diorex

Hançer - Mustafa Hoş Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Hançer kimin eseri? Hançer kitabının yazarı kimdir? Hançer konusu ve anafikri nedir? Hançer kitabı ne anlatıyor? Hançer PDF indirme linki var mı? Hançer kitabının yazarı Mustafa Hoş kimdir? İşte Hançer kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 19.10.2022 00:00
Hançer - Mustafa Hoş Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Mustafa Hoş

Yayın Evi: Destek Yayınları

İSBN: 9786053113409

Sayfa Sayısı: 272

Hançer Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Türkiye’nin gizli dehlizlerinde saklanan Müslüman Naziler, ilk kez gün ışığına çıkıyor.Bir ellerinde Gamalı Haç, diğer ellerinde Kuran taşıyorlardı. Onlara Müslüman Nazi deniyordu. Hitler’in hançeri olmaya ant içmişlerdi. Hitler yenilince Amerikan İslamcılığının fedaisi oldular. Kayıp bir kızı arayan gazeteci Zafer, ülke yönetimini ele geçiren karanlık bir suç örgütüyle karşı karşıya geliyor.

“Allah’a şükür. İyiyiz. Allah ve Adolf Efendi bizi korursa, bir yıl değil on yıl savaşa dayanırız. Allah, Adolf Efendi’ye ve Alman ordusuna kuvvet versin ki, muzaffer olalım. Biz Führer’in hançeriyiz. No mister no mösyö. Artık yeter. Gökte Allah, yerde Hitler. Allahüekber!” Bu kitapta anlatılanların hepsi gerçek, hepsi kurgu. Tıpkı Neo-Türkiye gibi.

(Tanıtım Bülteninden)

Hançer Alıntıları - Sözleri

  • Bak gördün mü Benjamin? Bir erkek her şeyini değiştirebilir. Yüzünü,evini,ailesini,kız arkadaşını,dinini,Tanrı'sını... Yine de değiştiremeyeceği bir şey var Benjamin. Tutkularını değiştiremez.
  • Türkiye nasıl oldu da Atatürk gibi bir liderden sonra bu hale düştü?"... Atatürk'ün kuruluş kelerine ve devrimlerine bağlı kalınsaydı bugünleri yaşamazdık.
  • Bir Fransız sosyolog anlatmıştı. Fransa ile Türkiye'yi kıyaslıyordu. Diyordu ki " Siz kökünüze saldırdığınız için iki yakanız bir araya gelmiyor. Sürekli patinaj yapıyorsunuz. Hiçbir Fransız sağcısı, solcusu, liberali 1789 Fransız Devrimine saldırmaz.O köke sahip çıkar. Oysa siz Türkler muhafazakarı, Kürt'ü, solcusu, İslamcısı Atatürk'e ve Cumhuriyete saldırırırsınız. O yüzden ortak paydanız olmuyor ve daha kolay bir şekilde hemen ayrışıyorsunuz. Birbirinizle ayrışarak dövüşerek enerjinizi tüketiyorsunuz. Temel sorununuz bu. "
  • İnsanlar yalnızdı ve bu yalnızlıklarını başka yalnızlara duyuruyoruz. O yalnızlar da "yalnızlıkları" beğeniyor Du. Beğeniler ne kadar çok olursa, yalnız insanlar kendilerini o kadar iyi hissediyordu. Ta ki bir başka paylaşıma kadar...

Hançer İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Okuduğum çok az kitap için zaman ve ara israfı olarak düşündüm. Bu kitap da onlardan bir tanesi. Tamamen siyasi ideoloji ile yazılmış, mevcut siyasi iktidara çakmak için polisiye süsü verilmis olaylar silsilesi. (Okuyann Adam)

O kadar kötü bir kitap ki -nadiren kitap için harcadığım paraya üzülen ben- bu kitapta üzüntünün doruğuna çıktım. Sadece zaman kaybı değil aynı zamanda yanlış bilgilerle kurgu hatalarıyla dolu bir kağıt israfı söz konusu. Mustafa Hoş gazeteci Zafer'i kendi ile eşleştirmiş muhtemelen bahsettiği kanal da "24". Kitabın kapağına logo olarak koyduğu "Handschar division" Boşnak lejyonerlerine ait bir semboldür. Bulgaristandaki bir Türkün o sembolle ne işi olur? Ayrı Bir kitap yazıyorsun bâri bunu doğru araştır da düzgünce kullan. Hakiki isimler kullanarak onları Nazilerle bağlantılı geçmişten bugüne uzanan bir mafyatik örgütlerin azaları gibi göstermek ne demek oluyor? Verdiği bilgiler de yalan yanlış. Gazeteci Asım Us Nazist olarak yaftalarken acaba Mustafa Kemal Atatürk ün İsmet İnönüyü Hatay konusunda ikaz etmek için onun köşesini kullandığını biliyor muydu? Yanlış olarak yazdığı ve içerisinde Nazist propaganda var dediği "Bir bayrak altına" adındaki kitap bir şiir kitabıdır ve yazarı mahlas olarak Atsıza Yoldaş müstearını kullanan Fethi Tevetoğludur. Yazar müstearı bile yanlış yazmış! Bunu en son Rıdvan Akar yapmış ve tazminattan kurtulmak için merhum Reha Oğuz Türkkana özür mektubu yollamıştı. Tevetoğlunun ve adı geçen diğer kişilere bu kara propagandayı haber vermek istiyorum. Umarım böylece roman yazıyorum diye 270 sayfa iftira kaleme alanlar kendilerine çekidüzen verir (Ömer Aybars)

Normal şartlar altında bir günde okunup, bitirilecek kitabı ancak iki günde bitirebildim. Notlar aldım, önemli yerleri çizdim, düşüncelerimi yazdım, yazara kendimce okurken sorular sordum ve bu şekilde bitti. Okuduğuma değdi. Zaman kaybı olarak nitelendirilemeyecek kadar güzel bir kiap. Kitabı bitirmeye yakın şunu da düşündüm. Mutlaka devamı olmalı yani bir seri niteliğinde. Önce kitabın kapağından başlayalım. Oldukça dikkat çekici bir niteliğe sahip bir resim var. 'Hançer' birliğinin bayrağı. Siyah arka plan ve beyaz yazı karakteri ile uyumlu bir çalışma ama keskin olmayan yazı karakteri ile yazılsa belki görsel olarak daha da hoş görülebilirdi diye düşünüyorum. Kapak sloganı ise 'Gökte Allah, yerde Hitler, Allahüekber'. Başka söze gerek yok. Yakın zaman Türkiye'sini görüyoruz. Zafer, görsel medyanın en önemli ayağı olan televizyonda başarılı işler çıkaran ve yaptığı haberlerle yerini iyice perçinleyen genel yayın yönetmeni. Aranan, istenen ve çoğu kişi tarafından da yerinde olmak için can atılan bir mevkiye sahip. Halkın nabzını iyi tutan haberlerle diğer kanallara fark atan ve ekibi ile iyi işler çıkaran ve reytinglerde hep başta olan bir kişi. Fakat kendi içi dünyasında fırtınalar kopan, televizyondaki o başarıyı özel hayatına yansıtamayan ama çoğu kadının da gözü üstünde olan bir kişi. Bir gün iş çıkışı arabasına binmeye çalışırken, yanına yaklaşıp, bir şeyler söylemek isteyen bir kadının bir anda yere düşmesi, apar topar hastaneye götürülmesi, kadının daha sonra kızıyla ilgili bir şeyler anlatması ve yardım istemesi üzerine gelişen olayları okuyacağız. Konunun dikkate değer olması ve kadına özel olarak yardım etmek istemesi bunu da ancak elinde bulunan televizyon sayesinde yapacak olması yüzünden, birden hiç beklemediği şeylerle karşılaşmasını okuyacağız. Gelişen olaylar neticesinde bir yerlerden tehdit edilmesi; gazetecilik aşkı ile konuyu daha da derinliğine araştırmak istemesi, olayları farklı boyutlara taşıyor. Görsel ve yazılı basın içinde yaşanan, söylenen ve duyulan haberlerin akışı içinde bir 'kayıp kadın'ı bulma çabalarına tanıklık edeceğiz. Medya-hükümet ilişkilerine yakından şahitlik edeceğiz. Şu anda da hala etkisini yitirmeyen medyadaki tasfiyeleri, atamaları ve birilerinin adamı olma peşinde koşanları okuyacağız. Tanınan bir gazeteci hiç tanımadığı bir kişiye, kızını bulması için yardım edecek mi? Kadının kızı seçilmiş mi? Yoksa istemeden bir şeyler mi gördü? Gazeteci Zafer bu işi çözebilecek mi? Anasıyla kızı tekrar buluşacak mı? Kız nerede kayboldu? Bugünle dünü birleştiren nedir? Ya da birileri mi kaçırdı? gibi sorularla devam eden bir konuyu okuyacaksınız. Bir kaybolma olayı, iki kadın, bir olay ve bunları birbirine bağlayan nedir? Gelen mesaj bir çığlık mı? Mesaj da yazan 'hançer' de nedir? Bu zaman diliminde kaç kişi 'hançer' kelimesini kelime anlamıyla biliyor ya da çağrıştırdığı siyasi anlamı? Gazeteci Zafer, tutkulu ve kırık bir aşk hikayesiyle hayatını yaşarken bir anda karşısına çıkan olayları nasıl çözecek. Sevgili 'Gözdem' ile hayatın griliğine renk katan Zafer, bu tutkulu aşkı ne kadar devam ettirecek gibi soruların birbirini takip ettiği roman içinde dün, bugün ve yarın üçgeni altında yaşananlar anlatılmaya çalışılıyor. Medyanın bir takım eller elinde nasıl yozlaştırıldığından tutun da, gazeteci olmayan ama gazeteci kimliğini bir şekilde alıp ve bir yerlerin tetikçiliğini yapmak için dünyanın parasını alanların kısa da olsa bir hikayesi de var burada. 35.sayfadan itibaren konu bir anda başka bir boyuta geçiyor. Hitler, Himmer, Ribbentrop, Von Papen gibi kişilerde dünden gelip bugünün içine dahil oluyor. 2.Dünya savaşı, Almanya, Hitler ve adamlarını bu kitaba dahil eden şeyleri ilerleyen sayfalarda okuyacağız. Sonra bir bakacağız Müslüman nazi birlikleri kavramıyla karşılaşıp bunu çözmeye çalışacağız. Gerçek ile kurgunun iç içe geçtiği kimin kurgu kimin gerçek olduğunu sorularla çözmeye çalışacağımız bir bulmacanın içinde ilerleyeceğiz. Medyanın kendi içinde yaşadığı sıkıntıları, içerden bir sesin dışarı aktarımı şeklinde okuyacağız. Acaba bu sıkıntıların sebebi tam ve özgür olamamasından mı yoksa patron kavramından mı kaynaklanıyor? Eğer gazete ya da TV sahibi devletle iş yaparsa, bu bağlamda özgür haber nasıl olacak? Hükümetlerin ya da bir takım çıkar gruplarının istemediği haberler gazete sayfalarında ya da TV ekranında olacak mı? Zor. Zafer de 'kayıp kadın' haberini yapmasıyla, hem içerden hem de dışarıdan gelen baskılar altında kendini ifade etmeye çalışırken, ağır baskılar neticesinde kendi kalemini kendi kırmak zorunda bırakılışının hikayesiyle birlikte bir medya panoramasını da görmüş oluyoruz. Zamanla aykırı sesler veya farklı düşünceler yerine hep 'sahibinin sesi' olan kişi veya kurumların görüşlerinin 'genel düşünce' olarak yansıtılmasını hem kurgu hem de gerçekte okuyacağız. Hitler ve ekibi. Hançer, Hançer kardeşliği gibi kavramlar, ilerleyen sayfalarda daha ayrıntılı bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bir genel kültür ve tarih bilgisi vererek, dünden bugüne bir köprü kurmaya çalışıyor. Dün bunlar vardı bugün bunlar var ve yarın isim değiştirseler de yine bunlar olacak diyor. Dün şu kurumların içinde olanlar bugün farklı kurumların içinde ismi İslami de olsa ama hizmet etikleri yerin bu topraklar dışında olduğunu sıradan vatandaş bilmese de onlara hizmet edenlerin çoğu bunun farkında, bilincinde diyor yazar. Ortada kaybolan bir kadın ve onu arayan bir anne ve bunu çözmeye çalışan bir gazeteci. Hançer'de bir medya mensubunun içerden yaşadıklarının resmedilmesi yer alıyor. Bunu yaparken de 'kaybolan kadın' karakteri olayın ortasına oturtulup, etrafı dolduruluyor. Okunması kolay, günümüz dili kullanılmış, akıcı, düşündürücü bir kitap. Tavsiye edilir. İlginç bilgilere rastlayacaksınız. Tarih ve siyasetle ilgili yayınları takip etmiyorsanız belki anlatılan dolaylı kavramın hayal mahsulü bir şey olduğunu sanabilirsiniz ama tamamen gerçektir. Kaybolan kadını ararken siyasetin karanlık yüzüyle karşılaşmalar, dünden bugüne gelen siyasi atmosfere göndemeler yapıyor. Hançer'den bahsedilmişken El-Hüseyni'den bahsetmeden geçilmez ve öyle de olmuş. Ortadoğu tarihi içinde mutlaka bu isim geçer. Filistin'de, İsrail'de, Ürdün'de, Suriye'de, Irak'ta yani kısaca bu coğrafyada adı sürekli geçen bir kişidir, el-Hüseyni. Osmanlı devrinde İstanbul'da askeri okulda okumaya gelen ve savaş çıkınca tekrar geri dönen, bir zamanlar Osmanlıcı sonradan İngiliz sevdalısı ve daha sonra da Alman sevdalısı olma sürecinde yaşananlara da kısaca değiniliyor. Ama bu kısım başlı başına bir konudur. Kitapla birlikte İstanbul'un çeşitli semtleri arasında dolaşıp, tarihi, turistlik yerler olmasa da yine de İstanbul'un hatta artık eski İstanbul diye tarif edeceğimiz yerlerinde bulunan çeşitli mekanlara girip çıkacağız. Kitap bittiğinde şunu düşündüm. Güzel bir çalışma ve hatta biraz daha uzatılabilirdi. Yani uzatmadan kasıt, tekrarlar değil, bazı yerler biraz daha ayrıntılı işlenebilirdi. Dini siyasete alet edenlerin bir örneğidir esasında 'hançer'. Yani bu fikriyat, dış devletlere doğrudan veya dolaylı gönül bağlılığın bir sembolü de sayılabilir. Medya dünyasında yaşanan olaylardan küçük kesitler sunuyor bize yazar. Mustafa Hoş bu kitabıyla Abluka, Çığlık, Big Boss kitaplarını harmanlayıp, bir çatı hikayeyle siyasal islamcıların küçük bir kesitinden bahsetmiş diye düşünüyorum. Abluka kitabı ile medya dünyasında hem işletmelerin hem de kişilerin nasıl el değiştirdiğini görebiliyorduk. 'Tek Adam' sevdalısı bir takım kişilerin ülkeyi 'tek ses'e çevirmesinin de hikayesini burada okuyacağız. Mustafa Hoş'un eline sağlık. Big Boss'u okuyup beğenmiştim. Abluka'ya şöyle bir üstten bakmıştım, Çığlık'a ise daha başlamamıştım ama yakın zaman da o iki kitabı da okuyacağım. Ezcümle: Alın, okuyun ve okudukça şaşıracağınız bol miktarda konu olacağını da bilmenizi isterim. Ayrıca bu kitaptan sonra kendinizi bazı araştırmalar içinde de bulabilirsiniz. Örneğin ben bu kitaptan çok çok önceleri Serdar Akinan'ın Buzdağı kitap/buzdagi--93340 kitabını da okumuştum ve orada ayrıntılı bilgiler mevcut. Ya da Soner yalçın veya Cengiz Özakıncı'yı okumak istersiniz. Ama ben uzun zamandır elimde olan Kudüs Müftüsü kitap/kudus-muftusu-haci-emin-el-huseyni--107805 nün kitabını okudum. Onun da yakın zamanda incelemesini buraya yazacağım. (S. Ali)

Hançer PDF indirme linki var mı?

Mustafa Hoş - Hançer kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Hançer PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Mustafa Hoş Kimdir?

Metin Uca ile Günaydın Türkiye, Pişti gibi farklı yapımlara imza atmıştır.

Moderatör formatı ile yayın hayatına geçen haber kanalı 24'ün yayın yönetmenliğini yapmıştır. Bu haber kanalında tematik film kuşakları ile sonsuzluk ve birgün, daima lilya(forever lily) gibi ödüllü filmlerin izleyici ile buluşmasını sağlamıştır.

Kurucusu olduğu 24'den beklenmedik şekilde ayrılan Hoş, gelen teklif üzerine Doğuş Grubu'nun NTV'ye kardeş kanal olarak kurmayı planladığı eğlence kanalı TVN projesine yönetci olarak katılmıştır. TVN proje çalışması sürerken NTV'de Ekonomi Ekranı'nın yapımını üstlenerek halkın anlayacağı ekonomi bültenlerini hayata geçirmiştir. Celal Pir veMeliha Okur 'un sokaktaki ekonomiyi anlattıkları kuşaklar dikkat çekmiştir.

Artıbir Tv kanalında haber genel yayın yönetmenliği görevine devam etmektedir.

wikipedia

Mustafa Hoş Kitapları - Eserleri

  • Big Boss
  • Abluka
  • Çığlık
  • Hançer
  • NeoTürkiye’nin Panzehiri Hafızadır
  • Zamanın Ruhuna Rağmen
  • Ölüm Treni

Mustafa Hoş Alıntıları - Sözleri

  • 27 yıllık meslek hayatımda iktidar/medya/sermaye üçgeninde çok şeye tanıklık ettim. (Abluka)
  • "Soru, dekor bezini yırtıp sahnenin arkasında gizli olanı gösteren bıçak gibidir” der Milan Kundera. (Abluka)
  • Karamandaki tecavüz skandali ile adı gündeme gelen Ensar Vakfı RTE/AKP iktidarıyla yıldızı parlatılan vakıflardan. Bilal Erdoğan’ın TÜRGEV’inin de kardeş vakfı. Ensar Vakfı İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından kollanıyor ve maddi manevi de destekleniyor. Çünkü kurucuları arasında Belediye Başkanı Kadir Topbaş da var. (Çığlık)
  • Aslında şefkatli bir el Türkiye haritasını okşasa, tüm ülke hüngür hüngür ağlayacak kadar doluyuz. (Ölüm Treni)
  • Türkiye nasıl oldu da Atatürk gibi bir liderden sonra bu hale düştü?"... Atatürk'ün kuruluş kelerine ve devrimlerine bağlı kalınsaydı bugünleri yaşamazdık. (Hançer)
  • "Sewerdi şiirleri we şiir okumayı... İyi de okurdu hani! Zaten öğrencilik yıllarında Meral'i okuduğu şiirlerle tawlamıştı." (Zamanın Ruhuna Rağmen)
  • "Adam,bak ben seni çok sewdim. Benimsen gel bana diyeceğim. Çok sürmeyecek Zaferim çok sürmeyecek. Ne çok yaram war Zaferim. Gelsene onarsana. Sarılsana bana. Sarılsana." (Zamanın Ruhuna Rağmen)
  • Soru: Ensar Vakfı neden korunuyor? Yanıt: Ensar Vakfı bir projedir. Tıpkı TÜRGEV gibi. Alternatif eğitim projesidir. Erdoğan’ın bizzat desteklediği AKP projesidir. Bu vakıflar Erdoğan’ın “dindar nesil” projesinin bahçeleridir. Burada çocuklar değil proje onlar için daha değerli. O yüzden korunuyor. (Çığlık)
  • "Gözyaşının hiç bu kadar aktığını görmemişti Osman. Sewgi'ye baktı. Onun gözlerindeki ışıltıyı gördü. Boynundaki Selçuk'un yengeç kolyesini fark etti. Karar werdi o anda herşeyi anlatmaya. Bütün herşeyi anlattı. Sewgi daha fazla dayanamadı. Gözyaşları sicim gibi akmaya başladı. Osman da ağlıyordu. Bir süre sonra Sewgi dostça sıktı Osman'ın elini." (Zamanın Ruhuna Rağmen)
  • "Selçuk kapıya çıktı. Karşısında boylu boslu genç ama yüzünde derin bir keder olan genç bir adam wardı. Yüzü ne kadar da aydınlıktı." (Zamanın Ruhuna Rağmen)
  • "Şimdi çıksa karşısına aniden muZaffer. Sarılsa ona. Hadi dese. Eskiden olduğu gibi sarılsa ona. Bırakmasa yaban ellere onu." (Zamanın Ruhuna Rağmen)
  • Erdoğan futbolculuk yıllarında uçmuyor ama bugün müritler fena uçuruyor. Daha tuhafı sadece futbolculuğunu anlatan 272 sayfa Aman Babam Görmesin: Başbakan Erdoğan’ın Futbol Macerası diye bir kitap yazılmış olması. (Big Boss)
  • Selahattin Seven facianın yaşandığı hatta 30 yıl tren şefliği yaptı. Coşkun Yıldız da 30 yılı aşkın makinist olarak görev yaptıktan sonra emekli oldu. O gün ikisi de trendeydi. Ağır yaralandılar. Selahattin Seven eşini o trende kaybetti. TCDD'den bir yetkili arayıp hâlini hatrını sormadı. Yıllarca hizmet ettiği kurun bir taziyeyi bile çok görmüştü. Üzgündü. "Biz demiryolcular birbirine bağlı insanlardık. Acıda sevinçte yan yana olurduk. Biz yıllarca bu kuruma hizmet ettik. Şimdi bir geçmiş olsunu ve taziyeyi çok gördüler. Demiryollarının tüm geleneklerini yok ediyorlar." diyordu. (Ölüm Treni)
  • "Tayyip Bey çok iyi bir oyuncu. Bir senaryo çizildiği zaman, bir oyun planı kurulduğu zaman, o plan çerçevesinde kendisine düşenin ne olduğunu hemen kavrayıp onun gereklerini vücut diliyle, sözleriyle ifa etmekte güçlük çekmiyor, kolayca adapte olabiliyor. Bu manada yetkin bir aktör." (Big Boss)
  • Tekirdağ'ın Saray ilçesinde yaşayan ve Trakya Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü öğrencisi Dilek Özçelik, 15 Nisan 2013 günü dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın iki günlük Trakya gezisi kapsamında geldiği Edirne'de kanser ilaçlarının temini için yardım istemişti. Bakan Bayraktar'ın cebine koyduğu parayı "Ben dilenci değilim. İnsanlık konusunda bir kez daha hayal kırıklığına uğradım. Görüyorum ki çaresizliği hiç tatmamışsınız hayatınızda" diyerek parayı iade etmiş ve ağlayarak uzaklaşmıştı. (NeoTürkiye’nin Panzehiri Hafızadır)
  • Medyada hiçbir şey cezasız kalmazdı. Nitekim 'Gezi Direnişi` döneminde ve öncesinde sesi çıkan gazeteciler tek tek kovulacalıktı. (Abluka)
  • İnsanlar yalnızdı ve bu yalnızlıklarını başka yalnızlara duyuruyoruz. O yalnızlar da "yalnızlıkları" beğeniyor Du. Beğeniler ne kadar çok olursa, yalnız insanlar kendilerini o kadar iyi hissediyordu. Ta ki bir başka paylaşıma kadar... (Hançer)
  • Ensar Vakfının RTE/AKP eliyle asıl yükseliş tarihi 2012 yılı. Çünkü Ensar Vakfı 16 Ağustos 2012 tarih ve Bakanlar Kurulunun 2012/3582 sayılı kararı ile kamu yararına çalışan vakıf statüsüne alındı. Ensar Vakfının kardeş vakfı TÜRGEV gibi yükselmesinin tarihleri de benzer. Gülen Cemaati ile araların bozulması sonrası bu iki vakıf özellikle eğitimde cemaat alternatifi olarak projelendirildi. Mütevazı vakıf şimdi Türkiye’nin en zengin vakıflarından ve toplantılarını Sheraton Otelinde yapıyor. (Çığlık)
  • Devletin en tepesi Cumhurbaşkanlığı resmi sitesi “Tayyip Erdoğan, 1973 yılında İmam Hatip Lisesi’nden, 1981 yılında ise Marmara Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi’nden mezun oldu” diyor. Yani aradan geçen tam 8 sene. Bu 8 sene de kayıp. Marmara Üniversitesi resmi sitesinde üniversitenin 1982 yılında kurulduğu yazıyor. Yani Erdoğan’ın mezun olduğu tarihten tam bir yıl sonra. (Big Boss)
  • Çok yanlış da yaptım. Hiçbir şeye biat etmedim ve kimseyi satmadım. Çok param hiç olmadı ama çok insan biriktirdim. İyi ki varlar. (Zamanın Ruhuna Rağmen)

Yorum Yaz