diorex
Dedas

Felsefe Parçaları ya da Bir Parça Felsefe - Soren Kierkegaard Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Felsefe Parçaları ya da Bir Parça Felsefe kimin eseri? Felsefe Parçaları ya da Bir Parça Felsefe kitabının yazarı kimdir? Felsefe Parçaları ya da Bir Parça Felsefe konusu ve anafikri nedir? Felsefe Parçaları ya da Bir Parça Felsefe kitabı ne anlatıyor? Felsefe Parçaları ya da Bir Parça Felsefe PDF indirme linki var mı? Felsefe Parçaları ya da Bir Parça Felsefe kitabının yazarı Soren Kierkegaard kimdir? İşte Felsefe Parçaları ya da Bir Parça Felsefe kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 23.05.2022 22:00
Felsefe Parçaları ya da Bir Parça Felsefe - Soren Kierkegaard Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Soren Kierkegaard

Çevirmen: Doğan Şahiner

Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9789754586012

Sayfa Sayısı: 152

Felsefe Parçaları ya da Bir Parça Felsefe Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Şu kederin çelişkisini kim kavrar: Kendini açmamak, 

sevginin ölümüdür; kendini açmaksa sevgilinin ölümüdür. 

İnsan zihni çoğu zaman güç ve kudret arzular, ve onu 

elde etmek her şeyi dönüştürecekmiş gibi, sürekli bu 

düşünceyle meşgul olarak, cennette yalnızca sevinç değil 

keder de bulunduğundan kuşkulanmaz: Öğrencinin bütün 

ruhuyla istediği şeyi ondan esirgemek zorunda olmak, ve 

bunu tam da öğrenci sevilen olduğu için yapmak zorunda 

olmak ne acıdır.

- S. Kierkegaard

Daha önce İroni Kavramı ve Kaygı Kavramı isimli 

eserlerini yayımladığımız Soren Kierkegaard'ın bu kez 

ismini Yunanlı bir keşişten ödünç alarak, Jonannes 

Climacus adıyla yazdığı Felsefe Parçalan ya da Bir Parça 

Felsefe, ünlü filozofun felsefesine ve Climacus 

karakteri üzerinden inanç, hakikat ve Tanrı kavramları 

hakkındaki düşüncelerine ışık tutacak bir başyapıt.

Felsefe Parçaları ya da Bir Parça Felsefe Alıntıları - Sözleri

  • "Sadece hatıralardaki aşk mutludur..."
  • "Kişi kendi içinde sakince yaşar, sonra kendinin sevgisi, bir başkasına duyulan, yokluğu hissedilen birine duyulan sevgi olarak uyanır..."
  • "İnsanın bütün hayatı bir ıstırabın öyküsüdür.."
  • "Sevginin temelinde kendini sevme yatar.."
  • Bana bu kadar vefasız olabileceğini, sevgiyi böyle üzebileceğini düşünmek!
  • "Zorunluluk yoluyla hiçbir şey mevcudiyet kazanmaz; Mevcudiyet kazanma özgürlükte meydana gelir."
  • Sevgi sevileni değil, seveni değiştirir..
  • Kendini açmamak, sevginin ölümüdür; kendini açmaksa sevgilinin ölümüdür.
  • "Zira farklı olan ancak sevgide eşit hale gelir ve anlayış ancak eşitlikte ya da birlikte vardır..."
  • ... kendini açmamak, sevginin ölümüdür; kendini açmaksa sevgilinin ölümüdür.
  • "Hiçbir tutsaklıktan kurtulmak, bireyin kendi kendini tutsak bıraktığı tutsaklıktan. Kurturmak kadar olanaksız değildir"
  • "Düşüncenin hizmetinde hafif adımlarla dans edebiliyim diye kendimi eğittim ve her zaman eğitiyorum."
  • "Nasıl ışık hem kendisini hem karanlığı sergilerse, doğru da hem kendisinin hem yanlışın standardıdır."
  • Kişinin bildiği şeyi araması mümkün değildir, bilmediği şeyi araması da aynı ölçüde mümkün değildir; bildiği şeyi arayamaz, çünkü zaten bilmektedir, bilmediği şeyi de arayamaz, çünkü neyi araması gerektiğini dahi bilmez.
  • "Gelecek henüz meydana gelmemiştir, ama bu yüzden geçmişten daha az zorunlu değildir; zira geçmiş, meydana gelmiş olmasıyla zorunlu hale dönüşmemiştir, tam tersine, meydana gelmiş olmakla, zorunlu olmadığını göstermiştir."

Felsefe Parçaları ya da Bir Parça Felsefe İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bir Parça İnceleme Ya Da İnceleme Parçacıklı Muzlu Süt: Kitabın isminin çekiciliği ve barındırdığı masumiyet beni benden almıştı. Bir insan kitabın adına bunu vermekte karar kılacak kadar nasıl çekingen olabilir diye düşünmüştüm. Kitabın sayfalarını çevirdikçe bunun güzelliğinin nereden geldiğini anladım. Søren abim her yerde bulunan fakat artık üzerine düşünülmeyen, düşünülse bile önceden öğrenilenlerin ötesine gidilmeyen, gidilse bile kendinden bir şeyler katılmayan bir konuyu ele almış. Tam olarakta kendi eserine çocuksu yaklaşımı buradadır. Dışarıdakinin özünü ve anlamını değiştirmemiştir, ancak bambaşka bir şekilde sunmuştur. Kendi anladığı ve yorumladığı şekilde sunmuştur -bu bize ne kadar doğal ve basit görünse de öyle olmadığını anlayacak kadar tecrübe ve bilgi sahibi olduğunuzu düşünüyorum-. Konu ne mi? Açıkçası, ben de emin değilim. İlk başta öğrenme üzerine diye düşündüm. Sonra anlama üzerine oldu gibime geldi. En sonda da mevzu bahis imanmış dedim. Yani tanık olduklarımı bir şekilde yorumladım, ama parçacıkları bir türlü bir araya getiremedim. Bunun böyle olmasının büyük nedeni, benim anlayış yoksunluğum veya beceriksizliğim olsa gerek. Fakat tüm kabahat bende değil. Bence Søren abimin derinliğinin de suçlu sayılması lazım. Dışarıdakinin içerideki bu derin yolculuğu -bu da benim yorumlamam tabii- yasaklanmalı. Felsefeyi tehlikeli hale getiren bir kitap değildi. Tehlike, felsefenin içinde varolmuş gibiydi. Bu zamana kadar anlamak ve üzerine düşünmekte beni en fazla zorlayan kitap oldu. Bunda benim izlediğim bir okuma yolunun da etkisi oldu. O yol şudur: Kitaba başlamadan önce zihinsel ve karakteristik durumumum çizgilerini belirliyorum. Sonra tıpkı beyaz kağıda bırakılmış yaprağın kenarlarını çizen çocuk gibi kendi çizgilerimi çiziyorum. Belli bir şeklim, kimliğim veya kalıbım oluyor. Bunu elde tutuyorum. Başka bir kağıda geçiyorum. Sonra kitabı okudukça oluşan sınırlarımı çiziyorum. Daha sonra onların da çizgilerini kâğıtta belirginleştiriyorum. Ortaya çıkan yeni çizgilerle belirlediğimi ve ilk baştaki kendimi kağıttan kesiyorum. Sonra da kendiminki altta kalacak şekilde üst üste koyuyorum. Benzerlikler ile farklılıklar, benimsediklerim ile benimsemediklerim, düşündüklerim ile düşünmediklerim, gördüklerim ile görmediklerim, keşfettiklerim ile keşfetmediklerim, anladıklarım ile anlayamadıklarım vs. neredeyse her yüklem ile değerlendirmeye aldıklarım belirginleşiyor. Bu kitapla çizdiğim ben, aslında olan beni içine aldı ve orada bir yerde kayboldu ya da bütünleşti. Tıpkı buharlaşan her su damlasının, kendinden önce buharlaşmış olanların oluşturduğu bulutun içine girerek kaybolması gibi. Buradan da anlayacağınız üzere neredeyse her şey bilinmeyen bir olgu gibi görünmeye başladı. Anlayışım tutuklu kalmıştı. Algılarıma dolan girdiler ise şoke etkisi yaratmıştı. Çizgilerimin bittiği yerlerden yavaş yavaş ilerleyerek her noktayı iyice keşfetmeye başladım. Biraz zaman ve çaba aldı. Ama hepsine değdi ve bitti. Şimdi de aktarma kısmına başladım. Kendime bol şanslar diliyorum. Kitabın ilk kısmında Sokrates'i ve Søren abimin Sokrates hakkındaki düşüncelerini anlıyoruz. Sokrates'in öğretmenliğini ve öğrencilerini anlatan Søren abim, konunun derinliklerine iniş yapıyor. Sokrates'in konuşmalarında ve öğretilerinde izlediği yolun güzellikleri ile çirkinliklerini önümüze sermiş. Açıkçası, burası günümüz eğitim -din de dahil- sisteminin eksik yönlerine dair çok fazla yorumsal bilgi içeriyor. Çünkü Sokrates bir aktaran ya da öğretenden çok, fark ettiren ya da bulduran olarak önümüze çıkıyor. Yani bilgiye ulaştıran veya bilgiyi getiren kişi değil, bilginin varlığını haberdar eden ve öğrencinin kendi içinde ve/veya dışında arayışta bulunabileceğini fark ettiren kişi. Aynı zamanda öğrencinin öğretmen oluşundan da bahsediyor. Sokrates insanlara öğrettiği kadar, hatta belki daha fazla onlardan öğrenmiştir, diyor. Peki Sokrates ilk baştaki bilinmeyene nasıl erişmiş olabilir? Bu sorunun cevabını Tanrı olarak gösteriyor. Bilinmeyenin kendisini de Tanrı olarak tanımlıyor. Ve onu direkt olarak Tanrı'dan alışından bahsediyor. Burada Tanrı sadece vesile olandır. Sadece farkındalığın oluşması için olan vesile. Buralar açıklığa kavuştuktan sonra ikinci bölüme geçiliyor. Sokrates öğreticiliğinin ötesine. Burada da Hz.İsa(Tanrı)'nın dünyaya gelişini ve gelişinden sonraki etkilerini düşüncesel olarak ifade etmeye çalışıyor. Ayrıca Tanrının dünyaya gelişinin de anlamlarına dair yorumlamalar var. Ve o zamanki insanlar ile sonradan doğanlar arasındaki farklılıkları ve avantajları anlatıyor. Tüm bunları çok derin bir şekilde ifade ediyor. Özellikle zaman ve oluşum açısından. Yani neredeyse olayın kendisinden çok, olayın etrafındaki ve içine doğası gereği dahil olanları inceliyor. Tüm bunların içinde anlayışın doğruluğu ile yanlışlığı tartışılıyor. Hepsi bittikten sonra da tüm bunları içine alan iman konusuna giriş yapıyor. Açıkçası, bu bölüm çok güzeldi. Çünkü iman konusu çok ayrıntılı, psikolojik ve felsefik bir şekilde ele alınmıştı. Yani herhangi biri içinde doğruyu bulamadan bile, bulacağı bir çok bakış açısı ile doğruyu keşfedecektir. Bu kısmı okuduktan sonra ülkemdeki dini öğretim şekli hem üzdü, hem de öfkeledirdi. Gerçi başka yerlerde de böyledir muhtemelen. Ancak kitapta iman meselesi tamamen kişinin keşfine bırakılmasına yönelik çok güzel yorumlamalar veriyor. Özellikle İsa'nın zamanında yaşanılan olaylar üzerinden bir yorumlaması çok güzeldi. Alıntı olarak alta yazacağım. Günün sonunda imansız biri olarak kitapta geçen düşünceler tarafından çok fazla etkilendim. O yüzden de içinde bütünleşip kayboldum. Bundan ve kitabın içeriğinden dolayı, iman sahibi kişilerin bu kitaba bakmasının iyi olabileceğini düşünmemdir. İman sahibi değilseniz de yorumlamak ve anlamak üzerine çok fazla bakış açısı elde edebilirsiniz. Ayrıca Søren abimin EfsanE denilecek bir şekilde kelimeleri kullanışı karşısında da güzel dakikalar yaşayabilirsiniz. Son olarak da şunu belirteyim: Søren abim, bu kitapta kendi kendinin eleştirmeni olmuş. Düşüncelerinin sonuna sorular yöneltmiş. Tıpkı düşüncenin tamamen tersine inanan biri gibi yapmış. Ve soruların cevaplarını açıklamış. Böyle böyle devam etmiş. En sonda da bombayı bırakıp kaçmış. Onu da okuyunca anlarsınız artık. Benden bu kadar. Beynim dumura uğramış durumdayken bunu yazdım. Tanrı affetsin. Umarım, bir kaç kişinin yönelmesine vesile olur da saçmaladığıma değer. Søren abim ve güzelliklerle kalın. Hadi eyvallah! "Sokrates'in ölüler diyarına gitse dahi orada yalnızca soru soracağını söyleyerek yiğitçe ifade ettiği gibi; zira sormaktaki nihai fikir, soru sorulan kişinin kendisinin hakikate sahip olması ve ona kendi başına ulaşmasıdır. Zamansal başlangıç noktası bir hiçtir, çünkü farkında olmadan da hakikati ezelden beri bildiğimi kısa sürede keşfederim, aynı zamanda an'ın ebediyete gizli olduğunu da keşfederim; an ebediyet içinde öylesine özümsenmiştir ki, deyim yerindeyse, onu arasam da bulamam, çünkü Burası ve Şurası yoktur, yalnızca bir ubique et nusquam [her yer ve hiçbir yer] vardır." "Ne yazık, Sokrates'e çok şey borçlu olmayı isteyecek kadar kibar kaç kişi yaşamıştır - ona hiçbir şey borçlu olmadığı halde! Sokrates'i en iyi anlayan kişi, özellikle ona hiçbir şey borçlu olmadığını anlar; Sokrates de bunu tercih eder ve bunu tercih edebilmek güzeldir. Sokrates'e çok şey borçlu olduğunu düşünen kişi, Sokrates'in bu borcu sildiğinden emin olabilir; zira Sokrates, bu kişiye böyle sömüreceği bir sermaye verdiğini öğrendiğine kesinlikle üzülmüştür." "Konunun aslı, Tanrı'nın insan biçiminde varolmuş olduğu şeklindeki tarihsel olgudur; diğer tarihsel ayrıntılar, konu Tanrı değil de bir insan olsaydı taşıyacağı kadar dahi önem taşımaz. Hukukçular, en büyük suçun bütün diğer küçük suçları özümlediğini söyler - imanda da böyledir: Onun saçmalığı, küçük konuları bütünüyle özümler. Genellikle rahatsız edici olan tutarsızlıklar, burada rahatsız edici değildir, önemli değildir. Ama birisi küçük hesaplarla imanı en yüksek teklifi veren kişiye sunmak isterse, çok önemlidir; o kadar önemlidir ki, o kişi imana asla ulaşamaz. Eğer çağdaş kuşak geride şu sözlerden başka bir şey bırakmamış olsaydı: "Tanrı'nın, falanca yılda, mütevazı bir hizmetkâr biçiminde ortaya çıktığına, aramızda yaşayıp öğrettiğine ve sonra öldüğüne inandık" - bu, fazlasıyla yeterli olurdu. Çağdaş kuşak, gerekeni yapmış olurdu; zira bu küçük duyuru, bu dünya-tarihsel nota bene (önemli not ve dikkat et gibi anlamları var), sonra gelen biri için vesile olmaya yeter ve en ayrıntılı rapor dahi sonra gelen kişi için bundan daha fazla bir şey olamaz." Kitaba özet yapar gibi inceleme yazdığım için özür dilerim. Bundan dolayı affınıza sığınırım. Ancak düşündüklerimi ve kitabın içindekiler konusunda yaşadığım sarsıntılar zihnimi zincirlere vurdu. Özgür kalabilen bir tek bu oldu. Anlayışla karşılacağınızı umuyorum. (Quidam)

Hakikat öğrenilebilir mi? Sorusuyla başlıyor kitap ve Tanrı, iman, çağdaşlık ve tarihsellik, Sokratik düşünce ve daha bir çok konuya değinmiş Kierkegaard, fakat adı üstünde felsefe parçaları ve ordan burdan ne varsa dahil etmiş. Başlarda biraz karışık geldi çünkü sorulara bir cevabı yokmuş gibi farklı alanlara yöneldi, sanırım ilerleyen zamanlarda ikinci kez okumam gerek. (Han.delice)

"Tin dünyasında benim durumum da bu, zira ben bir kanıya sahip olmanın getireceği sevinç ortaklığını ve mal ortaklığını, aile mutluluğu ve toplum hayatında göreceğim saygıyı reddederek, mümkün olduğunca Tanrı ve kendi yararım için, düşüncenin hizmetinde hafif adımlarla dans edebileyim diye kendimi eğittim ve her zaman eğitiyorum." Kierkegaard'ın "Ya/yada"dan bir yıl sonra yazdığı bu kitap, adından da anlaşılacağı üzere, en ağır felsefî metni olarak görülebilir. Üstad, bu eserinde, kişisel hayatına göndermelerde bulunmuyor, bir anlamda Sokrates adına yazılmış bir metin olarak dahi görebiliriz. İnanç, Tanrı, Hakikat konuları felsefi düzlemde tartışılıyor. Dönemin felsefî tartışmalarına bir çok atıf var. Felsefeye yoğun merakı olmayan okurlar için tavsiye edilecek bir kitap değil. (arifsahin)

Felsefe Parçaları ya da Bir Parça Felsefe PDF indirme linki var mı?

Soren Kierkegaard - Felsefe Parçaları ya da Bir Parça Felsefe kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Felsefe Parçaları ya da Bir Parça Felsefe PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Soren Kierkegaard Kimdir?

Soren Aabye Kierkegaard (1813-1855), Danimarkalı filozof ve teolog.

Kierkegaard dindar babasının etkisiyle din eğitimi alarak ve katı bir dini atmosfer içinde yetişti.Tüm yaşamında bu çocukluğun etkisi görülür.Kendisi de dinsel düşünceleri olan birisi olmakla birlikte sürekli din adamlarıyla, kurumlarıyla ve düşünceleriyle çatışma halinde oldu. Mevcut Hıristiyanlığın yozlaşmış olduğunu ileri sürdü ve Hıristiyan inancinin tamamen yenilenmesine yönelik eleştiriler geliştirdi. Kierkegaard, din ve Tanrıyı tamamen bireysel bir konu olarak değerlendirdi. Bu yönde giderek sistematik felsefenin bireyi göz ardı eden bütüncüllüğünü de reddetti. Felsefesinde bireyi merkeze aldı.

Felsefesi

Kierkegaard, varoluşçuluğun öncülerinden sayılır.Varoluşçu felsefe bir bakıma her varoluşçu filozofta kendine özgü bir nitelik kazanarak ayrıca tanımlanır, ancak bilinen genel nitelikleri ve felsefi özgürlüğü açısından varoluşçuluğun kurucu isimlerinin başında Kierkegaard sayılmaktadır. Kierkegaard'ın belli bir felsefî sistematik geliştirmediği doğru olmakla birlikte (Kierkegaard bu anlamda Nietzsche gibi bağımsız ve dizgesiz filozoflardandır), kullandığı kavramlar ve felsefe yapma tarzı sonradan varoluşçu felsefelerde görülen nitelikleri barındırır. Kierkegaard'ın itiraz ettiği ve sürekli eleştirdiği filozof Hegel'dir. Hegel'in rasyonalist ve sistematik felsefesi Kierkegaard için kabul edilemezdir.Varoluşçu felsefelerde görülen kavramların çoğunluğu öncül olarak Kierkegaard'da görülür: saçma, bunaltı, korku ve kaygı.Kierkegaard'ın felsefî sorunsalı bir bakıma mevcut Hıristiyanlık içinde ve hatta karşısında nasıl iyi bir Hıristiyan olunacağı noktasına da bağlıdır. Kierkegaard, felsefe tarihinin soyut mantıksal kurgularla geliştiğini ve bu nedenle bireyi, bireyin gerçek yaşamını gözden kaçırdığını düşünür.Ona göre varoluş, somut ve öznel insanın yaşamıdır.Bu nedenle felsefe somut düşünmeye, yani varoluşa yönelmelidir.

Soren Kierkegaard Kitapları - Eserleri

  • Baştan Çıkarıcının Günlüğü
  • Korku ve Titreme
  • Ölümcül Hastalık Umutsuzluk
  • Kahkaha Benden Yana
  • Kaygı Kavramı
  • Felsefe Parçaları ya da Bir Parça Felsefe
  • Kendinizi Sevmeyi Unutmayın
  • Hakikat Şaraptadır
  • Kırdaki Zambak ve Gökteki Kuş
  • Hayat Çözülecek Bir Problem Değil, Yaşanacak Bir Hakikattir
  • Aforizmalar
  • Meseller
  • Tanrı'ya İhtiyaç Duymak
  • Tekerrür
  • Evliliğin Estetik Geçerliliği
  • Ya / Ya Da
  • Etik-Estetik Dengesi
  • İroni Kavramı
  • Şimdiki Çağ-Başkaldırının Ölümü Üzerine
  • Müzikal Erotik
  • Sevginin İşleri
  • Günlüklerden ve Makalelerden Seçmeler
  • Ölüme Götüren Hastalık
  • Evliliğin Estetik Geçerliği / Korku ve Titreme
  • Toplu Eserler 1
  • İtirazlara Cevaben Evlilik Üzerine Muhtelif Gözlemler-Bir Kocanın Kaleminden
  • Dolayımsız Erotik veya Müzikal Erotik Evreler
  • Kierkegaard Yazılarından Seçmeler
  • Fear and Trembling and The Sickness Unto Death
  • For Self-Examination
  • Suçlu mu? Suçsuz mu?
  • The Difference Between a Genius and an Apostle
  • Aşk Eserleri

Soren Kierkegaard Alıntıları - Sözleri

  • Benim için önemli olan, uğrunda yaşayıp uğrunda ölmek istediğim fikri bulmaktır. (Hayat Çözülecek Bir Problem Değil, Yaşanacak Bir Hakikattir)
  • "Her insanda, kendisine karşı tamamen şeffaf olmaktan bir derece alıkoyan bir şeyler var. Bu şeffaflıktan uzak olma, kişinin kendi dışında yer alan yaşam şartları yumağına açıklanamaz bir şekilde dâhil olması ve bu yüzden neredeyse kendisini açıklayamaz hale gelmesi ölçüsünde gerçekleşmektedir. Kendisini açıklayamayan kişi sevemez ve sevemeyen kişi tüm insanların en mutsuzudur. Ve sen aynı serkeşlikle kendini herkese karşı bir bilmece olma sanatında eğitiyorsun. Genç dostum! Peki ya hiç kimse senin bilmeceni çözme zahmetine katlanmazsa O zaman yaptığının ne zevki kalacak? Ama her şeyden önce kendin için, kendi kurtuluşun için bu vahşi kaçışı, içinde kabaran bu imha etme hırsını durdur. Senin yapmak istediğin bu; sen her şeyi yok etmek yaşama dair kuşku açlığını doyurmak istiyorsun. Kendini bu amaca göre yetiştiriyorsun. Zihnini buna göre eğitiyorsun. Memnuniyetle kabul edeceğin gibi, başka hiçbir şeyde iyi olmasan da bunda iyisin. Sana zevk veren her şey yaşamın etrafını yedi kez dolanıyor ve borusunu üflüyor ve böylece her şeyin tepe taklak oluyor ki senin ruhun huzur bulabilsin. Evet ne üzücü ki yankı yapıyorsun ve yankı ancak boşlukta işitilebilir." (Toplu Eserler 1)
  • Asıl mesele kendimi anlamak, Tanrının gerçekten benden ne yapmamı istediğini görmek; asıl mesele, benim için doğru olan bir hakikati bulmak, uğrunda yaşayıp öleceğim fikri bulmak. (Kahkaha Benden Yana)
  • Evlenirsen pişman olursun; evlenmezsen yine pişman olursun. Evlen ya da evlenme, ikisinden de pişman olursun. (Hayat Çözülecek Bir Problem Değil, Yaşanacak Bir Hakikattir)
  • Deliler ve gençler insan için her şeyin mümkün olduğunu düşünürler. Yanlış! (Korku ve Titreme)
  • "Korkaklığın en korktuğu şey karardır, zira karar, bir anlığına olsun, sisleri daima dağıtır. Bu yüzden korkaklık en sevdiği düşüncenin ardına saklanır: Zamanın koltuk değneği. Korkaklık ve zaman acele etmemek için "Bugün değil yarın " demeye daima bir neden bulur. Oysa göklerdeki Tanrı ve ebediyet der ki : "Bugün yap. Kurtuluş günü şimdidir." (Tanrı'ya İhtiyaç Duymak)
  • Kendi olmayı istememek, kendi ben 'inden kurtulmayı istemek, ve bu da şu anlama gelmektedir; kendi olmanın umutsuz istenci. (Ölümcül Hastalık Umutsuzluk)
  • . Aslında artık her şey için elkitapları var, yakın zamanda eğitim, tüm dünya çapında, az ya da çok sayıda ezbere yorumun öğrenilmesinden oluşacaktır. Baskı makinesinin mektupları tek elden çıkarması gibi, insanlar da muhtelif olguların arasından uygun olanı seçip çıkarma kapasitelerine bağlı olarak başarı gösterecekler, bu arada hiçbir şeyin anlamından haberleri olmayacak. . (Şimdiki Çağ-Başkaldırının Ölümü Üzerine)
  • Benim için önemli olan, uğrunda yaşayıp uğrunda ölmek istediğim fikri bulmaktır. (Hayat Çözülecek Bir Problem Değil, Yaşanacak Bir Hakikattir)
  • Hayat nasıl da boş ve anlamsız. (Hayat Çözülecek Bir Problem Değil, Yaşanacak Bir Hakikattir)
  • Aşk en üstün neşe olsa bile ondan vazgeçiyorum, birini gocundurmayı ya da kıskandırmayı istemeden; ve eğer aşk hayal edilebilecek en büyük faydayı bağışlama hali olsa bile bana onun için verilen fırsatı reddediyorum -fakat düşüncelerimi fahişeliğe sunmadım. (Kierkegaard Yazılarından Seçmeler)
  • “Ben kendim için acı çekerken tutunacak bir şeyim olabilsin diye ızdırabın yoluna işaretler yerleştiririm, ama başkası için acı çektiğim vakit, yolumu kaybederim, zira başkasının aslında nerede olduğunu haliyle bilemem ve her an sil baştan başlamam, bir sonraki an herhangi bir şeyi es geçmemek için kabusuna dayanmak zorunda olduğum daha da korkunç bir ihtimali düşünebilmeye hazırlıklı olmam gerekir.” (Suçlu mu? Suçsuz mu?)
  • “Oğul, babanın kendi yansımasını gördüğü bir ayna ve baba ise, oğulun kendisinin gelecekte ne olacağını gördüğü bir aynadır.” (Hayat Çözülecek Bir Problem Değil, Yaşanacak Bir Hakikattir)
  • İnsan konuşabiliyor diye, tam da bunun içindir ki susabilmek bir hünerdir. (Kırdaki Zambak ve Gökteki Kuş)
  • “sevgi her şeye inanır - ve yine de hiçbir zaman aldanmaz..” (Sevginin İşleri)
  • Hiç kimse sahici ben olmaya cesaret edemiyor. Herkes bir tür "beraberlik" içerisinde gizleniyor. Duyarlı organların bedenden korunduğu ve nesnelerde doğrudan temas içinde olmayışı gibi biz sıradan insanlar da ebedi olana kişisel, dolaysız bir temasa girmeye korkuyoruz. Bunun yerine geleneklere ve başkalarının sesine bel bağlıyoruz. Hakikatin önünde bireysel sorumluluktan korunan bir yaşam süren bir numune ya da nüsha olmaktan memnunuz.. (Tanrı'ya İhtiyaç Duymak)
  • “Hayata bakışım tek kelimeyle anlamdan yoksun. Kötü bir ruh burnumun üzerine bir gözlük yerleştirdi herhalde, gözlüğün bir camı dev gibi büyütüyor, öbür camı aynı ölçüde küçültüyor.” (Ya / Ya Da)
  • . Kendini kaybetmişleri veya her anlamda bütünüyle yoldan çıkmış olanları anmayacağım bile: Onlar para için köpek rolünü oynayanlardır... . (Şimdiki Çağ-Başkaldırının Ölümü Üzerine)
  • Belki de sana karşı aşırı derecede yumuşak sözlerle konuşuyorum. Belki de sana çok fazla katlanıyorum. Belki de tüm gururuna karşı üzerinde kullandığım otoriteyi artırmalıydım. Ya da belki seni bu konuya hiç katmamalıydım, zîra sen bir çok yönüyle tehlikeli bir kişisin ve bir kimse seninle ne kadar birlikte olursa, o kadar kötüleşir... (Evliliğin Estetik Geçerliği / Korku ve Titreme)
  • Herkes kendisi tarafından kandırılır. (Kaygı Kavramı)

Yorum Yaz