Ekonomi ve Toplum - Max Weber Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Ekonomi ve Toplum kimin eseri? Ekonomi ve Toplum kitabının yazarı kimdir? Ekonomi ve Toplum konusu ve anafikri nedir? Ekonomi ve Toplum kitabı ne anlatıyor? Ekonomi ve Toplum kitabının yazarı Max Weber kimdir? İşte Ekonomi ve Toplum kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Max Weber
Çevirmen: Latif Boyacı
Editör: Peren Birsaygılı Mut
Yayın Evi: Yarın Yayıncılık
İSBN: 9786059931427
Sayfa Sayısı: 1646
Ekonomi ve Toplum Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Max Weber, Alman sosyo-kültürel yapısı içinde yetişmiş ve bu iklimin etkisi ile eserlerini kaleme almıştır. Buna rağmen yazmış
olduğu eserler tesir bakımından Alman sınırlarını çoktan aşmıştır. Sanayi sonrası yakın dönemin toplumsal değerlendirmesini yapan Weber küresel diye nitelendirilen bu zamanlarda hala tartışılan ve metinlerine baş vurulan bir klasik olma özelliğini sürdürmek- tedir. Bu da sosyolojisinin özgünlüğünü ve tespitlerinin önemini göstermesi açısından dikkate şayandır. Weber derin bir bilgi, ayrıntısı çok çözülmesi zor olan bir dil ve yoğun bir kavramsallaştırmayla, anlaşılması zor ve yanlış anlamaya mü- sait eserler vermiştir. Kuşkusuz Max Weber’in geliştirdiği anlayıcı sosyoloji ulaştığı sonuçlar ve kullandığı yöntem bakımından eleştiriye açıktır ve eleştirilmesi gerekmektedir, lâkin Weber’i eleştiren yaklaşımların bir çoğu maalesef yanlış anlaşılmadan veya tam olarak anlaşılamamadan kaynaklanmaktadır. Bunda da en çok Weber’in ağdalı dili ve pozitif olmaktan daha çok ideal- ist felsefeye dahil edilebilecek bir metodoloji kullanmasının payı bulunmaktadır.
Ekonomi ve Toplum Alıntıları - Sözleri
- Doğrudan demokratik yönetim, her nerede mevcutsa, istikrarlı değildir. Ekonomik farklılaşmanın her gelişmesiyle birlikte yönetimin zenginlerin eline geçmesi olasılığı ortaya çıkmaktadır. Bunun nedeni onların çok üstün kişisel nitelikleri ya da daha kapsamlı bilgileri olması değil, sadece yönetsel işlevleri ucuz olarak ya da herhangi bir ödeme yapmadan ve yarı zamanlı işler olarak yerine getirecek zamanları olmasıdır. Ancak, geçinmek için çalışmak zorunda olanlar zamanlarını, yani gelirlerini feda etmek zorundadır ve emek yoğunlaştıkça bu fedakarlık daha katlanılmaz hale gelir.
- Her karizma hiçbir ekonomik rasyonellik bilmeyen çalkantılı bir duygusal yaşamdan maddi çıkarların ağırlığı altında boğularak yavaş bir ölüm yolundadır: Varlığının her saati onu bu sona daha da yaklaştırır.
- Aile reisi günlük yaşamın meselelerinde doğal liderdir. Bu açıdan, bürokrasi yalnızca ataerkilliğin rasyonel karşılığıdır. Bürokrasi de rasyonel kurallar sistemiyle birlikte, sıradan günlük araçlarla hesaplanabilir ihtiyaçların tatminine yönelik sürekli bir yapıdır.
- Karizmatik otorite doğal olarak istikrarsızdır. Karizma sahibi karizmasını kaybedebilir, İsa'nın çarmıhta yaptığı gibi "Tanrı tarafından unutulmuş" hissedebilir; takipçilerine "güçleri kendisini terk etmiş" gelebilir.
- Aristokratlar, inanç için, tarihi olarak önemli ama geçici bir olgu için savaşçı olmadıkça, dinsizliğe eğilimlidir.
- Eğer doğrudan demokrasi ileri gelenler tarafından yönetime dönüşürse, demokrasi talebi kolaylıkla zenginlik ya da onurdan yoksun olanların savaş çığlığı haline gelir.
- Bir kişi ya da bir grup tarafından dayatılan bir düzene itaat etme arzusu, sadece korkudan veya çıkar güdülerinden kaynaklanmadığı kadarıyla, her zaman onu dayatan kaynağın meşru otoritesine inancı ima eder.
- Bürokratik yönetimin üstünlüğünün öncelikli kaynağı, malların üretimindeki iş yöntemlerinin ve modern teknolojinin gelişmesi aracılığıyla tamamen zorunlu hale gelmiş olan teknik bilginin rolünde yatar. Bu açıdan, ekonomik sistemin kapitalist temelde ya da sosyalist temelde örgütlenmesi fark etmez.
- Sorun her zaman var olan bürokrasi mekanizmasını kimin kontrol ettiğidir. Ve böyle bir kontrol teknik uzman olmayan kişiler için sadece çok sınırlı derecede mümkündür. Genel olarak, en yüksek dereceli kariyer memurunun uzun vadede istediğini yaptırması, uzman olmayan sözde üstünden, kabine bakanından daha olasıdır.
- Genel olarak lidere oldukça duygusal türde bir bağlılık ve güvenin olması gerektiği gibi demokratik liderin özelliğidir. Bu en çarpıcı olan şeyleri, en fazlasını vaat eden ya da liderlik mücadelesinde en etkili propaganda şeklini kullanan kişiye olan sempati eğilimini açıklar. Bu, tüm devrimlerde bulunan ütopyacı öğenin doğal ilkesidir. Bu aynı zamanda modern dünyada bu tip idarenin ulaşabildiği rasyonellik düzeyinde kısıtlamalar belirler.
- Yasal düzenin ve idari sistemin işlevselliğinde ki hesaplanabilirlik ve güvenilirlik rasyonel kapitalizm için hayati öneme sahiptir.
- Açıkçası, yasal güvenceler çok büyük ölçüde doğrudan ekonomik çıkarların hizmetindedir. Öyle görünmediği ya da gerçekten böyle olmadığı durumda bile ekonomik çıkarlar hukukun oluşumunu etkileyen en güçlü unsurlar arasındadır. Zira, yasal düzeni güvence altına alan her otorite bir şekilde, kurucu sosyal grupların rızaya bağlı eylemine ve sosyal grupların biçimlenmesi büyük ölçüde maddi çıkarların kümelenmesine bağlıdır.
- Bütün tarih, antropolojik türden büyük farklılıklar engellemediği sürece, siyasi eylemin ne kadar kolay şekilde kan bağına inanca neden olduğunu, gösterir.
- Piyasa, bütün rasyonel sosyal eylemin arketipidir. Kutsal tabular, geleneksel statü grubu ya da hürmet veya kardeşliğin yükümlülükleri tarafından engellenmemiş piyasa işlemleri ancak maksatlı çıkar arayışı, eşyaya ve sadece ötekine yönelim tarafından belirlenir.
- Modern kapitalist teşebbüs en azından prensip olarak, tıpkı makineden beklenen performans gibi sabit genel normları gereğince işleyişi rasyonel olarak tahmin edebilen yasal ve idari sistemleri varsayar.
Ekonomi ve Toplum İncelemesi - Şahsi Yorumlar
The polar night of icy darkness: Weber'in en kapsamlı ve en geniş içerikli kitaplarından birine inceleme yazmak gözümü korkutuyor olsa da bir yerden başlamam gerek düşüncesiyle henüz ilk cilt'in yarısındayken bu satırları yazmaya başlıyorum. Uzunca bir süre düşündükten sonra Weber'in eserlerine inceleme yazmanın bir kere daha zor olduğunu fark ediyorum. Öncelikle Weber her şeye yine her şeyin ortaya çıktığı noktadan başlıyor "Yasal düzen ve Ekonomik düzen" . Şu soru ile konunun içerisine çekiliyoruz. Yasa olarak özünde geçerli olan nedir? Toplulukların bu yasalara olan itaatini yasal bir zorunluluk olarak göremeyiz. Aksine Weber sadece bireyin kendisine bir gelenek olarak aktarılıp içselleştirilen hayatın alışkanlığına bağlı olarak yasal normlara uygun hareket edebileceğini söylüyor. Bundan da şöyle söz ediyor "Bizim anladığımız şekilde " Yasa " sadece, ampirik geçerliliği ihtimaliyle ilgili belli özel güvencelerle donatılmış bir " düzen " dir." Şimdi gelelim güvence altına alınmış yasalara. Toplumun her kesiminde belli başlı normlar vardır Weber'e göre eğer bu normları bir şekilde ihlal varsa "zorlayıcı araçlar" diye tanımladığı hem fiziksel hem de psikolojik araçlar uygulanmaya başlanır. Dolaylı olarak bir yasal zorlama işlemi sağlanmış olacaktır. Yine de bu araçlar yasal düzenlemeler değildir. Nitekim Weber'e göre şiddet kullanarak yasal zorlama sadece devletin tekelinde olan bir şeydir. Devletin dışında şiddet vasıtasıyla yasal zorlamaya başvuran diğer tüm gruplar heteronm veya heterosefal olarak düşünülür. Bir diğer nokta Yasa, Gelenek; Weber için gelenek meşruiyetin eski ve en evrensel tipidir. Yasa ise ussallığa dayanan en saf meşruiyet tipi tabii hukuktur. Çünkü modern uygarlık anlayışında en yaygın meşruiyet yasallığa olan inanç, biçimsel olarak doğru olan ve alışık olunan tarzda yapılan kânunlara rızadır. Burada en mühim nokta uzlaşıdan kaynaklanan bir düzenle, dayatılan ve baskı ile kurulmuş düzen arasında ki ayrımın sadece görece olmasıdır. Meşruluğun Temeli; Weber'e göre her sistem meşruluk inancını kurmaya ve ilerletmeye çalışır. Ve yine bu sistem egemenliğini sağlayabilmek adına politikayı gerçekleştirebileceğine güvenilen özel bir grup gerektirir. Tabi ki meşruluğun temeli sadece bundan oluşmamaktadır. Her gerçek egemenlik gönüllü asgari bir boyun eğişi, yani itaate çıkarı işaret eder. Politikaları gerçekleştirebilmeleri için seçilen özel idari kadronun üyeleri itaate; gelenek, duygusal bağlar, saf maddi çıkarlar bileşimi ya da ideal güdülerle birbirine bağlı kalabilirler. Çünkü bu güdülerin niteliği geniş oranda egemenliğin türünü belirleyecektir. Meşru egemenliğin üç saf tipi bulunmaktadır. Birincisi "Rasyonel temeller" otorite konumuna yükselmiş olan idari kadronun emirler yayınlama hakkının yasallığa olan inanca yani yasal otoriteye dayanır. İkincisi "Geleneksel temeller" çok eski gelenek ve göreneklerin kutsallığa inanılan yerleşmiş inanca ve onların altında uygulanan otoritenin meşruluğuna dayanır. Üçüncüsü "Karizmatik temeller" tek bir kişinin ve onun tarafından emredilen ya da ortaya çıkartılan normatif kalıpları düzenin istisnai kutsallığına, kahramanlığına ya da örnek olabilecek karakterine bağlılığına dayanır. Max Weber'in sosyolojik tipolojisini derinden incelediğimiz de bürokrasi, bireylerin ve grupların ekonomik davranışlarına net bir bakış atıyoruz. Din sosyolojisin de oluşturmak istediği disiplinli bir sosyolojik analizi burada da olduğu gibi görebileceksiniz. Ekonomik pazar alanların da bireylerin veya toplumların nasıl çatışma arenalarına dönüştüğünü satırları okurken daha iyi anlamaya başlıyoruz. Weber Sosyal Darwinizm ve Marksizm gibi fikirlerin Dünyayı çözüme ulaştırabilecek tek bir fikir olarak öne çıkmasına şiddetle karşı çıkıyor. Bu yüzden de Weber yükselen rasyonalizasyonu tarihten örnekleri aktararak harmanlıyor ve yorumluyor. Kitabı kaleme aldığı sıralarda tarihçi bir arkadaşına "ekonomi ve toplum" adlı eseri için aforoz edilebileceğini söylemesi de son derece ilginçtir. Nitekim Weber'in düşüncelerin de anlaşılması zor ve son derece keskin bir sosyolojik disiplin bulunmaktadır. Weber diyor ki, gelişmenin seyri, geleneksel kardeşliğin hesaba katılmasını ve eski dini ilişkilerin yerine bunun geçmesini içerir. Bu tabir ile Weber akrabalık temelli eski sosyal eylem türlerinin yerine verimli bir ilişki öneriyor. Yani davranışlar amaca yönelik rasyonalite içermeliydi. Weber akrabalık anlamında eski hareketlilik biçiminden katı kurallar çerçevesinde yeni bir biçime geçiş öneriyor, sermaye ile birlikte yani kapitalizmin büyümesi de doğal olarak kaçınılmaz bir hale geliyor. Okuyanlara başarılar. (Erim Asya)
Sosyoloji eğitimi alan arkadaşların kesinlikle okuması gereken bir eser. Devlet, toplum ve ekonomi konularıyla birlikte tez yazanlar için faydalı olabilir. Tavsiye edilir. (Kadir)
Ucundan bucağından toplum ile ilişkisi bulunan her konuyu ele alıyor Weber bu eserinde. Para, ev, aile, oda, şehir, bürokrasi, din, siyaset vs vs vs.... iki koca cilt! ve ele aldığı her konunun temelde ekonomiye dayandığını, ekonomi ile ilişkili olduğunu ortaya koyuyor. Çağdaşı diğer sosyologlardan etkilendiğini açıkça söyleyen Weber, yalnızca Marks için bunu söylememiştir. Marks'tan hiç söz etmez. Fakat bu eseri ile tam da bunu ortaya koyuyor! İstediği kadar sessiz kalsın, etkilenmedim desin; bu eser tam anlamıyla aksini söylüyor. Ailemiz ile paylaştığımız, oturup kalktığımız "oda"nın bile temelde ekonomi ile ilişkili olduğunu söylemek Marks'a el sallamak değildir de nedir?! Yine de bu şahsi bir görüştür. Tüm bunların haricinde, kitabın çevirisi güzel değildir. Okuması çok zor. (Çaça)
Ekonomi ve Toplum PDF indirme linki var mı?
Max Weber - Ekonomi ve Toplum kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Ekonomi ve Toplum PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Max Weber Kimdir?
Max Weber (21 Nisan 1864-14 Haziran 1920), Alman düşünür, sosyolog ve ekonomi politik uzmanı. Modern antipozitivistik sosyoloji incelemesinin babası olduğu düşünülür. Sosyolojiyi metodolojik olgunluğa ulaştırmıştır. Weber, siyaset sosyolojisi ve eğitim sosyolojisi alanında yaptığı araştırmalarıyla da tanınır. Marx'ın sınıf temelli çözümlemelerinin yerine statü kavramını getirmiştir. Bürokrasi üzerine çalışmalarıyla tanınır. Çocukluğu ve gençliği Weber, Almanyanın Erfurt kentinde doğmuştur. Sir Max Weberin yedi çocuğunun en büyüğüdür. Babası seçkin bir liberal politikacı, annesi Helene Fallenstein ise ılımlı bir protestandı. Sir Weber politikanın içinde bir figürdü ve aile hayatına da bunu yansıtmıştı, Weberlerin salonunda bir çok göze batan entelektüel ve siyasi ağırlanırdı. Genç Weber ve daha sonra kendisi gibi bir sosyolog ve ekonomist olan kardeşi Alfred, işte böyle bir entelektüel ortamda büyümüşlerdir. 1876da, Max henüz 12 yaşındayken, ailesine Noel hediyesi olarak iki tarihi metin kaleme almıştır: Alman Tarihi Hakkında, İmparator ve Papaya Özel Atıflarla ve Konstantinden Kavimler Göçüne, Roma İmparatorluğu. 14üne geldiğininde Homer, Virgil, Çicero ve Livy atıflı mektuplar yazıyor ve henüz üniversiteye girmeden evvel Goethe, Spinoza, Kant ve Schopenhaueru genişçe biliyordu. Weberin üniversite çağında sosyal bilimler alanında uzmanlaşmak isteyeceği açıkça belli idi. Öğrenimi 1882'de Heidelberg Üniversitesi'ne Hukuk öğrencisi olarak girdi. Hukuk dersleriyle birlikte, ekonomi, Ortaçağ Tarihi ve teoloji derslerine de katıldı. Aralıklarla, Strasbourgda Alman ordusuna hizmet verdi. 1884 Sonbaharında, babasının evine, Berlin Üniversitesine çalışmak için girdi. Sonraki 8 yıl boyunca, sadece bir dönem Göttingen Üniversitesi için ve kısa dönem askerlik için evinden ayrıldı. Baba evindeyken, stajer avukat oldu ve nihayetinde Berlin Üniversitesine doçent olarak girdi. Meslek birliğinin sınavını kazandı. 1880ler boyunca tarih dersleri almaya devam etti. 1889 yılında "Ortaçağ İşletme Organizasyonları Tarihi isimli doktora tezini verdi. İki yıl sonra Roma Tarım Tarihi ve Roma Tarım Tarihinin Özel ve Halk Hukukundaki Önemi adlı makalesini tamamladı. Weber'in profesör olması için önünde bir engel kalmamıştı. Doktora tezi sonrasında, Weberin ilgisi çağının sosyal politikalarına kaydı. 1888de Verein für Sozialpolitike katıldı. Bu birlik, tarihçi ekole bağlı Alman ekonomistlerin kurduğu yeni bir meslek örgütüydü. Orada, sosyal problemlerin birçoğunun ekonomi ile çözümlenebildiğini gösterdi ve ekonomik problemleri çözümlemede istatistik yöntemleri kullanmaya öncelik etti. Siyasete ilgisi devam ediyordu ve sol görüşlü Protestan Sosyal Kongresine katıldı. 1890, Verein Polonya Sorunu Ostflucht diye bilinen, yabancı çiftçilerin Doğu Almanyaya girişleri ve yerli çiftçilerin ise hızla sanayileşen Alman şehirlerine göç etmelerini üzerine bir araştırma programı açtı. Bu araştırmanın bir kısmını yürüten Weber araştırmanın sonuç raporunu da kaleme aldı. Bu sonuç raporu, muhteşem bir empirik çalışma denilerek övüldü ve Weberin tarım ekonomisi dalındaki uzmanlığını perçinledi. 1893de, kuzeni ve geleceğin feminist yazarı olan Marianne Schnitger ile evlendi. Schnitger, Weberin ölümünden sonra, onun gazete makalelerini toplayıp kitaplaştıran insandır. Çift 1894de Weberin Freiburg Üniversitesi'ne Ekonomi Profesörü olarak atanması üzerine, Freiburga gittiler. Bundan iki yıl sonra, aynı görevle Heidelberg Üniversitesi atandı. 1 yıl sonra, oğluyla sert bir anlaşmazlığa düşmelerinden iki ay sonra baba Weber vefât etti. Bu olayın ardından, Weber artarak uyku problemine ve sinirliliğe düçar oldu. Bu durum, Weberin profesörlük görevini sürdürmesini zorlaştırdı. Bu durum, daha az ders vermesine neden oldu ve 1889da son dersini verdi. 1900de eşiyle birlikte İtalyaya gittiler ve 1902ye dek Heidelberge dönmediler. Kapitalizmin Ruhu ve Protestan Ahlak 1890lardaki engin üretkenliğinden sonra, 1898den 1902 sonlarına kadar tek bir sayfa bile yazmamış ve nihayetinde 1903de profesörlükten istifa etmiştir. Bu sorumluluktan kurtulunca, Archives for Social Science and Social Welfareden gelen ortak editörlük teklifini, meslektaşları Edgar Jaffe ve Werner Sombartla birlikte kabul etti. 1904te, bazı makalelerini bu dergide basmaya başladı, Kapitalizmin Ruhu ve Protestan Ahlak (Die protestantische Ethik und der Geist des Kapitalismus) da bunlardan en dikkate değer ve ünlü olanıdır. Bu çalışması, daha sonraki, ekonomik sistemleri kültür ve dinle temellendirmek düşününe temel oluşturmuştur. Bu çalışması, o hayattayken kitap olarak basılan tek eseridir. Yine o yıl, A.B.D.ye gitti ve Congress of Arts and Sciencesda World's Fair (Louisiana Purchase Exposition)a atıldı. Bu başarılarına rağmen, Weber sürekli hocalığa devam edemeyeceğini düşünüyor, sadece özel dersler veriyordu, geçimini de kısmen bu yolla büyük ölçüde kendisine 1907de kalan mirasla sağlıyordu. 1912de Weber, sosyal demokratlar ve liberalleri birleştirerek bir sol parti kurmayı denedi. Bu girişim, liberallerin, sosyal demokratlardan devrim yapabilecekleri endişesiyle uzak durmaları sonucunda başarısızlıkla sonuçlandı. Alman siyasetindeki yeri ve etkisi I. Dünya Savaşı sırasında, Heidelbergdeki bir askeri hastanede müdürlük yaptı. 1915 ve 1916da, savaş sonrasında Belçika ve Polonyadaki Alman üstünlüğünün sürdürülmesi için görevlendirilen komisyonda görev aldı. Savaş sırasında Weberin Alman İmparatorluğunun genişlemesine dair görüşleri gibi, savaş hakkındaki görüşleri de değişti. 1918de Heidelbergdeki İşçi ve Asker Konseyine katıldı. Yine aynı yıl, Versay Anlaşması'na katılan Alman Ateşkes Komisyonuna danışmanlık yaptı ve "Weimar Anayasası komisyonuna üye olarak atandı. Özellikle 48. madde'nin bu anayasayada yer almasını sağladı. Bu madde daha sonra "Hitler" tarafından, muhaliflerini susturmak ve diktatörlüğünü kurmak için kullanılmıştır. Weberin Alman politikasına yaptığı katkılar halen tartışılmaktadır. Weber, önce Viyana Üniversitesi'nde, 1919'da ise Münih Üniversitesi'nde ders vermeye yeniden başladı. Münih'te Almanya'nın ilk sosyoloji enstitüsünü kurdu ve başına getirildi ancak sosyoloji bölümü için yeterli personel bulunamadı. 1919 ve 1920'de Weber, sağcıların kışkırtmaları ile siyasetten ayrıldı. Birçok meslektaşı ve öğrencisi, 1918 ve 1919'daki Alman Devrimi boyunca solcuların davranışları ve konuşmaları hakkındaki görüşlerini protesto ettiler. Bazı sağcı öğrenciler ise evinin önünde protesto gösterileri yaptı. Ölümü Weber, 14 Haziran 1920'de zatürreden öldü.
Max Weber Kitapları - Eserleri
- Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu
- Bürokrasi ve Otorite
- Sosyoloji Yazıları
- Sosyolojinin Temel Kavramları
- Din Sosyolojisi
- Şehir
- Meslek Olarak Siyaset
- Sosyal Bilimlerin Metodolojisi
- Ekonomi ve Toplum
- Toplumsal ve Ekonomik Örgütlenme Kuramı
- Hukuk Sosyolojisi
- Meşru Egemenlik
- Karizmatik Otorite
- Sosyoloji Disiplinin Doğuşu
- Politics as Vocation
- The Protestant Ethic and the Spirit of Capitalism
- Ekonomik Eylem
Max Weber Alıntıları - Sözleri
- Karizmatik önderlik bakımından şunlar geçer lidir: Savaşta onu izleyenler için savaşma onuru, ganimet vardır, demagogun izleyicileri için 'doyumluklar' başka deyişle yönetim görevinin tekelleşmesi aracılığıyla egemenlik altındakilerin sömürülmesi ayrıca da siyasal olarak belirlenmiş kârlar ile kurumlanma ödülleri vardır. Bütün bu ödüller karizmatik bir önderin egemenliğinden de elde edilir. (Meslek Olarak Siyaset)
- Orta ve alt burjuvazinin din ihtiyacı kendini destansı mitlerden ziyade iç-dünya ve aydınlanmaya yönelik bir eğilime sahip olan, daha duygusal efsane formunda ifade eder. Bu yönetici sınıfların aksine orta sınıfların barışçılığına ve onların ev ve aile hayatı üzerindeki daha büyük vurguya karşılık gelir. (Din Sosyolojisi)
- There is no absolutely “objective” scientific analysis of culture -or put perhaps more narrowly but certainly not essentially differently for our purposes- of “social phenomena” independent of special and “one-sided” viewpoints according to which -expressly or tacitly, consciously or unconsciously- they are selected, analyzed and organized for expository purposes. The reasons for this lie in the character of the cognitive goal of all the research in social science which seeks to transcend the purely formal treatment of the legal or conventional norms regulating social life. (Sosyal Bilimlerin Metodolojisi)
- Açıkçası, yasal güvenceler çok büyük ölçüde doğrudan ekonomik çıkarların hizmetindedir. Öyle görünmediği ya da gerçekten böyle olmadığı durumda bile ekonomik çıkarlar hukukun oluşumunu etkileyen en güçlü unsurlar arasındadır. Zira, yasal düzeni güvence altına alan her otorite bir şekilde, kurucu sosyal grupların rızaya bağlı eylemine ve sosyal grupların biçimlenmesi büyük ölçüde maddi çıkarların kümelenmesine bağlıdır. (Ekonomi ve Toplum)
- ... Ülkenin dini havası ve aile çevresinin yönlendirdiği eğitim ile kazanılan ruhsal özellikler, kişinin meslek seçimini ve daha sonraki mesleki kariyerini etkilemektedir. (Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu)
- Kazanmak, insanın yaşamının amacıdır. (Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu)
- - "Millet, kendini bağımsız bir devlet biçiminde ifâde edebilen bir duygu birliğidir..." (Sosyoloji Yazıları)
- ''If any inner relationship between certain expressions of the old Protestant spirit and modern capitalistic culture is to be found, we must attempt to find it, for better or worse, not in its alleged more or less materialistic or at least anti-ascetic joy of living, but in its purely religious characteristics. Are capitalists also protestant? Or what?'' (The Protestant Ethic and the Spirit of Capitalism)
- Cehalet, kötü alışkanlıklar ve sefalet, birlikte, toplumsal bir dinamit oluşturuyorlar. Bu dinamitin deposu da şehirlerin gecekondularıdır. (Şehir)
- Piyasa, bütün rasyonel sosyal eylemin arketipidir. Kutsal tabular, geleneksel statü grubu ya da hürmet veya kardeşliğin yükümlülükleri tarafından engellenmemiş piyasa işlemleri ancak maksatlı çıkar arayışı, eşyaya ve sadece ötekine yönelim tarafından belirlenir. (Ekonomi ve Toplum)
- Toplumsal davranış ne: çok sayıda insan tarafından sergilenen benzer davranışların ve ne de başkalarının davranışlarının tesiri altında sergilenen davranışların aynısıdır. (Sosyolojinin Temel Kavramları)
- Genel olarak lidere oldukça duygusal türde bir bağlılık ve güvenin olması gerektiği gibi demokratik liderin özelliğidir. Bu en çarpıcı olan şeyleri, en fazlasını vaat eden ya da liderlik mücadelesinde en etkili propaganda şeklini kullanan kişiye olan sempati eğilimini açıklar. Bu, tüm devrimlerde bulunan ütopyacı öğenin doğal ilkesidir. Bu aynı zamanda modern dünyada bu tip idarenin ulaşabildiği rasyonellik düzeyinde kısıtlamalar belirler. (Ekonomi ve Toplum)
- Şehir, üretken muhayyilenin arz edebileceği her şey için sonu gelmez bir iştaha sahip bir canavardı. (Şehir)
- Siyaset yapan kişi, ya ülküsel ya da bencil başka amaçlara hizmet etmenin bir aracı olarak, erk elde etmeye çalışır, ya da ‘ erk uğruna erk’ elde etmek, başka deyişle erkin verdiği saygınlık duygusunun tadını çıkarmak için çabalar. (Meslek Olarak Siyaset)
- Şehir daha müreffehleşip zenginleştikçe, imkânlarının yönetimi, yozlaşma için daha fazla fırsatlar sunar. "Meyhanecilerin, hırsızların, kumarbazlarn, hapishane gediklilerinin ve parasına boks maçı yapanların yerel siyasetimize egemen olmasını önleyecek yeterli moral anlayış ve sağduyuya sahip değilsek, hak ettiğimiz kadar iyi yöneticilerimiz var demektir."* (Şehir)
- Çünkü ancak seçilmiş olan Tanrının sözünü ruhunda duyabilir. (Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu)
- Bir kişinin kredibilitesini etkileyen en ufak eylemler dahi önemlidir. (Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu)
- Halk "bürokrasinin kötülüklerinden" ne kadar yakınırsa yakınsın, bir an için bile sürekli idari işin, dairede/büroda çalışan resmi memurlar dışında herhangi bir yoldan yerine getirilebileceğini sanmak, bir illüzyondan ibarettir. (Bürokrasi ve Otorite)
- Meyhanecilerin, hırsızların, kumarbazların, hapishane gediklilerinin ve parasına boks maçı yapanların yerel siyasetimize egemen olmasını önleyecek yeterli moral anlayış ve sağduyuya sahip değilsek, hak ettiğimiz kadar iyi yöneticilerimiz var demektir. (Şehir)
- Gerçek yaşamın gerekleriyle bütünüyle uyum halinde olmada meşru düzenin koruyucusu, hiçbir yerde mutlaka en güçlü tanrı değildi: Ne Hindistan'daki Varuna ne de Mısır'daki Maat; çok daha az olarak Atina'daki Dike, Themis, Lykos ya da Apollo. Bu tanrıları tek başına karakterize eden şey kehanet ya da ilahi hükmün bir şekilde her zaman gerçeği açığa vurduğu düşüncesiyle örtüşen ahlaki nitelikleriydi. (Din Sosyolojisi)