Dövlet - Bekir Coşkun Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Dövlet kimin eseri? Dövlet kitabının yazarı kimdir? Dövlet konusu ve anafikri nedir? Dövlet kitabı ne anlatıyor? Dövlet PDF indirme linki var mı? Dövlet kitabının yazarı Bekir Coşkun kimdir? İşte Dövlet kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Bekir Coşkun
Yayın Evi: Verso Yayıncılık
İSBN:
Sayfa Sayısı: 179
Dövlet Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Kitabın adı "Dövlet" ise siyasi-mizahi yazılarından birinin adı. Yazar "Eskiler dövlet derlerdi... Dövlet.. döv ve yönetin kısaltılmışı gibi bir şey..." diyor. Ve birbirinden ilginç düşündürücü yazıları ile dövleti anlatıyor.
Dönemin en iyi siyasi-mizah yazarı Bekir Coşkun'un bu kitabını okurken çokça gülüp çokça ağlayacaksınız.
Dövlet Alıntıları - Sözleri
- İhtilal nasıl yapılır?.. Sebepleri nelerdir?.. Kaç türlü ihtilal vardır?.. İhtilalin şartları?.. Misal ' Bir defa bir ihtilalin yapılması için bazı yerlerin "boş " odası şarttır. "Koltuğun boş " olması gerekir bir... "Meydanın boş " olması gerekir , ikiii...
- Neydi o eskiden yağ , margarin kuyrukları ?.. Artık kuyruklar yok... Tek kuyruk var , bu yağ kuyruğu... Misal şu yağa bakın: "Hanfendi bu Köşk size öbüründen daha çok yakışmış ..." "Sağol şekerim ..."
- "Sultan nasıl Sultan...Sultan Abdülhamid?.." "Sultan Abdülhamit gitti, gitti...Memleket kurtuldu..." "Nereye gitti?.." "O gitti, Atatürk geldi... O da gitti, İsmet Paşa geldi...O da gitti. Celal Bayar başta..." " Oh oh oh... Hoş gelmisler sefalar gelmişler" " Şimdi artık saltanat yok... Şimdi Meclis var..." "Padişah mıdır ?.." "Kim?.." "Meclis Efendi..." "..?"
- Başka?.. Başka nedir dövlet?.. Diyelim ki bir ülkede elli milyon insan var.. O elli milyon insan alın teri dökerek kazandığı paranın büyükçe bir kısmını çıkarıp ortadaki bir havuza koyuyor. O havuzun adı hazine... Paralar hazine havuzunda toplanıyor. Ve zirvedeki üç-beşyüz kişi de, o havuzdaki parayı ele geçirip, istedikleri gibi kullanmak için itişip-kakışıyorlar... Bu itişip kakışmanın adı da politika... O üç-beş yüz kişiden kimi zaman bir kısmı, kimi zaman öbür kısmı havuzu ele geçiriyor... Havuz her el değiştirdiğinde, havuza yeni sahip olan "boş havuz devraldık" diyor. Cebindeki paranın büyük kısmını çıkartıp havuza koyan insanlar ne yapıyorlar?.. Bekliyorlar... Ki o para karşılığında "huzur ve refah"” gelsin. Sürekli bekliyorlar... Arada birde yemeği gecikmiş lokanta müşterisinin garsona sorduğu gibi soruyorlar: “Acaba bizim huzur ve refah nerede kaldı?..” Ama para gidiyor, huzur ve refah hiçbir zaman gelmiyor. Elli milyon her ay cebindeki paranın neredeyse yarısını çıkartıp havuza atıyor. Yukardaki üç-beşyüz kişi biriken paraları kapmak için itişip-kakışmaya başlıyorlar. Ortadaki para kimi zaman üç-beşyüz kişiden bir kısmının, kimi zaman öbür kısmının eline geçiyor. Parayı verenler ise hiçbir zaman karşılığında huzur ve refah paylarını alamıyorlar... Bu mudur dövlet?..
- Artık sağlık için tedbir alınıyor... Enflasyon için tedbir alınıyor...Eğitim için tedbir alınıyor... Nüfus planlaması için tedbir alınıyor.. Ve yeni yeni sorunlar çıktığında, devlet büyükleri televizyona koşup açıklıyorlar: "Gerekli tedbirler alınmış olup..." Zaten tedbir üstüne tedbir alındığı için memleket böyle, gördüğünüz gibi...
- Biliyorsunuz, bu işi fakir yaptığı zaman adı "zina", zengin yaptığı zaman "gönül macerası", politikacı yaptığı zaman ancak "skandal"dır.
- Eskiler böyle derlerdi: "Dövlet..." "Döv" ve "Yönet" gibi bir şey... Dövletin ilk varlık belirtisi dövmesiydi çünkü... Misal, jandarma devriyesinin köylüyü önüne katıp kuzu kuzu karakola götürmesi... Ya da polise şöyle bir uğramanın, birkaç tokat yemeyle eş anlama gelmesi... Yüce Türk milleti, çocuklarının askere gidip biraz dayak yemesini de "adam olmanın ilk şartı" saymadı mı?.. Dövlet, döver çünkü...
- Logar Kapakları ile asfalt zemini aynı hizaya getiremedik gitti... Logar kapakları ya asfaltın yüzeyinden yukarda, tümsek... Ya da aşağıda çukur... Bir türlü aynı hizaya gelmiyor... Mühendisler aylarca oturup milimetrik cetvellerle projeler çiziyorlar... Teknikerler, taşeronlar, ustalar, ustabaşları haftalarca çalışıyorlar... Ve kontrolörler gelip gelip bakıyorlar... Sonunda asfalt dökülüyor ki... Aaaa, logar kapakları ya yukarda kalmış, ya aşağıda... Aynı hizaya getirilemiyor bir türlü... Ve bir ulus hergün logar kapakları üzerinde zıplaya zıplaya yol alıyor... Acaba mühendisler, teknik adamlar "Onbinlerce logar kapağından bir tekini bile asfaltla aynı hizaya getiremedik annassatim" diyorlar mıdır?.. Herhalde kafalarına takmıyorlardır... Onlar da zıplayan ulusa katılıp yol alıyorlardır...
- Anadolu kentlerinde başıboş dolaşan deli ya da dilencilere hep casus gözüyle bakılır.
- İşte böyle... İncir yaprağı ile başlayan tedbir işi nerelere kadar vardı... Artık sağlık için tedbir alınıyor... Enflasyon için tedbir alınıyor... Eğitim için tedbir alınıyor... Nüfus planlaması için tedbir alınıyor... Ve yeni yeni sorunlar çıktığında, devlet büyükleri televizyona koşup açıklıyorlar: "Gerekli tedbirler alınmış olup..." Zaten tedbir üstüne tedbir alındığı için memleket böyle, gördüğünüz gibi... Yine de tedbiri elden bırakmayacaksın...
Dövlet İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Dikkat spoiler içerir. Onuncu Köy adındaki meşhur köşesi ile güzel yazılar yazan gazeteci yazarda, daha önceden yazdığı ve dikkat çeken köşe yazılarından bir derleme. Özellikle Özal, Demirel ve Erdal İnönü arasındaki çekişmeler ile ilgili yazdığı mizahi eleştiri yazıları çok güzel olmuş. Ayrıca Kanuni Sultan Süleyman ve Atatürk dirilip ülkeye gelse neler olurdu, onu karşılayan Özal ve diğerleri ne yapardı gibisinden farazi kurgu yazıları da çok güzel olmuş. Ayrıca ülkedeki yolsuzluk, insanların ve yetkililerin ahlaksızlığı, Kenan Evren'in medya sevdası, basının tutumu, din görevlileri, sahte şeyhlerin insanları dinden soğutan davranışları ile ilgili de köşe yazıları mevcut. Keyifle soluksuz okunan bir roman. (Serdar Poirot)
Bekir Coşkun Dövlet kitabında daha önce gazetelerde yazdığı yazılarını mizahi yalın ve sade bir dille kaleme alınarak edebiyat dünyasına kazandırılmıştır. (Semih özgün cankurt)
Dövlet PDF indirme linki var mı?
Bekir Coşkun - Dövlet kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Dövlet PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Bekir Coşkun Kimdir?
1945 yılında Şanlıurfa'da, memur bir babanın çocuğu olarak dünyaya geldi. Ankara’da Yüksek Gazetecilik Okulu’ndan mezun olduktan sonra 1974’te foto muhabiri olarak işe başladı. Daha sonra polis muhabirliği, parlamento muhabirliği yaptı. 1978’de Günaydın Gazetesi'ne geçti. Köşesinin adı Dokuzuncu Köy’dü. 1987’de Sabah Gazetesi'nde Onuncu Köy başlıklı köşesini yazmaya başladı. 1993'teHürriyet Gazetesi'nde geçti. Şu ana kadar yayımlanmış 4 adet kitabı bulunmaktadır: "Dövlet", "Avukatımı İstiyorum", "Pako'ya Mektuplar" ve "Ben Pako". Köpeği Pako’nun adıyla kaleme aldığı yazılar yayımlanmıştır. TRT'de yayımlanan "Pako’ya Mektuplar" adlı dizi başta BBC olmak üzere altı AB ülkesi televizyonu tarafından satın alınmıştır. Hayvansever kişiliğiyle de bilinen yazar; keman çalabilmektedir, bir doğa ve deniz tutkunudur. Yaz ayları Ayvalık'ın Cunda Adası'nda ikâmet etmektedir.
Bekir Coşkun, 9 Eylül 2009 tarihi itibarıyla Hürriyet Gazetesi'den ayrılmıştır. Bekir Coşkun, 25 Eylül 2009 tarihi itibarıyla HaberTürk gazetesinde yazılarına başlamıştır.
2010 yılında Cumhuriyet gazetesiyle anlaşan Coşkun, 14 Mart 2014'te Sözcü'deki ilk yazısını yazdı.
2017 yılı Ekim ayında kanser tedavisi nedeniyle yazılarına ara veren Bekir Coşkun, o tarihten bu yana sağlığı el verdiği sürece Sözcü gazetesindeki köşesinden okurlarıyla buluşmayı sürdürüyordu.
Son yıllarında kanser tedavisi gören Sözcü gazetesi yazarı Bekir Coşkun 18 Ekim 2020 günü Ankara Şehir Hastanesi’nde yaşamını yitirdi.
Bekir Coşkun Kitapları - Eserleri
- Başın Öne Eğilmesin
- Titanic Kemancıları
- Dövlet
- Pako'ya Mektuplar
- Sevgiliye
- Ben Pako
- Avukatımı İstiyorum
- Büyük Oyun
Bekir Coşkun Alıntıları - Sözleri
- Sıcak günlerden, radyo sesi gelen açık pencerelerden, sulanan toprak kokularından, şen serçe cıvıltılarından, yere kadar sarkmış elma dallarından, o küçük geveze çalıkuşundan eser yok ... Yerinde yok hiçbiri. .. Bu sonbaharların içinde ne çok hüzün ve ayrılık var ... Sevgilinin gidişi gibi ... (Titanic Kemancıları)
- "Unutmak... Aslında iyi bir şey. Özellikle acı çeken insanların en büyük destekçisidir diye düşünüyorum, unutmak..." (Pako'ya Mektuplar)
- İnsan ya da köpek... Hiç fark etmiyor. Acı çekiyoruz, unutuyoruz. Ama her unutulan acının izi, yüreklerimizde çizikler bırakıyor. Bunu adına "yaşlanmak" diyorlar belki... (Ben Pako)
- Babam, "Kum görünce işemek yok" dedi. Çüşşş... Kum görünce dayanamadığımı biliyor. Yani bu tatil, kum görünce doğru eve koşup işemek mi?.. Yine olsun.. Ömrümde ilk kez tatile gideceğim... (Ben Pako)
- Yine yoksun bu gece, Üşüyorum bebeğim. Ellerim kardelen, Kar altında yüreğim. Geceler zulüm bana, Sensizlik ölüm bana. Çığ düştü yuvamıza, Kar altında yüreğim. Pervin Şakar (Ben Pako)
- Cami avlusunda her gün baş gösteriyor, işine ara verip namaz kılıyor, durmadan umreye hacca gidiyor, badem bıyıkları ve kılık kıyafeti ile "Ben Müslümanım." diyor. Dinci gözükmeyenlere kızıyor. Din, iman sözcükleri dilinden düşmüyor Ama sahtekâr Başka insanlara saygısız Ikiyüzlü ve bedavacı... (Başın Öne Eğilmesin)
- Her canlının acı çekebileceğini bilmeyen var mı? Bunun için acı çekmeniz gerekmez, acı çekenleri duymalısınız... Ve acının insanlara özgü olmadığını bilmelisiniz... Acı ya da acısız... Yaşam sürüyor... (Ben Pako)
- Eskiler böyle derlerdi: "Dövlet..." "Döv" ve "Yönet" gibi bir şey... Dövletin ilk varlık belirtisi dövmesiydi çünkü... Misal, jandarma devriyesinin köylüyü önüne katıp kuzu kuzu karakola götürmesi... Ya da polise şöyle bir uğramanın, birkaç tokat yemeyle eş anlama gelmesi... Yüce Türk milleti, çocuklarının askere gidip biraz dayak yemesini de "adam olmanın ilk şartı" saymadı mı?.. Dövlet, döver çünkü... (Dövlet)
- Neydi o eskiden yağ , margarin kuyrukları ?.. Artık kuyruklar yok... Tek kuyruk var , bu yağ kuyruğu... Misal şu yağa bakın: "Hanfendi bu Köşk size öbüründen daha çok yakışmış ..." "Sağol şekerim ..." (Dövlet)
- Aldırmamayı deniyordum... “Aldırma Gönül” şarkısını çok severim ben. O şarkı Andree ile evlenmeden önce zor günlerimizin şarkısıydı.Tıpkı şarkının şairi Sabahattin Ali gibi kendimizi güzel bir kıyıda ama hapishanede hissettiğimiz zaman kanunum ile çalardım “Aldırma Gönül”ü... (Başın Öne Eğilmesin)
- Ben yeşil tepeleri severim... Dağları, dereleri, otları, sazları, dikenleri severim... Uzaktaki kayalıkları, bataklıkları, çalılıkları ... rüzgarda sallanıp duran devedikenlerini ... ovaları, nehirleri, uzaktan köpek seslerinin geldiği yaylaları... Sevdalıyım ben... Yeşil tepelere sevdalı... (Pako'ya Mektuplar)
- Onlara Mustafa Kemal'i hatırlat... Bu Cumhuriyet'in nasıl kurulduğunu, bir gece meşalelerini yakıp yola çıkan bir avuç yürekli-yiğit insanın aydınlığa doğru büyük yürüyüşünü, bu ülkenin nasıl var olduğunu... Ve bugünleri; ihaneti anlat... (Titanic Kemancıları)
- "Görüyorsunuz; insan ya da hayvan, acılarımız acıdır." (Pako'ya Mektuplar)
- Artık sağlık için tedbir alınıyor... Enflasyon için tedbir alınıyor...Eğitim için tedbir alınıyor... Nüfus planlaması için tedbir alınıyor.. Ve yeni yeni sorunlar çıktığında, devlet büyükleri televizyona koşup açıklıyorlar: "Gerekli tedbirler alınmış olup..." Zaten tedbir üstüne tedbir alındığı için memleket böyle, gördüğünüz gibi... (Dövlet)
- Karlı sabahlar kuşlar için, karlı geceler kediler, köpekler için açlık demek, ölüm demek... Benim hatırım için... Bir avuç kırıntıyı kuşlara vermeyi, kapının önüne bir parça sofra kalıntısını bırakmayı deneyin. Bunun karşılığında size hiçbir ödül yok. Ama göreceksiniz: Bir an kendi varlığınızı düşündüğünüzde, gözünüzün önünde bir kedi yavrusu geçecek, bir kuş uçacak. Ve bir ses duyacaksınız: "Sen iyi insansın..." (Ben Pako)
- Araba krikosu ile suyun içindeki teknemin pervanesini değiştirmeye kalktığımda balıkçılar sormuşlardı: "Ehliyet Ankara'dan mı?.." ... Demokrasi olmadan "demokratik parlamenter sistem" sahibi olan bir ülkenin çocukları, deniz ve gemi görmeden de kaptan olabilir... (Pako'ya Mektuplar)
- Gözyaşları merhamettir, sevgidir... İyi yürekli canlıların gözyaşları vardır... Sevgisiz, acımasız, merhametsizlere gözyaşı gerekmez... (Ben Pako)
- Haksızlık altında adalet, tahammülsüzlük altında demokrasi, tahakküm altında özgürlük hikaye! (Başın Öne Eğilmesin)
- Babalar, anneler birer okul olun ... Okul artık sizsiniz ... Çocuklara laik cumhuriyeti, cumhuriyet sevdasını, cumhuriyet devrimlerini öğretin ... Mustafa Kemal'i anlatın ... Unutmasınlar ... (Titanic Kemancıları)
- “Kendi kapımı çalıp, merdiven altına saklandım kimi geceler, komşular kimsesi yok demesinler.” diye... (Titanic Kemancıları)