diorex
Dedas

En Hüzünlü Eylül - Osman Balcıgil Kitap özeti, konusu ve incelemesi

En Hüzünlü Eylül kimin eseri? En Hüzünlü Eylül kitabının yazarı kimdir? En Hüzünlü Eylül konusu ve anafikri nedir? En Hüzünlü Eylül kitabı ne anlatıyor? En Hüzünlü Eylül PDF indirme linki var mı? En Hüzünlü Eylül kitabının yazarı Osman Balcıgil kimdir? İşte En Hüzünlü Eylül kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 31.07.2022 08:00
En Hüzünlü Eylül - Osman Balcıgil Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Osman Balcıgil

Yayın Evi: Destek Yayınları

İSBN: 9786053118756

Sayfa Sayısı: 456

En Hüzünlü Eylül Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kitap Açıklaması

Hüzünlüdür İstanbul, Eylül 1955’ten beri...

Kadim kentin destansı tarihinde, 6/7 Eylül 1955’te yaşanan büyük yıkım kuşkusuz çok özel bir yer tutar.

Acısı hep sürecek bu büyük altüst oluş, toplumsal olduğu kadar bireysel anlamda da derin kırılmalara yol açmıştır. Tıpkı Suzan ve Yorgo’nun aşkında olduğu gibi.

Suzan ve “sevgili papazı”nın büyük dramını okurken, kendinizi İstanbul dekorunda, tarihin içinde, “soluksuz ve dipsiz” bir yolculuğa çıkmış bulacaksınız.

Bir yas, beş yıl süreyle her gün ve yirmi dört saat tutulur mu?

Suzan ve Yorgo’nun aşkı kadar büyükse, evet!

Balcıgil romanına “Söyledim ve ruhumu kurtardım!” diye başlıyor. Çünkü, hepinizin merak ettiği önemli nedenleri var.

EN HÜZÜNLÜ EYLÜL büyük bir aşkın olduğu kadar, büyük bir hesaplaşmanın da romanı.

En Hüzünlü Eylül Alıntıları - Sözleri

  • Peki başbakan neden itiraf etmiyor kıtlık ve yoksulluk olduğunu? Gazetede okudum daha bugün “Ülkemizde her şey var! demiş ve yoksulluğu nüfus artışına bağlamış. Artan nüfusla izah edilebilir mi böylesi bir durum?”
  • ...bir kemanın telini sonsuza kadar geremezsiniz. Kopar. Toplumlar da keman teli gibidir.
  • Geride kalanlara sizi hatırlatacak bir şeyler bırakmak ne kadar güzel.
  • Biz buyuz işte...! "Havasından mı suyundan mı bilmem, daha iyisini yapmak yerine, bizden öncekilerin bizden daha kötü olduğunu tekrarlayıp dururuz."
  • Acı kendisini,en çok da yanlız kalındığında hissettiriyor olmalı...
  • Olup biteni layıkıyla anlamamış toplumlar geçmişleriyle yüzleşememiş,gereken dersi almamış olur.
  • "Bu ülkeden daha çok siyaset konuşulan başka ülke var mıdır?" diye sordum. "Meseleleri çözülmemiş bir ülkede yaşıyoruz. Her kuşak üstesinden gelemedigi ya da gelmek istemediği konuları kendinden sonraki kuşağa havale ediyor. Çocuklarımız dünyaya gözlerini, bizim halledemedigimiz tartışmalı konularla açıyor. Bugün tartıştığımız hiçbir konu yeni değil."
  • Kötü kötüdür. İyi iyidir.Öyle değil mi?Bizde değil. Benden olan iyidir,geri kalan herkes kötüdür.
  • "Yüz yıldır gün yüzü görmedi bu ülkenin çocukları. Bu topraklarda genç insanlar, kendilerinden önce işi berbat etmiş büyüklerin pisliklerini temizlemek için, daha gözlerini açar açmaz bataklığa dalıyorlar."
  • "Toplumlar ne yapacaklarına düşünerek karar vermezler. Yöneticiler onların yerine düşünürler. Sokaktaki insandan beklenen, seçtiği yöneticiĺerin arkasında durmasıdır o kadar."
  • Bilirsiniz ,ağlamanın kaçınılmaz olduğu durumlar vardır...
  • Siyasi partiler, toplumların aynası gibidirler.
  • "Altmış yıl geçmiş. Yine de gerçek demokrasiye ulaşma yolunda bir arpa boyu yol gidebilmiş değiliz!!"
  • Bir vatan ,kumaş parçası gibi neresinden istenilse kesilebilir bir meta değildir...
  • "Hayat bir hikaye gibidir.Ne kadar uzun olduğu değil ne kadar güzel olduğu önemlidir "

En Hüzünlü Eylül İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Suzan ve Yorgo... İstanbul Büyükada 'da yaşayan biri Türk diyeri Rum olan iki ailinenin güzeller güzeli kızı ve yakışıklı oğlu.. Onların aşk hikayesi okurken iki ailenin birbirlerine olan sevgilerine ve bağlılıklarına tanık oluyoruz.Birbirlerinin dinlerine ,örf ve adetlerine değer vererek,bayram özel günleri birlikte geçirerek,büyük bir aile gibi uyum icinde yaşıyorlar ....o acı olaylar yaşanana kadar ... Suzan'ın Üniversitesi eğitimini bitirip Valilikte, Vaili asistanı olarak çalışmaya başlamasıyla Türkiye'de yaşanan olaylarada yer veriliyor..O yıllarda Kıbrıs'ta yaşayan Rumların ayaklanması ve bunların Türkiyeye yansımasını görüyoruz.Suzan işyerindeki arkadaşı sayesinde Kıbrıs'taki yaşanan gerilimlere karşı kurulan Kıbrıs Türk'tür Cemiyetinin oluşumunu ve büyümesini yakından takip ediyor.Bu oluşumun yavas yavaş 1955 yılında yaşanan 6/7 Eylül olaylarının nasıl tetikleyicisi haline dönüştüğünü görüyor.Yaşanan kanlı olayların suçu sebeb olanların üzerine kalmıyor her zamanki gibi..... Yaşanan olaylarda azınlıkların evleri işyerleri yağmalanıp yıkılıyor.En acısıda hiç suçu olmadıkları halde insanların ( Türkiye de yaşanan Rum halk) ölümleri , kadınların , kızların tacavüze uğraması... Bir solukta okudum kesinlikle tavsiye ederim... (Zuhal ıscn)

Yine tarihe damgasını vurmuş, insanları hüzne boğmuş bir dönem kitabını daha bitirdim. Adı gibi hüzün dolu olan içimi parça parça eden ve maalesef ki günümüzden izler bulduğum bir kitaptı... Kitaba ilk başladığımda din, dil, ırk fark etmeksizin yaşanan dostluklara aşklara şahit olacağımı düşündüm. Ta ki tarihe utanılacak gün olarak geçmiş o eylül gecesinde yaşananlara kadar.. 6 Eylül'ü 7 Eylül'e bağlayan o korkunç gecede yapılanlar Suzan tarafından anlatılmaktadır. Suzan, o dönemde İstanbul Valisinin asistanı olarak çalışan ve tüm yaşananların tek şahididir. 6 Eylül akşamı valilikte olayların takibini yaparken canının içi Yorgo ve Yorgo'nun ailesine yapılanlardan bihaberdi. O yıllarda Türkler ve Rumlar birbirleriyle iyi geçinirken aralarından su sızmazken Kıbrıs'ta cereyan eden sorunların Türkiye'ye sıçraması 6-7 Eylül faciasına sebep olmuştur. Kendi aralarında örgütlenen bir grup yobazın düzenlemiş olduğu bu facia, maalesef ki yine masum insanların üzerine yıkılmış ve ülkenin aydınları da sorgulanmıştır. Ben her zaman için imkânsız da olsa tarihin gerçeklerini öğrenebilmemiz için o döneme şahitlik etmiş olmamız gerektiğini savunmuşumdur. Ama bunun imkansızlığının da farkındayım. Yazarımızın bu noktada bize araştırmalar sonucu elde ettiği belgelerle objektif bilgiler vermiş olmasını takdir ettim. Yazarımıza ayrıca teşekkür ediyorum, bizlere bu konuda ışık olduğu için.. Kitaptaki geçmiş ve şimdiki zaman arasındaki geçişler çok güzeldi, konular arasındaki bağlantılar kafayı hiç karıştırmıyor. Dili oldukça sade, akıcı ve konular merak uyandırıcı bir şekilde anlatılmış. Kitabı bitirdiğimde tarihten hâlâ ders alınmadığını fark etmiş olmam ayrıca üzdü beni. İnsanların inançlarının, dilinin, ırklarının ne olduğuyla ilgilenmek yerine ne kadar İNSAN oldukları üzerinde durulsaydı belki hayat daha yaşanabilir hâle gelirdi. Hâsılı kelâm buram buram tarih kokan bir kitap okudum ve okumayan herkese mutlaka okumasını tavsiye ediyorum.. Başka kitaplarda görüşmek ümidiyle, okuma sevgisiyle sağlıcakla kalın (Sinem Yetim)

Balcıgil, 1950 yıllarının İstanbul'un da bir yolculuğa çıkarıyor bizleri. Suzan ve Yorgo' nun tertemiz aşklarına tanık olurken, bir taraftan da tahmin edebileceğiniz gibi biri Türk, biri Rum iki ailenin muhteşem dostluklarına tanık oluyoruz. Kitap, Suzan'ın üniversiteyi bitirip İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay'ın yanında asistanlık yapması ile başlıyor.Tüm  1950/55 sürecini Suzan'dan dinliyoruz. Gün be gün Suzan'ın bizzat şahit olduğu gerçekler 6/7 eylül gecesi yaşanan vahşet... Ve sonrası, üzeri örtülen gerçekler, yitip giden hayatlar... Gerçeğin romanı... Hüzünlüdür İstanbul, Eylül 1955'ten beri. Kadim kent yıkımlar tarihinde, 55 Eylül'ünün çok özel bir yeri vardır. 6/7 eylül dönemi ; aslında hiç bitmeyen ve bitmeyecek olan Türkiye gerçeği. Bir arada yaşayamamak, birbirimizi kabul edememek, kin ve nefretin bir ülkeyi, insanlığı ne hale getirdiğinin örneğidir " En Hüzünlü Eylül". Diğer acı olan şey ise bizim yaşananlardan asla ders almamamız 1978 yılında Maraş’da yüz yirmi, 1980’de Çorum’da elli yedi Alevi yurttaşın ölümüyle sonuçlanan mezhep temelli saldırılar, 1993 yılında Sivas Madımak Oteli’nde otuz üç Alevi aydının yakılması… Yaşanan olaylarla roman yüreğimde kocaman bir acı bırakarak bitti. Dönem romanlarını ve tarih sevenlere tavsiyemdir. (İlkay Yurttaş Koşar)

En Hüzünlü Eylül PDF indirme linki var mı?

Osman Balcıgil - En Hüzünlü Eylül kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de En Hüzünlü Eylül PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Osman Balcıgil Kimdir?

Ulusal gazete, dergi ve televizyonların haber bölümlerinde muhabir, editör ve yönetici olarak uzun yıllar çalıştı (1977-2000). Bu dönemde yaptığı araştırma, yazdığı yazı ve televizyon programlarıyla pek çok ödüle layık görüldü. Latin Amerika’da yaptığı çalışması 1988 yılında Gazeteciler Cemiyeti tarafından yılın röportajı olarak seçilmesini sağladı. Haberciliğini, siyasal ve sosyal konularda yazdığı araştırma türünde kitaplarına da yansıtan Balcıgil, Sürekli Basın Kartı sahibi.

2000 yılında gazetecilik yaşamını noktalayan Osman Balcıgil’in roman formundaki son çalışması Zerdüşt’ün Sırrı Destek Yayınevi tarafından 2012 Temmuz’unda yayınlandı. 2011’de aynı yayınevinden yayınlanan Bilginin Efendisi, üç hafta gibi kısa bir süre içinde ikinci baskısını yaparak önemli bir başarıya imza atmıştı.

Osman Balcıgil Kitapları - Eserleri

  • Pisagor Tepkisi
  • Dante'nin İstanbul Cehennemi
  • Zerdüşt'ün Sırrı
  • Bilginin Efendisi
  • Mason Locasında Aşk ve Kılıç
  • 53. Risale
  • Ters Kanatlı Şahin
  • Celile
  • Yeşil Mürekkep
  • İdamın Günlüğü
  • İpek Sabahlık
  • Ben Celile Nazım Hikmet'in Annesi
  • Ben Sabahattin Ali
  • Karanlık Oda
  • Nefesi Tutku Olan Kadın: Afife Jale
  • Ben Suat Derviş
  • Latin Amerika'nın Atardamarları
  • Putlar Yıkılırken
  • 50 Maddede Ezoterizm
  • En Hüzünlü Eylül
  • Kara İblis Firarda
  • Toplum: Her Şeye Müstehak Toplum: Layığı Bu Değil
  • Avuçlarımda Hala Sıcaklığın Var

Osman Balcıgil Alıntıları - Sözleri

  • Erdal Eren, gerçekleştirdiği iddaa edilen Zekeriya Önge'nin öldürülmesi olayının üzerinden henüz sadece kırksekiz gün geçmişti ki, idama mahkum edildi. Eren'in davası bir dönemin yargılanmaları hakkında fikir sahibi olmak isteyenler için son derece "iyi" bir örnek kuşkusuz. Daha da önemlisi, genel olarak idamların geri alınmaz bir cezalandırma biçimi olduğunu ifade etmeye imkan vermesi... Onsekiz yaşında olduğu da kuşkulu olan bu genç idamından bir kaç saat önce yazdığı mektupta, annesi ve babasına, kendisine bu cezanın işlemediği bir suçtan dolayı verildiğini anlatıyor, onlara " Bununla amaçlanan insanlara gözdağı vermektir." diye sesleniyordu. (İdamın Günlüğü)
  • Kendini bırakma Suat... Bırakmayacağım abla. Kendim beni bırakana kadar bırakmayacağım. (Ben Suat Derviş)
  • Günün günü var. İnsanın ihtiyacı olduğunda, kendi parası gibisi yoktur. (Nefesi Tutku Olan Kadın: Afife Jale)
  • 'Bakin Bay Sebottendorf, önceki konuşmalarımda da size bunu anlatmaya çalıştım. Ben de sizin gibi düşünüyorum. Milliyetçi bir dalganın Turkiye'yi teslim alması, bu dalganın giderek Almanya ve oteli Avrupa ülkeleriyle bütünleşmesi kuşkusuz Türkiye için de iyi olur. Bunun için elimizden gelen çabayı göstermeliyiz, gösteriyoruz. Yalnız, sizin de anlamanız gereken bir şey var, Anadolu toprakları Avrupadan farklı. Burada yaşayan insanlar, dünyevî ve uhrevî meselelerden, Avrupalilarin anladıklarını anlamıyor. (Ters Kanatlı Şahin)
  • Bir ara sol koltuğunun altındaki revolveri, sağ iç cebindeki Enam-ı Şerif'i yokladı... Sonra mottosu haline getirdiği cümleyi yüksek sesle tekrarladı: "Tıpkı eski günlerde olduğu gibi ha! Şeytan da zaten. (Ters Kanatlı Şahin)
  • Güz sabahı üzüm bağında Sıra sıra, büklüm büklüm Salkımlarda tanelerin, Tanelerde aydınlığın, Aydınlıkta yüreğimin. Tekrardaki mucize gülüm, Tekrarın tekrarsızlığı! (Putlar Yıkılırken)
  • “Aslanım Beşiktaş!” dedi içinden. Facebook’ta dolaşan “Takımım Fenerbahçe –ya da Galatasaray– yükselenim Çarşı” mesajları da gösteriyordu ki Çarşı grubu sadece Beşiktaşlıların değil tüm sporseverlerin gözünde devleşmişti. (Pisagor Tepkisi)
  • "Ama..." dedi kendi kendine."Susmak, susmayı kabullenmek, gerçekleri görüp de susarak bir hayat geçirmek de onursuzluk olurdu." (Yeşil Mürekkep)
  • "Özlemi çıkart geriye bir şey kalnaz..." (53. Risale)
  • "Aradan yaklaşık on ay geçtikten sonra, 12 Ocak 1949 tarihli gazetelerde 'Sabahattin Ali Bulgar sınırında öldürüldü' şeklinde bir haber yer aldı. Değerli yazarın cesedini bir çoban bulmuştu." (Ben Sabahattin Ali)
  • "Hayat korkakları affetmez.Kaybettigin tek savaş uğrunda savaşmaktan vazgeçtiğindir." Che Gueavera (Avuçlarımda Hala Sıcaklığın Var)
  • Bırakın bir rüyayı anlatmayı, gözle görülüp elle tutulan olayları anlatmak bile sanıldığı kadar kolay değildir. (Dante'nin İstanbul Cehennemi)
  • Geçmek bilmez ki ama şimdi o kadar saat. (Nefesi Tutku Olan Kadın: Afife Jale)
  • Ya ben umutsuz bir vakayım yada felsefeler kifayetsiz. (Mason Locasında Aşk ve Kılıç)
  • “İnsanlarda tek zorlu kanun Savaşlarda yoksulluğa karşı Kendilerini ayakta tutmaları Ölüme karşı yaşamalarıdır…. “ #Eluard (Ters Kanatlı Şahin)
  • Çünkü savaş sadece silah ve askerle değil, cephe gerisindekilerin maneviyatını yüksek tutmak suretiyle de yapılır. (Nefesi Tutku Olan Kadın: Afife Jale)
  • Boylarımız uzadı ama karakter kıtlığı çekiyoruz. Para üzerine para koyuyoruz ama ilişkilerde sıfıra sıfır elde var sıfır. Pencerelerinin içinde çok şeye sahip olduğumuz, boş odalarımızda yaşama zamanındayız. (Mason Locasında Aşk ve Kılıç)
  • Nasıl yaşayacağına, toplumun kendisi karar vermeli. Birileri değil. (Karanlık Oda)
  • İbn-i Heysem " Gün ,güneş ufkun ondokuz derece altında ağarmaya başlıyor günün agarma olayı güneş ondokuz dereceye çıktığında bitiyor" o zaman ki şartlarda bu bulgulara ulaşmak müthiş gerçekten (53. Risale)
  • "Çünkü yapılmış olan,yapılan ve eğer mudahele edilmezse binlerce yıl daha yapılmaya devam edilecek olan, bilgelerin bilgeliklerinin yok edilmesi ve akıllıların akıllarının boşa çıkartılmasından başka birşey değil.Demek istediğim, birileri tanrı rolüne soyunmuş,ötekilerde bunu kabullenmiş durumda.Tanrinin bundan haberi olduğunu hiç sanmıyorum. (Pisagor Tepkisi)

Yorum Yaz