Etin Cinsel Politikası - Carol J. Adams Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Etin Cinsel Politikası kimin eseri? Etin Cinsel Politikası kitabının yazarı kimdir? Etin Cinsel Politikası konusu ve anafikri nedir? Etin Cinsel Politikası kitabı ne anlatıyor? Etin Cinsel Politikası PDF indirme linki var mı? Etin Cinsel Politikası kitabının yazarı Carol J. Adams kimdir? İşte Etin Cinsel Politikası kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Carol J. Adams
Çevirmen: Mehmet Emin Boyacıoğlu
Çevirmen: Güray Tezcan
Orijinal Adı: Sexual Politics of Meat
Yayın Evi: Ayrıntı Yayınları
İSBN: 9789755397719
Sayfa Sayısı: 400
Etin Cinsel Politikası Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Her on yedi saniyede bir kadın tecavüze uğruyor. Her bir saniyede yüzlerce hayvan öldürülüyor. "Dayak yiyen kadınlar" gerçekliği her gün yüzümüze çarpılıyor ekranlardan ve gazete sayfalarından. Çiftliklerin esir ettiği, mezbahaların katlettiği hayvanlar "marketteki et"e indirgeniyor günümüzde. Etin hem protein için zorunlu olduğuna hem de gücün kaynağı olduğuna inanmamız için örülen mit, aslında erkeğin potansiyel şiddet eğilimiyle üstünlük kurmasına neden oluyor. Etçilleri yiyen etçiller, kafamızdaki iktidar piramidinde en üste yerleştiriliyor ve bu haliyle gündelik hayatımızın her köşesine sızıyor. Reklamların neredeyse tamamında eti yenen hayvanların kadınsı temsil edilmesi ve erkek zihninde seks yapılacak kadının et veya piliç görüntüsünde olması yapbozu kendiliğinden tamamlıyor.
İşte Carol J. Adams bu kitapta, yukarıda sayılan olguları ve genel olarak ataerki ile et tüketimi arasındaki diyalektiği çözümlüyor. Ona göre, erkeklik inşasının önemli bir parçası başka bedenleri denetim altında tutmaktır; et yemek de bunun önemli bir aşamasını oluşturur. "Et yemek, erkek iktidarının her öğünde yeniden ilan edilmesidir." Onun kuramıyla, pornoda veya sof-rada (aslında erkeğin yazdığı tüm "metinlerde") parça parça tüketilen tüm adsızlar, "kayıp gönderge" olarak yeniden bedene kavuşuyor.
Bu kitap, kadın ve hayvanın tüm yönleriyle eş olduğunu savunmuyor; yalnızca şiddet ve tahakkümden beslenen erkek egemen kültürün yeri yurdu olmadığının, zayıf bulduğu her şeyi ve herkesi "erkek" tanımının dışına atarak alt edilecek bir öteki ilan ettiğinin, özneden nesneye indirgediğinin altını çiziyor. Yiyecek/giyecek başka bir şey yokmuşçasına, birtakım canlılara yaşarken kafesi, ölürken ise kan gölünü reva gördüğümüz sürece savaşları ve ayrımcılığı olumlayan eril şiddet kültürünün ve hiyerarşinin aramızdan ayrılmayacağını hatırlatıyor.
Bu kitapta ışık tutulan erkek şiddeti, kadın düşmanlığı, et yeme kültürü ve militarizm arasındaki bağlantılar, bugün de Carol J. Adams'ın yirmi yıl önce teşhis ettiği zamanki geçerliliğini koruyor.
-J. M. Coetzee-
(Tanıtım Bülteninden)
Etin Cinsel Politikası Alıntıları - Sözleri
- ...hayvanlar aslında hiç de (ürün ambalajlarında) tasvir edildiği gibi hayatlar sürmezken, ortalık bir aile çiftliğinde özgürce yaşayan hayvan imgelerinden geçilmez. Hem hayvanlara kibar davrandığımıza hem de hayvanların onlara davranış biçimimizden hoşnut olduğuna inanırız. En olmadı, hayvanların acı hissedebilecek bilinçleri olmadığından, onların kötü vaziyetlerinin bizi etkilememesi gerektiğine inanmayı seçeriz. Rousseau’nun söylediklerini farklı sözlerle ifade edecek olursak: Hayvanlar her yerde zincirlenmiş vaziyettedir; lakin onları özgür olarak resmeden bizizdir.
- Et en iyi protein kaynağı olarak kabul edildikçe ırkçılık da varlığını sürdürmektedir. Hayvansal proteinin güçlü besin değerine yapılan vurgu, sebze ve tahıllardan oldukça yüksek proteinli yemeklerin yapıldığı çok sayıda kültürün beslenme tarihini çarpıtır. Bu yemekler hakkındaki bilgiler, et yemeye olan kültürel ve politik bağlılığın süregelmesi altında ezilir.
- “Yamyamlık” kelimesinin lügatımıza girmesi “ Yeni Dünya”nın “keşfinden” sonra oldu. İspanyolların Karayip halkının adını yanlış telaffuz etmesiyle, beyaz olmayan bu insanlar ile yamyamlık eylemi arasında bir bağlantı kurulmuş oldu. Avrupalılar Afrika, Kuzey ve Güney Amerika kıtalarını keşfettikçe, oranın yerli halkları da barbarlığın doruk noktası olan yamyamlıkla suçlanmaya başladı. Bir kez yamyam olarak yaftalandıktan sonra, medeni Hristiyan beyazlar tarafından mağlup edilip köleleştirilmeleri de haklı çıkarılmış oldu.
- Montaj hatlarındaki işbölümü fikri, Henry Ford’un Şikago’daki mezbahaların demontaj hatlarını ziyaret etmesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Ford montaj hattı fikrini hayvan kesiminin parçalara bölünmüş aktivitelerinden almıştır.
- Futbolcular bira içer çünkü o bir erkek içkisidir ve biftek yerler çünkü o bir erkek yiyeceğidir. Vurgu ‘adam boyu porsiyonlar’ ve ‘kahraman sandviçler' üzerindedir. Et yemenin tüm terminolojisi bu eril önyargıyı yansıtır.
- Temeli hayvanların gıda olarak işlenmesine dayanan ekonomilerin ayırt edici özellikleri şunlardır: • kadınların erkeklerden daha çok iş yapması ama yaptıkları işe daha az değer verilmesi ile ortaya çıkan iş etkinliklerinde cinsel ayrım • kadınların çocuk bakımından sorumlu olması • erkek tanrılara inanılması • babasoyluluk
- Kadın yazarların kendilerini özdeşleştirdiği ötekiliğin bir parçasında diğer hayvanların ötekiliği vardır; her ikisi de örtüşen ve her birinin diğerinin kayıp göndergesi işlevi gördüğü bir tahakküm yapısı altındadır. “Söz hakkının söke söke alınması” nın bir yolu da ona sahip olmayanlarla özdeşleşilerek dışavurulmasıdır.
- Sahip olmadığın kelimeler hangileri? Ne söylemen gerekiyor? Hiç konuşmadan, günbegün yuttuğunuz ve onlar yüzünden hastalanıp ölünceye dek benimsemeye çalıştığınız zulümler neler? ~Audre Lorde
- Tarih boyunca neredeyse hiçbir insan evladı kadının tüfeğinden çıkan bir kurşunla yere yığılmadı. Kuşların ve diğer hayvanların büyük çoğunluğu sizin tarafınızdan vuruldu, bizim değil.
- Diğer yaratıklara karşı tavırları söz konusu olduğunda bütün insanlar Nazidir. İnsanın diğer türlere istediğini yapabileceği gibi bir kendini beğenmişlik, aşırı ırkçı teorileri ve güçlü olanın haklı olduğu prensibini anımsatır.
- ...hayvanlar aslında hiç de (ürün ambalajlarında) tasvir edildiği gibi hayatlar sürmezken, ortalık bir aile çiftliğinde özgürce yaşayan hayvan imgelerinden geçilmez. Hem hayvanlara kibar davrandığımıza hem de hayvanların onlara davranış biçimimizden hoşnut olduğuna inanırız. En olmadı, hayvanların acı hissedebilecek bilinçleri olmadığından, onların kötü vaziyetlerinin bizi etkilememesi gerektiğine inanmayı seçeriz. Rousseau’nun söylediklerini farklı sözlerle ifade edecek olursak: Hayvanlar her yerde zincirlenmiş vaziyettedir; lakin onları özgür olarak resmeden bizizdir.
- Et en iyi protein kaynağı olarak kabul edildikçe ırkçılık da varlığını sürdürmektedir. Hayvansal proteinin güçlü besin değerine yapılan vurgu, sebze ve tahıllardan oldukça yüksek proteinli yemeklerin yapıldığı çok sayıda kültürün beslenme tarihini çarpıtır. Bu yemekler hakkındaki bilgiler, et yemeye olan kültürel ve politik bağlılığın süregelmesi altında ezilir.
- “Yamyamlık” kelimesinin lügatımıza girmesi “ Yeni Dünya”nın “keşfinden” sonra oldu. İspanyolların Karayip halkının adını yanlış telaffuz etmesiyle, beyaz olmayan bu insanlar ile yamyamlık eylemi arasında bir bağlantı kurulmuş oldu. Avrupalılar Afrika, Kuzey ve Güney Amerika kıtalarını keşfettikçe, oranın yerli halkları da barbarlığın doruk noktası olan yamyamlıkla suçlanmaya başladı. Bir kez yamyam olarak yaftalandıktan sonra, medeni Hristiyan beyazlar tarafından mağlup edilip köleleştirilmeleri de haklı çıkarılmış oldu.
- Montaj hatlarındaki işbölümü fikri, Henry Ford’un Şikago’daki mezbahaların demontaj hatlarını ziyaret etmesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Ford montaj hattı fikrini hayvan kesiminin parçalara bölünmüş aktivitelerinden almıştır.
- Futbolcular bira içer çünkü o bir erkek içkisidir ve biftek yerler çünkü o bir erkek yiyeceğidir. Vurgu ‘adam boyu porsiyonlar’ ve ‘kahraman sandviçler' üzerindedir. Et yemenin tüm terminolojisi bu eril önyargıyı yansıtır.
- Temeli hayvanların gıda olarak işlenmesine dayanan ekonomilerin ayırt edici özellikleri şunlardır: • kadınların erkeklerden daha çok iş yapması ama yaptıkları işe daha az değer verilmesi ile ortaya çıkan iş etkinliklerinde cinsel ayrım • kadınların çocuk bakımından sorumlu olması • erkek tanrılara inanılması • babasoyluluk
- Kadın yazarların kendilerini özdeşleştirdiği ötekiliğin bir parçasında diğer hayvanların ötekiliği vardır; her ikisi de örtüşen ve her birinin diğerinin kayıp göndergesi işlevi gördüğü bir tahakküm yapısı altındadır. “Söz hakkının söke söke alınması” nın bir yolu da ona sahip olmayanlarla özdeşleşilerek dışavurulmasıdır.
- Sahip olmadığın kelimeler hangileri? Ne söylemen gerekiyor? Hiç konuşmadan, günbegün yuttuğunuz ve onlar yüzünden hastalanıp ölünceye dek benimsemeye çalıştığınız zulümler neler? ~Audre Lorde
- Tarih boyunca neredeyse hiçbir insan evladı kadının tüfeğinden çıkan bir kurşunla yere yığılmadı. Kuşların ve diğer hayvanların büyük çoğunluğu sizin tarafınızdan vuruldu, bizim değil.
- Diğer yaratıklara karşı tavırları söz konusu olduğunda bütün insanlar Nazidir. İnsanın diğer türlere istediğini yapabileceği gibi bir kendini beğenmişlik, aşırı ırkçı teorileri ve güçlü olanın haklı olduğu prensibini anımsatır.
Etin Cinsel Politikası İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Herkes mutlaka okumalı: *Ben öyle olduğunu düşünmüyorum ama bu konuda hassas olanlar için spoiler niteliğinde olabilir* Kadın bedeninin metalaştırılması ve et yemek arasındaki ilişkiyi inceleyen bu kitap beni derinden etkiledi ve beni daha önce düşünmediğim bağlamda sorgulamaya itti. “Et yemek, erkek iktidarının her öğünde yeniden ilan edilmesidir.” Neden derseniz bu kitabı kesinlikle okumalısınız çünkü yazar bunu birçok örnekle ‘kayıp gönderge’ sisteminden de yararlanarak oldukça başarılı bir şekilde açıklamış. Kadın bedeninde ve yaşantısında erkeğin hükmü olmasına karşı olan herkesin masum hayvan bedenleri üzerinde de bizim nasıl bir tahakküm kurduğumuzu görmesini çok isterim. “Et yeme eyleminde hayvanlar yoktur; çünkü yiyeceğe dönüştürülmüşlerdir.” diyor Adams. But sever misin, biftek alır mısın gibi söylemlerle aslında bahsettiğimiz şeyin bir ‘hayvan cesedi’ olduğunu kaçırıyor ve belki de hayatımız boyunca sistem tarafından kandırılıyoruz. Tabağımıza ‘yemek’ olarak gelen hayvan cesedinin daha yavruyken annesinden ayrılmış, hayatı boyunca kafese kapatılmış ve bizim soframızda olması için katledilmiş olduğunu görmenin, en azından ne yaptığımızı bilmenin oldukça önemli olduğunu düşünmekteyim. Şiddete veya cinsel saldırıya maruz kalan kadınların “bir et parçası gibi hissettim” betimlemesi, et satışı için afişlerde kadın bedeni bulunması ve etin pornografikleştirilmesi, kadın bedeninin yanına iliştirilmiş “göğüs sevenlerden misin yoksa but mu” yazısı ve daha birçok örnekle kitabı okurken daha da sorgulayacak ve “ben ne yapıyorum, nasıl bir sektörü destekliyorum ve masum canlıları neden incitiyorum?” diyeceğinize eminim. Etin Cinsel Politikası kitabı bu yazıyı okumuş veya sadece resmini görüp yazının en altına bakmış olan herkese tereddütsüz önerimdir. Okuyun ve lütfen yaşamdan yana olun (Eylül)
Kadının bedeni bir et idi ve erkek ona sahip oldu. Onu baharatlarla çeşniledi. Onu menisiyle aşağıladı. Kadının kokusu güzeldi, ağzını sulandırıyordu erilin. Tuzu eksikti biraz öyleyse onu dövüp biraz gözyaşı ile tadına tat katmak gerekliydi. Eti keserken de aslan payını kendisi önüne çekti evin reisi. Etin sunumunu güçlendirmek için bile olsa bir tutam maydanozdan tiksinmekti onun babadan kalan mirası. Et içindi hepsi. Hangi etin masaya daha önce geldiğinin bir önemi yoktu. İkisi de bir dişi idi birisi yaşarkan ölüydü diğeri ölmek üzere kontratlı doğurulmuştu. Boy boy posterler, reklam afişleri hazırladı etçiler. Ölü hayvanların uzuvları kadınların birer organlarıydı. Parsel parsel bölünmüştü evladından sütü için ayırılmış annenin bedeni. Modern hayvancılık adında defalarca tecavüze uğramıştı o anneler. Günde 150 litre tükürük ürettiler de yine de etleri için akan salyalarla yarışamadı Simmental'ler. Ot yiyene kadın dendi, vicdanlıydı kadınlar çünkü. Anneydiler ne de olsa onlar. Erkek neydi peki? Hanelere birer Hitler mi gerekiyordu da birisinin bu role soyunması gerekmişti. Ot yemek kadınlıktıysa; ot, tahıl, buğdağ, pirinç yerdik analardan doğmuş birer ana yavruları olarak. Gezegenin büyük kısmı veji tüketiyordu, kendi türü de dahil insanın. Tembelliği seçti ve GIS kanserleri tavan yaptı et için politika yaratan kapitalist porno tacirlerinin hastanelerinde. Pilav yedik, kadınlara güvendik. Sağlık ve merhamet için oruç tuttuk kültürel lanetimize... Oğuz Beyiniz (Phalenar)
carol adams'ın yazdığı müthiş eser. günümüzde kentleşme sürecini tamamlamış ve tamamlamakta olan ülkeler başta olmak üzere tüm dünyada oluşturulmuş sistemin temel işleyişi, demokratik feodal, ataerkil toplum düzenidir. ve bu ''yeni'' toplum düzeninde erkeğin kadına ''sahip olması'' mantığı kadar erkeğin(insanın) dişi hayvana egemen olması süreci ele alınıyor. cinsiyetçilik ve türcülük üzerine muazzam bir eleştiridir erkek egemen mantığa karşı. yediğimiz yumurtanın, içtiğimiz sütün, genellikle yediğimiz etin kaynağı dişi hayvanlardır. ve endüstrileşmeyle birlikte doğurgan ve üretken olan dişi hayvanlar üzerinde kurulan egemenlik öylesine acımasızdır ki erkek hayvan dahi yok sayılmakla yüz yüzedir. kitapta şöyle bir bölüm var ki kitabın özeti gibi parlıyor oracıkta; '' (..) pornoda parça parça tüketilen kadın bedeni ile sofrada parça parça yenen hayvan bedeni arasında her ikisinin de özünde sömürülmemesi gereken varlıklar olduğunu yadsıyan erkek egemen zihniyet vardır. erkeklik inşasının bir kısmı et yemek ise, bir başka kısmı da ötekileştirilmişlerin bedenlerini denetim altında tutmaktır." kadına yönelik şiddet ve biz erkeklerin ekseriyetiyle kadının sahibi değil eşi olduğumuzu kavrayamayışımızdan kaynaklı hastalıklı davranışlar olağanüstü şekilde işlenmiş durumda. evet erkeği bu sınırlı karakter haline başta belirttiğim oluşturulmuş olan sistem getiriyor. ancak yaşamın direnmek olduğunu hatırlayarak kadının 'eşiniz' yani 'Denginiz' olduğunu ve sahibi olmadığınızı her an her yerde hatırlamanız ümidiyle erkeklerin okumasını salık verdiğim nadide kitap. (Uğur De Molinari)
Herkes mutlaka okumalı: *Ben öyle olduğunu düşünmüyorum ama bu konuda hassas olanlar için spoiler niteliğinde olabilir* Kadın bedeninin metalaştırılması ve et yemek arasındaki ilişkiyi inceleyen bu kitap beni derinden etkiledi ve beni daha önce düşünmediğim bağlamda sorgulamaya itti. “Et yemek, erkek iktidarının her öğünde yeniden ilan edilmesidir.” Neden derseniz bu kitabı kesinlikle okumalısınız çünkü yazar bunu birçok örnekle ‘kayıp gönderge’ sisteminden de yararlanarak oldukça başarılı bir şekilde açıklamış. Kadın bedeninde ve yaşantısında erkeğin hükmü olmasına karşı olan herkesin masum hayvan bedenleri üzerinde de bizim nasıl bir tahakküm kurduğumuzu görmesini çok isterim. “Et yeme eyleminde hayvanlar yoktur; çünkü yiyeceğe dönüştürülmüşlerdir.” diyor Adams. But sever misin, biftek alır mısın gibi söylemlerle aslında bahsettiğimiz şeyin bir ‘hayvan cesedi’ olduğunu kaçırıyor ve belki de hayatımız boyunca sistem tarafından kandırılıyoruz. Tabağımıza ‘yemek’ olarak gelen hayvan cesedinin daha yavruyken annesinden ayrılmış, hayatı boyunca kafese kapatılmış ve bizim soframızda olması için katledilmiş olduğunu görmenin, en azından ne yaptığımızı bilmenin oldukça önemli olduğunu düşünmekteyim. Şiddete veya cinsel saldırıya maruz kalan kadınların “bir et parçası gibi hissettim” betimlemesi, et satışı için afişlerde kadın bedeni bulunması ve etin pornografikleştirilmesi, kadın bedeninin yanına iliştirilmiş “göğüs sevenlerden misin yoksa but mu” yazısı ve daha birçok örnekle kitabı okurken daha da sorgulayacak ve “ben ne yapıyorum, nasıl bir sektörü destekliyorum ve masum canlıları neden incitiyorum?” diyeceğinize eminim. Etin Cinsel Politikası kitabı bu yazıyı okumuş veya sadece resmini görüp yazının en altına bakmış olan herkese tereddütsüz önerimdir. Okuyun ve lütfen yaşamdan yana olun (Eylül)
Kadının bedeni bir et idi ve erkek ona sahip oldu. Onu baharatlarla çeşniledi. Onu menisiyle aşağıladı. Kadının kokusu güzeldi, ağzını sulandırıyordu erilin. Tuzu eksikti biraz öyleyse onu dövüp biraz gözyaşı ile tadına tat katmak gerekliydi. Eti keserken de aslan payını kendisi önüne çekti evin reisi. Etin sunumunu güçlendirmek için bile olsa bir tutam maydanozdan tiksinmekti onun babadan kalan mirası. Et içindi hepsi. Hangi etin masaya daha önce geldiğinin bir önemi yoktu. İkisi de bir dişi idi birisi yaşarkan ölüydü diğeri ölmek üzere kontratlı doğurulmuştu. Boy boy posterler, reklam afişleri hazırladı etçiler. Ölü hayvanların uzuvları kadınların birer organlarıydı. Parsel parsel bölünmüştü evladından sütü için ayırılmış annenin bedeni. Modern hayvancılık adında defalarca tecavüze uğramıştı o anneler. Günde 150 litre tükürük ürettiler de yine de etleri için akan salyalarla yarışamadı Simmental'ler. Ot yiyene kadın dendi, vicdanlıydı kadınlar çünkü. Anneydiler ne de olsa onlar. Erkek neydi peki? Hanelere birer Hitler mi gerekiyordu da birisinin bu role soyunması gerekmişti. Ot yemek kadınlıktıysa; ot, tahıl, buğdağ, pirinç yerdik analardan doğmuş birer ana yavruları olarak. Gezegenin büyük kısmı veji tüketiyordu, kendi türü de dahil insanın. Tembelliği seçti ve GIS kanserleri tavan yaptı et için politika yaratan kapitalist porno tacirlerinin hastanelerinde. Pilav yedik, kadınlara güvendik. Sağlık ve merhamet için oruç tuttuk kültürel lanetimize... Oğuz Beyiniz (Phalenar)
carol adams'ın yazdığı müthiş eser. günümüzde kentleşme sürecini tamamlamış ve tamamlamakta olan ülkeler başta olmak üzere tüm dünyada oluşturulmuş sistemin temel işleyişi, demokratik feodal, ataerkil toplum düzenidir. ve bu ''yeni'' toplum düzeninde erkeğin kadına ''sahip olması'' mantığı kadar erkeğin(insanın) dişi hayvana egemen olması süreci ele alınıyor. cinsiyetçilik ve türcülük üzerine muazzam bir eleştiridir erkek egemen mantığa karşı. yediğimiz yumurtanın, içtiğimiz sütün, genellikle yediğimiz etin kaynağı dişi hayvanlardır. ve endüstrileşmeyle birlikte doğurgan ve üretken olan dişi hayvanlar üzerinde kurulan egemenlik öylesine acımasızdır ki erkek hayvan dahi yok sayılmakla yüz yüzedir. kitapta şöyle bir bölüm var ki kitabın özeti gibi parlıyor oracıkta; '' (..) pornoda parça parça tüketilen kadın bedeni ile sofrada parça parça yenen hayvan bedeni arasında her ikisinin de özünde sömürülmemesi gereken varlıklar olduğunu yadsıyan erkek egemen zihniyet vardır. erkeklik inşasının bir kısmı et yemek ise, bir başka kısmı da ötekileştirilmişlerin bedenlerini denetim altında tutmaktır." kadına yönelik şiddet ve biz erkeklerin ekseriyetiyle kadının sahibi değil eşi olduğumuzu kavrayamayışımızdan kaynaklı hastalıklı davranışlar olağanüstü şekilde işlenmiş durumda. evet erkeği bu sınırlı karakter haline başta belirttiğim oluşturulmuş olan sistem getiriyor. ancak yaşamın direnmek olduğunu hatırlayarak kadının 'eşiniz' yani 'Denginiz' olduğunu ve sahibi olmadığınızı her an her yerde hatırlamanız ümidiyle erkeklerin okumasını salık verdiğim nadide kitap. (Uğur De Molinari)
Etin Cinsel Politikası PDF indirme linki var mı?
Carol J. Adams - Etin Cinsel Politikası kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Etin Cinsel Politikası PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Carol J. Adams Kimdir?
1951 yılında doğan Carol Adams, 1970 yılı başlarında University of Rochester’da kadın çalışmaları üzerine eğitim görmüş, Vietnam Savaşı protestolarında yer almış, Yale Divinity School ve University of Pennslylvania bünyesinde birçok kadın hakları programına katılmıştır. 1970 sonları ve 1980 yılları boyunca yoksulluk, ırkçılık ve cinsiyetçilik karşıtı bir sivil toplum kuruluşu olan Chautaugua County Rural Ministry başkanlığını yürütmüştür. 1987 yılında taşındığı ve halen yaşadığı Dallas’ta evsizlere ve risk altındaki gençler ve çocuklara barınma sağlayan bir kuruluşta çalışırken Etin Cinsel Politikası’nı tamamlamıştır. Halen biri Jane Austen üzerine, diğeri de Chautauqua County’deki bazı cinayetleri konu alan bir gerilim romanı olmak üzere iki kitap üzerinde çalışıyor.
Yazarın diğer kitapları şunlardır:
Ecofeminism and the Sacred. Continuum, 1993.
Neither Man nor Beast: Feminism and the Defense of Animals. Continuum, 1994.
Woman-battering: Creative pastoral care and counseling series. Fortress Press, 1994.
Marie M. Fortune ile birlikte: Violence against Women and Children: A Christian Theological Sourcebook. Continuum, 1995.
Josephine Donovan ile birlikte: Animals and women: Feminist theoretical explorations. Duke University Press, 1995.
The inner art of vegetarianism: Spiritual practices for body and soul. Lantern Books, 2000.
Journey to gameland: How to make a board game from your favorite children’s book. Lantern Books, 2001
Howard Williams ile birlikte: The ethics of diet: A catena of authorities deprecatory of the practice of flesh-eating. University of Illinois Press, 2003
Help! My child stopped eating meat!: An A-Z guide to surviving a conflict in diets. Continuum, 2004.
The Pornography of Meat. Continuum, 2004.
Prayers for Animals. Continuum, 2004.
God listens when you’re sad: Prayers when your animal friend is sick or dies. Pilgrim Press, 2005.
God listens to your love: prayers for living with animal friends. Pilgrim Press, 2005.
God listens to your care: prayers for all the animals of the world. Pilgrim Press, 2006.
Douglas Buchanan ve Kelly Gesch ile birlikte: Bedside, bathtub and armchair companion to Frankenstein. Continuum, 2007.
The Feminist Care Tradition in Animal Ethics: A Reader. Columbia University Press, 2007
How to eat like a vegetarian even if you never want to be one: More than 250 shortcuts, strategies, and simple solutions. Lantern Books, 2008.
Living among meat eaters: The vegetarians’ survival handbook. Lantern Books, 2008.
Carol J. Adams Kitapları - Eserleri
- Etin Cinsel Politikası
- Ne Adam Ne Hayvan
Carol J. Adams Alıntıları - Sözleri
- Futbolcular bira içer çünkü o bir erkek içkisidir ve biftek yerler çünkü o bir erkek yiyeceğidir. Vurgu ‘adam boyu porsiyonlar’ ve ‘kahraman sandviçler' üzerindedir. Et yemenin tüm terminolojisi bu eril önyargıyı yansıtır. (Etin Cinsel Politikası)
- Vücutları et olarak kullanılan buzağılarsa egzersiz kaslarını geliştireceğinden, vücutlarını sertleştireceğinden ve kilo alımını yavaşlatacağından arkalarına bile dönemeyecekleri küçük kasalarda tutulur. Sunta zemin üzerinde durmak vücutlarında devamlı kasılmalara sebep olur. Etlerini daha soluk göstermek için özel olarak ayarlanan beslenme düzeninin sık karşılaşılan bir sonucu olan ishalden ötürü suntalar kaygan ve ıslak olur; buzağılar genellikle düşer ve bacak sakatlıkları yaşar. Kesilmeye gönderildiklerinde bu buzağıların çoğu yürüyemeyen, "düşmüş" hayvanlar haline gelmiştir. (Ne Adam Ne Hayvan)
- Her ne kadar yirmi yıldan daha fazla yaşayabilme ihtimalleri olsa da sütleri için sömürülen ineklerin çoğu dört yaşında ölüyor. (Ne Adam Ne Hayvan)
- Tarih boyunca neredeyse hiçbir insan evladı kadının tüfeğinden çıkan bir kurşunla yere yığılmadı. Kuşların ve diğer hayvanların büyük çoğunluğu sizin tarafınızdan vuruldu, bizim değil. (Etin Cinsel Politikası)
- Temeli hayvanların gıda olarak işlenmesine dayanan ekonomilerin ayırt edici özellikleri şunlardır: • kadınların erkeklerden daha çok iş yapması ama yaptıkları işe daha az değer verilmesi ile ortaya çıkan iş etkinliklerinde cinsel ayrım • kadınların çocuk bakımından sorumlu olması • erkek tanrılara inanılması • babasoyluluk (Etin Cinsel Politikası)
- Montaj hatlarındaki işbölümü fikri, Henry Ford’un Şikago’daki mezbahaların demontaj hatlarını ziyaret etmesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Ford montaj hattı fikrini hayvan kesiminin parçalara bölünmüş aktivitelerinden almıştır. (Etin Cinsel Politikası)
- “Yamyamlık” kelimesinin lügatımıza girmesi “ Yeni Dünya”nın “keşfinden” sonra oldu. İspanyolların Karayip halkının adını yanlış telaffuz etmesiyle, beyaz olmayan bu insanlar ile yamyamlık eylemi arasında bir bağlantı kurulmuş oldu. Avrupalılar Afrika, Kuzey ve Güney Amerika kıtalarını keşfettikçe, oranın yerli halkları da barbarlığın doruk noktası olan yamyamlıkla suçlanmaya başladı. Bir kez yamyam olarak yaftalandıktan sonra, medeni Hristiyan beyazlar tarafından mağlup edilip köleleştirilmeleri de haklı çıkarılmış oldu. (Etin Cinsel Politikası)
- Vücutları et olarak kullanılan buzağılarsa egzersiz kaslarını geliştireceğinden, vücutlarını sertleştireceğinden ve kilo alımını yavaşlatacağından arkalarına bile dönemeyecekleri küçük kasalarda tutulur. Sunta zemin üzerinde durmak vücutlarında devamlı kasılmalara sebep olur. Etlerini daha soluk göstermek için özel olarak ayarlanan beslenme düzeninin sık karşılaşılan bir sonucu olan ishalden ötürü suntalar kaygan ve ıslak olur; buzağılar genellikle düşer ve bacak sakatlıkları yaşar. Kesilmeye gönderildiklerinde bu buzağıların çoğu yürüyemeyen, "düşmüş" hayvanlar haline gelmiştir. (Ne Adam Ne Hayvan)
- ‘Domuzun (ya da ineğin, tavuğun vs.) bir hayvan olduğunu unutmamız teşvik ediliyor.’ Onları bir makine ya da hasat olarak görmemiz bekleniyor. (Ne Adam Ne Hayvan)
- Diğer yaratıklara karşı tavırları söz konusu olduğunda bütün insanlar Nazidir. İnsanın diğer türlere istediğini yapabileceği gibi bir kendini beğenmişlik, aşırı ırkçı teorileri ve güçlü olanın haklı olduğu prensibini anımsatır. (Etin Cinsel Politikası)
- Futbolcular bira içer çünkü o bir erkek içkisidir ve biftek yerler çünkü o bir erkek yiyeceğidir. Vurgu ‘adam boyu porsiyonlar’ ve ‘kahraman sandviçler' üzerindedir. Et yemenin tüm terminolojisi bu eril önyargıyı yansıtır. (Etin Cinsel Politikası)
- ...hayvanlar aslında hiç de (ürün ambalajlarında) tasvir edildiği gibi hayatlar sürmezken, ortalık bir aile çiftliğinde özgürce yaşayan hayvan imgelerinden geçilmez. Hem hayvanlara kibar davrandığımıza hem de hayvanların onlara davranış biçimimizden hoşnut olduğuna inanırız. En olmadı, hayvanların acı hissedebilecek bilinçleri olmadığından, onların kötü vaziyetlerinin bizi etkilememesi gerektiğine inanmayı seçeriz. Rousseau’nun söylediklerini farklı sözlerle ifade edecek olursak: Hayvanlar her yerde zincirlenmiş vaziyettedir; lakin onları özgür olarak resmeden bizizdir. (Etin Cinsel Politikası)
- “Yamyamlık” kelimesinin lügatımıza girmesi “ Yeni Dünya”nın “keşfinden” sonra oldu. İspanyolların Karayip halkının adını yanlış telaffuz etmesiyle, beyaz olmayan bu insanlar ile yamyamlık eylemi arasında bir bağlantı kurulmuş oldu. Avrupalılar Afrika, Kuzey ve Güney Amerika kıtalarını keşfettikçe, oranın yerli halkları da barbarlığın doruk noktası olan yamyamlıkla suçlanmaya başladı. Bir kez yamyam olarak yaftalandıktan sonra, medeni Hristiyan beyazlar tarafından mağlup edilip köleleştirilmeleri de haklı çıkarılmış oldu. (Etin Cinsel Politikası)
- “Eğer dünyayı tanıyor ve ona değer veriyorsak bunu dokunma , duyma ve görme yetimizle yapıyoruz. Hayvanların eksik göndergeler olduğunu söylediğimde bunu aslında onlara hiç dokumadığımız , duymadığımız ya da görmediğimiz , cisimsizleştirilmiş varlıklar olduğu manasında söylüyorum ..” (Ne Adam Ne Hayvan)
- Sahip olmadığın kelimeler hangileri? Ne söylemen gerekiyor? Hiç konuşmadan, günbegün yuttuğunuz ve onlar yüzünden hastalanıp ölünceye dek benimsemeye çalıştığınız zulümler neler? ~Audre Lorde (Etin Cinsel Politikası)
- Erkeklerin kürtaj karşıtı harekete katılmasının sebebi ise bambaşka. "Operation Rescue"yu - sivil itaatsizliği kullanarak kadınların kürtaj kliniklerine girmesini önleme girişimlerinde bulunan bu grubu- yöneten erkeklerin profillerine bakıldığında erkeklerin, hayatlarındaki düşüşün sebebi olarak feministleri gördükleri, kendi ekonomik sorunları için çalışan kadınları suçladıkları ortaya çıktı. Kürtaj karşıtı harekette böyle aşırı düşmanlık sergilemelerinin sebebi - retorik bildirilerinde olduğu gibi- "doğmayanı" korumak değil, kendi sosyal durumları için sorumlu gördüklerini cezalandırmak. Bu da erkekleri, durumlarının sebebinin başka bir şey olabileceğini gösterecek bir ekonomik analiz geliştirmekten başarıyla koruyor. (Ne Adam Ne Hayvan)
- “Bir süre sonra çözümün , her ne kadar gerekli de olsa bizim bireysel vejetaryenliğimizde olmadığını anlıyoruz. Asıl gereken şey toplumumuzun kendini kavramsallaştırışına dair bir devrim..” (Ne Adam Ne Hayvan)
- “Hayvanlar aslında ne insan ne de beast’tir ; ne kendi yaşamlarının bir karikatürüdür ne de aptaldır; hayvanlar insanlar gibidir, onların da sosyal ihtiyaçları ve çıkarları vardır.” (Ne Adam Ne Hayvan)
- “Hayvanlar aslında ne insan ne de beast’tir ; ne kendi yaşamlarının bir karikatürüdür ne de aptaldır; hayvanlar insanlar gibidir, onların da sosyal ihtiyaçları ve çıkarları vardır.” (Ne Adam Ne Hayvan)
- Tarih boyunca neredeyse hiçbir insan evladı kadının tüfeğinden çıkan bir kurşunla yere yığılmadı. Kuşların ve diğer hayvanların büyük çoğunluğu sizin tarafınızdan vuruldu, bizim değil. (Etin Cinsel Politikası)