Hac - Ali Şeriati Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Hac kimin eseri? Hac kitabının yazarı kimdir? Hac konusu ve anafikri nedir? Hac kitabı ne anlatıyor? Hac kitabının yazarı Ali Şeriati kimdir? İşte Hac kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Ali Şeriati
Çevirmen: Ejder Okumuş
Yayın Evi: Fecr Yayınevi
İSBN: 9789756004951
Sayfa Sayısı: 223
Hac Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Hac: İstek, niyet ve yönelme, yani hareket ve aynı zamanda hareket yönüdür. Her şey, kendini kendinden, hayatından ve bütün bağlarından koparmakla başlıyor. Yoksa sen, kendi şehrinde sâkin değil misin? Sükûnet mi? Sükûn mu? Hac, sükunun gidişidir. Hayat, hedefi bizzat kendisi olan şey, yani ölüm. Bir tür soluk alıp veren, can taşıyan ölüm. Murdarca yaşamaksa, bir nevî kokuşmuş var oluş.
Hac Alıntıları - Sözleri
- Bu kalabalıkta herkes yalnızdır.
- Ne hale gelmişsin? Ey Allah'ın siması üzere olan! Ey Allah'ın emanetinden sorumlu olan! Ey Allah'ın meleklerinin secde ettiği! Ey Allah'ın yeryüzündeki halifesi! Para oldun. Şehvet oldun. İşkembe oldun. Yalan oldun. Vahsileştin. Yırtıcı oldun. Kof oldun. İçin boş. Bomboş!
- Tavaf, kendini "hakikat" te kaybetmiş insandır. Sa'y ise kendini "gerçeklik" te kaybetmiş beşerdir.
- İki kardeşi iki düşman yapan, iki eşiti iki eşitsiz hale getiren, mülkiyettir. Mülkiyettir, insanı iki soy, toplumu iki sınıf, tarihi iki kutup, bir ilahı iki ilah, birliği ikilik yapan...
- Senin İsmail'in kimdir ? Veya nedir ? Makamın mı ? Onurun mu ? Mevkiin mi ? Statün mü ? Mesleğin mi ? Paran mı ? Otomobilin mi ? İlmin mi ? Rütben mi ? ... Ben nereden bileyim ? Bunu sen bilirsin . Her ne ve kim ise onu sen kendin Mina'ya getirmeli ve kurban için seçmelisin. Ben sadece onun alametlerini sana söyleyebilirim . Seni iman yolunda zayıflatan , " gitmek " te olan seni "kalma "ya çağıran , seni " sorumluluk " yolunda şüpheye düşüren , seni kendine bağlayan ve alıkoyan , gönül bağlılığı , mesajı işitmene , hakikatı kabul etmene izin vermeyen her şey ...
- Senin İsmail'in kim? Ancak sen bilebilirsin, başkası değil. Belki eşin, işin, yeteneğin, gücün, cinsiyetin, statün vs.  Ne olduğunu bilmiyorum, ama İbrahim'in İsmail'i sevdiği kadar sevdiğin birşey olmalı. Senin özgürlüğünden çalan, görevlerini yerine getirmeni engelleyen, seni eğlendiren, hakikatı duymaktan ve bilmekten alıkoyan, sorumluluk kabul etmektense meşrulaştırıcı sebepler ürettiren ve seni sadece gelecekte senden gelecek yardım için destekleyen ne varsa; işte bunlar onun işaretlerindendir. Onu arayıp bulmalısın. Eğer Allah'a yaklaşmak istiyorsan, İsmail'i Mina'da kurban etmen gerek. İsmail'in yerine geçecek koçu (fidye) sen tespit etme, bırak Allah sana yardım etsin ve bir hediye olarak göndersin. O, koçu ancak bu şekilde kurban olarak kabul eder. Koç ancak İsmail'in bedeli olduğunda kurbandır; yalnızca kurban olsun diye koç boğazlamak ise kasaplıktır."
- İnsanlarla beraber ol, birlikte olma!!!
- Eğer bütün bir dünyadan, en uzak köy ve en geri kalmış kabilelerden Hacc'a gelen bir milyondan fazla müslümanın eğitim ve öğretiminden sorumlu olanlar, Hacc karşıtı lüks gösterimlerinde, çirkin aristokratizmlerde, yemede, içmede, uykuda, sağlıkta ve sefer hediyesinde gösterilen dikkati ortaya koysalardı, amellerin yapılış şeklinde, yani dış görünüşünde sergilenen bağnazlık, titizlik, kılı kırk yarma ve vesvesenin binde biri, Hacc'ın içeriği ve manasını idrak etmede sergilenseydi, evet böyle olsaydı, o takdirde Hacc, her yıl, yüzbinlerce gönüllü, iştiyaklı ve hür temsilciyi, bir aylık teorik ve pratik İslâmbilimi boyunca Hacc ruhuyla, İslâm misyonuyla, Tevhid mektebiyle ve müslüman milletlerin yazgısıyla tanıştıracak bir ders dönemi olabilirdi. O zaman Hacılar ülkelerine, şehir ve köylerine, iş, hayat ve iman çevrelerine dopdolu elleri ve yürekleriyle dönebilir, kendi öğrendiklerini halklarına öğretebilirlerdi. Böylece Hacc, her yıl, berrak düşünce ve imanıyla müslüman ümmeti sulayabilen coşkun bir zemzem olacaktır; "Hacı", öptüğü taş (Hacer-i Esved) yemininden başka ömrünün sonuna kadar karanlık çevresini aydınlatabilen bir nur taşıyıcısı olacaktır. Her Hacı, kendisinin ve çevresindeki insanların idraki düzeyinde, en azından evde oturduğu günlerde, dost akraba ve meslekdaşlarından dörtyüz kişiyi tekrar edilip duran, basit, mide bulandırıcı hatıra ve olayların dışında Hacc okuluyla tanıştırsa, her yıl, bütün dünya müslümanları, bir milyon beşyüz bin Hacc öğretmeni vasıtasıyla öğretim görmüş olurlar. İslâmî gelenekte bir müslüman, insanları, kendisini görmeye iki konuda davet etmelidir: biri, Hac; diğeri, ölüm! Yılda bir kez, belirli bir zamanda Hacc'ı düşünmek için! Ve ölümü düşünmek için! Ölüm!...Onun belirli bir zamanı yoktur. Ölüm, kurbanına haber vermeden gelir. Ancak ölümün seçtiği kurban, seni haberdar eder: Aklını başına al! Ölüm vakti sana da gelip çatar.! Vakit! Ölüm vakti! Hacc, diğer dinî veya dinî olmayan hüküm ve ameller arasında müstesna bir yere sahiptir. Namaz, "ruhun, evrenin manevî merkezine, varlığın büyük mabûd ve maşukuna doğru yaptığı gezinti"; Victor Hugo'nun ifadesiyle "küçük bir sonsuz"un, "büyük bir sonsuz" karşısında duruşudur. Bu "somut, sabit bir kavram"dır.
- Ve ey âşık insan! Dile. Zira aşk, mucize gösterir!
- Birini cellât, diğerini şehit; birini özgürlükçü, diğerini zorba; birini temiz, diğerini pis yapan, “bilgi” değil “şuur”dur.
- Ne hale gelmişsin? Ey Allah'ın simasi üzere olan! Ey Allah'ın emanetinden sorumlu olan! Ey Allah'ın meleklerinin secde ettiği! Ey Allah'ın yeryüzündeki halifesi! Evrendeki halifesi!
- İhramda kendini soyutladın, Mikat'ta kendini topluluğa attın, Tavafta kendini girdaba bıraktın, Sa'y'de kendini buldun, Arafat'ta kendini Dicle'ye verdin. Şimdi ise Meş'ar'da onu tekrar al, kendin ol da, "Allah da senin çölünde, seni sana versin"! Bu kalabalıkta herkes yalnızdır.
- Hacc'ın "Ka'be'ye gitmek" değil, "Ka'be'den gitmek" olduğunu iyi öğren.
- Birini cellat, diğerini şehit; birini özgürlükçü, diğerini zorba; birini temiz, diğerini pis yapan , “ bilgi “ değil “ şuur “dur.
- "Bu İbrahim'in dinidir; kana susamış tanrıların, mazoşistlerin ve işkencecilerin değil. İnsanın mükemmelliğe ulaşmasının, bencillikten ve hayvani arzularından kurtulmasının hikayesidir yaşanan. İnsanın daha ulvi bir makama ve aşka; ve bilinçli bir insan olarak sorumluluklarını yerine getirmesine engel olacak her şeyden azade olduğu bir iradeye yükselişidir... ...Hikaye, bir koçun kurban edilişiyle sona eriyor. Bu, Yüce Allah'ın tarihin en büyük insan trajedisi sonuna ilişkin dileğidir - birkaç aç insanı doyurmak için bir koç kurban etmek. Sen de İbrahim gibi kendi İsmail'ini getirmelisin Mina'ya. Senin İsmail'in kim? Ancak sen bilebilirsin, başkası değil. Belki eşin, işin, yeteneğin, gücün, cinsiyetin, statün vs. Ne olduğunu bilmiyorum, ama İbrahim'in İsmail'i sevdiği kadar sevdiğin birşey olmalı. Senin özgürlüğünden çalan, görevlerini yerine getirmeni engelleyen, seni eğlendiren, hakikatı duymaktan ve bilmekten alıkoyan, sorumluluk kabul etmektense meşrulaştırıcı sebepler ürettiren ve seni sadece gelecekte senden gelecek yardım için destekleyen ne varsa; işte bunlar onun işaretlerindendir. Onu arayıp bulmalısın. Eğer Allah'a yaklaşmak istiyorsan, İsmail'i Mina'da kurban etmen gerek. İsmail'in yerine geçecek koçu (fidye) sen tespit etme, bırak Allah sana yardım etsin ve bir hediye olarak göndersin. O, koçu ancak bu şekilde kurban olarak kabul eder. Koç ancak İsmail'in bedeli olduğunda kurbandır; yalnızca kurban olsun diye koç boğazlamak ise kasaplıktır."
Hac İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Hac, yaratılış tiyatrosudur. Aynı zamanda tarih ve tecvid tiyatrosu diyerek kitaba giriş yapıyor büyük düşünür... Hac vazifesini dünya sahnesinde hepimizin O'nu bulmak O'na yönelmek için yaptığı bir tiyatronun bölümleri ile açıklıyor. Yönetmen:Allah Dil:Hareket Asıl karakterler: Adem,Iblis,Ibrahım,Hacer... Mekân: Mescidi Haram, Mekke Oyuncu:Sen ... bu güzel benzetmeyi tüm kitap genelinde kullanarak ,baş rolünde olduğumuz Hac yolculuğuna oldukça farklı bir bakış kazandırmış. Kitapta felsefesini işlerken Mindfulness ve tasavvuf kalemine yatkın birçok alt başlık ise oldukça etkileyici ve dikkat çekici idi. Kendini bulup yolu kaybetmek faciadir, kendini yolda kaybetmek ise kurtuluş düsturu ile bize YOL ve KENDINI KAYBETMEK kavramlarını Hac ibadeti üzerinden ayrıca aktarmasi kitabin bence en güzel felsefesi idi. Kendini kaybetmek demek şuur kaybı olarak da algılanmamalı elbette... Burada da şuurun herşey olduğunu güzel bir alıntısı ile nakledeyim "Birini cellat diğerini şehit, birini özgürlükçü diğerini zorba,birini temiz diğerini pis yapan bilgi değil ŞUURDUR... Velhasıl kitaptan çıkarttığım en genel ders, Müteşabih bir olgudur hac.Ne kadar dalarsan dal dibine varamazsın.Sonsuzdur o.Anlayabildigin kadar anlamı var. (R.Köse)
Haccı bir çeşit turistik gezi olarak düşünen varsa Ali Şeriati 'nin yorumuyla Haccı tanısınlar derim. Ali Şeriati, bir din adamı (fakih) değil, kendi deyimiyle molla veya zahid de değil. Sadece "Müslüman bir düşünür." Batılı filozof ve düşünürleri çok iyi bilen, bu konuda onlara ders verecek kadar bilgi sahibi ama aynı zamanda kendi toplumuna ve dinine yabancılaşmayan bir aydın, bir öğretmen. Gençliğinde şiir de yazan, bir süre Edebiyat öğretmenliği yapan yazar, asıl ününü sosyoloji de yapmıştır. Kitaplarının çoğu verdiği dersler ve konferanslardan derlendiği için konuşma dili ve dağınıklık olsa da(akademik türden değil) şiirsel bir dili var. Kendini sorumlu hisseden bir aydın olarak Fransa da okurken tanıştığı Frantz Fanon la Cezayir kurtuluş cephesinde aktif görevlerde bulunur. Fanon, marxisttir, Şeriati müslüman, ama sömürüye tavırları ortaktır. Malcolm X, 1960'larda Amerika'dan Afrikaya bir seyahate çıkar ve oradan Hacc etmek için Mekke'ye gelir. Önceki tüm düşünceleri değişir, beyazları şeytan olarak gören kendini de peygamber olarak ilan eden Elijah'ın hareketinden ayrılarak amerikada sahih islamı anlatmaya başlar. Aynı tarihlerde mi gitti bilemiyorum ama Hacc kitabında da Ali Şeriati en az 3 kez hacc ziyaretinde bulunduğunu ve haccla ilgili düşüncelerini burada kitaplaştırdığını görüyoruz. Bu kitap bir fıkıh kitabı değildir ama fıkha aykırı da değil. "burada söylediklerim, benim Hacc'dan anladıklarımdır. Sen de başka bir şekilde anlamaya çalış. Zira bu pratik "menâsik" risalesi veya bir ilmihal kitabı değil, fikrî bir risaledir." " Çok hassas olan şu temel noktayı da hatırlatmakta yarar görüyorum: Bu meselelerde ben ve benim gibilerin kendi aklî çıkarımlarına dayanma hakları yoktur." diyerek haccın fıkhi yorumuna giremeyeceğini belirtmiştir. Şeriati 'ye göre Hacc, bir yaratılış tiyatrosu, bir tarih felsefesi, bir cihad azığı ve müslüman toplum ve ferdin eğitim tatbikatıdır. Felak ve Nas surelerinin de çok değişik bir tefsirini yapmış kitabın sonuna doğru tabi ki hacc kapsamında. (Mehmet Yıldız)
Bir ömrün en uzun yolculuğuna! Dolu dolu bir anlatımla, farklı bakışıyla Ali Şeriati. Düşünürler, dini felsefe ile anlatmaya çalışınca kafir diye etiketlenmiştir. Şimdi felsefe anlatan adam söze “Selamun aleyküm” diyerek başlayabiliyor. Bu onun taraflı olduğunu değil, aydın olmanın gereğini aktarıyor. Her felsefe ve sosyoloji okuyan dinden uzaklaşmıyor. Dini anlatan edebi türlerde de çok farklı anlatımlar vardır. Tasavvufta. Edebi anlatımlarda devriye çok göze batmasa da şathiye ilgi çekici ve farklı bir anlatımdır. Hallâc-ı Mansûr'un (öl. 922) "Ene'l-Hakk" (ben Tanrı'yım veya Tanrı ile beraberim) sözü tasavvuftaki şath'ın en meşhur örneklerindendir. Hallâc-ı Mansûr, Şahabeddin-i Maktul, Bâyezid-i Bistâmî, Cüneyd-i Bağdadî, Muhiddin-i Arabî gibi birçok mutasavvıf, başka türlü de yorumlanabilen, fakat ilk bakışta şeriata aykırı düşen ve te'vil götürmeyen bu tür bazı sözler söylemişlerdir. "Şath" kelimesi Arapça'da alaylı söz anlamına gelir. Tasavvufta ise sûfînin kendisinden geçtiği bir sırada söylediği şeriata aykırı söz ve hareket anlamına gelir. İşte Ali Şeriati’nin anlatımına bakarken kelime ustalığını mananın önüne koymamak adına dikkatli ve anlam arayışı ile okuyunuz! Mekke’ye Yolculuk İster yaya ister araçla ömründe bir defa seni sen yapan gerçek benliğine git! Evine! Beytullah’a! Beytullah ne? Allah’ın evi! Neden senin? Çünkü Allah’ın yeryüzündeki yansıması sensin. Evet, ey çamur! Balçıktan yaratılıp zirvelere çıkan sen! “İbrahim'in yeryüzündeki çağrısını duymuyor musun?: "İnsanların içinde Hacc'ı duyur; gerek yaya gerekse uzak yollardan gelen yorgun düşmüş develer üstünde sana gelsinler."12(Hacc, 27) Ve sen ey çamur! Allah'ın ruhunu ara.” Kişi hacca giderken kendi kendine "hac ne demektir diye sormalı ve haccın Allah'a doğru yükselmesi olduğunu bilmelidir. “Güçlü olmak Hacca gitmeye gücü yetmek, zengin olmak, servet sahibi olmak demek değildir. Hacc, servete zenginliğe düşen bir vergi değil, bir vazifedir, namaz gibi bir görev. Her görevi ifa etmeye güç yetirmek gibi, Hacc'ı yerine getirmeye güç getirmek de aklî bir şarttır! Burada bütün milletlerin gerçek temsilcileri kendilerine özgü ve ortak dertlerle bir araya gelip toplanırlar.” Hacc'da şunlar şöyle yapılmalı böyle yapılmalı gibi şeylerden ziyade Hacc'ın Müslümanlara niçin farz olduğu üzerinde durulup öğrenilmesidir. Amaç, Hazırlık ve Ulaşma “O'nu görmek için evini terk et. O seni bekliyor. İnsan varlığı, gaye, Allah'ın ruhuna yaklaşmak olmadıkça bir saçmadan başka bir şey değildir. Seni Allah'tan uzaklaştıran bütün şu ihtiyaç ve doymak bilmez arzularından sıyrıl. Dolayısıyla Hacc'a giden sonsuz insan göçüne katıl. Kâdir Allah'ı gör! Hacc için evinden ayrılmadan önce bütün borçların ödenmelidir. Yakınlarına veya dostlarına karşı duyduğun bütün nefret ve kızgınlıklar yok olmalı. içinde bir arzu doğmalı. Bütün bu jestler, bir gün herkesin başına gelecek ölüme hazırlanmada birer deneydir. Bu hareketler, kişisel ve malî arınmayı garanti eder. Vedanın son anları ve insanın geleceği sembolize edilir. Sen ve bedeninin her azası amellerinizden sorumlusunuz. Bu amel yurdundayken, hesap yurduna hazırlan. Ölmeden önce ölümü duy. Hacca git.” Mekke! Müslümanların en kutsal şehri olup Arabistan yarımadasında bulunmaktadır. Hz. Resul-ü Ekrem (s.a.a) bu şehirde dünyaya gelmiştir. Bekke, Beledu’l-Haram, Beledu’l-Emin ve Ümmü’l-Kura, Mekke’nin diğer Bu şehrin asıl ve en meşhur adı Mekke’dir. Bu isim Kur’an-ı Kerim’de de zikredilmiştir: “Sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra Mekke'nin içinde onların elini sizden ve sizin ellerinizi de onlardan çeken, O'dur. Allah, yaptıklarınızı görendir.” (Fetih suresi, 24.) Mekke; Mek (ev) ve Rab kelimesinin birleşmesiyle oluşmuştur ve Mekke de, Beytu’r-Rab veya Beytullah manasına gelmektedir. Mekke kelimesinin asıl manası mukaraba’dan; yani yakınlık kelimesinden alınmıştır ve bu mekan da Allah’a yakınlığın oluştuğu mekan manasına gelmektedir. Mescidu’l-Haram, Arafat, Meş’ari’l-Haram ve Mina bu şehrin kutsal ve dinî mekanlarından bazılarıdır. Mikata Giriş ve Bir Oluş Mikat sınırları Cebrail (as) tarafından Peygamber (sav) öğretilmiştir. Bu sınırlar içerisinde ibadet derece olarak farklılık kazanır. Zira insan değişir. Bu noktada insan elbiselerini değiştirmelidir. Niçin dendiğinde çünkü kişinin elbisesi kendisi kadar karakterini de örter. Kişi elbise giymez fakat gerçekten elbiseler onu gizler. Mikat'ta elbiselerini çıkar ve bırak. Düz beyaz kumaştan kefeni giy. Herkes gibi giyineceksin. Bir parçacık halinle kalabalığa katıl bir damla olarak okyanusa dal. Gururlanma, buraya birini görmek için gelmedin. Alçak gönüllü ol, Allah'ın evini göreceksin. Kendi evini! Herkes aynı ihramı giyer. Hiçbir görünüm farkı yoktur. Dünyanın her tarafından gelip Hacc'a doğru yol alan kervanlar Mikat'ta toplanacaktır. Aynı yerde ve aynı zamanda karşılaşacaklardır. Allah yolunda kişi olduğu gibi değil olması gerektiği gibi olacaktır ve dönüş Allah'a dır. Kişi Allah'a dönmeye karar verir. Bütün benlik ve bencillik eğilimleri Mikat'ta gömülür. Haccı eda etmeden önce, insanlar insan olma özelliğini kaybetmişlerdi. Kuvvet, servet, kabile, ülke ve ırklarla kendinden kopmuşlardı. Hayatları sadece bir varolmaktan öte geçmiyordu. Sonunda hac ibadeti kendilerini keşfetmelerini sağladı. Şimdi birbirlerini bir olarak ve bir fert olarak algılıyorlar başka hiç bir şey değil. Niyet! Mikat'ta hac etmeye hazırlan, neyi niçin yapman gerektiğini bil. İhrama girdiğinde kendini Allah'a arz ederek namaza dur. ihramlı oluşa geçiş. Son derece bilinçli olarak inancını kalbinde duymalısın. Kalbini aşk aleviyle aydınlat. Yan ve parla, kendini tamamen unut!Geçmişteki hayatın, ihmal ve cehaletten ibarettir. Şimdi bu yaşama şeklini bırak. Tam anlamıyla Cenab-ı Allah’ın kendinin ve insanların bilincine er. İhramla değiş! İhram: Dikişsiz iki parçalı beyaz elbise. Tek tip. Kefen! Ölmeden önce ölmek için. İnsanın ihramlıyken yapmaması gereken bazı şeyleri bilmesi gerekir. Aynaya bakmamak lazım, benliğini unutmak için, güzel koku kullanma, kimseye emir verme kardeşlik havasında ol, tamamen itaât etme zamanıdır. Herkes yer yer kendisi Allah'a sesleniyor ve Kâbe'ye yaklaşıyorsun, yaklaştıkça heyecan artıyor. Kâbe ye daha da yakınız sessizlik, düşünce ve sevgi dolu gözlerin büyüdükçe büyüyor ve kıbleye dikiliyor. Burası imanın, aşkın, sevginin ve dünyanın merkezi. Kabe! Bir küp! Adı Kabe! Evet, sade taşlar üzerine dizili bir bina. Bir mezar taşı bile bundan daha süslüdür. Kâbe yi boş görmek ne kadar güzel orada hac için bulunduğunu hatırlatıyor. İnsanın varacağı son nokta değil. Kâbe, yön gösteren bir kılavuzdur. Her yan onun kendine dönüşü senin o’na dönüşün, senin tek yolun. Ona yönelebilirsin, her taraftan ve her yandan. Bir çıkıntısı var ona yön veren. Hicr-i İsmail! Habeşli köle, siyahi bir kadının oğlu ve onun yeri. Evet, Allah’ın evine yön veren Habeşli bir kadının mezarı! Allah onu ümmetin annesi olmaya seçmiş, değer vermiştir. Tavaf 7 defa sadece tek yön istikamette sonsuz olmak. Yanındaki kim bilmiyorsun. Belki üst makamda bir memur,belki çiftçi belki doktor... burda statü yok, burda süs yok... herkes sade olan Allah’a sade gel. Tüm insanlık beyaz bir dalgada tek kalp. Kâbe çevresinde insanlar daire çizerek dönerler. Kâbe Allah'ın ölümsüzlüğünü ve sonsuzluğunu sembolize eder. Dönen daireler ise yaratıklarının sürekli hareket ve değişimlerini temsil eder. Allah'ın yolu insanların yoludur; Allah'a yaklaşmak için önce insanlara yaklaşmalısın. Tavaf eden insan çağlayanın içine dalmalısın. Hacı olmanın yolu buradan geçer. *Hacerü'l Esved Ve Biat *Makam-ı İbrahim [Hz. İbrahim'in Makamı] *Sa’y: Hacer’in, bir annenin evladı için yakarışı. Ya Rezzak (cc) yakarmadı ve Zemzem hadisesinin yaşandığı olayın hacılar tarafından tekrarı. *Say’ın sonu (Taksir) *Büyük hac: Zilhicce’nin 8.günü Mekke’de hacı olmaya Arafat’a hazır olmaya gitmek. *Arafat (Cebel-i Rahme): Hz. Adem’in duasının kabul olduğu yer. Peygamber Efendimiz (sav) veda hutbesinde insanlığa seslendiği yer. Ve burda büyük hac’da (küçük hac umredir) gece ve gündüzün hacılar için çok farklı anlamları vardır. Meş-Ar: Meş'ar, şiâr ve şuur yeri-zamanı demektir. Hacı orada, beklenen bilinç düzeyine, gerçek şiârına erişecektir. Kâbe'de kalbini vesveselerden temizler, Zemzem'le midesini yıkar, Arafat'ta ârif olur, marifet bulur, Meş'ar'da şuura erer. “Hac Arafat’tır.” Hadisi şerifi bunun en güzel tanımıdır. *Mina: En uzun kalış. *Savaş Cephesi [Şeytan Taşlama: Recm]: “Mina’da üç putun İbrahim’i aldatmaya çalışan şeytanı temsil ettiğini hatırla. Birinci put [cemre-i ulâ]:'Arafat'ın düşmanı' İkinci put [cemre-i vustâ]:Meş'ar'ın düşmanı' Üçüncü put [cemre-i ukbâ]:'Mina'nın düşmanı' Ey hacı. Şu anda Mina'dasın. Ateşle silahını İsmail'ini kurban yerine getirdin. İbrahim gibi üç putu vur ve devir.” “Firavun mu? Karun mu? Bel'am-ı Bâura mı? Bu üç put, bu üç Kabili gücün âbidesi, bu üç İblis sembolü, tevhid karşıtı şirk teslisidir. Firavun'u vur; zira: "Hüküm ancak Allah'ındır". Karun'u vur, zira: "Mal, Allah'ındır". Bel'am-ı Bâura'yı vur, zira: "Din, büsbütün Allah'ındır". Allah'ın tabiattaki temsilcisi, insanlardır, Allah'ın yeryüzündeki ailesi insanlardır. Yeryüzünün varisleri ise layık, salih kullarıdır. Demek ki Allah'ın hükümeti, insanların elindedir. Öz kaynakların hepsi de insanların... Allah'ın dininden bütünüyle sorumlu olanlar da insanlardır.” Hac süresince yaşadığın her aşamada kendini nefsinden, istek ve arzularından, ön yargılarından, benliğinden bir şeyleri eksilterek ve yeni şeyler kazanarak özüne dönmeye başladın. Atanı İbrahim (as), annen Hacer(as) ve varis, teslimiyet timsali İsmail (as) ile yolculuk ettin. Tavafla tevhid inancını ilan ettin. Say ile Haccın uğraşını yapacaksın Kâbe’den Arafat'a gitmekle Ademin inişini gösterdin. Arafat’tan Mina'ya gitmekle insanın yaratılış felsefesini düşüncelerin saf bilimden saf aşka doğru evrimini ve ruhun çamurdan Allah’a [cc] doğru yükselişini sergiledin. İbrahim'in sahnesi Mina'dasın. Şu anda İbrahim gibi davranmalısın. O oğlu İsmail'i kurban etmek için getirmişti. Bizim İsmail'imiz Kim veya Ne? “Senin İsmail'in kimdir? Veya nedir? Makamın mı ? Onurun mu? Mevkiin mi? Statünmü? Mesleğin mi? Paran mı? Evin mi? Bağın mı? Otomobilin mi? Ma'sükun mu? Ailen mi? İlmin mi? Rütben mi? Sanat ve maharetin mi? Ruhaniyetin mi? Alimliğin mi? Elbisen mi? Adın mı? Nâmın mı? Şöhretin mi? Carim mı? Ruhun mu? Gençliğin mi? Güzelliğin mi...? Ben nereden bileyim? Bunu sen kendin bilirsin.” İsmail’in kurban edilmesi ve baba oğul arasında geçen konuşmalar. Bayram Nerede? Mina'da! Şaşırtıcıdır ki, Mekke'nin komşusu olan yerde! Neden hacc Mekke ve Kâbe yanında bitmezde, burada biter? Haccın bu sıralarını anlamalısın. Bu kalabalığın ortasında ne yaptığının tam anlamıyla bilincinde olmalısın. Burada düşünebilmelisin;evinin bir köşesinde veya hayallerinde değil! Hacc birlikteliği teşvik eden bir bütünlüktür. Allah [cc], İbrahim [asm] ; Muhammed [sas] ve insanlarla karşılaşılan yerdir. Haccı anlamak ve tanımlamak gidebilmek ve şimdiye kadar söylediklerimizi yapabilmek demektir. Mina’da Bekleyiş: Bayramdan sonra iki gün daha kalmalı ve oturup bütün çağların üzerinde birleştiği şu soruyu kendine sormalısın. Toplum için ne yapabiliriz? Ve cevabı bulmaya çalış. Sadece otur ve hacc boyunca ne yaptığını düşün. Son Şeytan Taşlamalar ve Bitiş. Artık hacısın. Öncenin temizlik aşamalarını Hacca niyetlenince yaptın, artık yaptıklarını düşün. Hacc süresince yapılan bütün davranışlar, Kur'an'ın kelimelerle anlattığı mesajı nakleder. Haccı bitirmeden önce, Kur’anı hiç olmazsa baştan sona bir kez okuman ve son suresinde bir ders çıkarman öğüt verilir. Felak ve Nas suresi. Neden son sure? Hacc’ın son aşaması vurmak olup, Kur'an'ın son suresinin son kelimeleri de bir tehlikeden uyarma konusundadır! Hacc'ın sonunda sen üç putu vurursun, Kur'an'ın sonu da üç gücü reddeder. Hacc'ın son bölümünde, Müslüman, bir tehlikeye karşı uyarılırken, Kur'an'ın son bölümünde de bir şerre karşı uyarılır. Kur'an'ın biterken şerrin bitmemesi, Peygamberliğin biterken tehlikenin sürmesi bize şaşırtıcı geliyor belki! Kur'an'ın son iki suresi, `şer'den sığınma `dan söz eder ve aynı zamanda, İbrahim [as.]’ın peygamberliğini tamamlayan, tevhidin son peygamberi Hz. Muhammed'i [sav.] uyarır. Ve Hacc'ın son iki günü, kişinin savaşmak zorunda kaldığı ve Allah’ın [cc] İbrahim'e[as.] uyarıda bulunduğu Mina'da geçer. Ve sen ey Muhammed'in [sav] ve İbrahim’in [as.] sünnetinin yolunda giden, yalnızca menasike uyman değil, fakat `şifre'leri çözmen gerekir. Mina'dan sonra nereye gidiyorsun? Ey hacı, ülkemize dönmek için Mina'dan ayrılmadan önce oturup muzaffer peygamberimizin uyarıldığı tehlikeyi anlamak için Kur'an'ın son iki suresini okuyalım. Allah'ın sevgili elçisinden sığınmasını istediği şeyleri anlamak için, şu vahiylere kulak verelim: "De ki: Sabahın Rabb'ine sığınırım, Yarattığı şeylerin şerrinden, Karanlığı çöküp bastığı zaman gecenin şerrinden. Ve haset edenin, haset ettiği zaman şerrinden , Düğümleri üfleyenlerin şerrinden". [Felâk suresi] Ey Habilin varisi; 'babanın katilinden öc alıcı' Kabil ölmedi! Ey 'meleklerin secde ettiği','Adem'in varisi'; şeytan şimdi öc alıyor! Üç yüzü, yedi rengi, yetmiş bin hilesi olan ve insanların kalbine fısıldayan bu şerden uzak dur.. Allah’a [cc], Şafağın Rabb'ine, 'insanların sahibine, 'İnsanların Maliki'ne ve İnsanların sevgilisine, İlahına' sığın. Ve sen ey hacı, Kurban Bayramı'ndan sonra Mina'da kal ve günde yedi kez üç putu vur! Her günü Kurban günü. Her ayı Zilhicce. Her yeri Mina ve... hayatı hacc bil. Felak suresi ve anlamı: Bismillahirrahmânirrahîm. Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle. 1- Kul e'ûzü birabbil felak 1- De ki: "Sığınırım o sabahın Rabbine, 2- Min şerri mâ halak 2- Yarattığı şeylerin şerrinden, 3- Ve min şerri ğasikın izâ vekab 3- Karanlığı çöküp bastırdığında bir gecenin şerrinden, 4- Ve min şerrinneffâsâti fil'ukad 4- o düğümlere üfleyen üfürükçülerin şerrinden 5- Ve min şerri hâsidin izâ hased 5- ve kıskançlık gösterdiğinde bir kıskancın şerrinden!" Nas suresi ve anlamı: Bismillahirrahmânirrahîm. Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle. 1- Kul e'ûzü birabbinnâs 1- De ki: Sığınırım ben insanların Rabbine, 2- Melikinnâs 2- İnsanların hükümdârına, 3- İlâhinnâs 3- İnsanların ilâhına, 4- Min şerrilvesvâsilhannâs 4- O sinsi vesvesecinin şerrinden. 5- Ellezî yüvesvisü fî sudûrinnâsi 5- O ki, insanların göğüslerine vesveseler fısıldar. 6- Minelcinneti vennâs 6- Gerek cinlerden, gerek insanlardan. Kur’an biterken insanın kendisiyle olan hesabının bitmeyeceğini ilan eder. Ve Ali Şeriati der ki; "Hacc" benim gibi birinin anlama kapsamıyla sınırlandırılamayacak kadar derin ve zengin bir olgudur. Başka bir ifadeyle ben, "Hacc"in tamamını, bütün yönlerini kavrayacak kapasite de birisi değilim. Her gidişimde Hacc'ı bütün yönleriyle anladığımı, sonraki ziyaretimde artık bir tekrardan öteye geçmeyeceğini sanırdım. Fakat bir sonraki ziyaretimde şaşırıp kalır, "önceki ziyaretimde Hacc'dan ne anlamışım ki" diye sormadan edemezdim. Ve sen ey benim okurum! Sen de sanıyorsun ki benim Hacc hakkında söylediklerim, Hacc'ın bütün anlamını kapsamaktadır veya Hacc'ın manası, burada söylediğim şeylerden ibarettir. Oysa durum böyle değildir. Bu noktada benim iddiam şudur: burada söylediklerim, benim Hacc’dan anladıklarımdır. Sen de başka bir şekilde anlamaya çalış. Zira bu pratik "menâsik" risalesi veya bir ilmihal kitabı değil, fikrî bir risaledir. Bütünüyle normal bir zihnin imkan ve kabiliyet sınırları içerisinde gösterilmiş bir çabadır. Bu, rejisörü evrenin rejisörü olan bu simgesel mucizevârî gösteriyi kendi çapında tahlil etme ve denizi, bir testiye doldurma çabasıdır! Bu nedenle Hacc'a her gidişimde önceki bilgi ve anlayışımı tashih ettim, önceki yorumumu tekmil ettim ve yeni sırlar keşfettim. Öncekine nispetle her şey olan ve fakat sonrakine nispetle hiçbir şey olan Hacc bilgi ve anlayışıma yeni noktalar, keşif ve gözlemler kattım!” Medine! Peygamber (sav) tarafından Yesrib’in dönüşümü. İlk İslam ülkesi. Ensar ve muhacir kardeşliği ile düzenlenen toplum düzeni. Kardeşlik, dostluk, şehadet, cihat, yaşamak... Hacı oldun, İbrahim’in yolunu yürüdün. Şimdi Medine’de İslami yaşamarsan düzenini, kuralları oluşturan ve yaşatan Resule ziyarete git. Sende iç alemini dönüştürdün. Artık Yesrib değilsin. “Hacc'ı idrâk edip Umre'yi tamamlayarak, eve selâmette döndüler. Ben bir an istikbâle gittim, haddimi aştım. Kafile arasında mermer gibi, muhlis, aziz ve kerîm bir dost vardı. Ona dedim ki söyle bu acı ve korku ite yolculuk yapmaktan kurtulup da, Senden ebedî olarak geride kaldığım zaman düşüncemi sıkı bir pişmanlık kaplar. Hacettiğin için mutlu oldum, bu iklimde senin gibisi yoktur. Yine söyle, o yüce harîmin hürmetine nasıl sahip oldun? Tam ihrama girmek istediğinde, o tahrîm hususunda neye niyet ettin? Bütün kötülükleri ve yüce Yaratıcı'nın dışındaki herşeyi kendine haram ettin mi? Dedi ki hayır, ona dedim ki ilim ve ta'zîmle lebbeyk haykırdın mı? Hakk'ın nidasını duyduğunda Kelîm'in verdiği gibi cevap (karşılık) verdin mi? Dedi ki hayır, ona dedim ki Arafat'ta durup takdimde bulunduğun zaman Hakk'ın arifi ve nefsinin münkiri olduğunda, sana ma'rifetten bir esinti geldi mi? Dedi ki hayır, ona dedim ki Harem'e gittiğin zaman Ehl-i Kehf ve Rakım gibi, Cehennem alevi ve azabının kederiyle nefsinin şerrinden emin oldun mu? Dedi ki hayır, ona dedim ki (Minâ'da) kovulmuş Seytan'a cemre taşını attığın zaman, Kendi nefsinden de bütün kötü adet ve fiilleri attın mı? Dedi ki hayır, ona dedim ki esir ve yetimin uğruna koyun (kurban) kestiğin zaman Öncelikle Hakk'a yakınlaştığını gördün ve alçak ve aşağılık nefsi öldürüp kurban ettin mi? Dedi ki hayır, ona dedim ki sen İbrahim'in Makamına (makam-ı İbrahim) muttali olduğun zaman, Sıdk, itikâd ve yakîn ile kendi nefsini Hakk'a teslim ettin mi? Dedi ki hayır, ona dedim ki tavaf vaktinde var gücünle koştuğun zaman, Bütün Meleklerin koskoca arş etrafındaki tavaflarını hatırlayıp andın mı? Dedi ki hayır, ona dedim ki Safâ'dan Merve'ye doğru taksim üzere sa'y ettiğin zaman, Kendi Safâ'nda iki kevn'i gördün mü ve kalbin cennet ve cehennem düşüncesin den kurtuldu mu? Dedi ki hayır, ona dedim ki ikiye bölünmüş kalple Ka'benin ayrılığıyla geride kaldığın zaman, Şu anda çürüdüğün gibi, acını orada mezara gömdün mü? Dedi ki bu konuda söylediğin şeylerin, doğru mu yanlış mı olduğunu ben anlamadım (bilmiyorum). Dedim ki ey dost, öyle ise sen hacc etmedin, mahv makamında mukîm olmadın. Gittin, Mekke'yi gördün ve çölün sıkıntısını gümüş ile satın alıp geri geldin, Bundan böyle eğer haccetmek istersen sana öğrettiğim gibi yap.* *Nasr-ı Hüsrev’in şiirinden. Bu keşif insanda hiç bitmez. Bir keşif, bir kişisel gelişim yolculuğudur hac. İbadetin en üst noktasıdır, ve insana ömründe bir kere bu farz kılınmıştır. Haca ya da umreye gitmeden böyle bir deneyimi böyle bir bakış açısını okumak iyi gelebilir. Çok farklı bir bakış açısı. Alışılmışın dışında bir bakış, bir arayış, bir keşif.. Ve dediği gibi yazarın tekrarı olsa bunun tekrarı olmayacaktır hiçbir şeyin. Hep bir farklılık hep bir yeni düşünce olacaktır. Allah isteyen ve tekrar gitmek isteyen herkese nasip etsin. Keyifli okumalar! (Sevgi)
Kitabın Yazarı Ali Şeriati Kimdir?
Ali Şeriati (Farsça: علی شريعتی) (d. 1933, Sabzevar - ö. 1977), İranlı Müslüman sosyolog, aktivist, düşünür ve yazar; özellikle din sosyolojisi ve çağdaş İslam düşüncesi üzerine eserler vermiştir. Marksist düşünceden yaptığı alıntılar ve türetmeler ve bunların kendi zamanındaki İran'a ve çevresine adapte edilmesi ve Marksizm kritiği ile birlikte çağdaş İslam düşüncesi ve devrimcilik açısından ortaya koyduğu çeşitli sonuçlar ve yarattığı ilgi sebebiyle, gerek önemli çağdaş İslam düşünürleri arasında gerekse İran'daki devrimci İslam'ın babası ve İran İslam Devrimi'nin baş düşünürü olarak anıldığı olmuştur. Düşünceleri genel olarak "İslam'a dönüş" -"öz"e dönüş- başlığı altında toplanabilir ve bilimsel kaynaklara dayanması, sosyoloji vurgusu yapması ve Batı metodolojisini, çeşitli açılardan eleştirmekle birlikte çeşitli açılardan yapıcı bir şekilde kullanması (ki sosyoloji gibi çeşitli bilimler ve Batı düşüncesinde ortaya çıkan çeşitli fikirlerin, örneğin bazı Marksist fikirlerin, İslam'ın özünde de daha farklı bir şekilde ortaya konduğunu da savunur) sebebiyle moderndir ve gelenekçilikten uzak olduğu gibi gelenekçi görüş ve kesimlere eleştirel yaklaşır nitekim bu sebeple eleştirildiği veya çelişki ile suçlandığı olmuştur. Bu tarzından yola çıkarak kendisi hakkında "sosyolojiyi İslamlaştırmaktan" ziyade "İslam'ın sosyolojik" bir okumasını yaptığı da söylenmiştir.
Hayatı
Çocukluğu
Şeriati 1933 yılında Mazinan, Sabzevar, İran'da doğdu. Babası ilerici milliyetçi bir öğretmen olan Muhammed Taki'dir. Eğitim yıllarında ilk kez İran'ın daha aşağı sınıflarından insanlarla tanıştı, var olan fakat bilmediği yoksulluk ve zorluklarla tanışması bu dönemde oldu. Ayrıca aynı dönemde Batı felsefi ve siyasi düşüncesiyle de tanışmıştır. Modern sosyoloji ve felsefenin bakış açısı ve bunun geleneksel İslami prensipler ile harmanlanması aracılığıyla Müslüman toplum ve toplulukların karşılaştığı sorunları açıklamaya ve çözümler bulmaya çalışmıştır. Şeriati Mevlana ve Muhammed İkbal'den büyük ölçüde etkilenmiştir.
Eğitimi
Lisansını İran'da bitirdikten sonra, Paris Üniversitesi'nde doktorasına başladı. Burada, 1964 yılında Sayfuddin'den "Belh'in Faziletleri Tarihi" isimli bir el yazmasının notlandırılmış bir Farsça çevirisini yaparak Edebiyat dalında doktor olmuştur. Daha sonra İran'a dönmüş, fakat hemen şah yönetimi tarafından tutuklanıp hapsedilmiştir. Yönetim onuFransa'dayken devleti yıkıcı siyasi aktivitelerde bulunmakla suçlamıştır. Daha sonra 1965'te serbest bırakılmış ve Meşhed Üniversitesi'nde eğitim vermeye başlamıştır.
Ölümü ve etkileri
Dersleri kısa sürede farklı toplumun farklı kesimlerinden öğrenciler tarafından beğenilmiş ve popülerleşmiştir. Bunun sonucu yönetim Üniversite'yi zorlayarak onun eğitim vermesini engellemiştir. Bunun üzerine Şeriati Tahran'a giderek Hüseyniye-i İrşad Enstitüsü'nde ders vermeye başlamıştır. Yine büyük bir popüleriteye ulaşan dersleri, yine toplumun her kesiminden öğrencileri etkilemiştir. Şeriati'nin görüşlerine ilginin arttığı orta ve yüksek sınıflardan öğrencilerin olması dikkat çekiciydi. Bu ilgi de şah yönetiminin Şeriati ile bazı öğrencilerinin tutkulanması emrini vermesine neden oldu. Gerek yurt içinden gerekse yurt dışından gelen tepkiler üzerine yönetim onu serbest bıraksa da çeşitli şartlarla tahliye edilmişti: kesinlikle herhangi bir eğitim aktivitesinde yer almayacak, hiçbir şey yayımlamayacak ve özel veya genel hiçbir toplantı yapmayacaktı. Ayrıca devletin güvenlik örgütlerinden SAVAK onun yakın çevresini yakın gözetim ve denetim altında tutacaktı. Şeriati bu şartlara karşı çıkarak ülkesini İngiltere'ye gitmek üzere terk etmeye karar verdi. Üç hafta sonra, 19 Haziran 1977'de SAVAK tarafından öldürüldü.
Tahran'ın büyük hastanelerinden birine Şeriati'nin ismi verilmiştir.
Devrim öncesi İran'ın en önemli ve etkili felsefi liderlerinden sayılan Şeriati'nin görüşleri bugün hâlâ İran toplumunda popüler ve etkindir. Özellikle bugünki İslami Cumhuriyet rejiminin biçimi, ruhban sınıfının konumu ve eşitlik anlayışına karşı çıkan kesimler tarafından beğenilmektedir.
Şeriati'nin düşünsel çalışmaları sadece devrim öncesi ve sonrası İran'ı değil, dünya çapında İslamcı topluluk ve düşünceler başta olmak üzere birçok kişi ve grubu etkilemiştir. Çeşitli dini kavramlara yaklaşımı, ruhban sınıfının eleştirisi ve İslamcılık hareketinin içinde kabul edilen çeşitli çıkarımlarıyla ilgi çekmiştir.
Şeriati, ayrıca Martinikli Marksist düşünür ve şair Frantz Fanon'un "Yeryüzünün Lanetlileri" isimli eserini, Jacques Derrida'dan "Şiir Nedir" ve Fransız oryantalist ve aynı zamanda katolik papaz olan Louis Massignon'dan "Selman-ı Pak" adlı eserleri Farsçaya çevirmiştir.
Birçok eseri bulunan Ali Şeriati'nin eserlerinin neredeyse tümü Türkçeye çevrilmiştir.
wikipedia
Ali Şeriati Kitapları - Eserleri
- Hac
- İnsanın Dört Zindanı
- Ali
- Dine Karşı Din
- Kendini Devrimci Yetiştirmek
- Ebuzer
- Anne Baba Biz Suçluyuz
- Kadın (Fatıma Fatımadır)
- Her Hicret Bir İnkılaptır
- Muhammed Kimdir
- Kendisi Olmayan İnsan
- İnsan
- Bilinç ve Eşekleştirme
- Dua
- Çocuklar ve Gençler
- Dinler Tarihi 1
- Dinler Tarihi 2
- Şehadet
- Aydın
- İslam ve Sınıfsal Yapı
- Marksizm
- Kur'an'a Bakış
- Hangi Şia?
- Kapitalizm
- İran ve İslam
- İslam Bilimi (Ciltli) I-II
- İbrahim'le Buluşma
- İslam'ı Tanıma Metodu
- Dünya Görüşü ve İdeoloji
- Yeni Çağ'ın Özellikleri
- Ne Yapmalı
- Yalnızlık Sözleri 1
- İslambilim 1
- İslambilim 2
- Biz ve İkbal
- Aydınlara Umut Çağrısı
- Ali Şiası Safevi Şiası
- Hür Düşünce Mektebi
- İslam Nedir Muhammed Kimdir
- Mektuplar
- Çöle İniş
- İslam'ı Anlamak
- İnsan Olmak
- Kevir/ Bir Tarih Olarak Beliren Coğrafya
- Muhammed'i Tanıyalım
- Kültür ve İdeoloji
- Kendini Bilmek
- Yalnızlık Sözleri 2
- Medeniyet ve Modernizm
- Medeniyet Tarihi 1
- Medeniyet Tarihi 2
- İdeallerin Yenilgisi
- Kapitalizm Uyanıyor mu?
- Şia
- Mükemmel Bir Cemaat Ali Şiası
- Sanat
- Dine Karşı Din / Anne Baba Biz Suçluyuz
- Ümmet ve İmamet
- Adem'in Varisi Hüseyin
- Aşina Yüzlerle Ailesine ve Dostlarına Mektuplar
- Kavramlar Sözlüğü
- Muhtelif Eserler- I
- Muhtelif Eserler- II
- İslambilim 3
- Bir Önünde Sonsuz Sayıda Sıfırlar
- Tevhidi Altyapı
- Bekleyiş - Karşı Tepki Dini
- İslam Ekonomisi
- İslam'ın Tarih Felsefesi
- İslam Sosyolojisi Üzerine
- Sizi Rahatsız Etmeye Geldim
- Marksizm ve Diğer Batı Düşünceleri
- Yarının Tarihine Bakış
- Sevmek Aşktan Üstündür
- Terimler Sözlüğü
- Gençler İçin İnanç ve Ahlak Prensipleri
- Dine Dayanmak
- Siret
- Ali Şeriati'den Aforizmalar
- Dinleri Tanımak
- İki Sûre İki Yorum
- Çağımızın Müslüman Kadından Beklentisi - Emperyalizme Karşı Müslüman Kadın
- Toplumbilim Üzerine
- Çar Zindanen İnsan-Eli Şerieti
- Aşk ve Devrim
- Ve Cevap Veriyorum
- Öze Dönüş
- Ayet Yorumları
Ali Şeriati Alıntıları - Sözleri
- Diğer canlılar niçin yaşadıklarını anlamaları gerekmeksizin yaşarlar. Ama insana: "Yaşa!" dedikleri zaman "Nasıl?" diye sormadan önce "Niçin?" diye soruyor. Bundan dolayı insana,sadece nasıl yaşayacağını öğretmek yetmiyor. İnsan, aç olduğu sürece alışılmış hayat nimetlerinin peşinden gider ve gündelik dertlerini gidermek için çabalar; bu durumda bu sorulardan az ya da çok uzaklaşır. Fakat bu ihtiyaçlar giderildiğinde onun için insan olmanın temel ihtiyaçları ve nerede olması gerektiği gündeme gelir.Gercekten de gerçek din ve mutlak din duygusu bugün daha çok, daha ciddi ve daha hayatı bir ihtiyaç konusudur. (Dinler Tarihi 1)
- Bu dünyada şu üç şeyi şunlarla ara: Gerçekliği, düşünce ve ilimle; iyiliği, ahlak ve dinle; güzelliği, sanatla. Ve aşk sana bu üç dünyanın da kapılarını açabilir. (Aşina Yüzlerle Ailesine ve Dostlarına Mektuplar)
- Başkalarıyla oldukça kendimi yalnız görüyordum. Yalnız kendimle, yalnız değildim. (Çöle İniş)
- Diyorlar ki kafir, ölümden sonraki dünyaya inancı olmayan kimse demektir. Mümin ise bunlara inancı olan kimsedir. (Dine Dayanmak)
- Peygamber, ağır düşüncelerin baskısı altında bunaldığında ve ruhunun çetin dalgaları ve düşüncelerinin yüksek miraçları karşısında takatsiz kaldığında, Ayşe' yi çağırıp " Benimle konuş ey Hümeyra( pembelim) ! diyordu. (İslam Nedir Muhammed Kimdir)
- “Sezgisel ve tahmini değil, aksine gözle görme şeklinde olan kesim bilimsel ölçülere dayanarak ikinci neslimiz bizimle yabancılaştığını biliniz.” (İbrahim'le Buluşma)
- Dua; öğreten, bilinçlendiren, iyilik ve güzelliği telkin eden bir metin, ruhu ruhani miraca götüren, ölüm gününden kurtaran, Allaha yaklaştıran, eğitip öğreten bir ilimdir. (Kavramlar Sözlüğü)
- Kıyamette görmeye başlayıp başkalarını görme azabına uğrayacağımdan korkuyorum. [Ebulala Maarri] (İslambilim 2)
- İbrahim'e bak! Sevgili evladını aşka kurban ediyor. (Ali Şeriati'den Aforizmalar)
- "O sıfır aleminin içinde bir gibiydi." (Çocuklar ve Gençler)
- Netice, yine umutsuzluk, nefret, sorumluluktan kaçma, kendi köşesine çekilme, mistik hayat, varoluşçu oyunlar vb .. (Medeniyet ve Modernizm)
- Dua, yüzüne açılmayan hiçbir kapıyı çalmaz.. Dua, en yüksek ifade zirvesini, aklın karanlık gecesinde, Akıl bineğinin ayağı topalladığında, Aşk uçuşu sırasında bulur.. (Dua)
- lnsan ne kadar daha fazla anlar ve ne kadar daha derin hissederse daha çok acı çeker ve sorumluluğu ağırlaşır. (Yalnızlık Sözleri 2)
- Yarının tarihini yazarsak ancak, tarih değer kazanacaktır. Tarih, eğer yarını bilmemize, bugünün insanını ya da ortaya çıkacak insanı bilmemize yardımcı olmuyorsa, faydasız olacaktır. Çünkü tüm bilimler; insanları, geleceğin insanının hayatını ve bugün ile yarının insanının idealini anlamada, en azından yararlı olmak zorundadır. Geçmişteki insanı anlamak, kendimizi ve geleceğimizi anlamada bir başlangıç olmalıdır... (Yarının Tarihine Bakış)
- Şüphe yok ki, bu memlekette aç olanlar en çok çalışanlardır. Bununla şerefiyle çalışan, hırsızlık, yan kesicilik, aldatma, dalkavukluk, rüşvet, nüfuz sömürücülüğü, kadın ticareti, insanı kısa yoldan seçkin kılacak herhangi ber şeyi yapmayan namusluları kastediyorum. (Kapitalizm Uyanıyor mu?)
- Komünizm ve kapitalizmin her ikisi de şekil farklılıklarına rağmen insana "ekonomik bir hayvan" olarak bakmaktadırlar. Aralarındaki bu şekil farkı bu hayvanın ihtiyaçlarını karşılamada hangisinin daha başarılı olabileceği meselesi üzerinedir. (İnsan)
- Aydın ; son peygamberden sonra, peygambere benzeme eylemidir. Ümmi olmak ; halkın adamı olmaktır. Ümmetin hem içinde hem de dışında ayaklanmaktır. (Ne Yapmalı)
- "Bir toplum kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez." (Bilinç ve Eşekleştirme)
- Halkın eleştirilerini özgürce yapamadığı bir toplumda eleştiriler, mizahla yapılır ve bu mizahlar bir araçtır. (Medeniyet Tarihi 1)
- Kuran'ın Allah'ı insana yakındır, herkesle birliktedir. (İslam Nedir Muhammed Kimdir)
Editör: Nasrettin Güneş