diorex
Dedas

Halim İle Selim - Sevan Nişanyan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Halim İle Selim kimin eseri? Halim İle Selim kitabının yazarı kimdir? Halim İle Selim konusu ve anafikri nedir? Halim İle Selim kitabı ne anlatıyor? Halim İle Selim PDF indirme linki var mı? Halim İle Selim kitabının yazarı Sevan Nişanyan kimdir? İşte Halim İle Selim kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 02.09.2022 09:00
Halim İle Selim - Sevan Nişanyan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Sevan Nişanyan

Yayın Evi: Liber Plus Yayınları

İSBN: 9786058136458

Sayfa Sayısı: 248

Halim İle Selim Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Zorlu cezaevi koşullarında yazılmış olan bu kitapta Nişanyan tanrı(lar)ın varlığını, ateizmi, ahlakın dini temellerini, akıl ve inanç ilişkisini, çağdaş dünyada dinlerin geleceğini, herkesin anlayacağı duru bir dille tartışıyor. Günümüzün önemli felsefi metinlerin- den biri olmaya aday bir eser.

“Ateizm ve din eleştirisi, kendini aklın ve vicdanın şahitliğine sunmuş bir İslam için hem lazım hem de kaçınılmaz olduğu gibi insan olmanın da gereğidir. Sevan Nişanyan bütün radikal eleştirilerine rağmen mertlik ve netliği ile dindarların bile saygısını hak ediyor.”

Mücahit Bilici

Halim İle Selim Alıntıları - Sözleri

  • İnsan zihninin henüz Yahudi-türevleri dinlerin büyü alemine tutsak olmadığı bir devirde insanlar evrenin yaratılışı problemini düşündüklerinde, salim akılla ulaşabildikleri son nokta Eflatun ve Aristo'nun demiourgos kavramı olmuş. Demiourgos sanatkar demektir. Şekilsiz ham maddeye şekil verip evrenin akılcı düzenini yaratır. Dolayısıyla ham madde ve yaratıcı arasında indirgenemez bir ikililik vardır. Milattan sonraki yüzyıllarda Yahudi ve Hristiyan fikirlerinin yaygınlık kazanmasıyla birlikte bu teori tabi yetersiz kaldı. Kadiri mutlak tanrının maddi dünyaya şekil vermekle kalmayıp maddeyi de yoktan yarattığı, dolayısıyla demiourgos'tan üstün bir irade olduğu söylendi. Lakin ''yoktan yaratmak'' ne demektir, bir takım çocuk masalı imgeleri dışında henüz açıklayabilen çıkmadı. Yaratılış anından önce bir şey var mıydı yok muydu? Var idiyse onu kim yarattı? Yok idiyse tanrının var olduğunu nasıl söyleyebilirsin? Anlamı olmayan söz oyunları bence bunlar. Bilmiyoruz dememek için uydurulmuş kelime örgüleri.
  • Neolitik çağda, yani bundan önceki on bin küsur yıl zarfında insanoğlunun evcilleştirdiği hayvanlar arasında konar-göçer yaşam tarzına intibak edemeyen tek hayvandır domuz. Koyun, keçi, sığı, deve, eşek, at, köpek, kedi, lama, ren geyiği göçe gelir. Kümes hayvanları taşınabilir. Domuz gelmez. Alıştığı yerden ayrılmaya direnir, uzun yürüyüşlere tahammülü yoktur. O yüzden domuzu sadece yerleşik tarım toplumları yetiştirebilir. Köy hayvanıdır. Yaylada ve kervanda görülmez. Konar göçer toplumların yerleşik köy halkını her devir ve kültürde hor gördüğünü biliyoruz. Nedeni gayet nettir. Yerleşik toplum çöpü ve dışkısıyla bir arada yaşar. Kanalizasyon ve belediye çöpçüsünün icadından önceki devirde bunun ne anlama geldiğini tahmin edebilirsiniz. Koku, pislik, salgın hastalık. O yüzden, yerleşiklere özgü bir mahlukunkonar göçer toplumlarda iğrenç olarak görülmesi normaldir. Nitekim yalnız Araplarda değil, hayvancılıkla geçinen toplumlarda, daha doğrusu hayvancılıkla geçinen zümrenin egemen olduğu toplumlarda, eski İbranilerde, Orta Asya göçebelerinde, Aryan kültürünü eski İran ve Hindistan'a getiren kavimlerde, Homerik Yunan geleneğinde de domuz tabusuna rastlıyoruz. Tevrat ve Kuran'da karşımıza çıkan Domuz önyargısını o kültürel altyapının bir ifadesi olarak görmek gerekir. (Tevratta'ki Abel be Kayin öyküsünde de aynı kültürel tercihi görürsünüz. Abel/Habil hayvancıdır, iyidir; Kayin/Kabil tarımcıdır, kötüdür.) Tevrat'ın da Kuran'ın da evrensellik iddiası köftur. İlkel insan topluluklarının başlıca iki tipinden sadece birinin kültürel normlarını ifade eder. Allah eğer peygamberlerini Arabistan çölünün marjinal topraklarında yaşayan pastoral toplumlara değil de mesela İtalya'nın, Anadolu'nun Çin'in verimli topraklarında yerleşik toplumlara göndereydi, domuz meselesine bakışının da farklı olacağından kuşkunuz olmasın. Yeni Gine'nin sağlı halkları, misal, öteden beri yerleşik tarım kültürüne sahip bir toplum. Domuzu kutsal sayıyorlar. Kişilerin itibarı sahip oldukları domu sayısıyla ölçülüyor, dini törenlerde domuz kurban ediliyor, efsanelerde tanrısal domuzlar anlatılıyor. Böyle bir kültüre İslam'ın evrensel değerlerini nasıl anlatırsınız? Teorik bir soru değil bu. Bir İslam Devleti olma hayalleri besleyen Endonezya için hayati bir konu.
  • İnsanoğlu sonuçta sosyal bir varlık; kendini grup aidiyetleriyle tanımlar. Etik davranışlarımızın tümü, aidiyetlerimizin ince ayarıyla ilgilidir. Siyasi tercihlerimizden saç modelimize, kıyafetten dil alışkanlıklarımıza, ev seçimimizden partner seçimimize kadar her an, her eylemimizde, beş dakika durup dinlenmeden, karmaşık bir aidiyetler ağı içinde kendimize pozisyon tanımlarız. "Modern olmak isterim ama nineyi üzmeyelim." "Bıyığım falancalara benzedi kenarını kırpayım." "O kelimeyi keşke kullanmasaydım, kıro diyecekler." Dini inancın da bunlardan farklı olması için bir neden göremiyorum. İnsanlar dine inanır veya inanmazken ya da şu ölçüde ve şu şerhlerle inanırken, aslında "Ben kimlerdenim?" sorusuna cevap verirler. Çeşitli kimlik ve aidiyet talepleri arasında son derece hassas ayarlı bir pozisyon tuttururlar.
  • İman vicdanın zıddıdır. Vicdanın yükünü topyekün terketme denemesidir. Kime? Belki kitap adı verilen hazırlop öğretiler dizisine, ecdadın töresine, alip hazretlerinin çiğneyip tükürdüğü lokmaya, ''hoca efendi demiş ki'' nin kolaylığına, ümmetin icmaına, kalabalığın irfanına... Yeryüzünde kötülüğün ve ahlaki çürümenin ana kaynağı budur.
  • Bireyin özgürlüğünden kaynaklanmayan hiçbir eylem gerçek anlamda ahlaki sayılamaz. Ahlakı hazır bir öğretiye indirgemeye dönük her çaba, vicdanın yükünden kurtulma çabasıdır. Bireysel sorumluluğu başka yere atma denemesidir. İnsani bir şeydir, bundan dolayı kimseyi eleştiremeyiz. Kim sever yük taşımayı? ama her zaman, içinde az çok riya bulunduran bir işlem olduğunu da unutamayız.
  • Ahlaki üstünlük iddiası kaçınılmaz bir şekilde bir üstünler cemaati doğurur. Bu cemaatin varlığını sürdürmesi, dünyevi gücün gereklerine önem vermesine bağlıdır. Gücün gerekleri bir yerden sonra vicdanın sesini bastırır. O aşamadan sonra soygun mubahtır, ganimet haktır, kardeşini kılıçtan geçirmek görevdir, düne kadar dostun olanları cehennemlik ilan etmek normaldir. Vicdanın sesini ileri sürenleri, Ebu Cehil'den farksız bir istihzayla aşağılarsınız.
  • Zenon Paradoksları: 2400 yıl önce Eflatun'un tartıştığı mevzular. ''Sınır dediğimiz şey iki mekanı ayıran hattır. Dolayısıyla evrenin sınırı olamaz; çünkü her mekan, tanım gereği, evrenin parçasıdır. ''An'' dediğimiz şey iki zamanı ayıran noktadır. Dolayısıyla evrenin başlangıç anı olamaz; çünkü her anın bir öncesi vardır. Ya da en azından, insan oğlunun akıl aparatı, idrak melekesi, öbür türlüsünü kavramaya müsait değil.

Halim İle Selim İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Eleştiri: Öncelikle kitaba önyargısız başlamanızı tavsiye ederim . Başlangıçta yazar ; insanlık tarihi kadar eski bir tartışmanın özüne inerek kendisine muhalif karşıt görüşlü birinin sorularına verdiği cevaplarla , okuyucuyu hem yönlendirme hemde belirli bir düşünce kalıbının içine hapsettirmeye çalışarak başlamış . Parçadan bütüne bakacak olursak ele aldığı konularda , bilimsel , akılcı ve metodik bir yol çizmeye çalışmış ancak bunu evrensel bir bakış açısı ile değil kendi inanç/mantık süzgecinde değerlendirmiş. Bunu yaptığını da gizlemekten çok okuyucuya bilinçli olarak böyle yapılmasının en itidalli yol olduğunu ispata çabalamıştır. Özellikle kitabı genel hatlarıyla değerlendirdiğimizde , yazarın bazı konularda ( inanç , bilim , kuran , İslam , İslam toplumu ) kendisine sorduğu soruların bizlere yeni bir düşünce alanı oluşturmasından çok , kendisinin bizzat istediği noktaya doğru okuyucuyu iterek sürekli olarak cevap verenin haklılığı üzerine inaşaa etmiş. Bunların dışında konu ve içerik bakımından günümüzün ; ahlaki , vicdani , kültürel , toplumsal birçok meselelerinde , bizlere kasıtlı bir bakış açısı sunmaya çalışmış ve bu bakış açısını kendisinin de tek ve kati olduğuna inandığı bilimsel verilere dayanak gösteremeden kesin delillere ulaşamamıştır . Bu da kitabın bütünsel olarak çelişkili bir çok yönünü açığa çıkarmıştır . Başlıkta da belirttiğim gibi , tamamen içeriğe ve ışık tutmaya çalıştı meselelere getirdiği yorumlara bir eleştiri yazısıdır ! Keyifli okumalar (Osman Nuri CEYLAN)

Sevan Nişanyan'ın cezaevindeyken yazdığı ve orada koğuş arkadaşlarıyla gerçekleştirdiği sohbetlerin yeniden düzenlenmesinden oluşan kitap, tanrı ve din kavramlarını ateist bir bakış açısıyla ele alıyor ve sorguluyor. Soru cevap şeklinde yaptığı bu sorgulamada belli bir entelektüel seviyenin altına düşmeden, sert eleştirilerine karşın saygı ve dürüstlük düzeyini koruyor. Tanrı kavramı üzerinden felsefi bir düzlemde başlayıp çok tanrılı ve semavi dinler sorgulanıyor. İslam için geniş bir bölüm ayrılarak Kuran ve İslamın 1400 yıllık ilerleyişi ele alınıyor. Nişanyan zorlu konuları, aykırı fikirleri, genele ters söylemlerini didaktik ve ağır bir dille değil her zamanki üslubuyla kolay ve merakla okunan (azıcık provokatif) şekilde aktarmış. Evet mütedeyyin okuyucuyu zorlayacak, belki kızdıracak çok sayıda fikir ve tespitler barındıran kitap, bildiklerini ve inandıklarını sınamaktan çekinmeyen bünyelere tavsiye edilecek kalitede. (Gustav)

Yazarın hapishanede kaldığı günlerde koğuş arkadaşları ile din üzerine yaptığı felsefi sohbetleri, yine o günlerde ve hapishane şartlarında kaleme aldığı bir kitap. Tanrı ve din kavramı üzerine yapılan tartışmalardan oluşan ve yaşandığı gibi sohbet havasında tarzında kaleme alınan çalışmayı bu alana ilgi duyan okurlara önerebiliriz. Bu tür konular ilgi alanına girmeyenlerin okuması biraz zor olabilir. (Kitap okumak)

Halim İle Selim PDF indirme linki var mı?

Sevan Nişanyan - Halim İle Selim kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Halim İle Selim PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Sevan Nişanyan Kimdir?

İlköğrenimini Özel Pangaltı Ermeni İlkokulu'nda gördü; 1968'de, Milliyet gazetesi tarafından düzenlenen İlkokullararası Bilgi ve Kültür Yarışması'nda üçüncü oldu.[1] Orta öğrenimini Işık Lisesi ve Robert Lisesinde tamamladı. 1974'te ABD'ye giderek Yale Üniversitesi ve Columbia Üniversitesinde tarih, felsefe ve Güney Amerika Siyasi Sistemleri üzerine eğitim gördü.

1984-1985 yıllarında Commodore 64 adlı kişisel bilgisayarı (PC) Türkiye'ye getiren firmanın kurucusu ve yöneticisi oldu. Bilgisayar programcılığı ile ilgilendi, çeşitli konuşma ve konferanslara katıldı. Türkiye'nin ilk popüler bilgisayar dergisi olan Commodore'u kurup orada Baytan Bitirmez müstear ismiyle yazılar yazdı.

Sevan Nişanyan, çeşitli Britanya ve Uzakdoğu yayınevleri için seyahat kitapları kaleme aldı. 1998 yılında "Küçük Oteller Kitabı" adlı kitabı ilk kez yayımladı. Türk turizmine kitle turizmi dışında yeni bir yön kazandırma çabası olarak görülebilecek "Küçük Oteller Kitabı"'nı her sene yenileyerek bir referans kitabı haline geldi.

1995 yılında eşi Müjde Nişanyan ile birlikte İzmir'in Selçuk ilçesinin Şirince köyüne yerleşen Nişanyan, bu köyde geleneksel mimari dokuyu korumak ve canlandırmak için yaptığı çalışmalarla tanındı. Eski köy evlerini geleneksel tarzda onararak oluşturduğu Nişanyan Evleri adlı otel 1999'da işletmeye girdi. Şirince'de yıkılmakta olan evleri resmi izin olmadan restore ettiği gerekçesiyle 2001 yılında 2863 sayılı yasa kapsamında 10 ay hapis cezası aldı.

Bu dönemde Türkçenin etimolojisi üzerine ilk kapsamlı bilimsel çalışma olan "Sözlerin Soyağacı: Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü" adlı çalışmasını tamamladı; aynı sözlüğün popüler bir özeti olan "Elifin Öküzü ya da Sürprizler Kitabı" adlı kitabı yayımlandı.

2004'te İnsan Hakları Derneği tarafından verilen Ayşenur Zarakolu Özgür Düşünce Ödülü'ne layık görüldü.[5] Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu bölgeleri hakkında resmî görüşün verilerini sorgulayan "Ankara'nın Doğusundaki Türkiye" adlı gezi rehberi 2006'da yayımlandı.

Nişanyan'ın Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş dönemine ilişkin eleştirel görüşlere yer veren "Yanlış Cumhuriyet: Atatürk ve Kemalizm Üzerine 51 Soru" adlı kitabı 2008'de basıldı. "Sözlerin Soyağacı"'nın geniş ölçüde gözden geçirilmiş ve genişletilmiş yeni versiyonu da aynı tarihte piyasaya sunuldu.

Agos gazetesindeki köşe yazarlığının yanı sıra, 29 Ekim 2008 ve 14 Aralık 2009 tarihleri arasında Taraf gazetesinde "Kelimebaz" adıyla dile ilişkin köşe yazıları yazdı. Bu yazıları iki ayrı kitapta toplanarak "Kelimabaz - 1" ve "Kelimebaz - 2" isimleriyle yayımlandı.

2009'dan itibaren Anadolu yer adlarına ilişkin geniş kapsamlı bir çalışma başlattı. Çalışmanın ilk ürünleri 2010'da piyasaya çıkan "Adını Unutan Ülke: Türkiye'de Adı Değiştirilen Yerler Sözlüğü" adlı kitapta ve Index Anatolicus web sitesinde yayımlandı.

Likya hakkında kitap yazma çalışması sırasında aklına düşen kaya mezarı inşa etme fikrini, yirmi yıl sonra, 2012 yılında Şirince'de gerçekleştirdi.

Agos yazılarını da kapsayan otobiyografisi Aslanlı Yol, 2012 yılında yayımlandı.

Şirince'de inşa ettiği taş binalar mühürlendikten sonra mührü sökerek inşaata devam eden Nişanyan iki yıl hapis cezasına çarptırıldı. Daha önce onanan hapis cezaları da buna eklenince infaz süresi 11 yıl 5 aya çıktı. Söke Cezaevi'nde cezası infaz edilmeye başlandı. 2017'de daha sonra aktarılmış olduğu Foça Açık Cezaevi'nden firar ederek yurtdışına kaçtı. Sığındığı Yunanistan'dan iltica talebinde bulundu.

Sevan Nişanyan Kitapları - Eserleri

  • Aslanlı Yol
  • Yanlış Cumhuriyet
  • Elifin Öküzü ya da Sürprizler Kitabı
  • Kelime Baz 1
  • Halim İle Selim
  • Hocam, Allaha Peygambere Laf Etmek Caiz Midir?
  • Şirince Meydan Muharebelerinin Mufassal Tarihçesi
  • Sözlerin Soyağacı
  • Kelime Baz 2
  • Swami Dayananda Saraswati’nin Kuran Eleştirisi
  • Nişanyan Sözlük Çağdaş Türkçenin Etimolojisi
  • 100 Güzel Kelime
  • Ağır Kitap
  • Ankara'nın Doğusundaki Türkiye
  • Türkiye Yer Adları Sözlüğü
  • Yanlış Cumhuriyet
  • Hayali Coğrafyalar
  • Cezaevi Yazıları
  • Karadeniz Black Sea
  • Din Savaşları
  • Adını Unutan Ülke
  • İyimser Zamanlar
  • Türkiye Kişi Adları Sözlüğü
  • Sürgün Yazıları

Sevan Nişanyan Alıntıları - Sözleri

  • “ “Hoca kıyafetli sahte alimlerin [...] menfi istikamette atacakları bir hatve [...] milletimin kalbine havale edilmiş zehirli bir hançerdir. Benim ve benimle aynı fikirde arkadaşlarımın yapacağı şey mutlaka ve mutlaka o adımı atanı tepelemektir. Farzı muhal eğer bunu temin edecek kanunlar olmasa, bunu temin edecek Meclis olmasa, öyle menfi adım atanlar karşısında herkes çekilse ve ben kendi başıma yalnız kalsam, yine tepeler ve yine öldürürüm.” (Yanlış Cumhuriyet)
  • Vefa mah. 1665 Vefa • Fatih devri âlimlerinden “Şeyh Muslihüddin Ebülvefa”nın inşa ettirdiği camii ve hayrat nedeniyle. (Türkiye Yer Adları Sözlüğü)
  • "Bu yobazlık müslümanların kendilerine olan güvensizliklerinden geliyor. Aykırı bir fikre tahammül edemiyorlar. Çünkü hakiki olarak ne dini biliyorlar, ne de uyguluyorlar." (Hocam, Allaha Peygambere Laf Etmek Caiz Midir?)
  • Bazı şeyler kutsaldır, aman dikkat kırılır, adlarını anacaksan salavatla anmalısın tezine katılmıyorum. Kutsal olduğunu söyleyen SENSİN. Sana saygı duyarız çünkü insana saygı duyarız. İnsanların kendilerince haklı veya güçlü gerekçelerle dine bağlanmış olabileceğini anlarız, bu işe akıl, zekâ, duygu ve sevgi yatırdıklarını biliriz. Bazılarını severiz de. Ama onların putlarına, diğer putlara gösterdiğimizden daha fazla neden saygı göstermemiz gerektiğini anlamakta zorluk çekeriz. (Hocam, Allaha Peygambere Laf Etmek Caiz Midir?)
  • Çamur atmak istersen irtica, övmek istersen muhafazakarlık. Yoksa nesne üç aşağı beş yukarı aynı şey. (Kelime Baz 1)
  • Derin bir yaratıcılığın eseri olan -sel/-sal eki yanılmıyorsam ilk olarak 1932 veya 33'te Fransızca universel sıfatına karşılık Çankaya'da icat edilen evrensel sözcüğünde kullanılmış. ... Ondan sonra Öztürkçecilere gün doğmuş, tecimsel, kamusal, ulusal, arsıulusal, tinsel, cinsel, siyasal, yazınsal, dirimsel, özdeksel, artık Allah ne verdiyse dayamışlar. (Kelime Baz 1)
  • İslamiyet’ten sonra Horasan ve Maveraünnehir’de Farsça-Arapça kırması konuşan fakat Arap kökenli kabul edilen Müslüman ahaliye çevre halkları ‘Taçik’ demişler. Erken Türkçede ve Moğolcada bolca geçen, oldukça aşağılayıcı bir tabir. Modern Tacik halkının adı oradan geliyor. Ermenice taçik de oradan gelir, bizim Batı lehçesinde dacig olur, “Türk” demektir, iyi bir manada değil. Anlamı nasıl evrilmiş derseniz, al sana doktora tezi konusu derim. (Kelime Baz 1)
  • Bir gün rakı sofrasında dilimi tutamayıp Atatürk'ün Çanakkale Harbi'nde düşük rütbeli bir subay olduğunu, Türkiye'de asıl Batılılaşma hamlesinin Cumhuriyet değil Tanzimat döneminde yapıldığı gibi zındıkça görüşleri savunduğum için mi tehlikeli bir vatan haini olduğuma kanaat getirdi? Bilemiyorum. (Şirince Meydan Muharebelerinin Mufassal Tarihçesi)
  • Ali [Nesin] ile aramızda biriken gerginlik açılış vesilesiyle kriz noktasına geldi. (...) Sert diyaloglar oldu. Tam o günlerde canım zaten başka bir şeyden ötürü sıkkın. Çektim Etiyopya'ya gittim, Allah'ın kaybettiği bir dağ başında bin yıllık bir manastır buldum, birkaç gün orada kalıp kendi kendimle hesaplaştım. Ali'yle üç dört ay küs kaldık. Ama geride tam 32 yıllık arkadaşlık var. Hem yetmiş milyon içinde o kadar kaliteli bir deliyi bir daha nereden bulacaksın? Barıştık tabii. (Şirince Meydan Muharebelerinin Mufassal Tarihçesi)
  • Haşa, varlığın anlamı üzerine kafa yoranları sarakaya almak aklıma gelmez; onlara muhabbetim vardır. Belki tam tersine, yeterince kafa yormayıp hazır şablonlara kaldıkları için onlara çıkışıyorum. Hayatı, ölümü varlığı yokluğu anlamlandırma amacıyla yola çıkıp, insanlığın çocukluk çağından kalma birtakım hurafeleri cevap zannedenlerdir belki hedefim. Kıral çıplak demek 'herşey anlamsız demek değil ki? ' Anlamsız şeylerle vakit kaybetme, aklını başına al' çağrısıda alabilir pekala. (Hocam, Allaha Peygambere Laf Etmek Caiz Midir?)
  • Soluk gül rengi olarak kullandığımız "pembe" kelimesi, dilimize Farçadan geçmiştir. Pambe "pamuk" demektir. (Nişanyan Sözlük Çağdaş Türkçenin Etimolojisi)
  • "1924 muhalefeti, İttihatçı-Milliyetçi kadroların dışından bir muhalefet değil, o hareketin içinde, rejimin Tek Adam diktatörlüğüne dönüşmesi ekseninde oluşan bir fikir ayrılığının ürünüdür." (Yanlış Cumhuriyet)
  • Ahiboz mah. Gorbeus/Gorbaios? [ AnD ]; 1928 Axıboz • Mithridates Savaşları bağlamında Cicero, Appianus ve Dio Cassius’un andığı Gorbeus, 334 yılına ait Itinerarium Burdigalense’de “Ankara - Aksaray” yolunda üçüncü menzil olarak gösterilir. Türkçede anlamı olmayan “Ahiboz/Ahıboz” adı muhtemelen *Xırboz > *Axırboz yoluyla antik addan türemiştir. (Türkiye Yer Adları Sözlüğü)
  • Hocam çekil kenara... Bu denklem hakkında yıkım kararı var! (Şirince Meydan Muharebelerinin Mufassal Tarihçesi)
  • Vatanımıza ne cüretle "hindi" derler diye hop oturup hop kalkanların esas dert etmesi gereken konu o değil. Vatanın adı İtalyanca, onu neydeceğiz? (Kelime Baz 1)
  • İman vicdanın zıddıdır. Vicdanın yükünü topyekün terketme denemesidir. Kime? Belki kitap adı verilen hazırlop öğretiler dizisine, ecdadın töresine, alip hazretlerinin çiğneyip tükürdüğü lokmaya, ''hoca efendi demiş ki'' nin kolaylığına, ümmetin icmaına, kalabalığın irfanına... Yeryüzünde kötülüğün ve ahlaki çürümenin ana kaynağı budur. (Halim İle Selim)
  • Bu ülkenin bir de kürt meselesi varmış efenim. Cumhuriyet Kürtlerin varlığını bile inkar peşindeymiş. Eh, ‘dindarlık’ ortak paydası, ‘ümmet’ bilincinin sağladığı kardeşlik imkanı da devletin ‘vicdanları laikleştirme’ faaliyetleri ile epey örselendiğinden, aynı dine mensup olmanın birleştirici işlevi yara aldığından, ciddi maraza çıkmış, pek fena olmuş, milliyetçilik karşı milliyetçiliği doğurmuş. (Hocam, Allaha Peygambere Laf Etmek Caiz Midir?)
  • İnsanoğlu sonuçta sosyal bir varlık; kendini grup aidiyetleriyle tanımlar. Etik davranışlarımızın tümü, aidiyetlerimizin ince ayarıyla ilgilidir. Siyasi tercihlerimizden saç modelimize, kıyafetten dil alışkanlıklarımıza, ev seçimimizden partner seçimimize kadar her an, her eylemimizde, beş dakika durup dinlenmeden, karmaşık bir aidiyetler ağı içinde kendimize pozisyon tanımlarız. "Modern olmak isterim ama nineyi üzmeyelim." "Bıyığım falancalara benzedi kenarını kırpayım." "O kelimeyi keşke kullanmasaydım, kıro diyecekler." Dini inancın da bunlardan farklı olması için bir neden göremiyorum. İnsanlar dine inanır veya inanmazken ya da şu ölçüde ve şu şerhlerle inanırken, aslında "Ben kimlerdenim?" sorusuna cevap verirler. Çeşitli kimlik ve aidiyet talepleri arasında son derece hassas ayarlı bir pozisyon tuttururlar. (Halim İle Selim)
  • Din konusu daha da hassastır. İnsanın ve toplumun omurgasını oluşturan bu konuda da eleştiri hakkınız olabilir ama insanların inançları ile alay edememeyi sansür ile açıklamak absürd bir mantıktır. (Hocam, Allaha Peygambere Laf Etmek Caiz Midir?)
  • Harikulade: Dilimizde çok farklı anlamda kullanılan (Çok güzel) harikulade, aslında "rutin bozan" demek. hārik(yırtan bozan), āde(alışkanlık) kelimelerinin birleşmesi ile oluşmuştur. (Nişanyan Sözlük Çağdaş Türkçenin Etimolojisi)

Yorum Yaz