diorex
sampiyon

Endülüs Tarihi - Ziya Paşa Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Endülüs Tarihi kimin eseri? Endülüs Tarihi kitabının yazarı kimdir? Endülüs Tarihi konusu ve anafikri nedir? Endülüs Tarihi kitabı ne anlatıyor? Endülüs Tarihi PDF indirme linki var mı? Endülüs Tarihi kitabının yazarı Ziya Paşa kimdir? İşte Endülüs Tarihi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 22.04.2022 02:00
Endülüs Tarihi - Ziya Paşa Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Ziya Paşa

Yayın Evi: Selis

İSBN: 9789758724420

Sayfa Sayısı: 664

Endülüs Tarihi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Endülüs Devleti'nin kuruluşu, göz kamaştıran yükselişi ve hazin çöküşü dünya tarihinin önemli kırılma noktalarından biridir.Gemileri yakan ve ardına bakmayan yiğitlerin kurduğu Endülüs Devleti, annesinden "Erkekler gibi savaşmadın, şimdi sana kadınlar gibi ağlamak yakışır!" sözlerini işiten sultanların elinde yok olmuştur.Hüzünlü boyutu bir yana, bilim ve felsefe gibi insanlığın ortak mirası olan medeniyetin tüm unsurlarını karanlık Ortaçağ Avrupası'na taşıyan Endülüs Devleti, yakıla yıkıla tüketilemeyen eserleriyle tarihin orta yerinde durmaktadır.Ziya Paşa, İslam ve Avrupa tarihçilerinden büyük bir titizlikle derleyip, akl-ı selim üzere kaleme aldığı bu önemli eserinde Endülüs'ü bütün yönleriyle sunarken; "O büyük kıtanın ahvali bile şark ahalisi arasında anlamsız bir efsane gibi bir müddet dillerde söylenip sonraları bütün bütün unutulmuştur" dediği Endülüs medeniyetinin envanterini çıkarmaktadır.Okuyucularımızın Endülüs medeniyetiyle ilgili hayal dünyalarını daha canlı tutmak adına kitaba renkli ve lüks krokiler ilave edilmiştir.Ondokuzuncu yüzyılda dört cilt halinde yayınlanan Endülüs Tarihi titiz bir çalışmanın sonunda tek cilt halinde toplanmıştır.Geleceğin geçmişten alınan derslerle inşâ edileceğinin bilincinde olan Selis Kitaplar, kültür ve edebiyat dünyamızın değerli simalarından olan Ziya Paşa'nın bu çok önemli eserini siz değerli okuyucularımızın beğenisine sunuyor.

Endülüs Tarihi Alıntıları - Sözleri

  • 44 kütüphanenin ihtiva ettiği kitapların tamamı 600.000 ciltten ibaretti. Bunların tamamı, toprak olasıca cahil kâfirlerin galibiyet sağladıkları esnada darmadağın oldular. 1492 senesinde Katolikler Girnata'yı zapteylediklerinde kütüphanede buldukları 1.000.000'dan fazla nefis Arapça kitapları yapmışlardır.
  • Ne perişan gönül ve boş bir fikir Daima denenmişi denemek
  • yazık ki son nefesine geldi devletin hali saadet o göze ki görmeye bu ahvali
  • (Hişâm b. Abdurrahman) Arap dili onun zamanında o kadar itibar kazandı ki hıristiyanlar bu dili öğrenmeye mecbur kaldılar. Latin dili önemsiz dereceye düştüğünden İncil ve Tevrat bile Arapça'ya tercüme edilmişti.
  • Ey Mağrip toprağının gazileri! Ey yiğit müslümanlar! Nereye varmak istersiniz? Önünüz düşman, arkanız denizdir. Sizin yapmanız gereken Allah'ın vaadine, zaferine, yaratılıştan gelen yiğitliğinize güvenerek savaş meydanında direnmektedir. Ey süvariler! Benim hareketimi taklit ediniz.
  • Zaman bize bin türlü manzara sergiler Fakat hiç biri düşünce aynamızda olduğu gibi değildir
  • İspanyol tarihçilerinden Kond’un “Gırnata’nın istilası esnasında bir milyonu geçkin nefis kitabı Kur’an zannederek resmi törenle yakmıştır” demesi mübalağdan uzaktır
  • Künyesi; isim ve şöhreti: Şeyh’ül Ekber, âlim ve âriflerin yücesi, Ebu Abdullah Muhammed Muhyiddin bin Ali bin Muhammed bin Ahmed bin Abdullah el-Hâtemi et-Tâi. Tanındığı isim; İbni Arabi Doğum yeri: Mursiye Vefat tarihi ve yeri: 863, Dımaşk Bilinen eserleri: El-Ehâdis’ül Kudsiye * Erba’in * El-Esra ilâ Makam’il İsra * Istılahat’üs Sûfiyye * El-Emr’ül Hikem el-Merbût fima Yelzem Ehl’it-Tarik min’eş-Şurût * İnşâ’üd-Devâir * El-Envar fi’ma Yeftahü âlâ Sâhib’ül Hulva min’el-Esrâr * Bel’at’ül Ğavâs fi’l Ekvan ilâ Ma’den el-Havâs * Et-Tecelliyât’ül Ahit * Et-Tedbirât’ül Elhiyye fi Islah’il Memleket’il İnsaniye * Tezkiret’ül Havâs ve Akidetü Ehl-’ül İktisas * Tercüman’ül Eşvak fi Gazel ve’t Teşbib * Et-Tefsir ilâ Suret’il Kehf Sittûn Mücellidat * Tefsir’üs-Sağir Semani Mücellidât * Tenezzül’ül Emlâk fi Harekât’il Eflâk * Câmi’ül Ahkâm fi Ma’rifet’il Helâl ve’l Haram * El-Cezvet’ül Muktebise ve’l Hadrat’ül Muhtelise ve’l Hatrat’ül Muhtelife * El-Cemi’ ve’t-Tafsil fi Hakaik et-Tenzil * Harf’ül Kelimât ve Harf’ül Salvât * Hilyet’ül Abdâl vema Yezhar minha min’el Meârif ve’l Ahvâl * Şerh-i Hul’ en Na’leyn * Ed-Düra el-Baziat min’el-Cefr ve’l Cami’at * Ed-Dürat’ül Beyza’ fi Zikr Makam’ül Kalem el-A’lâ * Divan eş-Şeyh * el-Ezel * Risalet’ül Envâr * Risalet’ül Hacb * Risalet Ruh’ul Kuds * Risalet’üş Şan * Risalet’ül Gavsiye * Risalet’ül Kudsiye * Risalet’ül Kalb ve Tahkik Vücuhahu e--Mukabil ile’l Hazrât * Risalet Kine Mâlâbudde minhu * Risalet’ül Hûl * Ruh’ul Kuds * Ruh’ul Kıyâs * Er-Reyah er-Resail ve Minhac el-Vesâil er-Riyaz El-Firdevsiyye fi’l Ehadis’ül Kudsiye * Sebhet’üs Sevda’ * Sittetü ve tis’ûn fi’l Kelâm ale’l Mim ve’l Vav ve’n Nun * Şebhun el-Musebbihun * Şa’bi’l İman * Şems üt-Tarik fi Beyan’ül Şeriat ve’l Hakikat Şumus’ül Fikr el Münferide min Zulmât El-Cebr ve’l Kader * Akaid Şeyh’ül Ekber * Akılet’ül Mustevfira * Anka’ül Mağrib fi Ma’rifet Hatem Evliya’ ve Şems’ül Muğrib * El-Ayn ve’n Nazar fi Hususiyet el-Halk ve’l Beşer * Futühat’ül Mısriye * Fütuhat’ül Mekkiye fi Ma’rifet Esrar el-Malikiyye fi Ve’l Mülkiyet fi sitte Mücellidat * Fusûs’ül Hikem * Kitab’ül İttihad el-Kevni fi Hazrat ül Eşhad el-Ayni * Kitab’ül Ehadiye * Kitab’ül Ezel * Kitab’ül Elif * Kitab’ül Envar * Kitab’ül Ba’ * Kitabü’l Celâle * Kitabü’l Hulûle * Kitabü’r Ruh * Kitab’ül Şevahid * Kitab’ül İbadet* Kitab’ül Azimet * Kitab’ül Ulûm el-Vehb * Kitab ‘ül Gavamiz ve’l Avâsim * Kitab’ül Ma’rifet fi’l Mesail el-İ’tikadiye * Kitab’ün-Nefs * Kitab’ün Nikah * El-Keşf’ül Kilâ ze’l İlm ez-Zena * El-Keşf’ül Ma’na fi Tefsir Esma’ül Hüsna * Kimya el-Asadet li Ehl’il İrade * el-Mebâdi ve’l Gâyat fi Esrar’il Hurûf ve’l Meknûnat ve’l Esma ve Da’vât * Muhazarat’ül Ebrar ve Müsameretü Ahbar * El Mearif İlâhiyye * El-Ma’lâ fi Muhtasar el mahla fi Füru’ eş Şafiiye * Medhal ilâ İlm’ül Hurûf * Medhal ile’l Maksad * Meratib’üt Takva * Meratib’ül Ulûm * Meşare’ * Meşahid’ül Esrar el-Kudsiyet ve Mutâli’ül Envar el-İlâhiye * Meşkuvet el-Envar fi’ma revâ an Allah subhanehu ve teala min’el Ahbar * Meşkuvet’ül Ukûl el-Muknebise min Nûr’ül Mekûl * Mefatih’ül Gayb * Makam’ül Kurbet * Maksad’ül Esma * El Mukna’ * Mevâki’ün Nücûm ve Mutali’ Ehl-i Esrar ve’l Ulûm * El-Mevled’ül Cismani ve’r Ruhani * Netaic’ül Ezkâr fi’l Mukrabin ve’l Ebrâr * Nüsha’tül Hak * Nakş * ve diğerleri...
  • ...Bu zamanın hastalığının yine bu zamanın ilacıyla tedavi olunması hikmet gereğidir.
  • Zaman her an bize, Binlerce resim gösterir. Fakat hiçbiri, Düşünce aynamızda olduğu gibi değildir..

Endülüs Tarihi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

bedevi kavimden medeniyet dersi veren kavime: Tarihçi Viyardo (Louis viardot) der ki;bu şekilde bir fırka Arap evladı Hicaz'dan kalkıp hiç bilmedikleri ve görmedikleri yerleri kah kılıç ve mızrak, kah tatlı sözlerle iki sene zarfında fethettiler. İspanyollar ise bunca zorluklarla sekiz yüz senede ancak geri alabildiler. Bununla beraber onlar(Müslüman araların) sayesinde görülen medeni faydalar ve insani güzelliklerin teşekkürünü ve böyle yüce bir kavmin hakkını da sonradan yaptıkları barbarlıkların(burda İspanyolları kast ediyor) dehşetini, Avrupa halkının kalplerinden hala çıkaramamıştır. (Eshat ÇINAR)

Akıcı Tarihi Edebiyatçılar Yazarmış: Kitabı şuan okumaktayım ve bir tarih kitabında bir şair kalemi harika oluyormuş. Oldukça detaylı gidiyor tek tek her emirin dönemi olaylarını anlatıyor. Tek tarih kitabı olmasına tam olarak yakışmayan durum o dönemin genel hastalığı olan araya girip öznel yorumlarını katması ama akıcılığı çok iyi ve edebiyatçı kaleminden tarih okumak gerçekten keyifli oluyormuş. (Montgomory)

Endülüs: Dönemi içinde önemli bir yeri olan Ziya Paşa, “Endülüs Tarihi” isimli kitabını Müslümanların Endülüs'teki mühim birikimlerinin o ana kadar hiçbir esere konu edilmemesi sebebiyle kaleme almıştır. Eser yayınladığı dönemde çoğu yazar ve şâirin dikkatini çekmiş, Endülüs Müslümanlarının hem tarihine hem de yüzyıllar boyu süre gelen İslam geleneğinin bir parçası olan ilim, kültür ve medeniyetine ilgiyi canlandırmıştır. (Şebnem Lale Erdem)

Endülüs Tarihi PDF indirme linki var mı?

Ziya Paşa - Endülüs Tarihi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Endülüs Tarihi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Ziya Paşa Kimdir?

1825 yılında İstanbul'da dünyaya geldi (Doğum yılını 1829 olarak gösteren kaynaklar da vardır.) Babası, Galata Gümrüğü'nde kâtiplik yapan Erzurum'un İspir ilçesinin Kerab köyünden Ferideddin Efendi, annesi Itır Hanım'dır. Asıl adı "Abdülhamid Ziyaeddin'" dir.Öğrenimine Kandilli’de başladı; Süleymaniye yakınlarındaki “Mekteb-i Ulum-i Edebiye”’de devam etti. Özel derslerle Arapça ve Farsça öğrendi.Bir süre Sadaret Mektub-i Kalemi'nde katip olarak çalıştı. Bu sırada devam ettiği Arapça ve Farsça dersler ile klasik edebiyatta ustalığını ilerletti;devrin şair ve alimlerinin bir araya geldiği Lebib Efendi Konağı’ndaki toplantılara katıldı.Şairlikte ve Sadaret Kalemi’ndeki başarılarını takdir eden Sadrazam Mustafa Reşit Paşa’nın aracılığıyla 1855'te sarayda Mabeyn Katipliği'ne atandı. Bu sırada Fransızca öğrendi. Molière’in Tartuffe adlı eserini “Tartüf yahut Riyanın Encamı” adı ile çevirerek Türk edebiyatının ilk manzum tercüme piyesini ortaya koydu. Louis Viardot’un “Endülüs Tarihi”, Cheruel ve Lavelle adlı yazarların “Engizisyon Tarihi” adlı eserlerini Fransızcadan Türkçeye çevirdi. Bir yandan da Hersekli Arif Hikmet Bey’in Laleli’deki evinde düzenlenen Encümen-i Şuara Topluluğu toplantılarına katıldı.1859’da Mustafa Reşit Paşa’nın vefatından sonra sadrazam olan Mehmet Emin Ali Paşa ile anlaşamadığından yeni görevlere atanarak saraydan uzaklaştırıldı. Bu sırada yazdığı “Terci-i Bend” şiiri ile ilk defa edebiyat alanında ün sağladı. 132 beyit uzunluğunda, divan tarzında bir eser olan bu şiirde kainat ve dünyayı yeni bir bakışla kavrama çabası görülür ve devrin hükümeti üstü örtük olarak eleştirilir.Saraydan uzaklaştırıldıktan sonra önce Atina elçiliğinde görevlendirilen Ziya Paşa, 1861'de Kıbrıs Mutasarrıfı oldu ve “Paşa” ünvanını aldı; Kıbrıs’ta sıtmaya yakalandığı gibi bir çocuğunu ve babasını orada kaybetti; 1863'te Amasya, 1865’te Canik Mutasarrıfı oldu; 1866’da İstanbul’a dönebildi; Kıbrıs dönüşü hasta olan eşini de kaybetti.Yönetime muhalif olan İttihak-ı Hamiyet Cemiyeti'nin (sonraki adıyla Yeni Osmanlılar) üyesi olan Ziya Paşa, Diyarbakırlı Flip Efendi’nin çıkardığı Muhbir Gazetesi’ndeki hükümeti eleştiren yazılar yayımlaması yüzünden Nisan 1867’de yeniden Kıbrıs'a atandı.

Avrupa’ya kaçışı

Kısa bir süre önce saraya küskün olarak Paris’e yerleşen Osmanlı devlet adamı ve Mısır prensi Mustafa Fazıl Paşa, İstanbul'a gönderdiği bir adamı vasıtasıyla Ziya Paşa’yı ve birkaç ay önce Erzurum’a vali muavini olarak atanan ancak gitmeyen Namık Kemal’i Paris’e davet etti; onlara geçimlerini sağlayacak kadar para tahsis edeceğini bildirdi. İki şair, Avrupa’ya gidip Mustafa Fazıl Paşa’nın koruyuculuğunda kalemleri ile hükümete muhalefet etme teklifini kabul ettiler. Kendilerine gerekli gördükleri kimseleri de beraberinde getirebilecekleri bildirilmişti. Ali Suavi ile Agah Efendi’yi de davete karar verdiler. Mithat Paşa’yı gidişlerinden haberdar ettikten sonra birlikte Fransız Büyükelçiliğinin yardımı ile ülkeden kaçarak İtalya’nın Messina Limanına gittiler.

Avrupa yılları

Ziya Paşa, Namık Kemal ve Messina’da buluştukları Suavi Efendi, 30 Mayıs 1867’de Paris’e vardı. Mustafa Fazıl Paşa’yı konağında ziyaret ettiler. Yaşça büyüklüğü nedeniyle Ziya Paşa grubun lideri durumundaydı.Avrupa hayatı Paris’te başlayan Ziya Paşa, kısa bir süre sonra Paris sergisi için şehre Osmanlı Sultanı Abdülaziz’in gelecek olması nedeniyle geçici olarak ülkeden ayrılmayı uygun buldu. 30 Haziran 1867’de Namık Kemal, Agah ve Suavi Efendilerle birlikte Londra’ya gitti. Ziya Paşa, Abdülaziz’in Avrupa seyahatinin devamında Londra’ya gelmesi üzerine Brighton’a çekildi ancak Sultan’a “Ziya Paşa’nın Arzuhali” adlı dilekçe şeklinde yazılmış eserini sundu. Eser, sadrazam Ali Paşa aleyhine yazılmış siyasi tenkit ve hicivdir.

Yeni Osmanlılar, Abdülaziz’in seyahatinden sonra çalışma programını oluşturdular; bu programa göre Namık Kemal ve Ziya Paşa’nın "Hürriyet" adlı bir gazete çıkarması kararlaştırıldı. Hürriyet'in ilk sayısı, 29 Ağustos 1868’de çıktı. Bu ilk sayıda Ziya Bey’in Osmanlı kabinesini yeren bir yazısı yayımlandı. Yazı, Abdülaziz ile barışıp İstanbul’a dönmüş olan Mustafa Fazıl Paşa’nın istediğinden çok daha ağır bir makale idi; Mustafa Fazıl Paşa bu nedenle Genç Osmanlıları tahsisatlarını kesmekle tehdit etti. Genç Osmanlılar’ın eleştirel yazılarına engel olmak için Hariciye Nazırı Fuat Paşa da daha önce Londra elçisine bir yazı göndererek bu yayınların İngiliz hükümeti ile anlaşarak durdurulmasını istemişti.Bu nedenle Ziya Paşa İngiltere’de soruşturmaya uğradı ve kefaletle serbest kalabildi.

Mustafa Fazıl Paşa’nın yardımlarının gittikçe azalması üzerine Mısır Hidivi İsmail’in desteğini kabul eden Genç Osmanlılar, bu destek ile gazeteyi çıkarmayı sürdürdüler. Namık Kemal’in yönetiminde çıkarılan gazetede zaman zaman Namık Kemal ve Ziya Paşa’nın birbirine zıt fikirler içeren makaleleri yayımlandı. Ziya Paşa’ya göre ülkenin içinde bulunduğu kötü durumun sebebi vezirlerin suistimali, Namık Kemal’e göre ise sistemin bozukluğu idi. Ziya Paşa yazılarında açıkça Ali Paşa hükümetine hücum ediyordu. Bu durum, Ali Paşa ile anlaşamayan Mısır Hıdivi’ni memnun ediyordu. Ancak Namık Kemal Mısır Hidivi aleyhine polemik yürütüyordu.Aralarındaki anlaşmazlık, Namık Kemal’in Mustafa Fazıl Paşa’nın isteğine uyarak 6 Eylül 1869’da gazeteden ayrılmasına yol açtı.

Öfkeye kapılan Ziya Paşa, elindeki toplu parayı Mustafa Fazıl Paşa’ya geri gönderip Cenevre’ye çekildi.Hidiv İsmail’in kendisiyle temas kurup destek sağlaması üzerine 13 Eylül 1869’dan itibaren gazete Cenevre’de Ziya Paşa yönetiminde çıkmaya başladı. Ziya Paşa bir süre sonra Londra’ya geçti ve burada da Hürriyet'i yayımlamayı sürdürdü. Gazetenin 78. sayısında Ali Suavi’nin “Ali Paşa Muhakemesi” başlıklı makalesinde bulunan “Ali Paşa’nın öldürülmesi gerektiği” yolundaki ifadeler nedeniyle İngiliz makamları tarafından tutuklanan Ziya Paşa, kefalet ile serbest kalınca Fransa’ya kaçtı. 1870 yılı Nisan ayında İsviçre’ye geçti ve yeni bir matbaa kuramayınca Hürriyet'i 89. sayıdan itibaren taşbasması olarak çıkardı.Gazete, son sayısını 29 Mayıs 1870’de yayımladıktan sonra kapandı.

Hürriyet'in kapanmasından sonra yeni bir gazete çıkarmak isteyen ancak bunu başaramayan Ziya Paşa'nın İstanbul’a dönmesine sadrazam Ali Paşa’nın ölümünden (8 Ağustos 1871) sonra izin çıktı.

İstanbul yılları

İstanbul’a döndükten sonra 1872-1876 arasında çeşitli memuriyetliklerde görevlendirildi. Bir süre geçim sıkıntısı çekti. Abdülaziz’in tahttan indirilmesi ve yerine II. Abdülhamit’in tahta çıkarılmasından sonra kurulan Anayasa Komisyonunda yer aldı. Bu sırada Maarif Müsteşarlığı görevinde idi ancak müsteşarlığın işlerinden ziyade anayasa hazırlıkları ile uğraştı.Anayasanın 23 Aralık 1876’da ilan edilmesinden sonra Genç Osmanlılar’ı tutuklama ve sürgünlerle çevresinden uzaklaştıran padişah Abdülhamit, Ziya Paşa’yı İstanbul’dan uzaklaştırmak için vezir rütbesi ile Suriye’ye vali olarak gönderdi.

Valilikleri

Üç buçuk ay süren Suriye valiliğinden sonra Konya’da bir yıl valilik yapan ve eğitimle ilgili çalışmalar gerçekleştiren Ziya Paşa, son olarak 1878 yılında Adana’ya vali olarak atandı. Adana’da eğitim ve kültür alanında faaliyet gösterdi. Bursa valisi Ahmet Vefik Paşa’yı örnek alarak bir tiyatro binası inşa ettirdi, temsil vermek üzere İstanbul’dan bir tiyatro heyeti getirtti ve Fransızcadan piyes tercüme etti. İmarla ilgili faaliyetlerde bulundu; Gülek nahiyesinde bir rüştüye açtı.

Ölümü

2 yıla yakın valilik yaptığı Adana’da 17 Mayıs 1880’de sirozdan hayatını kaybetti. Büyük bir cenaze töreninin ardından Adana Ulu Camii yanına defnedildi. 1881 yılında Adana valisi Abidin Paşa tarafından Ziya Paşa için türbe yaptırıldı. Türbenin etrafı 1960'larda park haline gelmiştir.

Çocukları

İki evlilik yapmış olan Ziya Paşa'nın ilk evliliğinden Hayali Bey, Seniha Hanım, Vahid Ziya Bey adlı üç çocuğu olmuştur; ikinci evliliğini Saadet Hanım ile yapmıştır.

Ziya Paşa Kitapları - Eserleri

  • Endülüs Tarihi
  • Ortaçağın Karanlık Çehresi Engizisyon Mahkemeleri
  • Terci-i Bend ve Terkib-i Bend
  • İki Cihan Arasında: 2
  • Zafername
  • Engizisyon Tarihi
  • Rüya

Ziya Paşa Alıntıları - Sözleri

  • Yarabbi, neden bu zamandaki her bilge adam, Akıl belası yüzünden rahat ve huzurlu olamaz? Yarabbi, niçin bu dünyada her bilgili kişinin, Bilgisi miktarınca çok derdi vardır? (Terci-i Bend ve Terkib-i Bend)
  • 44 kütüphanenin ihtiva ettiği kitapların tamamı 600.000 ciltten ibaretti. Bunların tamamı, toprak olasıca cahil kâfirlerin galibiyet sağladıkları esnada darmadağın oldular. 1492 senesinde Katolikler Girnata'yı zapteylediklerinde kütüphanede buldukları 1.000.000'dan fazla nefis Arapça kitapları yapmışlardır. (Endülüs Tarihi)
  • Yanar bin dağ var sînemde hacet yok beyâbâna Fünûn-ı aşkı Mecnûn şimdi gelsin benden öğrensin Benim bağrımda binlerce yanık yarası var, çöle gerek yok; Mecnun aşk sanatını şimdi gelsin benden öğrensin. (İki Cihan Arasında: 2)
  • Ortaçağ'ın en önemli siyasi-dini hadiselerinden birisi şüp­hesiz Haçlı Seferleri'dir. Seferlerin hedefinde bulunan unsurla­rın belirlenmesinde her ne kadar kilise çok büyük bir öneme sahipse de, manevi sebeplerin yanı sıra maddi sebeplerin de buna dahil edilmesi bir o kadar elzem görünmektedir . (Ortaçağın Karanlık Çehresi Engizisyon Mahkemeleri)
  • Bilmem ki dünyanın düzeninin gereği midir Hayatta hep cahiller saadet içindedir. (Terci-i Bend ve Terkib-i Bend)
  • Roma da Hıristiyan öğretiyi savunma gayretindedir. Belki Roma'daki engizisyonun temelinde daha özelde Roma Katolik Kilisesi'nin öğretileri söz konusudur; ancak İspanya' da olduğu gibi Roma kilisesi de kendisi gibi düşünmeyenleri tekfir etmiş, cezalandırmıştır. (Ortaçağın Karanlık Çehresi Engizisyon Mahkemeleri)
  • ...Bu zamanın hastalığının yine bu zamanın ilacıyla tedavi olunması hikmet gereğidir. (Endülüs Tarihi)
  • Eyvah bu bâzîçede bizler yine yandık Zîra ki ziyan ortada bilmem ne kazandık. (Terci-i Bend ve Terkib-i Bend)
  • Âdeme âdem gerektir âdem etsin âdemi Âdem âdem olmayınca âdem netsin âdemi.” ... ~... (Zafername)
  • İspanyol tarihçilerinden Kond’un “Gırnata’nın istilası esnasında bir milyonu geçkin nefis kitabı Kur’an zannederek resmi törenle yakmıştır” demesi mübalağdan uzaktır (Endülüs Tarihi)
  • Zaman bize bin türlü manzara sergiler Fakat hiç biri düşünce aynamızda olduğu gibi değildir (Endülüs Tarihi)
  • "Kim kardeşi için bir kuyu kazarsa içine kendisi düşer." (Engizisyon Tarihi)
  • , Bilmem ki muktezâ-yı nizâm-ı cihân mıdır? Dâim cihânda câhil olur mes'adet-nümûn! /..Bilmem dünyanın düzeninin gereği midir, Hayatta hep cahiller saadet içindedir..\ ...~... (Terci-i Bend ve Terkib-i Bend)
  • Zaman her an bize, Binlerce resim gösterir. Fakat hiçbiri, Düşünce aynamızda olduğu gibi değildir.. (Endülüs Tarihi)
  • (Hişâm b. Abdurrahman) Arap dili onun zamanında o kadar itibar kazandı ki hıristiyanlar bu dili öğrenmeye mecbur kaldılar. Latin dili önemsiz dereceye düştüğünden İncil ve Tevrat bile Arapça'ya tercüme edilmişti. (Endülüs Tarihi)
  • Engizisyon öyle bir lafızdır ki işaret ettiği mana, hiç bir millette meydana gelmemiş olduğundan hiçbir dilde eş anlamlısı bulunmaz. Ve her ne zaman bu kelime telaffuz olunsa çağrışımlarının dehşetinden tüylerin ürpermemesi ve kalbin çarpıntı geçirmemesi mümkün olmaz. (Engizisyon Tarihi)
  • Rızkına kâni' olan gerdûna minnet eylemez Âlemin sultanıdır muhtâc-ı sultân olmayan Allah'ın verdiği ile yetinen, feleğe minnet etmez; sultana muhtaç olmayan kişi dünyanın sultanıdır. (İki Cihan Arasında: 2)
  • "Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz..." (Engizisyon Tarihi)
  • Osmanlı, İslam medeniyetinin unsurlarını her alanda benimsemiş ve İslam medeniyetinin neredeyse tüm kurumlarını devletin 'akıl yapısı' ile geliştirerek güncelleştirmiştir. (Ortaçağın Karanlık Çehresi Engizisyon Mahkemeleri)
  • 1492'de Yahudiler İspanya'dan göç etmek zorunda bırakılmışlardır.13 Engizisyon mahkemelerinden bir şekilde kurtulan Yahudilerin, kendi dindaşlarının rahatça yaşadığı ve ticari ilişkilerinin bulunduğu Osmanlı Devleti'ne sığınmaları da14 dönemin sosyal hareketliliğini vurgulama açısından fevkalade önem taşımaktadır. (Ortaçağın Karanlık Çehresi Engizisyon Mahkemeleri)

Yorum Yaz