diorex

Edebiyata Dair - Umberto Eco Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Edebiyata Dair kimin eseri? Edebiyata Dair kitabının yazarı kimdir? Edebiyata Dair konusu ve anafikri nedir? Edebiyata Dair kitabı ne anlatıyor? Edebiyata Dair kitabının yazarı Umberto Eco kimdir? İşte Edebiyata Dair kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 12.03.2022 14:00
Edebiyata Dair - Umberto Eco Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Umberto Eco

Çevirmen: Betül Parlak

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789750733413

Sayfa Sayısı: 400

Edebiyata Dair Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kendime sıkça sorduğum bir soru var: Bugün bana birileri yarın kozmik bir felaketin evreni yok edeceğini söylese, yani bugün yazdığımı yarın okuyacak hiç kimse kalmazsa, yine de yazar mıyım?

İlk anda buna hayır yanıtı veriyorum. Kimse beni okuyamayacaksa neden yazayım ki? İkinci anda yanıtım evet oluyor ama sadece galaksilerin yaşadığı felakette birkaç yıldızın hayatta kalabileceğine ve yarın bir gün birilerinin benim göstergelerimin sırrını çözebileceğine yönelik umutsuz inancım yüzünden. O halde, Kıyamet'in eşiğindeyken bile yazmanın hâlâ bir anlamı var.

Umberto Eco'nun 1980'lerden başlayarak 2000'lerin başına kadar kaleme aldığı denemelerinin yer aldığı Edebiyata Dair, Dante, Nerval, Cervantes, Borges, Shakespeare, Joyce, Wilde gibi Batı edebiyatına yön vermiş pek çok yazarın metinleri üzerinden edebiyat sorunsalını irdeler: Neden yazarız? Edebiyatın toplumsal ve bireysel yaşamlarımızda üstlendiği işlevler nelerdir? Edebiyat ile tarihsel olayların gelişim süreçleri arasında ne tür etkileşimler bulunur? Kurmaca dünyaların doğası nedir? Uzam, sözcüklerle nasıl temsil edilir? Metinler kendi aralarında nasıl söyleşir...

Edebiyata Dair, Eco'nun salt kuramcı kimliğiyle değil, aynı zamanda kendi deneyimlerini "samimiyetle" paylaşan bir romancı olarak da rehberlik ettiği, edebiyat evreninde bir keşif yolculuğu…

Edebiyata Dair Alıntıları - Sözleri

  • Ne yani böylesi korkunç bir dünyanın bir de cehennemi mi var?
  • Aptal birini çok akıllı olarak tanımlamak ironidir ama sadece alıcı onun aptal olduğunu biliyorsa eğer. Bunu bilmiyorsa sadece yanlış bir bilgi edinmiş olur. Yani ironi, alıcı oyunun farkında değilse sadece ve sadece bir yalana dönüşür.
  • Maddi olmayan güçler de var, ağırlıklarıyla ölçülememelerine rağmen bir şekilde ağırlık taşıyan şeyler.
  • “ Dünya bize , belli yasalar nedeniyle örneğin yeryüzünde yerçekimiyle ilgili bir yasa varsa bu yasa nedeniyle, tek bir okuma sunan ‘kapalı’ bir kitap gibi görünür; buna kıyasla bir kitabın evreni bize açık bir dünya gibi görünür ”
  • “ Dünya söz konusu olduğunda, evrensel çekim yasaları Newton tarafından dile getirilmiş olanlardır deriz (...) Belki de bir gün bilim büyük kozmik yasaların farklı bir formülünü ifade edecek. Oysa kitapların dünyasında Anna Karenina kendini öldürdü gibi önermeler sonsuza kadar doğru kalacaktır ”
  • Nasıl ki, "Durdurun dünyayı inecek var," diyemiyorsak, aynı şey Kütüphane için de geçerlidir, oradan çıkılamaz.
  • Sadece kendimiz için yazdığımız tek bir şey vardır, o da alışveriş listesidir. Almanız gereken şeyi hatırlamanıza yarar ve alışveriş yaptıktan sonra listeyi ortadan kaldırabilirsiniz çünkü başka kimsenin işine yaramaz. Bunun dışında yazdığınız her şey, birilerine bir şey söylemek için yazılır.
  • “Yazdığı her şeyi birine bir şey söylemek için yazar, insan."
  • “Yazdığı her şeyi birine bir şey söylemek için yazar, insan."
  • Nasıl ki, “Durdurun dünyayı inecek var,” diyemiyorsak, aynı şey Kütüphane için de geçerlidir, oradan çıkılamaz.
  • Kusurlarımız olmasaydı baŞkalarınınkini fark etmekten böylesine keyif almazdık (La Rochefoucauld, Massime [Maksimler], 31)
  • Edebiyatın dünyası, bir okurun gerçeklik duygusuna sahip biri mi yoksa kendi halüsinasyonlarının ağında biri mi olduğunu test etmenin mümkün olduğu bir evrendir.
  • Hayat çok büyük acı ve mutluluk anlarının kötü bir zamanlamasından başka bir şey değildir.
  • Arkadaşlarımı güzellikleri, tanışlarımı sağlam karakterleri, düşmanlarımı da parlak zekaları için seçerim.

Edebiyata Dair İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Çok sayıda konuda yazı var içinde. 1980' lerden 2000' lere olan sürede yaptığı konuşmalar, sunduğu bildiriler, yazdığı yazılar. Bazıları teknik konular yazmakla ilgili. Dili de teknik. Bazı konular felsefi, farazi şeyler yazmış. Felsefi bir dille; anlamak, kavramak güç. Tarihi konulardan bahsetmiş bazı yazılarında, çok ilginç meseleler hakkında. Son bölümde (Nasıl yazıyorum?) romanlarını nasıl yazdığından bahsetmiş. Yazmaktan çok okuyor adam. Demek bu şekilde Umberto Eco oluyor. Bir romanını sekiz yılda yazmış. Tabiî büyük bir zamanı araştırmalarına ayırmış. Elbette okuyanlar bilir; okuması da bir o kadar uzun ve zorlu bir süreç oluyor. Okunmasa da olmuyor. Not: Can Yayınlarına yakışmayacak kadar çok yazım hatası var. Özellikle uzun ve karışık cümlelerde yüklem ve nesne çekim ekleri yanlışlarla dolu. (Levent Göven)

EDEBİYATA DAİR / UMBERTO ECO /çev. Betül Parlak /Can yayınları /400 sayfa / deneme-makale Post modern zamanlarda ki post modernliğin tam olarak ne olduğunu Umberto Eco dahi bilmiyorum, diyor ve belki de post modernizmin sınırlarının tam olarak çizilememesi de post modernizmin bir özelliğidir, yazmaya gönül verenlerin okumaya-anlamaya o kadar da gönül vermediklerini gözlemliyoruz. Yazma (bütün edebi türlerde) geleneğinin, geçmiş deneyimlerin, devasa birikimin farkında olmadan, o birikimi asgari düzeyde bilme ihtiyacı hissetmeden kalem oynatmak cahil cüretini de aşan bu çağa has farklı bir durum sanırım. Ne yazarsa yazsın, yazdığı her şeyde bir hikmet bulan ve çevreden beğeni bekleyen yeni bir yazar-şair türü var. Oysa mühendislik, mimarlık bilgisi, deneyimi olmadan nasıl bina kurulamazsa sanatsal üretim de en az bu denli bir bilgi ve birikime ihtiyaç duyar. Çağımızın en önemli eleştirmenlerinden ve düşünürlerinden biri olan Umberto Eco. çok yönlü çalışmaları ve edebiyata katkıları nedeniyle adı, çağın en önemli 100 entelektüeli arasında anılan biridir. Sadece sanatsal üretimleri değil, edebiyata, sanata dair düşünsel üretimleri de olan ve ne yazık ki kısa süre önce kaybettiğimiz sanat ve düşün adamı Umberto Eco’nun Edebiyata Dair adlı eseri, 1980’lerden başlayarak 2000’lerin başına kadar kaleme aldığı metinlerden oluşuyor. Yazar, Dante, Nerval, Cervantes, Borges, Melville, Shakespeare, Joyce, Wilde, Poe, Pavese, Calvino gibi Batı edebiyatına yön vermiş pek çok yazarı ele alırken Aristo’nun Poetika’sı gibi temel başvuru kaynaklarını da ele alıyor. Edebiyat dünyasının zaman zaman yanıtlamaya çalıştığı temel sorulardan yola çıkarak adeta tarihsel konaklama alanları seçerek başka bir yolculuğa çıkarıyor okuyucuları. Eco’nun bu eseri: EDEBİYATIN BAZI İŞLEVLERİNE DAİR, KOMÜNİST MANİFESTO’NUN BİÇEMİNE DAİR, WİLDE. PARADOKS VE AFORİZMA, SANATÇININ BİR BACHELOR OLARAK PORTRESİ, MANCHA VE BABİL ARASINDA, BORGES VE ETKİLENME ENDİŞESİ, SEMBOLE DAİR, STİLE DAİR, BİÇİMİN PİSLİKLERİ, METİNLERARASI İRONİ VE OKUMA DÜZEYLERİ, POETİKA VE BİZ, AMERİKA KARŞITI ÜÇ NESLİN AMERİKA MİTİ, YANLIŞIN GÜCÜ VE NASIL YAZIYORUM başlıklarından oluşan eleştirel denemelerinden oluşuyor. Eco: Neden yazarız? Edebiyat denen bu maddi olmayan varlık ne işe yarar? Edebiyatın toplumsal ve bireysel yaşamlarımızda üstlendiği işlevler nelerdir? Edebiyat ile tarihsel olayların gelişim süreçleri arasında ne tür etkileşimler bulunur? Kurmaca dünyaların doğası nedir? Uzam, sözcüklerle nasıl temsil edilir? Metinler kendi aralarında nasıl söyleşir? Gibi birçok önemli soruya yanıtlar aramış. Umberto Eco’nun kuramsal metinlerinde okuru yormayan bir tarzı var ve bu tarz Betül Parlak’ın nitelikli çevirisiyle de okuyanın işini bir hayli kolaylaştırmışa benziyor. Kuramsal kitapları tanıtmak zor olduğundan ancak okuma süresince tuttuğum bazı notları paylaşabilirim… *edebiyat, dili biçimlendirmeye katkıda bulunurken kimlik ve topluluk yaratır. *edebiyat kolektif miras olarak dile antrenman yaptırır. *yazarın söylediği şeylerde okuyucu için bir kesinlik oluşursa da söylemediği şeylerde okuyucuya yorum alanı bırakır. *dil dünyayı nasıl düzenlerse biz de öyle biliriz. *büyük eserlerin güzelliği, işlerin istediğimiz gibi gitmediğini göstermesidir. Ne yaparsak yapalım değiştirilemez yaslarla karşı karşıya olduğumuzu göstermesidir. *Eco, Komünist Manifesto’nun Biçimine Dair adlı yazıda Marx’ın Manifesto’sunu biçim ve yapısal açıdan değerlendirerek soluk kesecek iki slogan olarak değerlendirdiği; “Proleterlerin zincirlerinde başka kaybedecek şeyi yoktur” ve “Dünyanın tüm proleterleri birleşin.” şeklindeki bitişinin çarpıcılığını vurgular. Bununla da kalmayıp Manifesto’nun bir siyasi söylev başyapıtı olarak okullarda okutulması gerektiğini belirtir. *Eco’nun en ilgi çekici yazılarından biri de Oscar Wilde hakkındaki, Wilde. Paradoks ve Aforizma adlı yazıdır. Aforizmaların ve paradoksların bir dil kuramcısı olarak ele alındığı yazıda Wilde’ın özelinde genel olarak aforizmik anlatımın da eleştirisi yapılmaktadır. Ters yüz edilebilir ve edilemez olan aforizmaları karşılaştırır: “(…) bu estetik ve kışkırtıcı üslup arayışı Wilde’ı temize çıkarmaya yetmez, çünkü paradoksal kışkırtma ile aptalca yapmacıklığı birbirinden ayırt etmeyi becerememiştir.” *sanatçının Bir Bacholer Olarak Portresi adlı yazıda ise Joyce’un kusursuz bir dil peşinde koşarken nelerden etkilenmiş olabileceği Eco’nun araştırmacı zekâsının parıltılarıyla geçmişe ait en uzak kökenlere kadar ele alınır: “Joyce kendini asla Kule’nin önüne ya da ötesine yerleştirmeye çalışmamıştır, onun istediği şey kulenin içinde yaşamaktı.” *Mancha ve Babil Arasında başlığında Don Kişot, Borges, Babil kütüphane imgelerini karşılaştırır. *Bu eserde, Gülün Adı ile ilgili önemli bazı ayrıntılara da ulaşıyoruz. Örneğin: Gülün Adı’nın, Dimitri Merakovskij’in tarihselromanlarının etkisinde yazılmış olması… Romandaki kör kütüphaneciye Eco’nun Borges’ten etkilenmesinin sonucu olarak Jorgede Burges adının verilmesi… Ayrıca Borges’in ‘’Ölüm ve Pusula’’ adlı öyküsünün yapısından etkilenerek Gülün Adı’nın yapısının oluşturulması… Gülün Adı için önerilen ilk üç ismin Şunlar olması: Manastırdaki Suçlar, Papaz Evinde Cinayet ve İtalya Tarihi.. * Yanlış’ın Gücü başlığında ise Eco, insanlık tarihinin asıl yönlendiricisinin yanlış inançlar ve bu inanışların yarattığı güç olduğunu betimliyor. Dini düşüncelerin, mitlerin, yanlış bilimsel değerlendirmelerin nasıl olup da gerçeğin yerini bu kadar uzun süre ve güçlü bir şekilde işgal ettiğini sorguluyor. Eco, yanlışın gücünün, içinde barınmış oldukları öykülemede olduğuna inanıyor. İnsanların bu yanlışlara bu kadar kolay sapmasının asıl nedeni olarak yanlışların öykülendiğinde algıda hiç de inanılmaz ve gerçek dışı görünmemelerine bağlıyor. Belki de gerçeklerin de güçlü hikayeler eşliğinde sunulmaları gerekiyor…. *Nasıl Yazıyorum başlığına ise sekiz –on yaşlarında yazmaya başladığını kısa süre sonra ara verdiğini ve elli yaşına kadar bir daha yazmadığını söyleyerek başlıyor. Sonra da kişisel yazma serüveninde söz ediyor… Son: kuramsal, düşünsel kitapları okumayı sevenler için renkli, bol örnekli, karşılaştırmalı, akıcı bir kitap… İyi okumalar…. (Ahmet İlhan)

O ne bilgi ve kültür birikimi! Kitabın tanıtımında zaten 1980'lerden başlayarak 2000'lerin başına kadar kaleme aldığı denemelerden oluştuğu yazıyor.Ben denemelerin içeriğini not etmeye çalıştım diyeceğim.Tabii ki hepsinin değil. VALOIS'NIN YOĞUN SİSLERİ:Gerard de Nerval'e ait Sylvie&Rüya ve Yaşam:Ateşin Kızları kitabına adanmış bir bölüm.Kitap İthaki Yayınları tarafından bizde de basılmış.Hatta Hasan Ali Yücel Klasikleri arasında da yerini almış.Kitabı daha önce hiç okumadığım halde kitap hakkında fazlasıyla bilgi sahibi oldum.Eco'nun ayrıntılarla incelediği bu kitap M.Proust'un başucu kitaplarındanmış.Yahya Kemal öldüğünde ise başucunda açık halde bulunmuş.Biraz okuma fırsatı buldum.Yaşanıldığı ya da hatırlanıldığı tam belli olmayan olaylar aktarılıyor.Bu yüzden Eco yoğun sisler olarak betimliyor zaten.Zamanın yitikliği mevcut.Buna ithafen M.Proust'un da bu yitik zaman için(KAYIP ZAMANIN İZİNDE) zafer kazanmayı amaçlamış olabileceği söyleniyor. WILDE, PARADOKS VE AFORİZMA: Eco burada aforizma ve maksimin farklarından başlayarak bizdeki özdeyişi anlatmakla başlıyor.Bölüm içinde büyük çoğunluğu Oscar Wilde'e ait olan birçok aforizma ve paradoks var.Ancak yazarımız aslında hiç kendisinden hoşlanmamaktadır. SANATÇININ BİR BACHELOR OLARAK PORTRESİ: James Joyce'un "bachelor of art" unvanıyla ilgili anlatmaya başlıyor bölüm.Bachelor kelimesine değiniliyor.Bu bölümde adını daha önce hiç duymadığım ama Joyce üzerinde çok etkili olmuş "Kells Kitabı" ve İrlanda hakkında çeşitli bilgiler edindim. BORGES VE ETKİLENME ENDİŞESİ: Eco'nun a-b-x diye formülize ederek anlattığı yazarların birbirinden etkilenme üçgeni -en azından benim için- bölümü tek başına anlatabilecek yeterlilikte diye düşünüyorum.Yeni öğrendiğim ve anlamını çok sevdiğim bir kelime "zeitgeist" var bir de.Zamanın ruhu demekmiş.Geçenlerde Twitter'da Nevşin Mengü'nün kullandığını gördüm, tesadüf oldu:) Genel olarak Borges'ten etkilendiğini ama bazen sanıldığı gibi bütün kitaplarında ve yazılarında etkilenmediğini bunun zeitgeist kavramıyla ilgili olduğunu söylüyor.Bu bölümde en sevdiğim cümleler 161 ve 162. sayfalarda oldu.Kütüphane ve hiç okumadığımız o kütüphanedeki kitapların aslında dokunulurken bile bir şekilde okunuyor olması ile ilgili kurduğu cümleler muhteşem. SEMBOLE DAİR: Sembol kelimesi yazarın kendisi için dikkatli kullanılması gereken kelimelerdendir.Önce iki ayrı sembolden söz ediyor.P ve q diye adlandırdığımız mantıksal sembol ile anlaşılmaz güç sembollerin hakikatlerinin ve mantıklarının farklı olduğunu söylüyor.Goethe'den alıntı yaparak sık sık birbirlerinin yerlerine kullanılan sembol ve alegori kelimelerinin farklı kavramlar olduğu düşüncesinde.Ortaçağ dünyasının sembollerle arasının kötü olduğunu öğreniyoruz.Çünkü dini anlamda kullanılmış olması onu bu hale getiriyor.Laik bir evrede kullanılması ise Fransız sembolizmi ve "Çoklukta Birlik" manifestosu ile mümkün olur. BİÇİMİN PİSLİKLERİ: Her parçanın vazgeçilmezleri: yapı, takozlar ve kusurlar alıntı ile Pareyson'la başlar yazar.Biçimden bahsetmektedir.Ama özellikle üzerinde durduğu kısım takozlardır.Takozlar bütünün gidişatı için gerekli dayanak noktalarıdır ve her ne kadar estetik takıntılı birine kötü gözükse de olmazsa olmazdır metinde.Çünkü okuru soluklandırır. Bunlar başlıcaları özetleyebileceğim.Gersinde ne mi anlatılıyor?Şöyle sıralamalıyım: Metinlerarası ironi ve okuma düzeyleri, Amerika üzerine söylence, ebedi buz teorisi,yanlışın gücü, gül-haç manifestosu, çocukluk ve gençlik yıllarındaki yazma deneyimleri,yazma aşamalı mıdır yoksa ani bir kararla mı yazılır, sanatçı ve kısıtlamaları bunlardan gözüme en çok çarpanlar. Ayrıca Gülün Adı, Foucault Sarkacı ve Önceki Günün Adası kitaplarının yazma süreçlerinden de tadımlık bahsetmiş Çok uzun yazdım ama okuması çok daha zor ve uzundu.Değdi.İyi okumalar. (özge çpr)

Edebiyata Dair PDF indirme linki var mı?

Umberto Eco - Edebiyata Dair kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Edebiyata Dair PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Umberto Eco Kimdir?

Umberto Eco (d. 5 Ocak 1932, Alessandria), İtalyan bilim adamı, yazar, edebiyatçı, eleştirmen ve düşünür. Takma ismi Dedalus'tur.

Dünya kamuoyunun gündemine Gülün Adı ve Foucault Sarkacı gibi romanlarıyla giren İtalyan yazar, aynı zamanda Orta Çağ estetiği ve göstergebilim dalının ustalarındandır. Eco, 1971'den bu yana Bologna Üniversitesi'nde profesör olarak çalışmaktadır ve yapısalcılık sonrası göstergebilim gelişmelerine önemli katkılarıyla tanınmaktadır. Eco, yüksek lisans ve doktora çalışmalarını Thomasçılık akımı ve bu akımın estetik anlayışı üzerine yaptı. Tarihçi, filozof, Orta Çağ uzmanı, James Joyce üzerine derin araştırmalar yapmış bir yazar. Yazarın ilk romanı Gülün Adı 1980'de yayımlandı. 1962'de Torino Üniversitesi'nde doçent, 1969'da ise Floransa Üniversitesi'nde görsel iletişim dalında profesör oldu. 1971'de Bologna Üniversitesi'ne geçti ve 1975 yılında bu üniversitenin Gösteri ve İletişim Bilimleri Enstitüsü'nün başına getirildi.

Eco'nun çalışmaları 1960'ların ortasından itibaren avantgarde yapıtlara, kitle kültürüne yönelmiştir. Son dönemlerde ise, güncel olay ve olguları da ele alan çalışmalar yapmaktadır. Bu çalışmalar arasında edebiyat eleştirileri, tarih ve iletişim yazıları önemli bir yer tutmaktadır. Eco özellikle tarih bilgisiyle süslediği eserlerinde tam bir ustalık gösterir. Özellikle Baudolino adlı eserinde Bizans ve IV. Haçlı Seferi hakkındaki anlatılar sürükleyicidir.

Roland Barthes'tan sonra, "ayrıntıların anlamı" ya da "ayrıntıların sosyolojisi" adı verilen bir anlayışın önemli köşe taşlarından birisi olan Umberto Eco'nun pek çok eseri Türkiye'de yayınlandı.

Kasım 2005 ve Haziran 2008 tarihlerinde ABD'den Foreign Policy ve İngiltere'den Prospect dergilerinin internet üzerinden okuyucu anketleri ile oluşturduğu Dünyanın ilk 100 entellektüeli listelerinde, 2005 yılında 2., 2008 yılında 14. sırada yer almıştır.

Umberto Eco Kitapları - Eserleri

  • Gülün Adı
  • Foucault Sarkacı
  • Sıfır Sayı
  • Prag Mezarlığı
  • Baudolino
  • Beş Ahlak Yazısı
  • Tez Nasıl Yazılır?
  • Yanlış Okumalar
  • Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın
  • Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti
  • Önceki Günün Adası
  • Yorum ve Aşırı Yorum
  • Somon Balığıyla Yolculuk
  • Ortaçağ'ı Düşlemek
  • Cecü'nün Yer Cüceleri
  • Kraliçe Loana'nın Gizemli Alevi
  • Günlük Yaşamdan Sanata
  • Düşman Yaratmak
  • Genç Bir Romancının İtirafları
  • Ortaçağ Estetiğinde Sanat ve Güzellik
  • Çirkinliğin Tarihi
  • Ortaçağ 1
  • Güzelliğin Tarihi
  • Felsefe Tarihi-1
  • Budalalıktan Deliliğe
  • Antik Yunan
  • Açık Yapıt
  • Edebiyata Dair
  • Ortaçağ 2
  • Antik Yakındoğu
  • Efsanevi Yerlerin Tarihi
  • Avrupa Kültüründe Kusursuz Dil Arayışı
  • Popüler Roman Kahramanları
  • Ortaçağ 4
  • İnanç ya da İnançsızlık
  • Devlerin Omuzlarında Milano Dersleri
  • Yengeç Adımlarıyla Sıcak Savaşlar ve Medyatik Popülizm
  • Nişanlılar
  • Ortaçağ 3
  • Mimarlık Göstergebilimi
  • Esperanto ve Çokdilli Bir Gelecek
  • 16. Yüzyıl Rönesans Çağı
  • Antik Roma
  • Ertelenmiş Kıyamet
  • Alımlama Göstergebilimi
  • Felsefe Tarihi 3
  • Bitkisel Hafıza ve Bibliyofili Üzerine Diğer Yazılar
  • Esselər
  • Experiences in Translation
  • Turning Back the Clock
  • Zamanların Sonu Üstüne Söyleşiler

Umberto Eco Alıntıları - Sözleri

  • Kendisi gibi zorbalara yardım ediyor, her türlü suçu işliyordu ve bütün bu kötülükleri de kendi zevki için yapıyordu. Size hangi kötülükleri, ne şekilde ve kaç kez yaptığını tam olarak söylemem olanaksız, ama onun nasıl biri olduğunu bugünkü koşullarda soyleyecek olursak, yasadışı örgütlerle uyuşturucu ticareti yapan ve gizli baskınlar düzenleyerek soygunlara karışanı biri olduğunu varsayabiliriz. Ve ayrıca, hakimleri ve devlet çalışanlarını satın aldığından (ki o zamanlar yolsuzluklar almış başını gidiyordu) hiç kimse onu hapse atmayı başaramıyordu. Onu tanımanız için yeterince açıklayıcı oldu mu? (Nişanlılar)
  • “Nesnenin güzelliğini belirleyen şey, bilen öznedir.” (Ortaçağ Estetiğinde Sanat ve Güzellik)
  • "İlk romanımı yazdığım sırada birkaç şey öğrendim. İlki şu: "İlham", sanatsal açıdan saygın görünebilmek için hilebaz yazarların başvurduğu kötü bir kelimedir.Eski bir söz vardır,dehanın yüzde onu ilham,yüzde doksanı terdir,der.Fransız şair Lamartine'in en iyi şiirlerinden birini nasıl yazdığından sıkça söz ettiği söylenir: Bir gece ormanda gezinirken şiirin ani bir ilhamla, aklına eksiksiz geldiğini öne sürermiş.Ölümünden sonra çalışma odasında o şiirin pek çok versiyonunu bulmuşlar,yıllar boyu yazıp yazıp düzeltmiş şiirini. (Genç Bir Romancının İtirafları)
  • Hakiki bir şeylerin varlığına olan inanç, insanoğlunun hayatta kalması açısından elzemdir. Eğer birileri bizimle konuşurken doğru veya yanlış konuştuklarından emin olmasak, ortak hayat mümkün olmazdı. Bir kutunun üzerinde "Aspirin" yazıyorsa, striknin içermeyeceğinden de emin olamazdık. (Düşman Yaratmak)
  • Bir yapıt, yapıt olarak kaldığı sürece açık bir yapıttır, bunun ötesinde açıklık yalnızca gürültü olur. (Açık Yapıt)
  • Sıradan insan, öğrenmeyi reddeder fakat oğlunu okutmaya kararlıdır. (Yanlış Okumalar)

  • Ancak modern dünyanın kastettiği anlamda Avrupa’dan söz edebilmek için, Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasını ve Romalı barbar krallıkların doğuşunu beklemek gerekecektir. (Avrupa Kültüründe Kusursuz Dil Arayışı)
  • Kitle insanının başlıca özelliği bilme aşkıdır,bilgiye düşkünlüğüdür. (Yanlış Okumalar)
  • Derin bir üzüntü yaşadığınız bir sırada, bir komedi filmi gördüyseniz, kişinin böyle bir durumda eğlenmesinin çok güç olduğunu bilirsiniz; bununla da kalmaz, aynı filmi yıllar sonra yeniden görüp, gene gülmeyebilirsiniz, çünkü her görüntü size ilk deneyiminizdeki üzüntüyü anımsatacaktır. (Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti)
  • Aristoteles'e göre hem bireyin hem de şehrin en üstün iyiliği mutluluktur (eudaimonia), mutluluk da insanın kendine özgü yetenekleri mümkün olabilecek en iyi şekilde icra etmesi, yani erdem (aretē) veya mükemmelliktir. İnsan sadece zihne (dianoia) değil, en iyi şekilde uygulanmaya alışılınca karakteri (ēthos) oluşturan yeteneklere de sahip olduğundan, erdemleri zihinsel (zihnin mükemmelliği) ve ahlakidir (karakterin mükemmelliği). (Felsefe Tarihi-1)
  • Bu profesyonel çevre kısa süre içinde yeni bir klasisizm akımını teşvik eden elit kültüre dönüşür. XIII ile XIV. yüzyıllar arasında İtalya'nın tama­mında rastlanan bu türden sayısız örnek arasında Friedrich döneminde Sicilya'da Pier delle Vigne (1190-1249), Napoli'de Paolo da Perugia (?-1348), Roma'da Landolfo (1250-1331) ve Giovanni Colonna (1298-1343), Toscana'da da Geri d'Arezzo (1270-1339) yer alır. Ancak klasik yazarla­rın yeniden rağbet gördüğünün en önemli göstergeleri, özellikle Alp Dağ­ larının kuzeyindeki kültürle doğrudan temasla, saygın üniversiteler(Bo­logna ve Padova) ve zengin kitap koleksiyonlarının (Verona Din Meclis Kütüphanesi ile Pomposa Manastır Kütüphanesi) katkısıyla giderek can­lanan Lombardiya-Veneto bölgelerindeki şehir devletlerinde görülür. Ö­zellikle Padova, hakim Lovato Lovati (1241 -1309) ile çevresinin antikçağ ve filoloji alanlarında yürüttüğü araştırmaları temel alan ve hümanizm belirtileri göstermeye başlayan bir estetiğin yayıldığı bir merkez haline gelir. Kısaca antikçağ tutkusu olarak tanımlanabilecek rotayı Lovato belirler; bu sürece unutulmuş metinlerin yeniden keşfe­ dilip uyarlanması da (Catullus, Lucretius, Martialis, Properti­us, Tibullus, Valerius Flaccus'un eserleri, Livius'un IV. kitabı, Horatius'un Carmina'si [Şiirler), Ovidius'un Ibis'i, Seneca'nın trajedileri, Statius'un Silvae eseri), Titus Livius'un kitabesinin ve Padova'nın efsane­vi kurucusu Antenor'un mezarının günışığına çıkarılıp gerçekliğinin ka­ nıtlanması da dahildir. Böylece klasik yazarların taklidi yoluyla, Latin şiirinin yerel dillerdeki şiire üstünlük sağlaması amaçlanır. (Ortaçağ 3)
  • ... fiziksel anlamda anı, bir kayıttır, düzeni korunan, deyim yerindeyse dondurulmuş bir organizasyondur. (Açık Yapıt)
  • ''...herkesin ödün vermeksizin bize asla bakmamaya ve yokmuşuz gibi davranmaya karar verdikleri bir cemaatte yaşasak ya ölür ya da çıldırırdık.'' (Beş Ahlak Yazısı)

  • Vanitas vanitatum .. dixit Eccelesiastes . Vanitas vanitatum et omnia vanitas (Yengeç Adımlarıyla Sıcak Savaşlar ve Medyatik Popülizm)
  • Hayvanlar kurtarılmaya değsin diye onları insansılaştırıyor, oyuncaklaştırıyoruz. Kural olarak yabanıl ve etobur olsalar bile, hayatta kalmaları gerektiğini kimse söylemiyor. Hayır, onları sarılabilinir, gülünç, iyi huylu, uysal, bilge ve terbiyeli yaparak saygınlık kazandırıyoruz. (Somon Balığıyla Yolculuk)
  • Sık sık, kitaplarımın olduğu bir odaya girer ve onlara sadece bakarım, tekine bile dokunmadan. Ne olduğunu ifade edemeyeceğim bir şey geçer bana. Hem kafa karıştırıcı hem de iç rahatlatıcı bir durumdur. (Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın)
  • Günün birinde herkes bir gezegenden ötekine yolculuk yapabilsin diye yıldızları fethetmek istiyorlarmış; çünkü Dünya artık çok sıkışık bir yer haline gelmiş ve kalabalık gitgide artıyormuş. (Cecü'nün Yer Cüceleri)
  • "Savaş patlamak üzereydi ,bu durumda pencereyi karartıp radyoya yapışmak mı gerekiyordu ??? ... "Radyonun sesini kıs lütfen yüreğimin atışını duymak istersen " (Kraliçe Loana'nın Gizemli Alevi)
  • çünkü her gerçek her kulağa göre değildir (Gülün Adı)
  • Gerçekten de, unutmanın iyi olacağı bir şeyin üstünde gereğinden çok düşünüp durmaktansa, elinden gelirse unutmak en iyisi. (Gülün Adı)

Yorum Yaz