Dune Çocukları - Frank Herbert Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Dune Çocukları kimin eseri? Dune Çocukları kitabının yazarı kimdir? Dune Çocukları konusu ve anafikri nedir? Dune Çocukları kitabı ne anlatıyor? Dune Çocukları PDF indirme linki var mı? Dune Çocukları kitabının yazarı Frank Herbert kimdir? İşte Dune Çocukları kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Frank Herbert
Çevirmen: Dost Körpe
Editör: Alican Saygı Ortanca
Orijinal Adı: Children of Dune (Dune #3)
Yayın Evi: İthaki Yayınları
İSBN: 9786053756026
Sayfa Sayısı: 552
Dune Çocukları Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
TIPKI İNSAN HAYATI GİBİ, HER GEZEGENİN DE BİR BAŞLANGICI VE BİTİŞİ VARDIR.”
Frank Herbert, deneylerden çok deneysel yaklaşımların had safhaya ulaştığı, tür içerisindeki “iyi edebiyat iyi edebiyattır”cıları bir araya getiren yeni dalga bilimkurgu akımının en önemli temsilcilerinden. Türün tüm olanaklarını, suyunu çıkarana kadar kullandığı Dune serisinin üçüncü kitabı Dune Çocukları, din ve güç arasındaki ince çizginin altını çizen sayılı romanlardan.
Paul’ün çöle gidişinin üzerinden dokuz sene geçmiş, çöl gezegeni artık yeşillenmeye başlamıştı. Baharat üretimi de giderek artıyordu. Bu değişimlerle beraber çöl terk ediliyor, kök salmış âdetlerden sapılıyordu.
Baharatın sağladığı geleceği görme gücünden yoksun kalan Alia, İmparatorluk’u kaybetmemek adına elinden geleni yaparken, karşısında geçmişinden hesaba katmadığı rakipler bulacaktı. Çölün derinliklerinden çıkagelen Vaiz, Paul’ün dinine karşı vaazlar veriyordu. Unutulmayan kan davaları tekrar gün yüzüne çıkacaktı.
Paul’ün ikizleri, II. Leto ve Ganimet ise İmparatorluk’un yeni mehdileri olarak yetiştirilmekteydi. Fakat onların da kendi planları vardı.
Dune Çocukları, efsanesiyle uzlaşamayan bir gezegenin yörüngede kalma mücadelesi.
Dune Çocukları Alıntıları - Sözleri
- Şimdiyi yaşamak, geleceğin hayalini kurmaktan iyiydi...
- Ben sürprizlerle dolu bir evrende yaşamak için dua ediyorum!"
- Bir bakıma her yaratılış bir felaketi temsil eder çocuk.
- “Geçmişi içinde ölü bir ağırlık gibi yatıyordu”
- Zulmün bahanesi veya hafifletici sebepleri olmaz. Zülüm asla geçmişi dengelemez, geçmişte yapılmış hataları telafi etmez. Zülüm gelecekteki zulmün yolunu açar, o kadar. Kendi kendini sürdürür... barbarca bir ensest şeklidir. Zulmeden herkes, bunun yol açacağı zulümlerin sorumlusudur.
- Şimdiyi yaşamak, geleceğin hayalini kurmaktan iyiydi...
- “Özgürlük bir yalnızlık halidir.”
- “Her an bir yerde bilinmeyenler vardır. Bilgiyi araman gereken yer orasıdır.”
- “İkinize de güvenmiyorum ve bunun sebebi çok basit: Siz de kendinize güvenmiyorsunuz.”
- Fazla bilgiye sahip olmak, hiçbir zaman basit kararlar vermeye yaramaz.
- “Her uygarlık yarattığı bireylerin niteliğine dayanır.”
- “Yaşama sevinci ve bunun güzelliği tamamen yaşamın seni şaşırtabileceği gerçeğine bağlıdır.”
- “Yüzüm, insanlar var oldukça zamanın koridorlarında parlayacak.”
- Fazla bilgiye sahip olmak, hiçbir zaman basit kararlar vermeye yaramaz.
- Var olmak, arkaplanın parçası olmayı reddetmektir.
Dune Çocukları İncelemesi - Şahsi Yorumlar
DUNE SADECE BİR BİLİMKURGU ESERİ DEĞİLDİR: BÖLÜM 1: SİYASET Paul Muaddib çöle doğru terk-i diyar eyledikten yıllar sonra, devletin başında kardeşi Aila bulunurken "hükümetle din birleşmişti ve kanunu çiğnemek günah olmuştu." Ancak şunu da belirtmek gerekir ki, devlet denilen "canavar" için geçerli bir günah yoktur; çünkü bu "canavar", “Yeryüzünde benden büyük yok: Ben tanrının düzen kuran parmağıyım”(1) diyerek günahı, sevabı kendisi belirler ve bunlara halkın mutlak surette riayet etmesini bekler. Ama belirtmemiz gerekir ki bir toplumu bu duruma götüren onların ta kendileridir. Çünkü "Birçok şeyi yok eden kayıtsızlık illetidir," ve bu illet nedeniyle "uygarlıklar bile ölür." Uygarlıkların devamlılığı ve yükselmesi için elzem olan herkesin mutlak bir eşitlik içinde yaşamaları değildir. Eşitlik hoş bir rüya ve hayaldir. Ulaşmak istediğimiz bir ütopyadır ama ulaşamayacağımız gerçeğinin farkında olmazsak bir distopyadır. Bununla birlikte "insanlar yalnızca sosyal adaletin olduğu bir kardeşlik içinde varlıklarını sürdürebilirler." Burada eşitlikten anladığım olgunun, her insanı aynı mutlak kalıba sokmak veya herkesten aynı şeyleri beklemek ve bunların devamlılığı için farklılıkları sindirmek veya yok etmek olduğunun altını çizerek olası bir kafa karışıklığını önlemiş olurum zannederim. Çünkü, "her uygarlık yarattığı bireylerin niteliğine dayanır. Eğer insanları fazla organize ederseniz, fazla yasallaştırıyorsanız, büyüklüğe yönelik güdülerini bastırırsanız çalışamazlar ve uygarlıklar çöker." Bir devletin kanunları dünyanın en demokratik kanunları bile olsa o kanunları uygulayacak merci antidemokratik ve hatta despotik ise o ülkenin fiilen bir diktatörlük olması kaçınılmazdır. Çünkü "iyi yönetimler hiçbir zaman kanunlara dayanmaz, yönetenlerin kişisel niteliklerine dayanır … bu yüzden, yönetimin en önemli unsuru, liderleri seçme yöntemidir." Bununla birlikte bir lider başlangıçta ne kadar iyi olursa olsun devamında etrafındaki farklı sesleri ortadan kaldırırsa, çevresinde sadece onun duymak istediğini söyleyen insanlar kalır ve "Kendi düşüncelerinin pis kokusu içinde çürümekten daha zehirli bir şey düşünemiyorum."(*) Bunlardan dolayı Leto, babasının yarıda bıraktığı işi tamamlamak ve hatta onu geçmek istiyorsa "Oraya, devletin bittiği yere – oraya bakın kardeşlerim! Görmüyor musunuz gökkuşağını ve Üstinsana giden köprüleri? –"(1) diyen Zerdüşt'e kulak vermelidir. BÖLÜM 2: PSİKOLOJİ (*) ile bir önceki bölümde kullandığım, "Kendi düşüncelerinin pis kokusu içinde çürümekten daha zehirli bir şey düşünemiyorum," sözünü bu bölümde de kullanabilirim. Çünkü insan egosuyla savaş veren bir canlı. Egosunu sağlıklı bir seviyede tuttuğu vakit çok iyi ve başarılı bir insan ortaya çıkarken bu denge şaştığı vakit insanı tiksindiren bir canlı türer. Kendi doğrularından başkasına hayat şansı vermeyen bir insan yavaş yavaş çürümeye başlar. Kendi düşüncelerini yayarak canlılığını devam ettirmek ister ama uzun vadede başarılı olamaz. Çünkü "kısa vadeli beklentiler hiçbir zaman uzun vadede daima başarısızlığa uğrar." Çevremizde oldukça mağrur ve gururlu insanlar bulunabilir. Öyle ki bunların içinde lafa gelince mangalda kül bırakmayanlar da vardır. Ancak "mağrur olanların tek yaptığı, şüpheleri ve korkularını gizlemek için kale duvarları inşa etmektir." Bu duvarların günümüzdeki bir versiyonu ise anonim takılmaktır. Kadın arkadaşlar daha fazla tanık olmuşlardır anonim olmanın insanlara verdiği güvenin zararlı sonuçlarını; sık sık bu tarz hesaplardan tacize varan mesajlar alırlar malesef. Bu durum sadece bir boyutu ve günlük hayatta da farklı farklı duvarlar inşa edilir: zayıflıklarını görmezden gelme hatta bunları başkalarına yansıtma, sonra da bu yansımalarla kavga etme; kendinden kaçmak için yeni bir kişilik bulma ve onu tutkuyla sahiplenme, veya olmak istenilen, kendisine özenilen birini rol model alma; "Kendinden çok söz etmek kendini gizlemenin de bir yoludur."(2) Çünkü, böylelikle başkasının senin hakkındaki olası düşüncelerine istediğin şekilde yön verirsin ve ne kadar çok kendinden söz edersen, o kadar etkili olursun. Bununla birlikte şunu da belirtmeden geçemem bu noktayı: "her insanın anlayışı ne kadar eksikse (o, ne denli büyük oranda yanılıyorsa) tam da o kadar boş gururu vardır."(3) Çok uzun zamandır salt akıldan ibaret bir canlı olduğumuza inandık. Bunun belki en absürd sonucu, aşkı cinsellikten ayrı yüksek bir idea olarak görmemizdir. Öyle ki aşka ulaşınca -ama seks yapmadan- tanrısal bir varlık olacağımızı zannederiz içten içe. Seksin onun büyüsünü bozacağına da inandırılmışızdır; bunun nedeni ise cinselliğin, kendisinden çok korkulan dürtülerin kapısını açabilecek en güçlü eylem olmasıdır. Bundan dolayı bilhassa dinler ve adamlarının yoğun gayretiyle cinsellik çok katı bir tabu olmuştur. Ancak, "en derinlerdeki dürtülerimizi gizlemeye çalıştığımız zaman tüm varlığımız ihaneti haykırır." Papazların bulaştığı cinsel olayları belki de bu yüzden sık sık haberlerde görürüz. Ne kadar gizlersen o kadar haykırır. Bunlardan dolayı Nietzsche, aklı temsil eden Apollon'un karşısına dürtülerin temsil eden Dionysos'u çıkararak "Dionysos’un büyüsüyle yalnızca insanla insan arasındaki bağ yeniden kurulmuş olmaz: yabancılaşmış, düşman ya da boyunduruk altına alınmış doğa da, kaybolmuş oğluyla, insanla barışma şenliğini kutlar yeniden,"(4) der. BÖLÜM 3: FELSEFE İnsanın tarih boyunca üzerine en çok düşündüğü konu neden var olduğu ve içinde varlık bulduğu bu hayatın manasının ne olduğudur. Bu, insan için ekmek ve su kadar elzem ama baldıran kadar da zehir içeren bir konudur. Çünkü; evrensel bir anlam yoktur ama bu, insanın zihnine taşıması zor bir ağırlık yükler. Bundan kurtulmak içindir ki, insanlar 21. yy'da hala binlerce sene önceki insanların oluşturduğu dinlere inanabiliyorlar. Ancak bu konu üzerinde kafa patlatırken çoğu kez bir noktayı atlarız: "Bir insanin yaşamı hakkında hiçbir gizem yoktur. Bu, çözülecek bir problem değil tecrübe edilecek bir gerçekliktir." "Problem" veya "tecrübe edilecek gerçeklik" seçeneklerinden hangisi sizin için öncelik sahibi ise hayatınız da derinden etkilenip bu yönde şekillenecektir. "Her hüküm hatanın eşiğindedir," "Bilgi, belirsizliğin kıyısındaki sonsuz bir maceradır," "Yaşam, evrenin kendisini ifade etmek için kullandığı bir maskedir," "Kesinlikten uzak durun! Yaşamın en derin emri budur. Yaşamın bütün konusu budur," Çünkü; "Dünya bize mantıklı görünüyor çünkü onu biz mantıklı yaptık."(5) BÖLÜM 4: DİN/TEOLOJİ "Din, çocuğun yetişkine öykünmesidir. Din, geçmiş inançları içerir: Bir tahmin olan mitoloji; evrendeki güvenle ilgili gizil varsayımlar: İnsanların kişisel gücü ararken yaptığı açıklamalar; din, hepsinin aydınlanma zerreleriyle birbirine karışmış halidir." Bunu şu şekilde açtığımızda Frank Herbert'ın, birleşik bir cümle içinde din kavramını en az dört alandan yola çıkarak tanımladığına şahit olabiliriz: "Din, çocuğun yetişkine öykünmesidir" = Psikoloji "Din, geçmiş inançları içerir: Bir tahmin olan mitoloji" = Tarih "Evrendeki güvenle ilgili gizil varsayımlar" = Felsefe ve bilim ve belki de mistisizm "İnsanların kişisel gücü ararken yaptığı açıklamalar; din" = Siyaset Benim paragraftan kırptığım şu sözle de muhteşem şekilde tamamlar Frank Herbert din kavramını: "Ve daima dile getirilmemiş en yüce buyruk şudur: 'SORGULAMAYACAKSIN!'" BİTİRİRKEN: Serinin üçüncü kitabına, ilk ikisine yaptığım incelemelerden farklı bir inceleme yazmak istedim. Bunun nedeni, Frank Herbert'ın bu bilimkurgu serisinin içinde aslında farklı farklı konu başlıkları altında yoğun anlatımların bulunduğunu göstermek istememdir. Lotr'u çok çok sevmeme karşın dürüstçe ifade etmeliyim ki, Dune, Lotr'a göre çok daha derin bir eser ve farklı disiplinlere daha fazla eğilmiş bir yapıttır. En basitinden, Lotr'dan alıntılayacak anlamlı, derin, farklı disiplinlerden sözler pek bulamazsınız ama Dune'de ise epeyce bulabilirsiniz. Ama bu demek değil ki, Lotr kötü, tabiki değil hatta merak ediyorsanız Lotr her zaman benim gönlümde Dune'dan daha önde olacaktır. Kitaptan fazla alıntı yaptığımın farkındayım ki belirttiğim üzere bunu bilerek, bir plan ve amaç dahilinde yaptım. Bu alıntıları yer yer birbirine bağlarken ve bunlar arasındaki uyumu sağlamak adına anlık düşünceler kullandım. Yani, yazıda kaleme aldığım her düşünceyi yüzde yüz benimsiyor değilim amma velakin, çoğunu yüzde yüze yakın şekilde benimsiyorum. Keyifli okumalar DİPNOT: 1: gonderi/52820679 2: gonderi/84010772 3: gonderi/50632881 4: gonderi/39425218 5: gonderi/83827536 (Kaan)
Bana ne yapıyorsun Dune!: Dune Çocukları güncellediğim incelemem gelsin o zaman: Serinin ikinci kitabını incelerken; daha çok kahramanların insani yönlerine yer verildiğini, onların psikolojik durumu hakkında birçok şey bulacağımızı yazmıştım. Ve bu da seriyi benim açımdan keyifli ve merak uyandırıcı hâle getirmişti. Ve kısa bir devam kitabı niteliğinde okumuş, kendimi Dune Çocukları'na hazırlamıştım. Kitap beni yanıltmadı tabi ki. Muad'Dib'in çöle yürümesinin üstünden dokuz yıl geçmiş, ikizleri Leto ve Ganimet dokuz yaşına basmış ve artık imparatorluk yönetimi Paul'ün kız kardeşi Alia'ya geçmiştir. Baharat üretimi gittikçe artmış ve hatta Arrakis çöl olmaktan çıkmaya, yeşillenmeye başlamıştır. Yönetimi alan Alia hem kendisiyle hem de "içindeki" diğer insanlarla baş etmek zorundadır. Bir benlik değil birçok benlik içinde yaşamanın, Alia'ya neler yaptığını okumak beni çok etkiledi. Ele geçirilmiş, Hilkat Garibesi'ne dönmüş bir Alia'nın neler yapabileceğini okuyunca inanamadım. Bunları okuyacak olduğunuzu düşününce sizin de benimle aynı şeyleri hissedeceğinizi görebiliyorum. Leto ile Ganimet hakkında da yazmam gerek. Paul'un geleceği görme gücü çocuklarına da geçmiştir ve ayrıca imparatorluk birçok eski olayla da başa çıkmak durumundadır artık. Leto'nun ve Ganimet'in tavırlarını, "rahimden doğanlar" olarak neler yaşadıklarını, onlarca insanın geçmişi ile başa çıkmanın zorluğunu yaşayacaktır ikizler. Çünkü rahimden doğmak, onların seçimi olmasa da kaderleridir. Bir Atreides, kaderine razı mı olur yoksa kaderini değiştirebilir mi bunu göreceksiniz bu kez. Sıra Leydi Jessica'da. Onun aniden geri gelişi de ortalığı mı karıştıracak yoksa geliş amacının sizi de içine çekmesine izin mi vereceksiniz? Bir Rahibe Ana olan Jessica'nın oğlu öldükten yıllar sonra çöle geri gelmesini görmek (ki hiç sevmiyorum onu) beni hiç ama hiç şaşırtmadı. Ondan neler bekledim neler! Ne umdum ne buldum peki? Bütünnn bunlar yetmez gibi çölden gelen kör bir "Vaiz" de ortaya çıkmıştır. Hem Paul'ün dini ve öğretileri hem de imparatorluğun geleceğine dair söyledikleri ile herkesi etkilemeyi başaracak mıdır? Onun seslenişleri, cümleleri her bölümde beni heyecandan heyecana sürükledi. Hele ki bir bölüm var kitapta, not etmişim kağıdıma bahsetmek için. Sayfa 305'de Kuisatz Haredah gününde Vaiz'in yaptığı o harika konuşma her an arttırdı adrenalini! Sesini sanki beynimde duydum, hareketlerini hayal ettim, tavırlarını gözlerimle görmek istedim. (Bölümü okuyanlar anlayacaktır ne demek istediğimi!) Aklımda bir sürü soru vardı Dune Çocukları'na başlarken. *Kendini Şeyh Hulud'a teslim eden, çöle yürüyen Muad'Dib'imize ne olmuştu? *Atreides soyunun başına daha neler gelecekti? *Idaho ve Alia arasında neler olacaktı? *Arrakis'in ve dolayısıyla Fremenler'in kaderi hakkında neler öğrenecektim! *Paul'ün kehanet hayalleri, Dune evrenini ve hanedanı nereye götürecekti? Hepsinin cevabını hatta fazlasını aldım ben Dune Çocukları ile. Aklım karıştı, fikirlerim beynimin içinde koşmaya yer değiştirmeye başladı. Bunları yazarken bile olasılıkları düşünüyorum emin olun! Gittikçe daha güzel daha heyecanlı oluyor Dune evreni! Her olay birbirini tetikliyor, mükemmel bir zekanın ürünü olan bu evrende yepyeni kelimelerle yeni hayatlarla karşılaşmak paha biçilemez olmaya başladı. Kumdan, çölden, sudan, hayattan ve ölülerden öğrenecek o kadar çok şey var ki! Ben dördüncü kitaba başlamaya hazırım! (fazi)
Paul'un gidişinden 9 sene sonra çocukları Leto ve Ganime (rahimde doğanlar olduğu için "çocuk" tabiri burada her ne kadar uymasada) yılların geçmesiyle güven kelimesinin sadece kendi aralarında olduğuna inanırlar. Artık Arrakis yeşillendikçe iklim değişiklikleri göstermeye başlamıştır. Halaları Alia Paul'un gidişinden bu yana imparatorluk yönetimini ele almış fakat kendi sorunlarından dolayı zorluk yaşamaktadır. Üstelik çocukların yeteneklerinden dolayı ise halalarının yaşayacağı bir takım olayları öngörmüşlerdir. Çölden gelen kör vaiz ise halka yönetimin kötü gidişatını haber etmeye başlamış, insanları etkisi altına almıştır. Tüm bunlarla birlikte sürpriz bir isim Dune'a geri dönecek ve bazı şeylerin seyrini değiştirecektir. İlk kitap gibi bir beklentin varsa bence biraz yanılgıya hazırlan derim. Esasen yazar seri olarak değil tek kitap halinde yazmış. Fakat yayınevinin baskıları, okuyucunun bu derece el üstünde tutmasından dolayı seri haline getirmek zorunda kalmış. Bu bilgiyi sevgili @thelethebooks Tuğba benimle paylaşmıştı. İlk kitabı bitirdiğimde kesinlikle haklı bulmuştum, hoş şimdi yine fikrim değişmedi. Son 200 sayfasında açılan özellikle bitime yakın 100 sayfasının hızla okunacağını garanti verebilirim. Bir takım duyumlara göre serinin 4. kitabı Dune'un İmparator Tanrısı tıpkı ilk kitap gibi sürükleyici ve bol tempolu ilerliyormuş. Merakla dördüncü kitaba geçmeyi bekliyorum. Size yegane tavsiyem bilimkurgu sevin ya da sevmeyin bu güzel seriyi geciktirmeden okuyun! #duneçocukları #childrenofdune #frankherbert #ithakiyayınları (Aslihan Yayla)
Dune Çocukları PDF indirme linki var mı?
Frank Herbert - Dune Çocukları kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Dune Çocukları PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Frank Herbert Kimdir?
K alı bilim kurgu kitapları yazarı. Romanlarıyla ünlü olmasına rağmen, kısa öyküler de yazdı. Gazeteci, fotoğrafçı, kitap eleştirmeni, ekolojik danışman ve öğretim görevlisi olarak çalıştı.
Pratik Bilgiler Doğum, Ölüm ...
Herbert, Tacoma Washington'da 8 Ekim 1920'de dünyaya geldi. Küçüklüğünden beri yazar olmak istedi. 1938'de üniversiteden mezun oldu ve 1939'da Glendale Star adlı gazetede yazarlık kariyerine başladı. II. Dünya Savaşı sırasında yazarlığa altı ay kadar ara verdi ve Amerikan Donanması'nda fotoğrafçı olarak çalıştı, ancak bu görevden sağlık sebepleri ile ayrılmak zorunda kaldı.
Herbert'in ilk bilim kurgu öyküsü Looking for Something, aylık olarak Samuel Mines tarafından düzenlenen bir dergi olan Startling Stories'in, Nisan 1952 sayısında yayınlandı.
Frank Herbert'in roman yazarlığı kariyeri 1955'te yazdığı "Denizdeki Ejderha" (The Dragon in The Sea) ile başladı. Dünya çapında Dune adlı ünlü bilim kurgu serisi ile tanındı. Tarihte verilen ilk Nebula Ödülü’nü kazanan yazarın Dune ile kazandığı bir de Hugo Ödülü bulunmaktadır. Roman, tüm zamanların en çok satan bilim kurgu romanı unvanını almıştır. Uzak bir gelecekte kurulan ve insanlığın uzun zamandan beri yıldızlar arası seyahat geliştirdiği ve binlerce farklı dünyaya yerleştiği bir gelecekte geçen romanda, insan türlerinin uzun vadede hayatta kalması, insan evrimi, gezegen bilimi ve ekolojisi ve din, politika, ekonomi ve gücün kesişimi gibi karmaşık temaları araştırıyor.
Frank Herbert Kitapları - Eserleri
- Dune
- Dune Rahibeler Meclisi
- Dune Sapkınları
- Dune Mesihi
- Ruh Avcısı
- Görevimiz: Uzay Boşluğu
- Dune Çocukları
- Dune Tanrı İmparatoru
- Dune: Deluxe Edition
- Dune Ciltli Kutu Set
- Dune
- The Green Brain
Frank Herbert Alıntıları - Sözleri
- "Bazı yara izleri gizlediklerinden fazlasını sergiler." (Dune Rahibeler Meclisi)
- Cehalet histeriyle beslenir. (Dune Tanrı İmparatoru)
- “Din ile siyaset aynı arabada gittiğinde, sürücüler karşılarında hiçbir şeyin duramayacağını sanır. Dümdüz gider, hızlandıkça hızlanırlar. Engelleri tamamen göz ardı eder, körlemesine gidenlerin uçurumu çok geç fark edeceğini unuturlar.” (Dune)
- "Korkmamalıyım. Korku katilidir aklın. Korku, mutlak yıkım getiren küçük ölümdür. Korkumla yüzleşeceğim. Onun etrafımdan ve içimden geçip gitmesine izin vereceğim. Ve geçip gittiğinde, onun izlediği yolu görmek için iç gözümü kullanacağım. Korkunun geçtiği yerde hiçbir şey olmayacak. Yalnızca ben kalacağım." (Dune Ciltli Kutu Set)
- Yoğun hislerin ilk kurbanı mantıktır. (Dune Mesihi)
- Korkmamalıyım. Korku katilidir aklın. Korku, mutlak yıkım getiren küçük ölümdür. Korkumla yüzleşeceğim. Onun etrafımdan ve içimden geçip gitmesine izin vereceğim. Ve geçip gittiğinde, onun izlediği yolu görmek için iç gözümü kullanacağım. Korkunun geçtiği yerde hiçbir şey olmayacak. Yalnızca ben kalacağım. (Dune)
- *Rüyalar derinlerden gelen mesajlardır.* (Dune)
- "Dört kez öleceğim... bedenim , ruhum, efsanem ve aklım ölecek." (Dune Tanrı İmparatoru)
- "Din ve politika aynı arabaya bindiğinde, arabayı sürenler yollarında hiçbir şeyin duramayacağına inanırlar. Paldır küldür gitmeye başlarlar... gittikçe hızlanırlar, hızlanırlar, hızlanırlar. Karşılarına engeller çıkabileceği düşüncesini akıllarına bile getirmezler ve gözü kapalı koşturan bir adamın çok geç oluncaya dek uçurumu göremeyeceğini unuturlar." (Dune)
- Birden kucaklaştılar ve birbirlerinin sırtına pat pat vurmaya başladılar. (Dune Ciltli Kutu Set)
- His kind knew many human mannerisms. They had learned early that servility was a form of concealment. (The Green Brain)
- “Bilgeler kendini biçimlendirir… aptallarsa yalnızca ölmek için yaşar.” (Dune Mesihi)
- İnsan tek bir şeye fazla odaklanırsa diğer yetilerinde körelme olurdu. (Dune Rahibeler Meclisi)
- Arrakis... Dune... Çöl Gezegeni. (Dune)
- Kontrol edemediğin şeyi kabullenmelisin derler. (Dune Sapkınları)
- Gerçek, güçlü bir silahtır. (Dune)
- "Ölümsüzlük istiyorsan biçimleri reddedeceksin. Biçimi olan herşey ölümlüdür. Biçimin ötesindeki biçimsizlik ölümsüzlüktür." (Dune Tanrı İmparatoru)
- ''Yaranı ya kendin sararsın ya da herkes görsün diye öylece bırakırsın ve kanamaya devam eder.'' (Dune Mesihi)
- Bu evrendeki bazı sorunların çözümü yok. (Dune Mesihi)
- ''Onu yaraladığınızı sanırken, bir de bakacaksınız ki karşınızda sapasağlam duruyor!'' (Dune Mesihi)