Düş Dokumacısı - Douwe Draaisma Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Düş Dokumacısı kimin eseri? Düş Dokumacısı kitabının yazarı kimdir? Düş Dokumacısı konusu ve anafikri nedir? Düş Dokumacısı kitabı ne anlatıyor? Düş Dokumacısı PDF indirme linki var mı? Düş Dokumacısı kitabının yazarı Douwe Draaisma kimdir? İşte Düş Dokumacısı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Douwe Draaisma
Çevirmen: Türkan Yalnız
Orijinal Adı: De dromenwever
Yayın Evi: Metis Yayınları
İSBN: 9786053160069
Sayfa Sayısı: 264
Düş Dokumacısı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Douwe Draaisma'nın kitabı yazma süreci, bir arkadaşının ricası üzerine körlerin düş yaşamı hakkında araştırma yapmasıyla başlamış. "Doğuştan körlerin düşlerinde görsel imgeler bulunmaz, peki ama o zaman ne olur düşlerinde? O boşluk sesler, kokular ve dokunma izlenimleriyle mi doldurulur? Görüntüsüz düşe gene de düş denebilir mi?"
Bu sorular kısa zamanda beraberinde başka soruları da getirmiş elbette: "Düşteki görüntüler gerçekte 'bir tür film gibi' deneyimleniyorsa, neden onca insan düşlerini siyahbeyaz mı, renkli mi gördükleri sorusunu cevaplamayı çok zor bulur? Düş görürken insan düş gördüğünü fark edebilir mi? ... Erotik düşler, en derinlerde yatan cinsel arzuların mı ifadesidir? Kâbuslardaki korku niçin insanın hareket edememesi hissiyle ilintilidir? Uçma düşleri neden her zaman hoş duygular bırakır görende? … Ve elbette soruların en zoru: Bir anlamı var mıdır düşlerin?”
Kimi zaman hatırlamasak da hemen herkesin düş gördüğünü göz önüne alırsak, hepimizin bir noktada merak etmiş olabileceği sorular bunlar. Draaisma ise her zamanki hoş sohbet üslubuyla, bilimsel bulguları ilginç anekdotlarla harmanlayarak ele alıyor bu ve benzeri konuları.
Düş Dokumacısı Alıntıları - Sözleri
- "Bellekte çok anılar bırakan bir düş bize, çoğunu unuttuğumuz bir düşten daha uzun sürmüş gibi gelir."
- Beyin nasıl olup da inandıncı bir öyküyü böylesine hızlı dokumayı becerir? Yoksa insana bu kadar hızlı gibi gelmesinin nedeni, uyandıran uyaranın aslında görülmekte olan bir düşün orta yerinde girmesi midir? Düşte zaman akışı hakkında ne biliyoruz sahiden?
- "Gündüz bilinçdışımız, sıkı sıkı kapalı tutulur. Bir sansürcü buradan bilinçli yaşantımıza bir sızıntı olmaması için nöbettedir. Uyku esnasında da bu sansür devam eder ama gündüz ki tetiktelik kalmamıştır. Yer değiştirme, yoğunlaştırma ve simgeleştirme, gizli düş düşüncelerinin kılık değiştirmiş olarak sansürcüye gelmesini sağlar; o da uyku mahmurluğundan geçmelerine izin verir. Uyanır uyanmaz sansür kendini toparlar. "
- “Düşlerin yorumu bugün kişinin iç dünyasının bilinçdışı bilgisine giden bir kral yoludur.” -Freud ...Kral yolu, Kral Darius’un milattan önce beşinci yüzyılda uçsuz bucaksız Pers Krallığı’nda haberleşmeyi sağlamak amacıyla yaptırdığı 2700 kilometreye yakın uzunluktaki efsanevi yoldu. İki yüzyıl sonra Yunan Kralı Ptolemaeus kendisine geometri öğreten Öklit’e daha kolay bir yolun olup olmadığını sorduğunda ondan, “Efendim, geometride kral yolu yoktur.” yanıtını almıştı. Kral yolu; bilgi edinmenin hızlı, basit ve zahmeti az bir yöntemi anlamına geliyordu. Düşler tam da bunu sunuyordu.
- "Düşlerin yorumu bugün kişinin iç dünyasının bilinçdışı bilgisine giden bir kral yoludur."
- "Tüm kargaların siyah olduğu yasasını çürütmek isteyen birinin, tek bir karganın bile siyah olmadığını kanıtlamaya ihtiyacı yoktur; bir tek karganın beyaz olduğunu kanıtlaması yeterlidir."
- "Böyle düşlerin amacı da buydu zaten: korkunun yavaş yavaş aşınması için travmatik olayları tekrarlamak."
- Derin uykuda da paradoksal bir şey ortaya çıkar :uyuyan kişinin hareketlenme olasılığı en fazla bu evrededir. Mırıldanmak, , tekme atmak,fırlayıp doğrulmak,hatta ayağa kalkıp uykuda gezmek - tuhaf bir şekilde , uyuyan kişi bütün bunları uykunun en hafif evresinde değil , dalıp gittiği, uyandırılmasının en zor olduğu evrede yapar.
- Kral yolu , Kral Darius'un MÖ 5.yy 'da uçsuz bucaksız Pers Krallığı'nda haberleşmeyi sağlamak amacıyla yaptırdığı 2700 km'ye yakın uzunluktaki efsanevi yoldu. İki yüzyıl sonra Yunan Kralı Ptolemaeus kendisine geometri öğreten Öklit'e daha kolay bir yolun olup olmadığını sorduğunda, ondan, "Efendim , geometride kral yolu yoktur." yanıtını almıştı. Kral yolu , bilgi edinmenin hızlı, basit ve zahmeti az bir yöntemi anlamına geliyordu. Düşler tam da bunu sunuyordu. "Düşlerin analiziyle," diye yazmıştı Freud sonraki cümlede, "bu son derece muhteşem ve gizemli aygıtın bileşimini kavramaya doğru bir adım atarız."
- Kasların tam da REM uykusunda devredışı bırakılışının sıkı kontrolü , iyi düşünülürse , çok mantıklıdır : en canlı düşler bu evrede yer alır ve düşlenen eylemlerin gerçekte de icra edilmesi engellenmelidir. REM dışı uykuya ait bulanık , uçucu düşlerde denetim daha gevşek olabilir. Bu evrede uyuyan kişinin mırıldanmaya başlaması veya ayaklanması , hareket sisteminin iyice kapatılmamasından kaynaklanan bir risktir.
- "Düş görenin düş gördüğünün bilincinde olduğu düşler."
- "Körlük gibi doğuştan bir engel, yaşantıda bir eksiklik duygusuna yol açmıyor, düşlerde dahi. Yalnızca gözleri görenler körlerin karanlıkta yaşadıklarına inanıyor. Karanlık 'değil, tıpkı aynı nedenden aydınlık olmadığı gibi: Karanlık ve aydınlık görsel kavramlar ve eksik olan da zaten bunlar. Gelgelelim, edinilmiş engellerde durum farklı."
- "Sınav düşü insanın, gerilimi gerekli seviyede tutarak yarışa devam edebilmesine yarar."
- "Körlerde görme korteksi, beyinlerinin bu bölgesi hiç görsel uyaranlara maruz kalmamış bile olsa görüntü üretebiliyordu. Bu sebepten, doğuştan körler -göz ve görme sinirleri atlanarak- gene de görüntüler görebiliyordu."
- Uçarken , havada süzülürken düşme korkusunu neden hiç duyurmaz bu düşler?
Düş Dokumacısı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Düşte Görüp Hayra Yormak...: "Beyin kitlesi hızla, içinde çakan milyonlarca mekiğin değişken örüntüler dokuduğu muhteşem bir dokuma tezgahına dönüşür; her örüntünün bir anlamı vardır ama hiçbiri kalıcı değildir; altörüntülerin sürekli değişen uyumudur bu." Charles Sherrington 1930'lu yıllarda nörofizyoloji alanında yaptığı çalışmalarla Nobel Ödülüne layık görülmüş bir bilim adamı ve yukarıda geçen, beynin kıvılcımlar saçarak uyanması metaforu harikulade... Uyku halindeyken beyin derin bir sessizliğe gömülür, nabzı ve nefesi kontrol eden tek tük parlamalar dışında hiç bir kımıldama yoktur diye ekliyor. Fakât 50'li yıllarda vefat eden Sherrington'dan sonra uyku laboratuvarlarında bir keşfe imza atıldı. Bilim adamları Sherrington'ın mekiklerinin gecede 4-5 kere harakete geçtiğini ve şehrin ışıklarının aniden yanması gibi, dokuma tezgahının birdenbire yeniden çalışmaya başladığı ve bu süre zarfında muhtemelen beynin düş görme faaliyetini gerçekleştirdiği keşfedildi... Rüyaların (düş görmenin), düş yorumlamanın, geçirdiği bilimsel evreler, psikolojik etkileri ve psikanalizde ki kullanım alanları, uykunun evreleri, rüyanın beyin fizyolojisinde ki etkileri, bilimsel bulgularla, adım adım izah bulmuş eserde. Hepimizin sınavlarda ter döktüğü rüyaları olmuştur, kimi zaman sınav yerine ulaşamayız, kimi zaman salonu bulamayız, kimi zaman da soruları bir türlü yetiştiremeyiz... Aslında o günler çok geride kalmıştır, sabahladığımız vizeler, finaller, yabancı dizi izlemeye hasret kaldığımız kpss sınavları, uzmanlık sınavları, kpds'ler, alesler... Ama o rüya bizi, o kabus gibi günleri, stresi şah damarımıza duyuruncaya kadar yaşamaya mecbur eder. Psikiyatrlar diyor ki; O rüyanın geçmişle ya da bildiğiniz sınavlarla ilgisi yoktur... Bilinçdışınız, sizi içinde bulunduğunuz çetin duruma motive etmeye çalışıyor olabilir. 'Başarısız olacaksın' demez, başarısız olmamak için güçlü olmalısın, elinden geleni yapmalısın, 'ha gayret!' der bize, yüreklendirir... Eserin beni sıkıntıya sokan tek yönü çok fazla bilim adamından söz etmiş olması, biriyle ilgili bir fikir oluşmadan diğerine geçmesiydi... İsimler ve çalışmalar yorucuydu, biz yaşlı okurlara fazla gelebilir :) Psikologların parapsikolojiye bakışları, berrak düşler ve ilginç deneyler... Rüyalarımızı siyah beyaz mı renkli mi görüyoruz? Gözleri göremeyen insanların gördüğü düşler nasıldır? Gözleri görmeyen başarılı bir sanatçının söyleşisi de yer alıyor. Bu söyleşi de Vincent Bijio'nun bir soruya verdiği cevap sarsıcıydı; "Körlük gibi doğuştan bir engel, yaşantıda bir eksiklik duygusuna yol açmıyor, düşlerde dahi. Yalnızca gözleri görenler körlerin karanlıkta yaşadıklarına inanıyor. Karanlık 'değil, tıpkı aynı nedenden aydınlık olmadığı gibi: Karanlık ve aydınlık görsel kavramlar ve eksik olan da zaten bunlar. Gelgelelim, edinilmiş engellerde durum farklı." İnsan doğduğu an ne ile karşılaşmışsa ve idraki neyi kucaklamışsa aslolan odur. Peki aydınlık kimin aydınlığı ve karanlık kime göre... Buradan felsefi bir çıkarım çok zorlama gibi duruyor olabilir ama beni saatlerce düşündürdü. Bizim karanlık dediğimiz şey, aydınlığı hiç tanımamış biri için aslında karanlık değil... Bizim görebildiğimiz şey, hiç göremeyen için bir hiçten ibaret... Bu 'ruhsal körlük' için, (ya da siz adına manevi körlük diyin) düşünüldüğünde, durduğumuz yerin çatırdaması, bir anda görebildiğimiz her şeyin karanlığa gömülmesi mümkün... Dahası asıl biz mi görüyoruz, göremeyen mi doğruyu görüyor bilemiyoruz... Biraz daha genişletirsek,'insan en iyi gözleri kapalıyken görür.' diyen yazarın fazladan gördüğü bir şeyler var demek ki... Öte yandan, körlüğümüzün sarrafı kimdir diye sorarsanız, aynalardır derim... Hem bu bildiğimiz aynalardan değil, kendimizi olanca gücümüzle görmeye çalıştığımız insan kardeşlerim, evet bizi bize onlar inandırır. Çoğu kez hiç bilmeden yaparlar bunu... Öyle güzel severler ki, biz kendimize onun kör noktasından bakmaya cüret ederiz... Sonrası derin bir körlük... İnsan kendini göremeyecek kadar sevmemeli... İnsan bir başkasını onun kendisini göremeyeceği kadar yüceltmemeli... İnsan... İnsan... Görme engelli sanatkar Bijio, bir zaman sonra geçirdiği hastalığın zamanla işitme kaybına da neden olacağı gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalır...Telaşa kapılır ama bunun da üstesinden gelecektir... Şöyle anlatıyor; "Odamda oturup gün boyu hiçbir şey yapmıyordum. Radyo açık uyuyordum hep, o zaman hâlâ işitebildiğimden emin oluyordum çünkü. Bir sabah annem radyoyu kapatmış, her yer sepsessizdi. Rüzgarın kavakları hışırdatışını duydum, leylakların, mavi yağmurun kokusunu aldım. Sonra kalktım, gidip pencerenin pervazına oturdum, o rüzgarın, o kokuların içine ve birkaç saniye içinde dünyam müthiş değişiverdi. Aklımdan, kendini niye zavallı yerine koyuyorsun ki, ağaçların sesini duyuyorsun hala, diye geçirdim. " Her gün bu olağanüstü güzelliklerin yanından geçip giderken, Bijio'nun tevekkülünden öğreneceğimiz çok şey var. Kabuslar üzerine bölümünde ; "İnsanın, biri ya da bir şey boğduğu için nefes alamıyormuş hissine kapıldığı düşler." dendiğinde bizim karabasan dediğimiz rüyalardan söz edildiğini ve karabasan anlarında kımıldayamamanın bilimsel adının "uyku felci" olduğunu öğrenmiş oluyoruz :) "Uyku felci" anında vücutta meydana gelen değişimler ve karabasan olarak görülen ürkütücü şeyin sülietinin bizim bilinçaltı malzemelerimizden oluştuğu gerçeği oldukça ilginçti. İlgimi çeken ayrıntılardan birisi de karabasanın sırt üstü yatarken görülme ihtimalinin yüksek olduğu gerçeğiydi. Mesela uyurgezerliğin babadan oğula geçtiğini biliyor muydunuz. Tam olarak budur, çünkü erkeklerde görülme olasılığı çok daha fazla olmakla birlikte, uyurgezer bir insanın çocuğunun uyurgezer olma ihtimali oldukça yüksektir. Uyurgezerlik çocukluktan sonra ki dönemde bir psikolojik sorun yaratmaz. Bilimsel araştırmalar uyurgezerliğin psikiyatrik veya nörolojik hastalıkla bağlantısı olmadığını söylese de, alkol almanın, aşırı yorgunluk, kaygı, stres, ilaç kullanımı gibi etkenlerin uyurgezerliğin başlıca nedenleri olduğunu görmüşlerdir. Çocukların yaşadığı uyku terörü ile ilgili de çok kapsamlı bir bölüm var, bu durumdan muzdarip olan okurların bakmasını tavsiye ederim. Eseri keyifle okudum ve bilmediğim pek çok şey öğrendim. Tam Jung'dan söz etmeden rüyalar bahsi kapatılır mı diye yazara gönül koymuştum ki, son kısımda bir kısacık yer vermiş, Draaisma'yla atışma gibi olmasın ama notlarımı Jung' un cümleleriyle bitirmek isterim; "Rüya, rüyayı gören kişinin aynı anda sahne, oyuncu, suflör, prodüktör, yazar, izleyici ve eleştirmen olduğu bir tiyatro oyunudur." C. G. Jung, Toplu Eserler, VIII. Cilt, 509 Derin saygımla... (Eylül Türk)
''Dejavuda insan, aynı zamanda uzak bir geçmişte aynısını tıpatıp yaşamış olduğu duygusunu yaşatan yeni bir durum içinde bulunduğunu bilir. Kuramların çoğu, cevabı, şimdide yaşanan deneyimin sinirsel işlenmesindeki çok kısa bir teklemede arar, bu yüzden aynı deneyim kısacık bir zaman içinde iki kez işlenmektedir. İlk fakat yarı başarılı işleniş, bir gölge ya da yankı gibi geride durmakta ve bu sebepten sanki çok uzun zaman önceymiş hissini vermektedir. Gerçekteyse hepsi göz açıp kapayıncaya dek olur ve bundan dolayı dejavu her daim bütün durumun tekrarıdır.'' s:179 Düş dokumacısı, rüyalar hakkında yazılmış orta karar bir kitap. İlgi çekici fakat tatminkar değil. Cevaplardan çok yarı bırakılmış sorular var. (DeliBilge)
Kabul edelim ki hepimiz gördüğümüz bazı rüyaların anlamını merak etmişizdir, aynı rüyaları gördüğümüz gecelerimiz oluyordur ya da karmaşık gelen rüyalarımız oluyordur işte bu noktada artık siz de rüya tabirlerine bakmayı bırakıp kendinizi ve bilinçaltınızı bilimsel olarak ele almak isterseniz bu kitabı okuyabilirsiniz :). Kendimden yola çıkayım üniversiteden mezun olalı yıllar oldu ancak hala bazı geceler kendimi sınava girerken buluyorum. Yaz tatillerimin geçtiği evi hala rüyamda görüyorum ya da bazen öyle güzel rüyalar görüyorum ki sabah çok mutlu uyanıyorum. Gerçekten çok büyük bir bilinmemezlik değil mi bu rüya alemi ? İşte bu kitapta rüyalar üzerine yapılan onlarca çalışmanın sonuçlarını okuyabilirsiniz, birçok bilimadamının çalışmalarını bulabilirsiniz, kategorize edilmiş belli başlı rüya tiplerini kendi süzgecinizden geçirip değerlendirebilirsiniz. Körler ile ilgili yapılan çalışmalar da çok merak uyandırıcı. “Doğuştan körlerin düşlerinde görsel imgeler bulunmaz, peki o zaman ne olur düşlerinde ? O boşluk sesler, kokular ve dokunma izlenimleriyle mi doldurulur ? Görüntüsüz düşe gene de düş denebilir mi ? “ Siz de rüyalar ve bilinçaltınızı en başta da kendinizi daha iyi anlamak istiyorsanız bu kitaba bir bakın derim. (Dilaylaa)
Düş Dokumacısı PDF indirme linki var mı?
Douwe Draaisma - Düş Dokumacısı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Düş Dokumacısı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Douwe Draaisma Kimdir?
Douwe Draaisma (1953) Hollanda'daki Groningen Üniversitesi'nde psikoloji ve felsefe eğitimi almıştır ve halen aynı üniversitenin Psikoloji Tarihi ve Teorisi bölümünde öğretim üyeliği yapmaktadır. Utrect Üniversitesi'ndeyken bellek dilinin metaforik doğası hakkında yazdığı tez 1993'te De metaforenmachine. Een geschiedenis van het geheugen (Bellek Metaforları) adıyla kitaplaşmış ve Hollanda Ulusal Psikologlar Enstitüsü'nün verdiği Heymans ödülünü kazanan kitap hem kendi dilinde hem de çevrildiği sekiz dilde büyük ilgi görmüştür. 2001'de yayımlanan Waarom het leven sneller gaat als je ouder wordt. Over het autobiografische geheugen (Yaşlandıkça Hayat Neden Hızlanır? Otobiyografik Bellek Üzerine) adlı, daha da fazla ilgi gören ve on bir dile çevrilen kitabı da Metis yayın programındadır. Draaisma bu kitapla Hollanda'da dört ödül almıştır: "En iyi düşünsel deneme" kitabına verilen J.
Greshoff Ödülü, bilgi ve bilim alanında en iyi inceleme kitabına verilen Euroka Ödülü, Jan Hanlo Edebi Deneme Ödülü ve Ulusal Psikologlar Enstitüsü'nün "psikoloji alanını en iyi tanıtan kitaplara verdiği" medya ödülü. Draaisma deneysel psikolojinin ilk dönemlerinde kesinlik kavramının rolü üzerinde yaptığı araştırmaların sonuçlarını The Age of Precision: F. C. Donders and the Measurement of Mind (2002, Kesinlik Çağı. F. C. Donders ve Zihnin Ölçümü) adlı kitapta yayımlamıştır. 2006 yılında da Ontregelde geesten. Ziektegeschiedenissen (Akıl Hastalıkları) adlı bir kitabı yayımlanan Draaisma' nın Hollandalı psikolog-felsefeci Heymans, William James, zaman ölçümünün tarihi ve nörolojinin tarihi konusunda kaleme aldığı çeşitli bilimsel makaleleri de vardır.
Douwe Draaisma Kitapları - Eserleri
- Düş Dokumacısı
- Yaşlandıkça Hayat Neden Çabuk Geçer
- Unutmanın Kitabı
- Sıla Hasreti Fabrikası
- Aklın Çıkmazları
- Bellek Metaforları
Douwe Draaisma Alıntıları - Sözleri
- İnsan gözlemlemekten, tepki vermekten ve harekete geçmekten vazgeçerse kendi hayatını yaşamaktan da vazgeçmiş olur. (Yaşlandıkça Hayat Neden Çabuk Geçer)
- "Dergi sayfalarındaki ihtiyar delikanlılar egzotik kumsallarda istedikleri kadar çılgınlık yapsınlar, yeni abonelere 'hoş geldiniz' hediyesi, bir tansiyon aletidir." (Sıla Hasreti Fabrikası)
- "Yazarların dörtte üçü hayatlarının kitabını yirmi üç yaşından önce okumuştu. Daha sonra hızlı bir düşüş görülüyordu. Hayatının kitabını otuz veya kırk yaş dolaylarında okuyan ancak birkaç yazar vardı." (Sıla Hasreti Fabrikası)
- Rüyalar parça parça sahnlerin kaotik bir şekilde montajlandığı bir filme benzer. Bu yüzden bu sahnelerin aklımızda kalmamasına şaşırmamalıyız. (Unutmanın Kitabı)
- "Bilinçli zihinsel hayatın doğasına açılan kapının bilgi anahtarı bilinçdışı alanındadır." Erişilmez olan, ama bu nedenle de belirsiz olmayan bu bilinçdışı bir yaşamsallık rezervi, bir yaratıcılık kaynağıydı, bilinçli zihinsel hayatın kökeniydi. (Bellek Metaforları)
- "Çoğu bilgi, çoğu hatıra biz onlarla bir kez daha temas edemeden kaybolur. Unutulup gitmiştir gerçi ama yokluğu da fark edilmez. Gizli gizli gerçekleşen unutma sürecidir bu." (Sıla Hasreti Fabrikası)
- "Asıl sıla hasreti fabrikası herkesi birer göçmene dönüştüren zamandır." (Sıla Hasreti Fabrikası)
- "En soluk mürekkep bile en güçlü hafızadan iyidir." (Sıla Hasreti Fabrikası)
- "Hayat ancak geriye doğru bakarak anlaşılabilir ama ileriye doğru yaşanmak zorundadır. " (Kierkegaard) (Sıla Hasreti Fabrikası)
- En güzel anılar paylaşılanlardır ve paylaşılan insan artık yoksa, tam da bu anıları bir yük gibi algılar insan. (Unutmanın Kitabı)
- "Gündüz bilinçdışımız, sıkı sıkı kapalı tutulur. Bir sansürcü buradan bilinçli yaşantımıza bir sızıntı olmaması için nöbettedir. Uyku esnasında da bu sansür devam eder ama gündüz ki tetiktelik kalmamıştır. Yer değiştirme, yoğunlaştırma ve simgeleştirme, gizli düş düşüncelerinin kılık değiştirmiş olarak sansürcüye gelmesini sağlar; o da uyku mahmurluğundan geçmelerine izin verir. Uyanır uyanmaz sansür kendini toparlar. " (Düş Dokumacısı)
- Uykusuzluktan mustarip olan herkes bir süreliğine kusursuz bir belleğin lanetiyle yaşar. (Yaşlandıkça Hayat Neden Çabuk Geçer)
- Asperger psikolojik testlere, yapay tanısal durumlara ya da tipolojilerin katı, mekanik uygulamalarına inanmıyordu. Zeka gibi kesin ölçüme uygun gibi görünen bir özellik söz konusuyken bile, önemli olan zeka testinde elde edilen puandan ziyade, testin, çocuğun çalışma davranışı, ilgi alanları ve yaratıcılığıyla ilgili ne söylediğiydi. Zeka bireyin dokunduğu ipliklerden sadece bir tanesiydi ve rengini bütün öteki iplikler veriyordu. (Aklın Çıkmazları)
- "Zayıf olduğuna inandığı için belleğini zorlamaktan vazgeçen, er ya da geç bellek sorunlarıyla karşılaşır. " (Sıla Hasreti Fabrikası)
- Einstein bir ışık ışını üzerinde gerçekleştirilen bir yolculuk hayal etmiştir örneğin. Böyle bir yolculuk sırasında Einstein aynaya bakacak olsa, aynada kendi imgesini göremezdi, çünkü ışık, ışık hızından daha hızlı gidemezdi, dolayısıyla aynaya yetişemezdi. Böyle bir durumda Einstein tıpkı bir vampir gibi aynaya baktığında hiçbir şey göremeyecek ve optik süreçlerin gerçekliğinin farkına varacaktı. (Bellek Metaforları)
- Hakikat nedir? Seyyar bir metaforlar ordusu (Bellek Metaforları)
- "Körlük gibi doğuştan bir engel, yaşantıda bir eksiklik duygusuna yol açmıyor, düşlerde dahi. Yalnızca gözleri görenler körlerin karanlıkta yaşadıklarına inanıyor. Karanlık 'değil, tıpkı aynı nedenden aydınlık olmadığı gibi: Karanlık ve aydınlık görsel kavramlar ve eksik olan da zaten bunlar. Gelgelelim, edinilmiş engellerde durum farklı." (Düş Dokumacısı)
- Yeni anılar oluşurken eski anılara ulaşmak zorlaşıyor. (Unutmanın Kitabı)
- "Çekingen birisi başkalarının kendisi hakkında ne düşündüğüne büyük önem verir. Sonuçta ilgisi çevresine değil çevresinin kendisi hakkındaki fikirlerine yöneliktir." (Sıla Hasreti Fabrikası)
- "Hayat ancak geriye doğru bakarak anlaşılabilir ama ileriye doğru yaşanmak zorundadır." (Sıla Hasreti Fabrikası)