matesis
dedas

Fikrimin İnce Gülü - Adalet Ağaoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Fikrimin İnce Gülü kimin eseri? Fikrimin İnce Gülü kitabının yazarı kimdir? Fikrimin İnce Gülü konusu ve anafikri nedir? Fikrimin İnce Gülü kitabı ne anlatıyor? Fikrimin İnce Gülü PDF indirme linki var mı? Fikrimin İnce Gülü kitabının yazarı Adalet Ağaoğlu kimdir? İşte Fikrimin İnce Gülü kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 02.04.2022 08:00
Fikrimin İnce Gülü - Adalet Ağaoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Adalet Ağaoğlu

Yayın Evi: Everest Yayınları

İSBN: 9786051417493

Sayfa Sayısı: 312

Fikrimin İnce Gülü Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Bir tomofil taksi, Bayram'ın kafasında şimdi kağnının iki kanat takınmışı, öküzlerin ayaklarına da yaldızlı tekerler bağlanmışıdır artık. Artık, neye nasıl kurban edileceğini düşünmeye gerek yok. Kanatlara binip uçacak, kendini kurtaracak."

"Fikrimin ince Gülü", Adalet Ağaoğlu'nun başeserlerinden biriyse, çağdaş Türk romanının da en güzel örneklerinden biridir. Kendine yabancılaşmış 'insan teması olsa olsa bu kadar güzel anlatılabilir.

-Server Tanilli-

'Fikrimin İnce Gülü" büyük emek isteyen romanlardan, içeriği de emek sonucu kotarılmış, biçimi de... Bayramın dönüş yolculuğu gibi dümdüz bir olayı içermesi, bu romanın öz açısından önemli itkiler sonucunda yazıldığını tanıtlıyor bir bakıma. Biçimindeki tutarlılık da, yazarın bu öze ne denli saygı duyduğunu belgeliyor. Bu açılardan 'Fikrimin ince Gülü" üzerinde mutlaka durulması gereken bir yapıt.

-Selim ileri-

(Tanıtım Bülteninden)

Fikrimin İnce Gülü Alıntıları - Sözleri

  • Bana kuşkuyu, bana korkmayı öğrettiler, (...) Kendime bile güvenmiyorum, anladın mı??
  • Yıkma beni. Bu benim kaçıncı kez serilip doğruluşum. Kaçıncı kez, tam oluyor derken yaya kalışım...
  • Ne kötü oldu şu dünya! Her yerde rekabet.
  • Alışmak denilen zehir. Acı çektirmeye acı çekmekten daha mı kolay alışılır?
  • Yıkma beni. Bu benim kaçıncı kez serilip doğruluşum. Kaçıncı kez, tam oluyor derken yaya kalışım...
  • İnsan birbirine dayanak olur, değil mi?.. Öyle zamanlarda, insan yanyana... Yanyana... Elele insan... Tabii, öyle...
  • Bir adamın fikrinde iki ince gül birden olmaz.
  • İnsan insandan geçer mi? İnsana ne varsa insandan..
  • Yol biter, sevda bitmez
  • Bilmediği, tanımadığı daha nice yüz, nice şeye kafasında kendince bir biçim vermek zorunda. Onlara, kendince bir boya katmak, onları kendine göre susturmak, konuşturmak, devindirmek ya da durdurmak zorunda..
  • Bu benim kaçıncı kez serilip doğruluşum. Kaçıncı kez, tam oluyor derken yaya kalışım…
  • Boşluk..Hiçlik…Tepeden bakma.. Zorlanmadan egemen olma.. Her şeyi,herkesi ayaklarının dibinde tutma Fikrine taktığın ince gül ben miyim?
  • Bana kuşkuyu, bana korkmayı öğrettiler.
  • "Fikrimin ince gülü / Kalbimin şen bülbülü.." diye başlıyor bir Vedia Rıza. Otuz yıl öncelerinin ağır akışını sürükleyip getirerek..
  • Ne kötü oldu şu dünya! Her yerde rekabet.

Fikrimin İnce Gülü İncelemesi - Şahsi Yorumlar

“Fikrimin İnce Gülü”; yol boyunca eşlik eden şarkı tadında...: Bir kadının kaleminden, bir erkeğin yol hikayesini okudum, Dört yolda.. Ve yol biter, ama sevda bitmez.. Hayatımızın her döneminde hikayelerine ya da aslına denk geldiğimiz bir Almancı akrabamız, eşimiz, dostumuz, komşumuz olmuştur. Bu bir yol hikayesidir, ayrıca bir dönem romanıdır. Kitabın konusu: 1970’li yılların başında araba sevdalısı öksüz Bayram’ın Almanya’da çalışıp 3 yıl biriktirdiği parasıyla satın aldığı Mercedes’i, yani Balkız’ı konu alıyor. Çünkü Balkızla birlikte köyü Ballıhisar’a gidip, onu küçümseyen köylülere hava atıp, o ezik İncegüllü Bayram’ın ne kadar değiştiğini gösterme imkanına ulaşmak, ayrıca kendisine bekleyen sevgilisi Kezban’a kavuşmak ister. Tek hayali köy kahvesi önüne Sarı Mercedesini park edip, son ses “Fikrimin İnce Gülü”nü çalıp, herkesi kendisine hayran bırakmaktır. Fakat hiçbir yolun ucunda, kimse Bayram’ı bu şekilde beklemiyor.. Günümüzde iş, makam, mevki, para ve egoları uğruna mutluluklarından vazgeçenlerin, her şeyini feda etmeye hazır olanların, hep daha fazlasında gözü olanların, insanlığını yitirenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap.. Okuduğum ilk yazar/adalet-agaoglu kitabıydı ve yazarın 2. kitabıdır bu. Ağaoğlu, Bayram’ın hayatı üzerinden dönemin siyasi, askeri, ekonomik, sosyal olaylarına da göndermeler yapıyor. Ayrıca Almanya’ya işçi olarak gidip zorluk çekenlerin hayallerini bir araba üzerinden güzel anlatmış yazarımız.. Kitabın ismi, “Fikrimin İnce Gülü” şarkısından. Şarkı aynı zamanda Atamız Mustafa Kemal Atatürk’ün de en sevdiği şarkı olunca, ilgimi çekti. Ayrıca öncelerden izlemiş olduğum İlyas Salman’ın oynadığı ‘Sarı Mercedes’ filmi bu kitaptan uyarlanmış. Kitabın başlarında “Fikrimin İnce Gülü” şarkısı Bayram’ı anlatırken, bitiminde daha çok “Güzgülleri” onu anlatır; “Ya sevmeyi bilmedim yıllarca/Ya sevince geç kaldım...”, diye mırıldanır Bayram. Ve gerçekten de sevmeyi bilememiş ve geç kalmıştır.. Çevirmenin notu: Yazım yanlışlarıyla dolu bir kitap okumama rağmen, bunun yazarın ve kitabın başarısını yine de düşürmediğini düşünüyor, yayınevinin bir an önce gerekli düzeltmeleri yapmasını diliyorum. Bunun dışında bir olumsuz eleştirim de kitapta çok fazla argo kullanılmış olması.. Yine de okunması gereken, okurken biraz da öğrenilmesi, ders alınması gereken romanlardan... (Funda Usta)

Memleketin “yola çıkan ilk siyah gülü” Bayram...: Bayram, senden nefret mi edelim? Yoksa seni bağrımıza mı basalım Bayram? Okuma maratonumuzun mart ayına özel “kadın yazarları okuyoruz” etkinlik kitaplarından biriydi “Fikrimin İnce Gülü”. 305 kişilik bir grupla “yaşasın kadınlar” diye slogan atmaktansa “kadınları okuyalım” diyerek okuduk bu kitabı. Nefis bir deneyim yaşadık diyebilirim. Peki bu esere hangi gözle bakmalıyız? (Hafif düzeyde #tatkaçıran içerir!) Öncelikle kitabın Adalet Ağaoğlu’nun ikinci romanı olması ve eserin ilk 100-150 sayfasında “araba sevdası” ve “Alamancı hödüklüğü” konuları dışına pek çıkılmaması beni biraz tedirgin etti başlarda. Eyvah, dedim. Yazarımız o dönemin güncel işçi göçü sorunlarını “bir araba” üzerinden anlatıp sıyrılacak mıydı işin içinden? Sürekli verilen “araba fetişi” detayları ve gümrükteki birtakım sorunlar şu soruyu sormama neden oldu “Acaba hikâye ne yöne doğru akacak?” Çünkü malumdu konumuz: Yoksul ve cahil köylümüz gurbete gider, yontulmadan memlekete döner ve zenginlik taslardı. Yer yer pohpohlanır, yer yer ayıplanır ve paketlenip ülkesine iade edilirdi. Eserin “yazarın adına yakışması için” şık bir harekette bulunması gerekiyordu. Çünkü üstte belirttiğim kısır senaryo “okuma zevki” vermezdi ve aksine “Ben ne okuyorum?” hissi yaratırdı. Yarattı da başlarda... Derken yazar üzerine düşeni fazlasıyla yaptı. Ne olduysa o an oldu ve Bayram’ın geçmişe dönük “bilinç akışı” buhranları ile aydınlanmaya başladık: Bayram sevgisiz büyümüş ve daha bir gonca iken kararmaya başlamıştı yüreği. Hiç kızaramadan kararmıştı hem de. Dönülmez akşamın ufkunda bitecekti hikâyesi, her ne kadar “Fikrinin İnce Gülü” Kezban onu gerçekten çok sevmiş olsa da... Yetmeyecekti bu sevgi Bayram’a, kömüre dönmüş kalbinde “zengin olma” ve hatta daha doğru bir ifadeyle “zenginliği başkasının kafasına vurmaktan” başka bir aşkı, ideali olmayacaktı onun. Askerlik günleri, çocukluğu, dışlanmışlığı, yalnızlığı, sevgisizliği ile karşımızda bir meczup olarak dikilen “araba sevdalısı” Bayram, sıradan bir gurbetçi öyküsü taşımadığını, aksine Anadolu yoksulluğunun ve cehalete paralel olarak yükselen “toplumsal sinsiliğin” bir anıtı olduğunu bangır bangır dile getiriyordu. Adalet Ağaoğlu, her usta yazar gibi gösterinin “prestij” etkisini sonlara bırakarak bir “Alamancı hikâyesini” makûs bir ülke destanına çevirmişti bile. Yurt dışına gitmek için en yakınındaki insanlara ihanet eden Bayram, sevdiğini ve sevgisini “hırslarına” köle eden Bayram, malıma zarar gelmesin diye canları hiçe sayan yine Bayram... Biz seni nasıl sevelim de sana nasıl üzülelim be Bayram? “diyemedim” elbette ben, dört yol ağzında hırslarının dibindeki karanlıkta yapayalnız dikilen kara gül Bayram’a. Çünkü o, bir neden değil bir sonuçtu esasında. “Eşittir” işaretinin sağ tarafında BAYRAM yazıyordu. Solda ise: “Kirli siyaset, ihanet, yoksulluk, sevgisizlik” yazılıydı. Hangisine kızmalıydı?.. “Hiçbir yolun ucunda, kimse Bayram’ı beklemiyor.” (Kitap Dünyam)

Ballıhisara uzanan bir yolculuk , evrensel ve samimi . Bayramın bal kız ile yolculuğuna tanık olacaksınız. 1970 lerin Türkiyesi aslında hepimizin bir şekilde tanık olduğu manzaralardan ibaret. Ah be bayram değer miydi yalnızlığına (Asya)

Fikrimin İnce Gülü PDF indirme linki var mı?

Adalet Ağaoğlu - Fikrimin İnce Gülü kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Fikrimin İnce Gülü PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Adalet Ağaoğlu Kimdir?

Adalet Ağaoğlu (d. Nallıhan, Ankara 1929) romanlarıyla ünlü Türk yazar.

20. yüzyıl Türk edebiyatının en önemli romancılarından biridir. Türkiye'nin değişik dönemlerini ve bu dönemlerin insan hayatlarına etkisini inceleyen eserler vermiştir. Romanları dışında hikaye, oyun, deneme, anı türünde eserler verir.

13 Ekim 1929'da Nallıhan'da dünyaya geldi. Babası, kumaş tüccarı Hafız Mustafa Sümer'dir. Dört çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu ve tek kızıdır. Kardeşleri Dr. Cazip Sümer (1925-1975), oyun yazarı, oyuncu Güner Sümer (1936-1977) ve işadamı Ayhan Sümer (1930)'dir.

İlköğrenimini Nallıhan'da tamamladıktan sonra 1938'de ailesi ile birlikte Ankara'ya yerleşti[2] . Ortaöğrenimini Ankara Kız Lisesi'nde tamamladıktan sonra 1950 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nin Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu.

Edebiyata ilgisi lise yaşamında şiirlerle başladı, kısa bir süre sonra oyun yazarlığına yöneldi. İlk defa 1946'da Ulus gazetesinde tiyatro eleştirileri yayımlayarak yazarlığa başladı. 1948-50 arasında Kaynak Dergisi'nde şiirleri yayımlandı.

1951-1970 yılları arasında TRT’de çeşitli görevlerde bulundu. Ankara Radyosu'nda göreve başladığı yıl ilk radyo oyunu olan "Aşk Şarkısı'nı" yazdı. Raddyo'da görev yaparken tiyatro oyuncusu ve yönetmen dört arkadaşı (Kartal Tibet, Üner İlsever, Çetin Köroğlu, Nur Sabuncu) ile birlikte Ankara'nın ilk özel tiyatrosu olan "Meydan Sahnesi"'ni kurdu[1]. Meydan Sahne Dergisi'ni çıkardı. 1953 yılında tiyatro konusunda görgü ve bilgisin arttırmak üzere Paris'e gitti[1]. 1953'te Sevim Uzungören'le birlikte yazdığı "Bir Piyes Yazalım" tiyatro oyunu aynı yıl Ankara'da sahnelendi. 1954 yılında mühendis Halim Ağaoğlu ile evlenen sanatçı, ilk romanını yazana kadar oyun yazarlığını sürdürdü. Üst üste yazdığı oyunlarla altmışlı ve yetmişli yılların önde gelen oyun yazarlarından oldu. TRT'nin özerkliğine el konulması gerekçesiyle TRT Radyo Dairesi Başkanlığı'ndan 1970 'te istifa eden sanatçı o tarihten bu yana yazarlıktan başka bir işle uğraşmadı. Edebiyat yaşamının bazı dönemlerinde "Remüs Tealada" ve "Parker Quinck" gibi takma adlar kullanmıştır.

İlk romanı Ölmeye Yatmak, 1973'te yayımlandı. Bu ilk romanından itibaren tüm eserleri yoğun tartışmalara konu oldu. Ölmeye Yatmak, daha sonra yazdığı Bir Düğün Gecesi(1979) ve Hayır (1989) adlı romanlarla bir üçleme oluşturdu ve birçok ödül kazandı. Bir Düğün Gecesi ve Hayır romanları yayınlanır yayınlanmaz, ikinci romanı olan Fikrimin İnce Gülü, dördüncü basımında toplatıldı[3]. "Fikrimin İnce Gülü" romanı hakkında, "askeri kuvvetleri tahkir ve tezyif (küçük düşürmek)" suçlamasıyla hakkında 1981 yılında dava açılan Ağaoğlu, iki yıl süren davanın ardından aklandı. "Düğün Gecesi" ise soruşturma aşamasında kaldı[4]. Dönemin üç önemli roman ödülüne layık görülmüş olan Bir Düğün Gecesi adlı roman için ayrıca Aldous Huxley'den aşırma olduğu suçlaması ortaya atıldı ve uzun tartışmalara sebep oldu.

Öykü kitapları, denemeler, anı-roman türünde eserler de yayımlayan Ağaoğlu 1991 yılında Çok Uzak Fazla Yakın'la oyun yazarlığına döndü. 1983 yılından beri İstanbul'da yaşayan Ağaoğlu, halen yazmayı sürdürüyor.

Adalet Ağaoğlu'ile ilgili yazıları bir araya getiren arşiv eşi Halim Ağaoğlu tarafından hazırlanmış ve 2003'te Adalet Ağaoğlu'nun yazarlığının 55. yılı anısına Herkes Kendi Kitabının İçini Tanır adı ile basıldı.

1996'da ciddi bir trafik kazası geçiren ve iki yıl hastande yatan Adalet Ağaoğlu[6] için Can Yücel'insöylediği "Sen Türkiye'nin en güzel kazasısın" sözü [kaynak belirtilmeli], Feridun Andaç'ın Adalet Ağaoğlu ile yaptığı nehir söyleşi tarzında bir kitabın adı oldu. Kitap, 2006'da basıldı.

Ağaoğlu, 1986'da kurulan İnsan Hakları Derneği'nin kurucuları arasında yer almış ancak Temmuz 2005'de İHD'nin tek yanlı ırkçı-milliyetçi bir tutum takındığını belirterek ve "PKK yanlısı politika izliyorlar" diyerek istifa etti. Son olarak Ermenilerden özür dileme kampanyasına katılmıştır.

Eserleri

Tiyatro ve Radyo Oyunları

Yaşamak - 1955

Evcilik Oyunu - 1964

Sınırlarda Aşk - 1965

Çatıdaki Çatlak - 1965

Tombala - 1967

Çatıdaki Çatlak 1967

Sınırlarda Aşk-Kış-Barış 1970

Üç Oyun: Bir Kahramanın Ölümü, Çıkış, Kozalar 1973

Kendini Yazan Şarkı 1976

Çok Uzak - Fazla Yakın 1991

Duvar Öyküsü - Çocuklar ve Büyükler için Müzikli Danslı Oyun 1992

Çağımızın Tellalı 2011

Roman

Ölmeye Yatmak 1973

Fikrimin İnce Gülü 1976

Bir Düğün Gecesi 1979

Yazsonu 1980

Üç Beş Kişi 1984

Hayır... 1987

Ruh Üşümesi 1991

Romantik Bir Viyana Yazı 1993

Öykü

Yüksek Gerilim (1974)

Sessizliğin İlk Sesi 1978

Hadi Gidelim 1982

Hayatı Savunma Biçimleri 1997

Deneme

Geçerken 1986

Karşılaşmalar 1993

Başka Karşılaşmalar 1996

Öyle Kargaşada Böyle Karşılaşmalar 2002

Yeni Karşılaşmalar 2011

Mektup [değiştir]

Mektuplaşmalar (Mehmet Baydur ile birlikte) 2005

Anı

Göç Temizliği 1985

Gece Hayatım 1991

Günlük - Günce [değiştir]

Damla Damla Günler 2004

Damla Damla Günler I-II-III 2007

Ödülleri

1974- TDK Tiyatro Ödülü

1975- Sait Faik Hikaye Armağanı, Yüksek Gerilim ile

1979- Sedat Simavi Edebiyat Ödülü, Bir Düğün Gecesi ile

1980- Orhan Kemal Roman Armağanı Bir Düğün Gecesi ile

1980- Madaralı Roman Ödülü, Bir Düğün Gecesi ile

1991- Türkiye İş Bankası Büyük Ödülü, Çok Uzak Çok Yakın ile

1997- Aydın Doğan Roman Ödülü, Romantik Bir Viyana Yazı ile

Adalet Ağaoğlu Kitapları - Eserleri

  • Ölmeye Yatmak
  • Bir Düğün Gecesi
  • Fikrimin İnce Gülü
  • Hayır...
  • Ruh Üşümesi
  • Üç Beş Kişi
  • Yüksek Gerilim
  • Yazsonu
  • Romantik
  • Sessizliğin İlk Sesi
  • Dar Zamanlar
  • Düşme Korkusu
  • Dert Dinleme Uzmanı
  • Hadi Gidelim
  • Göç Temizliği
  • Hayatı Savunma Biçimleri
  • Gece Hayatım
  • Damla Damla Günler I
  • Damla Damla Günler
  • Karşılaşmalar
  • Çok Uzak Fazla Yakın
  • Geçerken
  • Başka Karşılaşmalar
  • Toplu Oyunlar-2
  • Duvarların Dışında
  • Toplu Oyunlar - 1
  • Yeni Karşılaşmalar
  • Kendini Yazan Şarkı - Evcilik Oyunu
  • Duvar Öyküsü
  • Damla Damla Günler 2
  • Çağımızın Tellalı
  • Sessiz Bir Adam
  • Öyle Kargaşada Böyle Karşılaşmalar
  • Toplu Oyunlar 3
  • Damla Damla Günler 3
  • 'An'ların Uzun Soluklu Yazarı
  • Halim'e İthaflar
  • Damla Damla Günler 1 / 2
  • Damla Damla Günler 4
  • Mektuplaşmalar
  • Okurunun Yazarı
  • Toplu Oyunlar
  • Gece Hayatım
  • Sessizliğin İlk Sesi
  • Toplu Öyküler 2
  • Toplu Öyküler 1
  • Şiir ve Sinek
  • Damla Damla Günler - 3
  • Göç Temizliği

Adalet Ağaoğlu Alıntıları - Sözleri

  • Sevinç, yaratıcı değildir. Acı, dürter. (Geçerken)
  • Şöyle üç gün üç gece, yerimden kıpırdamadan uyumak istiyorum. Kendimi öyle yorgun hissediyorum ki.. (Çağımızın Tellalı)
  • İnsan özlemdir. Kavuşmak için bir aranıştır. Bu yüzden, kendi varlığını tanır tanımaz kişi, bir eş ya da dosttan yoksun kaldığını anlar... (Üç Beş Kişi)
  • İnsan kendisinin yabancısıdır. (Damla Damla Günler)
  • Tarihe sorulsa çiğ ve çok atılgan elektrik ışığının bir aydınlık körlüğüne yol açtığını da söyleyebilir bize. Öyle olmasa, Batı Uygarlığı 2000'e artık sadece yedi yılın kaldığı günümüzde din ve ırk kavgalarını görmezlenir miydi? (Başka Karşılaşmalar)
  • Hem sürekli unutulmak, hem sürekli göz önünde tutulmak. (Üç Beş Kişi)
  • "Geçmişin kokusu yoktur. Geçmiş erir; kan ve alınteri buharlaşır, havaya karışır gider. Elle tutulur, gözle görülür biçimde geriye kalacak olan sadece taşlardır. Yoksullara seyirlik bir cennet sunmak için zenginlerin yaptırdığı işte bu taştan, mermerden saraylar, duvarlar, heykeller, kiliseler, manastırlar, surlar ve kalelerdir." (Romantik)
  • Genç Kadın: Ölmek mi? Niçin ölmek? İnsanca yaşamak ve yarınların daha güzel olacağına inanırken ölümü düşünmek niye? Ressam: Geçmiş artık çekici değil. Gelecekten de bir şey umulamaz. Her şey gülünç, çirkin, kaba ve budalaca. (Sessiz Bir Adam)
  • Hak var, hukuk yok. Hukuk var, hak yok. Yazar var, kitap yok. Kitap var, yazar yok. Satış var, okur yok. Okur var, satış yok. (Geçerken)
  • Gece hayatı gerçek bir yalnızlıktır. Kimse elinden tutamaz, sen kimsenin elinden tutamazsın; asıl yalnızlık gece hayatlarının yalnızlığıdır... (Gece Hayatım)
  • Yaşam, onun cebinde, hiç bozdurulmamış paralar gibi bütün bütün, yepyeni duruyordu. (Hadi Gidelim)
  • Yarın bu düzen değişince, ülkenin yine ekonomistlere, mühendislere, mimarlara, yargıçlara gereksinimi olacak. Ama siz bu alanları size karşı olanların eline bırakmak niyetindesiniz. Gerçekçi bir tutum değil bu. (Bir Düğün Gecesi)
  • Özgürlük yolu bitmez ve çok pahalı. (Yeni Karşılaşmalar)
  • Ben de roman yazıyordum ve bu arada kurup kaldırdığım sofraları, ocakta unutup yaktığım yemek tencerelerini; günlük hayatla yaratı sancıları arasında açılan uçurumu bile düşünmüyordum. Romanlık bir rüya sahnesine romanlık bir final arıyordum ve hep gökte arıyordum. (Gece Hayatım)
  • "Kadını özgür olmayan ülkenin erkeği de özgür değildir" (Ölmeye Yatmak)
  • "İnsanları sevindirmek, onları biraz gülümsetmek, onların kaygılı yaşamlarını ta içten, yürekten patlayan gülüşlere dönüştürmek isterdim," diyor. "Ama çiçeklerimiz bir demet hüzünken..." (Sessizliğin İlk Sesi)
  • Düşünüyorum da, çok değil, ama bize gerekli üç beş sağlam değer ölçüsünden giderek yoksun kalan toplumumuzda, yani “her şeyin bunca belirsizleştiği, temel değerlerin üstünü yoğun bir sisin kapladığı” şu ortamda bizim de kurcalamamız gereken nice sorun, üstünden örtüsünü kaldırmamız gereken ne kadar çok hayat var... Ve ölüm... (Geçerken)
  • "Derin sessizlik. Kuyu gibi. Şimdi beni artık bu sessizlik korkutmakta." (Gece Hayatım)
  • Bir fikri olmakla bir fikir olmanın hiç de aynı şey demeye gelmediğini anlatan fırsatlar... (Ölmeye Yatmak)
  • Ne oluyorsa benim içimde oluyordu.Dışımdaki hiçbir şeye egemen değildim.. (Yazsonu)

Yorum Yaz