Has-Bağçede Ayş u Tarab - Halil İnalcık Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Has-Bağçede Ayş u Tarab kimin eseri? Has-Bağçede Ayş u Tarab kitabının yazarı kimdir? Has-Bağçede Ayş u Tarab konusu ve anafikri nedir? Has-Bağçede Ayş u Tarab kitabı ne anlatıyor? Has-Bağçede Ayş u Tarab PDF indirme linki var mı? Has-Bağçede Ayş u Tarab kitabının yazarı Halil İnalcık kimdir? İşte Has-Bağçede Ayş u Tarab kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Halil İnalcık
Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Yayınları
İSBN: 9786053324171
Sayfa Sayısı: 512
Has-Bağçede Ayş u Tarab Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Has-Bağçede 'Ayş u Tarab: Nedîmler, Şâîrler, Mutrîbler Osmanlı sarayında padişahların has-bağçede geçirdiği hoş vakitleri ve bu âdetin İslam öncesi İran imparatorluğundan Emevî, Abbasî ve Timurî saraylarına uzanan köklü geleneğini, o dönemlerde yazılmış değerli kaynaklardan derleyerek sunan bir çalışma. Padişah işret meclisi adıyla anılan bu eğlencelere yakın adamları olan nedimlerle birlikte katılır; şiir, musikî, ve raks sanatlarının en seçkin örnekleri eşliğinde eğlenirdi. Bu meclisler, hükümdarın ve imparatorluktaki seçkin sınıfların zevklerini ve yaşam tarzlarını hem yansıtır, hem yeniden biçimlendirirdi.
Çiçek bahçeleri, havuzlar, fıskiyeler, su kanalları, nahiller, buhurdanlar arasında, genç sâkîlerin içki sunduğu bir mecliste şiir okuyan, saz çalan, şarkı söyleyen usta sanatkârlar eşliğinde sürülen zevk u safa, tüm Ortadoğu saraylarında vazgeçilmez bir gelenekti. Emevî ve Abbasî dönemlerinden beri bu meclisler levâzim-i saltanat yani hükümdarlığın vazgeçilmez bir âdeti olarak kabul edilirdi. Avrupa saraylarında da bu geleneğin karşılığı olan regalia, yani olağanüstü ziyafetler ve eğlenceler, hükümdarlığın gerekleri arasında sayılmıştır. Doğu'da olsun, Batı'da olsun saray kültürü halk kültüründen her zaman farklı olmuş ve bu farklılık işret meclisi geleneğine ve gösterilen tepkilere de yansımıştır.
Bir yandan lalalar üzerinden şehzadelere, diğer yandan sâkînâmeler ve kabusnâmeler yoluyla üst sınıf mensuplarına en ince ayrıntısıyla aktarılan bu geleneğin muhalifleri de fütüvvetnâmeler ile kendini ifade ederdi. Halk için yazılmış ahlâk kitapları olan fütüvvetnâmelerde dinin emirlerine karşı hareketler daima kötülenmiş, şarap başlıca günah sayılmıştır. Ne var ki, sâkînâmeler ve kabusnâmeler dini kurallara aykırı sayılan unsurları İslamiyet ile bağdaştırmayı bir ödev saymıştır: bu eserlerde işret meclislerinin daima Tanrı ve Peygamber'e duâ ile başladığı ve tövbe ile son bulduğu hep vurgulanır. Zira insan zayıftır, günah işler, sonunda Gaffâru'l-zünûb -günahları affedici olan- rabbine sığınır.
Osmanlı sosyal-kültürel tarihine bir katkı olarak hazırlanan bu eser, sarayın ve ona bağlı zarîfler denilen yüksek sınıfın kendine has geleneksel kültürü ile yaşamının az bilinen bir yanına ışık tutmaya çalışıyor.
Has-Bağçede Ayş u Tarab Alıntıları - Sözleri
- İslam-öncesi Sasani menşeden gelen üçlü gelenek, yani şarap, musiki ve şiir, işret meclisinin olmazsa olmaz bir gereği olarak kabul edilmiş; Anadolu Selçukluları, Türk beylik ve saltanatlarında bu şekliyle sürüp gelmiştir.
- Bu ruhani meclis senin yüzünün ışığından aydınlandı Yükseltme sesini ki düzenbaz kalleşler haberdar olmasın
- " Türk’ten güzel çıkınca çok güzel olur, çirkin olunca da çok çirkin olur. "
- “Osmanlı’nın son Rönesans hareketi”
- Dilde gamzen oku var iken gamun gönderme kim Konmağ olmaz dôstum mihmân mihmân üstüne Cem Sultan
- Sivas sultânı Kadı Burhânneddîn, Osmanlı sultânı l. Murad Han’ı “sâde-dil bir Moğol” diye küçümser.
- (Müslümanlar için duâ, Allah’ın rızasını sağlamakta en güçlü yardımcıdır.)
- “ Şerîatı ihyâ eden müceddid “
- Aşık Çelebi, Türkçe sözcük ve tâbirleri tercih eden Türkmen şâiri Fuzûli’nin uslûbunu acâib, kaba bulmaktadır.
- “ Âşık olursan bari bir yâra âşık ol ki sevdiğine değsin, yani sevdiğin Yusuf olmasın, ama Yusuf gibi güzel olsun.”
- Şair, öteki kullar gibi, son derece dikkatli olmak, onun hoşlanmayacağı şeylerden kaçınmak zorundadır. Bu yüzden Fâtih’in gazabına uğrayan ve sürgün edilenler arasında Mevlânâ Abdülkâdir, Nahîfî, Veliyüddin oğlu Ahmed Paşa’ya zikredebiliriz.
- “İlm ile irdi erenler menzile”
- Osmanlılar’ dahil Türkmen hânedanlarının, Oğuz Han’a çıkan bir soykütüğünü benimsemeleri, romantik bir akım olmaktan öte, Oğuz’ların soy birliği teorisi ile Anadolu, Suriye, Irak ve İran’da tüm Türkmenler üzerinde egemenlik iddialarına meşrûluk kazandırma çabasıyla ilgilidir.
- Ey Murâdî ister isen yahşilik Kimseyi incitme var hâlinde ol Terk edüp itme gönül Allah’ı seversen Lûtf eyle sözüm tut yüce dergâhı seversen Sultan ll. Murad
- “Arnavut’tan edep ve vekar, Kürtten sadakat ummamalıdır.” Rus olan cariyenin ruspî olmaması…kazaklar aşırı sarhoştur; zenciler şaraba ve bozaya düşkündür. Bosnalı ve Hırvatlar uzun boylu olur, sâde-dil insanlardır; aralarında edep ve haya sahibi doğrular çoktur. Frenklerden akıllı ve tahsilli olanlar naziktir. İyi giyinmesi be yürümesini bilir. Gürcüler, çoğu kötü bir zümredir, ne giyse pis olur. Macarlar, temizlik ve hizmette çeviktir, bazısının hıyaneti ve efendisine karşı cinayeti görülmüştür. Çerkes ve Abazaların, güzellik, edep ve yiğitlikte, göz Kaş’ta letâfetleri vardır. Ama akıl kısalığından efendilerine karşı gelmişlerdir. Arap ve Acem “mahbûb ve mahbûbelerinde” zerâfet vardır, fakat haşîn ve münafıktırtırlar. “Hâsılı, merdüm-i Rûmî yegdür.” Eflak, Erdel ve Boğdanlılar yaradılışta birbirine yakındır; Macar ve Hırvatlar’a göre ahlâkları kötüdür. Habeşlilere gelince, alıngandır. Rum-ili ve Tuna-boylular 20 yıl gençliğini korur.
Has-Bağçede Ayş u Tarab İncelemesi - Şahsi Yorumlar
ECDAD ECDAD!!: Halil İnalcık gibi büyük bir alimin, Osmanlı tarihinin kutbunu incelemek bana düşmez, benim yapabileceğim sadece kitaptan biraz bahsetmektir o kadar. Böyle büyük bir ilim sahibi birinden, arşiv kaynaklarına inilerek, akademik bir değer okumuş çok keyifliydi. Osmanlı’nın gerçekte ne olduğunu anlamak isteyen edebiyat ve tarih sever bireylerin okuması gereken çok değerli bir eserdir. Osmanlı saray geleneğinin, İran saray geleneğinin devamı olduğunu, şatafat, alemler, sarayda bol miktarda bulunur ve içkiler de içilirdi. Sarayın tükettiği şarap çok fazladır ve bazı padişahlar bunlara biraz daha fazla düşkündü. Saray geleneğinin adabı gibi kaidelere de bu kitapta ulaşabilirsiniz. Osmanlıyı sadece siyasi tarih olarak bilenler için oldukça ufuk açıcı bir pencereden bakma imkanını bu eser sizlere sunmaktadır. İşret meclisleri bu eserdeki en dikkat çekici kısımları oluşturuyor, okurken en fazla keyfi oradan aldım diyebilirim. Hangi dönem olursa olsun, bilgileri yalan yanlış öğrenmektense kaynağından öğrenmenin daha faydalı olacağını düşünüyorum. Bu alanın tarihi de malum ülkede çok ilgi gördüğü için bakılması elzemdir. Tabi bazı kafalardaki oluşmuş algılar, bu kitapta bahsedilen bilgileri, ‘’bunlar batının uydurması, gavurun yalanları gibi’’ argümanlarla yok saymaya çalışsa da, Osmanlı da kutsal değildi ve onun da diğer devletler gibi farklı farklı yaşam örnekleri mevcuttu. Bir alanda bir araştırma yapılırken, o alan hakkında kutsallaştırmadan yaklaşmak, o alan hakkında daha sağlıklı bilgiye ulaşmanın yolu olabilir. Osmanlı’nın saray yaşamı hakkında merakı olan okurların okuması gereken bir eser karşınızdadır ve bu alanda yazabilecek en donanımlı eller tarafından kaleme alınmış olduğu için sosyal tarihe merakı olup bu alanda bilgi öğrenmek isteyenlere tavsiye edilir. Eser gerçekten de sağlam araştırılmış olup arka tarafındaki kaynakça kısmında da bunu rahatlıkla anlayabilirsiniz. (Robert Langdon)
Has-bağçede ’ayş u tarab: “Has Bahçe” ya da “Has Bagçe”, Osmanlı döneminde saray sınırları içerisinde bulunan bağ, bahçe, bostan ve gülistanları ifade ediyor. “Ayş u tarab” ise yeme-içme ve eğlence anlamlarına geliyor. Güvenilir kalemlerden biri olan ve Tarihçilerin Şeyhi (Şeyh-ül Müverrihin) olarak da bilinen Halil İnalçık, eğlence kültürü ve tarihimizin bilinmeyenlerini “Has-bağçede ’ayş u tarab” eseriyle okuyucuya sunuyor. Bunu yaparken de dönemin en güvenilir tarihi kaynaklarını (Şâhname, Kâbusname ve Siyasetname gibi ) dayanak olarak gösteriyor. Osmanlının sosyokültürel tarihini sahiplenerek, padişahların ve maiyetindekilerin “has bağçede” neler yaptıklarına, zaaflarına ve yasakladıklarına ışık tutuluyor. Osmanlının saray kültürünü analiz ederken; kadim Mezopotamya, Helenistik dönem, Emevi ve Abbasi kültürleri ve bunların; Büyük Selçuklular, Anadolu Selçuklu Devleti, Beylikler ve Osmanlı Devleti dönmelerindeki etkileri de irdeliyor. Osmanlı medeniyeti, halk kültürü ve saray kültürü olmak üzere iki başlıkta incelenebiliyor. “Zurefâ” olarak adlandırılan ve sarayı temsil eden seçkin sınıfın yaşam tarzı ve kültürü, halka kıyasla çok üst bir konumda bulunuyor. İslam öncesine ait yüksek bir saray kültürünün devamı olarak görülen bu kültür, neredeyse tüm Müslüman Türk devletlerinde kendine yer buluyor. Her ne kadar arasında uçum bulunsa da saray ve halk kültürleri birbirini etkiliyor. Yani halk saray kültüründe yer alan öğeleri içselleştirdiği gibi saray da halka ait unsurları bünyesine katıyor. Örnek vermek gerekirse, halk arasından ayrıcalıklı olanlarda kul-cariye ve işret meclisi uygulamalarına rastlanıyor. Aynı şekilde halk müziği, halk oyunları, Karagöz ve orta oyunları da saray kültüründe kendine yer buluyor. Bir diğer önemli husus da sarayın beğenisini ve himayesini kazanan şairlerin oluşturduğu Divan Edebiyatıdır. II. Murat’tan beri saraya mensup şairlere belli bir aylık bağlanıyor ve bu durumdan faydalanmak isteyen şairlerin padişahlara sunduğu eserler neticesinde Divan Edebiyatı meydana geliyor. O dönemlerde matbaa olmadığı için şairler ve edipler, kitaplarını bastırıp elde edecekleri gelirle geçimlerini sağlayamıyorlar. Haliyle genellikle padişahları öven eserler yazarak onların himayesini kazanmayı ve aylık almaya arzuluyorlar. Padişah dışında diğer önemli devlet aktörlerinin de himayesine girmek için de uğraşanlar da oluyor. Osmanlı döneminde işret meclislerinde uygulanan ritüel ve protokoller, tamamıyla üstün ve zarif bir kültürün yansımasıdır. Bu nedenle Osmanlının işret dâhil yeme-içme ve eğlence kültürüne saygı duymamak ve takdir etmemek mümkün değil. Özellikle işret kültürünü ve bugüne yansımalarını anlamak adına çok önemli bir eser olan “Has-bağçede ’ayş u tarab”, tarih severlere çok katacaktır. İyi okumalar... (Murat K.)
Evliya Sultanlar(!): Tarihin karanlık bırakılan kısımlarına cesaretle ışık tutan bir çalışma olmuş. Çok az kişinin değindiği Osmanlı sarayını açıklıkla anlatan ve padişahların birer evliya olmadıklarını onlarında normal bir birey olduğunu ve bu bağlamda kendilerine has zevkleri olduğunu bize gösteren eser, Hocaların Hocası'nın en güzel kitaplarından biri. Osmanlı sarayının içinde yaşanan olayların anlatıldığı ve Osmanlı sarayında padişahların has-bağçede geçirdiği içki eğlence meclislerini ve bu âdetin İslam öncesi İran imparatorluğundan İslam Devletlerine ve Timurî saraylarına uzanan köklü geleneğini temeli anlaşılır temiz bir dille anlatılmış, o dönemlerde ezbere söylenen bilgileri derinden sarsacak ağırlıkta bir eser. Hem edebiyatçıların hem tarihçilerin ilgisini çekecek bir kitap. Tarihin farklı bir yüzünü görmek isterseniz mutlaka okuyun. (Derviş Bey)
Has-Bağçede Ayş u Tarab PDF indirme linki var mı?
Halil İnalcık - Has-Bağçede Ayş u Tarab kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Has-Bağçede Ayş u Tarab PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Halil İnalcık Kimdir?
İnalcık, aslen Kırım Tatarı'dır. Balıkesir Muallim Mektebi'ni tamamladı. 1935 yılında Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi Yeni Çağ Tarihi bölümünde yükseköğrenimine başladı. 1942 yılında "Tanzimat ve Bulgar Meselesi" adlı doktora tezini verdi. Uzun yıllar aynı Fakültede Osmanlı ve Avrupa tarihi üzerine dersler verdikten sonra 1972 yılında Chicago Üniversitesi Tarih Bölümü'ne "Osmanlı Tarihi Üniversite Profesörü" olarak davet edildi.
1973 yılında meşhur kitabı The Ottoman Empire The Classical Age 1300-1600 yayımlandı. Yurtiçi ve dışında çeşitli üniversitelerden fahri doktora payeleri aldı. 1993 yılında Bilkent Üniversitesi'ne davet edildi ve burada Tarih bölümünü kurdu. Yazdığı makale ve kitaplarla Osmanlı İmparatorluğu tarihi üzerinde tartışılmaz bir otorite haline gelen Prof. Dr. Halil İnalcık Bilkent Üniversitesi Osmanlı Tarihi Bölümü'nde yüksek lisans ve doktora ögrencilerine seminerler verdi.
Hayatı ve tarihçiliğini anlattığı Tarihçilerin Kutbu Halil İnalcık Kitabı adlı söyleşi kitabı Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlarından 2005 yılında yayımlanmıştır.
Halil İnalcık Kitapları - Eserleri
- Devlet-i Aliyye - Klasik Dönem (1302-1606)
- Osmanlı Tarihinde Efsaneler ve Gerçekler
- Devlet-i Aliyye - Tagayyür ve Fesâd (1603-1656)
- Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600)
- Atatürk ve Demokratik Türkiye
- Osmanlı'da Devlet, Hukuk ve Adalet
- Şâir ve Patron
- Devlet-i Aliyye - Köprülüler Devri
- Devlet-i Aliyye - Âyânlar, Tanzimat, Meşrutiyet
- Osmanlılar
- Kuruluş ve İmparatorluk Sürecinde Osmanlı
- Rönesans Avrupası
- Osmanlı Tarihinde İslamiyet ve Devlet
- Osmanlı ve Modern Türkiye
- Osmanlı ve Avrupa
- İmparatorluktan Cumhuriyete
- Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları (1302-1481)
- Kuruluş - Osmanlı Tarihini Yeniden Yazmak
- Tarihçilerin Kutbu
- Fatih Sultan Mehemmed Han
- Halil İnalcık'ın Merceğinden Osmanlı
- Has-Bağçede Ayş u Tarab
- Halil İnalcık’ın Merceğinden Tarih Bilinci
- Osmanlılar ve Haçlılar
- Tarihe Düşülen Notlar
- Tanzimat ve Bulgar Meselesi
- Osmanlı İmparatorluğu
- Tanzimat
- Türklük Müslümanlık ve Osmanlı Mirası
- Doğu Batı-Makaleler 1
- Osmanlı İmparatorluğu: Toplum ve Ekonomi
- Osmanlı İmparatorluğu'nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi - Cilt 1
- Akademik Ders Notları
- Söyleşiler ve Konuşmalar
- Adalet Kitabı
- Fatih Devri Üzerinde Tetkikler ve Vesikalar 1
- Osmanlı Hakimiyetinde Ortadoğu ve Balkanlar
- Kırım Hanlığı Tarihi Üzerine Araştırmalar 1441-1700
- Doğu Batı-Makaleler 2
- Osmanlı İdare ve Ekonomi Tarihi
- The Ottoman Empire and Europe
- İstanbul Tarihi Araştırmaları
- Osmanlı İmparatorluğunun Ekonomik ve Sosyal Tarihi - Cilt 2
- Devlet-i ‘Aliyye
- Gazavât-ı Sultân Murâd b. Mehemmed Hân
- Halil İnalcık Seti
- Türkiye Tekstil Tarihi Üzerine Araştırmalar
- Bursa Araştırmaları
- Kemal Atatürk Değişim ve Uluslaşma Süreci
- The Ottoman Empire
- Fatih Devri Üzerinde Tetkikler ve Vesikalar 1
- The Survey of Istanbul 1455
- Osmanlı İmparatorluğu (2CİLT)
- Tarih ve Akademi
- Osmanistik Bilimi’ne Katkılar
Halil İnalcık Alıntıları - Sözleri
- Bahar geldi, bahar geldi Sevinelim sevinelim Dallarda hep bülbüller çağlar Gelincikler, papatyalar Uçuşur nazlı kelebekler Sevinelim sevinelim Neşe ile bu baharı yad edelim. (Tarihçilerin Kutbu)
- Leibnitz'in planı şu şekilde hazırlanmıştı: Osmanlı tehdidi karşında geleneksel Avrupa Hıristiyan birliğinin sağlanması, Doğu'da savaşın devamı. (Osmanlılar)
- In Mustafa Nuri Pasha's view, during the third stage (that is, broadly speaking, the 16th century), the love of luxury increased, moral qualities were lost, and the first signs of decline appeared. But if the real decline set is after the repulse before Vienna in 1683, the stage from 1595 to 1683 must be counted as belonging to the period of maturity. (The Ottoman Empire)
- Cizye artışları ve tahsilatının, on altıncı yüzyıl sonlarından itibaren Hıristiyan nüfusun Osmanlı rejimin den soğumasının temel nedenleri arasında yer aldığını; daha sonraki yüzyıllarda Balkanların çeşitli bölgelerinde görülen kitlesel ihtida(dininden dönerek Müslüman olma.)olaylarının da ardında cizye artışlarının yattığını rahatlıkla söyleyebiliriz. (Osmanlı İmparatorluğu'nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi - Cilt 1)
- "Fatih ,tahta ciktiğinda henüz memede olan kardesi Ahmed'i "nizâm-ı âlem " uğruna bogdurmustur ." (Devlet-i Aliyye - Klasik Dönem (1302-1606))
- İstanbul’un fethinden sonra Akşemseddin, fethin evliyanın eseri olduğunu söylediği zaman Fatih, “Bu şehir kılıcımla alınmıştır.” Yanıtını vermiştir. (Osmanlı Tarihinde İslamiyet ve Devlet)
- "Hükümdarın gücü askeri güce ,askeri güç hazineye , hazine reayanın ödediği vergilere ,vergilerin artışı adalete bağlıdır .Bu nedenle akıllı hükümdar ,kendi egemenliğini korumak ve gücünü arttırmak istiyorsa ,reayaya adaletle muammele etmeli ,zulümden kaçınmalıdır :"Adalet mülkün temelidir." ." (Osmanlı Tarihinde İslamiyet ve Devlet)
- Ulug-kent beyi der ki " halk mutlu olmalıdır, halkın mutlu olması için karnının doyması lâzımdır " ( b. 5353-55 ). Zira " Kara budunun kaygısı hep karnıdır...Onların yiyecek ve içeceklerini eksik etme " ( b. 4330, 4327 ). (Osmanlı Hakimiyetinde Ortadoğu ve Balkanlar)
- Alp Arslan'ın Malazgird meydan muharebesine başlamadan evvel beyazlar giyinmesi ve atının kuyruğunu bağlaması,eski Şâmanî ananelerinin devamını kat'iyetle göstermektedir. (Adalet Kitabı)
- Bugün bilim toplumunda hükümet adamları, siyasiler, herhangi bir meseleyi ele almadan önce, bir hüküm vermeden önce tarihe bakarlar, bu meselenin evveliyatını araştırırlar. Bu ileri devletlerde siyasete yardım eden, siyasileri aydınlatan ve atacakları adımda en emin yürümelerini temin eden bir kurumdur. (Halil İnalcık’ın Merceğinden Tarih Bilinci)
- Osmanlı Devleti,kocası ölen kadının erkek evladı yoksa,elinden tarla arazisini alır ve başka bir köylüye aktarır. Eğer dul kadın, oğulları çalışma çağına gelinceye kadar,ırgatla idare edebilirse, onu "bive"adıyla işletmenin sahibi tanıyabilir. (Osmanlı İmparatorluğu)
- Savurganlık ve irrasyonellik maalesef halkımız arasında da caridir. Türkiye'de devlet, sonsuz tüketim imkanlarına kavuşan bir azınlık, hatta sıradan halk, kredi kartı zihniyeti ile yaşamaktadır. Hiç kimse giderlerini kaynaklarına göre ayarlamıyor, harcamalarını bitmez tükenmez sandığı kredi kartına göre yapıyor, böylece devlet de, birey de borç, faiz, kısır döngüsü içine düşmüş bulunuyor. (Söyleşiler ve Konuşmalar)
- Tüm hayatımı arşivlerde, kütüphanelerde milletimin belgelere dayanan doğru bir tarihini anlatmak için harcadım. Buy benim için yerine getirilmesi gerekli bir şükran borcu idi. (Halil İnalcık’ın Merceğinden Tarih Bilinci)
- "İnsan akıl ile yükselir, bilgi ile büyür. Her ikisi ile insan itibar görür." Yusuf Hâs Hâcib (Osmanlı'da Devlet, Hukuk ve Adalet)
- Yaşamını yalnız bir bilgi dalına adayan kişi, ilahi gerçeğin uzağına düşer. (Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600))
- Herhangi bir tarih döneminin yorumunda, kurum ve davranışları, günümüz üslup ve kavramlarına indirgeyerek anlatmak, ileri modern kurum tarihçilik gibi algılanır olmuştur. Meselâ; gazâ (ganimet akını), sipahi timarı (fief sahibi atli), ayanlık (feodal düzen) gibi. Modernist yazarlara göre mesela gaza, gazi, fetih gibi tarihi terimlerin kullanılması ulusalcılık, bağnazlıktır. Unutuluyor ki tarih, müşahhasın, (actual/somut olanın) bilgisidir. Osmanlı savaşçısı, savaşırken İslam'ın belli bir inanç ve zihniyetiyle savaşmaktadır; o gelişigüzel bir akıncı değil bir gazidir, aldığı ganimet onun için, dinin kutsallık verdiği bir kazançtır Cami yaptırmaya niyet eden sultanlar, gazâ seferi düzenler ve ganimet malıyla camisini yapardı; reâyâ vergisinin haram içerdiğine inanilirdi. Tarihçi, bu inancı, bu ruh haletini, bu zihniyeti görmezlikden gelirse, tarihî müşahhas olanı göz ardı etmiş olur; o zaman yaptığı şey tarih değildir. (Doğu Batı-Makaleler 2)
- Herhalde ilk Kırım Hanı sayılan Hacı Giray'dan evvel, atalarının 15. yüzyıl başlarında Kırım'da hâkim oldukları muhakkaktır. (Kırım Hanlığı Tarihi Üzerine Araştırmalar 1441-1700)
- Osmanlılar, kendilerini Allah'ı kılıcı saymakta idiler ve bu görüş Palamas'a ait kayıtların ortaya koyduğu cici, yalnız arasında değil, Bizanslılar arasında da yayılmıştı. İleride Martin Luther de, Osmanlılar hakkında aynı şeyi düşünecek, Allah'ın onları, Hıristiyanları günahlarından dolayı cezalandırmak için gönderdiğini söyleyecektir. (Devlet-i Aliyye - Klasik Dönem (1302-1606))
- Azerbaycan'ın işgal ettikten sonra Şâhruh, I.Mehmed'i uyararak Kara Yusuf'un oğlu İskender'in Osmanlı topraklarına sığınması halinde ona yardım etmemesini istedi (Aralık 1420). Uyarıya cevabında I.Mehmed tam bir teslimiyet ifade etti. Bu sırada Osmanlılar, büyük endişe ile doğu cephesindeki gelişmeleri izliyordu. Akkoyunlu Kara Osman'ın İskender tarafından mağlup edilmesi üzerine (Nisan 1421) Şâhruh, Doğu Anadolu'ya girmiş ve İskender'e karşı ezici bir zafer kazanmıştı (Temmuz 1421). Bu ortamda I.Mehmed, Şâhruh tarafından tehdit edilen Memlükler'le dostane ilişkilerini sürdürmeye çalışıyordu. (Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları (1302-1481))
- Kosova savaşı Osmanlı kuvvetlerinin kesin galibiyetiyle sonuçlandı. Başlangıçta Osmanlı sol kolu çöktü, fakat sağ koldaki Yıldırım Bayezid'in büyük gayreti sayesinde zafer kazanıldı. Gazânâme'ye göre I.Murad, birkaç hasekisiyle gelip cesetler arasında dolaşırken, kendisini cesetler arasına saklamış bulunan Miloş Kobilovic tarafından hançerle yaralandı ve az sonra öldü. İç organları çıkarıldıktan sonra şehid düştüğü yerde gömüldü; daha sonra, Yıldırım Bayezid'in tahta çıktığı sırada idam ettiği oğlu Yakub Bey'in cesediyle Bursa'ya götürülüp Çekirge'deki türbesine defnedildi. Yaralandığı ve öldüğü yere Hudâvendigâr Meşhedi denilen bir türbe yapıldı. (Yakub Bey : I.Murad'ın oğlu) (Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları (1302-1481))