matesis
dedas

Günümüz İslam Mezhepleri - Ethem Ruhi Fığlalı Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Günümüz İslam Mezhepleri kimin eseri? Günümüz İslam Mezhepleri kitabının yazarı kimdir? Günümüz İslam Mezhepleri konusu ve anafikri nedir? Günümüz İslam Mezhepleri kitabı ne anlatıyor? Günümüz İslam Mezhepleri PDF indirme linki var mı? Günümüz İslam Mezhepleri kitabının yazarı Ethem Ruhi Fığlalı kimdir? İşte Günümüz İslam Mezhepleri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 16.07.2023 15:00
Günümüz İslam Mezhepleri - Ethem Ruhi Fığlalı Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Ethem Ruhi Fığlalı

Yayın Evi: İzmir İlahiyat Vakfı Yayınları

İSBN: 9789759795016

Sayfa Sayısı: 630

Günümüz İslam Mezhepleri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

İnsanın, içinde yaşadığı coğrafya itibariyle sahip olduğu birtakım hususiyetler mezheplerin doğuşuna önemli ölçüde tesir etmiştir, denebilir. Kısa sürede büyük gelişmeler kaydeden İslâm fütuhatı, çok değişik din ve kültür muhitine mensup insanları ya hakimiyeti altına almış, ya da onlarla komşuluk ilişkileri geliştirmiştir. Farklı dinlere mensup olup da İslâm fethiyle Müslümanlığı kabul etmiş insanların, bir anda eski din ve kültürlerinin tesirinden, hayat tarzlarını ve karakterlerini oluşturan esaslardan tamamen uzaklaşabildiklerini söyleyebilmek çok güçtür, insan tabiatına göre, bu insanlar, olsa olsa eski kültürlerinden kalan ve yeni girdikleri dinin esasları ile zıt düşmeyen unsurları, İslâm'ın kalıbına dökmüş ve tâbir caizse, onları da Müslümanlaştırma yoluna gitmiş olmalıdırlar. Mesela, özellikle memleketimizde kendilerine "Alevi" denen ve tamamına yakın bir kısmı gerçekten samimi birer Müslüman olan kütle, eski Türk dinlerinden gelen kültür bakiyelerinden vaz geçemeyince, bu defa bunları, İslâm kültürünün muhtelif unsurlarıyla boyamış ve kendi anlayışlarına, hayat tarzlarına ve karakter yapılarına göre yeni bir kalıp içinde yaşatmaya devam etmiş ve etmektedirler. Biz bu çalışmamızda, İslâm tarihi boyunca çeşitli sebeplere dayalı olarak ortaya çıkan ve günümüzde de yaşamaya devam eden itikadi İslâm mezheplerini akademik çerçevede, ana hatlarıyla incelemeye çalıştık.

Günümüz İslam Mezhepleri Alıntıları - Sözleri

  • İslam'da yani Kur'an-ı Kerim'de "mezhep" ya da "fırka" yoktur. Mezhep ya da fırka Kur'an,Sünnet ve bu ikisinin anlaşılma ve dolayısıyla yaşama biçimine dayalı olarak ortaya çıkmış tezahürleridir.
  • İslâmiyet, yaşanılan zaman, içinde bulunulan coğrafya ve iklim, siyasî, tarihî, iktisadî ve sosyal şartlar ve o toprakların tarihi boyunca var olmuş daha eski kültürlerin etkisiyle son derece değişik, renkli ve hattâ zengin yorumlara, anlayışlara ve biçimlere dönüşmüştür. İşte Kitâb ve Sünnet'in müslümanlar tarafından yaşanan bu biçimine de Müslümanlık denir. Onun için de bir tek Müslümanlık değil, birçok "Müslümanlık" vardır. Kısaca İslâm, yani Kur'ân-ı Kerîm, tek ve evrensel olmasına rağmen, onun müslümanlar tarafından anlaşılan, yorumlanan ve yaşanılan biçimi, coğrafî, siyasî, tarihî, sosyal ve kültürel anlayışlara göre değişir.
  • Maturidiye göre herhangi bir engel bulunmadığı halde, dili ile ikrar etmeyip imanını gizleyen kimseye mü'min denemez; çünkü özürsüz dil ile ikrarın terkedilmesi kalbi tasdik bulunmadığını delalet eder.

Günümüz İslam Mezhepleri İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Günümüz İslam Mezhepleri PDF indirme linki var mı?

Ethem Ruhi Fığlalı - Günümüz İslam Mezhepleri kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Günümüz İslam Mezhepleri PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Ethem Ruhi Fığlalı Kimdir?

Türk ilâhiyatçı, akademisyen ve eğitimci. Ethem Ruhi, 8 Aralık 1937'de Mehmet ve Emine Fığlalı'nın ilk çocukları olarak Burdur'da doğdu. 1982 yılında profesör oldu. 1982 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi dekanlığına atandı. Bu görevini 1992 yılına kadar sürdürdü. Bu dönem içerisinde rektör yardımcılığı görevini de üstlendi. 1992 yılında kurucu rektör olarak Muğla Üniversitesinde görevlendirildi. 1990 yılında Üniversitelerarası Kurul kontenjanından YÖK üyeliğine seçilmiştir.

Fığlalı, öğretmenlik ve akademik hayatı sürecinde birçok kitap yazdığı gibi İngilizce, Arapça ve Fransızca'dan çeviriler yapmış ve makaleler yazmıştır. Aynı zamanda birçok ansiklopedinin de İslam diniyle ilgili maddelerini de yazmıştır.

Muğla Üniversitesi'nin kuruluşuyla birlikte Fen-Edebiyat fakültesinde ilk faaliyete geçirdiği bölüm Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları bölümüdür. Bu bölüm, Türkiye'de açılan alanının ilk bölümüdür.

Fığlalı'nın ailesinin mezhebî durumu hakkında çeşitli görüşler ileri sürülse de bunların gerçekle ilgisi yoktur. Anne tarafından büyükbabası, kurrâ'dandır ve Burdur'da Ulu Cami imamlığı ve vâizlik yapmıştır. Aleviler ile olan ilgi ve ilişkisi babasının mesleğinden dolayıdır. Babası marangozluk yapmaktadır ve ihtiyacı olan keresteleri, karı - koca hızarcılık yapan tahtacı bir çifte biçtirmektedir. Fığlalı'nın emekli olması nedeniyle kendisine adanan Milli Folklor dergisinin 60. sayısı sayfa 17'de bu konuda yeterince bilgi verilmiştir.

Fığlalı, on yıl süre ile yürüttüğü (10.11.1992-11.12.2002) Muğla Üniversitesi rektörlüğünden 16 Ocak 2003 tarihinde erken emekli olmuş ve 2010 yılına kadar Muğla'da Muğla Üniversitesi için kurulmuş bulunan Sıtkı Koçman Vakfı başkanlığını yürütmüştür. Şimdi ise kışın (Kasım-Nisan) Aydın'da, yazın da (Mayıs-Ekim) İzmir/Seferihisar'da yaşamaktadır.

Ethem Ruhi Fığlalı Kitapları - Eserleri

  • Günümüz İslam Mezhepleri
  • İmam Ali
  • Atatürk'ün Din ve Laiklik Anlayışı
  • Laiklik
  • İtikadi İslam Mezheplerine Giriş
  • Türkiye'de Alevilik Bektaşilik
  • Milli Bütünlüğümüz ve Hacı Bektaş Veli
  • İmamiyye Şiası
  • Çağımızda İtikadi İslam Mezhepleri
  • Kadıyanilik
  • İtikadi İslam Mezheplerine Giriş

Ethem Ruhi Fığlalı Alıntıları - Sözleri

  • İslam'da yani Kur'an-ı Kerim'de "mezhep" ya da "fırka" yoktur. Mezhep ya da fırka Kur'an,Sünnet ve bu ikisinin anlaşılma ve dolayısıyla yaşama biçimine dayalı olarak ortaya çıkmış tezahürleridir. (Günümüz İslam Mezhepleri)
  • İslâmiyet, yaşanılan zaman, içinde bulunulan coğrafya ve iklim, siyasî, tarihî, iktisadî ve sosyal şartlar ve o toprakların tarihi boyunca var olmuş daha eski kültürlerin etkisiyle son derece değişik, renkli ve hattâ zengin yorumlara, anlayışlara ve biçimlere dönüşmüştür. İşte Kitâb ve Sünnet'in müslümanlar tarafından yaşanan bu biçimine de Müslümanlık denir. Onun için de bir tek Müslümanlık değil, birçok "Müslümanlık" vardır. Kısaca İslâm, yani Kur'ân-ı Kerîm, tek ve evrensel olmasına rağmen, onun müslümanlar tarafından anlaşılan, yorumlanan ve yaşanılan biçimi, coğrafî, siyasî, tarihî, sosyal ve kültürel anlayışlara göre değişir. (Günümüz İslam Mezhepleri)
  • Maturidiye göre herhangi bir engel bulunmadığı halde, dili ile ikrar etmeyip imanını gizleyen kimseye mü'min denemez; çünkü özürsüz dil ile ikrarın terkedilmesi kalbi tasdik bulunmadığını delalet eder. (Günümüz İslam Mezhepleri)
  • Zulüm ile Zafer yoktur ! (İmam Ali)
  • İlk dört halife sonrası Emeviler döneminde yaygınlaşan Sünnî ve Şiî siyaset teorileri sonucu Emevi yöneticiler şan ve onlardan sonra gelenler, toplum hayatında siyasi egemenliği metafizik hâkimiyete dönüştürmek, onu kullananları sorgulama dışında bırakmak gibi fevkalade yanlış ve tehlikeli bir tutum ve yaklaşım içinde olmuşlardır. Bu tutum ve davranışlar, hiç kuşkusuz, topluma hesap vermek ve halk tarafından gerektiğinde değiştirilmek endişesinden kurtulmak yolunda atılmış çok kurnaz adımlardı. Bu ise, kesinlikle Kur'an-ı Kerim'in mesajına zıt bir anlayıştır; çünkü Allah egemenliği kullanma yetkisini tek tek insana vermiş ve ancak ondan bu yetkisini doğru kullanmasını istemiştir. (Laiklik)
  • O'nun Hz. Peygamber aracılığı ile insanlara gönderdiği din de adalet, ahlak, sevgi ve rahmete dayanır. Tıpkı Yahudilik ve Hıristiyanlıkta olduğu gibi Allah ile insan arasındaki ilişkiler tamamen özgür iradeye dayanır ve ahlak temellidir; çünkü Allah'ın "sünneti", yani kanunlan sebep-sonuç ilişkisine dayalıdır ve O'nun fiillerinin hiçbiri hikmet, maslahat (insanın yararı), sebep ve illetten bağımsız değildir. (Laiklik)
  • Ayrıca ve üstelik bir dine inanmak ya da inanmamak, doğrudan kişisel bir seçim, bir tercih meselesidir: - "Dileyen inansın, dileyen inkâr etsin" (Kehf 18/29) ; - "Dinde zorlama yoktur..." (Bakara 2/256); - "Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi inanırdı. Öyle iken insanları inanmaya sen mi zorlayacaksın?" (Yûnus 10/99); - "Sizin dîniniz size, benim dînim banadır." (Kâfirûn 109/6). Örnek olarak verilen bu birkaç ayet bile, Kur'an-ı Kerim'in inanmayı bir vicdan konusu kılmak suretiyle laikliğe giden yolda önemli bir ilke belirlemiş olduğunu gösterir. (Laiklik)
  • Engizsizyon, gerçek din mahkemeleri olarak çalışmışlardır. Mesela bunlar sorgulama usulü olarak her türlü fiziki işkenceyi çekinmeden kullanabildikleri gibi, en hafifinden dövmek, zindana atmak, ateşte yakmak gibi ahlak ve insanlıkla bağdaşmayacak her tür uygulamada bulunuyorlardı. Bu mahkemeler, Hıristiyanlığı kilisenin koyduğu kurallar dışında algılayan ve yaşayanlara karşı olduğu gibi, Yahudilere, İspanya'daki Müslümanlara, "1542'den itibaren de Reform karşıtı grup çerçevesinde Protestanlar"a karşı da aynı şiddet ve vahşeti uygulamıştır. Mesela İtalyan düşünür Giardano Bruno, 1600 yılında canlı canlı ateşe atılmıştır. Suçu, evrenin sonsuz olduğu ve merkezinin bulunmadığı tezini savunmaktır. 1632'de Galileo, diz çöküp dünyanın hareketini açıkladığı zaman o da cezalandırılmıştı." (Laiklik)
  • Hz. Ali (kv) diyor ki:" ...ve bilin ki Kur'an, öğüdünde asla şaşmayan, yol gostericiliginde asla yanlışa ve sapikliga düşürmeyen, söyleyiş ve anlatışında asla yalan söylemeyen bir öğütçudur. Kur'anla oturup kalkan, kalktığında kendini iyilik ve hidayet açısından kazanmış, körlüğünü azaltmış olarak bulur. Bilin ki , hiç kimseye Kur'an'ın hidayetinden sonra herhangi bir ihtiyaç, herhangi bir yoksulluk gelip çatmaz; hiç kimse ona uymadan önce arzu ve isteğe doyamaz. Bundan dolayı dertlerinize ondan şifa dileyin. Çünkü o, en büyük dert olan küfür, iki yüzlülük, isyan ve sapıklığın tek devasıdır... (İmam Ali)
  • Ancak eğitim sistemimizin bütünlüğü içinde, bugün bile "din dersleri programları ile diğer ders programları arasında bir bütünlük sağlanamamıştır. Bu husus da din dersinin verimini ve gayeye ulaşmadaki başarısını olumsuz yönde etkilemiştir". İşin en "ironik" yanı, "ikili üçlü insan tipi yetiştiriyordu" diye tenkit ettiğimiz Osmanlı eğitim sisteminden daha acı ve acıklı bir biçimde, öğretimlerin birliğini inkılabın temel kanunu olarak görmüş Atatürk Türkiyesinde, yetiştirdiğimiz ikili üçlü insan tipleri devlete egemen olabilme yarışına bile girişmişlerdir. (Laiklik)
  • Fırkalar, İslam tarihinin "siyasi ve itikadi düşünce okulları"dır. (İtikadi İslam Mezheplerine Giriş)
  • Allah'a tapınma (ubudiyet) dindir; fakat bunun menâsiki (ritüelleri) değişebilir ve şeriattır. Mirası adil bir şekilde paylaştırmak dindir. Fakat bunun hangi oranlarda paylaştırılacağı şeriattır. Hırsızlığın, adam öldürmenin, zinanın kötü (ahlaksızlık) olarak nitelenmesi ve bunların engellenmesi, cezalandırılması gerektiği dindir; fakat bu suçlara hangi cezaların terettüp ettiği şeriattır. Sosyal ve siyası ahlak dindir; fakat sosyal ve siyasi kurumlaşmalar şeriattlr. O halde, din sabittir, değişmez ve evrenseldir; şeriat dinamiktir. Din ruh ise, şeriat bedendir; büyür, değişir, gelişir, ihtiyarlar... (Laiklik)
  • Nitekim Kurân-ı Kerîm'de; * iki yüz yetmiş beş yerde "düşünmüyor musunuz? Akıl erdirmiyor musunuz?" diye sorulmakta; * iki yüz yerde "düşünme ve tefekkür " emredilmekte; * on iki yerde "dolaşarak araştırıp ibret alma" ve * altı yüz yetmiş yerde de "ilim ve ilme teşvik " bulunmaktadır. (Atatürk'ün Din ve Laiklik Anlayışı)
  • Hz. Ali (kv) diyor ki: " Herkesin dilini tutması gerekir. Çünkü dil serkeştir, sahibini eğri yola götürür, sapıtır... Bir mümin bir söz söylemek istedi mi, o sözü önce gönlünde ve kafasında düşünür. Eğer hayırsa, güzelse söyler; şerse , kötü ise vazgeçer ve dışarıya vurmaz. Münafık ise kendisine fayda ve zarar verecek aoUn hangisi olduğunu düşünmeden diline geleni söyler.. (İmam Ali)
  • .."Atatürk için bir kere bağımsızlık olmadan ne din olur, ne iman olur, hiç birşey olmaz. Onun için Atatürk düşüncesinde ve Cumhuriyet'in kuruluş felsefesinde temel esas bağımsızlıktır. Çünkü bir insanın ibadetini yapabilmesi için özgür olması lazım. Dolayısıyla bağımsız olmayan bir devlette, eğer toplum bağımsız değilse laiklik de olmaz. O zaman laiklik sadece orta da görünen bir süs olur".. (Atatürk'ün Din ve Laiklik Anlayışı)
  • Din sabittir, değişmez ve evrenseldir; şeriat ise dinamiktir. Din ruh ise, şeriat bedendir; büyür, değişir, ihtiyarlar... (Atatürk'ün Din ve Laiklik Anlayışı)
  • Kesin olan taraf şudur ki, laiklik dini ortadan kaldırmaz, bilakis herhangi bir dine inanan kişinin, dindarın inanış ve ibadet özgürlüğünü devlet gücünün teminatı altında yaşaması ilkesini getirir. Laik devletin resmi bir dini bulunmadığı gibi, benimsediği laiklik anlayışı gereği, ülke içinde yurttaşların vicdan, din ve ibadet özgürlüğünü sağlama ve koruma sorumluluğu vardır; çünkü "egemenliğin kaynağının beşeri irade olmasının zorunlu bir sonucu, kanun önünde eşitliktir.... Kanun önünde eşitlik, her şeyden önce din ve vicdan hürriyetini zorunlu kılmaktadır." (Laiklik)
  • Yüce Allah, Mekke'de ilk inen ayet ve sûrelerde toplumun çözüm bekleyen hayati meselelerinin şirk/ Allah'a ortak koşma, puta tapma, âhirete inanmama, fakirlerin sömürülmesi, ekonomik ve toplumsal ahlâksızlık, topluma karşı sorumsuz davranışlar oldugunu açık ve kısa ifadelerle, ama anlamı derin ve düşündürücü bir üslupla sıkça söyler. (Atatürk'ün Din ve Laiklik Anlayışı)
  • Hal böyle olmasına rağmen, maalesef, hicrî dördüncü/miladi onbirinci yüzyılın sonlarından itibaren sadece Kur'an-ı Kerim'in ayetleri değil Peygamber'in sünneti ve hatta sahabe tarafından yapılmış yorumlardan örülü bir kültür de, resmen kusursuz ve kesin birer bilgi kaynağı olarak görülmeye başladı. Böylece Kur'an'ın şiddetle karşı çıktığı "ataları taklit" zihniyeti İslam dünyasını çepeçevre sararak esir aldı ve neticede, sadece Kur'an değil, Hz. Peygamber'in sünnetine ve sahabenin sözlerine ve hatta "mezhep imamları" sıfatını taşıyan 'ulemânın görüşlerine de birer çelik zırh geçirilerek her birine hukuk ve ahlak alanında değişmez ve aşılmaz hazır bilgi kaynakları olarak bakıldı. O kadar ki, bazı dönemlerde sünnet ve mezhep imamlarının görüşleri, Kur'an'ın önüne bile geçirildi. (Laiklik)
  • "Araplar için, değişim şiddetle karşı çıkılması gereken bir şeydi; gerçek olan değişmeyendi." (İtikadi İslam Mezheplerine Giriş)

Yorum Yaz