diorex

Don Kişot İstanbul'da - Rıfat Ilgaz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Don Kişot İstanbul'da kimin eseri? Don Kişot İstanbul'da kitabının yazarı kimdir? Don Kişot İstanbul'da konusu ve anafikri nedir? Don Kişot İstanbul'da kitabı ne anlatıyor? Don Kişot İstanbul'da kitabının yazarı Rıfat Ilgaz kimdir? İşte Don Kişot İstanbul'da kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 17.02.2022 04:00
Don Kişot İstanbul'da - Rıfat Ilgaz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Rıfat Ilgaz

Yayın Evi: Çınar Yayınları

İSBN: 9789753482950

Sayfa Sayısı: 158

Don Kişot İstanbul'da Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kimdir Don Kişot? Şövalyeliğini sürdürmek isteyen iyi niyetli bir ün budalası mı? Yoksa bir geleneği sürdürmek isteyen soylu, üstün kişi mi? Hemen her çağın bir Don Kişot’u çıkıp ününü sürdürmeye çalışıyor, adını belleğimizin derinliklerine gömüyor. Bizim de Don Kişotlarımız olmadı mı? Bugüne kadar onların ne olduklarını çözemedik. Geldiler geçtiler şu İstanbul’dan. Yıktılar, yaptılar.

Rıfat Ilgaz, toplumdaki zıtlıkları göstermenin en iyi yolu olarak gördüğü mizahı bu kez de zengin hayal gücüyle birleştirerek Don Kişot’u İstanbul sokaklarında dolaştırıyor.

Bize gerçekleri Don Kişot’un gözünden sunuyor.

Acaba gerçek Don Kişot kim?

Don Kişot İstanbul'da Alıntıları - Sözleri

  • «Büyük adamlar ölümsüzdür. Sen Nasrettin Hoca'yı öldü mü sanıyorsun?
  • "Büyük adamlar ölümsüzdür. Sen Nasrettin Hoca'yı öldü mü sanıyorsun?"
  • “Bir öğretmen... Hem de hükümetin (milletin değil) parasıyla okumuş zavallı bir ilkokul öğretmeni nasıl olurdu da “muhalefet” yapabilirdi.”
  • Topal Sevim geldi, kucağına oturdu. Oturmasıyla kalkması bir oldu. Aman dedi, Batıyor, kalkan mıdır zırh mıdır! .. Kaplumbağa gibi herif be! . . Bir başı dışarda!
  • Kahramanlarını güreşçilerden seçen insanlara biraz da eli mızrak ve kalem tutan kahramanlar tanıtmalıydık.
  • Sen Donkişotların en akıllısı çıktın.Bizim memlekette boy boy Donkişotlar var ki yıllar geçti,hala kendilerine gelemediler.
  • Evet, Madonna! Ben dünyaya enayi geldim, enayi gideceğim. Ben film taciri, sinema simsarı olamam!
  • Ben kendimden çok Şövalye'yi düşünüyordum. Donkişot'u bol bir memlekete düşmüştü zavallı. Sözleri, tam Türkçe' deki anlamında, yani "palavra" karşılığı gidiyordu.
  • Bizim Abbas'ın öldükten sonra bile sapına kadar bir muhalif olduğuna artık kimsenin bir kuşkusu kalmamıştı.
  • Bu gibi belgeler, ancak bankadan adına gelen beş doları almak için sorulurdu bizim gibilere. Cezaevine giren için ne gereği vardı bu ıvır zıvır şeylerin (!)
  • Adım mı, Aysel!.. ..su kadar kısa değil tabii. Asafet ünvanınız?, Çilli Aysel derler bana! Aysel Çilli dü Kostantinopl demek Bendeniz Donkişot De La Manş! Şimdi çıkın şu kayanın üstüne. sizi atıma alayım!
  • Harbiye'de hala mehter çalıp duruyordu. Eşeğim kösün gürültüsüne kulak asmıyordu bile Donkişot: "Liii Marlen'i isterim. Bu hava hoşuma gitmedi!» diye yırtını­yordu . ..çalın!.. dedim, Bakın Şövalye De La Manş Lili Marlen'i istiyor. ..Ne istiyor?.. diye mehterbaşı sordu. Lili Marlen!.. O da ne oluyor? ikinci Dünya Savaşı Marşı. Anglo-Alman marşı
  • Bu halk, üç beş büyük seçim atlattığı için büyük pa­lavralara alışkındı. Ama kendi nutkunu bir tek kelimeyle eleştiren bir konuşmacıya şimdiye kadar hiç rastlamamışlardı. omuzlamak istediler.
  • Şövalye elini kaldırıp saygıyla selâmladı bekçiyi: «Bütün enayiler çok yaşasın! Memleketinizde ne kadar ha­tırı sayılır enayi varsa... Toprak ve malikâne sahipleri de dahil

Don Kişot İstanbul'da İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bildiğimiz Rıfat Ilgaz Satırları: 'İşini bilen memur'dan vergi kaçırmaya çalışan tüccara, çok çalıştıran ama az veren patrondan vatanseverlikte mangalda kül bırakmayıp vatanına bir ağaç bile dikmeyen 'sözde vatansevere' ve daha nice insan manzarasına rastlayabileceğimiz bir hikayeler bütünü. Anlayacağınız bildiğimiz Rıfat Ilgaz satırları. Seviyorsanız eğer Ilgaz'ı, bu eserini de seveceğinizi düşünüyorum. (Ü. Z.)

Don Kişot'u okuduktan sonra merak edip bunu da almıştım. İstanbul sokaklarında geçen, hem de günümüzü Don Kişot vasıtasıyla eleştiren bir Rıfat Ilgaz eseriydi. Ayrıca Don Kişot'tan bağımsız hikayeler de vardı. Ama hoşlanmadım. Belki de benim içinde bulunduğum okuyamama durumundan kaynaklıydı bu durum. Aslında hiç sevmedim de değil. Eğlenceli kısımları vardı. Ama çok süründü elimde. Şu an bitirdiğim için mutluyum :)) (Elif Peri)

Sene 1957'de Turhan Selçuk ve İlhan Selçuk’un çıkardığı Dolmuş Dergisi’nde “Stepne” takma adıyla dizi olarak yayınlanmış.Öyküye vurarak aslında dönemi eleştiren bir eser.O dönem başta Demokrat Parti, Adnan menderes var.Şimdi siyasi tarihim çok iyi değildir.Ne yapmıştır etmiştir Adnan Bey çok iyi bilmiyorum ama kitaptan yola çıkarak o dönem hakkında hislerimi anlatabilirim sanıyorum.Ya da hisler demeyelim gözlem.Bir kere inanılmaz bir yolsuzluk var halk nereden nasıl kaytarırım gözüyle bakıyor her şeye.Devlete güven yok.Birileri devlet adına ahkam kesiyor ama kendi elini taşın altına koyan yok.Herkes böyle akıl vermeye hevesli yahu sen napıyosun desen akıl veriyoruz kardeşim diyecekler.En önemli görev benim diyecek utanmasa.Adam kayırma almış başını gitmiş en ufak olaylarda bile ha babam biri birine yürümesi için yardım ediyor.Yol gösteriyor.Büyüklük yapıyor.Genel çerçeveyi böyle özetleyebiliriz kitaptaki.Aslında her bir öykü üzerine uzun uzun konuşulması gereken bir kitap.Sonra her öykünün sonunda vay ülkemin haline,benim bunu değiştirmem lazım, ben bunu nasıl değiştiririm çabasına düşülmesi gereken bir kitap.Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla lafı işte.Her öykü ayrı ayrı çok güzel eleştiri olmuş bence. Bir yandan bakıyorsunuz 1957'den 2016'ya zaman makinesine biniyorsunuz.Öyküler bugün yayınlansa gene aynı güncelliği korur. Özellikle adam kayırma ve kendini Don Kişot sanan insanlar konusunda.Kimse aaa bu yazı 1950'lerin yazısı demez işte tamda bu yüzden hep beraber oturup bir düşünmeliyiz bence.Neyi düşüneceğiz peki? Yönetim niye böyle diye değil.Ben niye böyleyim diye?Ben çocuklarımı nasıl yetiştirmeliyim ki şu düzen değişsin diye.Üstünden yarım asır geçmiş neredeyse bu aksaklıklar hala aynı ise insanların temelde hata yaptığındandır. Birileri Don Kişot gelmiş Don Kişot gidiyor. Sanıyor ki enayi diyerek beni yüceltiyorlar.Millet yüzüne bakıp söverken,sanıyor ki aslında yaşa varol diyorlar.Bari biz Don Kişot olmayalım ve bir nesil sonrayı Don Kişot yetiştirmeyelim.Devlet kurumlarında çürümüşlük temelde bireylerdeki çürümüşlükten ileri gelir.Bu yüzden önce insanımızın değerleri nasıl korunur bunu düşünmek lazım.( Not: Burada kastım hükümet eleştrisi değil.Sevip sevmemek hükümeti ayrı bir mesele.Ben bu ülkenin kronikleşmiş hastalıklarından bahsediyorum.Cumhuriyet'in ilk yıllarından günümüze gelen salgınlardan.Mesele bugünkü yarınki hükümet meselesi değil burada.) Yazarın kitaplarını çok çok küçükken ilkokul zamanında okumuştum.Ne yalan söyleyeyim hiç birini hatırlamıyorum.O yüzden şu an okuduğum ilk kitabıymış gibi hissediyorum yazarın.Diğerleri nasıl bilemiyorum tabi ama dili inanılmaz basit bir kitap.Sanırım biraz daha yazarken halk diline yaklaşmaya çalışmış.Boş zamanınız olursa bir okuyun kendinizde göreceksiniz. (RJ)

Kitabın Yazarı Rıfat Ilgaz Kimdir?

1911 yılında Kastamonu’nun Cide ilçesinde doğdu.7 Temmuz 1993 tarihinde öldü.Rıfat Ilgaz 1940’ların toplumcu-gerçekçi şairlerindendir. 1911 yılında Cide’de doğdu. Şiir yazmaya ortaokul öğrencilik yıllarında başladı. İlk şiiri 27 Temmuz 1927 ‘de, günlük Nazikter gazetesinde yayınlandı. Ayrıca; Açıkgöz(Kastamonu), Güzel İnebolu ve Güzel Tosya gazetelerinde şiirleri ve yazıları yayınlanmaya başladı. Lise yıllarında babasının ölümü sebebiyle buradan ayrıldı. Yatılı olarak Kastamonu Muallim Mektebi’nde öğrenim gördü. 1930 yılında mezun oldu.

Altı yıl süreyle Gerede, Akçakoca, Hendek ile Düzce arasında Gümüşova’da ilkokul öğretmenliği yaptı. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünü 1938 ‘de bitirdi ve Adapazarı Ortaokulu Türkçe Öğretmenliğine atandı. 1939’da İstanbul Karagümrük Ortaokulu’nda Türkçe Öğretmenliğine başlayan Ilgaz’ın, yazı ve şiirleri dergilerde yayınlanmaya başladı. 1940 ‘da Çığır, Oluş, Ulus, Güneş, Yücel, Varlık, Hamle ve Yeni İnsanlık dergilerinde şiirleri çıktı ve aynı yıl Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne girdi. Ömer Faruk Toprak ile 9 Eylül 1942’de Yürüyüş Dergisi’ni çıkardılar. Bu dergide Orhan Kemal, Sait Faik, Cahit Irgat, A.Kadir, Nazım Hikmet (İbrahim Sabri) ile birlikte çalıştılar. 1943’te ilk kitabı "Yarenlik"i yayınladı. Şiirleri olağanüstü bir ilgi gördü. Ocak 1944’de "Sınıf" adlı şiir kitabı çıktı. Sıkıyönetim kararı ile toplatıldı. 1945’te Gün Dergisi çıktı. Bu dergide yazıları yayınlandı. Aziz Nesin’in Cumartesi Dergisine ortak oldu. Seçici kurulda çalıştı. 1946’da Esat Adil, Sabahattin Ali ve Aziz Nesin ile birlikte Gerçek Gazetesini çıkardılar. 1946 Ekim ayında Yığın Dergisi’ni Esat Adil ve Adil Yağcı ile birlikte çıkardılar. Öğretmenliğe yeniden döndükten sonra Boğazlayan-Yozgat’a tayini çıktı. Hastalığı nedeniyle Validebağ Sanatoryumunda yattı. Şubat 1947’de Sabahattin Ali, Aziz Nesin ve Mim Uykusuz’un çıkardığı Marko Paşa kadrosuna girdi. Sık sık kapatılan bu derginin daha sonraları sorumlu müdürlüğünü üstlendi. Malum Paşa, Merhum Paşa, Hür Marko Paşa gibi dergilerin adı sık sık değişiyordu. 1950’li yıllarda Ilgaz, gazetecilik yapmaya başladı. Sakıncalı olduğundan gazeteler ve dergiler imzalarına pek yer vermediler.

1952-1960’da Tan Gazetesi’nde dizgici-musahhih ve röportaj yazarı olarak çalıştı. Turhan ve İlhan Selçuk’un çıkardığı Dolmuş Dergisi’ne "Stepne" takma adıyla yazılar yazdı. Hababam Sınıfı, Pijamalar(Bizim Koğuş), Don Kişot İstanbul’da bu dergide dizi olarak yayınlandı. Hababam Sınıfı’nı da isminin sakıncalı olması nedeniyle "Stepne" (Yedek Lastik) takma adıyla yazdı. Ocak 1953’te Devam adlı şiir kitabını çıkardı ve bu kitap da toplatıldı. Rıfat Ilgaz Demokrat İzmir, Akbaba, Vatan, Yeni Gün, Yeni Ulus gibi yayın organlarında ve kimi edebiyat dergilerinde yazı yazdı. Sınıf Yayınları’nı kurdu ve kendi kitaplarını yayınlayabildi. 1970’te Basın Şeref Kartı’nı aldı. 1974’te emekli oldu. Doğum yeri olan Cide’ye yerleşti. 12 Eylül 1980 döneminde gözaltına alındı. 70 yaşında gerekçesiz sorguya çekildi ve gözaltında kaldı. Tutukluluğu sona erince İstanbul’da oğlu Aydın Ilgaz ile birlikte ölümüne kadar yaşadı. Bu olaylar "Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra" adlı kitabında anlatılır. Onu hepimiz Hababam Sınıfı’nın yazarı olarak bildik. Altmış kitabı olmasına rağmen onun şairliğini, romancılığını ve öykü yazarlığını unutmamamız gerekir. Rıfat Ilgaz 7 Temmuz 1993 günü öldü.

Rıfat Ilgaz Kitapları - Eserleri

  • Karartma Geceleri
  • Halime Kaptan
  • Hababam Sınıfı
  • Sarı Yazma
  • Hababam Sınıfı Uyanıyor
  • Apartıman Çocukları

  • Şeker Kutusu
  • Nerde O Eski Usturalar
  • Meşrutiyet Kıraathanesi
  • Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı
  • Pijamalılar
  • Hababam Sınıfı İcraatın İçinde
  • Garibin Horozu

  • Hababam Sınıfı Baskında
  • Karadeniz'in Kıyıcığında
  • Don Kişot İstanbul'da
  • Yıldız Karayel
  • Bacaksız Okulda
  • Sınıf
  • Bacaksız Paralı Atlet

  • Bacaksız Kamyon Sürücüsü
  • Bütün Şiirleri 1927-1991
  • Dördüncü Bölük
  • Yokuş Yukarı
  • Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra
  • Bacaksız Tatil Köyünde
  • Sosyal Kadınlar Partisi

  • Bacaksız Sigara Kaçakçısı
  • Kumdan Betona
  • Yaşadıkça
  • Hoca Nasrettin ve Çömezleri
  • Çalış Osman Çiftlik Senin
  • Radarın Anahtarı
  • Öksüz Civciv

  • Yarenlik
  • Rüşvetin Alamancası
  • Nerede Kalmıştık
  • Cankurtaran Yılmaz
  • Devam - Şiirler 1953
  • Cart Curt
  • Rıfat Ilgaz - Seçme Şiirler

  • Satılmışlar
  • Ocak Katırı Alagöz
  • Soluk Soluğa/ Karakılçık/ Uzak Değil
  • Kulağımız Kirişte
  • Güvercinim Uyur mu
  • Üsküdar’da Sabah Oldu
  • Küçükçekmece Okyanusu

  • Haydi Yolunuz Açık Olsun
  • Uzak Değil
  • Durmak Yok
  • Bunadı Bu Adam
  • Fedailer Mangası
  • Krallar ve Kurallar
  • Şevket Ustanın Kedisi

  • Çocuk Bahçesi
  • Altın Ekicisi
  • Bütün Şiirleri 1937-1983
  • Çok Küçüğüm Daha Ben
  • Kesmeli Bunları

Rıfat Ilgaz Alıntıları - Sözleri

  • Bizim memlekette zeytin o kadar boldur ki... Ama arayınca tanesini bulamazsınız! Yağını dostlarımıza satarlar, çekirdeğini de bize yuttururlar. (Sosyal Kadınlar Partisi)
  • Topladığımız gönül çiçekleri Kucağımızda sararıp solar Utanır da veremeyiz Sunamayız dilimiz dolaşır Oysa neler düşlemişizdir geceden. (Ocak Katırı Alagöz)
  • "Bakın şu miskinlere, Hababam Sınıfı değil, Hababam Taburu be !" (Hababam Sınıfı)
  • Sait ne zaman Haluk’la ikimizi bir arada görse süzerdi onu: "İşte benim ustam!" derdi. "Bana gazeteciliği öğreten ilk adam!" (Yokuş Yukarı)
  • Annem kahve! Emrini alinca, hemen sürerdi cezve yi kahve gelince bos zamanlarinda sardığı sigaralardan birini çıkarır hanım ateş.. Emrini verirdi. Ben kibriti kapıp koşarsam beni terslerdi. Annem karşısında süzüm süzüldukce keyiften bayilirdi. Zevk sahibiydi babam Sandalcı Hamit. (Nerde O Eski Usturalar)
  • Ben ölmedim Beni öldürmediler de Yaşıyorum yaşıyorum işte At kıçında sinek gibi Tööbe töbe (Uzak Değil)

  • Neyimize gerek bizim siyaset.! (Haydi Yolunuz Açık Olsun)
  • Doğru! Dünyanın parası var İsviç­re'de. Bizimkilerin paraları bile orda! (Hababam Sınıfı Baskında)
  • "...Ben bugüne kadar tavuk bile kesmedim. Hep bizim büyük hanım keser tavukları." "Tavuğu kadına mı kestiriyorsun?" "Kime kestireyim ya?" "Yenmez kadının kestiği tavuk." "Pişirdiği pilav yenir de kestiği tavuk mu yenmez,haaa?" "Asla yenmez." "Ben yedim oldu Muhzır Efendi. Sana buyur edersem yeme!" (Hoca Nasrettin ve Çömezleri)
  • Ben kaçıyorum anladın mı, resmen kaçıyorum insanlardan. (Şeker Kutusu)
  • Poker denilen oyun da particilik gibi… Cebin dolu oldu mu, salla sallayabildiğin kadar. Bu oyunun aslı esası palavra! (Şeker Kutusu)
  • Gel, değmeden birbirine ellerimiz, sen günlük işlerinden konuş, ben sana masallar anlatayım gelecek günlere dair. (Yarenlik)
  • "-Sanat gösterisi yapmıyormuşuz da biz ne yapıyormuşuz? -Gövde gösterisi..." (Dördüncü Bölük)

  • Açlık ,ekmeğin katığıydı … (Karadeniz'in Kıyıcığında)
  • Ne demiş en büyük ozanımız Neden kulak vermiyorsunuz sesine Bir ağaç gibi hür yaşayın dememiş mi, Ve bir orman gibi kardeşçesine? (Rıfat Ilgaz - Seçme Şiirler)
  • "Okuyamadığım kitaplardan kitaplıklar düzdüm." (Sosyal Kadınlar Partisi)
  • ...Aynı bunalımlı günleri birlikte yaşadığımız halde adımı ancak kaşıntılı günlerinde anımsayan dostlara inat! (Yokuş Yukarı)
  • ..Yağlı güreşteki dinç güreşçilere benziyordu balık.Ele,avuca sığmıyordu... (Küçükçekmece Okyanusu)
  • Allah, bir kapıyı kaparsa bir kapıyı açar. (Apartıman Çocukları)
  • ... değişen hiçbir şey yoktu eğitim, öğretim alanında. Her şey olduğu gibi, bütün düzensizliğiyle sürüp gidiyordu. (Hababam Sınıfı Baskında)

Yorum Yaz