diorex
Dedas

Fransız Teğmenin Kadını - John Fowles Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Fransız Teğmenin Kadını kimin eseri? Fransız Teğmenin Kadını kitabının yazarı kimdir? Fransız Teğmenin Kadını konusu ve anafikri nedir? Fransız Teğmenin Kadını kitabı ne anlatıyor? Fransız Teğmenin Kadını kitabının yazarı John Fowles kimdir? İşte Fransız Teğmenin Kadını kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 01.03.2022 20:00
Fransız Teğmenin Kadını - John Fowles Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: John Fowles

Çevirmen: Aslı Biçen

Orijinal Adı: The French Lieutenant's Woman

Yayın Evi: Ayrıntı Yayınları

İSBN: 9789755390758

Sayfa Sayısı: 480

Fransız Teğmenin Kadını Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

İngiliz edebiyatının yaşayan belki de en büyük ustası olan John Fowles, anlatı kurmaktaki mahareti, çarpıcı üslubu ve deneyciliğiyle dikkati çeken bir yazar. Hiç abartmadan yüzyılın en iyi romanları arasında sayabileceğimiz Fransız Teğmenin Kadını’nda bu özellikler mükemmel bir bileşime ulaşıyor. Bir kere olağanüstü başarılı bir atmosfer yaratıyor yazar, Viktorya döneminde yaşamanın ne anlama geldiğini bütün netliğiyle ortaya seriyor. Sonra eşine az rastlanır bir gizem yaratıyor, kitap bittiğinde bile gizeminden bir şey kaybetmeyen bir gizem bu. Ve nihayet bilgeliğine sizi hemen ikna eden bilge ve son derece zeki bir denemeci üslubuyla varoluşçuluğun “sahicilik” ve özgürlük arayan insan soyutlamasını ete kemiğe büründürüyor, ama tanrı anlatıcı rolünü de sorgulamaktan geri kalmıyor.

Fowles dünya tarihinin en tutucu dönemlerinden biri olan, her şeyin ve özellikle de edebiyatın sıkı kurallara ve “görev” bilincine bağlı olduğu Viktorya çağından aykırı bir aşk öyküsüyle sesleniyor okura. Roman başarısını büyük ölçüde nefis diyaloglarına ve iki karakter arasındaki gerilime borçlu. Kadınların “görev”lerinin boyun eğme ve çocuk yapmayla sınırlı olduğu bir dönemde, romanın kadın kahramanı Sarah, inanılmaz sezgi gücü, özgürlüğe olan tutkusu ve estetik olana duyduğu sevgiyle hemen romanın çekim merkezine yerleşiyor. Toplumsal kodları umursamaksızın sevmek neyi gerektiriyorsa onu yapmaktan kaçınmayan özgür bir kadın Sarah. Erkek kahraman Charles ise görmüş geçirmiş bir aristokrat, ama görmüş geçirmişlikle bir aristokrattan beklenenler arasındaki dengeyi tutturmakta zorlanan biri. Sarah’yla tanıştıktan sonra bu bıçak sırtındaki denge darmadağın olur. Charles, çağının toplumsal statüsünün, eş dost çevresinin talepleri ile yolu aşktan geçen Aşkınlık ve Sahicilik, tek kelimeyle Özgürlük arayışı arasında bir seçim yapmak zorunda kalır...

Roman okumanın benzersiz hazzından haberdar olanlar, Nabokov’un deyimiyle “belkemiğini titreten” kitaplar okumayı özleyenler ve sahici bir aşk yolculuğuna çıkmak isteyenler için...

 

“Fransız Teğmenin Kadını yalnız bu yüzyıl yazılmış en iyi tarihi romanlardan biri değil, hayatta okuduğum en esrarlı ve mantıklı aşk romanı da... Okuyun...”

Orhan Pamuk

(Arka Kapak)

Fransız Teğmenin Kadını Alıntıları - Sözleri

  • Yalnızlık insanı ya huysuz yapar ya da kendi kendine yetmeyi öğretir.
  • Biliyor musun her şeyi hoş görebilirim, bir şey dışında: Yobazlık.
  • Ey genç sevdalı, nedir bu iç çekişler, Asla senin olmayacak biri uğruna?
  • Kendi geçmişinizin bile tam olarak gerçek olduğunu düşünmezsiniz; onu giydirirsiniz, yaldızlar ya da kara çalarsınız, kimi yerlerini kesip atarsınız, kusurlarını düzeltirsiniz... Hepimiz gerçek gerçeklikten kaçarız.
  • Biz kendimizi o kadar uzun zamandır yıkmaya verdik ki, bir şeyleri kurmak şimdi sabun köpüğünden balon yapmak türünden boş bir iş gibi geliyor.
  • Fakirleri hiçbir şey havadan gelen para kadar sarsmaz.
  • Bir erkek için sorgusuz sualsiz itaat edilmesi önemlidir ve bir kadın sorgusuz sualsiz itaati kendi nihai zaferinin bir aracı haline getirebilmelidir..
  • İnsanın kendisi çıraysa yangınla savaşmaya kalkması umutsuz bir çabadır.
  • Sanki koşmak istiyor da koşamıyor; konuşmak istiyor da konuşamıyor gibiydi.
  • İnsanoğlunun nihai amacı mükemmel bir insanlığa değil de şimşek olup çakmaya, ışık hızına ulaşmaktır adeta.
  • Bir tek uşağımla hizmetçim var, onlar da her an çalıp çırpmaya hazırlar...
  • "İnsan eski benliğini yerle bir etmeden yeni bir benlik kazanabilir mi?"
  • Ne umudum kaldı ne güvenim; Kalbimi bir değirmentaşı, yüzümü bir kaya kılabilirim, Aldatıp aldanabilir, ölebilirim: Kim bilir?
  • "Ahlâksızlıktan nefret ederim. Ama acıması olmayan ahlâktan daha çok nefret ederim."
  • Kendini sadece mum ışığında görebiliyordu; ama mum ışığı hangi kadını çirkin göstermiştir ki?

Fransız Teğmenin Kadını İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Nasıl başladı ve bitti, neler oldu hiç bilemediğim bir okumaydı. Her bir sayfasından zevk aldım diyebilirim. Fowles muhteşem bir çevre ve hikaye yaratmış. Yaratmış diyorum çünkü kitapta sürekli anlatıcı olarak kendini hatırlatıyor Fowles. Alternatif sonlar, karakterlerin sonunun nasıl bir cümleyle değişebileceği… Hepsi anlatıcının elinde ve hepsinini ‘yaratıcı’sı olduğunu hatırlatmakta bir sakınca görmüyor. Charles aristokrat bir erkek kahraman. Yaşına göre görmüş geçirmiş, gezmiş tozmuş bir karakter. Sarah ise özgürlüğüne düşkün, asla gergin ve katı Viktoryen dönemi kadın profiline uymayan, toplumsal kadın rolünü reddeden bir karakter. Charles bir beyfendi olarak evlenme, çalışma, düzenli bir hayat kurma arefesinde fakat geçmişteki hayatını kaybedeceğini düşünüyor. İstediği gibi gezmesi, istediği şeyle meşgul olma hakkı elinden alınmak üzere yapacağı evlilikle. Yani özgürlüğünü kaybedeceğini düşünüyor. İnce bir çizgide olan Charles, Sarah ile tanışınca dengesini yitiriyor. Biz bu dengesizliğin her anına tanık oluyoruz. Harika bir anlatım ile… (Merve Yzc)

Bir sağ kroşe sonra sol ve yine sağ kroşe. Fowles " Fransız Teğmenin Kadını " ile beni nakavt etti. Evet evet abartmıyorum. Öyle ki son düzlükte oturup kalktım, kalktım oturdum heyecandan okuyamadım. " Delirdim sanırım ben" dedim :) :) İnanılmaz keyif alarak okuduğum, kurguya, karakterlere, yazarın donanımına, üslubuna hayran kaldığım bir kitap oldu benim için. Edebiyatın en güzel tarafı ters köşe yapmaya şaşırtmaya olan müsaitliği bence, sağ gösterip sol vurma... Fowles kitapta bu yönünü öyle zekice ve ustaca kullanmış ki az önce okuduğum sayfa bir sonraki sayfada ne okuduğumu sorgulattı. Kitap isminden yola çıkarsanız bir aşk romanı okuyacağınızı düşünürsünüz. Ama asla salt bir aşk romanı değil. Viktorya döneminin en dindar en katı toplumsal kurallarını, sosyal sınıf farklılıklarını, feodal düzenin yerini almaya başlayan hiyerarşik düzeni, kahramanlarına yüklediği karakteristik özelliklerle o kadar muazzam anlatmış ki Fowles bir satırında bile sıkılmadım. Ama ama ama... Hepsinden çok beni benden alan kadın karakter (Sarah) üzerinden verilen mesajlar. Öyle katı kuralları olan bir dönemde ; baş kaldıran, dik duran, özgüveni yıkılmaz sarsılmaz bir kadın. Kendi tutku ve isteklerini toplumsal değerlerin üstünde tutan, özgürlüğün değerini farketmiş, erkeklerin hiç de vazgeçilmez olmadıklarını anlamış, ben kadınım ve varım diye bağıran bir kadın. Toplumun baskına aldırmayan, sosyal eşitsizliğe boyun eğmeyen, bir adım arkanızda, sağınızda solunuzda değil ayaklarımın üstünde kendi yolumda kendi doğrularımla diyebilmeyi başarmış bu muazzam kadının hikayesi okunmaya fazlaca değer. Ve Sarah' ın bu cümlelerinin altını çizerken sayfayı yırttım ; " Olanaksız bir şey için yas tutmayı yasakladım kendime. " Ben deneyimlemenizi çok isterim. (emine)

Maalesef daha fazla dayanamıycam ve 254. sayfada kitabı bırakıyorum. Bu kitabı daha önce duyduysanız, ya da az çok araştırdıysanız çok sevilen, övgüyle bahsedilen bir kitap olduğunu biliyorsunuzdur. Ama ben kitabı okumaya başladığımdan beri nasıl desem hani bir tane sinek olur, dışarı çıkmak için cama çarpar durur ama çıkamaz ya ben de aynen onun gibi hissettim. Bir türlü kitabın içine giremedim, defalarca denedim ama olmadı. Aşırı derecede sıkıldım, içim daraldı okurken. Ve en önemlisi karakterlere ısınamadım -neden bilmiyorum- Belki de yanlış zamanda okumuşumdur, ondan kaynaklı olabilir. Ama belki 30 yaşındaki Esra, 17 yaşındaki Esra ' dan daha çok sever ve daha çok şey anlar diyerekten kitabı kitaplığımda tutmaya devam edicem. Umarım bir gün tekrar elime aldığımda okuyup, bitirebilirim. ( Bu arada bu inceleme kitap hakkındaki tek olumsuz inceleme olabilir üzgünüm ) (Esra)

Kitabın Yazarı John Fowles Kimdir?

John Robert Fowles, (d. 31 Mart 1926, Essex - ö. 5 Kasım 2005, Lyme Regis) İngiliz roman ve deneme yazarı.

Londra yakınlarındaki Essex, Leigh-on-Sea'de doğdu. Oxford Ünivesitesi'nde gördüğü Fransızca eğitiminin ardından Fransa ve Yunanistan'da öğretmenlik yaptı. İlk romanı olan Koleksiyoncu'nun başarı kazanmasının ardından kendini tamamen yazarlığa adadı.

1968 yılından başlarak İngiltere'nin güneyinde küçük bir liman kasabası olan Lyme Regis'te yaşamını sürdüren ve 1979'da Lyme Regis Müzesi'ne küratör olarak atanan Fowles, 5 Kasım 2005'te ölmüştür.

Postmodern romancıların öncülerinden biri olarak kabul edilen Fowles, yayımlanan ilk eseri The Collector (Koleksiyoncu) ile büyük üne kavuşmuş ve ticari başarı kazanmıştır. Aslında Koleksiyoncu, Fowles'un üzerinde çalışmaya başladığı ilk romanı değildir. 1950'li yılların başında yazımına başladığı Büyücü adlı eseri, Fowles'un üzerinde çalıştığı ilk romandır ve ancak 1965 yılında basılabilmiştir.

Mitolojik öğelere ve Shakespeare'in ünlü oyunu Fırtına'ya çeşitli göndermelerin bulunduğu metafizik bir eğlence treni olarak nitelendirilen Büyücü, Fransız Teğmenin Kadını ile birlikte yazarın en önemli eseri olarak kabul edilir. Fransız Teğmenin Kadını, Harold Pinter'in yazdığı senaryo ile filme de çekilmiş, Karel Reisz yönetimindeki filmin başrollerinde Jeremy Irons ve Meryl Streep oynamıştır. Bu filmin dışında The Collector (1965), The Magus (1968) ve televizyon için The Ebony Tower (1984) adlı eserleri de sinemaya uyarlanmıştır.

Eserlerin birçoğu Türkçe'ye de çevrilmiştir. Roman ve denemelerinin dışında, şiirleri (Poem, 1973), çevirileri (Cinderella, Charles Perrault, 1974), senaryoları, adaptasyonları (Lorenzaccio, 1983--Alfred de Musset'nin bir oyunu) ve editörlük yaptığı çalışmalar (Thomas Hardy's England, Jo Draper) da vardır. Ayrıca yazar hakkında yazılmış eserler de mevcuttur.

John Fowles Kitapları - Eserleri

  • Fransız Teğmenin Kadını
  • Büyücü
  • Koleksiyoncu
  • Mantissa
  • Abanoz Kule
  • Daniel Martin

  • Zaman Tüneli
  • Yaratık
  • Aristos
  • Ağaçlar
  • The French Lieutenant’s Woman

John Fowles Alıntıları - Sözleri

  • İnsan neyse odur aynı zamanda ne giyerse de odur. (Mantissa)
  • payandayla desteklenmiş kırık parçaların ne kadar değerli olduklarını bilmek istiyorsan harabeye sor." (Daniel Martin)
  • Fakirleri hiçbir şey havadan gelen para kadar sarsmaz. (Fransız Teğmenin Kadını)
  • Geçmişte olan her şey şu anımızın sahibidir. (Büyücü)
  • “Neden romana daldım? Çünkü, Wittgenstein’ın dediği gibi, roman şu son elli yıldır yaşamın, her ne ise, dışına çıktı. Bu çıkışı koşullar dayattı. Romancıların suçu değil bu. Roman, on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllarda yaşamdan zaten bir adım uzaklaşmıştı. Ama filmin, televizyonun ve ses kaydının gelmesinden sonra iki adım daha uzaklaşıyor. Bugün roman genel olarak, başka sanat biçimlerinin çok daha iyi betimlediği şeylerle ve konularla ilgilidir.” (Zaman Tüneli)
  • "Benim daima, her gün bir şey yazmam gerek." (Zaman Tüneli)

  • Seni niçin hor gördüklerini söyleyeyim mi sana? Çünkü karşılığında sen onları hor görmüyorsun. (Yaratık)
  • Biz-ler ödün verme dehamızla övünürüz ki ödün vermek aslında seçimi reddetmektir ve sırası gelince bu büyük ölçüde korkaklık, hissizlik ve bencil bir tembellik içerir. (Daniel Martin)
  • Ben kitaplardan fırlama bir şey değilim. Ben fevkalade ölçülerde gerçeğim. (Mantissa)
  • Bir erkek için sorgusuz sualsiz itaat edilmesi önemlidir ve bir kadın sorgusuz sualsiz itaati kendi nihai zaferinin bir aracı haline getirebilmelidir.. (Fransız Teğmenin Kadını)
  • "Affetmek unutmaktır." (Büyücü)
  • Kimse “bir romancı”nın gerçekten söylemek istediği ya da hissettiği şeyi söylediğini düşünemez; onun neyi kastettiği ya da neyi hissettiği bile pek anlaşılmaz... (Zaman Tüneli)
  • Görmek istemediklerine gözlerini kapatabilirsin ama hissetmek istediklerine kalbini kapatamazsın. (Zaman Tüneli)

  • ... insanlar nedense başkalarını, kendilerine yakın olanlardan daha iyi tanırdı. (Abanoz Kule)
  • “Yazarlar için en büyük sorun, elindeki malzemesi için en doğru ‘ses’i bulmaktır; ‘ses’le, yarattığı şeyin ardındaki yaratıcıdan alınacak genel izlenimi kastediyorum.” (Zaman Tüneli)
  • “Peki geleceğin bir yardımı olmaz mıydı?” “O ulaşılamaz bir şey. Şimdiki zamana zincirlenip kalıyorsun. Neysen ona. (Abanoz Kule)
  • Yazmak, yemek yemek ya da sevişmek gibidir: Yapay değil, doğal bir işlemdir. (Zaman Tüneli)
  • Kısa yaşamımız bir kez yanıp kül olunca, ölüm sonu gelmeyen bir uykudur.. (Aristos)
  • "Esas trajedi buydu. Bir adamın kötü olmaya cesaret etmesi değil, milyonlarca insanın iyi olmaya cesaret edememesiydi.” (Büyücü)
  • İnsanların unutmadığı şeyler çözülmeyen şeylerdir. Hiçbir şey bir gizem kadar güçlü olamaz. (Abanoz Kule)

Yorum Yaz