Genç Bir Doktorun Anıları - Mihail Bulgakov Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Genç Bir Doktorun Anıları kimin eseri? Genç Bir Doktorun Anıları kitabının yazarı kimdir? Genç Bir Doktorun Anıları konusu ve anafikri nedir? Genç Bir Doktorun Anıları kitabı ne anlatıyor? Genç Bir Doktorun Anıları PDF indirme linki var mı? Genç Bir Doktorun Anıları kitabının yazarı Mihail Bulgakov kimdir? İşte Genç Bir Doktorun Anıları kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Mihail Bulgakov
Çevirmen: Tuğba Bolat
Orijinal Adı: Записки юного врача
Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
İSBN: 9786053323112
Sayfa Sayısı: 168
Genç Bir Doktorun Anıları Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Devrim zamanı Rusya… Karakışı aratmayacak kadar soğuk, kasvetli bir eylül günü, tıp fakültesinden yeni mezun olmuş bir doktor, şehirde çoktan unutulmuş geleneklerin ve boş inançların hüküm sürdüğü uzak bir kasabaya gelir. Devrim, büyük şehirlerin merkezlerinde hayatı ve zihniyetleri altüst ederken, bu genç doktor ülkenin ücra bir bölgesinde kadercilikle ve batıl inançlarla zorlu bir mücadeleye girişir. Zor bir doğum, hassas bir cerrahi müdahale, uzaktaki bir hastaya ulaşabilmek için şiddetli bir kar fırtınasına rağmen göze alınan bir yolculuk, ağrılarını dindirmeye çalışırken morfinman olan bir meslektaş… Genç doktorun gündelik hayatında karşılaştığı bütün zorlu sınavlar, Bulgakov'un elinde olağanüstü güçlü bir anlatımla, dram sınırlarında gezinen bir dokunaklılıkta öykülere dönüşür
Genç Bir Doktorun Anıları Alıntıları - Sözleri
- Fakat okumak, okumak ve daha çok okumak gerek...
- "fakat okumak, okumak ve daha çok okumak gerek..."
- Fakat okumak, okumak ve daha çok okumak gerek...
- ''Köyde büyük tecrübeler kazanılabilir,'' diye düşünüyordum uykuya dalarken, ''fakat okumak, okumak ve daha çok okumak gerek...''
- "Ne cahil insanlar var!"
- "fakat okumak, okumak ve daha çok okumak gerek..."
- Ah, ne kadar da cahil bu insanlar.
- Bu kocakarılar hepten silinip gitse yeryüzünden ne iyi olurdu!
- Yine ağladım. Gece gece bu iğrenç zayıflık neden?
- Geliyor hastaneye, ilaç yazıyoruz, o da köye gidip tüm kadınlara ikram ediyor ilacı.
- Üst üste iki gocuk giyeceğim.
- ‘“fakat okumak, okumak ve daha çok okumak gerek…’’
Genç Bir Doktorun Anıları İncelemesi - Şahsi Yorumlar
"KURU FASULYE - PİLAVA TEĞET GEÇME HİSSİYATI VE KADERSİZ BULGAKOV": UYARI : İncelemelerimde spoiler yoktur .. Bu platformda okuduğunu anlamayan ve yazdıklarımı spoiler sanan bir takım "ÇOK AKILLI" insanlar vardır !!! Ben spoiler olduğunu düşünmüyorum ama sen olduğunu düşün ve ona göre oku .. Selamlar ve iyi akşamlar olsun sayın işsizler ve işsizeler =)) Evet bu kitabı da sahaftan aldım caniko !! O kısmı geçiyorum bu seferlik .. Akşam yemeğinde sofraya gelen kuru fasulye ve pilavı düşünün ..Hemen soğan ve turşu geldi değil mi aklınıza !! Ben de bu menünün hayali ile eve freni boşalmış damperli kamyon kıvamında geldim .. Üstümü cıkardım..4 tane de yolluk KT almışım bakkaldan... Birini gömdüm hemen ..Sigaram ve tuzlu fıstığım ( hemi de Kızılay'daki kuruyemişçiden açık ve taze kavrulmuş "sıcak!" !!) bilem var..Keyfim kıyak , neşe küpüyüm anlayacağın .. Üstümü değiştirdim geldim oturdum sofraya ne soğan var, ne turşu !! Soğan taze bitmiş .. E dedim söyleseydin gelirken alırdık falan .. Üstelemedim multi opsiyondan dolayı onu öyle gectim..Dedim , - Turşu çıkarsaydın bari .. - Unuttum .. Yarın çıkarırız oğlum.. - Dur ben çıkarayım hemen .. - YOK OLMAZ !! - NİYE ?!?! - Akşam vakti turşu çıkarılmaz .. - Noluyor çıkarsa ? - ŞEYTANLAR TOPLANIR ! UĞURSUZLUK GETİRİR! Yahu arkadaş bu evde benden başka şeytan mı var?!?! Kim gelir? Hangi şeytan gelsin bu eve ben varken..Bırak da alayım! YOK !!! .. Sanki Alaaddin ' in cini var turşu bidonunun içinde de , biz gece vakti açınca bidondan hortlayıp , terör estirecek evde.. İşbu "HURAFE" yüzünden biskremi ayranla yemek zorunda kalan minik Sezercik buhranı geldi çöreklendi oturdu kalbime .. Dağlar gibi kuru fasulye pilavı mındar ettik .. O sinirle ve okuduğum bu güzide kitabın da etkisiyle sarıldım klavyeye, verdim KT nin gözüne.. Buraya kadar bir hınçla yazmış bulunmaktayım .. Bunları size niye anlattım az sonra açıklıcam ..Bu inceleme uzun olacak gibi o yüzden kusra bakmayın .. Ama bugüne dek hiçbir kitapta bu denli kendimi bulmadım .. Arkadaşım sene 2010.. Malafa incelememde (gonderi/24375207) bahsettiğim askerlik sürecini atlatmış yuvaya dönmüş bulunmaktayım .. Askerden gelenler bilirler .. HALI , KOLTUK , CAM BARDAK ve aslında hayatımızda varken haberimizin dahi olmadığı , KIYMETİNİ BİL(E)MEDİĞİMİZ pek çok güzide nesneyle hasret giderdiğimiz dönemler .. Çok mutluyuz falan fistan.. Yalnız acil işe girmem lazım.. Evdekiler , cicim ayları bitince taarruza başladılar .. Neşe kaçtı !! Neyse efenim ..Şimdi çalıştığım yere başvurmuşum bir ara.. Haber geldi ,çağardılar gittik .. İş olmasın , muhabbete limon sıkalım ve az daha yatalım diye bir de kot pantolon üstü firavun sakalla gittim..Keçi sakalın da ötesi ..Gözü sakındık ya biz, çöp ensemden çıktı gözümü oyup!! Bir mucize eseri ,şimdiki müdürüm de metal dinlediği için ve liyakat esasından dolayı beni işe aldılaaar .. Evrakları toparladık başladık işe .. Amir pozisyonundayım ÇORUM - ÇANKIRI - YOZGAT şeytan üçlemesinden göç edip Ankara da başka fabrika yokmuş gibi buraya doluşmuş elemanların başında.. İlk gün öğleni zor ettim sıkıntıdan .. Paydos verdiler yemekhaneye gidiyorum..Koca koca gaz tankları var (120 şer tondan 3 -yazıyla ÜÇ- adet CNG tankı - hemen yanında asetilen ünitesi - onun arkasında lpg sevkiyat birimi , bunların karşısında oksijen tankları).. Yani şöyle söyliyeyim orda bir patlama olsa Ankara bir iki gün parasız ısınır ve aydınlanır..SÜBLİMLEŞİRİZ!!!) Baktım kekomançinin biri CNG ,yani doğalgaz tankının altında sigara içiyor!!!! Bilmeyenler için söyleyeyim doğalgaz havayla temas ettiği anda korkunç derecede gezici bir gazdır ..Hani bir caps var yaa "Chuck Norris ' i nette aratamazsınız , O SİZİ BULUR!!! diye .. Bu da aynen öyle..Elinde ateş varsa anında şah mata koşarsın...50 metreden alevi alır..Sonrası FEZADA İLK TÜRK!! Şoku atlattım koştum kavga gürültü söndürttüm sigarasını..Adam bana akıl veriyor bir de "YEAA NOLECAAAH" diye .. Eduardo Galeano' nun güzide kitabının ismi misali" Ve Günler Yürümeye Başladı".. Her gün , yok artık bundan daha ötesi olamaz dedikçe ben müdahil oldum, onlar rekorlarını egale ettiler .. Kimdi bu olayların baş rol oyuncuları ? Forklift ' in ( onların diliyle "PORTİF") bıçaklarını kaldırıp, yemeğe giden arkadaşının kafasında duran bareti düşürmeye çalışan (?!?!?) bir forkliftçi , doğalgaz dolumunda hususi olarak özel yapılmış kıvılcım atmayan anahtarla çalışmayı reddeden(?!?!?!) bir gerzek , yine forkliftin önüne sepet atıp içine suriyeli mülteciler kıvamında doluşan ve yemeğe bu şekilde gitmekte direten, kendilerini MAD MAX EVRENİ' nde yaşıyor sanan bir dingiller ordusu..Ben yapmayın dedikçe onlar yaptılar .. En sonunda lakabımız Ebu Leheb'e çıktı fabrikada zohahahahahaha =)) Nasıl? İyi dimi ?! =)) Bunlarla kalsa iyi .. Kaldı mı ? TABİİ Kİ HAYIR! Devam edelim ... Amonyak (son ama son derece zehirli bir gaz .. kaçak anında ortamda o var ise SEN YOKSUN..O DERECE NET!) depoladığımız alanı mescide çevirdiler .. Kendilerine temizlik malzemesi verildiği halde çay bardakları ve altlıklarını KOSTİK (doldur bir küvete gir içine seni hücrelerine ayırır!) ile temizlediler .. Helyum çekip şarkı söyleyenleri saymıyorum .. Hatta en son bana zaytung kıvamında haber bülteni yazdırıp bu şekilde haber bülteni sunanlarını da yakaladım =)) Anlıyacağınız son derece tehlikeli bir ortamda moskova devlet sirkinden gelme tiplemelerle çalışmaktayım .. Yukarda anlattığım olaylarda yer alan adamlardaki cehaleti, inadı ve cahil cesaretini işte bu kitabı okurken Doktor Bomgard ' ın ( ki sanırım bu Bulgakov ' un ta kendisi oluyor) yaşadıklarında gördüm ..En baştaki kurufasulye kısmında yer alan işin "HURAFE" boyutu ise doktorumuzun da muzdarip olduğu bu değişken düşünüldüğünde, incelememi tetikleyen katalist , bir anlamda mazot oldu =)) Doktorumuza gelir isek ..Yeni mezun bir çaylak .. Sıfır tecrübe.. Karşısında son derece cahil bir toplum ..Çevresine olan yabancılık hissiyatı ki bu kullandığı alet edevatın ismine kadar geçerli.. Yine de uzun bir müddet idalizmi elinden bırakmayışı, herkese yardım etmek istemesi , son derece büyük olanaksızlıklar ve çetin şartlarda çalışması..Düşünün bir kez ..Son derece bulaşıcı bir hastalık olan frengiye yakalanmış bir hasta geliyor ve sizden boğaz ağrısı için gargara ya da şurup istiyor .. Siz semptomun s' sinden habersiz bu tiplemeye bu hastalığın evreleri olduğunu ,boğaz ağrısının frengiye bağlı olduğunu anlattığınızda sizi deneyimsiz olmakla suçlayıp muayenehaneden (ne zormuş bunu yazmakta yahu ruhum kaosa düştü!) çıktıktan sonra sizi dışardakilere şikayet ediyor .. Sizse bilmem kaç ay sonra hastalığı bulaştırıp cevizli lokumla hastaneye gelecek olan eşi ve çocukları için üzülüyorsunuz .. Bir dönemi kapsaması açısından da ayrı bir zevkle okunuyor.. Kış mevsimi ve kar zaten şu günlerde beni benden almışken , okunan her sayfa ayaza karşı alınan birer kapak KANYAK oldu bünyeye .. Sondaki Morfin hikayesi ise kanyak üstü ÇİKİLETA.. Bu KADERSİZ Bulgakov ' u ilk okuyuşumdu.. Henüz kendisi için net bir fikir belirtemicem ama kalemi temiz ve sade .. Bir kara mizah tadı da almadım dersem yalan olur ..Devamında Üstat ile Margarita' yı edinip yelkenleri işsizlikle dolduracağım .. Tavsiye eder miyim ? Evet beklentiyi çok yükseltmeden çerez kıvamında bir doz alınabilir , sıkılmayacağınız kesin.. Veeee son olarak etkinlik kapsamında beni yazarla tanıştıran AkakiAkakiyevic/Duvar/ ve nigra/Duvar/ ' ya da teşekkürlerimi iletiyorum .. İŞSİZ KALIN ESEN KALIN =))FORZA UNEMPLOYMENT !!! Son not : KURU FASULYE - PİLAV VE TURŞU ARASINA BERLİN DUVARI ÖREN TÜRK ANNELERİ ..PRINGLES KUTUSUNU SPAGETTİ İLE DOLDURDUN gonderi/17275364 , SUSTUK !! AMA BU SON DARBE.. BEN DAHA NE DİYİM !!! =(( Bugün teğet geçtik neşeye..Bonusumuz pek neşeli değil o yüzden ..buyrunuz !! Ferdi Baba' dan gelsin ..OLSAN İÇMEZ MİYDİN BENİM YERİMDE!!!?!?! https://www.youtube.com/watch?v=7wJY1tiqRIk (Tuco Herrera)
Mihail Bulgakov'dan Otobiyografik Bir Roman: Genç Bir Doktorun Anıları: Modern Rus Edebiyatı'nın önde gelen isimlerinden Mihail Afanasyeviç Bulgakov, 1891'de Kiev'de dünyaya geldi. 25 yaşında tıp fakültesinden mezun olan Bulgakov, hekim kimliğinin yanına yazarlığı da ekledi ve yazdığı öykü, tiyatro metni ve romanlarıyla dünya edebiyatına önemli eserler armağan etti. Bunların arasında başyapıtı olarak görülen kitap/usta-ile-margarita--264576'ya ek olarak, kitap/olumcul-yumurtalar--5589, kitap/kopek-kalbi--5592 gibi eserleri de bulunmaktadır. Yüzeyde bir öykü anlatan yazar/mihail-bulgakov'un eserlerinin derinlerine inildiğinde Rus hiyerarşisine, siyasetine, bürokrasisine ve halkına sert eleştirilerin yer aldığını görmek mümkün. Bu özelliğinden dolayı başta kitap/beyaz-muhafiz--268218 romanından uyarlanan tiyatro oyunu olmak üzere, bazı eserleri resmi çevreler tarafından büyük tepkiyle karşılandı ve yasaklandı. Dönemin Rus lideri Stalin'in Bulgakov'un eserlerine ılımlı yaklaşması yazarın SSCB'de tutunmasını sağlayan en önemli olaydır şüphesiz. Fakat kısa bir süre sonra eleştirilerin dozunun artmasıyla birlikte yazarın eserleri yeniden yasaklı kitaplar listesine girmiş ve bunun sonucunda bir diğer Rus yazar yazar/yevgeni-ivanovic-zamyatin'le birlikte Stalin'le karşılıklı mektuplaşmalar gerçekleştirilmiştir. Bu kitap kitap/staline-mektuplar--26429 ismiyle de Türkçeleştirilmiştir. Ardından yönetimin de sert baskılarına maruz kalan Bulgakov, Fransa'ya sürgün edilmiştir. Sürgünden kısa bir süre önce yazar/maksim-gorki'nin de yardımlarıyla pasaport almayı başaran Bulgakov buna rağmen sürgünden kurtulamamıştır. Yazarın otobiyografik öğeler taşıyan tek romanı olan Genç Bir Doktorun Anıları ise, 1926 yılında "Tıp İşçisi" isimli dergide 9 bölüm şeklinde tefrika edilmiştir. yazar/tugba-bolat'ın çevirisiyle İş Bankası Kültür Yayınları'nın Modern Klasikler Dizisi'nde yayımlanan kitap adından da anlaşıldığı üzere, bir doktorun hatıralarından oluşuyor. Klasik Bulgakov hicviyle yazılan romanda Rus halkına dair eleştiriler yer alıyor. Mesleğinde bilgili bir doktor ile doktorluğa dair herhangi bir bilgisi olmayan halk arasındaki çatışmayı mizahi bir dille aktarıyor Bulgakov ve ortaya okuması keyifli bir anı defteri çıkıyor. 1917 yılının soğuk bir kış günü, büyük şehirlerden uzakta ücra bir köye doktor olarak atanan Bomgard isimli yeni mezun bir gencin öyküsünü anlatan yazar, 9 farklı bölümde farklı zaman dilimlerinde geçen hikâyeler anlatıyor ve en sonunda her birini ustaca birbirine bağlıyor. Bir doktorun yıllarca eğitim görmesiyle mesleğe başlaması arasındaki farkı, yani teori ve pratiğin bambaşka şeyler olduğunu oldukça başarılı bir şekilde aktarıyor okura Bulgakov. Mesleğinin de hekimlik olması sebebiyle teknik bilgisini de sonuna dek kullanan yazar, inandırıcı bir üslupla örüyor öyküsünü. Rus halkının bağnazlığı ekseninde doktorun yaşadıkları, psikolojisi, uykusuz geceleri ve hayata bakışı gerçekçi bir şekilde anlatılıyor ve ortaya, doktorluk mesleğini edinen ve edinmek isteyen herkesin mutlaka okuması gereken başarılı bir roman çıkıyor. Son olarak, romanın 2012 yılında "A Young Doctor's Notebook & Other Stories" adıyla 8 bölümden oluşan bir mini diziye uyarlandığını ve başrollerinde ise John Hamm ve Daniel Radcliffe'in bulunduğu bilgisini ekleyeyim. Keyifli okumalar dilerim. (Bahri Doğukan Şahin)
Rusya, Moskova, 1917 yılının başları. Tıp Fakültesinden yeni mezun genç bir stajyer: Doktor Bomgard. Henüz 24 yaşında. Jülyen takvimine göre 25 Ekim 1917, Miladi takvime göreyse 7 Kasım 1917 tarihindeki Rus iç savaşı, bir diğer deyişle Bolşevik İhtilali henüz gerçekleşmemiş. Her doktor adayı gibi o da şark hizmeti için Çarlık Rusya’sının ücra bir yerine; Moskova’dan 1.500 verst (bir Rus uzunluk ölçü birimi: 1,0668 km.) uzaklıkta, en yakın tren istasyonuna 40 verst mesafede olan, tarımla ve keten yetiştirmekle uğraşan köylülerin yaşadığı bir bölgeye, Gorelovo denen bir kasabaya gönderilir. Dr. Bomgard, fakülteden dereceyle mezun olmuş çiçeği burnunda bir doktor adayıdır. Bilgileri neredeyse tamamen teoriktir. Ne savaş görmüş ne de bir hastanede pratik yapmıştır. Aklında binlerce soru, şüphe, endişe ve korkuyla, yağan kardan ve tipiden burnunuzun ucunu bile göremediğiniz bir kış günü, görev alacağı hastaneye varır. Bir sağlık memuru, iki ebe, bekçi ve aşçı karısı; otuz yataklı hastanenin tüm kadrosu işte bu kişilerden ibarettir. Hastanenin küçüklüğüne aldanmayın, günde en az yüz -hatta bazen yüz elli- hastayı ayakta muayene eden, toy ama çalışkan ve sebatkâr doktorumuz, o genç yaşına ve tüm tecrübesizliğine rağmen gözünü budaktan esirgemez. Fıtıksa fıtık, ampütasyonsa ampütasyon, ters doğumsa ters doğum, önüne hangi hasta gelirse gelsin yiğitçe girişir ameliyatlarına. Hatta bazen sabahın sekizinden, akşamın dokuzuna kadar durmaksızın çalışır. Her meslekte çalışılarak uzman olunur düsturunu edinerek, o da peyderpey pişer, tecrübe edinir. Ekibi de onu her daim destekler ve ellerinden gelen tüm yardımı ondan esirgemezler. Bir elinde okul kitapları, diğerinde bisturi birçok ameliyat yapar. Boş zamanlarında yapmayı en çok sevdiği şeyler: Tonlarca kitap okurken sigara içmek ve semaverinden koyduğu sıcak çayı yudumlamaktır. Okuya okuya, insanları kese kese, etrafındakileri dinleye dinleye daha iyi öğrenir. Rusya’nın acımasız karında, buzunda, soğuğunda, fırtınasında, yağmurunda, her ne yapıyorsa hastaları için yapan doktorumuzun, tamamen bir adanmışlık öyküsü var karşımızda. Yazarımız Bulgakov, aynen kendi babası gibi bir doktordu. Tıp Fakültesinden dereceyle mezun olup Ukrayna-Kırım-Moskova vb. yerleri dolaşarak, belli bir süre doktorluk yapmış gençliğinde. Ama yazma işi daha ağır basınca o da doktorluğu bir kenara bırakıp sadece diğerine dikkat kesilmiş. Şimdi aklıma Fransız büyük nihilist yazar Louis Ferdinand Céline geliyor, o da bir tıp doktoruydu. Ama Bulgakov’dan farkı, o hem yazıp hem hasta muayene ediyordu. Céline, beyin anevrizmasından öldüğü 67 yaşına dek hastalarıyla meşgul oldu. Ancak Bulgakov, zağar, pek uzun bir ömür yaşayamadı. 1891 doğumlu olan Bulgakov, 1940 yılında sadece 49 yaşındayken vefat etti. Doktor babası böbrek üstü bezleri yetmezliğinden ölmüştü. Bulgakov, yirmili yaşlarındayken bir kehanette bulunup kendisinin de aynı nedenle bir gün erkenden öleceği iddiasında bulunmuştu. Meğerse haklıymış… Öncelikle çevirmen meslektaşım Tuğba Bolat Hanımefendiyi tebrik ederim. Nefis bir Türkçesi ve akıcı bir dili var. Orijinal Rusça metne bakmasam da bence dilimize harika bir aktarım yapmış, kutlarım. Unutmadan, İş Bankası Kültür Yayınları’na da ayrı bir tebrik, uzun zamandır hiçbir dizgi hatası, dilbilgisi yanlışı ya da anlam kayması olmayan bir kitap okumamıştım. 168 sayfada tek bir kusur yok -aradım ama bulamadım-, tüm ekibi kutlarım. Bir Bulgakov hayranı olarak, ayrıca “Köpek Kalbi” adlı eserini Tefrika Yayınları için çevirmiş ve bastırtmış biri olarak da şunu söylemeliyim; okurken ağlamaktan sayfaları göremeyeceğiniz anlar olacak, o kadar güçlü bir dili var ki Bulgakov’un. Bir tıp doktorunun kitabını okumak muhteşem bir duygu, inanın. Ailesi tümden tıpçı olan Gustave Flaubert bir, Céline iki ve Bulgakov üç. Eşsiz eserler yazmış üçü de. Yerleri yurtları Uçmağ olsun. Süha Demirel, Balıkesir-Altınoluk, 21 Mart 2016. *** Kitabın Künyesi: Genç Bir Doktorun Anıları Mihail Afanesyeviç Bulgakov TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI Çevirmen Tuğba Bolat Yayın Tarihi 2016-01-06 Orjinal Adı Zapiski Yunogo Vracha ISBN 6053323112 3.Baskı Dil Türkçe Orijinal Dil Rusça Sayfa Sayısı 168 Kitap, Edebiyat, Hikâye (çeviri) (Süha Demirel)
Genç Bir Doktorun Anıları PDF indirme linki var mı?
Mihail Bulgakov - Genç Bir Doktorun Anıları kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Genç Bir Doktorun Anıları PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Mihail Bulgakov Kimdir?
15 Mayıs 1891'de Kiev'de doğdu. 1916'da Kiev Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun oldu, fakat birkaç yıl sonra doktorluğu bırakarak hayatını edebiyata adadı. Kiev Şehir Tiyatrosu'nda sergilenen ilk iki oyunu büyük başarı kazandı. İlk eşiyle Moskova'ya yerleşen Bulgakov, 1922-1926 arasında oyun yazmayı sürdürdü, fakat Sovyetler Birliği'nin ideallerini yansıtmadığı gerekçesiyle oyunlarının sahnelenmesi yasaklandı. 1925'te yazdığı hicivli romanı 'Köpek Kalbi' de benzer bir kaderi paylaşarak, Sovyetler Birliği'nde 1987'ye kadar yayımlanamadı. Aynı yıl ilk eşinden boşanarak Lyubov Belozerskaya'yla evlendi. Sanatını icra edememekten bunalan Bulgakov, 1930'da Stalin'e bir mektup yazarak yurtdışına çıkma izni istedi. Fakat bu talebi reddedilen Bulgakov'a Moskova Sanat Tiyatrosu'nda sahne arkasında bir iş ayarlandı. 1938'de, ölümcül hastalığına yakalanmadan hemen önce başyapıtı sayılan 'Üstat ile Margarita'yı tamamladı. 1940'ta böbrek yetmezliğinden öldü. Kitap ilk olarak 1966-1967 yıllarında, dul eşinin çabaları sayaesinde 'Moskva' dergisinde yayımlandı. Kitap olarak 1973'te basıldı.
Mihail Bulgakov Kitapları - Eserleri
- Genç Bir Doktorun Anıları
- Köpek Kalbi
- Usta ve Margarita
- Ölümcül Yumurtalar
- Morfin
- Şeytani
- Kaybolmuş Bir Göz
- Gelecekten Beklentiler
- Usta ile Margarita (Çizgi Roman)
- Beyaz Muhafız
- Bir Ölünün Anıları
- Çelik Boğaz
- Kızıl Moskova
- Stalin'e Mektuplar
- Hayatımızın Bir Günü
- Kol Manşetinde Notlar
- Moliere Efendi
- Adem ve Havva
- Son Günler (Aleksandr Puşkin)
- Saldırı
- Morfin - Leviathan
- Hayatın ve Ölümün Saati
- Bir Delinin Hikayesi
- Seçilmiş Əsərləri
- Altın Kent
- Diaries
Mihail Bulgakov Alıntıları - Sözleri
- "Ayakta dikiliyor, ağlıyordum, gözyaşlarım sel gibi akıyordu. Öylece duruyor, bir şey anlayamıyordum. Oysa kafamın içinde kuşlar şarkılar söylüyorlardı... Saçma şeyler... Hatırlıyorum o günü, ah, hatırlıyorum, nasıl bir gündü o gün, ah, nasıl..." (Kızıl Moskova)
- "Bu yüce yurttaş öldürülmüştür, çünkü ülkemizde halkı köle gibi gören insanlara hiç lâyık olmadıkları sınırsız bir güç ve yetke verilmiştir." (Son Günler (Aleksandr Puşkin))
- "Düşünmek yasaklanamaz." (Bir Ölünün Anıları)
- Bu kocakarılar hepten silinip gitse yeryüzünden ne iyi olurdu! (Genç Bir Doktorun Anıları)
- Lütfen bir akıl verin bana. (Çelik Boğaz)
- Kurbağalar dayanılmaz bir tiksintiyle içimi ürpertiyor. Onlar yüzünden ömrüm boyunca bedbaht olacağım. (Ölümcül Yumurtalar)
- Yine ağlıyorum; Neden gece vakti geliyor bu iğrenç zayıflık? (Morfin)
- "Ah, para, para! Dünyada ne kadar da çok kötülüğe yol açıyor! Hepimiz paradan başka bir şey düşünmüyoruz, ama kaçımız ruhumuzu düşünmüşüzdür ki? " (Bir Ölünün Anıları)
- Ortamda sanki hiçbir şey değişmemişti. Ama ben çok değişmiştim. (Kaybolmuş Bir Göz)
- Ey, hunhar insanlar, neden kıydınız bana ? (Köpek Kalbi)
- Ah, yalnızlıktan, soğuktan, çevremde kimsenin olmamasından içim sızlıyor, daralıyor! (Kaybolmuş Bir Göz)
- "Oralarda bir yerde" Devrim,,,,oluyor. (Morfin)
- İnsanlardan o kadar korkuyorum ki gece koridorda bir ayak sesi veya konuşma işitince çığlıklar atmaya başlıyorum. (Hayatımızın Bir Günü)
- Oyunu yedi buçuk günde, yani dünyanın yaradılışından bir buçuk gün daha kısa sürede yazdık, tamamladık. Buna rağmen, dünyadan daha kötü bir şey çıktı ortaya... (Altın Kent)
- En çok sevdiğimiz insanlar,kendimize en ćok benzettiklerimizdir. (Moliere Efendi)
- Akşamları okumaya başlamıştım -çoğunlukla difteri ve kızıl hastalığı hakkında ama ayrıca tuhaf bir şekilde Fenimore Cooper’a da bağımlılık geliştirmiştim- ve masamın üzerindeki elektrik lambası, semaverimin tepsisine düşen korlu kül, soğumakta olan çayım ve uykusuz geçen aylardan sonra elde ettiğim uyuma şansı için müteşekkirdim. (Morfin - Leviathan)
- Neden bırakmıyorsun peşimi, kader?! Neden yüz yıl önce doğmadım? Ya da daha iyisi:Yüz yıl sonra. Hem daha iyisi, keşke hiç doğmasaydım. Bugün biri şöyle dedi bana:"Torunlarınıza bir şeyler anlatacak olduğunuz için doğdunuz!" Amma saçma! Sanki tek hayalim, kocayınca torunlarıma duvarda nasıl asılı kaldığım gibi saçmalıkları anlatmakmış gibi! Hem yalnızca torunlarım değil, çocuklarım da olmayacak benim. (Gelecekten Beklentiler)
- Diğer bir deyişle, kendi doğduğu yeri çarpan bir yıldırım gibi... (Morfin - Leviathan)
- Ve o havlu Murtin'de yatak odamda yıllarca asılı durdu, daha sonra gittiğim her yere benimle geldi. Sonunda iyice eskidi, havı döküldü, yer yer delindi ve nihayet hatıralar gibi o da silindi, kayboldu. (Çelik Boğaz)
- Çattık! Aklınızı başınıza alın! (Usta ve Margarita)