Enver - Murat Bardakçı Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Enver kimin eseri? Enver kitabının yazarı kimdir? Enver konusu ve anafikri nedir? Enver kitabı ne anlatıyor? Enver PDF indirme linki var mı? Enver kitabının yazarı Murat Bardakçı kimdir? İşte Enver kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Murat Bardakçı
Yayın Evi: İş Bankası Kültür Yayınları
İSBN: 9786053326045
Sayfa Sayısı: 784
Enver Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
İstanbul'da mütevazi bir ahşap evde başlayıp Hürriyet Kahramanlığı'na ve imparatorluğun en güçlü adamlığına uzanan ama ardından idam mahkumluğuna ve sürgünlere kadar giden, 1922'de uzak diyarların haritalarda bile yeralmayan ücra bir tepesinde Rus süvarisinin namlusundan çıkan domdom kurşunu ile noktalanan 41 senelik macera dolu bir hayat-
Enver Paşa Türkçü-Turancı mı, yoksa İslâmcı mı idi? İstiklâl Harbi yıllarında neler yapmıştı? Mustafa Kemal ile mektuplaşmaları- Sıkıntılar ve hayallerle dolu sürgün seneleri- Orta Asya'daki esareti ve uğradığı mağlubiyet- Hanımı, büyük aşkı Naciye Sultan'a hasret satırları-
Murat Bardakçı'nın, Paşa'nın ailesi tarafından doksan küsur sene boyunca muhafaza edilen ve şimdiye kadar yayınlanmamış özel evrakı ile sivil ve askeri arşiv belgelerine dayanarak kaleme aldığı Enver, tarihimizin bu çok önemli ismini her yönü ile ortaya koyarken, onun hakkında yanlış bilinen birçok konunun gerçeğini de gözler önüne seriyor.
(Tanıtım Bülteninden)
Enver Alıntıları - Sözleri
- " Zaferler ne kadar bizim ise, mağlubiyetler de aynı şekilde bizimdir ve o mağlubiyete sebebiyet veren hataların tekrar edilmemesi için bilinmeleri, hatırlanmaları şarttır."
- Enver, Bana gel diyorsun fakat düşünmüyorsun ki yaşadığım bir muhit eski İstanbul değil, bir cehennemdir. Muhakkar, metruk bir kadının yardımcısı Allahtan başka kimse olamaz... Naciye Sultan,1919
- İttifak yok, ittihad yok, bir felakettir gider Aşina yok, asdika yok, bir cehalettir gider Hayf, öyle bir gidiş ki cenneti viran eder Bir beladan bin bela icad eden hain, yezid Ademiyyet, din ü millet düşmanı Abdülhamid.
- "Seni öper, sever, kucaklar, bu mevcudiyet-i maddiyemle, aşk ve iştiyakımla sarılarak canını yakar, Hüdâ'nın birliğine yavrularımla beraber emanet ederim rûhum efendiciğim. Karaağaca çakımla ismini yazdım."
- Bu zatın bir dakika boş kaldığını görmedim. Başını yastığa dayar dayamaz uyur, yatağından kalkar kalkmaz bir işle meşgul olur. İşsiz kalınca sultan efendisine rapor suretindeki mektuplarını imla ile uğraşır durur idi. Bu kadar faal yaratılmış bir insan içjn Moskovada aylarca işsiz kalmanın ne kadar müz'iç olduğunu teemmül edin.
- "Benim saadet nûrum yavrum, Nesin? Ne oldun, erkek mi, kız mısın? Hâlâ bilmiyorum. Bundan o kadar müteessirim ki anlatamam. Her ne ise, Allah seni uzun ömürlü; annenle bana da saadetle senin ak saçlı olduğunu , torunlarını sevdiğini göstersin. Seni uzun uzun öper, Hakk' emanet ederim. Baban Enver
- Zaten mukadder olan ölümden korkarak köpek gibi yaşarsak hem geçmişlerimizin, hem de geleceklerimizin lanetlerine müstehak oluruz. Halbuki kurtuluş için ölmeyi göze alırsak hem biz, hem de bizden sonrakilerin hür ve bahtiyar olmasını temin etmiş oluruz.
- Enver isminin tarih sahifelerine yazılmasının ilk adımı da o anda işte orada, kompartımanın kapısında atıldı. Talât Bey, Enver'in önce elini sıktı, sonra kucakladı ve peronda bekleyen kalabalığa dönerek Enver'in kolunu kaldırıp “Yaşasın Hürriyet Kahramanı Enver Bey! Yaşasın Hürriyet!” diye haykırdı Ittihad ve Terakki, sembol ismi olacak kahramanını artık bulmuştu!
- Orta Asya hanlıklarındaki Cedidizm siyasi alandaki ilhamını Türkiyede Jöntürk Hareketinden alacak, Sultan Abdülhamide karşı verilen mücadele Hive ve Buhara Hanlarına karşı yönetilen mücadeleye örnek teşkil edecekdi.
- Talat Paşa, 15 Mart 1921 sabahı Berlin'de Sogomon Tehliryan adındaki bir Ermeni tarafından ensesinden vuruldu... Cemal Paşa, 25 Temmuz 1922 akşamı Gürcistan'ın başkenti Tiflis'teki iki yaveri ile beraber sokak ortasında delik deşik edildi... Enver Paşa 4 Ağustos 1922'de bugün Tacikistan'ın sınırları içerisinde kalan Âbıderyâ köyünün ilerisindeki Çegan Tepesi'nde bir Rus mitralyözünün kurşunlarına hedef oldu...
- - Ay balam, bu gemi hara (nereye) gider ? + Hansı (hangisi)? - Köprüden indi (şimdi) kalkan bu parahod (gemi). O baktı, baktı sonra karar verdi: + Krasnovodska gider... Ona bir 'Sağol balam' diye teşekkür ettikten sonra denizin kenarına yaklaşarak mazot dumanları salıvererek manevra yapan gemiyi seyrettim.
- Sizden ayrılış, ruhumun bedenimden ayrılmasından daha dehşetli oldu. (6 Aralık 1914, Naciye Sultana mektubundan)
- Karakalemle resim yapmaya gençlik senelerinden itibaren meraklıydı, zaten istidadı da vardı ve Türk resminin öncülerinin neredeyse tamamının asker oldunları, ilk ciddi resim eğitimini askeri mekteplerde almış olduklarını gözönüne alınınca, okul senelerinde Enver'inde resme hayli vakit ayırmış olması tabii idi.
- Naciye, hem niçin ağlayacaksın? Benim koca bir İslâm hey'eti, beşeriyet, Türklük, fakat bunlardan da bence daha mukaddesi senin için çalışmaya gittiğimi düşün de müteessir olma. Allah'a dua et ki muvaffak olup döneyim, yahut daha da doğrusu kavuşalım.
Enver İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Kitap, 783 sayfadan oluşmakla birlikte okuması zor diyemem.. Bazıları kitapta Enver Paşa'nın övüldüğüne yönelik çıkarımlarda bulunmuş bence yanlış bir çıkarım çünkü; aksine Enver Paşa'nın gerek toplumsal,siyasi gerekse bölgenin şartlarını değerlendirmeden girişmiş olduğu mücadelenin nasıl hayalkırıklığına neden olduğunu apaçık ortaya koyabilmekte... Belki de yerici olduğunu bile söyleyebiliriz. Ancak orta halli bir aileden gelen Enver Paşa'nın vatansever kişiliği, devleti ve milleti için yaptıkları sonu hüsranla bitse de bu uğurda vermiş olduğu mücadeleyi gözler önüne de seriyor. Aslında okurken insan hüzünlenmeden geçemiyor... Kitapta Enver Paşa'nın ailesinden alınan mektuplara fazlasıyla yer verilmiş, ayrıca Enver Paşa'nın resim yeteneğini de ortaya koyan birçok çizim de kitabın sonunda görmekteyiz.. Evet bence bir tarih kitabı Enver Paşa'yı bilmek tanımak isteyenlerin okuması gereken derin araştırmalarla ortaya konulmuş bir inceleme, tavsiye olunur.... (Özlem Özlem)
Kırk bir yıllık bir yaşam ve bu yaşama sığmış asırlık olaylar. Önce savaşlar, ardından ihtilal ve nihayetinde Cihan Harbi... Enver Paşa, her tarihi karakterde olduğu gibi, özellikle günümüzde çokça tartışılan simalar arasında yerini almıştır. Kimilerine göre Sarıkamış faciasının müsebbibi; kimilerine göre "Hürriyet Kahramanı" ve kimilerine göre de büyük bir Turancı... Murat Bardakçı ve kitap hakkındaki yorumumu belirtmeden önce, Enver Paşa'nın 41 yıllık hayatını kısaca özetlemek isterim: 1881 senesinin Kasım ayında gözlerini dünyaya açan İsmail Enver, orta halli hatta fakir bir ailenin çocuğuydu. Bir Türk evladına yaraşır meziyetlere sahip olan Paşa, herkesçe kabul gören düşünceye göre her şeyden önce çok cesur ve ideallerine bağlı bir insandı. Elbette doğduğu ve büyüdüğü dönem (devr-i istibdat) onun siyasî görüşlerinin şekillenmesinde etkili olmuştur. O dönemin simaları gibi kendisi de büyük bir Abdülhamid muhalifi olmakla beraber, bu muhalefetine mukabil hürriyet, müsavat gibi kavramların da savunucusu konumundaydı... Enver Paşa'nın tarih sahnesine çıkışı II.Meşrutiyet'in ilanına giden süreçte mümkün olmuş; Enver, artık "Hürriyet Kahramanı" ilan edilmişti. Ardından sırasıyla Bab-ı Âli Baskını ve Türkiye'nin idaresini 1918'e kadar elinde tutacak olan Ittihad ve Terakki Hükümeti'nin kurulması... Gelelim Enver Paşa'ya yöneltilen suçlamalara, bunlar arasında Cihan Harbi meselesi belki de en önemli yeri tutmaktadır; muhalif yorumların dayanağı, Enver'in tek başına Türkiye'yi harbe soktuğu, hatta Sultan Reşad'ın bile durumdan habersiz olduğu yönündedir. Naçizane kendi yorumumu ifade edecek olursam, bu suçlama bir noktaya kadar kabul edilebilir olsa da hükümetin Cihan Harbi'ne girmemek gibi bir seçeneğinin olmadığını söylemek isterim. Paşa hakkındaki bir diğer mesele Sarıkamış Harekatı ve ardından gelişen acı olaylar. Sarıkamış'daki şehit sayımız bugün bile tam olarak tespit edilmemiş, üzerinde hala tartışmalar yürütülmekte beraber, sayının 90 binleri gördüğü yönündeki ifade tamamen hamasetten ibarettir. Elbette vatan uğruna şehit düşen bir mehmetçiğin canı bile, tarifi imkânsiz bir acıdır lakin, burada sayının bu kadar yüksek gösterilmesi de bir tarih çarpıtması olduğu için özellikle gerçeğin ifade edilmesi gerekir. Yine harekatın öncesinde askerin kış şartlarına uygun kıyafet ve teçhizatın olmaması meselesi de bir noktaya kadar eleştirilebilir fakat bu facianın tamamiyle Enver Paşa'ya yıkılması da doğru kabul edilemez. Zira Hafız Hakkı Paşa'nın bölgede inisiyatif alıp orduyu Allahuekber Dağları'na götürmesi ve yine kendisinin ifadesiyle felakete sürüklemesi Enver Paşa'nın elinde olan ya da bizzat talimatı olan bir durum değildir. 1918 yılında Türkiye'nin harpten çekilmesi sonrası yönetici kadro ve tabii ki Enver Paşa da Türkiye'den ayrılmıştır. Türkiye'deki yaşamı sürekli bir mücadele ve zorlukla geçen Paşa'nın kalan ömrü de geçen ömrünü aratmayacaktır. Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde, bilhassa Almanya'da bir müddet yaşamını sürdüren Enver, bu defa daha da büyük bir hayale; kimilerine göre Turan uğruna kimilerine göre de Islâm'ın ve Müslümanların kurtuluşu için Türkistan'a adım atacaktır... Burada Basmacı hareketine katılan ve bu mücadelede lider konumunda bulunan Enver Paşa, 1922'nin Ağustos ayının 4.günü ata topraklarında giriştiği hürriyet mücadelesinin sonunda canını bir düşman kurşununa teslim edecektir... Gelelim Murat Bardakçı ve kitabına: Daha önce kendisinin Şahbaba eserini okumuştum, o eserde de gayet titiz bir çalışma sergilenmiş, her ifade bir kaynağa dayandırılmıştı. Bu kitapta da karşılığı olmayan bir ifadeye yer verilmemiş. Sayın Bardakçı hem Şahbaba kitabında hem de Enver eserinde sağlam kaynaklar kullanmanın yanında, bizzat hanedan ve aile üyeleri ile de biraraya gelip konu hakkında malumatlar almıştır. Konuya ilgisi olan herkese şiddetle tavsiye edebileceğim bir eser, Bardakçı'nın üslûbu ve akademik titizliği de eseri cazip kılan noktalardan biri. (Yusuf Can Örgen)
Enver paşayı pek seven bir insan değilim ama yaptıklarını iyice öğrenmek için okuduğum bir kitap oldu. Ama tahmin ettiğimden güzel çıktı kitap. Murat bardakçı sanki hikaye anlatır gibi anlatmış Enver paşanın hikayesini. Enver hakkında doğru sandığımız aslında ne kadar çok yanlış bilginin olduğunu öğrenince çok şaşırdım. Resim açısından büyük yetenekli bir paşaymış. Tarih sevenler için okunması gerekli bir kitap. Tavsiye ederim. (Gülcan Aktan)
Enver PDF indirme linki var mı?
Murat Bardakçı - Enver kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Enver PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Murat Bardakçı Kimdir?
Murat Gökhan Bardakçı, 1955 yılında İstanbul'da doğdu, ekonomi öğrenimi gördü.
Musikiye Dr. Selahattin Tanur'la tanbur ve eser meşkederek başlayan Murat Bardakçı, Tanur'dan "icazet" aldı, Ekrem Karadeniz'le teori, teori tarihi ve ses sistemi üzerine çalıştı, Fahire Fersan ve Vecdi Seyhun'dan yararlandı, ilgi alanını daha sonra musiki tarihine yöneltti. Abdülbaki Gölpınarlı'dan şarkiyat kaynakları ve metodolojisi alanlarında büyük ölçüde faydalandı, bu arada Türk ve İslam Müziği'nin tarihiyle ilgili kitap, belge, fotoğraf, film ve ses kaydı gibi arşiv malzemesi topladı, geniş bir nota kolleksiyonu oluşturdu.
Murat Bardakçı Kitapları - Eserleri
- Enver
- Şahbaba
- Son Osmanlılar
- Osmanlı'da Seks
- Neslişah
- Hafız Hakkı Paşa'nın Sarıkamış Günlüğü
- İttihadçı'nın Sandığı
- Talat Paşa'nın Evrak-ı Metrukesi
- Naciyem Ruhum Efendim
- “Sizi Serbest Bırakmayı Muvafık Bularak Tatlîk Ettim!”
- Bir Devlet Operasyonu: 19 Mayıs
- Safiye
- Mahmud Şevket Paşa'nın Sadaret Günlüğü
- Yıkılış ve Kuruluş
- Refik Bey - Refik Fersan ve Hatıraları
- Üçüncü Selim Devrine Ait Bir Bostancıbaşı Defteri
- Fener Beyleri’ne Türk Şarkıları
- Atatürk’ün Mutfağı
- Şahbaba
- Ahmed Oğlu Şükrullah
- 25 Yıla 25 Besteci
- Girit Oyunu Ve Kıbrıs
Murat Bardakçı Alıntıları - Sözleri
- Şevket Efendi, bir trafik kazasında iki kişinin ölümüne sebep olduğu için daha önce Halife Abdülmecid Efendi tarafından Osmanlı tarihinde örneği görülmemiş bir uygulamaya tâbi tutulmuş ve hanedandan ihraç edilmiştir. (Son Osmanlılar)
- Vahideddin'in şehzadelik yıllarını bilenler, onun ağabeyi Abdülhamid'le yakınlığının saraya mensup hemen herkesi kıskandırdığını söylerler. (Şahbaba)
- Huzura çıktım. Zât-ı şâhane Edirne’nin terkolunmaması arzusunu izhar etti ve Kamil paşa ile kabinesini pek ziyade çekiştirdi. (Mahmud Şevket Paşa'nın Sadaret Günlüğü)
- Seneler ve belki asırlar geçecek fakat Osmanlı milletine can veren Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti daima pâyidar, daima müttehîd, daima bir olacaktır kandaşlarımız! (İttihadçı'nın Sandığı)
- Gözlerinizi ağlamak için değil.... “Gözlerinizi ağlamak için değil, görmek için kullanınız” (“Sizi Serbest Bırakmayı Muvafık Bularak Tatlîk Ettim!”)
- Âh! Yine seni üzdüm, uzun yazdım. Fakat affet, sana da derdimi dökmezsem kime dert yanayım? (Naciyem Ruhum Efendim)
- ... Ah Enver! Ah! Bu kış seferini ta'cil etmek, sonra da bu parlak taarruzda 9. Kolordu'yu dörtnala kaldırmakla yüz bin masumun kanına girdin! Allah seni affetsin. Hafız Hakkı Paşa (3 Kanuni Sani 1915) (Hafız Hakkı Paşa'nın Sarıkamış Günlüğü)
- - Ay balam, bu gemi hara (nereye) gider ? + Hansı (hangisi)? - Köprüden indi (şimdi) kalkan bu parahod (gemi). O baktı, baktı sonra karar verdi: + Krasnovodska gider... Ona bir 'Sağol balam' diye teşekkür ettikten sonra denizin kenarına yaklaşarak mazot dumanları salıvererek manevra yapan gemiyi seyrettim. (Enver)
- "Seni öper, sever, kucaklar, bu mevcudiyet-i maddiyemle, aşk ve iştiyakımla sarılarak canını yakar, Hüdâ'nın birliğine yavrularımla beraber emanet ederim rûhum efendiciğim. Karaağaca çakımla ismini yazdım." (Enver)
- Rusya Devleti'nin tecavüzât-ı muhtemelesine karşı Almanya Devleti ile tedafüî bir ittifak akdine Sadrazam ve Hariciye Nâzırı Mehmed Said Paşa me'zundur. 18 Temmuz 1330 (31 Temmuz 1914) Mehmed Reşad (Yıkılış ve Kuruluş)
- Bizler için "hacı-hoca takımıyla birleşip ihtilal yapacaklar" bile dendi. Söğüt'ten elde kılıçla çıkıp Viyana'ya kadar gidenlerin torunuyduk. Türkiyen'in fenalığını nasıl düşünürdük? ama memlekete 600 sene hizmet ettikten sonra, bir gecede kovulduk. Diş değiştirirken kovuldum, saçlarıma ak düştüğünde dönebildim. Fakat emin olun, birimizin aklından bile, bir gün kötü şey geçmedi. Mustafa Kemal'in muvaffakiyetlerini işittikçe sevinir, "Türkiye iyiye gidiyor" derdik. (Son Osmanlılar)
- Bennet, hatıralarında Samsun için verdiği vizelerden şöyle bahsedecekti: "... Günün birinde, fark etmeden kaderin vasıtası oldum. 15 Mayıs'ta Yunan kuvvetleri İzmir'e çıkmış ve beklenmedik direnişle karşılamıştık. Sultan, başında Çanakkale kahramanı Mustafa Kemal Paşa'nın bulunduğu bir heyetin Türk ordusunun ihtilâfın dışında kalmasını sağlamak maksadıyla gönderilmesi konusunda müttefiklerin Yüksek Komiserleri ile anlaşmaya varmıştı. 22.doğum günümde garip bir rastlantı olarak bir Türk subayı odama geldi ve Mustafa Kemal Paşa ile maiyetindekiler için vize istedi. Listeyi okuyunca Türk Ordusu'nun en faal 35 generaliyle albayının isimlerinin yazılı olduğunu gördüm. Vizeleri vermek istemedim. Binbaşı Van M., her zaman olduğu gibi özel işler için dışarıdaydı. Listeyi karargaha götürüp talimat istemeyi kararlaştırdım.Görevli subaya 'Bu liste bende barışçıdan ziyade savaşçı bir heyet intibaı uyandırıyor' dedim. Yüksek Komisyon'a danışılacağını söyleyip beklememi istediler. Yaklaşık bir saat sonra çağırıldım ve gidip vizeleri verme talimatı aldım. Bana 'Mustafa Kemal Paşa, Sultan'ın güvenine tam olarak sahiptir'dendi. (Yıkılış ve Kuruluş)
- Sizden ayrılış, ruhumun bedenimden ayrılmasından daha dehşetli oldu. (6 Aralık 1914, Naciye Sultana mektubundan) (Enver)
- Ailenin reisi Faik Bey servetini halde, Rus ve Alman paralarına çevirmiş, her şeyini Avrupa bankalarına transfer etmişti. Almanya’nın savaşta yenilip iflas etmesi ve Rusya’da patlayan 1917 Ekim Devrimi her iki parayı da pula çevirmiş, eski mabeyincinin muazzam serveti kül oluvermişti. İşte Refik-Fahire çiftinin bir zamanlar aristokrat aile gelenekleri icabı başlattıkları musikiyi sonradan meslek edinmelerinin sebebi de, bu geçim derdidir. Sefalet çekmemiş ama, hiç bir zaman da müreffeh bir hayat sürmemişlerdir. “Kış yaklaşıyor, kömürümüzü hala alamadık..” “Hamdolsun tig-ü teber, şâh-ı levendâz” (Mali vaziyeti bozuk, meteliksiz) (Refik Bey - Refik Fersan ve Hatıraları)
- " Zaferler ne kadar bizim ise, mağlubiyetler de aynı şekilde bizimdir ve o mağlubiyete sebebiyet veren hataların tekrar edilmemesi için bilinmeleri, hatırlanmaları şarttır." (Enver)
- 1920 sonbaharında Meclis kürsüsünde artık başka Mustafa Kemal vardır ve bu Mustafa Kemal birkaç ay önce, 24 Nisan günü aynı kürsüde padişahtan bahsederken "ecdad-ı kiramımızın bize en kıymetli yadigârı" diyen, İstanbul'un aldığı kararların işgal baskısından kaynaklandığını anlatan ve "....Ben, şahsen hiçbir şey düşünmem. Zat-ı Şahane'nin ağzından işitsem, bunun icbar ve tazyik altında olduğuna hukmederim" ifadelerini kullanan Mustafa Kemal'den çok başkadır. (Şahbaba)
- Devlet solcularla beraber sağcıları, milliyetçileri, dindarları, dinsizleri ve toplumda öne çıkmış kim varsa hemen hepsini “acaba rejimin aleyhinde bir iş çeviriyorlar mı?” Paranoyası yüzünden devamlı olarak izlemiştir… (Safiye)
- Ben, Mustafa Kemal'e her zaman saygı duydum. Harpten yenik çıkan devleti kurtarabilecek tek kişi, Mustafa Kemal idi. (Son Osmanlılar)
- Ve Hazreti Ali -Radiyallahu anh- buyurdular ki, "Cimada itidal (ilişkide ölçülü olma) topuklara ilik ve gözlere nur ve bedenlere kuvvettir". (Osmanlı'da Seks)
- (Kitabın 18’inci sayfasında Refik Beyin 1919’da girdiği ve en yüksek Booth aldığı, Mızıka-i Hümayun’a giriş imtihanından sorulara bir göz attıktan sonra...) Bu imtihanın, bugünkü resmi musiki kuruluşlarında yapılanlarla mukayesesini veya bu seviyede yapılacak bir başka imtihanda, günümüz üstatlarının ne derece başarılı olacakları hususunu bir yana bırakalım... Asıl mesele, günümüz musikisinin, artık değil bu imtihana girebilecek öğrencinin, bu soruları sorabilecek bir imtihan heyetinde yer almaya layık tek bir hocanın bile bulunmadığı bir hale gelmiş olmasıdır. (Refik Bey - Refik Fersan ve Hatıraları)