Hayat Bir Kervansaray - Emine Sevgi Özdamar Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Hayat Bir Kervansaray kimin eseri? Hayat Bir Kervansaray kitabının yazarı kimdir? Hayat Bir Kervansaray konusu ve anafikri nedir? Hayat Bir Kervansaray kitabı ne anlatıyor? Hayat Bir Kervansaray PDF indirme linki var mı? Hayat Bir Kervansaray kitabının yazarı Emine Sevgi Özdamar kimdir? İşte Hayat Bir Kervansaray kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Emine Sevgi Özdamar
Çevirmen: Ayça Sabuncuoğlu
Yayın Evi: Turkuvaz Kitap
İSBN: 9786054069255
Sayfa Sayısı: 264
Hayat Bir Kervansaray Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
1940'lı yıllarda doğup Türkiye'nin çeşitli yerlerinde büyürken hem kültürel hem de kişisel kimliğini bulmaya çalışan bir kızın romanı Hayat Bir Kervansaray. Büyükbabasıyla birlikte, doğduğu kent Malatya'ya doğru çıktığı bir tren yolculuğunda, son Osmanlı-Rus savaşından başlayarak Kurtuluş Savaşı yıllarını ve genç Türkiye Cumhuriyeti'nin erken yıllarını da kapsayan dönemi, bir Çerkez göçmeni olan ve çağına tanıklık eden dedesinin ağzından dinler genç kız. 1950'ler Türkiyesi'nde yetişen Fatma için Türkiye'nin tarihi ve dar gelirli ailesinin Malatya'da başlayıp Bursa, Ankara ve İstanbul'da süren göçebe tarihi bir mozaiğin parçaları gibi iç içe geçecektir. Romanda, Fatma'nın kişisel tarihiyle birlikte geleneklerle çağdaş yaşamın aynı gök altında barındığı bir ülkenin portresi de çiziliyor. Avrupa'da yayınlandığında büyülü gerçekçiliğin başarılı bir örneği olarak karşılanan, pek çok dile çevrilip ödüller alan Hayat Bir Kervansaray, ironik, şiirsel diliyle bir okuma şöleni.
Kitap bir edebiyat olayı; yazar ise Şehrazat'ın öz kardeşi
Angela Bacmair/Augsburger Allgemeine
(Tanıtım Bülteninden)
Hayat Bir Kervansaray Alıntıları - Sözleri
- "Okula gittim. Kadın öğretmen herkesin adını ve doğum yerini sordu. "Anadolu'da Malatya'da doğdum," dedim ben. Öğretmen, "O zaman Kürtsün, kıçında kuyruğun vardır senin," dedi. Sonra güldü, ötekiler de güldüler ve bana isim taktılar: "Kuyruklu Kürt".
- "İnsanın nesi var? Eti yenmez Derisi giyilmez Bir tatlı dilinden başka nesi var?"
- "Almanya'ya gitmek için doktor kontrollerinden geçmek gerekiyordu: İdrar bırakmak, kan vermek, dişleri göstermek. Dişlerin içleri boşsa hemen doldurtmak gerekiyordu. Bunu caddede Alman irtibat bürosunun önünde bir sandalyede yapan hızlı diş doktorları vardı. Bu İstanbul Alman İrtibat Bürosu'nun önünde idrar satıcıları ve sağlık tozu satıcıları vardı. Bunları, Almanya'ya gitmek için ilk kez köylerinden şehre gelen köylülere satıyorlardı. Bu binanın önünde toplanan herkes kendi idrarından korkuyordu. Köylüler idrar satıcılarından idrar alıyorlardı. Bu şehirli idrarın kendi idrarlarından daha iyi olduğuna inanıyorlardı. İdrar satıcıları idrarı plastik bir tabancanın içine boşaltıp köylülere veriyorlardı, köylüler idrarı plastik su tabancalarıyla Alman İrtibat Bürosu'na daha kolay sokabilsinler diye. İrtibat bürosundaki gerçek doktorun yanında bir perdenin arkasında idrar bırakmaları gerektiğinde, donlarının içinde saklı tabancadan idrarı gizlice doktor kavanozuna fışkırtıyor ve doktora veriyorlardı. Bu köylülerin çoğunun Almanya'ya gitmelerine izin verilmedi, çünkü tabancanın içindeki yabancı idrar hastalıklıydı."
- "Demokrat Parti memleketi, analarımıza sormadan Amerika'ya bir gecede orospu olarak servis yaptı, tepside," dedi.
- Atatürk nasıl sevilmez? Eğer o olmasaydı, şimdi burada biz değil, gölgemiz yürüyor olurdu.
- "Farenin kendisi delikten sığmazken kuyruğuna bir de kabak bağlamış."
- "İstanbul'daki insanlar, duvarlara seve seve asılan basılmış fotoğraflardı, Anadolu'daki insanlar ise, tozun toprağın içinde bırakılıp unutulan negatifler..."
- "İnsanlar yaşarken uyur, ölünce uyanırlar."
- "Birisi ölürse, sanki senin göğsüne bir taş oturur da bir daha kalkmaz. Sevdiğin bir insan, ruhunu Allah'ın ellerine teslim edip ölürse, senin içinde kırk mum yanar. Ölüyü gömdükten sonra, içinde her gün bir mum söner. Otuz dokuz mum söner, kırkıncı mum, sen ölene kadar içinde yanmaya devam eder."
- "Sen kalbini temiz tut. Bu dünyada yerin olmaz ama, sen ölünce güzel ruhun ağzından dışarı uçar. Bu boş dünyada ruhun sesi kalır ve hoş bir yankı yapar. Bunu duymak isteyen, duyar. Güzel ruh, kör gözleri iyileştirebilen bir tüydür."
- Soğanın ne kadar acı olduğunu, onu yiyen değil kesen bilir.
- Cehennemin esraf-i safirine kadar yolun açık, git, cehennemin dip kuyusuna kadar yolun var
- "Komşularımız, "Bursa'da deliler ağaçlarda büyür," diyorlardı."
- Annem bana yedi yaşın üstündeki bütün cocukların oruç tutabileceğini söyledi. Erkek kardeşim Ali oruç tutmak zorunda değildi. “Ali niye oruç tutmuyor?” diye sordum. Annem, “O bir erkek çocuğu, eğer canı yemek ister de yiyemezse, pipisi düşer”diye cevap verdi. “Ya ben?” “Senin yalnızca alt tarafın şişer.”
- Anne, neden beni doğurdun, benim yerime bir taş doğursaydın daha iyiydi, bugün en azından ceviz kırmaya yarardım.
Hayat Bir Kervansaray İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bachmann neymiş Nobel köpeğin olsun Özdamar!: Eserin orjinal adı; das leben ist eine karawansarei/hat zwei tueren/ aus einer kam ich rein/ aus dem anderen ging ich raus'tur. Almanca yazılan Hayat Bir Kervansaray 1991 yılında Alman dilinin en önemli edebiyat ödüllerinden biri olan INGEBORG BACHMANN ÖDÜLÜ’nü aldı. Aynı roman için yazara 1992’de ekspresyonist yazar WALTER HASENCLEVER ÖDÜLÜ verildi. Roberto Cazzalo - I.Bachmann jürilerinden biri- eser için ; "(...) Burada büyük masal konuları, mitler işleniyor, ancak dilde bir yankı, Türkçenin yankısı var. Emine Sevgi Özdamar Almancayı çok iyi yazıyor ve konuşuyor; hata yaptığı sanılan yerlerde, bunu gayet bilinçli yapıyor... Bu, kendi dili ile Almancanın sanat dolu bir biçimde yabancılaştırması." Bunu da belirterek eserle ilgili görüşlerimi dile getirmek istiyorum. Alman bir arkadaşımın tavsiyesi ile okudum. 7 ayrı dile çevirilen Avrupa'da popüler bir eser. Masalsı bir dili var eserin yer yer uçuk kaçık yer yer gerçekleri ahenkli bir şekilde kaleme dökmüş yazar. Doğmamış bir çocuğun konuşmasıyla başlıyor, sonra o çocuğun perspektifinden yazılmış bir Türkiye tarihi ve gerçekler silsilesi geliyor. Ama sizi sıkmadan keyifli keyifli okutturuyor kendini. Sonra diyorsunuz ki: "şu bu döneme ait, bu bildiğimiz siyasi dönem vay be masalsı siyasi dönem anlatımı da oluyormuş!" tanıdık olaylar yani. Eseri okumadan evvel üleyn Almanlar ödül verdiyse bir iş var bu işin içinde dedim. Ya Ermenileri övdü Türkleri kötüledi, ya da bu Avrupa'yı pohpohladı :) Günahını almışım dedim okurken; kültürümüze, dinimize dair herşeyi (Fatiha suresini bile açık açık yazmış besmele ile başlayarak, hatta besmeleyi o kadar çok göreceksiniz ki) yazmış, Avrupa'ya işçi gelen Türk kadınlarına bakışını (baş örtüsü meselesini) bile inceden dokundurmuş. Alıntılarıma bakarak hak verebilirsiniz. Atatürk'e övgülerini de es geçmeyeyim. En sevdiğim cümleydi; 'mavi kuşum, sarı bülbülüm' :) Uzun zaman sonra beğenerek okuduğum farklı tatta, farklı anlatımda, linguistik biliminde değerlendirilebilecek türde, bir değil birden fazla ödülü hak eden kalitede bir romandı. Tavsiye ederim, keyifli okumalar... (Verda)
Kitapta yazarın kırklı yıllardan 27 Mayıs 1960 darbesine uzanan manzarayı anlatması yer alıyor. Karakterimizin ağzından İstanbul, Bursa, Ankara; Halk Partisi, Demokrat Parti ve diğer gelişmeler anlatılıyor. Kitabı beğendiniz mi diye soracak olursanız; bir kızın günlük yazıp sonra bunları bir araya getirerek kitap oluşturma çabası gördüm sanki. Anlatımına alışmak biraz zorladı beni. Yazar Emine Sevgi Özdamar'ın diğer kitaplarını okumayı düşünmüyorum. (Kismet Parpar)
Emine Sevgi Özdamar, Almanya 'da yaşayan, eserlerini Almanca veren bir yazar. Buraya kadar bence bi gariplik yok, ama eserlerinin bu denli bizden olup asla bizlerde geniş kitlelere ulaşmaması, aldığı onlarca ödülden haberdar olmamamız, mutlaka okunmalı diyen listelerden bir haber olmamız bakın işte bu çok garip. Büyülü gerçeklik teması ile Osmanlı dönemlerinin tesirinden yakın Türkiye tarihi ve kül olarak bizim topraklarımızın hikayesini okumak istiyorum diyenler buyursunlar. Öncelikle yazarı okumama vesile olan sevgili serkanturk61 ve @buradaedebiyat kanalına tüm kalbimle teşekkür ediyorum. Bu kitabın elden ele yurdumuz topralarında sevilmesi ve tanınmasını sağlamalıyız diyorum. Keyifli okumalar diliyorum #readingismycardio #aslihanneokudu #okudumbitti #bookstagram #okumakiptiladır #kimneokudu #kitapyolda #kitapengüzelhediye #2021okumalarım #okuryorumu #kitaptavsiyesi #okugönder #serkantürk #eminesevgiözdamar #hayatbirkervansaray #iletişimyayınları #çağdaştürkedebiyatı #çevirikitaplar #edebiyatburada (Aslıhan tufan)
Hayat Bir Kervansaray PDF indirme linki var mı?
Emine Sevgi Özdamar - Hayat Bir Kervansaray kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Hayat Bir Kervansaray PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Emine Sevgi Özdamar Kimdir?
Emine Sevgi Özdamar, (d. 10 Ağustos 1946, Malatya) Türk oyuncu, yazar, dramaturg.
Muhsin Ertuğrul, Beklan Algan, Ayla Algan, Haldun Taner, Melih Cevdet Anday ve Nurettin Sevin'den tiyatro eğitimi aldı.
1976'da Almanya'ya gitti. Benno Besson ve Mathias Langhoff'la baş asistan, dramaturg, ve oyuncu olarak Berlin, Paris, Avignon, Lyon, Münih, Frankfurt, Bochum şehir tiyatrolarında çalıştı. Çalışmalarından dolayı Paris Vencennes Üniversitesi tarafından kendisine doktora yapma hakkı tanındı.
Eserleri
Karagöz Almanya'da (oyun, 1982)
Bir Temizlikçi Kadının Kariyeri (oyun, 1984)
Annedili (öykü, 1990)
Keloğlan Almanya'da (oyun, 1991)
Hayat Bir Kervansaray (roman, 1992, Varlık Yayınları, ISBN 975-434-104-8)
Haliçli Köprü (roman, 1998)
Nuhun Gemisi (oyun, 2000)
Aynadaki Avlu (öykü, 2001)
Tuhaf Yıldızlar Dünyaya Bakıyor (roman, 2003)
Kendi Kendinin Terzisi Bir Kambur (öykü, 2007, Yapı Kredi Yayınları, ISBN 975-081-305-4)
Emine Sevgi Özdamar Kitapları - Eserleri
- Hayat Bir Kervansaray
- Annedili
- Kendi Kendinin Terzisi Bir Kambur
- Haliçli Köprü
- Aynadaki Avlu
- Tuhaf Yıldızlar Dünyaya Bakıyorlar Gözlerini Kırpmadan
Emine Sevgi Özdamar Alıntıları - Sözleri
- Almanya ya gidebilmek için Alman aracı kurumunda idrar örneği vermek zorunda olan bazı köylüler bu adamdan para karşılığında sidik satın alıyorlardı, çünkü kendi idrarlarının Almanya için yapılan idrar kontrolünde çuvallayacağı na inanıyorlardı. (Annedili)
- Annem bana yedi yaşın üstündeki bütün cocukların oruç tutabileceğini söyledi. Erkek kardeşim Ali oruç tutmak zorunda değildi. “Ali niye oruç tutmuyor?” diye sordum. Annem, “O bir erkek çocuğu, eğer canı yemek ister de yiyemezse, pipisi düşer”diye cevap verdi. “Ya ben?” “Senin yalnızca alt tarafın şişer.” (Hayat Bir Kervansaray)
- "Okula gittim. Kadın öğretmen herkesin adını ve doğum yerini sordu. "Anadolu'da Malatya'da doğdum," dedim ben. Öğretmen, "O zaman Kürtsün, kıçında kuyruğun vardır senin," dedi. Sonra güldü, ötekiler de güldüler ve bana isim taktılar: "Kuyruklu Kürt". (Hayat Bir Kervansaray)
- “Bazıları sıkılıyorum, der, ben hiç sıkılmam, alırım elime bir kitap, okurum,” (Kendi Kendinin Terzisi Bir Kambur)
- Kimi kelimeler yumuşak huylu ,kimisi çatık kaşlı olur... (Kendi Kendinin Terzisi Bir Kambur)
- "İnsanlar yaşarken uyur, ölünce uyanırlar." (Hayat Bir Kervansaray)
- Eşek, "Müslüman kadın yürümeli, ama ayaklarıyla öyle güçlü yere basmamalıdır. Ziynet sallanır, adamı azdırır." dedi ona. (Annedili)
- Bir âşıkla bir delinin ortak bir yönü vardır: İlki gülmez, ikincisi ağlamaz. (Annedili)
- "Demokrat Parti memleketi, analarımıza sormadan Amerika'ya bir gecede orospu olarak servis yaptı, tepside," dedi. (Hayat Bir Kervansaray)
- Soğanın ne kadar acı olduğunu, onu yiyen değil kesen bilir. (Hayat Bir Kervansaray)
- Ölüm uzak bir diyarda mı? Ölüm kaşla göz arasında. (Annedili)
- Aşksız bir dize yazılabilir mi? (Kendi Kendinin Terzisi Bir Kambur)
- Birbirimizi yanlışlıkla başka yerlerde beklemişiz. (Kendi Kendinin Terzisi Bir Kambur)
- "Farenin kendisi delikten sığmazken kuyruğuna bir de kabak bağlamış." (Hayat Bir Kervansaray)
- "Sen kalbini temiz tut. Bu dünyada yerin olmaz ama, sen ölünce güzel ruhun ağzından dışarı uçar. Bu boş dünyada ruhun sesi kalır ve hoş bir yankı yapar. Bunu duymak isteyen, duyar. Güzel ruh, kör gözleri iyileştirebilen bir tüydür." (Hayat Bir Kervansaray)
- Atatürk nasıl sevilmez? Eğer o olmasaydı, şimdi burada biz değil, gölgemiz yürüyor olurdu. (Hayat Bir Kervansaray)
- Bir dilin attığı düğümleri dişler açamaz. (Annedili)
- Yazarken, çok sigara içer, yarıda atardı. Ayaklı koca bir kül tablası vardı evde. Sabaha kadar o kül tablası dolardı. Ben de, o odada battaniyeye sarılı kitap okurdum. Bazen Sacco Vanzetti için sessiz ağlardım. Gorki’nin anası için de. (Kendi Kendinin Terzisi Bir Kambur)
- Hakkın ve hukukun her anlamıyla bulunmadığı bir kötülük toplumunda yaşasak da... (Kendi Kendinin Terzisi Bir Kambur)
- Ateş düştüğü yeri yakar, acı da paylaşılmaz.. (Kendi Kendinin Terzisi Bir Kambur)