diorex
sampiyon

Havuz Başı - Sait Faik Abasıyanık Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Havuz Başı kimin eseri? Havuz Başı kitabının yazarı kimdir? Havuz Başı konusu ve anafikri nedir? Havuz Başı kitabı ne anlatıyor? Havuz Başı kitabının yazarı Sait Faik Abasıyanık kimdir? İşte Havuz Başı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 28.02.2022 22:00
Havuz Başı - Sait Faik Abasıyanık Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Sait Faik Abasıyanık

Yayın Evi: İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9786053608745

Sayfa Sayısı: 152

Havuz Başı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Bir bahar günü Sait Faik ve Orhan Veli ile birlikte yaptığımız bir Boğaz gezintisini anımsıyorum. Üsküdar'dan Beykoz'a kadar her iskelede Sait beni sınava çekmişti:

'Şu iskeleyi anlatmak gerekse neresinden başlarsın?' Anadoluhisarı İskelesi'nin yanında küçük bir kahve vardır. 'Haydi' dedi, 'mademki hikâyecisin, şu kahvede ilk gözüne çarpan nedir, söyle bakalım?' Baktım üç dört kişi oturmuş, kâğıt oynuyor, kahve içiyor, duvarda birtakım basma resimler... İran şahının, Atatürk'le resmi falan. 'Bu resimleri belirtirim' dedim. Kızdı birden, 'Ulan!' dedi, 'o kenarda tek başına oturan ihtiyar sakallı var ya? İşte asıl hikâye o be?' "

-Oktay Akbal-Şair Dostlarım, 1964.

(Tanıtım Bülteninden)

Havuz Başı Alıntıları - Sözleri

  • Canım bir yağmur yağmasını istiyor. Gözümü, gönlümü ıslatacak bir yağmur.
  • Kimseler âşık değil mi bu şehirde? Kimseler, bir meydanın kanepesinde kimseyi beklemeyecek mi, yüzünü bir dakika görmek için kimsenin?
  • “Ben senin gelmen ihtimali olan yola gözlerimi dikmiştim.”
  • Bu ölüm ve doğum rüyası içinde şafak atıyor. Kalkıyorum. Kollarıma uykusuzluğumun hırkasını geçiriyorum. Dar geliyor. Şafak söküyor, aynadaki yüzüme saldırıyorum, bakıyorum.
  • Milyonluk şehirlerde de yaşasa, insanoğlunun içinde yalnızlık, kendi içine çekilme, sinme günleri doludur.
  • — Sevgi her şeyi mazur gösterir değil mi efendim? — Böyle laflar söylemek için sevgi bir mazeret olamaz.
  • Kimseler âşık değil mi bu şehirde? Kimseler, bir meydanın kanepesinde kimseyi beklemeyecek mi, yüzünü bir dakika görmek için kimsenin?
  • Canım bir yağmur yağmasını istiyor. Gözümü, gönlümü ıslatacak bir yağmur.
  • Canım bir yağmur yağsın istiyor. Bütün kahveler, meyhaneler kapandı. Şehir, rüzgarsız ağaçlar gibi serin bir sessizliğe gömüldü. Canım bir yağmur yağmasını istiyor. Gözümü, gönlümü ıslatacak bir yağmur.
  • "Milyonluk şehirlerde de yaşasa, insanoğlunun içinde yalnızlık, kendi içine çekilme, sinme günleri doludur."
  • Kimseler âşık değil mi bu şehirde? Kimseler bir meydan kanepesinde kimseyi beklemeyecek mi, yüzünü bir dakika görmek için?
  • Sensiz sonbaharın ne tadı olabilir?
  • "Hem yapayalnız doğup kendi başımıza ölmüyor muyuz?"

Havuz Başı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Podcast: Çayla Simit, Sait Faik Abasıyanık: Podcasti dinlemek için YouTube linki: https://youtu.be/ZG-tsbfdicA Merhaba kitapçokseverler. Bu bölümümüzde Sait Faik Abasıyanık'ın Havuz Başı yapıtında yer alan Simitle Çay hikayesi üzerine sohbet ediyoruz. Keyifli dinlemeleriniz olması dileğiyle. Sevgiler. (Okur Sohbetleri)

Sait Faik okumaya başladığım günden beri ne zaman bir kitabını elime alsam ya da adını duysam içimde dışarı çıkmaya bekleyen, ani bir sarsıntısıyla beni baştan aşağı titretmeye yetecek sıkıntılar silsilesi oluşuyor. Bu kesinlikle normal bir sıkıntı değil. Anlattıkları, tahayyül ettirdikleri, seçtiği kişiler, konular, mekânlar hatta kelimeler, içimdeki duyguları aşındıran o umudu, aylaklığı, kadirşinaslığı, ortalığı velveleye vermeye yetecek gerçekçiliği sıkıntı veriyor. Aslında bu şeyleri her kitabında görüyorum. Henüz hiçbir kitabını, öyküsünü okumasaydım sadece ismi kitapla aynı olan ilk hikaye Havuz Başı’nı okusaydım da bunları yine yazardım. Sait Faik’in öykülerini “1 hikâye 1 insan(lık)” mantığıyla yazdığını iyice düşünmeye başladım. Her hikayesinde farklı farklı insanlardan birer parça bulup bir karaktere yansıtıyor. Sait Faik’in insanları genelde aynı kişiler. Adalılar, balıkçılar, dilenciler, aylaklar, sevdalılar, orda burda kalmışlar, itilmişler vb. kişiler. Kişiler aynı, hatta ortamlar da, ama anlatış hep farklı farklı farklı. Kendini öyküye adamamış bu adam bu kişilere adamış. Bu kişilerin umutları kendi umudu, üzüntüleri, kederleri, yoksullukları, gönül zenginlikleri, sevinçleri hepsi Sait Faik’in. Hep gerçekler korkunçtur, deriz ama aslında bilinmezlik, belirsizlik kadar hiçbir şey insan ruhunu bunaltmaz. Sait Faik burada o usta kalemini konuşturarak bilinmezliği adeta normal bir normmuş gibi bizlere sunuyor. Evet, o bilinmeze aşık. Kimi zaman bilinmez bir kadına, kimi zaman sadece sevdanın adına aşık. Bu bilinmezliklerin içinde bir kıvılcımla alevlendiği Sait Faik, bunu bize kitabın ilk hikayesinde, Havuz Başı’nda, gösteriyor. “Sizi bekliyorum. Sizi göreceğim; içimde bir şey koşacak. Siz görmeden geçeceksiniz. Ben kederle sevinci duyup dalacağım istediğim âleme. Dünyayı yeniden kederlerle kuracağım...Herkes geçti, siz geçmediniz. Yüzünüzü göremedim. Bayramım, çocukluk bayramım salıncaksız geçmiş gibi gözüme yaş doldu. Soğuktan mı titriyordum, yoksa heyecandan, üzüntüden mi, bilmem.” Bilinmeyen bir kadın gelir mi bilmem ama Sait Faik’in her zaman beklediğine eminim. Şimdiye kadar hep öyküleri deyip durdum. Ama aslında Sait Faik öykü yazmıyor; bir fotoğrafçı doğallığıyla bizlere kıyıda köşede kalmış şeylerin fotoğrafını çekiyor, elindeki çekiçle örsün üzerindeki demiri döverek şekil veren usta gibi bir şeylere şekil veriyor, madenci gibi karanlıklardan bizlere görünmeyen o güzellikleri çıkarıyor. Saydıklarım emek, hayal gücü, dikkat, görme yeteneği gerektiren şeyler. Sait Faik bunların hepsini bir araya getirerek bize kendi işçiliğini gösteriyor. Ama iş için bunları yazmadığını tahmin edebiliyorum. Neden yazdı ki peki bu öyküleri? Bizim gözümüzde sadece bir kareye sıkışmış insanları anlatmak için mi? Aylakları, sarhoşları, kumarbazları, bilinmezleri kendine daha yakın bulduğu için mi? Yoksa adına hayat denen tiyatro sahnesinde kendine böyle rol kapmak için mi? Ben bu sorulara cevap veremiyorum. Ama her kitabında aramaya devam ediyorum bu soruların cevabını. Kitaptan çok Sait Faik hakkında bir yazı oldu. Sait Faik okudukça açılan bir yazar değil bana göre o yüzden Sait Faik’i anlamadan öykülerini anlamak o kadar kolay değil. Tabii öykülerini okumadan da nasıl anlayacaksın diye sorarlar adama. Bu adamın kendisi de öyküleri de paradoks, kısırdöngü. Öyle ki Russell Paradoksu’ndan daha karmaşık. Sırf bu karmaşıklığı tatmak için, çözmek için her kitabını okuyacağım. Ve en önemlisi Adalıları; Adalı balıkçıları, kumarbazları, aylakları, dilencileri, garipleri tanımak için, dışarda tanışma cesareti gösteremediğim bu kişilerle üç dört sayfalık arkadaş olmak için okuyacağım. Öneririm mi derseniz bilemiyorum. Kimi durum hikayesi olay yok diye sıkılacak kimi ne saçma hikayeler bunlar diye dudak bükecek. İşte bir kitabı böyle okuyanlara, yanlış anlaşılmasın kimsenin okuma anlayışına laf etmiyorum burada, önermiyorum Sait Faik’i. İyi okumalar. (Murat Sezgin)

Türk edebiyatında öykü yolunun her bir metrekaresinde emeği olan öykü denince akla gelen ilk yazar Adalı Sait Faik’in bir öykü kitabını daha okudum. Okuduklarım arasında edebi gücü en yüksek olanlardan diyebilirim. Yazar kitapta bulunan çoğu öyküde uzun uzun ruh betimlemeleri yapmış ve diyaloglardan kaçınmış Sait Faik öykülerinde görmeye pek alışık olmadığımız bir yön bilirsiniz yazar karakterleri konuşturmayı pek sever.. bu gibi farklıların yanı sıra öyküleri Sait Faik öyküleri yapan olmazsa olmaz etmenlerde tabi ki yine kitabı ele alır almaz karşımıza çıkıyor. Basit olaylardan üretilen gerçekçi ve sarsıcı olaylar yine bizimle.. yaz aylarının savrukluğunda uzun uzadıya okuma yapamayanlar için bu öykü kitabı bir kurtarıcı (Caner)

Kitabın Yazarı Sait Faik Abasıyanık Kimdir?

Sait Faik Abasıyanık ya da Sait Faik (18 Kasım, 22 Kasım ya da 23 Kasım 1906 -11 Mayıs 1954), Türk öykü, roman ve şiir yazarıdır. Türk hikâyeciliğinin önde gelen yazarlarından sayılan Abasıyanık, çağdaş hikâyeciliğe yaptığı katkılarla Türk edebiyatında bir dönüm noktası sayılır. Modern Türk hikâyeciliğinin öncülerinden olan Sait Faik, getirdiği yeniliklerle "kökü kendisinde olan" bir yazar olarak kabul edilir.

Klasik öykü tekniğini yıkarak doğayı ve insanları basit, samimi, hem iyi hem kötü taraflarıyla oldukları gibi fakat şiirsel ve usta bir dille anlatmıştır. Bunu yaparken diğer çoğu Cumhuriyet sonrası sanatçısı gibi Batı'daki gelişmelere bağlı kalmamış, hiçbir edebî anlayışın etkisinde hareket etmemiş ve belli bir tarzın takipçisi olmamıştır. Toplumun problemlerine değil bireyin toplum içindeki sorunlarına yönelen yazar, öykülerinde çoğunlukla kendisinden yola çıkıp bireyler hakkında yazarak insan gerçeğini anlamaya çalışır. Çoğunlukla şehirli alt sınıfın hayatını yazan Abasıyanık, balıkçı, işsiz, kıraathane sahibi gibi karakterleri anlatır. İnsanların yaşama biçimlerini, isteklerini, tasalarını, korkularını ve sevinçlerini irdeleyerek, toplum meselelerinden çok "insanı ele alan sanatçılar" sınıfında yer alır.

1930'larda başladığı yazı hayatı boyunca "sorumlu avare", "gözlemci balıkçı", "çakırkeyf sirozlu", "küfürbaz şair", "müflis tacir", "züğürt yazar", "hamdolsun diyemeyen rantiye", "anadan doğma çevreci" gibi sıfatlarla anılan Abasıyanık'ın tüm yazdıkları bir şair duyarlılığı içermektedir. Hikâye, roman, şiir yazan, çeviriler ve röportajlar yapan sanatçı bütün bu türleri kendine özgü tarzı ile kaynaştırmıştır. Yazarın, anlık heyecanlarını yansıtan izlenimci ve fovist ressamların üslubunu anımsatan bir tarzı olduğu söylenmiştir. Kendi özgün dilini oluştururken André Gide, Comte de Lautréamont, Jean Genet gibi isimlerden etkilenen Abasıyanık, kendisinden sonra gelen Ferit Edgü, Adalet Ağaoğlu, Demir Özlü gibi pek çok yazara da öncülük etmiştir. Ölümünün ardından Burgaz Adası'ndaki evi müzeye dönüştürülen yazar adına her sene öykü ödülü de verilmektedir.

Sait Faik Abasıyanık Kitapları - Eserleri

  • Mahalle Kahvesi
  • Semaver
  • Şahmerdan
  • Havuz Başı
  • Lüzumsuz Adam
  • Seçme Hikayeler

  • Havada Bulut
  • Sarnıç
  • Kayıp Aranıyor
  • Alemdağ'da Var Bir Yılan
  • Son Kuşlar
  • Büyüyen Eller
  • Hikâyecinin Kaderi

  • Mahkeme Kapısı
  • Karganı Bağışla
  • Şimdi Sevişme Vakti
  • Kumpanya
  • Sevgiliye Mektup
  • Medarı Maişet Motoru
  • Bir Sonbahar Akşamı

  • Semaver Sarnıç
  • Yaşamak Hırsı
  • Balıkçının Ölümü / Yaşasın Edebiyat
  • İstanbul Öyküleri Antolojisi
  • Tüneldeki Çocuk
  • Sait Faik'ten Çocuklara Hikayeler
  • Havuz Başı - Son Kuşlar

  • Alemdağda Var Bir Yılan / Az Şekerli
  • Az Şekerli
  • Açık Hava Oteli
  • Bitmemiş Senfoni Ve Sait Faik Kaynakçası
  • Tüneldeki Çocuk - Mahkeme Kapısı
  • Müthiş Bir Tren
  • Mahalle Kahvesi - Havada Bulut

  • Kumpanya - Kayıp Aranıyor
  • Bütün Eserleri
  • Toplu Öyküler 1
  • Öyle Bir Hikâye
  • Stelyanos Hrisopulos Gemisi

Sait Faik Abasıyanık Alıntıları - Sözleri

  • Gelmeyeceğini çok iyi biliyorum. Onu beklemek , bilhassa güzel… (Az Şekerli)
  • “Kafa dediğin eskir, ihtiyarlar, ölür bile insan ölmeden, dedi. Sonra kalbini gösterdi: — Eskimeyen, eksilmeyen şey buradadır.” Alıntı: Sait Faik Abasıyanık. “Alemdağ'da Var Bir Yılan”. Apple Books. (Alemdağ'da Var Bir Yılan)
  • Dünyada her şeyle alay edilir , şaka yapılır ama şiirle asla ! (Az Şekerli)
  • Sevgilim sen, sen de mi şu havayı kokluyorsun? (Mahalle Kahvesi - Havada Bulut)
  • Gülmek, dünyanın en güzel şeyidir. (Bitmemiş Senfoni Ve Sait Faik Kaynakçası)
  • Zaten dünya kan ağlıyor, birde biz ağlatmayalım. (Kumpanya)

  • Atatürk'ü Niçin Severiz? Atatürk'ü, 'niçin severiz' diye düşünmeden sevmeliyiz... (Açık Hava Oteli)
  • Ben bir acayip oldum. Gözüm kimseyi görmüyor, kimsenin kapımı çalmasını istemiyorum... (Lüzumsuz Adam)
  • O sevilmek için yaratılmışların en mükemmeliydi. (Kumpanya)
  • Yalnızlık dünyayı doldurmuş.Sevmek,bir insanı sevmekle başlar her şey.Burda her şey bir insanı sevmekle bitiyor. (Alemdağ'da Var Bir Yılan)
  • Keyfim kaçmış, üzgün, ağlamaklı gibiydim. Canım bir taraftan acı bir türkü söylemek çekiyordu. (Sait Faik'ten Çocuklara Hikayeler)
  • ' Mühim ' diyoruz ama, bu kendi kendimize verdiğimiz bir peşin hükümden başka bir şey değildir. (Medarı Maişet Motoru)
  • "Bırakın beni ey hakikatler! Yürümek istiyorum." Cennetlerin olduğu yere doğru." (Bütün Eserleri)

  • "Uzun bir yoldan sonra denizi görmek gibisin..." (Bir Sonbahar Akşamı)
  • "İnsanın içinden bir başka insanın kalkıp yürüdüğü görülür." (Mahalle Kahvesi)
  • Aklıma sanki bir yerde bir şey unutmuşum, birisine bir söz vermişim, hani bir ismi unuturuz da ararız bulmadan rahat edemeyiz. Öyle bir hal oldum. Evet bu unutulmuş bir isim değildi, ama bunun ne olduğu hakkında da kafamda hiçbir fikir yoktu. (Müthiş Bir Tren)
  • Anası: -Ali be, günah be yavrum, dedi. Günah yavrucuğum, yapma! Ali: -Allah affeder ana, dedi. Sonra saf, masum sordu: -Allah hiç gülmez mi? (Öyle Bir Hikâye)
  • Kimse kimsenin aslını, kafatası içinin meselesini anlamak için uğraşmıyordu. (Kayıp Aranıyor)
  • - Nasıl bir dünya arzuluyorsunuz? - Nasıl bir dünya mı? Haksızlıkların olmadığı bir dünya... İnsanlarının hepsinin mesut olduğu, hiç olmazsa iş bulduğu, doyduğu bir dünya... Sokaklarda sefillerin bulunmadığı bir dünya... Kafanın, kolun çalışabildiği zaman insanın muhakkak doyabildiği, eğlenebildiği bir dünya... İçinde iyi şeyler söylemeye, doğru şeyler söylemeye salahiyetle kıvranan bir adamın, korkmadan ve yanlış tefsir edilmeden bu bir şeyleri söyleyebildiği bir dünya... (Havada Bulut)
  • Dünyada hiçbir şeyden, zalimlikten iğrendiğim kadar iğrenmem. İnsanoğlunun en büyük savaşı zalimliğe karşı açılmalı. (Kayıp Aranıyor)

Yorum Yaz