diorex
life

Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi - Stefan Zweig Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi kimin eseri? Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi kitabının yazarı kimdir? Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi konusu ve anafikri nedir? Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi kitabı ne anlatıyor? Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi kitabının yazarı Stefan Zweig kimdir? İşte Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 28.02.2022 16:00
Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi - Stefan Zweig Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Stefan Zweig

Çevirmen: Mine Bali

Yayın Evi: Zeplin Kitap

İSBN: 9786052060919

Sayfa Sayısı: 192

Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“Kendisi hakkında çok şey bilen insan, onun hakkında da çok şey öğrenmiş demektir.

İnsanlığın nihai bir ölçütü olacaksa bu, Dostoyevski’den başkası olamaz.”

Stefan Zweig, Yalnızlığın Keşfi’nde 19. yüzyılın en büyük yazarlarından biri olarak gördüğü Dostoyevski’yi müthiş bir saygıyla anlatır. Zweig, hayatı acılar içinde geçen büyük yazarın benliğinin her bir zerresine ulaşmaya, onu anlamaya ve okurlara ısrarla hatırlatmaya çabalar. Dostoyevski bir elinde mumla ruhun karanlık dehlizlerinde dolaşırken, bütün amacı o dehlizlerin sonundaki parlak ışığa ulaşmaktır. Bir labirent varsa çıkış da vardır ve kazanan, hayat olacaktır.

Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi Alıntıları - Sözleri

  • Ölçüyü seven biri, tutkusuz sever.
  • Onu cezbeden şey tesadüflerdir, kendini bütüne teslim etmektir.
  • Mutluluk, gözlerini kırpıştıra kırpıştıra onu sinsice cezbeder...
  • ~İnsan olmanın sırrı kişinin yaşamasında değil, Uğruna yaşayacağı bir şey olmasındadır.. <3
  • Aşk, birlikte geçirilen anlardan ziyade, bir ızdırap anıdır.
  • Diğerlerinin tersine, bedeni ruh vasıtasıyla şekillendirmeye çalışır. Ruhun donukluğu çözüldüğünde, ancak o zaman karakterlerinin imgesi can bulur. Ancak kor gibi tutuşmaya başlardıklarında onları şekillendirmeye girer.
  • 50 yaşındadır; ancak sanki binlerce yıllık acılar yaşamıştır.
  • Dengeden nefret ettiği gibi; ortalama hallerden de hoşlanmaz, duyarlı ve hasta bir ruhun en büyük anatomi uzmanıdır.
  • Onun için, mutluluk ve ızdırap duyguların uç noktalarıdır ve eşitsiz dağılarak artan bir yoğunluğa sahiptirler.
  • Sonunu getiremediğin, seni büyütür.... Goethe
  • “Hayatın kendisini, anlamından daha çok sevin.”
  • sonunu getiremediğin, seni büyütür... Goethe
  • Fındık kabuğu büyüklüğünde zamana, koca bir olaylar kozmosunu sığdırabilme sanatına ancak Dostoyevski erişebilirdi.
  • Aynı anda hem kor, hem buz gibidir! En tehlikeli yalnızlığınsa, adeta fanatiğidir!
  • Bir Rus için tek bir şey vardır: ya hep, ya hiç! Rus insanı varoluşun o kozmik gücünü hissetmek ister.

Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bu bir inceleme ya da Stefan Zweig’ın biyografilerinin değerinin büyüklüğüne ve hatta Dostoyevski’ye olan büyük saygısını yansıtışının ya da analizlerinin mükemmeliğine bir eleştiri değildir. Dostoyevski’ye hayranlığınızın derinleşmesi için okuyunuz. Ama başka bir yayınevinden bulup okuyunuz. “Esrime” kelimesini takıntı haline getirmiş bir çevirmen, bunu fark etmemiş bir redaktör ve asla önemsememiş bir yayınevinden okursanız, almanız gereken zevki tam olarak alamayacaksınız. (ece)

bu aralar okuduğum daha doğrusu dinlediğim kitaplardan kitap/dostoyevski-yalnizligin-kesfi--157974 adından da anlaşılacağı üzere yazar/fyodor-dostoyevski ve onun sanatı ile iç içe geçmiş hayatı üzerine yer yer romanlarındaki karakterlerin analizini de içeriyor... şu an yaptığım şey inceleme değil esasen; bir ileti olarak başlamıştım ama içimden böyle geldi...sayfa benim değil mi, istediğimi yaparım :) ismini yazması zor geldiği için ona kısaca (*)Dosto demek kıyağını geçiyorum kendime, fazla da kasmadan... sara kafası sayesinde onun o "a acayip" dünyasına konuk olmak, bir parça ondan olmak ne müthiş bir şey! sanıyorum gördüğüm, okuduğum en samimi yazar/sanatçı ve dedikleri gidi psikiyatrlardan bile daha psikiyatr gerçek üstü gibi görünen ve/fakat en gerçek bir insan! kendime baktım ve kendimle ilgili yargılarıma ve onun karakterleri ile kendisine baktım bu kitapla; hepimiz biraz öyle biraz böyleyiz, bazen iyi bazen kötüyüz ve dediği gibi en derin şehvetlerimizin altında en masum arzularımız en büyük nefretlerimizin altında ise en derin sevgilerimiz var kimi zaman...saflığın altında bir karanlık, karanlığın altında ise pirüpak bir iyi niyet... öyle tuhafız biz işte... insanız neticede... kendini çok da şey yapma yani küçük adam... niye yazdım şimdi bilmiyorum; biraz zoraki oldu farkındayım ama sanırım silmeyeceğim... 29 Aralık 2021, 11'de başlayacak bir toplantı öncesi; ruhun derinlerine dalıp ne çıkaracağını bilmeden sadece yazmak isteği..mükemmel değil, akıcı değil, komik değil, didaktik hiç değil...her şey öylesine...belki de bir kaçış, her zamanki gibi...tek bildiğim şu ki, en çok sevdiğim şey çala kalem yazmak...sadece yazmak...beklentisiz yazmak, içimdeki tek kendimin bildiği o garip çığlık için yazmak...hep iyi gelir... hey okuyucu, sen de denesene, sadece kendin için bir şey yapmayı, sadece kendin için belki kimsenin hatta kendinin bile dönüp bir kez bile okumayacağı şeyleri yazmayı denesene... var mısın? (*ona hiç Dosto dememişim yazının sonuna kadar:) ) (nightwalker)

Dostoyevski sevmeyi şöyle tanımlamış: “Sevmek güzel birinde aşkı aramak değil, o kişide bilmediğin bir zamanın beklenmedik bir anında kendini bulmaktır.” (Rabia .)

Kitabın Yazarı Stefan Zweig Kimdir?

Babası varlıklı bir sanayici olan Stefan Zweig, küçük yaşlardan itibaren kültür ve edebiyat alanında eğitim görmeye başladı. İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Latince ve Yunanca öğrendi. Viyana ve Berlin üniversitelerinde felsefe öğrenimi gördü. İlk şiirlerini lisedeyken, Hugo von Hofmannsthal'ın ve Rainer Maria Rilke'nin eserlerinin etkisiyle yazdı. 1901'den sonra Fransızca yazan Paul Verlaine ve Baudelaire'in şiirlerini Almanca'ya çevirdi. 1907-1909 yılları arasında Seylan, Gwaliar, Kalküta, Benores, Rangun ve Kuzey Hindistan'ı gezdi, bunu, 1911'deki New York, Kanada, Panama, Küba ve Porto Riko'yu kapsayan Amerika yolculuğu izledi. 1914 yılında Belçika'ya Émile Verhaeren'in yanına gitti.

I. Dünya Savaşı'nda (1914-1917) gönüllü olarak Viyana'da savaş karargâhında "Savaş Arşivi"nde memur olarak çalıştı. Savaştan sonra Avusturya'ya dönerek Salzburg'a yerleşti. 1920 yılında, Frederike Von Winternit ile evlendi. Stefan Zweig Salzburg'da yaklaşık 20 yıl yaşadı. Kapuzinerberg'in yamacındaki villasında geçirdiği yıllar, Zweig'ın en verimli yıllarıdır. Kapuziner yokuşu, 5 numaradaki villayı, Friderike ile evli olduğu yıllarda satın aldı. Salzburg'da geçirdiği yıllar Zweig'ı edebiyatta doruğa tırmandırdı, en güzel eserlerini, kente ve Salzach’a yukardan bakan iki katlı, ağaçlar arasına gizlenmiş villada yazdı. Kısa sürede ünlü insanlarla dostluk kurdu, onları sık sık Salzburg'da konuk etti. Romain Rolland, Thomas Mann, H.G. Wells, Hugo von Hofmannstahl, James Joyce, Franz Werfel, Paul Valery, Arthur Schnitzler, Ravel, Toscanini ve Richard Strauss, Zweig'in konuğu oldu. Salzburg'da geçen yıllarında Zweig, Avrupa'nın düşünsel birliği için ağırlığını koydu; makaleleriyle ve konferanslarıyla aşırılıklara karşı uyarılarda bulundu; diplomatik çevrelere, akıl ve sabır çağrısı yaptı. 1927'de Almanya'nın Münih şehrinde "Duygu Karmaşası", "Yıldızın Parladığı Anlar" ve "Tarihsel Baş Minyatür" adlı kitapları yayımlandı, yine 1927'nin 20 Şubat tarihinde "Rilke'ye Veda" başlıklı konuşmasını yaptı. 1928'de Leo Tolstoy'un 100. Doğum Yıldönümü Kutlamaları'na katılmak üzere, Sovyetler Birliği'ne gitti. 1933'de, Nazilerin yakmaya başladıkları kitaplar arasında Yahudi kökenli Zweig'ın eserleri de yer alıyordu. 1934'te Gestapo'nun villasını basıp, silah araması üzerine Zweig ülkesini terk etmek zorunda kaldı ve İngiltere'ye, Londra'ya yerleşti. Ancak, kendini burada da rahat hissedemedi ve taşındı.

Zweig, 1937'de ilk karısı Frederike'den ayrıldı ve bir yıl sonra Portekiz'e yanında Lotte Altman adında bir kadınla gitti. O sıralarda Avusturya, Alman Reich'ına katılmıştı ve Zweig da İngiliz vatandaşlığına geçmek için müracaat etti. 1939'da "Kalbin Sabırsızlığı" adlı romanı yayımlandı ve Zweig da, Portekiz seyahatine birlikte çıktığı Lotte Altman ile evlendi. 1940'ta İngiliz tabiiyetine girdi, II. Dünya Savaşı sırasında New York'a, Arjantin'e, Paraguay'a ve Brezilya'ya gitti. Zweig konferanslar için gittiği Brezilya'ya yerleşmeye karar verdi. Orada ünlü "Bir Satranç Öyküsü"nü kaleme aldı. Stefan Zweig, 1941'de Montaigne üzerine çalışmaya başladı ve "Dünün Dünyası - Avrupa Anıları" adlı otobiyografisini kaleme aldı. "Dünün Dünyası" kitabı, 1900’lerin başında gençliğini yaşamış bir yazarın yaşadığı dünyanın asla eskisi gibi olmayacağını farkettiğinde eski günlere düzdüğü bir övgüdür.

Avrupa’nın içine düştüğü durumdan duyduğu üzüntü ve yaşamındaki düş kırıklıkları nedeniyle 22 Şubat 1942'de Rio de Janeiro'da, karısı Lotte ile birlikte intihar etti. Buna Hitler’in dünya düzenini kalıcı sanmasının verdiği karamsarlığın yanı sıra, kendi dünyasının asla bir daha varolmayacağı düşüncesi neden oldu.

Üretken bir yazar olan Zweig, birçok konuda denemeler yaptı. Lirik şiirler yazdı, trajedi ve dram türünde sahne eserleri denedi, özellikle biyografi alanında önemli eserler ortaya koydu. Freud ve psikolojiye olan ilgisi onu bu alana yöneltti. Biyografi alanındaki çalışmaları, dönemin birçok ünlü kişisinin hayatlarını gözler önüne serdi. Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski; Kendi İçindeki Şeytanla Savaşanlar: Hölderlin, Kleist, Nietzsche; Romain Rolland; Marie Antoinette; Magellan, Stendhal, Erasmus, Fouche eserleri bu biyografilerden birkaçıdır.

Stefan Zweig Kitapları - Eserleri

  • Satranç
  • Amok Koşucusu
  • İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar
  • Sabırsız Yürek
  • Dünün Dünyası
  • Değişim Rüzgarı

  • Geleceğe Güven
  • Yolculuklar
  • Unutulmuş Düşler
  • Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
  • Balzac
  • Montaigne
  • Clarissa

  • Macellan
  • Rotterdamlı Erasmus
  • Amerigo
  • Günlükler
  • Joseph Fouche
  • Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat
  • Kendileriyle Savaşanlar: Hölderlin, Kleist, Nietzsche

  • Marie Antoinette
  • Vicdan Zorbalığa Karşı ya da Castello Calvin'e
  • Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski
  • Ay Işığı Sokağı
  • Avrupa'nın Vicdanı
  • Amok - Usta İşi
  • Ruh Yoluyla Tedavi

  • Korku
  • Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar: Casanova, Stendhal, Tolstoy
  • Yarının Tarihi
  • Yakıcı Sır
  • Mektuplaşmalar
  • Sahaf Mendel - Bir Kadının Yirmi Dört Saati
  • Olağanüstü Bir Gece

  • Gömülü Şamdan
  • Dostlarla Mektuplaşmalar
  • Freud - Cinselliğin Yeryüzü
  • Mürebbiye
  • Mary Stuart
  • Korku Ruhu Kemirir
  • Buluşmalar

  • Karmaşık Duygular
  • Alacakaranlıkta Bir Öykü
  • Kurşun Mühürlü Tren
  • Mecburiyet
  • Bir Çöküşün Öyküsü
  • Seçilmiş Öyküler
  • Hikayeler

  • Geçmişe Yolculuk
  • Freud - Mutluluğun Mimarı
  • Kuş Kapanı ve Dönüşüm
  • Kaçak ve Sahaf Mendel
  • Dadı ve Leporella
  • Stefan Zweig - Seçme Eserleri
  • Geç Ödenen Bedel

  • Sanatta Yaratıcılığın Sırrı
  • Virata ya da Ölümsüz Bir Kardeşin Gözleri
  • Rilke'ye Veda
  • Görünmez Koleksiyon - Unutulmuş Düşler - Karda
  • Cenevre Gölü'ndeki Olay
  • Kadın ve Manzara
  • Nietzsche

  • Kızıl
  • O muydu?
  • Bir Kalbin Çöküşü
  • Bizans'ın Fethi
  • Gölge Kadınlar
  • Zalimce Bir Oyun
  • Dürüst Aptal Efsanesi Verlaine

  • Satranç
  • Lyon'da Düğün
  • Satranç Ustası - Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
  • Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor
  • Stefan Zweig'ın Mektupları
  • Erika Ewald'ın Aşkı
  • Efsaneler

  • Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi
  • Toplu Öyküler 1
  • Toplu Öyküler 3
  • Toplu Öyküler 2
  • Unutulmaz Bir İnsan
  • İki Yalnız
  • Stefan Zweig - Seçme Eserleri 2

  • Ormanın Üzerindeki Yıldız
  • Leporella
  • Aylak
  • Emile Verhaeren
  • Hayatın Mucizeleri
  • Brezilya
  • Kitapçı Mendel

  • Birbirine Benze(me)yen Kız Kardeşler
  • Stefan Zweig Kutulu Set
  • Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma
  • Leman Gölü Kıyısındaki Olay
  • Benimle Dostluk Zordur
  • Stefan Zweig - Seçme Eserleri
  • Seçme Eserler

  • Hikayeler 2
  • Bir Hayat
  • Öz Nəğməsini Oxuyanlar
  • Novellalar
  • Seçilmiş Əsərləri
  • Tolstoy - Û ronahî di tarîye de dibirike
  • Oradan Uzakta

  • Twenty-Four Hours in the Life of a Woman and The Royal Game
  • Wondrak. Der Zwang. Zwei Erzählungen gegen den Krieg
  • Stefan Zweig Seti

Stefan Zweig Alıntıları - Sözleri

  • Verdiği kararın uygulanmasını engelleyecek her şeyi önlemek istiyordu... (Stefan Zweig - Seçme Eserleri)
  • Ancak herkes de bilir ki, yardım çağrısında bulunmayan bir insana yardım etmekten daha zor bir şey yoktur, çünkü yardım dilenmiyorsa mutlaka son bir şey daha vardır: Israr edip incitmememiz gereken gururudur bu. (Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma)
  • Karakteri gereği kendini hiçbir şeyden yoksun bırakmaz, insan arasına karışmaktan hoşlanan biri olarak her yerde aranırdı. Arkadaşları, onun yalnızlığa hiç alışık olmadığını bilirdi. (Stefan Zweig - Seçme Eserleri 2)
  • Sana yardım edemem Boris. İnsanlar artık birbirine yardım etmiyor. (Kaçak ve Sahaf Mendel)
  • Unutuldu ve öyle de kaldı. (O muydu?)
  • Doğanın cömert davranarak engin topraklar, sonsuz zenginlikler bahşettiği, güzellikle ve akla hayale gelebilecek her türlü potansiyel güçle kutsanmış bu ülkenin kuruluşundan beri görevi hep aynıdır: Kalabalık bölgelerden aldığı insanlara geniş topraklarında kök saldırmak, eskiyle yeniyi birleştirerek yeni bir medeniyet kurmak. (Brezilya)

  • Ancak gerçeklik tüm düşlerden daha güçlü ve daha sağlamdır. (Aylak)
  • "...bu adam konuşmak istiyordu, konuşmalıydı. Ve biliyordum ki ona ancak sessiz kalarak yardım edebilirdim." (Toplu Öyküler 3)
  • ... eski acısını iki kat daha fazla duyuyordu. (Hayatın Mucizeleri)
  • "...darbeyi yiyen ancak bilir onun ne olduğunu, darbeyi vuran değil ve acı çekmeyi sadece acı çekenler bilir." (Virata ya da Ölümsüz Bir Kardeşin Gözleri)
  • Ruhlarının kapısını kapattıkları için kimse onlara ulaşamıyordu ve bu belki de yıllarca sürecekti. Herkesle savaş halindeydiler. Bir günde, kısacık bir günde büyümüşlerdi! (Dadı ve Leporella)
  • Buralardan çekip gittiğimizde tozun üzerindeki ayak izlerimizi bir rüzgar süpürüp götürecekse yaşamanın ne anlamı var ki? (Kaçak ve Sahaf Mendel)
  • Yoksun kalınan şey öylesine kaybedilmiştir ki, artık sadece bir ağrı gibi hissedilir ve acı verir. (Alacakaranlıkta Bir Öykü)

  • Bir Rus için tek bir şey vardır: ya hep, ya hiç! Rus insanı varoluşun o kozmik gücünü hissetmek ister. (Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi)
  • "İyilikle gülümseyebilen insanlar vardı hâlâ.." . (Satranç)
  • Ne de olsa, güzellik kadınlardan kaçıp gittiğinde ondan boşalan yere bilgelik yerleşirmiş. (Birbirine Benze(me)yen Kız Kardeşler)
  • Derimin altında akışını hissettiğim kan gibi bu karanlık yaşamın etrafımı yavaş yavaş kapladığını hissediyordum. Sanki hiçbir şey bana göre değildi, ama hepsi benim içindi. (Zalimce Bir Oyun)
  • Sevgili bay Zweig, Okumam için ödünç vermis olduğunuz kitaplari geri yollamadigim icin affiniza rica ediyorum... R.M. Rilke (Dostlarla Mektuplaşmalar)
  • Yalnız yaşayan biri yalnızca kendine ders verebilir. (Efsaneler)
  • İki hafta boyunca kitap okumak , yürüyüşe çıkmak , hayal kurmak , rahatsız edilmeden uzun uzun okumak , iki hafta boyunca telefonsuz ve radyosuz yaşamak, konuşmak zorunda olmamak , bir anlamda rahatsız edilmeden kendim olmak istiyordum ... (O muydu?)

Yorum Yaz