Edebiyatımızın Güleryüzü - Mehmet Nuri Yardım Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Edebiyatımızın Güleryüzü kimin eseri? Edebiyatımızın Güleryüzü kitabının yazarı kimdir? Edebiyatımızın Güleryüzü konusu ve anafikri nedir? Edebiyatımızın Güleryüzü kitabı ne anlatıyor? Edebiyatımızın Güleryüzü PDF indirme linki var mı? Edebiyatımızın Güleryüzü kitabının yazarı Mehmet Nuri Yardım kimdir? İşte Edebiyatımızın Güleryüzü kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Mehmet Nuri Yardım
Yayın Evi: Selis
İSBN: 9799758724443
Sayfa Sayısı: 544
Edebiyatımızın Güleryüzü Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Mehmet Nuri Yardım´ın Edebiyatımızın Güleryüzü kitabı size şakalaşmadaki zarafet çizgisini gösteriyor. Küfrün ancak konuşmasını, yazmasını bilmeyenlerin aczi olduğunu ispatlıyor. Edebiyatın insanı nasıl eğittiğini, dilini, kalemini nasıl düzelttiğini gösteriyor.
Doğan Hızlan
Binlerce nükteyi birarya getiren bu ilgi çekici kitap, edebiyat tarihimizin az bilinen renkli bir cephesine ışık tutmaktadır. Nüktenin kabacasından en zekicesine kadar her çeşidinden örneklerin yer aldığı kitabın sayfaları arasında gezinirken bazen kahkahalar atıyorsunuz, bazen yüzünüz acılı bir tebessümle geriliyor.
Beşir Ayvazoğlu
"Edebiyatımızın Güleryüzü" bir zeka ve nükte hazinesi... Ne kadar nezih ve can alıcı bir hiciv ve mizah derlemesi. Candan kutlarım.
Prof. Dr. Talat Sait Hamlan
Edebiyat dünyasının kronolojisi içerisinde mevlana'dan günümüze bir nükte seli... Taşı gediğine koymak denir ya hani; kazanan nükteler ve şakalar. Edebiyat dünyamızın güler yüzünü öğrenmek isteyenlere...
İskender Pala
Tebessüm uzmanı Mehmet Nuri Yardım, çok sayıda biyografi, otobiyografi ve anıyı tanıyarak Mevlana'dan Çetin Altan'a Evliya Çelebi'den Nazım Hikmet'e edebiyatla ilgilenen ünlülerin nüktelerini şakalarını derlemiş: "Edebiyatımızın Güleryüzü"
Emre Aköz
Edebiyatımızın Güleryüzü Alıntıları - Sözleri
- "Birkaç evlilik yapan Cemal Süreya, sonunda hayatını Birsen Hanım'la birleştirir. Tanıdıklarından biri takılır: "Bu kaçıncı?" Cemal Süreya, "Yok artık, bu son! Birsen Hanım'a 'Bayan Nihayet' diyorum!" cevabını verir. Tanıdığı tekrar, "Ya bir daha olursa?" diye ısrar edince şair, tebessüm ederek sorunun üstesinden şöyle gelir: "Ona da 'Bayan En Nihayet' deriz canım!"
- Halk şiirinin taşlama ustası şair Seyrani, kör bir arkadaşına rastlar. Hoş beşten sonra arkadaşının hâlini soran Seyrani, şu cevabı alır: “Ne bileyim, bende dünyayı görecek göz kalmadı.” Arkadaşının gözlerini kaybettiğini gören Seyrani dostunu şu sözlerle teselli eder: “Üzülme, dünyada da bakılacak yüz kalmadı artık.”
- İsmail Müştak 1927 yılında Ahmet Rasim'e Ankara'da Anafartalar Caddesi'nde rastlar. Heyecanla "Aman efendim... Siz buradasınız da, bize niçin haber vermiyorsunuz? Nasılsınız, bir emriniz mi var Ankara'da?" diye sorar. Basın dünyasındaki bozulma üzerine eskisi gibi gazetelerden ekmek yiyemeyen Ahmet Rasim, ahir ömründe bir ümit kapısı açılır diye başkente gelmiştir. Acı acı güler: "Fırınlarda ekmeklerin dört köşe değil, yuvarlak yapılması yüzünden buraya kadar geldim işte..." İsmail Müştak, bu sözlerden bir anlam çıkaramayınca ünlü yazar devam eder: "Bir okka ekmek alayım dedim... Elimden düşüp yuvarlanmaya başladı. Bu tekerleğin peşinden Ankara'ya kadar koştum... Şaşkın şaşkın onu arıyorum şimdi." Akşam Çankaya'da İsmail Müştak'tan bu hâdiseyi dinleyen Atatürk, o akşam bütün otelleri arattırır ve Ahmet Rasim'i buldurur yanında oturtarak ikrama boğar. Atatürk bir ara Ahmet Rasim'e, "Açık bulunan İstanbul milletvekilliğini lütfen kabul eder misiniz?" diye sorunca Şehir Mektupları'nın yazarı ayağa kalkar, saygıyla cevap verir: "Ekmek, hakikaten Arslan'ın ağzında imiş..."
- Cezmi romanının yazarı Namık Kemal'e, Sizin en samimi dostunuz ve en şiddetli düşmanınız kimdir ? diye sorarlar. Vatan şairi şöyle cevap verir: -İnsanın en samimi dostu ve en şiddetli düşmanı yine kendisidir.
- İntibah yazarı Namık Kemal bir adam hakkında dedikodu duyunca hemen adımı bulup kendisi ile konuşurdu. Sebebini soranlara ise şu cevabı verirdi: -Fazileti olmayan adamı hiç kimse çekiştirmez, kötülenen adamlar görüşmeye şâyândır.
- Osmanlı Devleti'nin yükseliş dönemi sanatkarı "Sultanu'ş Şuara" lakaplı Bâkî' ye kaç çeşit dost olduğunu sorarlar. Şair bunun cevabını söyle verir: "Üç çeşit dost vardır: Bir dost vardır ki gıda gibidir sen ona her gün ararsın, biri de vardır ki ilaç gibidir gerektiğinde ararsın,ama öyle dostlar da vardır ki hastalık gibidir, o seni arar bulur.
- Devrin meşhur şairleri Fuzûlî ve Rûhî, Bağdat sokaklarında dolaşırken karşılarına uyuz bir köpek çıkar. Rûhî köpeği göstererek dostuyla şakalaşmak ister: -Ne kadar fuzûlî! Leylâ ile Mecnun şairi hemen karşılık verir: -Bas kuyruğuna çıksın rûhî!
Edebiyatımızın Güleryüzü İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Şimdiye kadar okumuş olduğum nükte kitaplarının en kapsamlısı olarak gördüğüm bu eserde, geçmişten günümüze çoğu şair ve yazarların nüktelerinin bulunduğu keyif alarak okuyabileceğiniz bir kitap.Kitapta eskilerin tabiriyle taşı gediğine oturtma sanatının inceleliklerinin farkına varacaksanız.Gününümüzün yorucu ve stresli hayatına karşı 5 dakikanızı ayırarak bir nükte okuduğunuzda yüzünüzde tebessüm belirecek ve asıl zerafet bu diyeceksiniz.Herkesin kitaplığında bulunması gereken bir kitap olması gerektiğini düşünüyorum. (Kuğunun Son Şarkısı)
Güzel, keyifli bir kitap.. Özellikle meslektaşlarımın derslerde çok işine yaracak cinsten bir yapıt olmuş. Öğrencilerin derse olan dikkatlerini bu tarz kıssalarla çekmek mümkün oluyor. Üslubu oldukça güzel, dili akıcı. Zaten bölümler halinde yazılmış olduğu için çabuk ilerliyor. Keyifli okumalar... (Ayşegül Şapkalı Â)
Edebiyatımızın Güleryüzü PDF indirme linki var mı?
Mehmet Nuri Yardım - Edebiyatımızın Güleryüzü kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Edebiyatımızın Güleryüzü PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Mehmet Nuri Yardım Kimdir?
ilk ve orta öğrenimini Siirt'te tamamladıktan sonra 1985 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu.
İlkokul döneminden itibaren edebiyatla ilgiliydi. 13 yaşında ve halen ortaokul üçüncü sınıf öğrencisi iken ilk şiiri Yeni Asya gazetesinde yayımlanmış, 1976’da, 16 yaşında iken Elif Edebiyat Bülteni’nin hikâye yarışmasında dereceye girmiştir. Hayatının ilerleyen dönemlerinde de edebiyat alanında çeşitli ödüller almıştır.
1979'da gazeteciliğe başladı. Yeni Asya, Doğuş, Tercüman, Türkiye, Hürriyet, Zaman, Bizim Gazete, Haber Fatih, Orta Doğu ve Yeniçağ gazetelerinde çalıştı.Türkiye Çocuk dergisinde haber müdürlüğü görevini (1994) yaptı. 2001'de basın hayatından emekli olmasının ardından Kubbealtı Akademisi Kültür Sanat Vakfıtarafından çıkarılan Kubbealtı Akademi Mecmuası’nın yazı işleri müdürlüğü görevine başladı. halen bu görevine devam etmektedir. Ayrıca Yeniçağ Gazetesi'nde düzenli olarak köşe yazıları yazmaktadır.
10 Ağustos 2006'da bazı arkadaşıyla beraber kurduğu kültür sanat sitesi sanatalemi.net isimli internet sitesi 2007’de Türkiye Yazarlar Birliği tarafından “Elektronik Yayıncılık” dalında Türkiye’nin “en başarılı sitesi” seçilmiştir.
Mehmet Nuri Yardım Kitapları - Eserleri
- Edebiyatımızın Güleryüzü
- Sefertası
- Yazar Olacak Çocuklar
- Edebiyatımızda Hüzün
- Sait Faik Abasıyanık
- Safiye Erol
- Edebiyatçılarımızın Çocukluk Hatıraları
- Tarihimizin Güler Yüzü
- Mizahın İzahı
- Romancılar Konuşuyor
- Ziya Osman Saba Sevgisi
- Ömer Seyfettin
- Halim Selim Efendi
- Kediname
- Unutulmayan Edebiyatçılarımız
- Peygamberlerin Hayatı
- Dersimiz Edebiyat
- Türk Şiirinden Portreler
- Aşina Çehreler
- Babıali’de Hayat
- Kalem Efendileri
- Şair Olacak Çocuklar
- İstiklal Marşı’nın Bülbülü: Mehmed Âkif Ersoy
- İstiklalden İstikbale
- Kayıp İstasyon
- Refik Halit Karay
Mehmet Nuri Yardım Alıntıları - Sözleri
- Ölmek kaderde var bize ürküntü vermiyor Lakin kitaptan ayrılışın ızdırabı zor (Mizahın İzahı)
- “İçim ona nehirlerin denize aktığı gibi akıyordu.” -Sait Faik Abasıyanık (Sait Faik Abasıyanık)
- Göğsüm eski bir mezar, kalbim taze bir ölü, Bu genç ölü yıllardır bu çukurda gömülü! Yatıyor boynu bükük, yatıyor benzi uçuk. Elli asır yaşadı elli yılda bu çocuk! Dünya bahçelerinin tattı her yemişinden, Geçti memnu meyvalar birer birer dişinden! Yaşadı her seneyi bir güne sığdırarak, Öldü... Şakaklarında görmeden bir tane ak! Bu ölü, sağlığında tanınmamış biridir, O kadar genç öldü ki, sanırsınız diridir! O kadar genç öldü ki... Ölmedi ki o kadar, Nerdeyse bir rüyadan uyanacak hali var! Uyanacak, yüzüne sıcak bir nefes deyse, Sönmüş gözbebekleri ağlayacak nerdeyse!.. Yusuf Ziya ORTAÇ (Edebiyatımızda Hüzün)
- Gökte zamansızlık hangi noktada? Elindeyse yıldız yıldız hecele! Hüküm yazılıyken kara tahtada İnsan yine çare arar ecele. Gençlik.. Gelip geçti.. Bir günlük süstü; Nefsim doymamaktan dünyaya küstü. Eser darmadağın, emek yüzüstü, Toplayın eşyamı, işim acele! Necip Fazıl KISAKÜREK (Edebiyatımızda Hüzün)
- Ağlamanın elbet gülmesi vardır. (Tarihimizin Güler Yüzü)
- Hepiniz öleceksiniz! Tanrı katına çıkacaksınız utanmadan! Ruhlarınız koyup kaçacak sizi, Topraklara gömüleceksiniz! Kurtlar, böcekler, solucanlar Sevinçle saldıracak üstünüze, Elleriniz bomboş kalacak, Kimse bakmayacak resminize. Sevilmiş kadınların hayali Dumanlar gibi dağılacak; Faydalı, şöhretli, merhametli Semtinize uğramayacak. Cahit KÜLEBİ (Edebiyatımızda Hüzün)
- İsmail Müştak 1927 yılında Ahmet Rasim'e Ankara'da Anafartalar Caddesi'nde rastlar. Heyecanla "Aman efendim... Siz buradasınız da, bize niçin haber vermiyorsunuz? Nasılsınız, bir emriniz mi var Ankara'da?" diye sorar. Basın dünyasındaki bozulma üzerine eskisi gibi gazetelerden ekmek yiyemeyen Ahmet Rasim, ahir ömründe bir ümit kapısı açılır diye başkente gelmiştir. Acı acı güler: "Fırınlarda ekmeklerin dört köşe değil, yuvarlak yapılması yüzünden buraya kadar geldim işte..." İsmail Müştak, bu sözlerden bir anlam çıkaramayınca ünlü yazar devam eder: "Bir okka ekmek alayım dedim... Elimden düşüp yuvarlanmaya başladı. Bu tekerleğin peşinden Ankara'ya kadar koştum... Şaşkın şaşkın onu arıyorum şimdi." Akşam Çankaya'da İsmail Müştak'tan bu hâdiseyi dinleyen Atatürk, o akşam bütün otelleri arattırır ve Ahmet Rasim'i buldurur yanında oturtarak ikrama boğar. Atatürk bir ara Ahmet Rasim'e, "Açık bulunan İstanbul milletvekilliğini lütfen kabul eder misiniz?" diye sorunca Şehir Mektupları'nın yazarı ayağa kalkar, saygıyla cevap verir: "Ekmek, hakikaten Arslan'ın ağzında imiş..." (Edebiyatımızın Güleryüzü)
- Ölüm insanlar içindir, Bir gün nasıl olsa öleceğim. Ben Merkez Efendi'yi isterdim ama, Kimbilir nereye gömüleceğim... Ölüm insanlar içindir Kimbilir nasıl yazmış Rabbim yazımı Bir sabah mı bir akşam vakti mi olacak, Acaba kim kapayacak gözümü? Ölüm insanlar içindir, Uzak, yakın ergeç, olacak, Bari bir mayıs sabahı olsa Tanrım; Erikler çiçekteyken kucak kucak... Ne kadar çırpınsak boşuna, Bu arpa boyu yolun sonuna ereceğiz. Bir ömür boyu istirap çektik Ebediyet boyu çürüyeceğiz... Ne kadar çırpınsak boşuna, En uzun ömrü sevdalılar sürmüş, Yine de bir gün bakacaksın ki elâ gözlüm, Ecel üfürmüş dostlar götürmüş. Ölüm insanlar içindir , Ne kadar çırpınsak boşuna. Ama sen diyorsun ki, elâ gözlüm; - Allah gecinden versin, Nasıl giderse hoşuna... Turgut UYAR (Edebiyatımızda Hüzün)
- Yatağım, yorganım, gözyaşım yanmıştır. Havuzlar yanmış. Anılar, anılar yanmıştır. Beni bugüne getiren kitaplar yanmıştır. (Edebiyatçılarımızın Çocukluk Hatıraları)
- " Nice az topluluklar vardır ki,birçok kalabalık orduları Allah'ın izniyle yenmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir. " (Peygamberlerin Hayatı)
- "Tek ihtiyacım olan şey; bir deniz kıyısında sabaha kadar oturup, olanı biteni gözden geçirdikten sonra kafasında her şeyi aşmış bir insan olarak kalkıp gitmek..." (Sait Faik Abasıyanık)
- Nefes aldığın şehir ne kadar şanslı... Kim bilir, sesini gökyüzü sanan kuşlar bile vardır. (Sait Faik Abasıyanık)
- Dilini umursamayan, özellikle yabancı bir ortamda, dilini yitiren bir insan, dilden fazla bir şey yitirir. (Romancılar Konuşuyor)
- Payıma düşen toprak parçası Senin de payına düşer Ayrılık gayrılık yok Ölüm nefesinde nasıl olsa Amma henüz vakit erken Daha gün Karşı apartmanın balkonunda Dur bakalım hele Ben salata satayım Şair Leyla Sokağı'nda Sen gene koş Bez fabrikasındaki Tezgâhının başına Ölüm içimde Ölüm dışımda Ölüm talihsiz aşımda Ölüm kuru başımda Teselli benim gözyaşımda Rüştü ONUR (Edebiyatımızda Hüzün)
- İntibah yazarı Namık Kemal bir adam hakkında dedikodu duyunca hemen adımı bulup kendisi ile konuşurdu. Sebebini soranlara ise şu cevabı verirdi: -Fazileti olmayan adamı hiç kimse çekiştirmez, kötülenen adamlar görüşmeye şâyândır. (Edebiyatımızın Güleryüzü)
- Neyzen Tevfik dünyasını değişti Tel sustu dil sustu neyler nicoldu? Ebedî yurduna gitti kavuştu Ağlasın kemanlar yaylar nicoldu? İnsanlar fânidir eserler bâkî Neyzen'e de değdi feleğin oku. Döküldü bâdeler kahretti sakî Gönüller coşturan neyler nicoldu? Ne şöhrete tapmış ne mala tapmış, Ne doğruyu koyup eğriye sapmış, Ne bir gecekondu ne saray yapmış, Dünya benim diyen beyler nicoldu? Aşık Veysel (Edebiyatımızda Hüzün)
- Halk şiirinin taşlama ustası şair Seyrani, kör bir arkadaşına rastlar. Hoş beşten sonra arkadaşının hâlini soran Seyrani, şu cevabı alır: “Ne bileyim, bende dünyayı görecek göz kalmadı.” Arkadaşının gözlerini kaybettiğini gören Seyrani dostunu şu sözlerle teselli eder: “Üzülme, dünyada da bakılacak yüz kalmadı artık.” (Edebiyatımızın Güleryüzü)
- Ne kadarcık bağın kaldı senin artık hayatla? Hangi göğe uçacaksın şu kırılmış kanatla? Bilirsin ki hep çakıldır idealin yokuşu Ömrün sade bir yıkıntı, sen de onun baykuşu Etrafinda insanlar var, fakat için tekmil kar Gel susmayı öğren artık, kuru sözden ne çıkar?? Ahmet Fazıl AYKAÇ (Edebiyatımızda Hüzün)
- " Kim O'nun nimetlerine şükrederse,kendisi için şükretmiş olur. " (Peygamberlerin Hayatı)
- Düştüm en sonra bisteri mevte Şimdi ömrüm azabı kabre bedel Sana en son niyazım işte budur Bari ey bîvefa mezarıma gel Emin Hâkî (Edebiyatımızda Hüzün)