Günlükler - Franz Kafka Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Günlükler kimin eseri? Günlükler kitabının yazarı kimdir? Günlükler konusu ve anafikri nedir? Günlükler kitabı ne anlatıyor? Günlükler kitabının yazarı Franz Kafka kimdir? İşte Günlükler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Franz Kafka
Çevirmen: Gürkan Başay
Orijinal Adı: Tagebücher
Yayın Evi: Öteki Yayınevi
İSBN: 9789755842929
Sayfa Sayısı: 678
Günlükler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Kafka'nın 1909'la, ölümünden bir sene önce olan 1923 senesi arasında yazdığı günlükler, ölümünden sonra dostu Max Brod tarafından kitaplaştırılmıştır. Kafka, günlüklerini yayımlanma amacıyla yazmadığı için, Prag'daki hayatını, hayranlık duyduğu babasına olan hislerini, evlenmeye kendini ikna edemediği kadınla ilişkisini, pişmanlıklarını ve toplum tarafından dışlanmışlık hislerini bütün içtenliğiyle yazmıştır. Günlükler, Kafka'nın dayanılmaz bir gerilimle geçen yaşamını ve duygularını tüm çıplaklığıyla okuyucuya sunuyor.
Günlükler Alıntıları - Sözleri
- "Şu anda çekilmez bir haldeyim. Yorgunum, uykusuz, hüzünlüyüm. Sanki bir şey beni engelliyor ve özgürleşemiyorum."
- Beklemek yalnızca, bitip tükenmeyen bir çaresizlik.
- "Şu anda çekilmez bir haldeyim. Yorgunum, uykusuz, hüzünlüyüm. Sanki bir şey beni engelliyor ve özgürleşemiyorum."
- ''Yaranın kimliği ve gerçek ağrısı, derine işlenmişliği ve dalbudak salmışlığından çok eskiliğidir.''
- ‘Şu anda çekilmez bir haldeyim. Yorgunum, uykusuz, hüzünlüyüm. Sanki bir şey beni engelliyor ve özgürleşemiyorum.’
- Şu anda çekilmez bir haldeyim. Yorgunum, uykusuz, hüzünlüyüm. Sanki bir şey beni engelliyor ve özgürleşemiyorum.
- Uyudum, uyandım, uyudum, uyandım, kepaze bir yaşam.
- "Orada oturan bendim. Solmuş yaprakların altında, solmuş bir varlık."
- Şu anda çekilmez bir haldeyim. Yorgunum, uykusuz, hüzünlüyüm. Sanki bir şey beni engelliyor ve özgürleşemiyorum...
- Şu anda çekilmez bir haldeyim. Yorgunum, uykusuz, hüzünlüyüm. Sanki bir şey beni engelliyor ve özgürleşemiyorum….
- Boş bir kabım sanki; henüz sağlam bir kap, ama şimdiden kırıklar, parçalar arasında ya da şimdiden kırılıp dökülmüş, ama henüz sağlam kaplar arasında. İçi yalan ve kıskançlık dolu. Yeteneksizlik, aptallık, kalınkafalılık dolu. Miskinlik, güçsüzlük ve çaresizlik dolu.
- Şu anda çekilmez bir haldeyim. Yorgunum, uykusuz, hüzünlüyüm. Sanki bir şey beni engelliyor ve özgürleşemiyorum
- ... içimde tam bir boşluk ve anlamsızlık; önümden geçip giden elektrikli tramvay bile benden daha diri.
Günlükler İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Türkiye'de Çok Okunan Ama Anlaşılmayan Kafka: Bilenler bilir, edebiyat camiasında Kafka denildi mi şöyle bir durulur ve düşünülür. Peki Kafka ne kadar tanınıyor Türkiye'de? Çok az. Kafka'nın sadece Dönüşüm, Şato, Dava, Amerika, Açlık Sanatçısı... gibi eserlerini okuyarak Kafka'yı anlamak mümkün değil. Hatta Türkiye'deki birçok okur Kafka'nın eserlerini nasıl yazdığını ve yayınladığını da bilmiyor. Gerçekten yazık! Kafka birkaç öyküsü (Dönüşüm, Ceza Sömürgesi, Gözlem, Bir Köy Hekimi...) dışındaki eserleri ölümünden sonra en yakın arkadaşı Max Brod tarafından yayıma hazırlanıp yayınlatılmıştır. Bu yüzden romanlarını okuduğumuzda belli bir sona ulaşamayız, çünkü Kafka bunları bitirmemiştir/bitirememiştir. Günlükler'den de anlaşılacağı gibi bir romana ya da öyküye başlarken bir an bunu bırakıp başka bir öykü ya da roman yazmaya başlamıştır. Bunun birçok nedeni var tabii; Kafka'yı yaşamı boyunca rahat bırakmayan uykusuzluk ve baş ağrıları, diğer sağlık sorunları, varoluşsal kaygı ve düşünceler, aile de ve toplum da tutunamama, inanç gibi onu derinden etkileyen daha birçok sebep. Günlükler 1910 ile 1923 yılları arasında yazılmış ve 12 defterden oluşmaktadır. Kafka bu günlükleri yayınlamak amacı gütmeden yazmıştır. Aslında bu yazım insanlardan hatta kendinden bir kaçış yöntemidir. Yazmaktan başka şansı yoktur belki de. Her dara düştüğünde insanlara değil de günlüğe sarılan biri Kafka. Günlükler Kafka'nın günlük hayatının yanı sıra ondaki inanç kavramını da gösteriyor ancak Kafka'da inanç kavramı çok farklıdır. Bunu anlamakta güçlük çektim. Hatta bunun üzerinde araştırma yaptığımda en yakın arkadaşı ve sanırım Kafka'yı bu dünyada en iyi tanıyan Max Brod'un yazmış olduğu Kafka'da İnanç ve Umutsuzluk kitabının olduğunu fark ettim. Henüz daha temin edip okuyamadım ama Kafka'yı daha iyi tanıyıp anlamak isteyen meraklı okurlar bence okuyabilirler. Günlükler'den anlıyoruz ki Kafka tam bir Tutunamayan; ne toplumda ne edebiyat camiasında ne de ailede. Kendisinin naif ruhunu anlamayan insanlardan hep kaçmıştır bu yüzden. Nitekim baba ile olan sorunlar ve ikili ilişkilerdeki başarısızlığı onu daha da yalnızlığa sürükler. Yaşamı sevmez hatta çoğu zaman yaşamdan ya da kendi yaşamından ve yaşam tarzından nefret eder. Günlükler'in başlarında şöyle bir cümlesi var: "Uyudum, uyandım, uyudum, uyandım; kepaze bir yaşam." Başka bir hayat yaşasaydı da bence Kafka bu sorunları yaşardı, çünkü sorun Kafka'nın hayatında değil, bana göre sorun onun ruhunda, karakterinde; ya da bu bir sorun mu gerçekten? Çünkü Kafka varlıklı bir ailenin çocuğu, aynı zamanda sabit bir işi olan memur ve düzenli bir gelir sahibi. Günlükler'den de anlaşılacağı gibi boş zamanlarında sık sık sanat etkinliklerine katılıyor. Hatta gittiği oyunlarla ilgili gözlemlerini çok sık okuyabiliyoruz Günlükler'de. Ama ne aradığını, ne istediğini bilmeyen bir ruh var karşımızda. Kafka'nın karamsarlığı, umutsuzluğu, huzursuzluğu zira tam yüzyıldır tüm edebiyat alanlarını derinden etkilemiştir. Kafka'daki umutsuzluğu belki de hiçbir zaman tam olarak anlayamayacağız. 1910'larda tutulan Günlükler'de Kafka'nın mutluluğunu görebiliyoruz. Henüz o umutsuz ve mutsuz biri değil. Sık sık sanat etkinliklerine katılan, arkadaşı Max ile geziler yapan biri. Zaten kitabın sonunda bu gezilerde tutmuş olduğu notları da okuyoruz. Fakat yıllar ilerledikçe Kafka'nın da yavaş yavaş değişime uğradığını görüyoruz. Birinci dünya savaşının izlerini de okuyoruz yer yer. Bu değişim belki de Kafka'nın Felice Bauer ile olan ilişkisi ve bu ilişkinin nişanlılıkla anlamlandırılması ve nihayetinde bozulma ve başarısızlıktır. Ama bunlar daha yüzey ve son dönem olayları. Kafka'nın asıl sorunu babadır. Günlükler'de de okuyuruz Kafka'nın babası ile olan çatışmalarını. Zira Babaya Mektup da bu sorunun ele alınışıdır. Kafka bu eserin ismini koyarken bile çok ince bir mesaj veriyor; Babama Mektup, ya da Babalara Mektup değil de sadece Babaya Mektup koyuyor. Kafka'nın o zarif inceliği ve hisleri. Sadece bir baba o kadar diyor sanki. Oysa her evlat sahibi anne ve baba sadece bir anne ya da baba değildir, olmamalıdır da çocukları için. Kafka asıl bunu vurguluyor. Türk okurların Kafka'yı hep Milena'nın eşsiz sevgilisi olarak tanıması bana göre çok acı bir durum. Zira. Milena Jesenská Kafka'nın hayatının sadece son iki üç yılında bulunmuştur. Milena'ya Mektuplar'ı okuyanlar bilir bu aşkın Kafka için ne çetrefilli geçtiğini. Fakat gerçekten çetrefilli mi yoksa onu bu hale sokan Kafka mı? Bence Kafka'nın sevgi anlayışını bilmekte çok önemli. Milena burda sanki bir araç onun için. Çünkü Kafka Milena'nın bedeninden çok onun o şekilde varoluşunu seviyor. Kafka sevmeyi seviyor ve bu sevgide ki acıyı seviyor. Zira Günlükler'de buna rastlıyoruz. Milena'nın gelmesini istemeyişi, yanına geldiğinde ve gittiğinde derin bir üzüntü duymamasını da okuyoruz. Aslında Kafka Milena'nın odasındaki bir dolap olmayı, sürekli onu izlemeyi asla istemiyor; ama bir kadını nasıl etkileyeceğini, bir sevginin nasıl olması gerektiğini iyi biliyor. Yoksa bütün zamanını Milena'nın yanında tüketmeye bence asla katlanamazdı. Kafka yine kendi evindeki yalnızlığını, odasındaki karanlığı ve insansızlığı arardı. Kafka'nın Günlükler'inde onun yazım hayatını da yakından görüyoruz. Aldığı notlar, yazdığı öykülerinin taslakları, romanları için aldığı notlar, mektup taslakları ve yer yer gezi notlarını da okuyoruz. Romanlarını ve hikayelerini okuyanlar Günlükler'de yer yer tanıdık yazılar da göreceklerdir. İlk günlükler daha çok günlük hayatı anlatırken son günlükler özellikle 1919 yılından sonrakiler daha çok içe dönük olduğunu okuyoruz. Belki de bunda Kafka'nın hastalığının ilerlemesinin payı vardır. Belki de Milena'nın hayatına girmesinin. Ama emin olduğum son iki defterinin içe dönük buhranlarını daha çok anlatmasıdır. Hiçbir zaman iyi bir yazar olduğunu düşünmeyen Kafka belki de ondan dolayı romanlarını yayınlamadı. Ya da daha kırk yaşında vereme yenilip ölmeseydi belki de Dava, Şato ve Amerika romanlarının sonlarını görecektik. Belki de olayları çok daha farklı yerlere sürükleyecekti. Ama Kafka'nın yazı hayatı da onun ömrü gibi yarımdır. Tamamlanmamıştır. Çok hazin bir durum. Kafka daha ölmeden önce 1921 yılına kadar olan günlüklerini arkadaşı Max'e teslim eder, sanki çok fazla yaşayamayacağını biliyor gibi. Sanırım Max Brod iyi bir insan ve arkadaş olmasaydı dünya hiçbir zaman Kafka'yı tanımayacak ve bilmeyecekti. Çünkü Kafka öldükten sonra onu dünyaya tanıtan Max Brod oluyor. Romanlarını ve mektupları yayına hazırlıyor. Günlükleri de o yayına hazırlıyor. Bence edebiyat dünyasının Max Brod gibi arkadaşları olmalı. Brod sadece Kafka'nın dostu değil edebiyat dünyasının da dostu olmuştur böylece. Kamuran Şipal'in çevirisine de değinmeden edemeyeceğim. Gerçekten dönemin dilini çok iyi yansıtarak çeviriyi yapmış. Geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz şipal Türk Edebiyatı için büyük bir kayıp olmuştur. Cem Yayınevi tarafından yapılmış bu baskıyı da oldukça beğendim. Zira Şipal hiçbir noktayı karanlıkta bırakmıyor. Günlükler'in daha iyi anlaşılması için kitabın sonuna açıklamalar kısmı eklemiştir. Günlükleri okumayı düşünenler Cem Yayınevi'nin bu baskısını tercih edebilirler. İyi ki bu dünyadan bir Kafka geçmiş. (GökHan)
ben böyle rezalet bir kitap görmedim,bir kitap insanı bu kadar mı kendinden nefret ettirir.bıraktıktan sonra direkt çöpe gitti,kütüphanemde görmeye bile dayanamam. (DOĞAN MAVİ)
Cem Yayınevi kitabı ikiye önce mi böldü yoksa önce bütün yaptı sonra mı ikiye böldü bilmiyorum ama tek kitapta toplamaları çok iyi olmuş. Bazı sayfaları tavşan gibi geçerken bazı sayfaları kaplumbağa daha hızlı geçebiliyor. Belirli bir üslup takıntısı olmadan, içinden geldiği gibi her konudan bahsederek geçiyor yazar. Okunması da çok kolay öyle başladığı andan sona kadar paragraflar yok. Parça parça ilerliyor ve sevdim. Felice ah Felice beni öyle etkiledi ki, bu kitap çerez gibi geldi yani. Edebi değer taşıyor mu? Her yana çekilir. Yani kitap oldukça sıkıcı ilerliyor ki bu da normaldir çünkü yayımlamak için yazmamış. Kaçınız günlüğünü en yakınlarına bile gösteriyordur? Tahmin edeyim, sıfır? Yani bu tamamen onun özeli ama artık yayımlanmış, vefatının üzerinden de uzun zaman geçmiş adam ne yapsın, nasıl düzenlesin. Gene de dikkat çekici bir kitap olduğunu düşünüyorum, çok fazla beklentiye girmeden, yazarın iç dünyasını tanımak adına okunabilir. İyi ve sabırlı okumalar dilerim.. (Sadık Kocak)
Kitabın Yazarı Franz Kafka Kimdir?
Yahudi bir tüccar aileden gelen, Almancaya da hâkim olan bir yazardı. Kafka'nın en önemli eserlerini, üç romanının (Dava, Şato ve Kayıp) yanı sıra; ortaya koyduğu birçok hikâyeleri oluşturuyor.
Kafka'nın eserlerinin büyük bölümü ancak Kafka'nın ölümünden sonra meslektaşı ve yakın arkadaşı Max Brod tarafından yayımlandı ve bu eserler 20. yüzyılda dünya edebiyatında kalıcı bir etki bıraktı.
1883 yılında Prag'da doğdu. Taşralı Çek proletaryasından gelip zengin bir tüccar konumuna yükselmiş bir baba ile zengin ve aydın bir Alman Yahudi'si annenin çocuğu olan Franz Kafka'nın, içedönük ve huzursuz kişiliğini büyük ölçüde annesine borçlu olduğu söylenir. Ailenin en büyük çocuğu olan Kafka'nın iki erkek kardeşi küçük yaşta hayatlarını kaybettiler. Kız kardeşleri Elli, Valli ve Ottla ise Nazi Almanyası'nın organize ettiği Yahudi katliamı Holocaust'da hayatlarını kaybettiler. Kafka, çeşitli ailevi ve toplumsal sebepler yüzünden çevresine yabancılaşarak büyüdü. Ailesinin Prag'daki Alman toplumuyla kaynaşma çabaları sonucunda Alman okullarında okudu.
1893 yılında öğrenim görmeye başladığı Avusturya Lisesi, yalnızlığını ve kendi içine kapanmasında büyük etken oldu. Çek kökenli bir aileden geldiği halde Almancayı anadili olarak kullandığı için tam bir Çek sayılmayan Kafka'yı, Almanlar da tam anlamıyla kendilerinden görmediler. Ufak yaşlarda da Çekçe konuşan Kafka gittiği Alman okullarının da etkisiyle Almancada ustalaştı.
1901 yılında Altstädter Gymnasium lisesini bitirdikten sonra Prag'daki Karl Ferdinand Üniversitesi'nin Hukuk Fakültesi'ne girdi. Buradaki eğitimi sırasında Alman edebiyatı derslerini takip etmeye başladı. Öğrenciliği sırasında Yiddiş tiyatro çalışmalarında yer aldı ve bu çalışmalara destek verdi. Kafka ilk eseri olan 'Bir Savaşın Tasviri' adlı öyküsünü bu dönemde yazdı.
1902 yılında Max Brod'la tanıştı. Max Brod, Kafka'nın yaşamında önemli rol oynayan isimlerden biri olacaktı.
1906 yılında hukuk öğrenimini doktora ile tamamladı ve bir yıl süren avukatlık stajını yaptı.
1907'de Sigorta Şirketi'nde memur olarak çalışmaya başladı. Gündüzleri sigorta şirketinde sürdürdüğü çalışma hayatının yanı sıra geceleri ölümden bile daha derin bir uykuya benzettiği yazma işine yoğunlaşıyordu. Aynı yıl 'Taşrada Düğün Hazırlıkları' adlı öyküsünü kaleme aldı.
1912 yılında nişanlısı Felice Bauer'le tanıştı. Onunla ilişkisini, üç kez ayrılıp yeniden nişanlanarak,
1919'a kadar sürdürdü. Evlenmemesine neden olarak hastalığını gösteriyordu. Oysa güncesinde evliliği bir burjuva bağı olanak nitelendirmiş ve edebiyat hayatını sürdürebilmesi için yalnızlığa ihtiyacı olduğunu vurgulamıştır. Nişanlısıyla bu ilişkisinden geriye beş yüzün üzerinde mektup kalmıştır. Bunlar, Kafka'nın ölümünden çok sonra 1967'de 'Felice'ye Mektuplar' adıyla yayınlandı.
1917'de Kafka, verem olduğunu öğrendi.
1919 yılında geçirdiği ağır gripten dolayı hastaneye kaldırıldı.
1920 yılında Milena Jesenska ile tanıştı. Mektuplaştığı dört kadın arasında en ciddi ve önemli olan Milena Jesenska'ydi. Milena'yla mektuplaşmaları önce bir arkadaşlık gibi başladı, daha sonra tutkulu bir aşka dönüştü. Fakat Milena evli olduğundan bu mutsuz ve imkânsız ask Kafka'yı derin acılara sürükledi. Mektuplaştıkları üç yıl boyunca sadece iki üç kez görüşebildiler ve bu görüşmeler Kafka'yı üzmekten başka bir işe yaramadı, yine de onun yaratıcılığını olumlu yönde etkilediği rahatlıkla söylenebilir. Daha sonraları edebiyat tarihinin güzide eserlerinden biri sayılacak olan "Milena'ya Mektuplarında Kafka şöyle dile getirir durumunu;
"En çok seni seviyorum diyorum ama gerçek sevgi bu değil sanırım, sen bir bıçaksın, ben de durmadan içimi deşiyorum o bıçakla dersem, gerçek sevgiyi anlatmış olurum belki..."
Milena bu mektupları 1939 yılında yayınlaması için yakın arkadaşı Willy Haas'a verdi ve kendisi 17 Mayıs 1944'te Almanya'da toplama kampında öldü.
1922'de emekli oldu, maddi durumu kötüydü ve sağlığı gittikçe bozuluyordu.
1923`de ailesinin etkisinden kaçmak ve yazmaya yoğunlaşmak için Berlin'e taşındı, orada da Dora Dymant adında bir sevgilisi oldu. Dora, Milena`dan daha şanslıydı Nazi Almanya'sına direndi ve 1952`de Londra'da öldü.
1924 yılı 3 Haziran gecesi, 1917 senesinde kaldırıldığı Viyana yakınlarındaki Keirling sanatoryumunda hayata gözlerini yumdu.
Kafka'nın eserlerinin hepsinde görülen yabancılaşma olgusu, onun kendi yaşamında da belirgin bir biçimde izlenir. Ona göre ne kadar küçük ve basit bir yaşamı olursa o kadar mutlu ve sorunsuz olacaktır. Nazilerin Çekoslovakya'yı işgali sırasında Kafka ile ilgili birçok belge yok edildi. 20 yıl süren dostluklarının sonunda Kafka bütün yazdıklarını ölümünden sonra yakması için Max Brod'a vermişti. Yazdıklarının gereğinden fazla kişisel ve değersiz olduğunu düşünüyordu. Tabii Max onunla ayni fikirde değildi ve Kafka'nın ölümünden sonra, karışık halde bulunan binlerce sayfa metni toplayıp düzenleyerek yayınladı.
Yaşamının ve yapıtlarının ortak yani, Camus'nün dediği gibi, "Her şeyi göstermek ve hiçbir şeyi teyit etmemektir".
Çünkü yaşamayı bir savaş, ama önceden yitirilmiş bir savaş olarak görür. Çünkü bir insan olarak yaşamak ve doğru yolda ilerlemek hemen hemen olanaksızdır.
Franz Kafka Kitapları - Eserleri
- Dava
- Şato
- Dönüşüm
- Milena'ya Mektuplar
- Babaya Mektup
- Mavi Oktav Defterleri
- Ceza Sömürgesi
- Açlık Sanatçısı
- Aforizmalar
- Çin Seddi'nin İnşası
- Amerika
- Akbaba
- Bir Savaşın Tasviri
- Bütün Öyküler
- Günlükler
- Hayvan Öyküleri
- Kovalı Süvari
- Ottla’ya ve Aileye Mektuplar
- Özdeyişler
- Bir Köy Hekimi
- Dava (Çizgi Roman)
- Felice'ye Mektuplar
- Yeni Bulunmuş Mektuplar
- Bir Köpeğin Araştırmaları
- Bir Kardeş Cinayeti
- Küçük Bir Kadın
- Öyküler
- Kafka Öyküler 1
- Kafka Öyküler 2
- Ofis Yazıları
- Üç Uzun Hikaye
- Şarkıcı Josefine ya da Fare Ulusu
- Hayata Yön Veren Sözler
- Ceza Sömürgesi (Çizgi Roman)
- Mutsuzluk
- Kafka
- Yakılmamış Öyküler
- Seçme Eserleri
- Taşrada Düğün Hazırlıkları
- Günlük'ten Seçmeler
- Dönüşüm
- Anlatılar
- Köy Öğretmeni - Ateşçi
- Seçme Yazılar
- Kanun Önünde
- The Sons
- Ateşçi
- İn
- Grete Bloch'a Mektuplar
- Dönüşüm ve Diğer Hikayeler
- Dönüşüm (The Metamorphosis)
- Bir Dostluk
- Kafka'nın Kedisi
- Contemplation
- Günlükler 2
- Gammaz Yürek - Dönüşüm (2 Kitap Birden)
- Yargı
- Vəsiyyət
- Blumfeld: Geçkin Bir Bekar
- Kafkadan Rilkeyə qədər 12 Hekayə
- İmparatordan Bir Haber
- On Bir Oğul
- Kararlar
- Milena'ya Mektuplar, Cilt 2
- Erzählungen
- Dönüşüm
- The Metamorphosis
Franz Kafka Alıntıları - Sözleri
- Hiç eksiğim yok. Kendime muhtacım yalnızca. (Hayata Yön Veren Sözler)
- "Evet, dünyada hâlâ sadakat diye bir şey var." (Amerika)
- Değer vaktinde bilinmeli. (Dönüşüm (The Metamorphosis))
- "İyi kitap en iyi arkadaştır." (Taşrada Düğün Hazırlıkları)
- Oysa biliyorum, uyuyamayacağım. Sana yazmaktan vazgeçtiğim için uyuyamayacağım. (Milena'ya Mektuplar)
- "Yargılama adaletsizlik kokuyordu, infaz da insanlık dışıydı." (Ceza Sömürgesi)
- hiç senin dengin değildim; (Babaya Mektup)
- Adalet rahat olmalı, yoksa terazi sallanır ve adil bir hüküm verilemez. (Dava)
- Keşke varlığımı unutsaydı.. (Açlık Sanatçısı)
- Gittiğim her yerde benden önce bir şairin orada bulunduğunu görüyorum. (Hayata Yön Veren Sözler)
- Kanepeye yatsın, ona kimse dokunmasın, yaşam boyu tavana bakıp dursun, daha ne ister? (Bir Köy Hekimi)
- "Hiç kalıcı ve samimi olmayan insan ilişkileri. Şeytan görsün hepsinin yüzünü!” (Dönüşüm)
- Bizde insanlar şimdiki zamanı yok etmeye bu kadar hazırdır işte. (Akbaba)
- Pek çok şeyin bambaşka olmasını isterdim. (Kafka)
- Evlilik korkusunun bazen, kişinin kendi ebeveynine karşı işlediği günahlarının acısını ileride kendi çocuklarının ondan çıkaracağı yolunda duyduğu endişeden kaynaklandığına dair bir görüş vardır. (Babaya Mektup)
- Dünyanın fakir insanlardan beklediği her şeyi yerine getiriyordu. (Dönüşüm ve Diğer Hikayeler)
- Bırakın, boş sokaklar mutsuz kılacaktır onları, biliyorum. (Anlatılar)
- "Ah" dedi fare, "Dünya daralıyor günden güne. Başlangıçta o kadar genişti ki, korkuyordum, koştukça koşuyor ve nihayet uzakta, sağlı sollu duvarlar görünce mutlu oluyordum; ama bu uzun duvarlar o kadar hızla birbirine yaklaşıyor ki, son odaya gelmişim bile, şu köşede de koşup gireceğim tuzak duruyor." (Kararlar)
- Sizi çok iyi tanımak benim koruma altında olmam anlamına gelmez, sadece sizi önümde numara yapma zahmetinden kurtarır. (Ateşçi)
- Pencereyi açıp kendimi dışarıya atmak çok yararlı bir şey gibi görünürdü bana. (Felice'ye Mektuplar)