Ekmek ve Zeytin - Ahmet Büke Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Ekmek ve Zeytin kimin eseri? Ekmek ve Zeytin kitabının yazarı kimdir? Ekmek ve Zeytin konusu ve anafikri nedir? Ekmek ve Zeytin kitabı ne anlatıyor? Ekmek ve Zeytin PDF indirme linki var mı? Ekmek ve Zeytin kitabının yazarı Ahmet Büke kimdir? İşte Ekmek ve Zeytin kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Ahmet Büke
Yayın Evi: Can Yayınları
İSBN: 9789750713903
Sayfa Sayısı: 136
Ekmek ve Zeytin Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Kumrunun Gördüğü adlı kitabıyla 2011 Sait Faik Hikâye Armağanı'nı kazanan Ahmet Büke, genç öykücüler arasında farklı bir konuma sahip. İyi tanıdığı insanları, mahalle arasında olup biten günlük olayları yazıyor. Bu çevrelerin dilini, argosunu ustaca kullanıyor. Bunun yanında, özgün, sıra dışı bir öykü dili var Büke'nin. Ekmek ve Zeytin, yazarımızın aynı bakış açısıyla yazdığı yeni öykülerin yer aldığı bir kitap. Ancak bu defa Büke öykülerini çok daha geniş bir coğrafyaya açıyor.
Su yoksa, hayat yoksa, aşk da olmaz diyordu. Ben Metin'e üzülüyordum habire. Bu kız onu üzecekti. İstiyordum ki ben üzüleyim. Metin unutsun Hülya'yı, ben seveyim. Çölü değil de evimizin karşısındaki gölü göstereyim ona. Yeşilli, kızıllı dalgaların kıyıya nasıl vurduğunu, böceğin, yılanın nasıl kıvrandığını anlatayım. Sazan çıkar, levrek iner dibe. Sonra bıyıklı, güngörmüş bir balık suyun kabuğundaki sineklere diker gözlerini. "Tanrım," der. "Suyun öbür yüzü de bu kadar delidolu mu?" Hülya istese beni daha çok sever Metin'den. Çünkü Metin çöllere dönmüş yüzünü. Benim doğduğum yerde adım atsan su çarpar yüzüne.
Ekmek ve Zeytin Alıntıları - Sözleri
- Mavi inatçıdır, aynı bahar gibi.
- Ey kullarım, eşit yaratmadım her şeyi. Biriniz ısınırken öbürünüz üşüyecek. Ve bekleyecek mutluluk sürüsünün ona koşmasını.
- Neden böyle? Hepimiz kötüyüz diye mi?
- Sevgili Dünya, Lütfen anlaşalım seninle.
- "...Hem biliyor musun hanım,ölmek o kadar da kötü değil.Yoksa kimse ölmezdi..."
- Kocaman bir kucakken, sıcak ve geniş, geriye bir boşluk kaldı ondan. Bulutlar erir, anneler gibi.
- "...Anneler oğullarını neden öper? Özledim ya ben seni.Kokunu.Uyandığında o küçük ayak parmaklarını ağzına götürüp tavanı izlemeni özledim.Orada babanın anlattığı devler ve ülkeler var.Büyük kayıklara binmiş cüceler,küreklere asılıyor.Sütten bir ırmaktalar önce.Sonra bal rengi denize açılıyorlar.Düşman yok,fenalık yok.Devlerle cüceler kardeş mi olmuş oğlum.Ondan mı gülüyorsun bana..."
- Su aşağıda kıvrılan yolun kenarlarında toplanıyor. Niyeti göl olmak ama hayat herkese bu fırsatı vermiyor işte.
- "A sakın atmayın. Hasan Bakkal onlara verir bir şeyler." "Ya değil mi? Gerçi çöpten de birileri topluyor. Onların da ekmek parası..." Dünya utançtan kızaracağına o yerin dibine giriyor.
- Hayat inat eder. Döngüsünün bileğini büken daha çıkmadı bilinen zamanın içinde.
- "...Yara yaraya benzedikçe kabuk tutar. O zaman insan insana iyi gelir."
- "...Hayat inat eder. Döngüsünün bileğini büken daha çıkmadı bilinen zamanın içinde..."
- Tesadüfi bir yalnızlıktı bizimkisi.
- “...ama insanı insana kilitlemek en iyi yol. Birbirlerini bogazlayamazlar, cunku kimse yanında bir cesetle yuruyemez. Yaralamazlar da birbirlerini, aksayan adım birbirini bezdirir hayattan. En iyi yol mahkumu mahkuma baglamaktır.
- Su mühendisi Metin -Bey- "hayır" dediği gün fazla geldi devlete. Burs verilmiş, yemekhane fişleri ödenmiş. Eğitilmiş, yetiştirilmiş. Fidesi fidana dönmüş, gövermiş. İş de görmüş ama artık vadesi dolmuş, hamuru ekşimiş. Mühendis Metin o parlaklığı görünce inanamadı. Teslim etmedi boğazını. Devlet bıçağı ademelmasını parçalarken bile, olanlar olamaz dedi. İnanmak ölümü bile yavaşlatıyor. Su mühendisi ağırlaştırdı ölümünü. Acısına rağmen ödedi bu bedeli.
Ekmek ve Zeytin İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Ekmek ve Zeytin: #AhmetBüke #EkmekveZeytin Ahmet Büke' nin otuz öyküden oluşan kitabındaki öykülerin her biri yaşamımızın farklı boyutlarını ustaca gözler önüne seriyor.Ahmet Büke öykü kahramanlarını ve öykülerinde ele aldığı olayları büyük bir ustalıkla,özgün ve sıradışı bir öykü diliyle anlatıyor. Öykülerinde gerçekle gerçeküstünü ustaca harmanlayan yazar,politik duyarlılığı da elden bırakmıyor.Ahmet Büke,kimi öykülerinde, ülkemizde geçmiş dönemlerde yaşanmış pek çok siyasi meseleye slogancılığa yönelmeden,sanatsallığı elden bırakmadan,çok ince ve ustaca göndermelerle değiniyor . Öykülerinde hem pek çok yaşantıyı hem de farklı coğrafyalarda yaşananları anlatan Ahmet Büke,yaşarken gözden kaçırdığımız incelikleri ve detayları nahif, bir o kadar da etkili bir dille anlatıyor.Ahmet Büke' nin her biri birbirinden güzel öykülerinin yer aldığı bu güzel öykü kitabını okumanızı tavsiye ederim. "...Anneler oğullarını neden öper? Özledim ya ben seni.Kokunu.Uyandığında o küçük ayak parmaklarını ağzına götürüp tavanı izlemeni özledim.Orada babanın anlattığı devler ve ülkeler var.Büyük kayıklara binmiş cüceler,küreklere asılıyor.Sütten bir ırmaktalar önce.Sonra bal rengi denize açılıyorlar.Düşman yok,fenalık yok.Devlerle cüceler kardeş mi olmuş oğlum.Ondan mı gülüyorsun bana..." (s.26 ) O İncir Nerede Şimdi/Ekmek ve Zeytin/Ahmet Büke (Yunus ÇİNÇİN)
https://youtu.be/i016SnBTfpk ile kitap arasındaki uyumu sevdim. Kısa öykülerlerle yoğun anlatım. Sürekli verilmek istenen bir mesajdan ziyade, alın yaşadığınız dünya benim gözümde böyle, serzenişi var. Öyküler gittikçe sertleşiyor, kanla başlayan gene kanla bitiyor. Hidroloji diyorum mühim konu! (Justareader)
İlk sayfalarda dile alışamadım nasıl tasvirler böyle dedim fakat sonrasında sizin çocukluğunuzu sarmalayan bir mahalle,bir bakkal,doğa ve insan anlatımlarıyla bir çırpıda bitiverdi.beğendim. (Ali küçükoğlu)
Ekmek ve Zeytin PDF indirme linki var mı?
Ahmet Büke - Ekmek ve Zeytin kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Ekmek ve Zeytin PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Ahmet Büke Kimdir?
1997 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat bölümünden mezun oldu. Ölümsüz Öyküler Yayımevinin düzenlediği "Xasiork 2002 Kısa Öykü Yarışması"nda “Kayıp Dua Kitabı” isimli hikâyesi birincilik ödülüne layık görüldü. 2008'de "Alnı Mavide" ile Oğuz Atay Öykü Ödülü'nü, 2011'de Kumrunun Gördüğü adlı kitabı ile Sait Faik Hikâye Armağanı'nı aldı.Öyküleri, e-edebiyat, AdamÖykü, Özgür Edebiyat ve Patika dergilerinde yayımlandı. Sosyal Ayrıntılar Ansiklopedisi ve Derkenar isimli internet dergilerinde kısa öyküler yazmaya devam ediyor.
Ahmet Büke Kitapları - Eserleri
- Varamayan
- Kumrunun Gördüğü
- Yüklük
- Ekmek ve Zeytin
- Alnı Mavide
- İzmir Postası'nın Adamları
- Çiğdem Külahı
- Deli İbram Divanı
- İnsan Kendine De İyi Gelir
- Cazibe İstasyonu
- Kırlangıç Zamanı
- Evde Kimse Yok
- Mevzumuz Derin
- Eyvah, Babam Şiir Yazıyor!
- Gizli Sevenler Cemiyeti
- Neşeli Günler
- Annemle Uzayda
- Gökçe'nin Yolu
- Paspas Tepemde Kapiş Paçamda
- Çayırın En Tuhaf Yuvası
- 100 Tuhaf Kitap
Ahmet Büke Alıntıları - Sözleri
- "...Yalnız adamlar sürüsünü yitirmiş Afrika fillerine benzerler.Zihinlerinde kolektif hatıralar kazılıdır..." (Çiğdem Külahı)
- "İnsan öleceğini bildiği halde neden bu kadar zalim?" (Gizli Sevenler Cemiyeti)
- Uzun uzun geceyi ve ışıkları seyretti. Şimdi ondan uzak sokaklarda, gecenin serinliği ve nefeslerin kirli sıcaklığı birbirine karışıp duruyordu. Uslu bir kedi gibi kıvrılan bu şehir aslında hayatına nasıl da benziyordu. Sakince yatağında akan rutin yaşamı, yani uzun tuvalet anlarında okuduğu gazeteler, gazetelerdeki köşe yazıları, haftada bir çıkan çizgi roman ekleri, akşama doğru yediği kurabiyeler, gece Lamia’nın yarı aydınlık göbeğindeki kelebek dövmesi, kısaca doğum ve ölüm kadar normal olan her şey nasıl da değişivermişti. Artık yarısı çalışmayan vücudu, gidip gelen zihni ve anılarıyla sadece uzaktan aynı insandı. Bilgisayarında yanıp sönen uyarı ışığı yapması gereken işi anımsattı. Puflayıp klavyeyi önüne çekti. Özel şifresiyle ana veri tabanına giriş için gereken ilk adımı attıktan sonra diğer onaylama işlemine gelmişti sıra. Bilgisayarına bağlı optik okuyucunun güç düğmesini çevirip aktif hala getirdi önce. Ardında retina taraması için kızıl zeminli küçük ekranın üzerine eğildi. İnce çizgi göz hattı boyunca dijital sesler çıkararak geçti. Başını geri çekmek üzere davrandığında ensesinden kavrayan bir el, hareketini bitirmesine engel oldu. Çırpınıp kurtuldu ve arkasından baskı yapan bileği kavrayıp yana doğru itti. Sendeleyen gölge yan masaya doğru geriledi. Heyecanla ayağa fırlamıştı ama kısık gülme sesiyle durakladı. Masa lambasının ışığı çevirdiğinde sesin sahibi ortaya çıkıverdi. “Hala tavşan kadar korkaksın be Orkun...” (Evde Kimse Yok)
- Zaman kesindir. Geri döndürülemez, tamir edilemez, her şeyden ve herkesten bağımsız halde sadece kendinde bir akışla dünyaya açar kendini. (Deli İbram Divanı)
- “...ama insanı insana kilitlemek en iyi yol. Birbirlerini bogazlayamazlar, cunku kimse yanında bir cesetle yuruyemez. Yaralamazlar da birbirlerini, aksayan adım birbirini bezdirir hayattan. En iyi yol mahkumu mahkuma baglamaktır. (Ekmek ve Zeytin)
- "Planların ve hedeflerin olmalı." Şimdi kutsal kitaplar yeniden inebilseydi eğer, bu cümleyle başlardı galiba. (Mevzumuz Derin)
- Çocuklar koşarken çizgi çizgi böldüler zamanı. Kızardı yollar. Elleri tutuştu hepsinin. (Yüklük)
- Beni sevmeye mecbur mu? Değil elbette ama düşünmeli. Bir insan bu denli çaresiz bırakılamaz. (Varamayan)
- Ölümün verdiği ağrının giderek azalması ve sonunda kül kadar hafiflemesi için tek ilaç geçmişle barışmaktı. (Alnı Mavide)
- “Atlılar. Siyah örtülerine bürünmüş adamlar. Uzun bir şarkının ağır vuruşlarını andırırcasına yürüyorlardı.” (Evde Kimse Yok)
- Uzaydan koptum geldim. Zımpara gibi havadan geçerken alev aldım kesin. En çok da ayaklarım yanıyor. Çıra kokusu. Kim fırlattı lan, beni? (Kumrunun Gördüğü)
- "Kalbim, boş bir kağıt gibi duruyor önümde." (Gizli Sevenler Cemiyeti)
- Bahçemizde nar vardır. Dallarına karıncalar basar güzün. Bal yapıyor ağlayan gözleri. Bu iyi değil onun için ama çaresini bulamadık. “İlaçlamak olmaz,” dedi babaannem. “Narın ne diyeceğini bilmiyoruz. Belki memnun karıncadan.” (İnsan Kendine De İyi Gelir)
- Bilmek başka bir görmek haliymiş. (Yüklük)
- ‘Hayat, kapıya tek bir umudun gelme ihtimaliyle sürüp gidebiliyor bazen.’ (Gizli Sevenler Cemiyeti)
- "...Romanın arkasına saklanabilir yazarlar.Trençkotla siste yürüyen insanlar gibi.Vücut kıvrımlarını göremezsiniz.Sadece gittiği yönü anlayabilirsiniz yazarın.Ama öykü öyle değil işte.En sevdiğiniz öyküyü usul usul yeniden okuyun.Yazarı sizden gözlerini kaçırmaya uğraşacaktır.Ama nafiledir bu da.Bir sarraf tartısı gibi anlarsınız onun kıymetini..." (Çiğdem Külahı)
- Hayret yani, bu hayatta her şey oluyor. (Kumrunun Gördüğü)
- İnsan dediğin ürperir. Üşür sonra. Üşüdükçe de rüya mı görür? Çölde soğuk rüzgârlar eser üzerine. Güneşe doğru açtıkça yüzünü sırtında soğuk, karlı bir dağ büyür. Dönmek ister, olmaz da olmaz. (Kumrunun Gördüğü)
- "Her şey değişince ölüyor insan." (Cazibe İstasyonu)
- Soru soran bir karınca. Dünyasını çözmeye çalışan bir imalat hatası. (Evde Kimse Yok)