diorex
life
Dedas

Günlükler - Sylvia Plath Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Günlükler kimin eseri? Günlükler kitabının yazarı kimdir? Günlükler konusu ve anafikri nedir? Günlükler kitabı ne anlatıyor? Günlükler PDF indirme linki var mı? Günlükler kitabının yazarı Sylvia Plath kimdir? İşte Günlükler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 08.07.2022 00:00
Günlükler - Sylvia Plath Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Sylvia Plath

Çevirmen: Merve Sevtap Ilgın

Orijinal Adı: The Unabridged Journals of Sylvia Plath

Yayın Evi: Kırmızı Kedi

İSBN: 9786054927388

Sayfa Sayısı: 540

Günlükler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Sadece içimde susmak istemeyen bir ses olduğu için yazıyorum."

-Sylvia Plath-

"Benim hayatımın amacı ne ve onunla ne halt edeceğim? Bilmiyorum ve korkuyorum. Asla istediğim bütün kitapları okuyamayacağım; olmak istediğim bütün insanlar olamayacağım ve yaşamak istediğim bütün hayatları yaşayamayacağım. Kendimi istediğim bütün becerileri edinecek kadar eğitemeyeceğim. Bunları neden istiyorum? Hayatımda mümkün olan zihinsel ve fiziksel tecrübelerin tüm renklerini, tonlarını ve çeşitlerini tatmak ve hissetmek istiyorum. Ve korkunç derecede sınırlıyım… Uğrunda yaşayacağım çok şey var, yine de anlaşılması mümkün olmayacak kadar hasta ve üzgünüm."

Sadece otuz yıl yaşadı Sylvia Plath ve bu otuz yıla fırtınalı bir hayat ve unutulmaz eserler sığdırdı. 1963 yılında hayatına kendi eliyle son vermesinden sonra eşi Ted Hughes'un büyük kısmını sansürleyerek ilk kez yayımlattığı Günlükler, yıllar sonra özgün haliyle yayımlanmıştı. Elinizdeki kitap da bu ikinci versiyonun tamamına yakın kısmını içeriyor. Plath'ın hayatının son on iki yılını kapsayan günlükleri onun özelindeki ve edebi alandaki mücadelelerini veriyor ve okura onu tanımak için geniş pencereler açıyor. Günlükler, bu özgün yazarı tanımak ve yapıtlarını daha iyi anlamak isteyenler için eşsiz bir başvuru kaynağı, hayranları için vazgeçilmez bir başucu kitabı.

(Tanıtım Bülteninden)

Günlükler Alıntıları - Sözleri

  • Hem çekip gitmek isteyip de hem de hiçbir yere gitmek istememek berbat bir şey.
  • “İçimde uyandırdıkların hoşuma gidiyor.”
  • Neden böyle korkunç derecede hüzünlü olmam gerek bilmiyorum ama içimde o acınası “beni kimse sevmiyor” hissi var.
  • “… kendime ulaşmak için epeyce yol aldım.”
  • “Korkuyorum. Neden mi? Tam anlamıyla yaşanmamış bir hayattan.”
  • "...kendime ulaşmak için epeyce yol aldım."
  • "Kiminle konuşabilirim? Kimden tavsiye alabilirim? Hiç kimseden. Bir psikiyatr bizim zamanımızın tanrısı. Ama çok para istiyorlar."
  • “Benimle birlikte yaşamak korkunç bir şey olmalı.”
  • "Şu andan başka hiçbir şey gerçek değil ama ben yüzyılların ağırlığı altında boğulduğumu hissediyorum."
  • "Her yeni anda sil baştan başlayamazsın. Ölmüş olana göre yargılamak zorundasın. Tıpkı bir bataklık gibi... daha en başından umutsuz. "
  • "...hissetmemek, dünyanın sana dokunmasına izin vermemek çok daha tehlikesiz."
  • ''...sen de benim bugün yaptığım gibi kırıl, bükül, yeniden büyü.''
  • - ve bu geçip giden benim hayatım, her kalp atışıyla kirlenen, yıpranan ve koşuşturan hayatım...

Günlükler İncelemesi - Şahsi Yorumlar

"Benim hayatımın amacı ne ve onunla ne halt edeceğim? Bilmiyorum ve korkuyorum. Asla istediğim bütün kitapları okuyamayacağım; olmak istediğim bütün insanlar olamayacağım ve yaşamak istediğim bütün hayatları yaşayamayacağım." Hayatı boyunca binlerce kez bunları düşünen ve "Bu kadar fazla düşünmeseydim çok daha mutlu olurdum," diyen güzeller güzeli Sylvia... Çocuk yaşta babasını kaybeden, annesiyle arasına duvarlar ören, anlaşılmayı beklerken anlamayı reddeden, çok zeki bir kadın Sylvia... Herkesin imrendiği okullarda burslu olarak okuyan, beyaz atlı prensini bulana kadar fırtınalı bir hayat yaşayan, hep baba sevgisinin yokluğunu hisseden, "Yazmazsam, yazamazsam Sylvia olamam" diye kendini büyük bir kısırdöngünün içine hapseden bir kadın Sylvia... Deliler gibi aşık olarak evlendiği eşi Ted Hughes'un büyük kısmını sansürleyerek ilk kez yayımlattığı Günlükler, Slyvia Plath'ı anlatmış bir nebze de olsa bizlere. Bazen yazdıklarıyla, bazen yazamadıklarıyla, bazen de sustuklarıyla... Otuz yıllık yaşamına unutulmaz eserler sığdıran müthiş bir kalem, muazzam zekâsıyla kendine hayran bıraktıran çok özel bir kadın Sylvia... Çok dokunaklı, hüzünlü bir okumaydı, yer yer boğazınıza oturan yumruyla başbaşa kalınan bir okuma... Önyargıyla değil empati yapılarak okunmayı hakeden bir eserdi kesinlikle. Herkesin tek bir hayatı var yaşaması gereken acısıyla, tatlısıyla, hüznü, mutluluğuyla... Ne şekilde yaşamak ise kişinin tasarrufunda olan bir süreç. Yargılamak, eleştirmek kimsenin haddi değil. Bu dünyadan bir Sylvia Plath geçmiş, kâh ağlamış, kâh gülmüş ve bir yerde artık ne düşünmek istemiş, ne ağlamak, ne gülmek, sadece susmak istemiş, susmak ve susmak...... Sevgiyle Sylvia... (Leman Altıner)

Nereden başlanır ki buna? Kitap bitti. Bomboş duvara baktım. İzledim... Müzik falan da yok bu sefer. Sessizlik istiyorum sadece. Gözyaşlarım ve sessizlik. Bu evde mümkün değil tabiki bu. Yazmak için geceyarısını bekleyeceğim dedim. Ama işkenceydi bu kendime. Ruhum bedenimden ayrılıyordu sanki. Nefes alamadım. Gerçekten alamadım. Tuvalete koştum. Elimi yüzümü yıkayıp bıraktım kendimi. Hıçkıra hıçkıra ağladım. Ağladığımı kimse görsün istemem ben. Birkaç kişi görmüştür. Hatta hiç ağlayıp ağlamadığımı soran arkadaşlarım olmuştu. Al işte. Annem girdi odaya. Gece yarısını bekleyemeden yazmanın cezası. Kapıyı neden kapatmışım. Kafamı ona çevirmeden cevap verdim: "Ses geliyor" dedim. Bakarsam ağladığımı görür, binbir türlü soru sıralardı. Neyseki açıköğretim okuyan biriyim. "Ders mi çalışıyorsun?"dedi. " Evet. " dedim. Ve kapıyı kapatıp gitti. Rahatım artık, geceyi beklemeden yazabilirim. Hep böyle oluyor işte. Onları düşünmekten, görmesinler diye bir şeyleri gizliyorum. Görüp de üzülmesinler diye. Sorarlarsa gizleyemem söylerim çünkü. Söylersem, anlatırsam üzülürler diye. Seviyorum ailemi, onlar beni ne kadar üzseler de seviyorum. Sylvia nefret etmiş annesinden. Babasını uzaklaştırdı diye. Bu yüzden bir sürü flört edinmiş babayı bulmak için. Ayrıca annesi bakire olarak evlenmen gerek diye baskı yaptıkça, o daha çok erkekle birlikte olmuş evlenene kadar, annesine nefreti yüzünden. Kuklayım bende. İplerim babamın elinde. Ne yana çekerse oraya doğru hareket halindeyim. Annemde sanardım ipler küçükken, babam her şeye izin verir annem vermezdi. Oysa annem için her şey netti. Ya var ya yok. Babam için öyle değil. " Bizden ayrı yaşaman doğru değil. Ailesiz bir hayatta yaşanmaz. Ailenden uzaklaşırsan mutlu olamazsın. Zaten gittiğin yerde sana destek olacağımızı sanma. Rizedeki gibi her ağladığında annen gelecek sanma. Zor zamanında bizi yanında bekleme. Ancak hayat tabiki senin hayatın. İstediğin yere tayin isteyebilirsin." diyen bir babam var şu günlerde. Bana gidemezsin dese benim bu kadar canım yanmaz. Ama yapayalnızsın Sema sen hep öyleydin demek değil mi bu? Çocukken de yalnızdım. Ben hep yalnızdım. Yanlış anlaşılmasın çevrem geniş, çok arkadaşım vardı benim. Şu an herkesi uzaklaştırıyorum hayatımdan. Dayanamıyorum artık. Çünkü onların beni düşünüp umursuyormuş, beni seviyormuş gibi yapması canımı yakıyor. Çünkü gerçekten kimse sevmiyor beni. Hiç kimsenin umrunda değilim ben. Anne ve babamın bile umrunda değilim sanki... Hepsi bencil, herkes bencil... Ben bencil olamıyorum. Bencilce davranıp sadece kendimi düşünmek bana acı veriyor. Bunu yapamadığım için daha çok batıyorum bataklıkta sanki... Kitabı okurken bugün evin yanındaki parka gittim. Çocukluğumun geçtiği parka... Kahve de aldım evden, kulaklık kulağımda okuyordum kitabı. Kafamı kaldırdım. Üstümde çam ağaçları... Kulaklığı çıkardım. Öten kargalar... Sesleri pek hoş olmasa da insana huzur veriyor. Az ileride çocuk parkı var. Çocuklar oynuyor. Ne kadar masumlar. Bende bir zamanlar oynardım o parkta. O zamanlar sevincim, mutluluğum vardı. Umutlarım vardı. Şimdi hepsi yok olmuş durumda. Umut kırıntıları ile yetiniyorum. Sürekli yok olmak için debelense bile ben onlar var olsun diye çırpınıyorum... Sylvia'nın çığlıklarını duyuyorum. Hissediyorum. O; bir cinsel obje olarak görülmek istemiyor. Sevilmek istiyor. Ne kadar fiziksel olarak güzel olduğunu düşünmese de, bir sürü erkekle flört ediyor. Aradığını bulamıyor. Ta ki evlenene kadar... Böyle birini bulmak zor. O kadar zor ki seni sadece sen olduğun için seven birini bulmak. Seni bedenen değil sadece ruhen de sevecek birini bulmak... Sylvia anne olmaktan korkuyor. Böyle bir sorumluluğu almaktan, çocuğuna iyi bir anne olamamaktan korkuyor. Ben de sürekli anne olamayacağımı düşünürüm. Bunun hayalini hiç kurmadım çünkü. Evlilik hayalim de hiç olmadı. Bunlar için sevilmek gerek. Karşılıklı olması lazım. Benim için böyle. Sevilmediğim için düşünmüyorum. Kaldı ki bu karmakarışık halimle biriyle olmak fikri bana yanlış geliyor. Kendi cehennemimde kimseyi beraberimde yakmaya hakkım yok benim. Sylvia tutkuyla sevdiği bu adam tarafından defalarca aldatılmış. Aslında yaşama sarılma sebebiymiş Ted. Yok edilmiş... Neden aldatıyor ki ? Dürüst olsa ne olur? Yalvarıyorum herkese; karşınızdaki insan sizin gibi olmayabilir. Bir insana seviyorum seni derken, bu anne, baba, kardeş, dost, arkadaş bile olsa ki aşık olduğunuz kişiyi söylememe gerek bile yok, gerçekten hissediyorsanız bunu söyleyin. Değerli ise o kişi bunu yapın. Sevmiyorsanız da bunu dürüstçe söyleyin. Onu istemediğinizi deyin. Bu diğer türlü yalanlardan daha çok can yakar. Defalarca arkadaşları tarafından aldatılmış, sahteliklerle dolu bir çevresi olan biriyim ben. Kimse tarafından bir önemi olmayan bir hayalet. Kimse tarafından farkedilip görülmeyen... Sevgilim oldu. Canımı yakan şeyler yaptı. Ama dostlarım kadar yakmadı canımı. Acıtmadı. O bile bir yerde dürüsttü. Seni hiç sevmedim ki diyebildi mesela. Ama dostum dediğim insanlar, gözümün içine baka baka yalan söylediler. Bu benim canımı daha çok yakmıştı. Şimdi bunlar benim zayıflıklarım. Onları yazıyorum buraya. Dışarıda zırhımı kuşanmış sert ve hiçbir şeyi umursamayan insan olmaktan yoruldum. Bunları yazdırıyor okuduğum Sylvia. İçimde bitmek bilmeyen yalnızlık korkusunu da yüzüme vurdu tekrardan... İntihar etmeyi sıkça düşünürüm. Yapamayacağım bir şey bu. Anne ve babamı üzmemek için yine. Kardeşim de var tabiki. Tavsiyelerde falan bulunmasın kimse bana. Yeterince dinledim, kendi kendime de yaptım. 17 yaşından beri de yapıyorum. Bir işe yaramıyor. Korkak, güçsüz ve acizim. Kabulleniyorum... Şimdi nefes alabiliyorum işte. Sylvia'yı anlayıp hissediyorum. Benzetiyorum biraz kendime. Onun gibi olmam elbet mümkün değil. Onu şimdi daha iyi anladım. Kitabı okurken gözümün önünde fırında yaşamına son verdiği fotoğrafı belirdi hep. Nasıl bir acıdaydı biraz olsun anladım. Yaşamının sonundaki notlar yok. Yok edilmiş bazıları. Onunla ilgili ve aldatılmasının sonuçları, nasıl olduğu ile ilgili yazılanlar da şunlar: http://www.milliyet.com.tr/Sylvia-Plath-kimdir--Sylvia-Plath-in-hayati-molatik-283/ http://www.kulturservisi.com/p/sylvia-plathin-kayip-son-mektubu/ O muhteşem, taparcasına sevdiği adam tarafından aldatılmasının yanında şiddet dahi gören bir insan. Annesine olan öfkesi, birçok şeyi sorgulaması, varoluşu benliği kafasında kurması ile son veriyor her şeye. İnsan içten içe çığlık atar, kimse görmez. Çünkü umrunda değil kimsenin. Sadece suçlarlar birilerini. Şu an çok yoruldum. Daha fazla yazamayacağım. Yazmayım da zaten. Huzurluyum. Sizlerden özür diliyorum ve üzgünüm. Size kendimi yazdım gereksiz hassaslık biraz. Ancak rahatlamam için bu gerekliydi. Kusuruma bakmayın... Ek bilgi: Sylvia Plath, Virginia Woolf'tan oldukça etkilenmiş.Virginia'nın intiharı ve yazdıkları büyülemiş onu. Sonunda kendisi de intihar ediyor ve bunun devamında, Nilgün Marmara'yı görüyoruz. O da sonunda intiharı seçiyor. Bu sanki zincir gibi... Umarım bu zincirin son halkasıdır. (Esther. Sema)

Nereden başlasam, duygularımı nasıl ifade etsem bilmiyorum, ah! Sylvia; sende ne kadar da kendimi gördüm. Uzun, soluklu bir okumanın sonunda tavana bakıyorum. Acaba son anında ne hissediyordu diye düşünüyorum. Kitabı tavsiye üzerine okudum, iyikide okumuşum, bazen mutlu, herşeyi yapabilecek güçte bir slyvia, bazende karamsar, mutsuz bir slyvia, çoğumuzun olduğu gibi. Fırtınalı bir hayat, aşık olduğu adam tarafından ihanete uğraması, annesine olan öfkesi ve baba faktörünü farklı adamlarda araması, çoğu yerde ağladım çünkü bende aynı duyguları yaşamıştım, bir zamanlar benim gibi hisseden, üzülen, sevinen bir kadının var olması bana yalnız olmadığımı hissettirdi her yönüyle çok sevdim slyvia yi. Okuyan herkesin kendinden birşeyler bulacağı bu güzel kitabı kesinlikle tavsiye ediyorum. Yalnız çevirisi iyi olanından alın, benim okuduğum çeviri kötüydü buna rağmen sıkılmadan okudum. (Gülsüm kaya)

Günlükler PDF indirme linki var mı?

Sylvia Plath - Günlükler kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Günlükler PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Sylvia Plath Kimdir?

Sylvia Plath (d. 27 Ekim 1932 Boston - ö. 11 Şubat 1963 Londra), ABD'li şair ve yazardır.

Trajik yaşamı ve intiharıyla tanınan Plath, aynı zamanda yarı otobiyografik bir roman olan ve depresyonu üzerine ayrıntılı bilgiler veren Sırça Fanus kitabının yazarı olarak bilinir. Anne Sexton ile birlikte, Plath gizdökümcü şiirin önemli isimlerinden biridir.

Hayatı

1932 yılında Alman bir baba ve ABD'li bir anneden, Massachusetts'te doğdu. Profesör olan babası 1940 yılında öldü. Plath ilk şiirini 8 yaşında yayımladı.

Plath, hayatı boyunca ileri derecede manik-depresif bozuklukla boğuştu. 1950 yılında bursla girdiği Smith College'deki ikinci yılında ilk intihar girişimini gerçekleştirdi ve bir akıl hastanesine yatırıldı. 1955'te Smith College'den summa cum laude derece ile mezun oldu.

Kazandığı Fulbright bursuyla Cambridge Üniversitesi'ne giderek çalışmalarını burada sürdürdü ve şiirlerini üniversitenin öğrenci gazetesi olan Varsity'de yayımladı. Plath burada 1956 yılında evleneceği İngiliz şair Ted Hughes'la tanıştı. Evliliklerinin ardından Boston'da yaşamaya başladılar. Plath, hamile kaldıktan sonra ise İngiltere'ye geri döndüler.

Plath ve Hughes, Londra'da kısa süre yaşadıktan sonra North Tawton'a yerleştiler. Çiftin Sylvia'nın kıskançlık krizleriyle başlayan sorunları bu dönemde başladı ve ilk çocuklarının doğumundan kısa süre sonra Sylvia Plath Londra'ya geri dönerek boşanma işlemlerini başlattı.

Kiraladığı evin eskiden İngiliz şair William Butler Yeats'e ait olduğunu öğrenen Plath bunu iyi bir işaret olarak değerlendirdi. 1962-1963 kışı Plath için çok zor geçti. 11 Şubat 1963'te, ikinci kattaki odalarında uyumakta olan çocuklarının yanına süt ve kurabiye bıraktıktan sonra, odalarının kapısını da içeri gaz girmeyeceğinden emin olmak üzere bantlayarak kapattı ve kafasını fırının içine sokarak intihar etti.

İntiharıyla ilgili olarak kocası Ted Hughes eleştirilere maruz kaldı. Hughes yıllarca bu konuda konuşmadı. Daha sonra anılarını yayımladı.

1963 yılında daha 30 yaşındayken intihar eden Plath'ın hayatı, Oscarlı oyuncu Gwyneth Paltrow'un ünlü şairi canlandırdığı "Sylvia" filmine de aktarıldı.

Plath'ın Türkçe'ye çevrilen eserleri arasında bulunan "Sırça Fanus" adlı romanı, birçok kişi tarafından ilk Amerikan feminist romanı olarak değerlendirilir.

Sylvia Plath Kitapları - Eserleri

  • Sırça Fanus
  • Günlükler
  • Ariel ve Seçme Şiirler
  • Temmuz Gelincikleri
  • Üç Kadın
  • Johnny Panic ve Rüyaların Kutsal Kitabı
  • Suyu Geçiş
  • Kiraz Hanım'ın Mutfağı
  • Çizimler
  • Ariel
  • Mary Ventura ve Dokuzuncu Krallık
  • Metaphors
  • The Mirror
  • Daddy
  • The Bell Jar

Sylvia Plath Alıntıları - Sözleri

  • Onun sevgisi, yirminci kattan atlamaktır, boğaza dolanan ip ve yürekteki bıçaktır. O sahip olduğunu unutmaz. (Johnny Panic ve Rüyaların Kutsal Kitabı)
  • benim bütün var olma duygum senin yokluğunla kırılıyor. (Çizimler)
  • "Her yeni anda sil baştan başlayamazsın. Ölmüş olana göre yargılamak zorundasın. Tıpkı bir bataklık gibi... daha en başından umutsuz. " (Günlükler)
  • "Bir boşluk var. Birdenbire öyle kırılgan duyumsuyorum ki kendimi." (Üç Kadın)
  • Baltalar İndikten sonra orman nasıl da inler Nasıl da yankılanır! Bu yankılar merkezden Çıkıp atlar gibi gezerler. Sapı Gözyaşları misali dolup taşar, aynasını Düşüp dönen Kayanın üstüne Yeniden yerleştireyim diye Çabalayan su gibi, Yabanıl yeşilliklerin yediği Beyaz bir kafatası, Yıllar sonra ben Yolda rastlarım onlara - Sözcükler kuru ve sürücüsüz, Yorulmak bilmez toynak vuruşları. Lakin Havuzun dibinden dibinden, sabit yıldızlar Bir hayata hükmeder. (Ariel ve Seçme Şiirler)
  • dokuzuncu kralliga vardigin anda artik geri donemezsin. orasi yoklugun, donmus iradenin kralligi. (Mary Ventura ve Dokuzuncu Krallık)
  • Kudurmuş genç bir pragmatist oluverdim. (Johnny Panic ve Rüyaların Kutsal Kitabı)
  • Haftalar geçtikçe, Agnes kara kara düşünmeye başlamıştı. Harold’a söz etmekten kaçınsa da, kendi rüyaları (ne yazık ki, yeterince sık görmüyordu) onı dehşet içinde bırakıyordu: Uğursuz, tanımlanamaz görüntülerle dolu, karanlık, yiyecekmiş gibi kendisine bakan mekanlar. Bu kabusları hiçbir zaman ayrıntılı bir şekilde hatırlayamıyordu, aksine, rüyaları daha uyanmak için çabalarken biçimlerini kaybediyorlardı ve geriye sadece ertesi gün boyunca devam eden eziyet dolu, boğucu, fırtınalı atmosferlerinin keskin izleri kalıyordu. Agnes kendi hayal gücünün sınırlarını kaba bir şekilde yansıtacakları korkusuyla bu parça parça dehşet sahnelerinden Harold’a söz etmekten utanç duyuyordu. (Johnny Panic ve Rüyaların Kutsal Kitabı)
  • “İçimde uyandırdıkların hoşuma gidiyor.” (Günlükler)
  • Bir kemanın en üst teli gibi gergin ve sinirli olabilirim ama yine de gökyüzü mavileşmeye başladığı sırada uyumaya hazırımdır. Sancılı bir uykuya dalıncaya dek, bütün o rüya görenleri düşünmek ve gördükleri rüyalar, gücümü tüketir. (Johnny Panic ve Rüyaların Kutsal Kitabı)
  • "Bekliyorum ve ağrıyorum.İyileşiyorum galiba. Daha çok şey var yapacak. " (Üç Kadın)
  • “Kendimi duygusuz ve boş hissediyordum, aklım, paramparça olmuş hayallerimin kırıntılarıyla doluydu.” (Sırça Fanus)
  • . Bu kadar çok tuhaf insana nasıl bu kadar çok kadın olabiliyorsun, ah seni garip kız ? . (Çizimler)
  • "Uzun süren bir çöküntüden çıkan ben yatakta buluyorum kendimi Döşek üstünde güvenliyim, bir düşüşe karşı sımsıkı kenetliyorum ellerimi Kendimi buluyorum yeniden, gölge değilim ben." (Üç Kadın)
  • "Yaşam üstüne yaşam yitiriyorum. İçiyor onları karanlık yeryüzü " (Üç Kadın)
  • Ölümü gördüm çıplak ağaçlarda, yok oluşu gördüm. İnanamadım. O kadar güç mü Ruhun bir yüze, bir ağıza kavuşması? (Üç Kadın)
  • Bırakın , bir saksının içine oturayım, Örümcekler farketmesin beni. Sus pus olmuş bir sardunya, yüreğim. (Suyu Geçiş)
  • Ah o aşk, ansızın dönüp Renk değiştirir dünya. Parçalanıp yayılır (Temmuz Gelincikleri)
  • Not God but a swastika So black no sky could squeak through. Every woman adores a Fascist, The boot in the face, the brute Brute heart of a brute like you. (Daddy)
  • Kendimi duygusuz ve boş hissediyordum. Aklım, paramparça olmuş hayallerimin kırıntılarıyla doluydu. (Sırça Fanus)

Yorum Yaz