diorex
Dedas

Güvercin - Patrick Süskind Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Güvercin kimin eseri? Güvercin kitabının yazarı kimdir? Güvercin konusu ve anafikri nedir? Güvercin kitabı ne anlatıyor? Güvercin kitabının yazarı Patrick Süskind kimdir? İşte Güvercin kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 10.03.2022 06:00
Güvercin - Patrick Süskind Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Patrick Süskind

Çevirmen: Tevfik Turan

Orijinal Adı: The Pigeon

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789755102122

Sayfa Sayısı: 96

Güvercin Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Daha önce yayımladığımız ve aralıksız yeni basımlarını yaptığımız Koku adlı romanıyla, bütün dünyada olduğu gibi yurdumuzda da alışılmadık kalabalıklara ulaşan genç Alman romancısı Patrick Süskind´in bu ikinci romanını, Güvercin´i de yine usta çevirmen Tevfik Turan´ın Türkçesiyle sunuyoruz. Bu kısa romanın başkişisi Jonathan Noel, olaylardan kaçan, içine kapanık, sıradan bir insandır. Yıllardır bir bankanın bekçiliğini yapmaktadır. Bütün yaptığı da bankanın müdürünü karşılamak, arabasının kapısını açmaktır. Paris´te bir çatı katında yaşamakta, bu katın sahibi olmaya çalışmaktadır. Ama bir gün karşısına çıkan bir güvercin, bu sıradan insanın tekdüze yaşamını altüst eder. Patrick Süskind, gerçekten okutmasını bilen usta bir yazar. Koku gibi Güvercin´i de bir solukta büyük bir ilgi ve keyifle okuyacağınızdan hiç kuşkumuz yok.

Güvercin Alıntıları - Sözleri

  • Yürümek yatıştırır. Yürümede sağaltıcı bir güç vardır.
  • Niye bu kadar sırnaşık oluyor bu insanlar?
  • “Öyle sorular vardır ki, sırf sorulmalarıyla kendi kendilerine hayır yanıtını verirler. Öyle dilekler de vardır ki, insan bunları dile getirir ve bu arada başka bir insanın gözlerinin içine bakarsa iyiden iyiye boşuna oldukları ortaya çıkar.”
  • "Bir kereden bir şey olmaz,"
  • Bir anlık bir şeydi insanın yoksullaşıp düşmesi! Bir anlık bir şeydi kişinin öz. varlığının görünüşte sağlam taşlarla örülü temeli!
  • ...insanlara güvenilmeyeceği, huzur içinde yaşayabilmenin ancak onları kendinden uzak tutmakla olabileceği sonucunu çıkardı.
  • Bütün gücü "yapardım, yapabilirdim, yapmak isterdim" ifadelerindeydi.
  • İnsanlara güvenilmeyeceği, huzur içinde yaşayabilmenin ancak onları kendinden uzak tutmakla olabileceği sonucunu çıkardı.
  • -"Bana pantolonu önümüzdeki pazartesi verirseniz üç hafta sonra hazır olur." -"Üç hafta?"... -"Evet,... üç hafta. Daha erken olmaz."
  • "Yürümek yatıştırır. Yürümede sağaltıcı bir güç vardır. Düzenli bir biçimde hep bir ayağı öbürünün ilerisine basma, aynı zamanda kolları ritmik bir biçimde kürek çeker gibi sallayıp soluma sıklığının yükselmesi, nabzın hafifçe uyarılması, gözün ve kulağın yönün saptanmasına ve dengenin korunmasına yönelik etkinlikleri, akıp giden havanın deri yüzeyinde duyumlanışı - bütün bunlar bedenle zihni hiç karşı durulmaz biçimde birbirine yaklaştıran ve ruhu, ne kadar dumura uğramış, zedelenmiş de olsa, büyüten, genişleten olaylardır."
  • Öyle sorular vardır ki, sırf sorulmalarıyla kendi kendilerine hayır yanıtını verirler. Öyle dilekler de vardır ki, insan bunları dile getirir ve bu arada başka bir insanın gözlerinin içine bakarsa iyiden iyiye boşuna oldukları ortaya çıkar.
  • “Şimdi acı çekmek istiyordu. Ne kadar çok çekerse o kadar iyiydi. Acı çekmek işine geliyordu, nefretini ve öfkesini haklılaştırıyor, alevlendiriyordu, öfkeyle nefretse öbür yandan acıyı alevlendiriyorlardı, çünkü kanını gittikçe daha kızgın bir ateşle kabartıyorlar, derisinin gözeneklerinden durmadan yeni ter dalgalarının fışkırmasına yol açıyorlardı.”

Güvercin İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Sonda söylenecek sözü başta söylemek isterim: Okunması ve anlaşılması gereken bir eser olduğu kanaatindeyim. Güvercin mi onca olana sebep yoksa Jonathan Noel'in güvercine atfettiği anlam mı? Elbette ki anlam... ve bir anlam, tüm hayatı değiştirmeye yeter. Kitap kahraman üzerinden hazin bir geçmişle başlıyor. Çoğumuzun hoşuna gideceği, hep sürmesini isteyeceği kısım da tam olarak burası. Hızlı bir girişle beraber kitap ortalara doğru yavaşlıyor, yavaşlıyor, yavaşlıyor... Müthiş iyi tahlillere sahip kitapların yazgısı bu biraz, anlaşılır bir durum bu yüzden. İnsan dünyaya değil, bir ülkeye, bir şehre, bir mahalleye ve o mahalledeki bir eve, o evin duvarları arasına değil, tam olarak kendi içine sıkışır, ancak kendi içinde kapana kısılır. Jonathan Noel de tam olarak bunu yaşıyor. Onun tek istediği, dünyanın bütün yılanlarının ona dokunmadan var olması. Varlar ya da yoklar, mühim değil, yeter ki dokunmasınlar ona. Başını sokacak ve onu terk etmeyecek bir mağarası olsun yeter, kimseye ihtiyacı yok... zira insanlar insanları terk eder ama bir ev insanı terk edemez. Kahraman tam olarak bu yüzden evine, odasına gönülden bağlı. Derken bir anda davetsiz bir misafir çıkagelir, işte o zaman olanlar olur... Obsesif-Kompülsif bir kişiliğe iyi bir bakış açısı... Keyifli okumalar... (Cemil KORKMAZ ψ)

Yaşadığımız travmalar ne kadar etkiler hayatımızı? Bir ihanet tüm hayatımıza yön verebilir mi? Her olay bir tuğla görevi görüp üst üste gelerek duvarlar ördürür ve tek düze bir yaşama götürür mü? Peki ya fobilerimiz, onlar ne kadar etkilidir hayatımızda? Evimizi bile terk eder miyiz korkumuz yüzünden? O korkunun üzerine gitmeli mi yoksa kaçmalı mıyız? Jonathan Noel , insanlara güvenilmeyeceği, huzur içinde yaşayabilmenin ancak onları kendinden uzak tutmakla olabileceği sonucunu çıkardı ve izole bir yaşam seçti. Hayatı sadece küçük odasından ve bekçilik yaptığı banka önünden ibaretti. Bir gün, odasından çıkıp koridorda kendisine bakan güvercini görene kadar. Jonathan’ın hayatı bu güvercinle altüst olur. Kitaba başlarken güvercin ile insan arasında oluşan bir dostluğu okuyacağımı sanıyordum ama çok yanıldım. Yalnızlığı belki de o yalnızlıkla ortaya çıkan korkuyu mükemmel bir dille anlatmış yazar. Jonathan’ın korkusu yüzünden hissettiklerini sanki okumadım yaşadım. Benim fobim olan şeyi görünce yaşadıklarım, hissettiklerim canlandı gözümde. Yazarın psikolojik analizi, kalemi, dili muhteşem. Çeviriye de bir alkış bırakmak istiyorum. Kısacık, çabucak okunacak ama etkileyici bir kitap. (Nesrin)

Üzerine yazabileceğim birkaç kelime şu şekilde: Akışta ve son derece sakin giden hayatını karmaşıklaştıran sadece bir güvercindi ya da sakinlikten karmaşaya geçmek isteyen kendisiydi. Güvercin sadece bir güvercindi. (İdil Aşkın)

Güvercin PDF indirme linki var mı?

Patrick Süskind - Güvercin kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Güvercin PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Patrick Süskind Kimdir?

Patrick Süskind (d. 26 Mart 1949 - ), Alman, roman, senaryo ve radyo oyunu yazarı.

Hayatı

Almanya'nın Bavyera eyaleti sınırları içinde kalan Münih'in 30 km güneyindeki Starnberger Gölü kıyısında, Ambach'ta dünyaya geldi. Babası Wilhelm Emanuel Süskind de bir yazardı.

Patrick Süskind, lise olgunluk sınavının ardından sivil olarak askerlik hizmetini yerine getirdikten sonra 1968-1974 yılları arasında, yine babası gibi, üniversitede tarih eğitimi aldı. Münih Üniversitesi'nde ortaçağ ve modern çağ tarihi öğrenimi gördü. Tarih eğitimini Magister bitirme sınavı ile tamamladı. Üniversite yıllarında düzyazılar ve senaryolar yazmaya başladı, ancak bunlar bügüne kadar hiç yayınlanmadı.

Üniversite eğitiminin ardından gittiği Fransa Aix-en Provence'de Fransızcaya ve Fransız kültürüne ilişkin bilgisini arttırdı.

Patrick Süskind, babası gibi, serbest yazar olarak çalişmakta, yazı işleri ve düzeltmenlik yapmakta, roman, kısa hikâyeler ve televizyon senaryoları yazmaktadır.

Eserleri

Süskind'in kitapları yirmiden fazla dile çevrilmiştir, ve birçok kez sinema ve televizyona uyarlanmıştır. Yine kendisinin elinden çıkan kısa ve alaycı bir biyografisinin dişında hakkında pek az bilgi vardır. İnsan içine çıkmaktan hoşlanmayan Patrick Süskind, Münih, Paris ve güney Fransa'da Montolieu'da yaşamaktadır. Süskind, kendisine verilen edebiyat ödüllerini dahi almamakta ve reddetmektedir.

Patrick Süskind, 1981 tarihli bir monolog olan "Der Kontrabass" (Kontrabas) adlı oyununun Münih Cuvilliee tiyatrosunda sahneye konulması ile meslek hayatının ilk büyük çıkışını yaşadı. "Der Kontrabass" 1985 yılında Tevfik Turan tarafından dilimize çevrildi ve Can Yayınları tarafından yayınlandı.

1985 tarihli "Das Parfum" adlı ilk romanı ile Süskind dünya çapında şöhrete kavuştu ve Almanca konuşulan ülkeler İsviçre, Avusturya ve Almanya'nın en önemli çağdaş yazarlarından biri oldu. "Das Parfum" 1987 yılında "Koku" adıyla Tevfik Turan tarafından dilimize çevrilerek Can Yayınları tarafından yayınlandı. "Das Parfum" bir "çok satan" olduğu gibi aynı zamanda yazarı henüz hayatta olmasına rağmen klasikleşerek "uzun satanlar" arasındaki yerini de aldı. 100 bin adet olarak basılan "Das Parfum"'ün ilk Almanca baskısı birkaç hafta içerisinde tükendi ve roman tam dokuz yıl boyunca Almanya'nın önemli dergilerinden biri olan Der Spiegel'in çok satanlar listesinde yer aldı. Bugüne kadar 33 ayrı dile çevrilen "Das Parfum" tüm dünyada tam sekiz milyon adet satılmıştır. Yine Alman yönetmen Tom Tykwer tarafından sinemaya uyarlanarak 14 Eylül 2006 tarihinde Almanya'da gösterime girmiştir.

Patrick Süskind Kitapları - Eserleri

  • Koku
  • Güvercin
  • Kontrbas
  • Aşk ve Ölüm Üzerine
  • Üç Buçuk Öykü
  • Herr Sommer'in Öyküsü

Patrick Süskind Alıntıları - Sözleri

  • Kokuların öyle bir inandırıcılığı vardır ki, sözden, gözle görmekten, duygudan, iradeden daha güçlüdür. Savılıp atılamaz bu inandırıcılık, soluduğumuz havanın ciğerlerimize işleyişi gibi, o da içimize işler, doldurur bizi, hepten ele geçirir, çaresi yoktur. (Koku)
  • "Düşlerimde daha az utangaçtım." (Herr Sommer'in Öyküsü)
  • -"Bana pantolonu önümüzdeki pazartesi verirseniz üç hafta sonra hazır olur." -"Üç hafta?"... -"Evet,... üç hafta. Daha erken olmaz." (Güvercin)
  • Ah, kendini aşkta olumlayan akıl almaz hayat! (Aşk ve Ölüm Üzerine)
  • Bittim ben, içim ölmüş benim,ölmek istiyorum. Yardım edin de öleyim! (Koku)
  • Neyime gerekti böyle bana karşı birleşmiş bir koca bir kalabalık? Bana neydi böyle bir dünyadan? Böyle aşağılık bir dünyada, hayır, benim yerim olamazdı. Boğulacaksa ötekiler boğulsundu kendi kalleşliklerinin içinde! Onlar sıvasındı sümüklerini her istedikleri yere! Ben yoktum buna! Oyunlarına artık katılmayacaktım. Bu dünyaya elveda diyecektim ben. (Herr Sommer'in Öyküsü)

  • Düşlerimde daha az utangaçtım. (Herr Sommer'in Öyküsü)
  • “Bu zamanda hiç kimseye güvenip yaklaşmaya gelmiyordu aslında.” (Koku)
  • Âşık olma halinde ve aşkta büyük bir ahmaklık tezahür eder. (Aşk ve Ölüm Üzerine)
  • ¶¶ Bu zamanda hiç kimseye güvenip yaklaşmaya gelmiyordu aslında (...) ¶¶ (Koku)
  • "Düşünmek," der, benim bir arkadaşım -kendileri yirmi iki yıldır felsefe okuyor, şimdi doktora yapmakta- "düşünmek, herkesin acemice uygulamasına gelmeyecek kadar güç bir şeydir." O da -benim arkadaş yani- oturup Hammerklavier Sonatı'nı çalmaya kalkmaz ki. Yapamaz çünkü. Ama her önüne gelen düşünebileceğini sanıyor, üstelik doludizgin, üstüne üstüne giderek, günümüzün büyük hatası bu işte, diyor arkadaşım; ve bu yüzden oluyor onca felaket, hep beraber canımıza okuyacak olan felaketler. Ve ben derim ki: Hakkı var. (Kontrbas)
  • Öyle sorular vardır ki, sırf sorulmalarıyla kendi kendilerine hayır yanıtını verirler. Öyle dilekler de vardır ki, insan bunları dile getirir ve bu arada başka bir insanın gözlerinin içine bakarsa iyiden iyiye boşuna oldukları ortaya çıkar. (Güvercin)
  • Ölüm sessizleşti; artık bizden sessizlik talep ediyor ve biz de memnuniyetle bu emre uyuyoruz; gerçekten de ölümcül sükûnetimizi muhafaza ediyoruz. (Aşk ve Ölüm Üzerine)

  • Tanrı gönderir iyi zamanları da kötü zamanları da, ama kötü zamanlarda yanıp yakılalım istemez, erkekçe göğüs gerelim ister. (Koku)
  • İnsanın aklını kullanabilmesi için en başta iç güvenine, huzura ihtiyacı vardı. (Koku)
  • Aşk genel olarak ölümle doğal bir ilişki içindedir. (Aşk ve Ölüm Üzerine)
  • Yükselmek hiç sorun değildi. Ama sonra yere nasıl inerdi insan? (Herr Sommer'in Öyküsü)
  • ...öğretmen hanımın adı Marie-Luise Funkel'di, daha doğrusu, Matmazel Marie-Luise Funkel. Bu "Matmazel'in unutulmamasına alabildiğine önem verirdi; oysa ben Marie-Luise Funkel'den daha az matmazelimsi görünen bir dişi yaratığa ömrümde rastlamamışımdır. Yaşlı mı yaşlıydı, beyaz saçlı, kambur, derisi pörsümüş, üst dudağında hafif, siyah bir bıyığı olan tahta göğüslü bir kadın. (Herr Sommer'in Öyküsü)
  • “Öyle sorular vardır ki, sırf sorulmalarıyla kendi kendilerine hayır yanıtını verirler. Öyle dilekler de vardır ki, insan bunları dile getirir ve bu arada başka bir insanın gözlerinin içine bakarsa iyiden iyiye boşuna oldukları ortaya çıkar.” (Güvercin)
  • Neyime gerekti böyle bana karşı birleşmiş koca bir kalabalık? Bana neydi böyle bir dünyadan? Böyle aşağılık bir dünyada, hayır, benim yerim olamazdı. (Herr Sommer'in Öyküsü)

Yorum Yaz