diorex
life
Dedas

Gelecekteki İlkel - John Zerzan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Gelecekteki İlkel kimin eseri? Gelecekteki İlkel kitabının yazarı kimdir? Gelecekteki İlkel konusu ve anafikri nedir? Gelecekteki İlkel kitabı ne anlatıyor? Gelecekteki İlkel PDF indirme linki var mı? Gelecekteki İlkel kitabının yazarı John Zerzan kimdir? İşte Gelecekteki İlkel kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 31.05.2022 06:00
Gelecekteki İlkel - John Zerzan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: John Zerzan

Çevirmen: Cem Atila

Orijinal Adı: Future Primitive, Autonomedia & Anarchy

Yayın Evi: Kaos Yayınları

İSBN: 9789757005315

Sayfa Sayısı: 303

Gelecekteki İlkel Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

İnsanın kendisini ve etrafındaki her şeyi yok etmekte sergilediği inanılmaz ve dayanılmaz yaratıcılık, medyadan saat başı akan haberlerle çeşitlendikçe, soruyoruz birbirimize; yanlışı nerede, ne zaman, nasıl yaptık? İnsan denilen canlı türü, nasıl oldu da, kendi yaşamını, dünyayı, hatta yavaş yavaş uzayı ve diğer gezegenleri cehenneme çeviren bir varlığa dönüştü?

ABD'li anarşist ve sosyal eleştirmen John Zerzan, 25 yıldan beridir işte bu sorulara cevap bulmaya çalışmaktadır. Zerzan'ın yıllar süren çalışmalarının başlıca ürünü olan Gelecekteki İlkel, günümüzde gezegeni bir bütün olarak yok oluşun eşiğine getiren bu ölüm yolculuğumuzun öyküsünü anlatır. Antropoloji ve arkeoloji alanlarında son yirmi yıl içinde gerçekleşen köklü dönüşümlerden hareket eden Zerzan, bugün pençesinde kıvrandığımız yabancılaşmanın kökeninin, avcı-toplayıcı yaşam tarzının sona ermesinden sonra ortaya çıkan tarımla birlikte başlayan uygarlığa dayandırmaktadır. Zerzan'a göre, evcilleştirme, tarım ve uygarlık öncesi yaşam, aslında doğayla özdeşleşmenin duygusal bilgeliğin, cinsel eşitliğin ve sağlığın hüküm sürdüğü bir yaşamdı; rahipler, krallar ve patronlar tarafından köleleştirilmeden önce, neredeyse iki buçuk milyon yıl süren bütünlüklü ve özgür bir yaşam. Ne var ki, Üst Paleolitik çağda, yani günümüzden yalnızca on bin yıl önce, adeta ani bir patlamayla başlayan uygarlık, bu özgür yaşamı yok ederek, önce doğanın, ardından da bizzat insanın tahakküm altına alınmasına yol açmıştır.

Zerzan uygarlığı bir felaket olarak değerlendirmektedir. Bugüne kadar "uygarlaşan insanlığın evrensel değerleri" olarak görülen evcilleştirme, tarım, işbölümü, sanat, zaman bilinci, dil, yazı, sayı sistemi ve bir bütün olarak sembolik kültür, Zerzan'a göre, esiri olduğumuz çağdaş tahakkümün temel bileşenleridir. Bu yüzden, uygarlık kökten reddedilmediği sürece özgürleşmek mümkün değildir.

Bilim, felsefe, sosyoloji ve psikoloji alanlarındaki belli başlı ilerlemeler ile tahakküm arasındaki keskin paralelliği zengin örneklemelerle ortaya koyan Gelecekteki İlkel, uygarlık karşıtı bir başyapıt olarak, günümüzün evrensel sorunlarına yepyeni bir bakış açısı kazandıracaktır.

(Arka Kapak)

Gelecekteki İlkel Alıntıları - Sözleri

  • Ekim 1989’da yapılan bir anket, stresten kaynaklanan hastalıkların tüm işyerlerinde başlıca tehlike olduğunu gösteriyor. İş nasıl bir şeydir ki günümüzde bu kadar tahribat yaratıyor?
  • Avcı-toplayıcılar arasındaki şiddet konusunda ise, Lee şu tespitte bulunmuştur; "!Kunglar kavgadan nefret eder ve kavga eden herhangi bir insanın aptal olduğunu düşünür­ler." Duffy'nin değerlendirmesine göre, "Mbutiler, iki in­san arasındaki her türlü şiddet biçimini büyük bir tiksinti ve nefretle karşılarlar ve bu şiddeti asla danslarında ve oyunla­rında temsil etmezler." Bodley ise, cinayet ve intiharın, dış etkilere maruz kalmayan toplayıcı-avcılar arasında "son de­ rece seyrek" olduğu sonucuna varmıştır. Amerikan yerlileri­nin "savaşçı" doğası, Avrupalıların işgalci emellerini meşru kılmak amacıyla çoğunlukla uydurulmuştur;yağmacı uy­garlıkla karşılaştıktan sonra şiddet uygulamaya başlayan Komançi yerlileri, Avrupalıların istilasından önce, yüzyıllar boyu şiddet içermeyen bir yaşam sürdürmüşlerdi.
  • Sakinleştiriciler artık dünyanın en çok tavsiye edilen ilaçlarıdır ve anti depresanlar da satış rekorları kırmaktadır. Geçici bir rahatlamaya tüm yan etkileri ve bağımlılık yaratan özellikleriyle birlikte çarçabuk ulaşılırken, hepimiz gittikçe daha çok çöküyoruz.
  • İşte zaman dışı olma böyle bir yaşama dayanıyordu ki bu da akla Whitrow'un sözlerini getiriyor; "İlkel insanlar mev­ cut an içinde yaşarlar, tıpkı bizlerin de eğlenirken mevcut anda yaşaması gibi."ıs Benzer bir yaklaşımı Nietzsche şöyle dile getirir; "Tüm zevkler sonsuzluğu arzular; derin, çok de­ rin bir sonsuzluğu."
  • Geleceği gördük ve bu bize acı veriyor.
  • Bildiğimiz şekliyle insan kültürü sona yaklaşmıştır.
  • Erkekler tarafından kadınlara dayatılan şiddet de tarımla birlikte ortaya çıkmış ve kadınları birer ağır yük hayvanı ve çocuk bakıcısına dönüştürmüştür.
  • Vahşi hayvanların et üreten birer makinaya dönüştürülmeleriyle birlikte, “toprağı” işleme düşüncesi insanlara dayatılan bir erdem haline gelmektedir; bu erdemin anlamı, evcilleştirme ve sömürü doğrultusunda insanların kendi doğasındaki özgürlükten koparılmasıdır.
  • Gramsci “aydını” onaylamaktan sorumlu memur olarak tanımlamıştır
  • Evcilleşme ve tarım öncesi yaşamın, ağırlıklı olarak doğayla özdeşleşme, duygusal bilgelik, cinsel eşitlik ve sağlığın hüküm sürdüğü bir yaşam olduğunu ancak şimdi öğrenebiliyoruz. Evet, insan doğamız iki milyon yıl önce böyleydi; ta ki rahipler, krallar ve patronlar tarafından köleleştirilinceye kadar.
  • " İlkel insanlar mevcut an içinde yaşarlar, tıpkı bizlerin de eğlenirken mevcut anda yaşaması gibi." İşte zaman dışı olma böyle bir zamana dayanıyordu.
  • Zaman içinde değil, sadece mevcut an içinde yaşayan insan mutludur.
  • Yabanıl varlıkların köleleştirilip hasada dökülmesiyle birlikte ortaya çıkan ilk sayı sistemi,kuşku yok ki,evcilleştirilen hayvanların sayılması için geliştirilmişti.Ardından,yaklaşık beş bin yıl önce Sümerler’in,ticareti kolaylaştırmak amacıyla matematiği kullandığını görüyoruz.Daha sonra Euclid,mülkiyet ve vergilendirme gibi nedenlerle tarlaların ölçülmesi ve köle emeğinin tahsisatı için-kelime anlamı “toprağın ölçülmesi”olan-geometriyi geliştirdi.
  • Uzamsallaştırma -tıpkı matematik gibi- ayrıma dayanır; uzamsallaştırmanın özü bölünme ve bu bölünmenin düzenle­nişidir. Zamanın bölümlere ayrılması (ki bu sayma veya ölç­menin ilk biçimi gibi görünüyor) kendi başına uzamsal bir eylemdir.
  • Doğa iyileştirir,doktorlar/danışmanlar/terapistler bakar.

Gelecekteki İlkel İncelemesi - Şahsi Yorumlar

“Gerçek ile bize anlatılanlar arasında oldukça keskin bir karşıtlık bulunmaktadır.” “Unebomber manifestosunda,insanların doğal dünyanın,özgürlüğün ve doğal tatminin artık ortadan tamamen kalktığını bile fark edemeyecek kadar koşullandırılabileceğini belirtmiştir.Hazımsız ve nevrotik bir şekilde ortalıkta topallayarak,hergün Prozac tabletlerini alacak ve her şeyin bundan ibaret olduğunu sanıp duracaklardır.” Bu cümleler içerisinde bulunduğumuz çağı ve yapaylığı bir anarşist olan Zergan’ın ağzından az da olsa yansıtıyor.Çocukluğumuzun ilk dönemlerinden bize hep dayatılan ilerlemenin,uygarlığın birer mihenk taşları olan dil,zaman,teknoloji,sanat ve işbölümü gibi tüm kavramları yeniden sorgulayıp değerlendirten satırlardan sonra hep kendime sorduğum “Neden mutluyken zamanı unutuyorum? Neden işbölümü yapıyoruz? Neden görsel ziyafeti duyularımla hissetmek yerine onu açıklayan altyazıları okuyorum? Neden sanat benim kaçış menzilim oluyor? Ve en önemlisi insanın doğayı tahakküm altına alırken kendini değersizleştirip muhtaç ettiği teknoloji olmaksızın neden kendimi “HİÇ” gibi hissediyorum? Neden geleceğin en popüler mesleği bilişim ve teknoloji alanları ve neden gelecekte bunları bilmeyen anlamayan daha mükemmel “HİÇ” olacak? sorularını artık sormak yerine bir çözüm arıyor olmaktan ve sorunun olmadığını düşünecek kadar uyuşmamış olmaktan mutluluk duyuyorum. Çok önemli dipnot açıklama:Ne zaman anarşizmden bahsedilse,çoğu insanın aklına,kaos,kargaşa ve sağa sola rastgele atılan bombalar gelir.Ancak yazar ve sosyal eleştirmen John Zerzan’a göre,anarşizmin sokaklara yayılan dehşetle bir ilgisi yoktur.Anarşizm daha ziyade üzerimizdeki her türlü tahakkümün yıkılması anlamına gelir.Bu tahakküm yalnızca ulus-devlet ve diğer hiyerarşik kurumlardan ibaret değildir;ataerkillik,ırkçılık ve homofobi türünden evrenselleşmiş biçimleri de vardır.” (R Hazan Orhan)

Uygarlık gerçekten de iyi bir şey mi?: Kitaba veganizm araştırmalarımda tesadüfen rastlamıştım,veganizm okumalarında yoğunlaşmak isterken kendimi,kelimenin tam anlamıyla uygarlığın eleştirisinde buldum.Eser yoğun olarak veganizm,primitizm güzellemeleriyle dolu ve tam bir ezber bozan.Bu kitapla beraber sanayileşme,endüstri,kültür,uygarlık,medeniyet,tarım,mülkiyet sahibi olmak vs.kavramları hakkındaki sorgulamalarım daha da arttı.Aslında bu kavramlar,yoksa o kadar da iyi şeyler değil mi diyorsunuz okurken.Uygarlıkla bireyde oluşan yabancılaşma hissi(bu bölümde Albert Camus’a da bir selam olsun :))özden ayrılma,biriciklik ve özgünlüğü yitirerek tektipçiliğe geçişin vurgusu yoğun şekilde yapılmış.Ama şunu belirtmeden de geçemeyeceğim:Kitapta sosyoloji,psikoloji,antropoloji,matematik bilimlerinin de bilim adamlarıyla desteklenerek bir arkeolojik kazısı yapılmış.Bu kitapla sayıdan bile soğudum diyebilirim.Çok çok farklı,özgün,merak uyandıran ve ezber bozan bir kitap.Mutlaka okuyun.İlgililere keyifli okumalar diliyorum. (Handan)

Gelecekteki İlkel PDF indirme linki var mı?

John Zerzan - Gelecekteki İlkel kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Gelecekteki İlkel PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı John Zerzan Kimdir?

John Zerzan 1944 yılında ABD'nin Oregon kenti yakınlarında küçük bir kasabada doğdu. Stanford Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitiren Zerzan, daha sonra San Francisco Eyalet Üniversitesi tarih bölümünden mezun oldu. Üniversite öğrenciliği yıllarında devrimci faaliyetlere katılan ve Vietnam Savaşı karşıtı eylemlerinden dolayı kısa bir süre hapis yatan Zerzan, daha sonra akademik çevreleri terk edip, kamyon şoförü ve marangoz olarak San Francisco bölgesindeki sendikal çalışmalar içinde yer aldı.

Halen ABD'nin Eugene kentinde yaşayan Zerzan, bir bütün olarak uygarlığı ve sembolik kültürü sorgulayan genel çalışmalarının yanı sıra, yerel anarşist hareket içinde de aktif bir şekilde yer almaktadır.

John Zerzan Kitapları - Eserleri

  • Gelecekteki İlkel
  • Makinelerin Alacakaranlığı
  • Neden Umut?

John Zerzan Alıntıları - Sözleri

  • Horkheimer, doğa ve insanları tahakküm altına almanın ve bu tahakkümün arkasındaki araçsal aklın "uygarlığın en derin katmanlan"ndan kaynaklandığım fark etti. Bataille, "insanın, kendisini doğuran Doğa Ana'yı red­dettiğini ve bu hareketin bizatihi boyun eğmeye giden yolu açtığını" kavradı. (Makinelerin Alacakaranlığı)
  • Felsefeciler, keşfettikleri şeyleri yok etmişlerdir, tıpkı Batı uygarlığının [diğer] bayraktarlarının yerli kültürleri yok ettikleri gibi..." diye açıklıyordu. Feyerabend -yaşamın doğal bolluğunu ve özgürlüğü azaltan, dolayısıyla insani varoluşun değerini dü­şüren- uygar rasyonalitenin nasıl böylesine baskın hale gel­diğine hayret ediyordu. (Makinelerin Alacakaranlığı)
  • Uzamsallaştırma -tıpkı matematik gibi- ayrıma dayanır; uzamsallaştırmanın özü bölünme ve bu bölünmenin düzenle­nişidir. Zamanın bölümlere ayrılması (ki bu sayma veya ölç­menin ilk biçimi gibi görünüyor) kendi başına uzamsal bir eylemdir. (Gelecekteki İlkel)
  • Erkekler tarafından kadınlara dayatılan şiddet de tarımla birlikte ortaya çıkmış ve kadınları birer ağır yük hayvanı ve çocuk bakıcısına dönüştürmüştür. (Gelecekteki İlkel)
  • Binlerce nesil boyunca insanlar seher vakti uyanıp, güneş battıktan sonra uyudular; gündoğumunun, günbatımının ve yıldızlı gökyüzünün tadını çıkardılar. Beş yüz yıl önce kent çanları ve saatler, gittikçe düzenli ve denetimli hale gelen bir gündelik yaşamın haberini verdiler; yani kentsel zaman tutmanın saltanatını. Moderniteyle birlikte, yaşanmış zaman gözden kaybolur; zaman bir kaynağa dönüşür, nesneleşmiş bir fiziksel maddeye. Ölçülen, şeyleşen zaman, bireyi, derinleşen bölünme ve ayrışmanın, gittikçe küçülen bütünlüğün kuvvet-alanı içinde tecrit eder. (Makinelerin Alacakaranlığı)
  • Artık hiçbir yerde evde değiliz. Ne var ki kayıp bağlantı için ağlayıp dövünmemiz, kederlenmemiz, sadece anlamsız bir kahırdır, ta ki bu ızdırapla, gidişatımızın tersine çevrilmesi arasında bağ kurana kadar. Modernite bizleri evden gittikçe uzaklaştırıp, eve dönüşün makûl olduğunu reddediyor. (Makinelerin Alacakaranlığı)
  • İşte zaman dışı olma böyle bir yaşama dayanıyordu ki bu da akla Whitrow'un sözlerini getiriyor; "İlkel insanlar mev­ cut an içinde yaşarlar, tıpkı bizlerin de eğlenirken mevcut anda yaşaması gibi."ıs Benzer bir yaklaşımı Nietzsche şöyle dile getirir; "Tüm zevkler sonsuzluğu arzular; derin, çok de­ rin bir sonsuzluğu." (Gelecekteki İlkel)
  • Vahşi hayvanların et üreten birer makinaya dönüştürülmeleriyle birlikte, “toprağı” işleme düşüncesi insanlara dayatılan bir erdem haline gelmektedir; bu erdemin anlamı, evcilleştirme ve sömürü doğrultusunda insanların kendi doğasındaki özgürlükten koparılmasıdır. (Gelecekteki İlkel)
  • En derin tutkular, sessizce ve derinliklerde büyür. Ölüye saygı en belirgin şekilde başka nasıl ifade edilir, yoğun sevgi en iyi şekilde başka nasıl aktarılır, en derin düşünce ve görülerimiz başka nasıl deneyimlenir, el değmemiş dünyanın en doğrudan keyfine başka nasıl varılır? (Makinelerin Alacakaranlığı)
  • Geleceği gördük ve bu bize acı veriyor. (Gelecekteki İlkel)
  • Sakinleştiriciler artık dünyanın en çok tavsiye edilen ilaçlarıdır ve anti depresanlar da satış rekorları kırmaktadır. Geçici bir rahatlamaya tüm yan etkileri ve bağımlılık yaratan özellikleriyle birlikte çarçabuk ulaşılırken, hepimiz gittikçe daha çok çöküyoruz. (Gelecekteki İlkel)
  • Var Olmanın Dayanılmaz Hafifiiği alaycı bir şekilde durmadan aklıma geliyor. Kundera'nın romanının içeriği değil de daha çok başlığın kendisi. İlan edilen -ve dayanılmaz hale gelen- hafiflik, sürekli olarak ikmal edilen bedensizleşmenin "hafifliği"dir. Tamamen teknikleşmiş bir varoluş, her şeyi mevcut olmayanın terimlerine göre yeniden tanımlayarak bizi ele geçiriyor. Bu, sanal olanın, siber/siborgvari dijitalin zaferidir. Bir Enformasyon Teknolojisine özgü aşın karmaşıklığın gözetimi altında uzaktan kumandanın hüküm sürdüğü, değişken veriler ve yerinden yurdundan edilmiş insanlar çağında yaşıyoruz. (Makinelerin Alacakaranlığı)
  • "Tanrı ilk önce sessizliği yarattı: tam, yekpare, bütün. Tüm yaratıklar -erkek, kadın, hayvan, böcek, kuş ve balık- bu sessizlikle beraber mutlu bir şekilde hayat sürdüler ta ki bir gün erkek ve kadın birlikte yere uzanıp kendi aralarında ilk sözcüğü yaratana dek. Bu durum Tanrının çok gücüne gitti ve sözcük torbasını öfkeyle dünyanın üzerine silkeleyip, evrenini sözcük yağmuruna tuttu. Tanrının sözcük hazinesi tüm yaratıkların üzerine sağanak gibi yağdı, eskiden sessizlikten oluşan bütün, ebediyete dek bozuldu. Tanrı dünyayı sözcüklerle lanetledi ve bundan sonra erkek ve kadın, başlangıçtaki sessizliğe geri dönmek için sonsuza dek mücadele edecekti. " (Makinelerin Alacakaranlığı)
  • Zaman içinde değil, sadece mevcut an içinde yaşayan insan mutludur. (Gelecekteki İlkel)
  • En derin tutkular, sessizce ve derinliklerde büyür. (Makinelerin Alacakaranlığı)
  • Ekim 1989’da yapılan bir anket, stresten kaynaklanan hastalıkların tüm işyerlerinde başlıca tehlike olduğunu gösteriyor. İş nasıl bir şeydir ki günümüzde bu kadar tahribat yaratıyor? (Gelecekteki İlkel)
  • Yolunuzu tıkayan şeyi ortadan kaldırın ve sizi bekleyen, orada duruyor işte. (Makinelerin Alacakaranlığı)
  • Marlene Nourbese Philip, "sözcüklere mahkum" olduğumuzu söylemişti. Kökenlere dair harika bir metafor sunuyor: Tanrı ilk önce sessizliği yarattı: tam, yekpare, bütün. Tüm yaratıklar -erkek, kadın, hayvan, böcek, kuş ve balık- bu sessizlikle beraber mutlu bir şekilde hayat sürdüler ta ki bir gün erkek ve kadın birlikte yere uzanıp kendi aralarında ilk sözcüğü yaratana dek. Bu durum Tanrı'nın çok gücüne gitti ve sözcük torbasını öfkeyle dünyanın üzerine silkeleyip, evrenini sözcük yağmuruna tuttu. Tanrının sözcük hazinesi tüm yaratıkların üzerine sağanak gibi yağdı, eskiden sessizlikten oluşan bütün, ebediyete dek bozuldu. Tanrı dünyayı sözcüklerle lanetledi ve bundan sonra erkek ve kadın, başlangıçtaki sessizliğe geri dönmek için sonsuza dek mücadele edecekti. (Makinelerin Alacakaranlığı)
  • Şimdilerde siberuzayın içine inşa edilmiş Babil Kulesi hiç bu kadar yüksek olmamıştı -ancak büyük ihtimalle hiç bu denli de destekten yoksun kalmamıştı. Alaşağı etmek daha kolay değil mi? (Makinelerin Alacakaranlığı)
  • Doğa iyileştirir,doktorlar/danışmanlar/terapistler bakar. (Gelecekteki İlkel)

Yorum Yaz