Gümüş Madalya ile taltif edilmiştir. Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın başkanlığını yaptığı Türkiye Milli Kültür Vakfı tarafından Osmanoğullarının Dramı isimli eserinden dolayı Jüri Özel Ödülüne layık görülmüştür.

Kadir Mısıroğlu Kitapları - Eserleri

  • Lozan - Zafer mi, Hezimet mi? 1
  • Hayat Felsefesi Yahud Yaşamak Sanatı
  • Doğru Türkçe Rehberi
  • İslâmcı Gençliğin El Kitabı
  • Filistin Dramı'nın Düşündürdükleri
  • Sultan II. Abdülhamid Han
  • Yunan Mezalimi
  • Üstad Necip Fazıl'a Dair
  • Tarihten Günümüze Tahrif Hareketleri 1
  • Sultan Vahideddin
  • Kanlı Düğün
  • Lozan - Zafer mi, Hezimet mi? - 2
  • Kurtuluş Savaşında Sarıklı Mücahidler
  • Tarihten Günümüze Tahrif Hareketleri 3
  • Geçmis Günü Elerken - 1
  • Barbaros Hayreddin Paşa
  • İslam Yazısı'na Dair
  • Moskof Mezalimi
  • İslam Dünya Görüşü
  • Mimar Koca Sinan
  • Kırık Kılıç
  • Osmanoğulları'nın Dramı
  • CHP'nin Günah Galerisinden Sayfalar
  • Uzunca Sevindik
  • Sultan Abdülaziz
  • Muhtasar İslâm Tarihi 1
  • Düzmece Mustafa
  • Tarihten Günümüze Tahrif Hareketleri 2
  • Geçmiş Günü Elerken 2
  • Lozan - Zafer mi, Hezimet mi? - 3
  • İthaflı Fıkralar
  • Geçmişi ve Geleceği ile Hilafet
  • Zağanos Paşa
  • Kavuklu İhtilalci
  • Piri Reis
  • Cemre
  • Veli Bayezid'in Bedduası
  • Amerika'da Zenci Müslümanlık Hareketi
  • Cem Sultanın Papağanı
  • Asrın İhaneti
  • Aşıklar Ölmez
  • Trabzon Meb'usu Şehid-i Muazzez Ali Şükrü Bey
  • Osmanlı Tarihi 1.Cilt
  • Tarihten Günümüze Ermeni Meselesi ve Zulümler
  • Sokollu Mehmed Paşa
  • Zoraki Asi
  • Musul Meselesi ve Irak Türkleri
  • Makbul Ve Maktul İbrahim Paşa
  • Benden Tarihe Haberler
  • Malkoçoğlu Kardeşler
  • Muhtasar İslâm Tarihi 2
  • Özlü Sözler
  • Hicret
  • Osmanlı Tarihi 2.Cilt
  • Muhtasar İslâm Tarihi 3
  • Macar İhtilali
  • Osmanlı Tarihi 3. Cilt
  • Of Lala
  • Üç Hilafetçi Şahsiyet
  • Zaferden Zafere
  • Perili Köşk

Kadir Mısıroğlu Alıntıları - Sözleri

  • Bu nazariyeye göre; Eskiden Dünya hakimiyetinin merkezi Roma şehri idi. Bütün Dünya'ya hükmedenler orada otururlardı. Sonra bu merkezilik Bizans'a yani İstanbul'a geçmiştir.Bu süretle İstanbul '' ikinci Roma '' ya varis olan Moskova, '' Üçüncü Roma '' adıyla yad olunmaya değer bir ehemmiyet kazanmıştır. O halde Moskova'yı Hıristiyanlığın en kuvvetli merkezi olması dolayısıyla '' Üçüncü Roma '' kabul etmek zatureti vardır. Artık Dünya'nın kaderine Moskova'dan hükmedilecektir !... (Moskof Mezalimi)
  • Bugün Dünya'nın özleyip de bir türlü gerçekleştiremediği, farklılıklara tahammül ve karşılıklı saygı, o devletin temel bir idârî prensibiydi. (Sokollu Mehmed Paşa)
  • Olacakları evvelden bilmenin faydadan çok zararı olmalı ki, Allah kaderi meçhul kılmıştır!.. (Kırık Kılıç)
  • "Türkiye arabaların kanunlarından kurtulacaktır" (İleri, 28 Şubat 1340) (Hilafet Risâleleri, İsmail Kara, sh. 541) (CHP'nin Günah Galerisinden Sayfalar)
  • İSLAM DAVASI İÇİN ÇALIŞMAYAN ALNINI SECDEDE KALDIRMASA BİLE MESULDÜR!.. (Özlü Sözler)
  • Bütün lise hayatım boyunca iki dindar hocayla karşılaşabilmiştim. Bunlar coğrafya muallimi merhum İsmail Hakkı Berkmen ile halen hayatta olan Ahmed Saka Bey'lerdi. İdare ve müdürümüz dindarlık ve milliyetçiliğe haşin bir sûrette karşıydı. Bundan dolayı pek çok kereler disiplin kuruluna girip çıkmak mecbûriyetinde kalmışımdır. Bu arada binbir güçlükle temin edebildiğimiz namaz odasına asılmış olan bir takvimin kartonundaki M. Kemal Paşa resmini yırtma sebebiyle üç gün "tard-ı muvakkat" cezasına çarptırılışım zikre değer. Bilahare büyütülen bu hâdise yüzünden, mezuniyet imtihanlarından sonra olgunluk imtihanlarının ikisini vermiştim ki mektepten tamamen uzaklaştırılma cezasına çarptırıldım. Ayrıca, güya beni himaye etmiş olmak töhmetiyle o zamanın başmuâvini İsmail Hakkı Berkmen ve edebiyat muallimi Kaya Bilgegil (sonradan profesör) de altı ay Vekâlet emrinde kalmak sûretiyle iz'ac olunmuşlardır. Ben de müteakip iki imtihan için Giresun'a gittim. O zaman olgunluk imtihanı dört dersten yapılırdı. Sualler bakanlıktan gelirdi. Yolda imtihanların birini kaçırmıştım. Diğerini de Giresun'da vermiştim. Kaçırdığım imtihan için 1954 Ekimi'nde Erzurum'a gittim. Bu dersin imtihanını da Erzurum Lisesi'nde vererek nihâyet lise mezunu olabildim. (Hicret)
  • Maksadım yazıma başlarken belirttiğim gibi bu mes'elenin ilmi cihetlerini sâdece bir fihrist kabilinden beyan etmektir. Gâyem, böyle büyük bir işe girişmezden evvel yapacağımız işin doğru olup olmadığının hissî ve siyâsî olmaktan ziyade ilmi bir sûrette münakaşa edilmesinin ehemmiyetini belirtmektir. Temas ettiğim mes'elelerin her biri ayrı bir ilim dalıdır. (İslam Yazısı'na Dair)
  • Bir parkta bulunmuş bir çocuğa, babalık veya analık iddia eden iki insan mevcud olsa, deliller de, ortada olsa, bunlardan biri müslim, diğeri gayri müslim olsa fakat müslim köle olsa, kadı, çocuğu gayri muslim fakat hür olan insana verir. Çünkü bu taktirde çocuk gayri müslim fakat <> olacaktır. ->Tek başına sırf şu misal bile, İslam'da hürriyete atfedilen ehemmiyeti göstermeye kâfidir. (Amerika'da Zenci Müslümanlık Hareketi)
  • "--- Râsulullah (s.a.v.)in fitne hakkında olan sözü hanginizin hatırındadır?" deyû sormuş, içlerinden Huzeyfe: ---Ya emirelmü'minin!.. Resûl-i Ekrem'in fitne hakkında olan sözü ayniyle benim hatırımdadır ki, kişinin ıyâl(çocuklar) ve mal ve evlâdından ve komşusundan dolayı fitneye dûçar olmasıdır.Bu misullû günahlara savm ve salât ve emr-i bilma'ruf ve nehy-i anil munker kefaret olur deyu vermiş. Hz.Ömer: "--- Muradım o değil, deniz gibi temevvüç edecek fitneyi soruyorum." dedikde Huzeyfe: "---Ya emirelmü'minin!.. Senin için onda bir beis yok.Senin zamanınla onun arasında kapalı kapı var!.."demiş Hz.Ömer: "---Bu kapı kırılacak mı, yoksa açılacak mı?" dedikte Huzeyfe: "---Kırılacak!.. demekle Hz.Ömer: "--- Öyleyse artık kapanmaz!.." deyip izhar-ı teessüf etmiş." (Geçmişi ve Geleceği ile Hilafet)
  • Ağaçlar ayakta ölür!.. (Geçmis Günü Elerken - 1)
  • Sultan Selim Han, bu suale cevap verip vermemek arasında tereddüdde idi. Paşa'yı uzun uzun süzdükten sonra:"-Paşa! Siz sır tutarsınız. O'nun için size söyleyebilirim. Şehre girmesine elbet gireceğiz, ama karanlık bastırdıktan sonra!.."dedi. (Veli Bayezid'in Bedduası)
  • M.Kemal Paşa'nın evvelce, İngilizler'le "Hilâfet'i yıkmak" esası üzerine anlaşmış olmasına rağmen, zaferden sonra bu vaadinden vazgeçerek "halife" olmak istediği kat'idir.Ancak bu dinî bir zaruret ve inanıştan ziyade âlemşumûl bir şahsi otorite sağlamak maksadının eseri idi. (Geçmişi ve Geleceği ile Hilafet)
  • Bugün memleketimizin bir numaralı mes’elesi Güneydoğu Anadolu’daki anarşi değildir!.. Kıbrıs’ın kaybedilmek üzere olması da değildir!.. Bütün bunların hepsinden daha ehemmiyetli olan, lisânımızdaki korkunç tahrîbattır!.. (Doğru Türkçe Rehberi)
  • Risale-i Nur, harf inkılabından sonra İslam harfleri davasını siyasi bir mesele olmaktan ziyade bir "ibadet" , "Sevap" ve "kültür" mevzu olarak ele almış ve talebeleri bütün gayretlerini bu sahaya hasretmişlerdir.. (İslam Yazısı'na Dair)
  • Ben tahta değil, bir yangının kızgın külleri üzerine oturdum ! Sultan Vahideddin Merhum (Sultan Vahideddin)
  • Büyük ve alemşümul İslam nizâmının iman şuur ve vecdini kaybeden bir insan için bayram birkaç dost ziyaretinden başka nedir? Lakin kim kime dostluğuyla, kelimenin hakiki manasıyla yar olup da, onu düştüğü esfel-i safilinden ala illiyyine doğru çekebilir? Ve kimde böyle bir cazibeye kapılmak istidada kaldıki? Günlük meşgalelerin basit ikliminde bunalmış, ruhen ve bedenen yorgun asrımız insanını kurtaracak, gerçek cehd ve gayret olmadan, kendi kendine sırf günlerin arka arkaya sıralanması sebebi ile gelen ve sadece bir şiarı İslam diye ismen ve şeklen devam eden bayramlar, kime ne verebilir ki? (Aşıklar Ölmez)
  • Kader geçmişte malum, gelecek içinse meçhuldür (Malkoçoğlu Kardeşler)
  • Bu itibarla bizde hari değişikliği aynı zamanda ve evveliyetle dini bir mes'ele teşkil etmekte olduğu halde, bugüne kadar mes'elenin bu vechesi üzerinde gerektiği şekilde du rulmamıştır Tarih boyunca milletler iki sebeple allabe değiştirmişlerdir. a-Din değiştirme, b-Esåret. (İslam Yazısı'na Dair)
  • Aziz gençler!..  Unutmayınız ki, devletinizi, âlemşümul bir imparatorluktan mânâ ve maddede küçük bir Türkiye hâline getiren dâhili ve hârici düşman faaliyetlerine cevaz, meşrüiyyet ve hattâ itibar bahşeden Lozan'dır!.. Yeniden büyük devlet olma imkân ve ümitlerimizin yegâne kaynağı olan gençler!.. Unutmayınız ki, Lozan'ı yırtıp çiğnemedikçe "Büyük Türkiye" nin şafağı sökmeyecektir.                            Kadir MISIROĞLU     27 Ramazan 1390/ 26 Teşrinisani 1970                           Serencebey/İstanbul (Lozan - Zafer mi, Hezimet mi? 1)
  • Sultan Abdülaziz merhumu hal' eden devlet içâli arasında birinci derecede rol oynayan dört kişidir. Bunlara “Erkân-ı Erbaa” veyahud da “Hal'erkânı” denilmektedir. Bunlar; Hüseyin Avni paşa, Midhat Paşa, Rüşdü Paşa ve Hasan Hayrulâh Efendi'dir. Bunların terceme-i hâlleri evvelce tafsil edilmiş olduğu üzere, burada ayrıca izah edilecek değildir. Ancak karakter ve niyetleri itibariyle onlar hakkında birkaç cümlelik bir izahatla kısa bir hatırlatma yapmakta fayda görmekteyiz. Bunlardan bir numaralı ele başı Hüseyin Avni Paşa'dır. Evvelce kaynaklara istinâden nakledilmiş olduğu Üzere ahlâksız, sarhoş, muhteris, diktatör ruhlu, kindar ve rüşvetçi bir adamdır. Bu işe karışmaktaki gâyesi, sadece ve sadece saray kadınlarına karşı çirkin bir hareketinden dolayı sürgüne gönderilmiş olması sebebiyle Sultan Abdülaziz'e karşı duyduğu kin ve nefret ile ondan intikam almak ve diktatör olmak heveslerinden ibarettir. (Sultan Abdülaziz)

Yorum Yaz