Hep Yuvaya Dönmek - Ursula K. Le Guin Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Hep Yuvaya Dönmek kimin eseri? Hep Yuvaya Dönmek kitabının yazarı kimdir? Hep Yuvaya Dönmek konusu ve anafikri nedir? Hep Yuvaya Dönmek kitabı ne anlatıyor? Hep Yuvaya Dönmek kitabının yazarı Ursula K. Le Guin kimdir? İşte Hep Yuvaya Dönmek kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Ursula K. Le Guin
Çevirmen: Cemal Yardımcı
Orijinal Adı: Always Coming Home
Yayın Evi: Ayrıntı Yayınları
İSBN: 9789755392912
Sayfa Sayısı: 528
Hep Yuvaya Dönmek Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Ütopyalar imkânsızdır. Ama yazabiliriz" diyen fantastik edebiyat ve bilimkurgu ustası Ursula Le Guin, içinde yaşadığımız çağla hesaplaşmak için geleceğe bakmayı sürdürüyor. Le Guin'in ütopyacı düş gücünün en yaratıcı örnekleri arasında sayılan Hep Yuvaya Dönmek, ilk satırlardan da anlaşılacağı üzere, geleneksel bir roman değil. Öykü, şiir, mit, halk masalı, drama, deneme ve belge gibi çok çeşitli biçimleri göz kamaştırıcı bir ustalıkla kaynaştıran bu kitap, uzak geleceğe ait kurgusal bir etnografya olarak tasarlanmış. Hep Yuvaya Dönmek, henüz var olmayan bir coğrafyada, bundan yüzlerce, belki binlerce yıl sonra yaşadığı varsayılan Keş halkının dünyasını anlatıyor. Keşler, insanlığın kendini yıkıma sürüklemesinin ardından, Kuzey Kaliforniya'da, Na Vadisi'nde yaşayan barışçı bir halktır. Le Guin, Keş halkının etrafına inanılmaz bir ayrıntı zenginliğiyle ördüğü toplumsal ütopyayı bize karış karış tanıtırken, belki de ABD'nin Amerikan yerlilerine olan borcunu ödüyor; çünkü bu hayali halkla Amerikan yerlileri arasındaki benzerlikleri gözden kaçırmak olanaksız. Vadi'nin dokuz kasabasından Sinşan'da doğmuş bir kız çocuğu olan Kuzey Baykuşu'nun yaşam öyküsü etrafına eklemlenen bu kapsamlı etnografya, modern kapitalist toplumun karşı tezi denebilecek bir toplumsal yaşam önermesini etkileyici bir ikna gücüyle ilmek ilmek dokuyor.
Keşler, insan-doğa ilişkisinden başlayarak, hiçbir yanı bugün içinde yaşadığımıza benzemeyen bir dünyada yaşıyorlar. Zamanın, çizgisel olmaktan çok, mevsimlik danslarla belirlenen döngüsel bir seyir izlediği bu dünyanın belki en temel özelliği, ilerlemeci ideale yabancı olması. Farklılıkların olduğu gibi kabul edildiği bu toplumda, değişim, bir ilerleme ya da gerilemeye değil; sadece değişime işaret ediyor. Keşler, dünyanın geri kalanında neler olup bittiğiyle pek ilgilenmedikleri gibi, başlangıç ve sonuçlarla da ilgilenmiyorlar. Merkezi kültürel kavramları, her şeyin hem birbirine bağlı kalıp hem de birbirinin etrafında hareket etmesini sağlayan "Eklem Yeri."
Le Guin'in olağanüstü yaratıcı imgelemi, Keşlerin dünyasına bugün aşina olduğumuz etiketleri yapıştırmayı çok güçleştiriyor. Bambaşka bir toplumsal örgütlenmeye ve bambaşka ruhani değerlere dayanan Keş yaşantısını tanımanın, bu hayali toplumun özgürleştirici havasını solumanın tek yolu, Kuzey Baykuşu'nun peşine takılarak Vadi halkının arasına karışmak. Ursula Le Guin, okurda şiddetli bir özlem uyandıran, içinde boğulmakta olduğu yaşam biçimini tekrar tekrar sorgulamaya iten, heyecan verici ve inandırıcı bir ütopya yaratmış. Vadi insanları arasında yaşayacağınız bu mutlu kaçamaktan kendinizi yoksun bırakmayın. "Bazen bir kitabın kapağını açar ve beş-on sayfada önünüzde açılan dünyanın, içinde oturmakta olduğunuz odadan daha gerçek olduğu hissine kapılırsınız… Hep Yuvaya Dönmek kesinlikle klasikler arasına girmeye aday bir kitap; belki de bir deha ürünü."
-Oxford Times-
"Yürekten gelen bir barış ve sağduyu çağrısı... tek kelimeyle harikulade bir kitap." Today "Le Guin, inandırıcı bir şekilde yan yana duran, eğreti bir dikişle birbirine tutturulmuş izlenimi uyandırmayan kültürler yaratmakta usta. Ütopik bir roman yazarken bile, yavan ya da imkânsız görünmemeyi başarıyor."
-London Standard-
Hep Yuvaya Dönmek Alıntıları - Sözleri
- Bir zamanlar güneştim, sonunda yine karanlık olacağım.
- Düş paylaşılır; günah paylaşılmaz.
- İstesem de istemesem de bir savaşçı olmayı öğrendim. Yaşamın bir savaşa dönüştürüldüğü bir yerde, insan savaşmak zorunda kalıyor.
- Bunda bir yaşlı, bir de genç bir ruh var. Birbirlerini çekiştirip duruyorlar.
- Zayıf olan zayıflığı izler.
- Elimizden geldiğince öğrenmeye çalışmalıyız ama bilgimizin çemberi tamamlamadığını, tüm boşluğu çevrelemediğini aklımızda tutmalı; bilmediklerimizin sınırsız, dipsiz olduğunu, bildiklerimizin ise, kimi zaman o bilginin tam tersiyle birlikte var olmak zorunda kalabileceğini hiç unutmamalıyız. Tek gözle görülenin derinliği olmaz.
- Kalbim artık eskisi kadar sağlam değil. Ölmeye başlamalıyım.
- Böyle böyle, gördüğünü anlamanın ne olduğunu anlamaya başlayınca ve düşün sayısız canlı ayrıntısı ve sonsuz karmaşıklığı kafama üşüşüp betimleme yeteneğimi aşınca, bir parçasını bile kavrayamadan bütün hayali yitireceğim, birazını hatırlasam bile hiçbir şeyi anlayamayacağım korkusuna kapıldım.
- Başka bir yerde kediler yeşil olabilir, ama bu, buranın kedilerinin umurunda değil.
- Genç ve aniden ölmeyi dilerdim eskiden, soğuk yağmurdan ve acılardan, ruhumun kemiklerini ellerimle yapmam gerektiğini bilmeden önce.
- İkimiz de hastaydık ve hastalıklarımız birbiriyle konuşmuştu...
- Eyleme dökülmemiş arzu yozlaştırır.
- Eril ve ölümlü etin içinde ruh boş ve yücedir, boğuşur, çığlık atar, kemikten evi hapishanesi, tutsak kaçmayı, salıverilmeyi, özgürlüğü bekler.
- Buradaki hiçbir şeyi, hiçbir zaman anlayamayacağım.
- Eninde sonunda hiyerarşik bir iktidar söz konusu olduğuna göre, demokrasiler de dahil, devletin var olduğu her yerde, bilginin yığılıp saklanması, güçlülerin gücünün bir başka kaynağı olmaktan, büyük makinenin bir pistonu olmaktan nasıl çıkabilir?
Hep Yuvaya Dönmek İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Ursula K. Le Guin’den bir gelecek arkeolojisi: Kurgu dünyalar bizlere alternatifleri gösterir. Tarihin, dönüm noktalarında farklı bir yöne ilerlediği dünyalar (örneğin; Philip K. Dick’in “Yüksek Şatodaki Adam” veya Katharine Burdekin’in “Swastika Geceleri” romanlarında olduğu gibi II. Dünya Savaşı’nı Almanların kazandığı bir dünya), alternatif gelecek tasvirleri veya her şeyin farklı olduğu tamamen kurgusal toplumlar (pek çok ütopya/distopya bunlara örnek verilebilir) daha iyi bir dünyanın nasıl olabileceği veya daha kötüye gidişin nasıl engellenebileceği konusunda yol gösterebilir. Ursula K. Le Guin’in bir gelecek arkeolojisi olarak nitelendirilebilecek kitabı “Hep Yuvaya Dönmek” şu ana kadar okuduklarım içinde gerçek bir ütopya olmaya en yakın kitap. “Hep Yuvaya Dönmek”, gelecekteki bir araştırmacı tarafından yazılan, kıyamet sonrası gelecekte yaşamış olan Keş halkı hakkında, etnografik kurgusal bir incelemedir. Le Guin, “Karanlığın Sol Eli”nde (tek cinsiyetli bir gözlemcinin gözünden çok cinsiyetli Gethen halkı) ve “Mülksüzler”de (anarşist Anarres ile devletçi, mülkiyetçi Urras) olduğu gibi, bu kitapta da Keş halkı ile tek tanrılı, bir Tanrı-Kral tarafından mutlak monarşiyle yönetilen, ırkın ve erkek cinsiyetin üstünlüğüne inanan (kadınlar ve yabancı uluslar kast sisteminde hayvanlarla eşdeğer görülür), militarist Akbaba halkını karşılaştırır. Kitapta, Mavi Çamur Evinden Anlatan Taş’ın ağzından, Keş halkının toplumsal yaşamı, gelenekleri, inanışları, ritüelleri anlatılmaktadır. Bunun yanı sıra Keş halkına ait şarkılar, şiirler, derlemeler, dini törenlere ait metinler de yer almaktadır. Keş halkı, anarko-pasifist, cinsel veya ırksal ayrımların olmadığı, aşırılıkların hoş karşılanmadığı, toplumsal ilişkilerinde Kropotkin’in “Karşılıklı Yardımlaşma” ilkesiyle hareket eden bir topluluktur. “Mülksüzler”deki Anarres gezegeninde kıtlık, kuraklık gibi nedenlerle tam başarıya ulaşamayan merkezsizleşmiş toplum ideali Keşlerde mümkün olmuştur. Keşlerde “zenginlik” kelimesinin anlamı bizimkinin tam tersidir. Çok malı olan değil, çok veren zengin kabul edilir. Mal edinme, güç, iktidar hırsı gibi kavramlar hastalık -İnsanoğlu Hastalığı- olarak kabul edilir. Aşırılıklar (çok çocuk, ihtiyaçtan fazla mal vs) hoş karşılanmaz. “Mülksüzler”de de dediği gibi: "Aşırılık dışkıdır," diye yazıyordu Odo Analoji'de. "Bedende kalan dışkı da zehirdir." Geçim kaynakları, sınırlı bir avcılık ve tarımın yanında toplayıcılığa dayanır. “Büyük aileler, büyük bir özel yiyecek stoku ve rekabetçi bir yaklaşım toplumsal olarak onaylanmadığı için, yoğun olarak çiftçilik yapmak üzere toplayıcılığı bırakmak, ne istenen, ne de gerek duyulan bir şeydi. Neden ya da sonuç, nasıl görülürse görülsün, muhtemelen en önemli etken nüfus yoğunluğunun ve artış hızının düşük olmasıydı. Çiftliğin “zıttı” olarak kent, toprak çiftçilikle yoğun olarak işlenmezse ortaya çıkmaz. Bütün canlı türleri için, nüfus patlaması yiyecek bolluğuna bağlıdır: Saban izi sonunda kentin caddesine dönüşür.” şeklinde açıklar Le Guin kitabında bu durumu. Keşler, yaşamı, canlı ve cansız doğayı kutsal kabul eder. Dünyanın bir parçası olduklarını, diğer canlılardan üstün olmadıklarının farkındadırlar. O yüzden avlanırken, tarımla uğraşırken veya sözgelimi bir ırmaktan su doldururken bile ihtiyaçları ölçüsünde davranırlar. Keşler, halk hikayelerinde, yok olmadan önceki insanlık hakkında “Bütün bu evlerde ters kafalı insanlar yaşıyormuş. Kulaklarında elektronik telleri varmış ve hepsi sağırmış. Gece gündüz tütün içiyor ve hep savaş yapıyorlarmış. Yoluna devam edip savaştan uzaklaşmak istemiş, ama yaşadıkları her yerde savaş varmış ve her yerde yaşıyorlarmış. Onları saklanıp birbirlerini öldürürken görmüş. Ama bu insanlar sayılamayacak kadar çoklarmış.” şeklinde bahseder. Yok oluş ise “… Hepsi çılgınmış; dünyayı kendi başlarına yapmak istemişler. Bütün yapabildikleri onu bir kere daha sona erdirmek, daha önce olanları taklit etmek olmuş. Yaptıkları yangınlara, dumana ve havanın kötüleşmesine, sonra buza, buluta ve soğuğa yol açmış, herkes bir kere daha ölmüş. Onlar da ölüp yok olmuşlar.” diye geçer hikayelerinde. Keşlerle kendimizi kıyasladığımızda neleri değiştirmemiz gerektiği aslında çok açık değil mi.. Herkese iyi okumalar.. (Mert ALTINTAŞ)
Zaman zaman çoğu edebiyatçının söylediği ve düşündüğü gibi mükemmel bir distopya yaratılır ama kusursuz bir ütopya kurgulanamaz şeklinde düşünüyordum. Le guin bize böyle düşündüğümüz için karanlığın içinden aydınlık bir şekilde gülüyor olmalı. Zira böyle bir kanıtı bizlere çoktan sunmuş. Bir kültür yaratıp içerisindeki dansları, aile yapısını, komşu ilişkilerini ve tarihçesini yazmak kolay bir iş değil. Yapmaya çalıştığımdan biliyorum. Le guin bunlarla yetinmemiş, yemek tariflerinden girip ninnilerine kadar bizlere içinde kaybolmak isteyeceğimiz bir ütopya bahşetmiş. Hangi zorluklarla karşılaşırsanız karşılaşın bu kitabı okuduğunuzda daha iyi alternatifler bulmak için 3. gözünüzün açılacağını garanti ederim. (şafak kökkılıç)
Ursula K. Le Guin farklı dünyalar tasarlamak konusunda benzersiz bir yazar, ancak bu kitap yazarın tüm eserlerinden farklı bir yerde duruyor diyebilirim. Bir dünya düşünün, zamanın ötesinde yaşayan, kendilerine ait bir dilleri, yaşam şekilleri, kültürleri, edebi metinleri, anlatıları ve müzikleri olsun... Ve kendinizi bu halkları incelerken, onlarla söyleşiler yaparken ve onların hikayelerini dinlerken buluyorsunuz. Tabi bu arada sizde onlarla yaşayacak, kendi dünyanızdan izler de bulacaksınız anlattıklarında. Beni en çok etkileyen yerler Sai ve Sinşan oldu. Sai topraklarında yaşayan Dayaoların katı kuralları biraz bizim dünyamızı hatırlattı. Sinşan için ise hayal topraklar diyebilirim. Özellikle Sinşanlı Anlatantaş’ın yaşam öyküsü, duyguları o kadar güzeldi ki etkisinden kurtulamadım. Kitabın sonunda bir de bu dünyada kullanılan, sıkça kitap boyunca rastladığımız kelimeleri içeren bir sözlük var. Her detayıyla mükemmel tasarlanmış, ileriye dönük kurgusal bir etnografya. İçinde bulunduğunuz dünyadan, şartlardan sıkıldıysanız kaçmak için mükemmel bir alternatif ütopya sunuyor bize Hep Yuvaya Dönmek. Kitabı okuduğunuzda biraz da böyle yaşamaya devam edersek olacakları ve olamayacakları da çok net farkettiriyor. Kurgu ya da gerçek istediğimiz dünyayı şekillendirmek her zaman bizlerin elinde... ve anahtarlar hep ortada, herkesin ulaşabileceği bir yerde; sevgi, anlayış, paylaşma, empati, emek ve tüm güzel duygular kapıları açmak için orada duruyor. Okumaya karar verirseniz şimdiden keyifli okumalar dilerim. :) (Dilara)
Hep Yuvaya Dönmek PDF indirme linki var mı?
Ursula K. Le Guin - Hep Yuvaya Dönmek kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Hep Yuvaya Dönmek PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Ursula K. Le Guin Kimdir?
Ursula Kroeber Le Guin (d. 21 Ekim 1929) ABD'li yazar. Bilim kurgu ve fantezi edebiyatının en önemli yazarlarından kabul edilen Le Guin, bu alanlardaki eserlerinin yanı sıra şiir, tiyatro, çocuk ve genç edebiyatı alanlarında da yazar ve çevirmen olarak katkıda bulunmaktadır. İlk romanı 1966 yılında yayımlanan Le Guin'in eserlerinde ağırlıklı olarak Jung'un, taoizimin, varoluşçuluğun ve yunan mitolojisinin etkileri görülmektedir. Yazar, başta Hugo ve Nebula olmak üzere pek çok ödülün sahibidir.
Yaşamı
Ursula Kroeber, ABD'nin Kaliforniya eyaletinde 1929 yılında dünyaya geldi. Antropolog bir babayla (Alfred Kroeber) psikolog ve yazar bir annenin (Theodora Kroeber) kızıdır. İsmini doğum tarihi olan Azize Ursula Günü'nden aldı. Ebeveynleri tarafından üç erkek kardeşi ile beraber kültürel çeşitlilik fikrinin hakim olduğu bir ev ortamında yetiştirildi. Massachusetts-Radcliffe College’da lisans eğitimini tamamladıktan sonra Columbia Üniversitesi'ni bitirdi ve yüksek lisansını “Fransa ve İtalya’da Orta Çağ ve Rönesans Dönemi Edebiyatı” üzerine yaptı. 1951’de tarihçi Charles A. Le Guin ile evlendi. Üç çocuk ve dört torun sahibi oldu. Le Guin 22 Ocak 2018'de Portland'daki evinde 88 yaşında öldü.
Edebiyat hayatı
Bilimkurgu türünde yazmaya 1960'li yıllarda başladı. İlk öyküsü 1962’de yayınlandı. Pek çok üniversitede ders verdi, çeviri, derleme ve makaleleri yayınlandı. Le Guin, 1969'da yazmış olduğu "Karanlığın Sol Eli" adlı romanıyla bilimkurgu dünyasının iki büyük ödülü olan Hugo ve Nebula ödüllerini aldıktan sonra ün kazanmıştır. Ayrıca, 1974'te yazmış olduğu ütopik bilimkurgu romanı Mülksüzler ile 1975'de yine Hugo ve Nebula ödüllerini almıştır. Bilimkurgu ve fantastik kurgunun yanı sıra şiir ve çocuk kitapları da bulunmaktadır.
LeGuin, teknolojik gelişmelerin değil, politika, toplumbilim ve psikolojinin öne çıktığı ve alternatif toplum biçimlerinin sorgulandığı bilimkurgu yaklaşımının en önemli temsilcilerindendir.
Eserleri arasında özellikle Yerdeniz Üçlemesi ve buna sonradan eklenen dördüncü, beşinci ve altıncı kitapla çok ciddi hayran kitlesine ulaşmıştır. Bu serinin 3. romanı olan "En Uzak Sahil" (The Farthest Shore) kitabıyla 1973 yılında Çocuk Kitapları için verilen ABD milli ödülü (National Book Award) kazanmıştır. 1990 yılında yeniden Nebula ödülünü Tehanu ile kazanmıştır.
Ana temaları
Temel feminist teoreme oldukça hakim olan Le Guin yazılarında teorisini gizlice vererek erkek okuru rahatsız etmez ve teoriyi okuyucuya gizlice zerk eder. Anarşist eğilimli ya da anaerkil toplumlar yaratmaktan çekinmez. Zaten hayatı boyunca asice hareket etmiştir. Kadınlar, Rüyalar, Ejderhalar adlı makale denemesinde, bir yazısında zamanında Playboy dergisinde bile yazdığını söylemektedir. Pek çok okuru için bilge bir kadın tiplemesi olan LeGuin Ged (Çevik Atmaca) karakteri ile de pek çok okurun kişiliğine etki etmiştir. Yüzüklerin Efendisindeki bilge ve ilk yaratılanGandalf'ın aksine (Gandalf Tolkien mitosunda ilk yaratılan ve kutsal olan maiardandır. Bkz. Güç Yüzüklerine Dair adlı Tolkien kitabı) LeGuin'in baş kahramanı Ged Gontlu bir keçi çobanı olarak başlayıp Roke adası büyücülerinin en büyüklerinden olmuştur. Yeraltı tanrılarının başrahibesi Tenar ise sıradan bir kadın olmayı tercih ederek kendini bulmuştur. LeGuin'in her kahramanı, her romanı bir süreç, bir değişim anlatır. Bilgeliği ve büyümeyi değişmekten korkmamakta bulur.
Le Guin'in karakterleri basma kalıp kahramanlardan uzaktır. Genç mükemmel kadın ve erkekler yaratmayan yazarın kahramaları genellikle yaşlı adamlar veya koca karılar, cılız, sakat veya tecavüze uğramış ve intikam peşinde koşamayacak kadar çaresiz çocuklardan oluşmaktadır. Bu haliyle Le Guin romanları çaresizliği, yaşama cesaretini vurgulayan mütevazi görünümlü gizli bir romantizim barındırmaktadır. Oldukça sık kölelikten bahseder. Öncelikle köleliği tüm şatafatlı sembollerinden arındırır. Köleleri, bir kölenin yalın ve itirazsız, itaatkar dünyasında her hangi bir şeyi sorgulama yeteneğinden yoksun insanlardır. İsyandan bahseder, ama yanlışlıkla köle sıfatı taşıyan soylu kurtarıcılardan yoksundur hikâyeleri. Kadınlık ve erkeklik, çocukluk ve erişkinlik, kölelik ve sahiplik gibi zıtlıklara vurgu yapmaktadır. Le Guin yalın ama şiddet dolu bir evreni yansıtır. Şiddeti adlandırmaktan çekinmez. Özgürlük ve cesaret dolu bir dili vardır.
Daha fazla bilgi için: https://tr.wikipedia.org/wiki/Ursula_K._Le_Guin
Ursula K. Le Guin Kitapları - Eserleri
- Mülksüzler
- Yerdeniz Büyücüsü
- Atuan Mezarları
- Sürgün Gezegeni
- Karanlığın Sol Eli
- En Uzak Sahil
- Tehanu
- Yerdeniz Öyküleri
- Öteki Rüzgar
- Her Yerden Çok Uzakta
- Rüyanın Öte Yakası
- Yaban Kızlar
- Dünyaya Orman Denir
- Yerdeniz
- Kadınlar Rüyalar Ejderhalar
- Marifetler
- Anlatış
- Rocannon'un Dünyası
- Lavinia
- Lao Tzu: Tao Te Ching
- Sesler
- Başlama Yeri
- Güçler
- Devrimden Önceki Gün
- Bağışlanmanın Dört Yolu
- Dümeni Yaratıcılığa Kırmak
- Rüzgargülü
- Balıkçıl Gözü
- İçdeniz Balıkçısı
- Orsinya Öyküleri
- Yanılsamalar Kenti
- Dünyanın Kıyısında Dans
- Yazma Üzerine Sohbetler
- Tanrı Kuşlarıyla Buluşmak
- Uçuştan Uçuşa
- Kanatlı Kediler Masalı 1 - Dört Yavru
- Zihinde Bir Dalga
- Rüzgarın On İki Köşesi
- Aya Tırmanmak ve Diğer Öyküler
- Malafrena
- Hep Yuvaya Dönmek
- Dünyanın Doğum Günü ve Diğer Öyküler
- Şimdilik Her Şey Yolunda
- Günün Geç Vakitleri
- Kanatlı Kediler Masalı 2 - Yuvaya Dönüş
- Boşa Geçirecek Vakit Yok
- Kanatlı Kediler Masalı 4 - Kentte Tek Başına
- Balık Çorbası
- Kanatlı Kediler Masalı 3 - Yeni Arkadaş
- Uçsuz Bucaksız
- The Ones Who Walk Away from Omelas
- Sözcüklerdir Bütün Derdim
- Başka Bir Yer
- Denizyolu
- Atmacanın Türküsü
- The Daughter of Odren
- Schrodinger’s Cat
- The Stars Below
- Direction of the Road
- Things A Story
- A Trip to the Head
- The Field of Vision
- Semley's Necklace
- Vaster than Empires and More Slow
- Why are Americans Afraid of Dragons?
- Yerdeniz Büyücüsü
- The Other Wind
- Tales from Earthsea: The Fifth Book of Earthsea
- Balina Süleyman’ın Dokuz Yüz Otuz Birinci Dünya Turu
- Tehanu
- The Farthest Shore
Ursula K. Le Guin Alıntıları - Sözleri
- "Sana ayrıldığım zamanki gibi geri geldim: Bir aptal olarak." (Yerdeniz Büyücüsü)
- “Çakmaktaşı ile çelik yıllarca yan yana durur da en ufak bir kıpırtı olmaz ama birbirine sürtersen kıvılcımlar saçarlar. İsyan anlık bir şeydir, birden ortaya çıkar, bir kıvılcım, bir ateş gibidir.” (Marifetler)
- Bu gece mavi bir ay doğacak güneş, rüzgarın ardında battığında. Hep yaptım. Hep yaptım doğru şeyi. Şimdi izin verin başlasın varoluşum şarkısına. (Tanrı Kuşlarıyla Buluşmak)
- içine şeytanı saldılar mı, asla kurtulamazsın. Hamile olmak yerine onu taşırsın. (Denizyolu)
- Bazı insanlar sanatın kontrolle ilişkili olduğunu düşünür. Ben daha çok kendini kontrolle ilgili olduğunu düşünüyorum. Şöyle bir şey: İçimde anlatılmak isteyen bir hikaye var. O benim amacım. Ben onun aracıyım. Eğer kendimi, egomu, istek ve fikirlerimi, zihinsel çöpümü bir kenarda tutabilir, hikayenin odağını bulabilir ve hikayeyi takip edebilirsem, hikaye kendi kendini anlatacaktır. (Yazma Üzerine Sohbetler)
- Domuzların üstünde dolaşan Şaşkın sinekler gibidir düşünceler. (Tanrı Kuşlarıyla Buluşmak)
- Gitmek kolaydı. Gitmeyi sürdürmek zordu. (Balıkçıl Gözü)
- “Bir kadına âşık bir adam mı? Ben sadece kadınların âşık olabildiklerini zannederdim.” “Bazen kadınlar bir erkeğe âşık olabiliyor ki bu da çok kötü” (Dünyanın Doğum Günü ve Diğer Öyküler)
- Belki de sevme isteği dışında tutunabileceği bir şey yoktu. Eğer o duyguyu da yitirirse kaybolurdu. (Başlama Yeri)
- Sağır bir şiddet karşısında hangi söz bir anlam ifade eder ki? (Tehanu)
- ...herkese karşı adil olma havamda değilim. Kendime karşı adil olma havamdayım. (Zihinde Bir Dalga)
- To refuse death is to refuse life. (The Farthest Shore)
- "Erkeklerden daha ufak tefek oldukları ve dar yerlerde daha rahat hareket edebildikleri ya da toprağa daha ait oldukları için, ya da daha büyük bir ihtimalle âdet olduğu için Yerdeniz'de madenlerde her zaman kadınları çalıştırırlardı." (Yerdeniz Öyküleri)
- Bir nesil, bilginin cezalandırıldığı ve cehaletin saadet olduğunu öğrenerek yetişiyor.. Bir sonraki nesil cahil olduklarını bile bilmeyecek çünkü bilginin ne olduğunu bilmeyecekler. (Sesler)
- “Bir nesil, bilginin cezalandırıldığı ve cehaletin saadet olduğunu öğrenerek yetişiyor. Bir sonraki nesil cahil olduklarını bile bilmeyecek çünkü bilginin ne olduğunu bilmeyecekler.” (Sesler)
- "Sanki bütün hayatımız boyunca kapıları kilitleyip duruyor gibiyiz. Yaşadığımız yer evin içi." (Tehanu)
- BİR TOPLULUĞUN odak noktasıdır kütüphane, o topluluk için kutsal bir yerdir... (Zihinde Bir Dalga)
- İnsanın kendi bedeni bir nesne değildir, bir aksesuar değildir, göz zevki vermekle yükümlü bir süs eşyası değildir, sensindir o, yalnızca sen, kendin. Ne zaman ki sen olmaktan çıkar, senin olmaya başlar, sahip olduğun bir şey olmaya başlar, sen de o zaman başlarsın işte onun için kaygılanmaya... (Devrimden Önceki Gün)
- Bu sevişmelerin üzerinde tefler çalınsın, tutkunun görkemi gonglarla ilan edilsin. (The Ones Who Walk Away from Omelas)
- Zihnimde, öykü ile roman arasındaki bağlantı oldukça ilginç. "Semley'in Kolyesi" kendi başına tam bir öykü ise de, aslında bir romanın tohumu. Öyküyü tamamladığımda Semley ile de işim bitmişti. Ama öyküde küçük bir role sahip, sadece yolu oradan geçen bir karakter vardı: Öykü bittiğinde yeniden gölgelere karışmaya itiraz eden biri. "Benim öykümü de yaz," diye başımın etini yiyip duran biri: "Ben Rocannon. Dünyamı keşfe çıkmak istiyorum ... " Ben de dediğini yaptım. İnanın, bu insanlarla tartışmaya giremiyorsunuz. (Rüzgarın On İki Köşesi)