diorex

Haw - Kemal Varol Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Haw kimin eseri? Haw kitabının yazarı kimdir? Haw konusu ve anafikri nedir? Haw kitabı ne anlatıyor? Haw PDF indirme linki var mı? Haw kitabının yazarı Kemal Varol kimdir? İşte Haw kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 23.07.2022 00:00
Haw - Kemal Varol Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Kemal Varol

Yayın Evi: İletişim Yayınevi

İSBN: 9789750514197

Sayfa Sayısı: 230

Haw Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“Belaydık. Bitirimdik. Tuttuğumuzu koparırdık. Bazen ödlek kedilerin peşine düşerdik. Nefes nefese kaçacak bir delik ararlardı. Bazen de sokak sokak gezer, “Ne geçiyon la burdan,” diye korkuturduk yabancıları. Betleri benizleri atardı. Onların deyişiyle, itin götüne girmiş gibi olurlardı. Sonuçta insanlarla aramızdaki mesafe açılır ve kimse bir şey vermezdi bize.”

Onun adı Mikasa. Melsa’nın âşığı, uzun ince gövdesi, siyah benekleri var, güzel de bir burnu. Makam Dağı’nın, Papaz Gölü’nün adını biliyor. Güneylilerle Kuzeyliler savaşıyorlar, onu da duyuyor. Zamanı söyleyen hikâyeler, kaderi temize çeken melekler, ölmüşlere dualar ve sokakların tarihi... Hiçbiri, Heves Amca’nın Muhterem Nur’u sevdiği gibi Melsa’yı seven Mikasa’yı anlatmıyor. Dağlar gibi hatıralar...

Alevli Kalpler Çetesi, Kıtmir Hazretleri, Çavuş Kabba, Burhan Çaçan’ın türküsü, Jandarma Köpek Eğitim Merkezi... Latif Dede, Köpek Cengiz, güzel bir biftek... Teneke çatılar, safralar, tevatürler, mayınlı yollar... Uluyan köpekler ve Adıgüzel, kalplere iyi gelen...

Kemal Varol, zamanı aşan bir roman, hüzünlü bir edebiyat bileti sunuyor bize...

Haw, sadece yeni değil sıcak ve güzel.

Haw Alıntıları - Sözleri

  • Zaman çok garip bir şeydir. Geriye doğru saydığında başka, ileriye doğru saydığında başka geçer.
  • ...aşk, bir ömür geçtiğini sanırken olduğu yerde kalakalmaktı belki de.
  • "Ağlamıyorum," demiş burnunu çekerek. "O gözyaşları ne peki?" diye sormuş Adıgüzel. "Hatıralarım," demiş dedem, "onlar benim hatıralarım. Çünkü ağlarken, gözyaşı değil, aslında hatıra döker herkes!"
  • ...bazen herkes göçüp gitse de hikayesi kalırmış geriye.
  • Fotokopiyle çoğaltılmış, karalar karası bir kaderim vardı. Bağlıydım
  • Zaten aşk istediğini istediğine benzetmekten başka bir şey değildi belki de.
  • Her şeyi tattım, ama kaderimle barış yaptım. Çünkü ruhum bedenimden henüz ayrılmadı. Mihail Bulgakov, Köpek Kalbi
  • Zaman çok garip bir şeydir. Geriye doğru sayıldığında başka, ileriye doğru sayıldığında başka geçer.
  • Elimi dostça omzuna koydum, meğer yarası tam da oradaymış...
  • Ama sanki bu yorgun ve kederli yüzü sıradan bir hayat koşturmasından değil, hiç anlatılmadığı için ağırlaşmış kederli bir hikayeden armağanmış ona.
  • "Elimi dostça omzuna koydum, meğer yarası tam da oradaymış." (Paul Valery)
  • Hatıralara sarılmak ve bek­lemek demekmiş gece...
  • Eski sinemacıydı Heves Amca. Arkanyalı değildi, göçmen­di. Çok fena keder kokardı.
  • "Elimi dostça omzuna koydum, meğer yarası tam da oradaymış." Paul Valery
  • Günün birinde cuma namazına giderken, bir meyhane­nin önünden geçmiş. ...İçine bir sıkıntı düşmüş. Allah (c.c.) ile Yeni Rakı'nın CC'si arasında kalmış. Mengeneye hapsolmuş gibi kıvranıp durmuş. Sonunda ter­cihini ikinci CC'den yana yapmış.

Haw İncelemesi - Şahsi Yorumlar

"Savaşın en kötüsü belleklerde devam edenidir" Buram buram barış kokan bir roman Haw. Aksini iddia edenler belleklerindeki savaşa gönüllü asker yazılanlar. Ve sanırım bundan sonra ne zaman gece telaşla bir yerlere koşan bir köpek görsem hep Mika'yı hatırlayıp ağlayacak gibi olacağım. (Emel)

Kemal Varol'un daha önce bir kaç şiirine denk gelmiş sevmiş idim... Haw ilk okuduğum romanı ve haliyle kitabı. Daha da okumam zaten... Ama okuyabilirim de bilmiyorum. Kitap benim beklentimin tam tersi istikametteydi. Açık konuşmak gerekirse bir köpeğin gözünden fabl türü okuyacağımı sanmıştım. Hayvanlar çerçevesinde kurulan hikaye ve romanları çok severim. Kitapta sevdiğim özelliklerden bahsetmek istiyorum. Okurken sıkılmadım, hikaye beni içine çekti. Kitap içindeki imgelemeler mükemmeldi Ordaymış gibi hissttirdi. Anlatım- dil, üslupta çok güzeldi. Öykü de farklı ve kendine özgüydü. Özellikle köpeklerin gündelik yaşamda karşılaştığı zorluklar, aç susuz kalmaları ve barınak koşullarının eleştirildiği sayfalara bayıldım. Hatta ilk 20 sayfaya kadar okuduğumda, en favori kitaplarımdan biri olacağını düşünmüş, 10 puan vermeyi bile düşünmüştüm. Buraya kadar sorun yok hatta mükemmel. Devlet her türlü eleştirilebilir, askeri politikalar eleştirilir, insanlar rahatlıkla düşüncelerini haykırabilir. Haykırmalıdır da... Kitabı okuduktan sonra ufak bir araştırma yaptım hakkında. Türk-Kürt sorununu ele alıyormuş efendim, ardından suya sabuna dokunmadan objektif bir şekilde bu sorunları ele almış mış yazar. Türk- Kürt sorunu yok terör sorunu var... Bu terör de Kürt sorunu diye kürtlerin üzerine yıkılamaz. ! Ayrıca terör örgütleriyle savaşılmaz, mücadele edilir!... Devletin tüm kurumlarıyla seri katil, gözü dönmüş canavar, kan emici olarak lanse edildiği,... Ana karakter Mikasa'nınki (kendisi köpek) terör örgütü bayrağı önünde saygı duruşunda bulunduğu ve hislendiği... bayraklarda resmi olan gülen, post bıyıklı güneyli başkanın (anladığınız kişi) kaçmasına yardım eden melsanın kahraman ilan edildiği... Askerlerin avam, ahmak, pinekleyen,esrarkeş, korkak, sapık, hantal, gözü dönmüş canavar olarak betimlendiği... Çok tarafsız ve ''objektif'' bir kitap valla. Tüm askerler nedense ha bire bu zavallı köpeciğin yüzüne tüküüyor, dövüyor, sövüyor, esrara alıştırıyor. Mikasa sevdiği dişi köpek melsa ya kavuşacakken, üst rütbeli bir asker olan turkuaz. ( Acaba neden adı turkuaz) tarafından bunlar ayrıyor. Mikasa köpek eğitim merkezine götürülüyor.. Eziyet görüyor, itiliyor kakılıyor. Aradan vakit geçince, işte turkuaz (insan bu) Mikasaya, Melsa ya tecavüz ettiğini falan söylüyor. Gülüyor, filan. Mikasanın gözünün önüne Melsa'nın ağlayan hali geliyo ben onun oldum falan diye iğrenç iğrenç bi kurgu. ( melsa dişi bir köpek- turkuaz asker). Okumaya bile tahammül edemediğim insan -hayvan-zoofili vakası. Ve bunu yapan asker. Tuzakladıkları mayını patlatmaya kıyamayan, barış güvercini gerillalar. Aklı fikri, çarşı iznine gidip, gördüğü ilk geneleve girmek olan, pinekleyen askerler. İtibarsızlaştırmalar... Ha bire 3 renge vurgu, o renkli fularlar görünce içlenmeler filan. Ve sözde bunların hepsi kurgu yersen... tatlış, insancıl, hayvan hakları, insan hakları ve binimum toplumsal sorunlara duyarlı güneyli, gerillalar... Gözü çıkacası, kan emici canavar kuzeyliler.... Ve bunların hepsi kurgu... Yersen... Aba altından Atatürk'e laf sokmalar... Şehit olan askerin '' al renkli bayrağa'' sarılı naaşına fesatlanmalar, gerillaların cesedi kurda kuşa yem oluyor diye ağlanmalar... Tam da bir neyi istersen onu anlarsın, ben onu öyle demedim aslında böyle dedim diye çarpıtılacak cümleler var. . Dediğim gibi hükümete, devlete, askere hatta yeri geldiğinde öğretmenine, annene babana başkaldırabilirsin, eleştirirsin de Her şeyin bir adabı ve haddi var. Sanat yapıyoruz biz burda diye itibarsızlaştırma çalışmaları yapılmış ve yersen bunların hepsi kurgu.... Hep kurgu, hep sanat... Dilinde Allahu ekber nidası, ellerinde silahlarla zavallı, evine ekmek götürmek için uğraşan insanları kurşunlayan sarkık bıyıklılar. Beyaz toros ... Zevk için, masum insanları sokakta yakalayan, çukurlara doldurup yakan özel kuvvetler. Kendi kendini vuran, askerlerin intikamını zavallı gerillalardan alan diğer beceriksiz askerler. özellikle kitabın sonunda özgürlüğün dağlarda olduğuna dair bir his beliriveriyor insanın içinde. Hayal kırıklığımı anlatamam.... Kitap sayesinde '' Bağrı açılmamış küfürler'' de öğrenmiş oldum. Çok güzel ve özgün küfürler vardı ve bunların hepsi kurgu, hepsi sanat.... (sıla)

“Onlar benim sessiz kullarımdır. Mahşer günü hepsi dile gelecek.” Altına ayet olduğu anlamı taşıyan ‘Allah’ ibaresi yazılarak başlanmış esere. Direkt bu cümlelerin kullanıldığı bir ayet yok. Umarım diğer baskılarda düzeltilir. Ama En’am Suresi 38. ayeti yazabiliriz: “Yeryüzünde debelenen hiçbir canlı, iki kanadıyla uçan hiçbir kuş istisna olmamak üzere hepsi sizin gibi ümmetlerdir. Biz bu kitapta, herhangi bir şeyi gereğinden fazla yapmadık / gereğinden eksik bırakmadık. Onlar, sonunda, Rableri önünde haşredilirler.” • Neyse. Biz okuruz, sadece dikkatli bir okur. Belirtmek istedim naçizane. • HAW. İnsansız edebiyat demeyeceğim. Hayvanların daha fazla olduğu bir edebiyat söz konusu burada. Kemal Varol’la tanışma kitabım Aşıklar Bayramı olsun isterdim; ama kısmet buradaymış. • Biliyorsunuz Yaşar Kemal benzetmeleri fazlasıyla yaygındır onun dili için. Bence haklı bir yaklaştırma. Umarım artarak devam eder başarısı. • Aslında çok şeye gönderme yapıyor Varol. Ama özellikle ‘savaş’ teması etrafında dönen bir kitap bu. Savaşın yıkıcı etkisi, götürdükleri ve sildikleri. Zaman atlamaları fazlasıyla mevcut. Bir bakıyorsunuz 1935’lere gidip Ata’nın Foks’una şahitlik ediyor, bir bakıyorsunuz 92’ye gidip şehit edilen polisleri okuyor, bir de bakıyorsunuz 95’lere gelip dizi Lessi’ye varıyoruz. • Edebiyatta olmayan demeyelim de çok az olan bir şeyi yapıyor. Köpekler başrolde yer alıyor. Onların gözünden okuyoruz aslında her olayı. Ve bunu fazlasıyla etkileyici aktarıyor. • Temposu sayfadan sayfaya düşüp yükselen bir roman HAW. Ama mutlu ayrılacaksınız. Buyurun. (Adem Kara)

Haw PDF indirme linki var mı?

Kemal Varol - Haw kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Haw PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Kemal Varol Kimdir?

1977 yılında doğdu. Edebiyata şiirle başladı. Yas Yüzükleri (2001), Kin Divanı (2005), Temmuzun On Sekizi (2007) adlı şiir kitapları Bakiye adıyla toplu şiirler olarak kitaplaştı. Jar (2011), Haw (2014), Ucunda Ölüm Var (2016), Âşıklar Bayramı (2019) adlı dört romanı ve Sahiden Hikâye (2017) adlı bir hikâye kitabı yayımlandı. ABD ve Fransa’da da yayımlanan Haw romanıyla Cevdet Kudret 2014 Roman Ödülü ile Pen Amerika 2017 Çeviri Ödülü’ne, Sahiden Hikâye adlı ilk hikâye kitabıyla 2018 Sait Faik Hikâye Armağanı’na değer görüldü. Âşıklar Bayramı romanı, Dünya Kitap tarafından 2019 Yılın Telif Kitabı seçildi.

Kemal Varol Kitapları - Eserleri

  • Haw
  • Yas Yüzükleri
  • Bakiye
  • Jar
  • Memleket Garları
  • Demiryolu Öyküleri
  • Kin Divanı
  • Ucunda Ölüm Var
  • Temmuzun On Sekizi
  • Sahiden Hikâye
  • Aşıklar Bayramı
  • Kin Divanı
  • Kara Sis

Kemal Varol Alıntıları - Sözleri

  • benzemem diye düşünürken müsvedde oldum ona (Bakiye)
  • Zaman çok garip bir şeydir. Geriye doğru sayıldığında başka, ileriye doğru sayıldığında başka geçer. (Haw)
  • bir zaman senden ağlar kaldım gazâla sesim o uzak dağlarda dağdâr şimdi sanki unutmak için var anılar kinimde ve sanki hep küs tadıyla söylenmiş bir şarkı duyduğum: herkes bir gün bir aşkta imkânsız hâlâ ne ırmaklarda haz, ne perçemlerde şefkat var artık kuşkuyla dönülen aynalar ve kapılar şimdi yalnızlığa kötü gelen yağmurlar acıtan tesadüflerin sesi; mutluymuş ah gazala, her şey eskisinden fenâ: kül büyüt canım ve mümkünse acını unutma (Yas Yüzükleri)
  • "Biliyor musun Gobi" dedim, "şu bizim on bir on iki yaşımız ömür boyu bizimle gelecekmiş." "Gelirse gelsin," dedi Gobi, "ne zararı var!" "Öyle değil oğlum," dedim başımı iki yana sallayarak. "Yani by yaşta ne yaşıyorsak illet gibi yakamıza yapışacakmış her şey. Kırk yaşımıza gelsek de aynı bokun soyu olacakmışız." Enseme bir şaplak vurup "Olur mu lan hiç öyle şey!" dedi. "Bal gibi de olur," dedim. "Günün birinde başımızı bir eve sokup böyle çoluk çocuğa karışmış, her şey güllük gülistanlıkken, bir gece kan ter içinde uykudan uyanıp pencereye atacakmışız kendimizi." "Sonra?" "Sonra pencerede sıkıntıyla sigara içerken bizim bu yaşımız böyle sokaktan yavaşça geçip el sallayacakmış bize. Eksik kaldım, gel beni tamamla diyecekmiş" (Sahiden Hikâye)
  • bir yerde beni hâlâ affetmeyen bir kadın nasılsa vardı (Yas Yüzükleri)
  • Kim bilir kimin kursağında kalmış eksik bir heceyim hâlâ. (Ucunda Ölüm Var)
  • Arzulanan; günümüzün acil ihtiyaçlarının geleceğe ipotek koymamasıdır. Bir başka değişle, tren düdüklerinin yerin altında değil, kentin kalbinde duyulmaya devam etmesidir. (Memleket Garları)
  • Bakışmak, hiçbir kelime söylemeden karşımızdakine kendimizi anlatmamızdır. (Jar)
  • Belki bu kadar incitmeyecekti beni Yalnızlığın herkese düğme olduğunu bilmesem Daha ikiydi tavafım, Belki gitmesem... (Kin Divanı)
  • Ne zaman yolum bir şehre düşse o şehrin garını görmeyi, bekleme salonunda zaman geçirmeyi, gardaki görevlilerle vakit geçirmeyi, rayların yanına yöresine serpilen çakıl taşlarından avuçkamayı âdet haline getirdim... (Memleket Garları)
  • Gitmek düşüncesi öylesine yakın ki artık ; ezberimde... (Memleket Garları)
  • Çünkü bazı insanların yarasını ancak bir yalan iyileştirirdi. (Jar)
  • "Üstelik hiç kimse hikayesini birilerine anlatmadan ölmemeliydi dünyada." (Kara Sis)
  • Bazı insanlar bir hatıra olarak kalır göğsümüzde. (Kara Sis)
  • Dünyaya sığdım da bir yatağa sığmadım bazen. (Temmuzun On Sekizi)
  • Sordum suya karışan arzuma: Bir kötülük vaadidir insan Ey gizli çürüyen sima Yol dönsem şimdi kime (Kin Divanı)
  • gıyabında yargılandı kalbim anladım, buymuş bana kısmet.. (Bakiye)
  • Kim sakınarak geçebiliyor suyun lekesini Ben değil, yabanı olduğum akşam söyletiyor (Kin Divanı)
  • Harflerin kağıda düşenine değil yüreğe inenine inandım hep. (Ucunda Ölüm Var)
  • Elimi dostça omzuna koydum, meğer yarası tam da oradaymış... (Haw)

Yorum Yaz