diorex
Dedas

Hani - Oruç Aruoba Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Hani kimin eseri? Hani kitabının yazarı kimdir? Hani konusu ve anafikri nedir? Hani kitabı ne anlatıyor? Hani kitabının yazarı Oruç Aruoba kimdir? İşte Hani kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 15.02.2022 00:00
Hani - Oruç Aruoba Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Oruç Aruoba

Yayın Evi: Metis Yayınları

İSBN: 9789753420853

Sayfa Sayısı: 88

Hani Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Hani, yana yana dibine varmış bir mumun içinde oluşan oyuğun çeperi bir noktasında çatlamış, eriyik madde dışarı akmış, fitili de açıkta kalıp tükenmişken, çatlağı akmış maddeyle doldurup tıkayarak bitkin fitili yeniden yakınca, ufacık, güçsüz, belli belirsiz; ama, pırıl pırıl, yoğun, direngen -altı canlı mavi; üstü parlak sarı- bir alev elde edersin ya - onun gibi işte..."

Oruç Aruoba

hani, Oruç Aruoba'nın Yürüme Üçlüsü'nün (yürüme, de ki işte, tümceler) tamamlanmasının ardından 1993'te yayımladığı kitabıdır.

Hani Alıntıları - Sözleri

  • En iç, en içten, en içteki sesine bile aykırı düşebilir mi kişi? Düşer...
  • Dokunamadığın noktalardan gelir yaşamının anlamı.
  • Kendi olarak, sana gelen sana gereksinimi olmadan, seni isteyen sensiz de olabilecekken, senin ile olmayı seçen kendi olmasını, senin ile olmaya bağlayan 0, işte ...
  • Şimdi gene, dışıma çıksam Gitsem, eski yerlerime baksam Kendimi bulamayınca korksam
  • Bekliyorsun da, beklenilmeye değer misin?!...
  • Kendi olarak sana gelen sana gereksinimi olmadan, seni isteyen sensiz de olabilecekken, senin ile olmayı seçen kendi olmasını, senin ile olmaya bağlayan O, işte...
  • Kendi olarak, sana gelen — sana gereksinimi olmadan, seni isteyen— sensiz de olabilecekken, — senin ile olmayı seçen — kendi olmasını, senin ile olmaya bağlayan — O, işte...
  • Yaşamının anlamı senin ile birlikte varolmak istiyor – sen de onu korumak zorundasın. –Koru onu.
  • "Tam kendin olarak, tam kendisiyle yüz yüze geldiğin bir başka kişiyle birlikte, bir şey yaşadığında (bir sevinç, bir acı...) o zaman gerçekten yaşarsın."
  • İçine düşüp sürüklendiğin akıntıda, ayağını yere basmağa; çıkılacak bir taş ya da tutunacak bir dal bulmağa çalışmaktı sevgi(ler)inden dolayı yaptıkların—
  • Buğu, aslında, heryerdedir– –göremeyen, sensindir...
  • Yokluğun kıyısında duruyoruz Sönük gözlerimiz, yanık ellerimiz Hiçliğin düşünü kuruyoruz Serin sözlerimiz, gergin tellerimizle.
  • Tutuşturur musun beni de - de : kızıl kızıl için için yanıyor mu yuz ?
  • Yokluğun kıyısında duruyoruz
  • Kendin olmayı yeniden öğrenmen gerek –yıllar yılı unuttun onu yalnızca: Bunu da "koşullar"a, "hayatın akışı"na, "sorumlulukların"a falan bağlamaya kalkışma–bahane bulmaya çalışma: Sendin, sendeki asıl senin anlamını, önemini, değerini gözardı eden : korkaklıkla işin kolayına kaçan... 0 işte şimdi hesabını soruyor o sahici senin, senden, ne yaptın sen sana?!...

Hani İncelemesi - Şahsi Yorumlar

"BEKLİYORSUN DA BEKLENİLMEYE DEĞER MİSİN? " Vazgeçebilecek misin maskelerinden? Hepsini çıkardığında utanmadan, dimdik durabilecek misin? Temiz misin mesela? Pırıl pırıl mı için? Ya da kirli misin? "Her şey boş, olanaksız zaten.." O da. Sen de. Çaba da. Arzu da. Ömrü olan, zamanla ölçülebilen her şey. Sonra o. İşte o.. O bendeyse, sol yanımdaysa, orada, uzaklarda aradığım ne? İşte o.. Peki kim o? Çıkarsızca seni isteyen mi? Kendisini sende bulan mı? Seni senden daha net gören mi? Her şeye rağmen gelen mi? Korumalısın onu, saklamalısın. Temiz tutmalısın. Gerekirse başka bir dünya kurmalısın yaşatmak için. Merkezine de onu koymalısın. Çünkü belki de, kendini en net, en sahici gördüğün yer, onun gözleridir. Senden gerçek seni isteyen, ya da sana gerçek seni sunacak olan odur. Kendin olmak, kendin olarak sevmek, kendin olarak yaşamak, kendin olarak özlemek, kendi olanı özlemek.. Peki o kadar kolay mı ; "Ben ben!!" diye çırpınırken içimiz avaz avaz, perdenin ardındakine dokunmak? Sonra, mümkün olmayan her şeyi mümkün kılan bir yanılmaysa eğer, ya da tam tersiyse ; mümkün olan her şeyi mümkün olmayandan biz ayırabildik diye mümkün kıldıysak? Sevdin. Bekledin de, içinde, belki de en çok sen olan seni büyüterek.. Ve çıkıp geldi, tanıdığı sana. Seni sana getirdi belki de gelirken. Peki ne buldu geldiğinde? Sendeki mi daha çok o'ydu, yoksa ondaki mi daha çok sendin? Hayatının anlamı, senin en derininde. Mermeri delen damlalar gibi, mütemadiyen bekledikten sonra gelecek. En derininde karşılacaksın kendinle. Ama büyük ihtimalle tanıyamayacak kadar yabancı bulacaksın onu. Ne kadar sen olabileceksin? Uzak kalabilecek misin sahteciliklerden? Küçülüp yok olmak gerekir var olmak için. Güzel olanı ağırlamak için güzel olmak gerekir. Çünkü dönüp dolaşıp bulacağın kendindir aslında. Özgürlüğün tek yolu, buradan geçer. O gitmesin diye, Susmasın diye, Hırçınlaşmasın diye, Güçlü olmak, Direnmek, Korumak, İnanmak zorundasın. Kimseyi kendin yapamazsın ve kimseden katmadan kendine, kendin olmalısın. Anlamalısın.. Sen ne kadar seversen, o, o kadar, o olacak çünkü. Beklediğin, tam vazgeçtiğin an gelir derler. Belki de vazgeçmek, sadece kendin olmaktır, bir maske takma ihtiyacı hissetmeden. Kendin olduğun için dönüşü hak edersin aslında. Sorgulamak lazım. Hep değişen hayatımıza inat, hiç değişmeyen hayaller iliştirmişsek yakamıza, ikisini birbirine uydurmak için çırpınıp durmuşsak, artık anlamamız lazım. Gerçek nedir? Hayal ne? "İnsan, kendi gerçeğini kendisi yapan gerçektir." diyor Oruç Aruoba. Her cümlesinde durup düşünmeden geçemiyorsunuz. "Felsefe, kişinin baş edemediğiyle boğuşmasıdır." diyor. Kafanız karışıyor okurken, acaba tam olarak anladığımı mı demek istedi, diye. Kısa ama fevkalade lezzetli bir kitap okudum. Şiir ve nesir arası. Bir şeylerin yerini değiştirdim zihnimde. Onu oradan alıp başka bir yere koydum, diğerini başka bir yere. Fiile geçirilen her şey durağanlığa karşı bir direniştir diye düşünerek, aslında yazmanın nasıl özel bir güç olduğunu, bir kere daha anladım okurken. Bıraktığı tatlı zihin yorgunluğunu seveceksiniz. Keyifli okumalar.. :) (Liliyar)

GEÇ KALMIŞ BİR İNCELEME: YouTube kitap kanalımda Hani kitabını önerip en sevdiğim şiirlerden bahsettim: https://youtu.be/ZHFew7sBSeE "Kendi olarak, sana gelen sana gereksinimi olmadan, seni isteyen sensiz de olabilecekken, senin ile olmayı seçen kendi olmasını, senin ile olmaya bağlayan O, işte..." Oruç Aruoba "Sevdiğiniz için acı çekiyorsunuz, daha fazla sevin. Aşk yüzünden ölmek, yaşamaktır." Victor Hugo Yoksa Oruç Aruoba'nın içine Spinoza'nın cevheri mi kaçmıştı? "Hani" eğer aklıma biri gelecekse, sadece elim değil diğer herhangi bir uzvum da senden başkasına gidemez. Oysaki sadece elim gitseydi diğer organlarım elimi kıskanırdı, bu kadar güzel bir yere gitmeyi hak ettiği için. Bindiğimiz vapurlar iptal oldu, bakma sen. Hava şartlarından diyorlar. Yok canım! Ben pek inanmam haberlere. "Hani" iki kişilik bir haber kanalıydı bizimkisi, kimsenin izlemediği. İnsanların kendi ruhlarını iskelelerde bıraktığı ve kimsenin binmediği vapurların seferleri hakkında konuşurduk senle. Fakat bu sefer neden oldu böyle? Duygu iklimimiz sevdiğimiz kadınla birlikte kendisini tinsel mevsimlerimizde tanımlatır. Eğer hatırlıyorsan "hani" sana gereksinimim olmadan seni isterken ve sensiz de olabilecekken sen ile olmayı seçen biri vardı, bu da benim bir zamanlar duygu iklimimi oluştururdu. Sevmemiş olabilirsin tabii beni, bir "Hani" kadar. Bunu anlarım. Fakat "Hani"yi küçümsememelisin. "Hani" kelimesi sınırı bir ilişkinin cesaret çitinden atlamasının çıkardığı sestir. Bu yüzden bu kitabın içinde yazanlardan sonra hayatın diğer sesleri yükselir. İnsan ruhunun sesi ise id'dir. Orada yer bulur tutkularımız, orada yer bulur kendimize seslenmelerimiz. Bu yüzdendir sözcüksüz kalmalarımız. Farkında mısın, sana hiç hangi eczanede kahvaltı yapmak istediğini sormamıştım. Oysaki her gün benim önümde bir çift kişilik gibi silüetlenen görüntünle kahvaltı yapardım. Bir tek eksik vardı, o da gerçekliğin. Hala eczanede kahvaltı yapmak ister miydin? Bir sabah mı seni unutturacak? O zaman geceyi bir kenara bırakmalı, o sabahla tanışmalı. "Hani" nerede o sabah? Yoksa gecenin yıldızlarını kaybetmemesi uğruna kendisini uzatmasını mı beklemem gerek? "Hani" nerede o gece? Herkes isterdi manzaralı mezarım olsun, sen benim manzarasız mezarımdın. Çünkü seni en derinime gömdüm. En derini, en yükseğidir hayatın, bunu unutma. "Hani" nerede gömüleceğim yer, göstersene bana? Ben kederlerimle kazarım orayı, sevinçlerime bir kuyu oluşturmak için. Bu sevinç kuyusuna giden merdivenim ise ikimizin bulunduğu fotoğraflardır. Herkesle tanışmak için harcadım ömrümü, o tek "sen"i bulmak için. Senleştirdim bütün dünyayı, adeta bütün insanlığın timsali oldun benim için. İşte dedim o gün, herkesle tanışamam artık. Çünkü bir insan önüne baktığında bir tek onu görür, arkada kalanlar ise bir bulanıklıktan ibarettir dedim. "Hani" neredesin peki şimdi? Gündüzle gece gibidir bu sevgi dediğimiz olay, ikisi de birbirini bekler bizim görmediğimiz çağlardan beri. Fakat ışığını güneşten alan kalp gündüzünü akıl olarak belirlediğinde esas gece için hazır olunur. Gece insanın kimlik arayışıdır. "Hani" nerede kaldı kimliğim, şimdiye kadar gelmesi gerekmez miydi? Ettiğimiz danslar, sessiz kavgalar. En iyi buluşma yarım kalandır, yarım kalan danslar, yarım kalan kavgalar. Bir de senin pencerene gelen kargalar. "Hani" ikimiz de bakıp gülerdik onlara, ama tek bir farkla. Ben bukalemunluk yapıp sana da bakardım. Senle çok yattık ve battık. Fakat yattığımız yerden kalktığımız gibi battığımız yerden de kalkacağız, inan buna. Çünkü inançtır insanı kandıran. Yine de bunların hiçbirisi ikimize ait değil, ikimize ait olan esas gerçeklik "Hani"dir, geçmişimizdir. Ben buraya kadar ne demişsem bana inanma. İkimize ait olan tek şey seninle beraber söylediğimiz "Hani"ler olabilir. Çünkü hayat zevklerden acılar çıkarılınca geride kalanlardır. Bizim elimizde ise sadece "Hani"miz kaldı. Sonra biraz sustuk, biraz daha sustuk, tamamen sustuk. Konuşacak mıydık daha? Biraz hayatı dinledik, baktık diğerleri ne diyor. Tamamen kargaşa. anlaşılmaz sözcük kalabalıkları. Eh, tabii düzensizlikler arasında düzen bulmak öğretildi bize. Bu kaosta bile bir ritm bulduk. Arkadan hayatın diğer sesleri yükseldi, Biz ise kaybolmuşlardandık. Ne zaman kendimizi bulabilmiştik ki? Arayan bulurdu oysaki, aramayı seçmemiştik. Seçmemeyi seçmek istemiştik. "Hani" nerede kaldı seçmemeyi seçtiklerimiz? Aklımda bir şey var sana söylemek istediğim. Eğer burayı okursan -ki bu artık imkansız bir ihtimal- bu "Hani" kitabı senle görkemli bir geçmiş olarak kalsın ikimiz arasında. Cenin. Boynun oluşma safhası. Bir sevgilinin elinin şeklini alırcasına. Rahimden çıkış. Bir evde kendini buluş. Büyütülüş. Birkaç monoton hayat meşgalesiyle karşılaşış. Eve dönünce boynuna sarılış. "Hani" kitabına inceleme yazış. Güvendiğim tek şey sensin, bir de kapının kilidi. Fakat ben anahtarı çoktan kaybettim. (Oğuz Aktürk)

Bir yıldan uzun süredir herhangi bir kitap için inceleme yapmamıştım. Ama bu kitap için bir şeyler yazmak istedim. Ne yazacağımı bile bilmiyorum dersem yalan olmaz. Oruç Aruoba'nın okuduğum ilk kitabı, ama son olmayacağına eminim. Yazar ile bu kadar geç tanışmış olduğum için kendime kızıyorum. Kitap ile ilgili sadece şunu diyeceğim: BENİ BU KİTAP İLE BİRLİKTE GÖMÜN. İnceleme bu kadardı. Teşekkürler. (Ertuğrul)

Kitabın Yazarı Oruç Aruoba Kimdir?

Ortaöğrenimini Ankara TED Kolejinde tamamladıktan sonra, Hacettepe Üniversitesine devam eden Aruoba, psikoloji bölümünden lisans ve yüksek lisansını aldı. Yine aynı üniversitede felsefe bilim uzmanı oldu. 1972 ve 1983 yılları arasında öğretim üyesi olarak görev yapan yazar, felsefe bölümünde doktorasını da tamamladı.

Aruoaba, 1976 yılında başlamak üzere bir yıl süreyle Almanyadaki Tübingen Üniversitesinde felsefe semineri üyeliği yaptı. Ayrıca 1981de Yeni Zelandaya giden yazar, Victoria Üniversitesinde konuk öğrenim üyeliğinde bulundu. 1983 yılında akademisyen olarak çalışmayı bırakıp üniversiteyle ilişiğini kesti. Bu dönemde İstanbul'a yerleşti ve çeşitli basın organlarında yayın yönetmenliği, yayın kurulu üyeliği ve yayın danışmanlığı yaptı. Ağırlıklı olarak yazı ve çeviri işleriyle uğraşan Aruoba'nın çalışmaları saygın edebiyat dergilerinde yer aldı.

Akademisyen olarak başladığı kariyerine yazar ve çevirmen olarak devam etmiş, edebiyata ve düşünce dünyasına önemli katkıları olmuştur. Türkiye'nin yetiştirdiği en önemli düşünürlerden biridir. Hume, Rilke, Wittgenstein, Nietzsche, Von Hentig, Başo ve Celanın eserlerini Türkçeye çevirerek literatüre kazandırmıştır. Özgün ve yalın bir stille yazdığı haiku tarzındaki şiirleri yediden yetmişe bir çok okuyucuya ulaşmış ve sevilmiştir. Aruoba, aforizmalara dayalı felsefi metinleri oldukça başarılı bir biçimde kaleme almış ve Türkiye'nin Nietzschesi olarak anılmıştır.

Epistemoloji, etik, Hume, Kant, Kierkegaard, Nietzsche, Marx, Heidegger ve Wittgenstein konuları üzerine çalışmalar gerçekleştiren Aruoba, bu çalışmalarına günümüzde devam etmekteydi. Özellikle şiir sanatına yönelmiş ve Heidegger’in şiire yaklaşımını; “Ona göre insanın temel sözü şiirdir. Çünkü insan yaşayan, dünyanın içinde olan, diğer insanlarla ilişkisini dil aracılığıyla kuran varlıktır. İnsanın bütün etkinliklerinde yer alan, içinde yaşadığı dil ile (tarihsel olarak da) içinde yaşadığı varoluş arasında kurduğu temel anlam ilişkisi, şiirde ortaya çıkar. İnsanın bilinen bütün tarihi boyunca çeşitli biçimlerde görülen “şiir” adı verilen dilsel kuruluşlar, bu temel ilişkiyi ortaya koymaya (dile getirmeye) çalışan insan yöneliminin ürünleridir. Heidegger de buna ulaşmaya, (anlamlandırmaya, yorumlamaya) insanın dünya ile ve diğer insarlarla olan ilişkisini ilk biçimiyle yeniden kavramaya çalışır.” sözleriyle açıklamıştır.

Aruoba, Hume, Nietzsche, Kant, Wittgenstein, Rainer Maria Rilke, Von Hentig, Paul Celan ve Matsuo Bashō gibi düşünür, yazar ve şairlerin eserlerini de Türkçeye kazandırmıştır. Bir dönem Açık Radyoda Filozof Dedikoduları isimli programı da hazırlayıp sunan Aruoba, Wittengstein'ın eserlerini Türkçeye ilk çeviren kişi olarak da bilinmektedir. Aynı zamanda Aruoba, Japon edebiyatı kökenli bir şiir türü olan haiku’nun, Türk edebiyatındaki temsilcilerinden de biridir. Yazar, Nietzsche’nin “Antichrist” eserini de Almanca’dan Türkçe’ye kazandırmıştır

Felsefe Sanat Bilim Derneği’nin her yıl düzenlediği “Assos’ta Felsefe” etkinliklerine konuşmacı olarak katılan yazar, “Felsefenin Hayvanına Ne Oldu?”, “Bilim ve Din” gibi birçok başlıkta sunumlar gerçekleştirmektedir. Ayrıca, Füsun Akatlı Kültür ve Sanat Ödülü etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen sempozyuma da konuşmacı olarak katılmıştır.

Oruç Aruoba, 2006 ve 2011 yıllarında Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü yarışmasında Füsun Akatlı, Ahmet Cemâl, Doğan Hızlan, Nüket Esen, Orhan Koçak, Nilüfer Kuyaş ve Emin Özdemir ile birlikte seçici kurulda yer almıştır.

Aruoba’nın şiirlerinde kullandığı üslup ve noktalama işaretlerinin edebiyat kurallarının dışında olmasına rağmen bu durum akademik çevrelerce sanatçının üslubu olarak değerlendirmiştir.

ESERLERİ

Tümceler, Bir Yerlerden Bir Zamanlar, 1990, Metis Yayınları

De ki İşte, 1990, Metis Yayınları

Yürüme, 1992, Metis Yayınları

Hani, 1993, Metis Yayınları

Ol/An, 1994, şiir, Metis Yayınları

Kesik Esin/tiler, 1994, şiir, Metis Yayınları

Geç Gelen Ağıtlar, 1994, şiir, Metis Yayınları

Sayıklamalar, 1994, şiir, Metis Yayınları

Uzak, 1995, Metis Yayınları

Yakın, 1997,Metis Yayınları

Ne Ki Hiç, 1997, haikular, Varlık Yayınları

İle, 1998, Metis Yayınları

Çengelköy Defteri, 2001, Metis Yayınları

Zilif, 2002, Sel Yayınları

Doğançay’ın Çınarları, 2004, şiir, Metis Yayınları

Benlik, 2005, Metis Yayınları

Meşe Fısıltıları 2007, Metis Yayınları

David Hume’un Bilgi Görüşünde Kesinlik, 1974

Nesnenin Bağlantısallığı (Hume – Kant- Wittgenstein), 1979

A Short Note on the Selby-Bigge Hume, Tebliğ, Edinburgh, 1976

The Hume Kant Read, Tebliğ, Marburg, 1988

Oruç Aruoba Kitapları - Eserleri

  • Yürüme
  • De ki İşte
  • Yakın
  • İle
  • Uzak
  • Sayıklamalar

  • Ol / An
  • Hani
  • Benlik
  • Meşe Fısıltıları
  • Kesik Esin/tiler
  • Geç Gelen Ağıtlar
  • Tümceler

  • Çengelköy Defteri
  • Zilif
  • Olmayalı
  • Doğançay'ın Çınarları
  • Ne ki Hiç
  • Ne
  • 101 Soruda Nutuk

Oruç Aruoba Alıntıları - Sözleri

  • - Tersi : ateşini ne kadar kolaylıkla yakmışsan, o kadar geçici olur o da; seni de o kadar az ısıtır ... Şunu bil: ancak zorlukla yakılan ateş, temelden, gerçekten, yanar- ve ısıtır ... Ateşinin kolayına kaçamazsın.. (Yakın)
  • Yorgunuz artık Göremeseniz de Yapraklarımız ağır Dallarımız bezgin (Doğançay'ın Çınarları)
  • "Aşk Ney in göl ge si?" (Geç Gelen Ağıtlar)
  • Yabancı bir ülkenin güdümüne girmeyi istemek, insanlık niteliklerinden yoksunluğu, güçsüzlüğü, uyuşukluğu benimsemekten başka bir şey değildir. (101 Soruda Nutuk)
  • O, şimdi uyumuyor mu : uyumuyorsa, beni düşünüyor olsa (Uzak)
  • "Bitirmek istemiyorum; ama, belki, sürdürdüğüm, bitmiş birşeydir" diye düşünmüştüm. (İle)

  • Ben, çünkü, yaşamamam gereken bir yaşam yaşamışım, demek ki. Aykırı yaşamışım. (Benlik)
  • İlişki,bağlılık olmalıdır;bağımlılık değil... (İle)
  • Toprağı sorun bize Karanlığı, acıyı, hiçi İsterseniz ölümü de Hepsini çekinmeyiz Ya da kendinizi sorun. Kimiz biz, neyiz diye Nereden geldik buraya Niye buradayız, diye Yanıt veririz size Niçin, neden, niye Tam bize uygundur Uzun soruya uzun yanıt Yeter ki sorun Ama sormuyorsunuz Susuyoruz biz de Susarız sorulmayınca (Doğançay'ın Çınarları)
  • Yaşamı düğümlemeden çözemezsin. (De ki İşte)
  • Ama içinde iğrenç bir boşluk vardı, artık hiçbir kaygı duymuyordu, hiçbir arzu; varoluşu zorunlu bir yüktü ona. Öylesine yaşayıp gitti. (Uzak)
  • Benim umutsuz yolum bittiği yerde başlar (Sayıklamalar)
  • "Hey koca şehir- uzaktan ne güzelsin; yakındansa,..." (Çengelköy Defteri)

  • Son satır: O yok – onun gelmeyişinde de ne karlar var. (Ne ki Hiç)
  • Her günümüz son günümüzdür. (Yürüme)
  • Sözlerimiz seni aradı ama duvarda bir yazı vardı. Güneşten düştü bir ışın karardı. Bir kapı çarpıldı karanlıkta, kapandı (Geç Gelen Ağıtlar)
  • Yitsinler artık – kafanda boşluklar içinde hiçlikler. (Ne ki Hiç)
  • Sevişerek batırdık Güneş'i – Ay karşıladı bizi. (Ne ki Hiç)
  • YOK UŞTAN İN ERKEN Yavaş inersin yokuştan Kar taneleri irileşirken Kimler bakmış uzaktan Yolunda hızla gelişirken Hep ileri yürürken Gözü kapalı güvenirken Boyuna düştüğün tuzaktan Sürünüp çıkmağa çalışırken Adımların kısalmış Işığını gece almış Zamanın geçişirken Artık anısı kalmış. (Geç Gelen Ağıtlar)
  • İnsan yeryüzünün döküntüsüdür. (Sayıklamalar)

Yorum Yaz