diorex
life

Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları - Fahir Armaoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları kimin eseri? Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları kitabının yazarı kimdir? Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları konusu ve anafikri nedir? Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları kitabı ne anlatıyor? Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları PDF indirme linki var mı? Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları kitabının yazarı Fahir Armaoğlu kimdir? İşte Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 24.07.2022 11:00
Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları - Fahir Armaoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Fahir Armaoğlu

Yayın Evi: Kronik Kitap

İSBN: 9789752430099

Sayfa Sayısı: 584

Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“Tarihin hiçbir döneminde ve dünya coğrafyasının hiçbir yerinde, Yahudi ve Filistin halkları gibi birer avuç insan, Filistin gibi avuç içi kadar bir toprağın, bu denli uzun ve sert mücadelesini yapmamıştır. Filistin üzerindeki Arap-Yahudi mücadelesi, modern çağın en uzun kavgasını teşkil etmektedir.

Diğer taraftan, 20. yüzyılda hiçbir mesele veya anlaşmazlık, Filistin meselesi kadar ağırlıklı olarak, milletlerarası politikanın bir mihveri, bir ekseni haline gelmemiştir. Son 40 yılda dünya politikasının en sıcak bölgesi Orta Doğu olmuştur. Milletlerarası politikaya bu kadar uzun süre ve bu kadar yoğun bir şekilde tesir eden başka bir mesele gösterilemez.

Burada mühim bir noktayı da belirtmemiz gerekiyor. Bu da Osmanlı İmparatorluğu’nun, Balkanlarda olduğu gibi, Orta Doğu’da da bıraktığı boşluğun, hâlâ istikrarlı bir şekilde doldurulamamış olmasıdır. Filistin meselesi, Türk’ün Orta Doğu’dan çekilmesinin bıraktığı boşluğun yarattığı ve günümüze kadar ulaşan sarsıntıların ancak bir parçasıdır.”

Prof. Dr. Fahir Armaoğlu

“Filistin Neresidir?” sorusuyla başlayan Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları (1948-1988); Herzl ve Sultan II. Abdülhamid görüşmeleri, Osmanlı’nın son yılları, Balfour Deklarasyonu, İsrail’in kuruluşu, 1948-49 Arap-İsrail Savaşı, 1956 Süveyş Savaşı, 1967 Arap-İsrail Savaşı, 1973 Arap-İsrail Savaşı, Camp David, Yeni Barış Planları, Batı Şeria, Beyrut, Lübnan, Sabra ve Şatila Katliamı gibi, “meselenin” en kritik noktalarına temas eden bir başucu kitabı. Ülkemizin siyasî tarih alanında en tanınmış simalardan biri olan Prof. Dr. Fahir Armaoğlu’nun kaleminden 19. yüzyıldan günümüzde paylaşılamayan toprakların tarihi…

Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları Alıntıları - Sözleri

  • Daha savaş sona ermeden önce, Filistin'deki Yahudi toplumunun (Yişuv) liderlerinden ve Yahudi Ajansı'nın Yürütme Komitesi Başkanı Ben Gurion, Yişuv'un bundan sonra karşılacağı esas meselenin Araplarla bir savaş olduğunu görmüştü. Bu sebeple Ben Gurion, 1 Temmuz 1945'te New York'ta, Siyonizm'e sempati gösteren 17 Yahudi milyoneri ile bir toplantı yapmış ve onlardan, hem Yişuv'un savunması için ve hem de Filistin'e Yahudi göçlerine yardım için, bir fon kurmalarını istemişti. Bunun üzerine bir komite kurulmuş ve bu Yahudi milyonerlerden birinin adina izafeten Sonnenborn Institute diye fiktif bir şirket tesis edilmiştir.
  • Güney Yemen bağımsızlığının ertesi günü, 1 Aralık 1967'de, Kahtan eş-Şaabi yeni cumhuriyetin politikasının temel ilkelerini şöyle açıklamıştı: Bağımsızlık, Arap Birliği, sosyalizm, bağlantısızlık, Filistin'in kurtarılması, devrimci hareketleri desteklemek ve kuzey ve güney Yemen'in birleşti rilmesi.Ne var ki, kuzey ve güney Yemen'in birleştirilmesi, yani Yemen'in bütünlüğünün sağlanması mümkün olmadığı gibi, bundan sonraki 12 yıl boyunca iki Yemen birbiriyle öyle bir çatışma içine girdi ki, bu çatışmalar zaman zaman tam bir savaşa dönüştü.
  • Kudüs 1099 yılında Haçlıların işgaline uğradı. Haçlılar şehre girince sadece Yahudileri değil, bütün Müslümanları, kutsal yerlere ve camilere sığınan kadın ve çocukları dahi katlettiler. Harem-i Şerif denen İslâm'ın en kutsal yerlerinin bulunduğu kesime el konarak buraları Haçlı şövalyelerine verildi. Selâhaddin-i Eyyubi'nin Kudüs'ü 1187'de Haçlılardan geri almasından sonra şehir tekrar İslâm egemenliği altına girmiştir. Ayrıca,Avrupa'dan gelen göçlerle Kudüs'te Yahudilerin sayısı artmaya başlamıştır. Selâhaddin-i Eyyubi Yahudilere Kudüs'ün kapılarını açmıştır.
  • Arap ülkeleri savaş karşısında Mısır'ı desteklediler. Fakat bu destekleme diplomatik olmaktan öteye gitmedi. Mesela, İsrail'in komşuları Suriye ve Ürdün İsrail'e saldırmaya cesaret edemediler. Bunlar seferberlik ilan etmekle beraber, Suriye ve Suudi Arabistan İngiltere ve Fransa ile, Irak ve Ürdün ise sadece Fransa ile diplomatik münasebetlerini kestiler.
  • Bir defa darbe Yemen halkının tümü tarafından desteklenmedi. Washington, Londra, Bonn ve Amman büyükelçilikleri monarşiye, yani İmam Bedr'e bağlılıklarını açıklarken Kahire, Rabat, Roma ve Belgrad elçilikleri cumhuriyet rejimini desteklediklerini ilan ettiler.
  • Mısır, en kuvvetli orduya sahip olması gerekirken, savaşta en kötü neticeyi alan ülke oldu. Bunda iki sebep bilhassa rol oynamıştı. Biri, ihale ve satın almalardaki suistimal ve rüşvetten dolayı, cepheye gönderilen bütün silah ve askeri malzemenin bozuk veya kusurlu olmasıydı. İkincisi, Kahire'deki yüksek komutanlığın, cephedeki muharebeleri masa başından yönetmeye kalkması ve durumu yakından takip etmemesi neticesi, yanlış emirler vermesiydi.
  • "Osmanlı İmparatorluğu'nun, Balkanlarda olduğu gibi Orta Doğu'da da bıraktığı boşluk hâlâ istikrarlı şekilde doldurulamamıştır. Filistin meselesi, Türk'ün Orta Doğu'dan çekilmesinin bıraktığı boşluğun yarattığı ve günümüze kadar ulaşan sarsıntıların ancak bir parçasıdır."
  • Dünyanın her tarafına dağılmış (diaspora) bulunan Yahudilerin milli bir şuur etrafından birleşmeleri, yani Siyonizm hareketinin doğuşu 19. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa'da hızlanan milliyetçilik hareketleriyle yakından bağlantılıdır. Bilindiği gibi, Alman milli birliğinin kuruluşu (1871), hemen bütün Avrupa'da milliyetçilik akımlarına hız vermiştir. Fransa'nın 1871 de Prusya'ya yenilmesi, bir yandan intikamcılık ve öte yandan da Fransız milliyetçiliğini kışkırtırken, Balkanlarda da Slav milliyetçiliği (Pan-Slavisme) ortaya çıkmıştır.
  • Arap toprak sahipleri, kendilerine teklif edilen yüksek bedellerin cazibesinden kendilerini kurtaramamışlar ve topraklarını devamlı olarak ellerinden çıkarmışlardır. Diğer taraftan Yahudiler, borçlarını ödeyemeyen Arapların topraklarının haciz yoluyla ve açık artırma ile satılmasından da yararlanmışlardır."
  • Rapor çözüm için şöyle diyordu: Göründüğü kadarıyla, mesele, Araplara veya Yahudilere bütün istediklerini vermekle çözümlenemez. "Hangisi Filistin'i yönetecek," sorusuna verilecek cevap "hiçbiri" olmalıdır. Peel Raporu, bu "hiçbiri" ifadesinin gerektirdiği çözüm olarak da, Filistin'in Araplarla Yahudiler arasında taksimini öngörmekteydi.

Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bu kitabı okuduğunuz zaman Ortadoğudaki arap israil savaşlarının çıkış nedenini ve Arapların nasıl israile karşı tavır takındığını tüm açıklığı ile görebileceksiniz...! (imran içen)

Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları PDF indirme linki var mı?

Fahir Armaoğlu - Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Fahir Armaoğlu Kimdir?

Ülkemizin siyasi tarih alanında en tanınmış isimlerinden biri olan Prof. Dr. Fahir Armaoğlu 1924’te Gelibolu’da doğdu. İlk ve orta öğretimini Balıkesir’de yaptıktan sonra, 1943’te o zamanki adıyla Siyasal Bilgiler Okulu’na girdi ve 1947’de bu okulun Siyasi Şubesi’nden mezun oldu. 1953’te “Seçim Sistemleri” adlı doktora tezi ile Ankara Hukuk Fakültesi’nden Hukuk Doktoru unvanını aldı.

1953–1954 tarihlerinde ABD’nin Minnesota Üniversitesi’nde Kamu Yönetimi öğrenimi gördü. 1959–1960’da Harvard Üniversitesi’nin Russian Research Center’ında ve 1960–1961’de de Stanford Üniversitesi’nin Hoover Institution on War, Peace and Revolutions’ında Sovyet Rusya üzerine inceleme ve araştırmalar yaptı. Prof. Armaoğlu, 1963’te Siyasi Tarih Profesörü oldu.

1976 Ekim’inde Ankara Üniversitesi’nden ayrılan Prof. Armaoğlu, Türk Tarih Kurumu Üyeliği ve Atatürk Yüksek Kurumu Üyeliği görevlerinde bulundu. Prof. Armaoğlu İngilizce ve Fransızcanın yanında Rusça da biliyordu. 10 Haziran 1998’de vefat etti.

Fahir Armaoğlu Kitapları - Eserleri

  • 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
  • Türk Siyasi Tarihi
  • 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
  • Türk Dış Politikası Tarihi
  • Türk-Amerikan İlişkileri 1919-1997
  • Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları

Fahir Armaoğlu Alıntıları - Sözleri

  • Nasıl bir insan, insan olması dolayısıyla birtakım temel hak ve hürriyetlere sahip bulunuyorsa, bir millet de, bir bütün olarak, hürriyetine, yani bağımsızlığına sahip olma hakkına sahiptir. (20. Yüzyıl Siyasi Tarihi)
  • Atatürk'ün Batı'ya olan bağlılığı ve batılılaşmaya verdiği ehemmiyet, Batı'ya hususi bir alâka ve sempati duyduğu için değil, Batı'nın çağın en ileri medeniyetini temsil etmesindendir. Yani Atatürk için batılılaşma, medenileşme ile aynı manadadır. (Türk Dış Politikası Tarihi)
  • 1954-1959 arasındaki Orta Doğu buhranlarının en mühim neticelerinden biri, hiç şüphesiz, Sovyet Rusyayı Orta Doğu politikasının aktif bir unsuru haline getirmiş olmasıdır. (20. Yüzyıl Siyasi Tarihi)
  • Necip, İngiltere'nin 1926 antlaşması ile Mısır'a modern bir ordu sağlamayı vaat ettiği halde, sağladığı silah kuvvetlerin, ancak cenaze merasimlerinde kullanılabilecek bir kuvvetten ibaret olduğunu ifade etmiştir. (Türk-Amerikan İlişkileri 1919-1997)
  • 1922 yılının, Amerika'nın Türkiye politikası bakımından önemli bir olayı da Büyük Taarruz ve Büyük Zafer üzerine Anadolu'dan kaçarak Izmir'e yığılan Rum halk ile Yunan askerlerinin tahliyesin de Ingiltere'nin, Amerika'ya başvurup, Amerikan savaş gemilerinin de bu tahliyeye yardım istemesi üzerine Amerika'nın gösterdiği tepkidir. İngiltere'nin israrları üzerine nihayet tepesi atan Amerikan Dışişleri Bakanı Hughes, Ingiliz Büyükelçisi'ne şunları söylemiştir: "Birleşik Amerika, Anadolu'nun nüfuz bölgelerine parsellenmesinden hisse istememiştir. İstanbul'da girişilen entrikaların da hiçbirine bulaşmamıştır. Yunan ordularının son bir buçuk yılda (Anadolu'da) uğradığı felaketlerden de sorumlu değildir. Asıl sorumlu olan son bir buçuk yıllık Avrupa diplomasisidir. Şunu da belirtmek isterim ki, Ingiltere'nin Imparatorluk ihtirasları ve karşılaştığı güçlükler ne olursa olsun, Amerikan Hükümeti'nin bu ihtiraslar ve güçlüklerle bir ilgisi yoktur." (Türk-Amerikan İlişkileri 1919-1997)
  • Arap ülkeleri, Hristiyanları - birkaç istisna dışında- Müslüman Türklere karşı desteklemiştir. (Türk Dış Politikası Tarihi)
  • .... Bitlis ve Muş'un "Ermeni" şehirleri olduğunu söylüyor, fakat bu iddiasını rakamlara ve belgelere dayandırmaktan kaçmıştır. Tarih hocalığı yapan ve 1890'da Princeton Üniversitesi'nden Profesör unvanını alan, yani güya bilim adamı olan bu zat, Ermeni propagandası ağzı ile, Bitlis ve Muş'un "Ermeni" şehirleri olduğunu söyleyip işin içinden sıyrılıveriyor. Herhalde, " milliyetler ilkesi"nin ciddi ve bilimsel uygulaması bu değildir. (Türk-Amerikan İlişkileri 1919-1997)
  • Laiklik , insan aklının hür çalışmasını sınırlayan dinsel bağnazlığa karşı, akılcılığın hürriyetini savunmaktır. (Türk Siyasi Tarihi)
  • Zaferin yüz tane babası vardır fakat hezimet yetimdir. (20. Yüzyıl Siyasi Tarihi)
  • Oniki Ada'yı Yunanistan'a verdirmek için her türlü çabayı harcayan Amerika ve İngiltere'nin tutumlarında kendilerine destek yaptıkları en mühim nokta, Oniki Ada'nın halkının çoğunluğunun Türk değil, Rum olmasıdır. Hatta Bevin, sırf bu sebepten Oniki Ada'yı İtalya'nın bir sömürgesi saymamakta yani Yunanistan'ın tabii toprağı telakki etmektedir. Bu bizim için hazin bir durumdur. Çünkü 400 yıl egemenliğimiz altında tuttuğumuz adalarda bir Türk çoğunluğu kuramamışız. Diğer Ege adaları için de aynı şey söz konusudur. Bugün Bulgaristan'ın bir milyondan fazla soydaşımızı ''eritmek'' için giriştiği caniyane teşebbüslere bakınca, Osmanlı Devleti'nin ''uygar'' sömürgeciliğinin isabetli olup olmadığı konusunda insan ciddi tereddüte düşüyor. (Türk Siyasi Tarihi)
  • Gibbons'a göre, Osmanlıların hoşgörüsü ister siyaset ister halis insaniyet, isterse lâkaydi neticesi meydana gelmiş olsun, şu gerçeği itiraz edilemez ki, Osmanlılar yeni çağda milliyetlerini tesis ederken, dinî hürriyet ilkesini temel taşı olarak vazetmiş ilk millettir. (Türk Siyasi Tarihi)
  • Amerikan diplomasisinin, Türkiye ile ilgili projesi, en yüksek noktasına, Türkiye'nin 1952'de NATO'ya katılması ile ulaşmıştır. 1949 ile 1952 arasındaki süre, Türkiye ile Amerika arasında bir çıkar anlaşmazlığının ifadesi değil, İngiltere'nin egoist ve emperyalist tasalarının Türkiye'yi ve hatta Amerika'yı kösteklemesinin hikâyesidir. (Türk-Amerikan İlişkileri 1919-1997)
  • Ali Paşa'nın Avrupa hükümdarları ve devlet adamları nezdinde büyük ünü ve prestiji vardı. III. Napolyon, "Ali Paşa gibi bir Hariciye Nazırı bulabilsem" demiştir. Kont Cavour ise, "Paris Kongresi'nde Ali Paşa çapında başka bir diplomat yoktu" demiştir. III. Napolyon'un Sedan'da esir düşmesi üzerine Bordeaux'da kurulan geçici hükümetin başı Thiers, Bismarck'in barış şartlarını kabul ettiğinde, Fransız Milli Meclisi'nde eleştirilere uğradığı zaman, kendisini savunmak icin, "Bu hususta dost devletlerin ve hatta Ali Paşa'nın dahi fikrini aldım" cevabını vermiştir. Rivayet olunur ki, Ali Paşa'nın ölümünden sonra, Heyet-i Vükela'da (Bakanlar Kurulu), önemli bir konuda yabancı devletlere bir nota yazılacağı zaman, Ali Paşa'nın Hazine-i Evrak'da bulunan nota müsveddeleri incelenip ona göre nota yazdırılmış. (19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914)
  • Atatürk Türk milliyetçiliği için şöyle denmektedir: Bize milliyetçi derler fakat biz öyle milliyetçileriz ki bizimle işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların bütün milliyetlerinin gereklerini tanırız. Bizim milliyetçiliğimiz herhalde bencil ve gururlu bir milliyetçilik değildir. (Türk Dış Politikası Tarihi)
  • Mısır Hidivi Mehmet Ali Paşa, Süveyş Kanalı'nın açılması fikri kendisine iletilince "Boğazlar, Osmanlı Devleti'nin felaket sebebi oldu. Ben de Mısır'da bir Boğazlar Meselesi yaratmak istemem" demişti. (19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914)
  • Bizim için Musul bir vatan meselesi, sizin için ise bir petrol meselesidir. (Türk Siyasi Tarihi)
  • Arap ülkeleri savaş karşısında Mısır'ı desteklediler. Fakat bu destekleme diplomatik olmaktan öteye gitmedi. Mesela, İsrail'in komşuları Suriye ve Ürdün İsrail'e saldırmaya cesaret edemediler. Bunlar seferberlik ilan etmekle beraber, Suriye ve Suudi Arabistan İngiltere ve Fransa ile, Irak ve Ürdün ise sadece Fransa ile diplomatik münasebetlerini kestiler. (Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları)
  • Osmanlı İmparatorluğu'nun tarih sahnesinden çekilmesi, iki bölgede büyük bir boşluk, bir "power vacuum" meydana getirmiştir ve bu boşluğu doldurma mücadelesi, bu iki bölgede devamlı istikrarsızlıklara sebep olmuştur. Bunlardan biri Balkanlar, diğeri de Ortadoğu'dur (Türk Dış Politikası Tarihi)
  • Azınlik Alt-Komisyonu'nun 6 Ocak 1923 günü yaptığı oturumda, azınlıklarla ilgili maddelerin görüşülmesinin bitmesi üzerine, Başkan Montagna Ermeni meselesi ile ilgili bir bildiri okuyarak ve devlet içinde devlet yaratma arzusunda olmadığını da belirterek, Anadolu'da bir Ermeni yurdu kurulması istedi. Arkasından söz alan Ingiliz delegesi Rumbold da Montagna'yı destekleyince, Türk delegesi Dr. Rıza Nur Bey de söz istedi Bundan sonrasını Dr. Rıza Nur Bey'den dinleyelim: 6 Kanunusani 1923 celseleri sonlarında Montanya Ermeni yurdu meselesine geçti. Dedim ki: "Itilaf Devletleri Ermenilere kendilerine siyasi âlet yapmışlar, ateşe salmışlardır. Kendi devletleri aleyhine isyan ettirmişlerdir. Bunun neticesi, onların te' dibi olmuştur. Te' dip ile, sarî hastalık, açlık ve hicret ile kırılmışlardır. Bunun bütün mesuliyeti bize değil, Itilaf devletlerine aittir. Ermenilere mükâfat lazımsa siz verin! El malı ile dost kazanılmaz. Ermeniler mazlum imiş, onlara yurt, istikbal verilmeliymiş! Biz bunlara kaniiz. Ancak dünyada mazlum millet bir tane değildir. Mısır hürriyeti için bir kaç defadır ve daha dün kan içinde çalkandı. Hindistan, Tunus, Cezayir, Fas, hürriyetini, yurdunu istiyor. Hatta Irlandalılar yurtları, istiklalleri için kaç asırdır, ne kadar kan döktüler. Siz bunlara istiklállerini, yurtlarını verin, biz de Ermenilere derhal verelim. Bütün bu okuduklarınız keenlemyekúndur. Bu dahilinde burada duramayız. Celseyi terk ediyorum" dedim. Ayağa kalktım. Zabıtnameye sözlerimin bu son kısmını da geçmemişler. Zaten zabıtnameler ile istedikleri gibi oynuyor, tağsiş yapıyorlardı... Montanya pürtelaş celseyi terk edemezsin!" diye bar bar bağırmaya başladı. Yırtınıyor... Yürüdük. Montanya hâlâ bağırıyor: "celseyi terk edemezsiniz" diyor, tepiniyor... Biz de çıktık gittik". (Türk-Amerikan İlişkileri 1919-1997)
  • İşgalci devletler kendi tasarladıkları barış anlaşmasının karşısında en büyük engel olarak Atatürk ve Milli Mücadele ‘yi görmekteydiler. Ne var ki, bu işgale cevap olarak 23 Nisan 1920’de Ankara’da TBMM’nin açılması ile milli mücadele çok daha güçlenerek ve yeni bir devletin ilk büyük temeli atılacaktır. (Türk Siyasi Tarihi)

Yorum Yaz