diorex
sampiyon

Edebiyat Anıları - Hüseyin Cahit Yalçın Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Edebiyat Anıları kimin eseri? Edebiyat Anıları kitabının yazarı kimdir? Edebiyat Anıları konusu ve anafikri nedir? Edebiyat Anıları kitabı ne anlatıyor? Edebiyat Anıları PDF indirme linki var mı? Edebiyat Anıları kitabının yazarı Hüseyin Cahit Yalçın kimdir? İşte Edebiyat Anıları kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 01.08.2022 21:00
Edebiyat Anıları - Hüseyin Cahit Yalçın Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Hüseyin Cahit Yalçın

Derleyen: Rauf Mutluay

Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9789754583335

Sayfa Sayısı: 197

Edebiyat Anıları Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

1890'larda 16 yaşında bir lise öğrencisi olarak ilk romanını yayımlayan Hüseyin Cahit, neredeyse ölümüne dek yazmayı sürdürmüş, edebiyat ve siyaset çevrelerinin merkezinde yer almıştı. 

Anılarından derlenen ve günümüz okuyucusu için sadeleştirilerek notlandırılan bu eseri, 19. yüzyıl sonlarından 20. yüzyıl ortalarına uzanan bir dönemin kültür hayatına geniş perspektifli bir pencere açıyor: Abdülhamit döneminin sansürcü ortamından II. Meşrutiyet'in özgürlükçülüğüne, Tevfik Fikret'ten Mehmet Rauf'a edebiyatımızın önde gelen simalarına, Servet-i Fünun'dan Ulus'a dek farklı ortamlarda, farklı kuşak aydınlarla geçmiş renkli ve meraklı bir hayatı okumak için... 

Edebiyat Anıları Alıntıları - Sözleri

  • Şimdi tek bir gerçek var: Ölüm. Bütün o umutlar, didinmeler hep boşmuş...
  • “Göztepe kaynağına gittiğimiz bazı günlerde Fikret’in bir omzuna beni, bir omzuna Rauf’u alarak epeyce uzun bir süre kolaylıkla taşıdığını hatırlıyorum.”
  • ...Olayı sürdürmeden önce, edebiyat tarihimiz bakımından bir önem kazanan o «Edebiyat ve Hukuk» makalesini buraya, yalnız yabancı tamlamaları kırarak, olduğu gibi aktaracağım. Bugünkü gençler, o zamanki arkadaşlarının nasıl önemsiz nedenlerle ne büyük tehlikelere uğradıklarını görürlerse Servetifünun edebiyatının hangi nedenlerle yurt ve ulus duygularına değinemediğini daha iyi anlarlar.
  • "İnsanlar ölürler, Yalçın! Sen de ölecektin ve öldün. İnsanları ayıran hayatlarıdır. Güç olan, az olan senin gibi yaşamaktır. On kişi senin gibi yaşarsa, bu yirmi beş milyonluk millet hür olur..." Falih Rıfkı Atay, Dünya, 20 Ekim 1957
  • Biz dünyadan ayrı yaşarken dünya epey değişmiş.
  • Ekrem Bey abes ile muktebes sözcüklerini uyaklı saymış. Eski Arap yazısında bunlar değişik harflerle sonuçlanan iki kelimedir. Naci tarafını tutanlarca bu, dinsizlik, tanrı tanımazlık düzeyinde çok tehlikeli bir tutumdu.
  • Okuduğumuz şeyleri anladığımız oranda okuma hevesimiz de artıyordu. Bu bir susuzluktu ki dindirilmesi istendikçe artıyordu.
  • Biz dünyadan ayrı yaşarken dünya epey değişmiş.
  • Fikret aile yaşamına son derece bağlıydı. Bütün yüreğini eşine ve çocuğuna vermişti. Bir gece bile evini bırakarak konukluğa gitmemiş ve içtenliğinin düzeyini ölçemeyenler için çocukluk sayılacak dereceye vardırmıştı. Bazen, yan yana gittiğimiz zaman, Fikret’in birdenbire gülümseyerek yer değiştirdiğini ve beni sağına aldığını görürdüm. Bakışlarımız karşılaşır, karşılıklı gülüşürdük. "Anladım, pardon" der takılırdım. Sol yanda kalp vardı ve o kalp bütünüyle eşinindi. Kalp tarafına kimsenin geçmemesi gerekirdi. Fikret bir kez bunu açıklamıştı. Doğallıkla herkesin yanında ve herkese söyleyemezdi... Fikret, aile yaşamında günah işlememiştir. Yanında böyle şeylerin sözü bile edilemezdi.
  • İkdam gazetesinin Abdulhamid'in tahta çıkış gününe rastlayan 31 Ağustos'ta yapılan şenliklerden söz ederken kullandığı 'Leyle-i Mes'ude' (mutlu gece) deyimi ayın harfinin düşmesiyle mesude biçiminde basılmıştı. Mesude sözcüğü ise siyah anlamını belirten bir kökten çıkardı. Buna dayanarak tamlamanın anlamı 'kara gece' olabilirdi. İşte bundan ötürü İkdam gazetesi kapatılmıştı. Böyle bir dizgi yanlışı yüzünden gazete kapanmasına bir örnek daha hatırlıyorum. Bu da iyi hatırımda kalmışsa Sabah gazetesinin başına gelmiştir. 'Şevketlü gazi Abdulhamid Han-ı Sani' (Büyüklük ve heybet sahibi gazi ikinci Abdulhamit Han) nitelemesindeki I harfi düşmüştü. Şu halde Arap harfleriyle okunduğunda kelimeyi 'Şu kötü gazi Abdulhamid Han' diye okumak olanağı vardı. Kıyamet koptu ve gazete kapandı. O zaman Latin harfleri olsaydı böyle bir okuma yanlışlığına ve anlam belirsizliğine yer kalmayacaktı.
  • Sizin taptığınız Tanrı, benim ayağımın altındadır, demiş. Suçu da buymuş ; ayağının altında da para varmış.
  • Şimdi tek gerçek var :Ölüm. Bütün o umutlar, didinmeler hep boşmuş
  • Genç olmak, yüksek bir okulu bitirmiş olmak, hükümete göre kuşkulanılmak için yeterli nedenlerdi.
  • Bu doğu sezgisi, İslam Uygarlığı, Arap bilimleri ülkeyi uyuşturmak, onu yanı başımızdaki Batının yaşam seline atılmaktan alıkoymak için zehirli bir madde gibi her yazıda, her nedenle çevreye yayılmak istenirdi.
  • “Aradan, bin türlü olaylarla dolu çok uzun, acı tatlı yıllar bir daha hiç gelmemek üzere geçip gittikten sonra geçmişi düşündükçe kalbimizde terk edilmiş bir mezarlık, umutsuzluk verici bir yalnızlık duygusu güç kazanır.”

Edebiyat Anıları İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Hüseyin Cahit’in çocukluğundan II. Meşrutiyet’in ilk yıllarına kadar anılarını içeren eserde dönemin sosyal, siyasi, edebi ve kültürel ortamına dair önemli veriler yer almaktadır. Yazarın eğitim hayatı ve gazeteciliğe başlaması, II. Abdülhamit döneminin amansız sansürü ve Servet-i Fünun Edebiyatı ile ilgili birinci elden bilgiler son derece dikkat çekicidir. Yazarın Tevfik Fikret, Mehmet Rauf ve Halit Ziya ile ilişkileri anıları daha çekici hâle getirmektedir. Sansürün vardığı boyut hayalleri aşan noktalara ulaşmıştır II. Abdülhamit döneminde. Tahtakurusu kelimesi “tahtın kurusun”; “halletmek” kelimesi tahttan indirmek ve “burun” kelimesi Abdülhamit’in burnuyla alay edildiği anlamında anlaşıldığından bu kelimeler sansüre tabidir ve yazarın şu cümlesi sansürün nasıl bir şey olduğunu göstermektedir: “Ama ben İzlanda Balıkçısı’nı çevirirken coğrafyayla ilgili burun sözü geldikçe ‘karaların denizlere doğru ilerlemiş bölümleri’ diye yazıyordum.” (s. 121) Eser; edebiyat ve hukuk açısından da önem arz etmektedir. Servet-i Fünun dergisini kapatılmasına, yazarın P. Lacombe’den tercüme ettiği “Edebiyat ve Hukuk” adlı yazı sebebiyet vermiştir. Yazı esere doğrudan alınmıştır. (s. 173-179) Saray “Fransızlar gibi krallarını idam edecek düzeye varmış bir ulusun düşüncelerini ülkeye sokarak halkın duygularını bozmak isteyen bu yazarların ders olarak biçimde cezalandırılmaları” (s. 172) talebinde bulunmuştur. Sorgu hâkiminin sadece ifade alıp devamını gerekli görmediği olayı yeterli görmeyen Yıldız Sarayı yazarların cezalandırılmaları için tekrar Adliye Nazı Abdurrahman Paşa nezdinde girişimde bulunmuşa da bu girişim akim kalmıştır. Yazar yargının bu olaydaki tavrını şu övücü ifadelerle dile getirmiştir: “Şu küçük olay Türk adliyesinin tarihine şeref veren örneklerden biridir. Baskıcı ve zorba bir Padişah’ın o kadar yıldırıcı bir buyruğu, namuslu Adliye Bakanının, yiğit ve dürüst bir sorgu yargıcının kişiliklerinde görünen ve kişileşen hak ve adalet karşısında parçalanıyor, geçersiz kalıyordu. … Abdülhamit dönemi için bu büyük bir erdemdir. Türk adliyesi, en karanlık günlerde bile böyle erdemli adamlar yetiştirdi.” (s. 180) Siyasi müdahalelerin olduğu davalarda adliyenin hakkaniyet ve adaletten ayrılmamasının önemi izahtan varestedir. Günümüz adliyesi siyasi davalarda maalesef Abdülhamit dönemini aratacak şekilde hakkaniyet ve adaletten uzaktır. Eserin dili sadeleştirilmiş olup anlaşılması son derece kolaydır. Şahsi olarak küçük lügatçeli orijinal metni tercih ederim. (İzzet Eroğlu)

Kitapta İstibdat dönemi baskıları, bunların gölgesinde dönemin yazar ve şairlerinin yaşadıkları anlatılmış. Yazarın anılarının yanı sıra çeşitli konulardaki (örnegin dil öğrenme üzerine tavsiyeler) düşünceleri de yer almakta. Akıcı bir kitap. Üslûbu da hoşuma gitmiştir. Anılardan mürekkep kitapları seviyorsanız tavsiye edebilirim. (Serpil)

Okulumun kütüphanesinde bu kitabın 1975 tarihli baskısını buldum. Hüseyin Cahit Yalçın ismine sadece -ve ne yazık ki- lisedeki Edebiyat derslerinden kalmış bir aşinalığım var. Bu hesapta Alıntılar (ve Okunacaklar) kısmım kabarık ve giderek daha da kabarıklaşacak; bu kitabı hafızamda da, sitedeki alıntılarda da bulmak zorlaşacak. O yüzden sadece, ileride ararken kolaylık olsun diye bu incelemeyi yazıyorum çünkü bir gün bu kitabı ve Hüseyin Cahit Yalçın'ın tüm kitaplarını mutlaka okumak istiyorum. "Doğumunun yüzüncü yılını bile geçtik Hüseyin Cahit'in. Edebiyat Anılarında dile getirdiği dönemin iyi anlaşılabilmesi için yazdıklarının okunması gerekir. Bu yolu, bugünün aydınlık Türkçesiyle sağlamak istedik. Siyasal Anıları'nın yayımı da yakındır. Gönül ister ki kemdini bütünüyle yazı çalışmalarına adadığı dönemin olgun söyleşi ve denemelerinden de seçkin bir derleme sunulabilsin. O zaman kendini süreklilikle öz eleştiriden geçiren ve yeni durumlar karşısında yeni bilinçler edinen bir kalem ustalığının gerçek toplamı elde edilmiş olabilir. Diliyelim." s.13 (bahar)

Edebiyat Anıları PDF indirme linki var mı?

Hüseyin Cahit Yalçın - Edebiyat Anıları kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Edebiyat Anıları PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Hüseyin Cahit Yalçın Kimdir?

İstanbullu bir aileye mensup olan Hüseyin Cahit 1875 yılında Balıkesir’de doğdu. Edebiyat hayatına hikâye, roman ve mensur şiir yazarak başlayan Hüseyin Cahit, daha sonra gazetecilik, eleştiri ve çeviri alanlarında eserler vermiştir. Edebiyat-ı Cedide’nin önemli isimlerinden biri olan sanatçı, Mektep ve Servet-i Fünun dergilerinde çalışmış; Meşrutiyetten sonra Tevfik Fikret ve Hüseyin Kazımla Tanin gazetesini çıkarmış ve siyasi hayata atılmıştır.

Edebi Kişiliği

Hüseyin Cahit’in edebî hayatı Servetifünun edebiyatından öncesinde, Ahmet Mithat Efendi’nin telif ve tercümelerini okuduğu dönemde başlar. Bu dönemde okuduğu hikâye ve romanlardan esinlenerek “Nadide” adlı ilk romanını da yayımlamıştır. Daha sonraları ilgi duyduğu ve edebî kişiliğinin oluşmasında önemli etkilere sahip olan Fransız edebiyatının da etkisiyle birçok nesir türünde eser verse de o Servetifünun Edebiyatı içinde eleştiri yazılarıyla tanınmıştır.

İlk önce Muallim Naci döneminden kalma eski edebiyat taraftarlarına verdiği cesur cevaplarla Servetifünun Edebiyatının bir nevi sözcüsü durumuna gelmiştir. Daha sonraları Edebiyat-ı Cedidecileri Dekadanlıkla suçlayan Ahmet Mithat Efendi’yle de çok sert tartışmalara girmiştir. Hüseyin Cahit’in tüm yazıları elbette münakaşalardan oluşmaz. Sanatçı, Avrupa edebiyatına ait bazı yazılar kaleme alarak da bu edebiyatı tanıtmayı amaçlar. Bu münakaşa ve edebî çalışmaları 1910 yılında yayımladığı “Kavgalarım” adlı eserinde toplar.

Hüseyin Cahit’in kullandığı dil, diğer Servetifünun sanatçılarına göre daha sade ve yapmacıksızdır. Bu durum sadece yazarın eleştiri yazılarında değil, hikâye ve romanlarında da böyledir. Hüseyin Cahit’in dilindeki bu sadeliğin en önemli nedeni edebî kişiliğinin oluştuğu dönemde yöneldiği Fransız edebiyatından dolayı Arapça ve Farsça kelimelere tam anlamıyla hâkim olamamasıdır. Sanatçı bu durumu: “Rauf’un ve benim bu sadeliğimiz, doğrusunu isterseniz cehaletimizden ileri geliyordu. Cenap’ın Arapçasını, Fikret’in kamusunu bize verseniz, bak neler yazardık. En cahili Rauf’la bendim. Bundan dolayı Türkçe yazdık.” sözleriyle açıklar.

Hüseyin Cahit Yalçın Kitapları - Eserleri

  • Talat Paşa
  • Tanıdıklarım
  • Hayal İçinde
  • Edebiyat Anıları
  • Kavgalarım
  • Siyasal Anılar
  • Seçme Hikayeler
  • Söz ve Çizgi Ustalarımız
  • Nadide
  • Estetik - Servet-i Fünun Yazıları I
  • En Güzel İtalyan Hikayeleri
  • İttihatçı Liderlerin Gizli Mektupları

Hüseyin Cahit Yalçın Alıntıları - Sözleri

  • “O, kültür sahasında kendisini arayan,her temiz hakikat membaından kana kana içmek için dolaşan bir seyyah idi.Fakat her zaman bağlı kaldığı bir hedeften gözlerini ayırdığı hiç yoktu: Türklük! Ziya’nın bütün büyüklüğü ve kuvveti bundadır.Onu kalbimizde ilelebet yaşatacak kaynak budur.” (Tanıdıklarım)
  • Galiba dünyada herşey bir rakkas hareketine tabi.Bir an birbirine yaklaşanlar, aradan bir zaman geçtikten sonra, hiç farkında olmadan birbirlerinden uzak kalıyorlar.Elverir ki bu uzaklıkları dolduracak samimi hatırlar yaşasınlar.⭐ (Tanıdıklarım)
  • Aşk bir hulyâdır gözüm,buna aldananlar da budaladır. (Hayal İçinde)
  • Hayat, elbette bir mecmua-i tesadüf değildir, olamaz. (Hayal İçinde)
  • Şimdi tek bir gerçek var: Ölüm. Bütün o umutlar, didinmeler hep boşmuş... (Edebiyat Anıları)
  • Biz dünyadan ayrı yaşarken dünya epey değişmiş. (Edebiyat Anıları)
  • Bu doğu sezgisi, İslam Uygarlığı, Arap bilimleri ülkeyi uyuşturmak, onu yanı başımızdaki Batının yaşam seline atılmaktan alıkoymak için zehirli bir madde gibi her yazıda, her nedenle çevreye yayılmak istenirdi. (Edebiyat Anıları)
  • İttihat ve Terakki Cemiyeti, benim gözümde, yurdu kurtarmış kutsal bir kuruluştu. Ona karşı kalbimde minnettarlıktan ve sevgiden başka bir duyguya yer olamazdı. Fakat yaradılışım gereği böyle cemiyetlere, heyetlere girmekten hoşlanmıyordum (Siyasal Anılar)
  • Düşünmemek, içinde yaşadıları o sun'i heva-yı müheyyic-i hayal-pervere bir ziya-yı hakikatin nüfuzuna vakit bırakmamak için sevişirlerdi, daima sevişirlerdi. (Seçme Hikayeler)
  • Ben İttihat ve Terakki’ye yüksek bir inançla sarılmıştım. İttihat ve Terakki benim için bir ülküydü. İttihat ve Terakki'ye düşman gördüklerime o kadar sertçe saldırmanın sırrı işte bu güven ve inançtı. Tanin binasında kapanmış gibi yaşayarak çatışmanın sıcaklığı içinde çevreyi göremediğim sürece bu ülkü, bütün gücüyle bana egemen oldu. Ama eşyanın gerçeğine daha yakından değinmek olanağı doğunca ve bu ilişki arttıkça aradığım şeyin bu olmadığını gördüm. İttihat ve Terakki’yi yeniden iktidara getirmek için sen ve bazı arkadaşların hayatlarınızı ortaya koyarak bir işe giriştiniz ve başardınız. Yarın yeni bir tehlike daha doğsa ben ortadan kaybolmak çaresini arayacağım. Tehlikeye karşı yürüyenler ise gene sizler olacaksınız. (Siyasal Anılar)
  • Bu ülkede düşünebilen; yurdunu seven, genç, yaşlı bütün Türklerin göz diktikleri amacın, bekledikleri kurtuluşun, iyiliğin tek bir adı vardı: Meşrutiyet! (Siyasal Anılar)
  • Tekabül eden bir nazar onlara meşguliyetlerini bıraktırırdı. Koşarak odalarına kapanırlardı. Orada her türlü kayd u nazardan masun, teşne ve münhemik, sevişirlerdi. (Seçme Hikayeler)
  • İttihat ve Terakki işte Türk'ün bu zor dakikalarında ruhundan kopan bir müdafaa-i nefs [kendisini savunma] hamlesi idi. (Talat Paşa)
  • Enver'in de, Cemal'in de büyük nüfuzları ve hükûmet icraatında büyük tesirleri oldu. Fakat İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin ve fırkasının mekanizmasında en ziyade Talât'ın nüfuzu hissedilmiş ve bu mekanizma sonuna kadar Talât'a sadık kalmıştır. (Talat Paşa)
  • Matmazel Matran'ın apartmanına ziyaretçiler gelmeye başlamışlardı. Bunlar hep Suriyeli'ydiler. (Siyasal Anılar)
  • Enver için o kadar titreyen Yakup Cemil, sonra harp içinde Enver’in hayatına suikast etmek cürmüyle mahkum oldu ve kurşuna dizildi.. Siyaset ne garip, ne mantıksız, insafsız ve iğrenç bir hayat! (Tanıdıklarım)
  • "Şiir de ulûm ve fünûn gibi tabiatın bir tefsirinden ibarettir. Fakat ulûm ve fünûnun bu yoldaki tefsiratı hiçbir vakit şiirinkilerin yerini tutamayacaktır. Çünkü ulûm ve fünûn insanda yalnız mahdut bir kuvvete tevcih-i hitap ettiği hâlde, şiir insanın bütün mevcudiyetine hâkimdir. İşte bunun için şiir mahvolamaz." (Estetik - Servet-i Fünun Yazıları I)
  • Yalnız fena olmamak kâfi gelir fikrinde değilim. Fenalığı ezmek için uğraşmak lüzumuna iman ediyorum. (Kavgalarım)
  • Hüseyin Cahit Yalçın üst seviyede briç oyuncusudur. Briçte kazandığı paraları ayrı bir yerde biriktirirdi. Bir gün poker oynar ve hepsini kaybeder. O günden sonra bana bir daha eline kağıt almadığını söylemişti. Ben, "büyükbaba nasıl kendini tutabildin?" dediğim zamansa "ben çocukluğumdan beri irademi kuvvetlendirmeye çalışırdım. Mesela tatlıyı çok sevmeme rağmen masaya tatlı geldiğinde, 'Cahit bugün tatlı yemeyeceksin' der ve yemezdim" cevabını vermişti. (Tanıdıklarım)
  • Demek oluyor ki âsâr-ı sanat bir mahsûl-i heyecan ve teessürdür. (Estetik - Servet-i Fünun Yazıları I)

Yorum Yaz