diorex
life

Hayatın Anlamı - Terry Eagleton Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Hayatın Anlamı kimin eseri? Hayatın Anlamı kitabının yazarı kimdir? Hayatın Anlamı konusu ve anafikri nedir? Hayatın Anlamı kitabı ne anlatıyor? Hayatın Anlamı PDF indirme linki var mı? Hayatın Anlamı kitabının yazarı Terry Eagleton kimdir? İşte Hayatın Anlamı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 30.06.2022 10:00
Hayatın Anlamı - Terry Eagleton Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Terry Eagleton

Çevirmen: Kutlu Tunca

Yayın Evi: Ayrıntı Yayınları

İSBN: 9789755396743

Sayfa Sayısı: 144

Hayatın Anlamı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Hayatın anlamı nedir? Daha fazla güç, servet, seks, aşk, çikolata, futbol, entelektüel tefekkür ya da günü yaşamak mı? Hayatın bir anlamı var mıdır; yoksa o da tüm anlamlar gibi sadece postmodern bir kurgudan mı ibarettir? Anlamın hızla buharlaştığı günümüz kapitalizminin kentli, pragmatik politik ve kültürel dünyasında her şeye rağmen ortak ya da hayatlarımıza gömülü anlamlardan bahsedebilir miyiz? Terry Eagleton bu kısa "giriş" kitabında, insan bilimlerinin terk ettiği ve popüler kültürle anlam endüstrisinin istila ettiği bir alanda hayatın anlamını sorguluyor. Hayatın anlamını, anlamın hayatını oluşturan dilbilimsel, etik, kültürel ve politik göstergelerle tartışan Eagleton’ın anlatısına Shakespeare’in tiyatral karakterleri, Wittgenstein’ın "dil oyunları", Schopenhauer’un "istenç"i Heidegger’in "hiç"i, Sartre’daki endişe, Samuel Beckett’in "belki"si ve Freud’un "bilinçdışı" da parçalar halinde katılıyor. Aristo’dan Marx’a uzanan bir ahlaki soykütük dahilinde insanın kendini gerçekleştirmesi, kişisel tatmin, toplumsal birer pratik olarak mutluluk, sevgi ve erdem gibi kavram ve değerleri yorumlayan Eagleton’ın bu kitabı, hayatı hâlâ hayati göstergeleriyle dert edenler için bir düşünme çağrısı. Hayatı ya da dendiği gibi, "Ey Hayat!"ı.

Hayatın Anlamı Alıntıları - Sözleri

  • Hayata ona karşı söylemlerimizle anlam kazandırabiliriz
  • ''...din bile kârlı bir endüstriye dönüştü.''
  • Heidegger, Sein und Zeit* isimli çalışmasında insanın diğer varlıklardan kendi varoluşunu sorgulama yetisiyle farklılaştığını söyler.
  • "Hayatın anlamını bulmayı, gerçekleştirmeye değer bir şey gibi düşünmeye eğilimliyiz, ama ya bu bir hataysa? Belki de hayat onun temel anlamı konusundaki bilgisizlikle sürdürülen bir şeydir."
  • Eğer hayatlarımızın bir anlamı varsa bu anlam bizim onlara kazandırdığımız bir şeydir...
  • Belki de hayatın anlamı nefes alıp vermek kadar basit ve farkında olmaksızın şu an yapmakta olduğum bir şeydir.
  • "Hiç kimse ölünceye, sonunda acıdan kurtuluncaya kadar mutlu sayılmaz."
  • Godot'yu beklemek bir olay mıdır yoksa bir olayın ertelenmesi mi? Bekleme edimi bir çeşit hiçlik, anlamın sürekli gecikmesi ve şimdiki zamanda bir yaşama biçimi de olan bir gelecek öngörüsüdür.
  • Schopenhauer'un istenç dediğini Freud "arzu" olarak yeniden vaftiz eder.
  • Çünkü insanlar kendi durumlarıyla bir sorun, ikilem, endişe kaynağı, umut ilkesi, külfet, armağan, yılgı ya da saçmalık olarak yüzleşebilen özgün hayvanlardır. Bunun nedeni insanın özellikle, muhtemelen yabandomuzunun olamadığı bir biçimde, kendi varlığının sonluluğunun farkında olmasıdır. İnsan daima ölümün gölgesinde yaşayan belki de tek hayvandır.
  • Eğer biz birbirimiz aracılığıyla ve birlikte var oluyorsak bunun "hayatın anlamı" sorusu açısından kuvvetli sonuçları olmalıdır.
  • Eğer güzel akşam yemekleri unutulup gidiyorsa zalim hükümdarlar ve diş ağrıları da unutulup gider.
  • Günümüzün sahtekar hocaları ve şarlatan bilgeleri, başarısız olmuş daha geleneksel çeşitli tanrıların dublörlüğünü yapıyor.
  • Genel olarak insanlık tarihi bir uygarlık ve aydınlanma masalından çok bir kıtlık, ıstırap ve sömürü hikayesi olageldi.
  • Herkesin, uğruna çaba harcadığı şey mutluluktur. "Mutluluk" elbette ki manik sırıtmaları ve rengarenk bir ceket içinde tepinerek dans etmeyi çağrıştıran çelimsiz, "tatil kampı" türünde bir sözcüktür.

Hayatın Anlamı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Felsefe temelli sosyolojik ve inceleme tarzında ele alınmış kafa açıcı bir kitaptı. Eagleton başta insanların “anlam”a atfettikleri anlama, bundan neyi çıkardıklarına ve bunun dilsel bağlamında ele alındığı zaman ne gibi farklı anlamlara geleceği sorgulamalarına gitmiş. Bunun yanında hayatın, hayatın anlamının tarih boyunca çeşitli düşünürler tarafından (Schopenhauer, Wittgenstein, Nietzsche, Marx, Weber vs.) nasıl ele alınıp işlendiği ve bunlara hangi noktalarda eleştiriler getirilebileceği noktasından çeşitli bakış açıları sunmuş. Kitabı genel hatlarıyla ele alış biçimini sevdim çünkü bir şeyi açıklamadan önce hangi kavram temel alınarak açıklama yapılacaksa önce yazar tarafından kavramın neyi ifade ettiği, daha önceden nasıl bir ifade biçimine tabii tutulduğu gibi belirli kabulleri bizlerin de bilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde bu tarz inceleme eserlerinin tam olarak keyfine varılamayacaktır. Kitabın başında olan kavramsal muhakeme ve ardından gelen sadece felsefe alanından olmayan çeşitli sanatçıların hayata, anlama ya da anlamsızlığa dair düşünceleri sunulmuş. Son olarak yazar karşılıklı bir sevgi durumu ile adeta bir Hıristiyan öğretisi ile son noktayı koyarak kitabını bitirmiş. Sonunun böyle bitmesi biraz saçma geldi fakat genel olarak yazarın beni sorgulamalara yöneltmesi ve kendi hayatımda da arayışı içerisinde bulunmuş olduğum “hayatın anlam”ı konusunda çok fazla farklı perspektif sunmuş olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca yazar, hayatın anlamı konusunu daha çok modernitenin içerisinde kaybolmuş ya da daha doğrusu bulamamış olduğumuz bireyselliklerimiz üzerinden de açıklanmıştır. Sonunda da yoğun olarak tehlike içinde yaşamış olduğumuz bir dünyada ortak anlamlar bulmadaki başarısızlığımızın canlandırıcı olduğu kadar korkutucu olduğu çıkarımına varacaktır. İnsan gerçekten hiçbir zaman durağan bir şekilde yaşamını idame ettirebilen bir varlık değil. Bunu kitap okudukça ve özellikle Eagleton’un kitabını okuduktan sonra daha iyi anladım. Çünkü lisedeki zamanlarımı ve o zamanki hayata bakış açımı, hayatı anlamlandırma şeklimi gözden geçirdim ardından Camus ile tanıştıktan sonra hayatın anlamsızlığı üzerinden bir anlamlandırma çabası güttüm ve şimdi ise hayatın neden bir anlamı olsun ya da hayatın anlamı olmak zorunda mı düşüncesi ile kafamı meşgul ederken buluyorum kendimi. Hayatın gerçekten bir anlamı olmalı mı ya da insan amaç edinerek hayatın anlamını buna bağlamalı mı ya da gerçekten hayatın bir anlamı yoksa ve belki bu yüzden evrensel bir hayatın anlamı olduğu anlayışımız yok ise? Ya da hayatın anlamına ulaştıktan sonra bunun bir anlamı olmayacaksa yani bizler bu kadar “hayatın anlamı” üzerine entelektüel konuşmalar yaparken belki hayatın anlamı sadece bir kedinin size olan şaşkın bakışında ya da aldığınız bir nefesteyse… bilemiyorum. (Ebru)

'Hayatın Anlamı' var mı ? 'Hayatın Anlamı' nedir ? Bana göre idealist bir soru ?.. Popüler kültürle ya da mistisizmle ya da metafizikle veyahut materyalizmle açıklanabilir mi ?.. İlk çağ filozoflarından beridir yaşamın anlamıyla ilgili çok fikirler öne sürülmüş. Terry Eagleton da bu kitabında, Shakespeare, Wittgenstein, Schopenhauer, Nietzsche, Sartre, Samuel Beckett, Aristoteles, Marks gibi filozoflarla 'Hayatın Anlamı' armaya çalışıyor, konuşulan, yaşayan dillerle... Ve Hayatın anlamına yanıt ararken elbette insanı, postmodern insanı sorguluyor. Kitabın sonunda bir çok soruyla baş başa kalıyorsunuz, ve tabi ki en çok da Hayatın bir anlamı var mı yok mu? düşünüyor, sorguluyorsunuz. Belki de yazarın yapmak istediği kitabı kucağınızda bırakıp sessizce gitmesi. Bana göre; İnsan tarihsel bir olgudur, üretkendir, emektir, yetenektir,toplumsal üretkenliğin hem öznesi hem de nesnesidir, doğanın, evrenin bir parçasıdır, dönüştürür, dönüşür ve değişir. Ama başka bir bakış açısıyla insan bireydir, pasiftir,maliyettir, tüketendir, mülkiyettir, sevabıyla günahıyla kuldur,köledir. İnsandan yola çıkarak hayat, kendini üreterek yaratmaktır. Tarihsellik ve toplumsallık süzgecinden geçen yaşamın anlamı kendimce 'Doğduk, Yaşıyoruz, Ölüceğiz' ...şeklinde yorumluyorum. Ve son olarak Marks'ın sözüyle bitirelim “...yaşam, her şeyden önce, yemeyi ve içmeyi, barınmayı, giyinmeyi ve başka birçok şeyi içerir.” kitabı okumanızı tavsiye ediyorum. Kitapla Kalın (AsiRuh)

Wittgenstein’ın İzinden: İsminden dolayı hayatın anlamını sorgulayan bir kitap olarak düşündüğüm eser, Wittgenstein’ın fikirleri üzerine kurulu. Yazarın neredeyse görüşlerinin tamamını bu düşünür ile desteklemesi zaman zaman eser sahibinin Terry Eagleton değil de Wittgenstein olduğu izlenimini veriyor. Yine yazar Wittgenstein’ın 20.yüzyılın en büyük düşünürü olduğunu söylediği yerler var. Eseri geçmişten günümüze din, kültür ve cinsellik terimlerinin toplum içindeki yerinin değişimine değiniyor ve bunu yaparken her üçünü de klasik kapitalizm eleştirilerine dayandırıyor. “Hayatın Anlamını” açıklamaktan çok ona ulaşmada araç olan sevgi, saygı, fedakarlık ve merhamet duygularını taraflar arasında eşit şekilde dağıtmayı önermekte. Bir taraf fazlasını veriyorsa ve bununla mutluluk duyuyorsa hayatın anlamının tanımını yanlış yaptığı, bunun düzeltilmesi gerektiği ve hayatın anlamını müşterek ilişkiler kurarak farklı yerlerde aramasını savunmaktadır. Bunun herkes tarafından olumlu olamayacağını, suistimal kapısını açacağını iddia etmektedir. Bu başarılmadığı takdirde; cinayet, sömürü, işkence,bencillik davranışlarının ortadan kalkmayacağını ve daha fazlasının olacağını savunmaktadır. “Ortak anlamlar bulmadaki başarısızlığımız” ise en güzel tespitidir. (laflamingo)

Hayatın Anlamı PDF indirme linki var mı?

Terry Eagleton - Hayatın Anlamı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Hayatın Anlamı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Terry Eagleton Kimdir?

Terence "Terry" Eagleton (d. 22 Şubat 1943, İngiltere), İrlanda asıllı İngiliz akademisyen ve yazar. Edebiyat ve kültür teorileri uzmanı. Özellikle Marksist edebiyat kuramı üzerine çalışmaları ile tanınır. Şu anda Manchester Üniversitesi'nde görevlidir.

Eagleton'ı özgün bir edebiyat kuramcısı olarak düşünmek mümkündür. Marksizm'e dayalı materyalist bir eleştiri teorisi oluşturmaya çalışmıştır. Kurduğu Marksist teori birçok eleştirmenin çalışmalarının kuvvetli ve etkili yönlerinin sentezinden oluşmaktadır. Genelde modernite ve modernizm üzerine eğilmektedir. Postmodernizme temel olarak itiraz etse de, yine de tümden yadsımamaktadır.

Eagleton doktorasını Cambridge Üniversitesi, Trinity Koleji'nde yaptı. Marksist edebiyat eleştirmeni Raymond Williams'ın öğrencisiydi. Kariyerine 19. ve 20. yy edebiyatları üzerine çalışarak başladı. Sonradan Williams'ın Marxist edebiyat kuramına yöneldi. Oxford Üniversitesi'nin Wadham, Linacre ve St. Catherine's Kolejleri'nde görev aldı. 1960'larda Slant etrafında toplanan sol eğilimli bir Katolik gruba katıldı ve birkaç teolojik makale ve bir de kitap yazdı, Towards a New Left Theology (Yeni Bir Sol Teolojiye Doğru). Bu eserin Türkçe çevirisi bulunmamaktadır.

Daha yakın bir zamanda Eagleton kültürel çalışmaları daha geleneksel edebiyat teorisiyle birleştirdi. Son zamanlardaki yayınları teolojik alanlara tekrar ilgi duyduğunu gösteriyor. Eagleton üzerindeki önemli bir diğer etki de psikanaliz oldu ve İngiltere'de Slavoj Zizek çalışmalarının önemli bir savunucusudur.

Halen New Statesman, Red Pepper ve The Guardian gibi önde gelen İngiliz yayınlarında politik olaylar üzerine yorum yazıları yayınlanmaktadır.

Terry Eagleton Kitapları - Eserleri

  • Azizler ve Alimler
  • William Shakespeare
  • İngiliz Romanı
  • Hayatın Anlamı
  • İdeoloji
  • Walter Benjamin ya da Bir Devrimci Eleştiriye Doğru
  • Edebiyat Olayı
  • Marksizm ve Edebiyat Eleştirisi
  • Tatlı Şiddet
  • Kötülük Üzerine Bir Deneme
  • Şiir Nasıl Okunur
  • Marx Neden Haklıydı?
  • Kültür Yorumları
  • Kuramdan Sonra
  • Estetiğin İdeolojisi
  • Postmodernizmin Yanılsamaları
  • Edebiyat Kuramı
  • Tanrı'nın Ölümü ve Kültür
  • Edebiyat Nasıl Okunur
  • Aykırı Simalar
  • İyimser Olmayan Umut
  • Kapı Bekçisi
  • Milliyetçilik Sömürgecilik ve Yazın
  • Güç Mitleri
  • Radikal Kurban
  • Eleştiri ve İdeoloji
  • Kültür
  • Eleştirmenin Görevi
  • Mizah
  • Akıl, İnanç ve Devrim
  • Trajedi

Terry Eagleton Alıntıları - Sözleri

  • Belki de hayatın anlamı nefes alıp vermek kadar basit ve farkında olmaksızın şu an yapmakta olduğum bir şeydir. (Hayatın Anlamı)
  • Bilgi, alışkanlık ve töre ürünüydü. Ahlak da, benzer şekilde, hiçbir metafizik temeli olmayan bir insan icadıydı. (Tanrı'nın Ölümü ve Kültür)
  • Sanat, güncel toplumsal sorunlardan ne kadar uzaklaşırsa o kadar siyasileşir. (Kültür)
  • Kısaca kültür, diğer insanlardır. (Kültür Yorumları)
  • Nasıl bilimde bir doz mitoloji varsa mitte de Aydınlanmacı bir öğe vardır. (Akıl, İnanç ve Devrim)
  • Karnaval keşmekeşi, tersyüz etme küstahlığı, putkırıcılığın kıkırdayışı: Bunlar tarihsel materyalizm için çelişkinin şakası ve onun haz verici salımı olan derin komedinin alternatifleri değil, uğraklarıdır. (Walter Benjamin ya da Bir Devrimci Eleştiriye Doğru)
  • Kafayı çekiyorlardı. Yattıkları yerden aşağılanmanın acısını çekmektense, bu acıyı sırtlanmış oluyorlardı böylece. (Azizler ve Alimler)
  • kendilerini kendi sırtlarında günlük bir yük gibi taşıyorlardı. (Azizler ve Alimler)
  • Egoistlik doğal halimizdir; iyi olmak ise hayata dair bir dizi karmaşık beceri öğrenmemizi gerektirir. (Kötülük Üzerine Bir Deneme)
  • "Birinin acısını paylaşmakla (sempati) hislerini hissetmek (empati) farklı şeylerdir." (Edebiyat Nasıl Okunur)
  • İnsani kudretlerin modern çağdaki kadar serbest bırakıldığı başka tarihsel bir dönem yoktur; bunun sonucu olarak zincirlerinden boşaldığı o kudretlerce böylesi hükmedilme riski altında olduğu bir başka dönem de yoktur. Max Weber’in öne sürdüğü gibi, “Antik dönem tanrıları akın akın, büyübozumuna uğramış ve böylece gayrişahsi güçler haline gelmiş olarak mezarlarından çıkıyor, hayatlarımız üzerinde egemenlik kurma mücadelesi veriyor ve birbirlerine karşı ezelden beri devam eden savaşlarına kaldıkları yerden devam ediyorlar.” (Trajedi)
  • Gelişmiş kapitalist sistem doğası gereği tanrıtanımazdır. (Akıl, İnanç ve Devrim)
  • İyimserlik midemi bulandırıyor. Tam bir sapkınlık. Cennetten düştüğü günden beri insanın evrendeki işi bihakkın ıstırap çekmek olmuştur (İyimser Olmayan Umut)
  • Tanrı ve evren toplanınca iki etmez. (Akıl, İnanç ve Devrim)
  • “Tanrı’dan özerkliğini çekip alan insanlık, karşılığında tahtından Söylem ile indirilecektir.” (Edebiyat Olayı)
  • Amerikan gençliginin konuşması- garip, iğrenç, acayip, ürkünç:- gerçekten de, modernizm ortaya çıkmadan önce edebi gerçekliliğini bulabileceğimiz en yetenekli hasmı olan Gotigin söylemidir. Kötü niyetli baronlar, şehvet düşkünü papazlar, kurban edilmiş bakireler, ürkütücü harabeler, küf kokan zindanlar: Bu abartılı tiyatro eserleri büyük edebiyat türleri olarak- özellikle akıl çağında baskı altındakileri temsil eden kadınların bakış açısından görülmüyor olsalar bile -aydınlanma anlayışının radikal eleştirisini dile getirmişlerdir.. Gotik, grotekstin merhametsiz ışıltısının yarattıgi ucube bir gölge, endişelerini ve bir türlü vazgeçemedikleri hayallerini kurguya emanet etmiş olan bir orta sınıf toplumunun politik bilinçsizliğidir. (Aykırı Simalar)
  • Edebiyatta yaşanan yeni bir işbölümüyle roman, şimdi fikirler ve kurumlarla ilgilenen bir toplumsal form ola­rak görülmeye, şiirin ise kişisel hisleri muhafaza ettiği düşü­nülmeye başlanmıştı. Sanki lirik şiir bütün şiir türünü tanım­lıyor gibiydi. (Şiir Nasıl Okunur)
  • Hegel konusunda fazla bir şey bilmese de, Henry'nin de kendine göre bir felsefesi vardı. Kimi zamanlar, 'Burada bir tek biz yokuz,' diyerek kendi görüşünü bildirirdi. 'Burada' sözcüğüyle, çalıştığı mağazayı değil, evreni kastediyordu. Onda ayrıca, depoda çalışan ve kendisinden daha pragmatik olan iş arkadaşlarını rahatsız eden, yaslı ve metafizik bir taraf da vardı. Böylesine geniş kozmik yorumlarında, pezevenkçe bir şey vardı. Cinselliğe ve kadınlara o kadar düşkün değildi, ama cebinde, 'yetmiş altı santimlik kontrol edilemez bir alete' sahip Korsikalı bir balıkçı hakkında yazılan bir gazete haberinin küpürünü saklardı. Depodaki erkekler, bu uzunluğun gevşekken mi yoksa sertken mi ölçüldüğü konusunda ateşli tartışmalara girerlerdi. Fakat Henry'nin bu canavarımsı organa duyduğu ilginin, cinsellikle değil, bilimsellikle ilgili olduğunu hissediyordum. Bu, onun evrene duyduğu ilginin bir parçasıydı. Aynı zamanda, iş arkadaşları tarafından tartışılan çok kültürlü biriydi. Bana bir defa, etnik gruplara karşı olmadığını söylemişti. 'Lehler, İskoçlar, Amerikanlar, Hintliler, Yunanlılar ve hepsi.' Sonra bir süre düşünmüş ve eklemişti: 'Engelleyici İtalyanlar.' Liberal bir çoğulcuydu, fakat eleştiriden de uzak durmazdı. Bu da ortak yanlarımızdan biriydi. (Kapı Bekçisi)
  • Kanserin tedavisini muhtemelen bulacağız ama cinayetin değil. (İyimser Olmayan Umut)
  • İçinde yaşadığımız, Beckett'ın oyunlarını andıran evrendi, hem özenli hem de saçmaydı. Her şey hem açık seçik hem de silikti, tuhaf bir gizem ve saydamlık karışımından oluşuyordu. (Kapı Bekçisi)

Yorum Yaz