diorex
Dedas

Gençliğim Eyvah - Tarık Buğra Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Gençliğim Eyvah kimin eseri? Gençliğim Eyvah kitabının yazarı kimdir? Gençliğim Eyvah konusu ve anafikri nedir? Gençliğim Eyvah kitabı ne anlatıyor? Gençliğim Eyvah kitabının yazarı Tarık Buğra kimdir? İşte Gençliğim Eyvah kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 08.03.2022 08:00
Gençliğim Eyvah - Tarık Buğra Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Tarık Buğra

Yayın Evi: Ötüken Neşriyat

İSBN: 9789754370652

Sayfa Sayısı: 388

Gençliğim Eyvah Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Özellikle yetmişli yıllarımıza kirli bir hava gibi yayılan anarşinin otopsisidir. Boşa giden gençliklerin hikâyesi memleket olarak içine düşürüldüğümüz kaosla paralel bir şekilde ele alınmaktadır. İnsana ve toplum hayatına kurulan tuzakları açıklayan, sorumluluklarımızı, görevlerimizi, hassasiyetlerimizi savsaklayan yanıltıcı demagojiler teşhir edilmektedir. Silkinip uyanması gerekenlerin, kişiliğini bulmak isteyenlerin mutlaka okuması gereken bir eserdir. Tarık Buğra, "Gençliğim Eyvah için "en önemli eserim demiştir.

Gençliğim Eyvah Alıntıları - Sözleri

  • Artık destanlar yazılmıyor. Belki yazılmaz da ve belki böylesi daha iyidir. Fakat, yazıklar olsun destan yazmak arzusu duymayan gençlere...
  • Aşk genç bir kız için tutmuş bedduadır!
  • Oysa çoktan ayrılmalıydık biz. Şarttı bu. Senin için de. Ama çelişkinin çekiciliği tuttu bizi. Birbirimizden bir an önce kurtulmalıydık biz.. gururlarımızı koruyabilmek için.
  • Serveti Fünun züppeleri kadar İçli, duygulu, kara sevdalı; şimdi ise taş gibi katı, sevgisiz ve acımasız.. Ve korkusuz..
  • “Bana mutlu insanı anlat deseler, hiç duraklamadan şöyle derdim: Gençlik çağını hiç pişmanlık duymadan hatırlayan insan mutludur.”
  • Aşk, bir genç kız için tutmuş bedduadır!
  • Ben varken hüzün ve yenilmişlik olmayacak; hüzün ve yenilmişlik gelince de ben olmayacağım.
  • aşk, genç bir kız için tutmuş bedduadır.
  • Hataların arasında nitelik ve mahiyet farkı yoktur.
  • Bana mutlu insanı anlat deseler, hiç duraklamadan şöyle derim: Gençlik çağını pişmanlık duymadan hatırlayan insan mutludur.
  • Herkesin bırakamayacağı bir şey vardır.. gerçekten ve asla bırakamayacağı bir şey.
  • İnsanın kaderi olmayacak bir dönemeç alır ve geride kalan zamanlar rüyalaşır; gerçekliklerini yitirir.
  • ona göre, herkesin her şeyi vardı; ama, her şeye herkesten çok lâyık olduğu halde onun hiç bir şeyi yoktu.
  • “Şöhret ve servet ve itibar ve iktidar! Bir lâbirenttir bunlar. Mısır’daki halt etmiş yanında. Plânını sökmek bile her babayiğidin kârı değildir. Ama bu lâbirente plânsız ve ellerinde bir kör kandil bile olmadan dalmaya aşeren bir milyar sekiz yüz elli milyon üç yüz seksen yedi bin dokuz yüz yetmiş bir sersem vardır.”
  • İyi daha iyiyi, kötü daha kötüyü hazırlar.

Gençliğim Eyvah İncelemesi - Şahsi Yorumlar

yazar/tarik-bugra kitap/gencligim-eyvah--9549 Bazı kitaplar vardır ki;hem dikkatinizi celbederek sizi etkisi altına alır hem de bazı bölümlerde diyaloglar olmadan ayrıntıya çok indiği için sıkılırsınız. Fakat olay örgüsünden kopmadan sabırla okursanız nihayetinde ortaya bir şaheser çıkar... Kitap, üç önemli karakterin etrafında cereyan ediyor. İhtiyar,Delikanlı (Raşit) ve Güliz (Sıdıka). İhtiyar,zahiren üniversitesi de profesördür. Fakat gerçek mesleği Türkiye'de kaos yaratmaktır. Politika, sanat, edebiyat, eğitim vs.bütün alanlarda etkisi ve yetkisi olan, akıl almaz servetiyle"diksürüngenler"dediği insanları kendisine bağlayan, günümüzün tabiriyle bir"üst akıl"dır. Sağı beş,solu on beş parçaya bölerek bütün gurupaları birbirine düşüren, anarşiyi körükleyen yine bu"mendebur"ihtiyar'dır. Ama bazı"sersemler"vardır ki, ihtiyar en çok onları sevmektedir. Hırsları, imkanlarından ve yeteneklerinden fazla olan bu gönüllü sersemleri istediği gibi yönlendirmek için en tatlı kısmıdır. Küçük yaşlarda yanına alarak yetiştirdiği ve en özel işlerine yolladığı Güliz, çocukluk döneminde yaşadıklarından dolayı bütün insanlardan tiksinmekte,"diksürüngenler"e hak ettikleri cezayı verdiği için de ihtiyar'a sonsuz saygı duymakta ve itaat etmektedir. Ta ki Delikanlı'yı tanıyıp ona aşık olana kadar... Delikanlı İhtiyar'ın üniversiteden öğrencisidir. İlk günlerden itibaren onun bütün felsefesine karşı çıkar ve ağına düşmesine rağmen onu en nefret ettiği şeyle, sevgiyle,sevginin gücüyle yok eder. Velhasıl, ülkemizin üç tarafı denizlerle, dört tarafı hainlerle çevrili bir kara parçasını olduğunu biliyoruz. Bizi ve bizi biz yapan her şeyi yok etmek isteyen dâhili ve haricî düşmanlarımız dünya döndükçe durmayacaktır.ismi ister "dış mihrak"olsun,ister"ihtiyar"... fark etmez. Türk milleti her zaman uyanık ve bilinçli olmalıdır. (meloşunuzzzz)

Gençliğim Eyvah: Tarık Buğra' nın isminden ötürü etkilenerek aldığım bir romandı. İyi ki de almışım diyorum şimdi. Anlaşılması beni biraz zorlasa da yakın siyaset ve tarih sevenler için güzel bir kitap diyebilirim. Gelgelelim romanın içeriğine. Devletin tepesindeki bir göz olan İhtiyar bütün ideallere (Marksizm , Taoizm vb.) karşı olan hayattaki ünvan ve makam sevdasının doğurduğu kişiliklerden nefret eder ve hedef belirlediği kişileri bu yolda Sersemlik adına yetiştirir. Hatta bir vakıf bile kurulmasını ister. (Sersemleri Koruma ve Sersemlikleri Geliştirme Vakfı ). Gemide giderken küçük bir kız takılır gözüne sorup soruşturur ve adının Sıdıka olduğunu öğrenir ve bu kızı da hedefe alır zamanla hedeflediği gibi serpilip güzel ve akıllı 18' ine gelmeden sanata ve edebiyata hakim bir kız haline gelir sadık bir Güliz olarak. Günlerden bir gün Rasim adında bir genç için görevlendirilir. Rasim ile Güliz zamanla birbirlerine yakınlık duyarlar ama her şey İhtiyarın istediği gibi olur. Delikanlı (Rasim) robotlaşan bir insan olmak istemeyerek boyundurluğa karşı gelir ve İhtiyarı öldürmek ister kendi ölümü olacağını bile bile. Ama Güliz bunun tehlikeli olduğunu söyler. Güliz ' in evinde beklemeye başlar ama bu durum hoşuna gitmez. Güliz kararlı bir şekilde ölümün binbir türlüsünü düşünerek sonunda zehri mantıklıca bulur ve Köşke doğru gider İhtiyarın ıhlamur çayına zehri koyar. İhtiyar içeverir. Durumu çay bitince anlar İhtiyar. O sırada da Delikanlı gelir ve silahlar patlmaya başlar. Daha sonrasında Raşit ve Güliz yaralanır. İhtiyarın cenaze töreni yapılır ve roman burda biter. Asıl güzel olan 12 Eylül Darbesi , 27 Mart Darbedi gibi birçok siyasi tarihe değinmesi ve bize sunmasıdır. Çürümüş ve dalavereye uğramış "düzenlerin" dışavurumu. Gençliğin de nerede olduğunu ve nasıl bir yapıda olduğunu aktarması bizler için önemli. Teşekkür ederim Tarık Buğra. (Senem Coşkun)

Edebiyat ve Sanat Akademisi YAZILAR Kitap Özetleri ve Eleştirileri Gençliğim Eyvah Hakkında Konu Özet Tarık Buğra Esa 11.06.2019 Yazıda “Gençliğim Eyvah , Tarık Buğra “oyunu hakkında bilgiler, oyunun özeti, konusu, ana fikri, kahramanları, olay örgüsü, Marcus Antonius’un nutku, eserin önemi, dünya edebiyatındaki yeri, eserin analizi yazar Tarık Buğra hakkında bilgiler, eserin yapısı, içeriği, Gençliğim Eyvah , Tarık Buğra adlı eserden alıntılar, eser hakkında yorumlar, çevrildiği diller, eserin basım yılı, basım hikâyesi yazar ve eseri arasındaki ilişkiler yer almaktadır ESERİN YAZARI KONUSU DÖNEMİ TÜRÜ HAKKINDA Gençliğim Eyvah, Tarık Buğra ’nın ilk baskısı 1979 yılında yapılmış olan sosyal romanıdır. Osmancık , Küçük Ağa , İbiş’in Rüyası , Yağmur Beklerken, Firavun İmanı gibi romanların yazarı olan Tarık Buğra, bu eserini “En önemli romanım” olarak nitelemiş; yazar bu romanında 12 Eylül askeri darbesi öncesindeki Türkiye’nin genel durumunu dramatik bir şekilde dile getirmeye çalışmaktadır. Türkiye bunalımlarının şimdiye kadar ele alınmamış bir açıdan açıklanmasıdır. “Terazinin bir kefesinde kuvvet imkanlar, öteki kefesinde de istekler ve tutkular! İnsanlara hükmedenler bu dengesizlikten yararlanır ve bu dengesizliği körükler ve kışkırtır” inancıyla “Sersemlikleri Koruma, Geliştirme ve Yayma Vakfı”nı kuran İhtiyar ve bu vakfın, “Şöhret, servet, itibar labirentine plansız ve körü körüne dalan milyonlarca sersem” diye nitelendirdiği “Tabii Müttefik”lerinden ayrı tuttuğu Delikanlı ile “Aşk, bir genç kız için tutmuş bedduadır” diyen Güliz arasındaki hesaplaşmayı anlatan “Gençliğim Eyvah”, aynı zamanda Türkiye’nin son yüz yılının da gerçek hikayesidir. (İsmail banazli)

Gençliğim Eyvah PDF indirme linki var mı?

Tarık Buğra - Gençliğim Eyvah kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Gençliğim Eyvah PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Tarık Buğra Kimdir?

Süleyman Tarık Buğra (d. 2 Eylül 1918 – ö. 26 Şubat 1994), Türk gazeteci ve roman, hikâye, oyun ve fıkra yazarı.

Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının tanınmış yazarlarındandır. Çok yönlü bir yazar olan Buğra, özellikle romanlarıyla tanınır. 1991'de devlet sanatçısı unvanı almıştır.

1918'de Akşehir'de doğdu. Babası, Akşehir'de ağır ceza hâkimi olarak görev yapan Erzurumlu Mehmet Nazım Bey, annesi Akşehirli Nazike Hanım idi. Çocukluğunun geçtiği Akşehir'i eserlerinin çoğunda mekân olarak tercih etti.

İlk ve ortaokulu Akşehir'de okudu. Ortaokulda Rıfkı Melül Meriç'in öğrenicisi oldu. 1933'te ortaokulu bitirdikten sonra yatılı öğrenci olarak İstanbul Erkek Lisesi'ne devam etti. İstanbul Lisesi’nde Hakkı Süha Gezgin'in, Pertev Naili Boratav'ın öğrencisi oldu. Yazar olmaya onuncu sınıfta karar verdi. Tarık Nazım müstear ismiyle hikâye ve şiirler yazmaya başladı. Okulun yatılı kısmı kapanınca Konya Lisesi'ne geçti ve 1936'da mezun oldu.

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde iki yıl okuduktan sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne geçti. Parasızlık nedeniyle zor bir öğrencilik dönemi geçirdi ve üç yıl sonra mezun olamadan bu okuldan da ayrıldı.

1942-1945 yılları arasındaki üç yıllık askerlik görevi sırasında devlet memurlarının bıyıklarını kesme kuralını ihlal ettiği için on bir sürgün yaşadı. İlk piyeslerini ve ilk romanını askerliği sırasında yazdı. İlk eseri, Akümülatörlü Radyo başlıklı piyesti. Eser, Şehir Tiyatroları tarafından reddedilince, Yalnızlar başlığıyla roman hâline getirdi.

Askerli hizmetini tamamladıktan sonra İstanbul'a döndü ve 1947'de Edebiyat Fakültesi'ne kaydoldu. Burada Ahmet Hamdi Tanpınar ve Mehmet Kaplan'ın öğrencisi oldu. Bir yandan da Şişli Terakki Lisesi'nde muallim muavinliği görevinde bulundu. 1948'de yazdığı Oğlumuz başlıklı hikâyesi Cumhuriyet gazetesinin açtığı yarışmada ikincilik ödülüne layık görüldü. Bu ödül ona edebiyat ve basın dünyasının kapılarını araladı. 1949'da ilk kitabı olan ve içinde 13 öykü bulunan Oğlumuz'u yayımladı. Çınaraltı dergisini çıkaran Yusuf Ziya Ortaç, kendisine dergiye katılmasını, Sanat Hareketleri başlıklı sütunda her hafta bir öykü yazmasını önerdi. Dergiye gönderdiği ilk hikâye, “Havuçlu Pilav Meselesi” başlıklı hikâyesi oldu. Basın dünyasından da iş teklifleri alan yazar, bu teklifler sayesinde basın hayatına atılmak için cesaret buldu ve Edebiyat Fakültesi’nden mezuniyet tezini vermeden ayrıldı.

1949-1952 arasında Akşehir’de babası Erzurumlu Mehmet Nâzım Bey’le birlikte “Nasreddin Hoca” gazetesini çıkardı. 1950'de Jale Baysal ile evlendi, on sekiz yıl sonra boşanma ile sonlanan bu evlilikten 19 Aralık 1951’de kızları Ayşe dünyaya geldi. 1952'de babasını kaybeden Buğra, gazeteyi elden çıkardı ve İstanbul'a döndü. Aynı yıl, ikinci hikâye kitabı “Yarın Diye Bir Şey Yoktur” yayımlandı.

1952-1956 arasında Milliyet, Vatan, Yeni İstanbul gibi gazetelerde edebiyat tenkitleri ve denemeler yazdı. Gazeteciliğinin bu ilk yıllarında Abdi İpekçi, Reşat Ekrem Koçu ve Peyami Safa ile çalışma imkanı bulduğu bilinmektedir.[5] Bu arada üçüncü öykü kitabı İki Uyku Arasında'yı (1954)'te yayımlayan Buğra, 1955'te Siyah Kehribar başlıklı bir roman yazdı. Dönemin faşist İtalya'sında geçen romanın pek çok eleştirmen tarafından hoş görülmedi ve yazar bir bekleme dönemine girerek uzun süre başka roman yazmadı.

Gazeteciliğe 1956-1957 yıllarında Vatan ve Yenigün gazetelerinde yayın müdürü olarak devam etti. 1958'de Milliyet gazetesi spor sayfası sorumluluğu yapan Buğra, aynı yıl Tercüman ve Yeni İstanbul gazetelerinde de yazarlık görevini sürdürdü. 1959'da önce Tercüman'ın, ardından Yeni İstanbul'un, ardından da Türkiye Spor isimli günlük spor gazetesinin yayın müdürlüğünü yaptı. 1962 yılında ise Yol adlı haftalık derginin yayın müdürlüğünü yaptı. Bu arada Türk Kurtuluş Savaşı’nı konu edinen Küçük Ağa romanını hazırladı.

Küçük Ağa, 1963 yılında Yeni İstanbul'da tefrika edildi ve 1964'te de kitap olarak yayımlandı. Çok olumlu tepkiler alan roman, Mehmet Kaplan tarafından mezuniyet tezi olarak kabul edildi ve böylece Buğra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden diploma aldı.[8] Küçük Ağa'nın ardından dördüncü öykü kitabı Hikâyeler'i, Küçük Ağa'nın devamı olan Küçük Ağa Ankara'da ve ardından da Komik-i şehir Naşit'in hayatını anlattığı İbiş'in Rüyası'nı tamamladı. İbiş'in Rüyası, 1970 TRT Sanat Ödülleri Yarışması'nda başarı ödülüne değer bulundu.

Buğra, 1970-1976 arasında Tercüman gazetesinde köşe yazarlığı ve sanat sayfaları düzenleme işini sürdürdü. 1976'da Tercüman'dan emekli oldu ve zamanını bütünüyle edebiyata verdi. Firavun İmanı (1976), Dönemeçte (1978), Gençliğim Eyvah (1979), Yağmur Beklerken (1981) adlı dönem romanlarını yayımladı. Bu romanlarda Cumnuriyet'in çeşitli evrelerini, demokrasiye geçiş sürecindeki çalkantıları konu edindi. Devlet Tiyatroları'nda Edebi Kurul Başkanlığı'nda Edebi Kurul üyeliği yaptı. 8 Eylül 1977'de hikâye yazarı Hatice Bilen ile ikinci evliliğini yaptı.

Yazarın, Ayakta Durmak İstiyorum (1966) ve Üç Oyun (1981) adlarıyla kitaplaştırdığı piyeslerinin hemen hepsi sahnelendi, romanları da TV dizisi haline getirildi. Fıkralarından seçmeleri Gençlik Türküsü (1964), gezi notlarını Gagaringrad (1962), dil ve edebiyat üzerine yazılarını Düşman Kazanmak Sanatı (1979), denemelerini ise Bu Çağın Adı (1979) başlıklarıyla yayımladı.

Tarık Buğra'nın Sakıp Sabancı'nın hayatını anlattığı Patron başlıklı bir piyesi, Mimar Sinan'ın hayatını anlattığı bir senaryosu ile Mehmed Akif'in hayatını ele alan bir romanı da mevcuttur.

Buğra, Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş yıllarını anlattığı Osmancık'la (1985) Millî Kültür Vakfı edebiyat armağanı’nı, “Yağmur Beklerken” romanı ile de 1989 Türkiye İş Bankası Büyük Ödülü'nü aldı. 1991'de devlet sanatçısı unvanı aldı.

1993'teki ani rahatsızlığının ardından kanser teşhisi konan Buğra, tedavi gördüğü Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi'nde 26 Şubat 1994'te hayatını kaybetti. Cenazesi Karacaahmet Mezarlığı'na defnedildi.

1999-2000 öğrenim döneminde İstanbul'un Pendik ilçesinde açılan bir liseye “Tarık Buğra” adı verilmiş; 2002’de Akşehir merkez Ortaokulu’nun adı "Akşehir Tarık Buğra İlköğretim Okulu" olarak değiştirilmiş ve 2004 yılında Akşehir'e bir Tarık Buğra heykeli dikilmiştir. Ayrıca Ankara’da Millî Kütüphane önünde bir heykeli bulunur.

Tarık Buğra, tarihçi Ayşe Buğra'nın babasıdır. Ayşe Buğra, iş adamı Osman Kavala ile evlidir.

Tarık Buğra Kitapları - Eserleri

  • Osmancık
  • Küçük Ağa
  • Gençliğim Eyvah
  • Yağmur Beklerken
  • İbiş'in Rüyası
  • Firavun İmanı
  • Yalnızlar
  • Dönemeçte
  • Yarın Diye Bir Şey Yoktur
  • Siyah Kehribar
  • Ayakta Durmak İstiyorum
  • Oğlumuz: Yarın Diye Bir Şey Yoktur
  • Düşman Kazanmak Sanatı
  • Bu Çağın Adı
  • Politika Dışı
  • Dünyanın En Pis Sokağı
  • Yüzlerce Çiçek Birden Açtı
  • Bir Ben Vardır Benden İçeri
  • Akümülatörlü Radyo
  • Zafer Gaye Değildir
  • Güneş Rengi Bir Yığın Yaprak
  • Gençliğim Eyvah
  • Hikayeler
  • Güneş ve Arslan
  • Patron
  • Siyah Kehribar
  • Sıfırdan Doruğa - Patron
  • Yalnızlar
  • Düşman Kazanmak Sanatı
  • Gagaringrad-Moskova Notları
  • Üç Oyun
  • İki Uyku Arasında
  • Gençlik Türküsü
  • Sıfırdan Doruğa
  • Bu Çağın Adı
  • Küçük Ağa Ankara'da
  • Tarık Buğra ile Söyleşi

Tarık Buğra Alıntıları - Sözleri

  • En önemli gerçek ve yaşayan tek gerçek geçen günlerdir. (Osmancık)
  • "Ortada fikir yok fikir hürriyeti diye tepinenler sürüyle." (Dönemeçte)
  • Saadet kitaplardadır. (Yalnızlar)
  • Meşhur hikâyeci kağıtların üzerinde öyle bir insan yaratmak istiyor ki; bu insan bütün insanlığın küçülüşlerine, iğrençliklerine teselli olsun. (Yarın Diye Bir Şey Yoktur)
  • "Bu memleket gramer okutmayan mektepler gördü. Bırakın grameri, lûgatten ne haber?" (Düşman Kazanmak Sanatı)
  • "Bir felaketin birdenbire söylenmesi ikinci bir felakettir." (Firavun İmanı)

  • Siyasi kudreti elinde toplayanlar eninde sonunda başkalarının çıkarları ve oyunları için çalışmaya başlıyor, kuklalaşıyorlardı. Ali Yusuf işte bunu tespit etmişti, cümlesini de buldu: Diktatörler kukladır. (Firavun İmanı)
  • Bana kalırsa bütün gerçekler ilgi çekicidir. Tabii öğrenildikleri zaman... (Yüzlerce Çiçek Birden Açtı)
  • İnsan hâin bir mahlûktur kızım. Bunu böylece bilesin. (Siyah Kehribar)
  • Yıllar, saatler, saniyeler değil, biz nereye gidiyoruz? (Yarın Diye Bir Şey Yoktur)
  • ..."Arapça hakikat'ın yerine Türkçe gerçek'i kullansak ne kaybederiz?" Cevap çok kısa idi: "Hakikat'ı kaybederiz". (Düşman Kazanmak Sanatı)
  • Yatcez bâdem şekerim. (Yağmur Beklerken)
  • Yıllar geçiyordu. Ama aynı yıllar, çeşitli insanlar için çeşitli şekilde geçiyordu. (Firavun İmanı)

  • Bunu herkes bilir. Ve.. herkesin bildiklerini söylemektense dans etmek saha iyi olmaz mı? (Yüzlerce Çiçek Birden Açtı)
  • Ölüme giden yollar ve gidişler hep aynı değildir. Ölümün ötesi herkes için aynı değildir ki. (Yarın Diye Bir Şey Yoktur)
  • ‘İnsan yaşayışı ancak ve sadece mantıkla, akılla başarıya ulaştırabilir ve mutluluk da başarının dışında düşünülemez.’ (Dönemeçte)
  • Gerçekte o şimdi bütün dünyaya ve hatta kendisine de düşmandı. (Siyah Kehribar)
  • Dünya bütünüyle ve insanla ilişkisi olan her şey ve hem de en güzel, en üstün halleriyle benim için dönüyor, ben olduğum için olmuş bulunuyordu. (Dönemeçte)
  • Bitiremediğim o kadar çok başlangıcım vardı ki... (Akümülatörlü Radyo)
  • Bir kıta keşfedilmiştir ama keşfedilen cennet de olsa insan tek başına olduktan sonra neye yarar? (Yarın Diye Bir Şey Yoktur)

Yorum Yaz