Grev - Orhan Kemal Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Grev kimin eseri? Grev kitabının yazarı kimdir? Grev konusu ve anafikri nedir? Grev kitabı ne anlatıyor? Grev kitabının yazarı Orhan Kemal kimdir? İşte Grev kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Orhan Kemal
Yayın Evi: Everest Yayınları
İSBN: 9789752893870
Sayfa Sayısı: 225
Grev Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Orhan Kemal her zaman romancı kimliği ile bilinen bir yazardır. Ustalıkla yazılmış, hiç eskimeyen, tadını yitirmeyen bu romanların bu kadar sevilip akılda kalması tabii ki haksız değil. Ancak Orhan Kemal’in öykücülüğünü de unutmamak gerekiyor. İşçilerin dünyasından seçilmiş bu öykülerde de yine onun insnaın en derinine inen bakışını görmek mümkün. Orhan Kemal’in bakışı her zamanki gibi koyu karanlığın ardındaki umudu, aydınlığı yakalıyor. Orhan Kemal'in kitapları bîr okurum hayatta rastlayabileceği o çoknadir hazineler arasında yer alır. Çok az yazar okurunun dünyasında onun kadar iz kakır, çok az yazar okurunu onun kadar biçimlendirir. Orhan Kemal umudu ve aydınlığı yeniden kazanmamız için yol gösterir bize. Orhan Kemal'in kitapları bîr okurum hayatta rastlayabileceği o çok nadir hazineler arasında yer alır. Çok az yazar okurunun dünyasında onun kadar iz kakır, çok az yazar okurunu onun kadar biçimlendirir.
Grev Alıntıları - Sözleri
- Sen? Bana ekmek veriyorsun ha? Sen kimsin de bana ekmek vereceksin? Çalışıyorum ben, alnımın teriyle kazanıyorum onu... Bana ekmek veriyormuş. Ben çalışmayım da sen bana ekmek ver. Ulan siz değil ekmek, günahınızı bile vermezsiniz bedavadan!
- İnsanın gavuru, müslümanı olmuyor arkadaş, insanın insanı insan oluyor!"
- “Ahlakı kalmamış bir milletin yaşadığını tarih kaydetmemiştir.”
- "Sen? Bana ekmek veriyorsun ha? Sen kimsin de bana ekmek vereceksin? Çalışıyorum ben, alnımın teriyle kazanıyorum onu... Bana ekmek veriyormuş. Ben çalışmayım da sen bana ekmek ver. Ulan siz değil ekmek, günahınızı bile vermezsiniz bedavadan!"
- "Az bulur az yeriz, çok bulur çok. Çok bulduğumuz yok ya, sözün gelişi...Ekmeğimizi tuza banıp yediğimiz çok olur. Lakin can sıkıntısı,keder, yüz eğrisi, tasa filan girmez kapımızdan içeri. Sokmayız ki girsin!"
- Ulan siz değil ekmek, günahınızı bile vermezsiniz bedavadan!
- Oyunu bana ver vatandaş! Ben seni senden çok düşünüyorum, inan bana! Sen, menfaatinin nerede olduğunu bilmezsin. Seni bizim idare etmemiz lazım. Aksi halde yurt elden gider, mahvolursun!
- "Ben senin büyüğün değil miyim? Ekmek veriyorum sana!" "Sen? Bana ekmek veriyorsun ha? Sen kimsin de bana ekmek vereceksin? Çalışıyorum ben, alnımın teriyle kazanıyorum onu ... Bana ekmek veriyormuş ... Ben çalışmayım da sen bana ekmek ver.. Ulan siz değil ekmek, günahınızı bile vermezsiniz bedavadan!"
- Uzun beyaz bıyıklı ihtiyar bir köylü, “Evendiyse bana ne onun evendiliğinden?” dedi. “Allah evendiyi evendi yaratmış, köylüyü köylü... Evendi diye benim irahatımı bozmaya mecbur değil a!"
- Lanet olsun böyle dünyaya. İnsan ite köpeğe muhtaç oluyor!
- "Biz kendi menfaatimizi biliriz. Fabrikanın menfaati bizi alakadar etmez!"
- "Sen? Bana ekmek veriyorsun ha? Sen kimsin de bana ekmek vereceksin? Çalışıyorum ben, alnımın teriyle kazanıyorum onu ... Bana ekmek veriyormuş ... Ben çalışmayım da sen bana ekmek ver.. Ulan siz değil ekmek, günahınızı bile vermezsiniz bedavadan!"
- Sen? Bana ekmek veriyorsun ha? Sen kimsin de bana ekmek vereceksin? Çalışıyorum ben, alnımın teriyle kazanıyorum onu... Bana ekmek veriyormuş. Ben çalışmayım da sen bana ekmek ver. Ulan siz değil ekmek, günahınızı bile vermezsiniz bedavadan!
- “İnsanların içi başka, dışı başkadır. Dünya kötüye kesmiş, mert insan kalmamış. Sen tutar iyiliklerini düşünürsün, onlar sana olmadık oyun oynarlar.” Orhan Kemal-Grev/Telefon
- Firavun'un adı çıkmış. Firavun bunlar kadar zalim miydi? Hiç sanmıyorum!
Grev İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Erkeklik öldü mü? Bir kadın, saçı uzun, aklı kısa nerden baksan, ağzıyla kuş tutsa ne lazım gelir?" "Hiç beyim." ****** Bu cümleden sonra kitabı devam ettirmenin gereği yok. (Gayenimsi)
Orhan Kemal’in okuduğum 35. Kitabı. Türk yazarlar içinde en çok onun kitabını okumuşumdur ve en sevdiğim yazarlardan biridir. Romanlarını daha çok sevsem de hikâyeleri de çok güzel, içten ve samimi. Bence herkes Orhan Kemal’i okumalı. (Ayşe Akça)
Bu kitapta farklı işçilerin aynı sorunları ele alınmış. Kimi hakkını alarak mesai saatinin azalmasını isteyenler, kimi işini kaybetmemek için hiçbir şeye itiraz etmeyenler, kardeşlerini okutabilmek adına çalışan bir çocuk, geçinemedikleri için çocuk sahibi olmak istemeyen bir aile... Orhan Kemal'in okuduğum ilk kitabı olan Grev'de üslûp sade ve halk ağzından anlatılmış. Yazar okuyucuya vermek istediği mesajı doğrudan veriyor. Rahatlıkla okunabilecek bir kitap. Bu kitabın bitişini fark etmeden 1 Mayıs'a denk getirmemin anlamı da oldukça derin. (: Alın teri ve bileğinin hakkıyla mücadele eden tüm emekçilerin işçi bayramı kutlu olsun! (Dilara Can)
Kitabın Yazarı Orhan Kemal Kimdir?
15 Eylül 1914’te Adana’nın Ceyhan ilçesinde doğdu. 2 Haziran 1970'te yaşamını yitirdi. Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi, öykü ve roman yazarı. Asıl ismi Mehmet Raşit Öğütçü. İlk Büyük Millet Meclisi’nde Kastamonu Mebusu olan ve seçildiği Adalet Bakanlığı’ndan 3 gün sonra istifa ettirilip neredeyse tüm İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanan Abdülkadir Kemali Bey’in oğlu. Babasının, 1930’da Ahrar Fırkasını kurmak ve gazete çıkarmak yüzünden öldürülme korkusuyla Suriye’ye geçmesi üzerine, ortaokul son sınıfta öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Bir süre Suriye ve Lübnan’da yaşadı. 1932’de Adana’ya döndü. İşçilik, dokumacılık, ambar memurluğu, katiplik yaptı. 1939'da ilk şiirlerini de yazdığı askerliği esnasında, komünizm propagandası yapmak suçlamasıyla 5 yıl hapse mahkum oldu. Kayseri, Adana ve Bursa cezaevlerinde yattı. Bursa Cezaevi'nde Nâzım Hikmetle tanışması yaşamının ve yazarlığının dönüm noktası oldu. 1943'te salıverildikten sonra Adana'ya döndü. Amelelik, sebze nakliyeciliği, Adana Verem Savaş Derneği’nde katiplik yaptı. 1950’de İstanbul’a yerleşti, hayatını yazılarıyla kazandı. 1966'da bir lokantadaki konuşmasında komünizm propagandası yaptığı suçlamasıyla yargılandı, beraat etti. Yaşamının son döneminde Bulgaristan ve Romanya Yazarlar Birliği’nin davetlisi olarak, daha çok da tedavi amacıyla Sofya'ya gitti. 2 Haziran 1970’te Sofya'da tedavi edildiği hastanede beyin kanamasından öldü. İstanbul’da Zincirlikuyu Mezarlığında toprağa verildi.
Hece ölçüsüyle Kayseri Cezaevi'nden yazıp gönderdiği ilk şiiri "Duvarlar" 1939'da Yedigün dergisinde "Reşad Kemal" imzasıyla yayınlandı. "Raşid Kemali" takma adıyla yazdığı şiirler Yedigün ve Yeni Mecmua'da çıktı. İlk romanı "Babaevi"nin bir bölümünü oluşturan "Balık" öyküsü, Yeni Edebiyat dergisinde 1940'ta yayınlandı. Bundan sonra çalışmalarını öyküde yoğunlaştırdı. "Orhan Kemal" adını ilk kez 1942'de "Yürüyüş" dergisinde yayınlanan şiir ve öykülerinde kullandı. Öyküleri, Varlık, Seçilmiş Hikayeler, Yeditepe başta olmak üzere dönemin tüm dergilerinde yer aldı. Gazetelere tefrika romanlar ve film senaryoları yazdı. Geçimini sağlamak, para kazanmak amacıyla durmadan yazdı. "72. Koğuş, Murtaza, Eskici ve Oğulları, Kardeş Payı" adlı eserleri tiyatroya uyarlandı. Doğrudan oyun olarak 1964'te yazdığı tek eseri "İspinozlar", "Yalova Kaymakamı" adıyla sahnelendi. Öykü ve romanlarında günlük yaşamın değişik yönlerini işledi. Kahramanlarını çoğunlukla sömürülen, yoksul insanlardan seçti. Bu insanların yaşamlarını, sorunlarını, iç dünyalarını yansıtırken kinsiz, sevecen, umutlu bir yaklaşım benimsedi. "Babaevi"nde çocukluk yıllarını, "Avare Yıllar"da gençliğini anlattı. Eserlerinin hemen hepsinde toplumsal yapıdaki çelişkileri ustaca vurguladı. Güçlü gözlem gücüyle, özgün ve yalın anlatımıyla hâlâ çok okunan ve sevilen eserler yarattı. Eserlerinde hızlı bir olay akışı ve devingenliğin yanısıra "diyaloglara" ağırlık verdiği dikkat çeker. Sanatının olgun döneminde daha çok Adana yöresindeki toprak ve fabrika işçilerini konu aldı. Çukurova'nın toplumsal ekonomik yapısındaki değişimin yöre halkı üzerindeki etkilerini inceledi. Ailesi 1971'den itibaren adına "Orhan Kemal Roman Armağanı" vermeye başladı.
Orhan Kemal Kitapları - Eserleri
- Eskici ve Oğulları
- Bereketli Topraklar Üzerinde
- 72. Koğuş
- Cemile
- Murtaza
- Ekmek Kavgası
- Baba Evi
- Hanımın Çiftliği
- Avare Yıllar
- Önce Ekmek
- El Kızı
- Tersine Dünya
- Gurbet Kuşları
- Baba Evi - Avare Yıllar
- Evlerden Biri
- Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1)
- Nazım Hikmet'le 3,5 Yıl
- Çamaşırcının Kızı - Küçücük
- Kötü Yol
- Devlet Kuşu
- Kardeş Payı
- Arkadaş Islıkları
- Kaçak (Hanımın Çiftliği 3)
- Bir Filiz Vardı
- Kanlı Topraklar
- Dünya Evi
- Müfettişler Müfettişi
- Üçkâğıtçı (Müfettişler Müfettişi 2)
- Suçlu
- Sokaklardan Bir Kız
- Grev
- Sarhoşlar
- Yalancı Dünya
- Küçücük
- Sokakların Çocuğu
- İnci'nin Maceraları
- Oyuncu Kadın - Gavurun Kızı
- Yüz Karası
- Serseri Milyoner - İki Damla Gözyaşı
- İstanbul'dan Çizgiler
- Yağmur Yüklü Bulutlar - Dünyada Harp Vardı
- Elli Kuruş Çikolata
- Kırmızı Küpeler / Babil Kulesi
- Serseri Milyoner
- Yazmak Doludizgin
- Kenarın Dilberi
- Elli Kuruş
- Önemli Not!
- Hanımın Çiftliği
- Yağmur Yüklü Bulutlar
- Senaryo Tekniği ve Senaryolar
- Müfettişler Müfettişi - Üçkâğıtçı
- Eskici Dükkanı
- Bütün Oyunlar 1
- Arslan Tomson
- Bütün Oyunlar 2
- Farecik - Uyku
- Küçükler ve Büyükler
- Arka Sokak
- Aslan Tomson - Köpek Yavrusu
- Kaybolan Romanlar
- Hanımın Çiftliği
- Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1)
- Boyacı
- Önemli Not! - Orhan Kemal Soruyor
- İstanbul İstanbul
Orhan Kemal Alıntıları - Sözleri
- Sabaha karşı arabayı garaja çekip eve geldi, soyundu, vurdu kafayı. Vurdu ama uyku tutmak ne mümkün? Aşk bu muydu? Aşk buysa çok üzücü, insanı harap edici bir şeydi. Ama içerdeki bir yerlerin tatlı tatlı acıyışı, hayır sızlayışı da çok hoştu. (Kötü Yol)
- Genç kadın gene çekmedi. (Müfettişler Müfettişi - Üçkâğıtçı)
- Hiç bitmeyecek mi senin bu okuman? Muhsin usta gözlüğünü çıkardı, Camlarına hohladı, sildi, gözüne takarken: — Bitmeyecek, dedi. — Hiç mi? — Hiç. — Niyetin katip olmak mı yani? — Hayır. — Ya? — İnsan olmak! (Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1))
- Bütün namuslu insanlar, hırslı insanlar, kursağında haram yutmıyan insanlar böyle efendi... (Eskici Dükkanı)
- Gökteki ay kirli bulutların gerisinde yüzüyordu sanki. Şehir uykudaydı. Çok uzaklardan berrak gecenin derinliklerinden çalgı sesleri yüzerek geliyordu. Duymuyordu. (Oyuncu Kadın - Gavurun Kızı)
- Seni neden sevmiyor, istemiyorlar? (Senaryo Tekniği ve Senaryolar)
- “Bir insan sevildiği yeri bilmeli.” (Bereketli Topraklar Üzerinde)
- Uzun uzun dikilmişti oracıkta. Evlerinin oluklu çinko duvarlarına dayalı sırtı, göğün derinliklerine kaçıp giden ayın ışıltısı, babasızlığın acısıyla yanan ufak yüreği. (Kaçak (Hanımın Çiftliği 3))
- Dostunu öldüren erkeğe rastlamak olağandı da, kadın bir parça aykırı geliyordu. (Sokaklardan Bir Kız)
- "Ne anlayacak? Gezdiği Antep, yediği pekmez!" (72. Koğuş)
- Yeni bir sigara yaktı. (Kaybolan Romanlar)
- Yanımda sen olduktan sonra ben de yatabilirim mezarlıkta. (Sokakların Çocuğu)
- ' Hapishane nasıl yer? ' ' Bırak. İnsanları insanlıktan çıkarmak, vahşi, canavar hale getirmek istersen at oraya. İşsiz, güçsüz, yarı aç bir alay insan. Dört duvar arasında can sıkıntısından birbirlerini yiyorlar. Güçlüysen ne ala, değilsen yandın. (Sokaklardan Bir Kız)
- Bu dünyadan, bu dünyanın patlamaya hazır mayınlar gibi yaşayan, başıboş insanlarından korkuyorum... (...) İçimin derinliklerinde bir yerleri kemiren dert bu derttir... (Serseri Milyoner)
- Çıldıracaktım, iş neredeydi? Kime gitsem de iş istesem, aldığım karşılık değişmiyordu: "Yok!" (Arkadaş Islıkları)
- "Allah bizi fakir yaratmış ! Benim ne kırmızı, ne de mavi mantom var!. Senin annen zengin, alır. Senin annen benim annemden güzel, sen de güzelsin. Benim annem de çirkin Bende çirkinim, daha bir diyeceğin var mı ?" (Çamaşırcının Kızı - Küçücük)
- Hem konuşmaya ne gerek vardı? İnsan her seyi anlatamaz, zaten kelimeler de her şeyi anlat maya yetmez. (Cemile)
- Doğanlar hiç ölmese...İnsanlar birbirlerini mi yerlerdi? Sanki yemiyorlar mı? (Çamaşırcının Kızı - Küçücük)
- Haysiyet, şeref, namus... Evet ama yenir miydi bunlar, içilir mi? (Küçücük)
- Ne diye geleceklerdi? Kirli yüzleri alelade beyaz kağıtlarla gizlenmeye çalışılmış kerpiç duvarlarını, çatlak aynasını, şeker sandıklarının birleştirilmesinden meydana gelmiş karyolasını görmeye mi geleceklerdi? Yoksa, sakat bacağı tahta parçasıyla kabaca yamanmak istenmiş külüstür masasını mı? Allah göstermesindi! Onlar gelmek istese bile önler, yüz karası zannettiği fakirliğini onlara, o zengin kızlarına asla göstermek istemezdi. (Kenarın Dilberi)
Editör: Nasrettin Güneş