diorex

Hepimiz Yamyamız - Claude Levi-Strauss Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Hepimiz Yamyamız kimin eseri? Hepimiz Yamyamız kitabının yazarı kimdir? Hepimiz Yamyamız konusu ve anafikri nedir? Hepimiz Yamyamız kitabı ne anlatıyor? Hepimiz Yamyamız PDF indirme linki var mı? Hepimiz Yamyamız kitabının yazarı Claude Levi-Strauss kimdir? İşte Hepimiz Yamyamız kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 10.04.2022 18:00
Hepimiz Yamyamız - Claude Levi-Strauss Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Claude Levi-Strauss

Çevirmen: Haldun Bayrı

Yayın Evi: Metis Yayıncılık

İSBN: 9789753429436

Sayfa Sayısı: 176

Hepimiz Yamyamız Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Claude Lévi-Strauss gibi, "uzaktan bakma"yı tercih ettiğini açıklamış bir antropolog, günlük bir gazeteye yazı yazacak olsaydı ortaya nasıl bir toplam çıkardı? Bu sorunun cevabını temsil ediyor Hepimiz Yamyamız: Lévi-Strauss'un 1989-2000 yılları arasında İtalyan La Repubblica gazetesine yazdığı yazılardan oluşuyor esasen. Yeri geldiğinde "deli dana" hastalığı veya Lady Diana'nın ölümü gibi güncel konulardan hareket eden bu yazılarda, bir yandan antropolojinin ana temaları ele alınıyor, bir yandan da modernliğin getirdiği "yeni" sorunlara daha geniş bir perspektiften bakışlar geliştiriliyor. Lévi-Strauss'un duru bir dille kaleme aldığı konular arasında ilerleme ve ilkellik, mitik düşünce ve ensest yasağı üzerine görüşler, aile ve akrabalık ilişkileri, toplu yaşamın kökeni ve kadın cinselliği hakkındaki biyolojik spekülasyonlar üzerine eleştirel notlar, Noel kutlamalarının yaygınlaşmasının nedenleri veya yamyamlığın Batı'ya ait bir fantazi olup olmadığı gibi sorular, Poussin'in bir tablosu ile Amerika yerlilerinin mitosları arasındaki tematik ilişki yer alıyor.

(Tanıtım Bülteninden)

Hepimiz Yamyamız Alıntıları - Sözleri

  • Bir gün, yemekte olduğu in­cir Demokritos'a bal gibi tatlı gelir ve hizmetçisine incirin nere­den geldiğini sorar. Kadın bir bahçecinin adını verir ve Demok­ritos, bu tatlılığın sebebini yerinde görüp incelemek için kadın­dan kendisini hemen o bahçeye götürmesini ister. "Boşuna zah­met etmeyin," der hizmetçi, "zira bu incirleri içinde önceden bal bulunan bir kavanoza koymuşum yanlışlıkla." "Bu sözün hiç ho­şuma gitmedi," diye karşılık verir Demokritos, "fikrimden vazgeçmeyeceğim ve tatlılık sanki incirin kendisindenmiş gibi se­bebini arayacağım."
  • Yolculuklara çok meraklı bir Japon hanım arkadaşım, bir gün bana, gittikleri her şehirde kocasının gömleğinin yakasına bakarak oradaki hava kirliliği hakkında hüküm verebildiğini söylemişti. Bana öyle geliyor ki hiçbir Batılı kadın bu şekilde akıl yürütmez: Bizim kadınlarımız daha ziyade kocalarının boynunun temiz olmadığını düşünürler. Dışarıdan gelen bir etkiyi içsel bir nedene bağlarlar: Akıl yürütmeleri içeriden dışarıya doğru ilerler.
  • İnsan topluluklarındaki kabul ayin ve mitoslarının pratik bir işlevi olduğu muhakkak: Büyüklerin küçükleri düzen ve itaat içinde tutmalarına yardım eder.
  • Gençlik özerk bir bünye oluşturur.
  • Topluluğa kabul edilmemişlik veya sırra vakıf olmama (initiation), sırf cehaletle, yanılsamayla ya da başka olumsuz yananlamlarla tanımlanan bir mahrumiyet hali değildir. Kabul edilmiş olanlarla olmayanlar arasındaki ilişkinin olumlu bir içeriği vardır. Biri ölüleri, diğeri dirileri temsil eden iki grup arasındaki birbirini tamamlama ilişkisidir bu. Bizzat ritüel boyunca roller zaten değişir, hem de birçok kez; zira ikilik, birbirlerini sonsuza dek yansıtan karşı karşıya konulmuş aynalarda olduğu gibi, bir perspektif karşılıklılığı doğurur: Kabul edilmemiş ölüler, aynı zamanda en üst düzeyde kabule mazhar olanlardır.
  • "Herkes kendi alışık olmadığı şeye barbarlık der"
  • "Kafiyeyi sadece ses bakımından ele almak, basitleştirme­ye dönük bir hata olur. Kafiye mutlaka anlamsal bir ilişki gerek­tirir".
  • Kanada'da, Pasifık kıyısındaki yerliler, kulakları delinmemiş bir kadına "kulaksız", dudak takısı olmayana da "ağızsız" derler. Aynı fikri, ama daha olumlu bir biçimde ifade eden yüzlerce Brezilya yerlisi bulunmaktadır: Onlara göre, alt dudaklarına usulünce yerleştirdikleri daire şeklindeki tahta parçası, sözlerine otorite katmaktadır; kulak memelerine gömdükleri halkalar, başkalarının sözlerini anlamalarına ve özümsemelerine yardım etmektedir.
  • “Herkes kendi alışık olmadığı şeye barbarlık der”
  • ...fakat sanat ile doğaüstü arasında hep bir bağ kurmaz mıyız? Büyük eserler karşısında hissedilen heyecanı anlatmak için seve seve kullandığımız" kendinden geçme, coşku" (enthousiasme) kelimesinin etimolojik anlamı budur. Vaktiyle "ilahi" Rafaello'dan söz edilirdi; İngilizcenin estetik söz dağarcığında da out of this world (bu dünyadan değil, bu dünyanın dışından gelmiş) deyimi vardır.
  • ... dinsel seremonilerde her şey elbette sunidir.
  • Yerliler başkasının varoluşuna sistemleri için de metafiziksel varsayım olarak yer veriyorlardı.
  • Bir gösteriden ziyade simgesel bir jest söz konusudur.
  • Kolektif düzende, nüfusun çoğalıp yayılması bize kanser hastalığının yayılmasının ricorso'su gibi, dilbilimsel kod genetik kodun ricorso'su gibi, çokhücreli varlıkların top­lumsallaşabilirliği ise tekhücreli ölçeğindeki toplumsallaşabilir­liğin ricorso'su gibi göründü.
  • "Japonlar birçok şeyi Avrupalıların doğal ve münasip bulduklarının tam tersi şekilde yapıyorlar; benim davranışlarım da Japonlara aykırı geliyor."

Hepimiz Yamyamız İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Zaman zaman kurgu dışı kitaplar okumak iyi geliyor bana.Tahsin Yücel'in Dil Devrimi Ve Sonuçları kitabıyla dilde yapılan devrimin etrafında dönen tartışmaların izini sürerken, Claude Lévi-Strauss'un Hepimiz Yamyamız kitabıyla da bir antropolog gözünden modern dünyaya ait pek çok kavramı, olayı anlamaya çalışıyorum. Claude Lévi-Strauss'un 1989-2000 yılları arasında La Repubblica gazetesine yazdığı yazılardan oluşan Hepimiz Yamyamız kitabı, öncelikle kimsenin gözünü korkutmasın.Çok açık bir dille yazılmış.Bilimsel terminolojiye pek fazla yer verilmemiş bu kitapta.Belki de gazete yazıları olduğu için böyle.Ben bile anladım. Konular çok ilginç.Noel Baba'dan, kadın sünneti ve suni döllenmeye, yamyamlık ve deli dana hastalığından, enseste, Lady Diana'ın ölümünden,kalkınma tiplerine kadar pek çok konuya antropoloji biliminin bakış açısıyla, yöntemleri ile bakmak ilginç geldi bana. Özellikle bilimsel düşünce ve mistik düşünce arasındaki bağların ortaya konduğu bölümleri sevdim.️ (Özlem Akbaş)

Strauss’un 1989-2000 yılları arasında La Reppublica isimli İtalyan gazetesinde, güncel konulara, antropolojinin sistemine ve olaylara sosyolojik olarak bakarak yazdığı yazı dizisinin toplanmış halidir, Hepimiz Yamyamız. Usta antropolog, cinsel yaşamdan, mitik yaşama; etnoloji alanından, aile yaşamına kadar bir çok konuya değiniyor. Noel Babanın çilesi ise cabası… (Hamza Ergen)

Hepimiz Yamyamız PDF indirme linki var mı?

Claude Levi-Strauss - Hepimiz Yamyamız kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Hepimiz Yamyamız PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Claude Levi-Strauss Kimdir?

Claude Lévi-Strauss, (d. 28 Kasım 1908 - ö. 30 Ekim 2009), Fransız antropolog, etnolog ve yapısalcı antropolojinin en önemli ismi.

Yaşamı

Claude Lévi-Strauss, Yahudi asıllı Fransız bir ailenin çocuğu olarak, 28 Kasım 1908 tarihinde Brüksel'de dünyaya geldi. Sanat eğitimi almış olan babası Raymond Lévi-Strauss, portre ressamlığı ile uğraşıyordu, annesi Emma Lévi-Strauss ise eğitimli bir ailedendi. Lévi-Strauss'un çocukluğu, Paris'te elit bir çevrede geçti. Babasının 1914 yılında I. Dünya Savaşı nedeniyle askere gidişinin sonrasında annesi ile birlikte Versay Başhahamı olan dedesi Emile Lévy ile yaşamaya başladı. Her ne kadar istemese de, Paris Sorbonne Üniversitesi'nde hukukbilimi ve felsefe okudu. O dönem Lévi-Strauss, Marx ve Freud'u keşfetti. Leon'da bir lisede iki yıl kadar ders verdikten sonra, 1935 yılında Sâo Paulo Üniversitesi'nde profesör olarak çalışmaya başladı. 1935'ten 1939'a kadar, Amozonlar'da Etnografik Elcilige el attı. II. Dünya Savaşından kısa süre önce Fransa'ya geri döndü. Gönüllü askerlik hizmetini yaptıktan sonra, Nev York'ta bir okulda ders vermek için, tekrar Fransa'yı terk etme kararı verdi. Burada Roman Jakobson ile tanıştı ve özellikle onun dilsel düşüncesinin etkisinde kaldı.

Lévi-Strauss'un durgunluğu bende bir çekingenlik hissi uyandırıyordu, ama bunu ustaca kullanırdı o; bir ölü yüzü ve hiç ifadesiz bir sesle izleyicelirimize tutkuların çılgınlığını anlattığında onu çok komik bulmuştum.

—Simone de Beauvoir, Memoires d'une jeune fille

1944'te Fransız Dışişleri tarafından Fransa'ya çağrıldı ve ardından Fransız Konsolosluğunun Kültür Danışmanı olarak, yeni araştırmalarını tamamlayabilmesi icin New York'a gönderildi. 1949'da Paris'te Musée de l'Homme'un müdürlüğünü yaptı, 1959'dan 1982'deki emekliliğine kadar, Collège de France'da Sosyal antropoloji profesörü olarak görevde kaldı.

Düşünceleri

Dünya, hayatına insansız başladı, hayatını insansız sona erdirecek.

​​—Claude Lévi-Strauss, 1955

Descartes ve Sartre'a şiddetle karşı çıkan yapısalcılığın kurucusu ünlü Fransız antropologudur. Levi-Strauss'a göre, biz öncelikle bilinç değil de, dilin, kültürün ve eğitimin ürünü olan toplumsal yaratıklarız. Felsefeyi çokça meşgul eden özne-nesne ayrımı üzerinde hiç durmayan Levi-Strauss, yapısalcılığın bir bilim olduğunu söyler. Buna göre, yapısalcılık işe, insan etkinliğinin temel öğelerini, eylemleri ve sözleri sınıflayarak başlar ve daha sonra bu öğelerin nasıl birleştiğini inceler; yapısalcılık, bundan dolayı her tür insan etkinliğiyle ilgili nesnel yasalara ulaşmayı amaçlayan bilimsel bir araştırmadır.

Yapısalcılıkla ilgili fikirlerinin temelini Ferdinand de Saussure’un modelinden alan Levi Strauss, aynı zamanda kendisinden sonra gelen kuramcılara da önderlik etmiştir. Saussure yapısal analizi, "ezeli evrensel insan gerçeklerinin" keşfedilmesinde bir yöntem olarak sunmaktadır. Saussure Dil'i bir yapı olarak ele almakla, yani dili kendi içögelerinin işleyişi bakımdan değerlendirmekle bu yöntemi geliştirmiştir.

Levi-Strauss içinse, özellikle, evresensel insan gerçeklikleri, insan olma niteliği sayesinde bütün insanlar tarafından paylaşılır ve yapının her düzeyinde gözlemlenebilir hale gelmektedir. Levi-Strauss, kültürel alanı Saussure'ün yöntemiyle değerlendirmeye girişir. Tıpkı, bir göstergeler sistemi gibi ele alır Kültür olgusunu.

Yapının farklı düzeylerinde ele alınma biçimlerinden biri ise Levi-Strauss'un bu yapı taşları arasındaki ilişkilerin benzerlik ya da farklılık prensibi dahilinde "çift kutuplar" (binary pairs/binary oppositions) etrafında gerçekleşmesidir. Bu çiftler, farklı olmalarıyla Saussure'ün paradigmalar fikriyle ya da aynı olmalarıyla sentagmalar ile "değiştirilebilir" duruma gelmektedir. Levi Strauss'a göre üniteler ya da ögeler arasındaki ilişkiler çiftler aracılığıyla anlaşılabilir. Elmanın elma olduğunu armut ya da kavun ya da karpuz ya da çilek olmadığını bildiğiniz için söyleyebilirsiniz. Ama elmanın "ne" olduğunu elmayı bir başka ögeyle karşılaştırarak belirleyebilirsiniz. Levi Strauss için A’nın ya da B’nin ne olduğu değil, A ile B arasındaki ilişkiler önemlidir. Çünkü, yapısalcılık, bir şeyin başka bir şeyle ilişkisini temellendiren Sistemin ya da Yapı'nın kendisiyle ilgildir esas olarak.

Claude Levi-Strauss Kitapları - Eserleri

  • Mit ve Anlam
  • Modern Dünyanın Sorunları Karşısında Antropoloji
  • Irk, Tarih ve Kültür
  • Hepimiz Yamyamız
  • Hüzünlü Dönenceler
  • Yaban Düşünce
  • Bakmak Dinlemek Okumak
  • Yapısal Antropoloji
  • Din ve Büyü
  • Günümüzde Totemizm
  • Ayın Öteki Yüzü
  • Montaigne'den Montaigne'e
  • Uzaktan Yakından
  • Yapısal Antropoloji Sıfır

Claude Levi-Strauss Alıntıları - Sözleri

  • Fa minör tonunda yazılmıştır ama hepsi kromatik inen prelüd ve orkestranın interlüdleri sanki tonalitenin fikrini ve algısını bile yok etmeye dört elle sarılmışlardır. Zira bu yıkıcı kromatizmden sonra, modülasyon küçük bir tonal kalede (Yanıt'ın yazarı "temeldeki basa aittir" diye vurgular) kurulur: Onu oluşturan üç nota toniklerdir, ilki tamamladığı parçanın, ikincisi (la bemol) onun ilgilisi, üçüncüsü de, hem izleyecek parçanın (mi bemol) toniği hem de öbür iki tonun ilgilileridir. (Bakmak Dinlemek Okumak)
  • İnsanların bi­yolojik evriminin ritmini ve yönelimini büyük ölçüde belirle­yen şey, dünyanın çeşitli yerlerinde insanların benimsediği kül­tür biçimleri ile geçmiş ve halihazırdaki hayat tarzlarıdır. Kültü­rün, ırka bağlı olup olmadığını sorma ihtiyacı şöyle dursun, ar­tık fark ediyoruz ki ırk -ya da bu uygunsuz terimden genel ola­rak ne anlıyorsak o- kültüre de bağlıdır. (Modern Dünyanın Sorunları Karşısında Antropoloji)
  • Bundan on üç yüzyıl önce İslam, Batı dünyasının ancak çok kısa bir süre önce Marksist düşüncenin bazı yanlarıyla ve çağdaş etnolojinin doğmasıyla bulduğu, insan yaşamının tüm yapılarının (teknik, ekonomik, toplumsal, ruhsal) dayanışmasını içeren bir kuram oluşturdu. (Irk, Tarih ve Kültür)
  • (...) çünkü yalnızca hasta olan bir kimse iyileştirilebilir, topluma uyum sağlayamayan bir kimseyse, olsa olsa ikna edilebilir. (Din ve Büyü)
  • Tek genom için geçerli olan durum, topluluk için de geçerlidir; topluluk (birden çok genetik mirasın bu topluluk içinde meydana getirdiği kombinasyonla) her zaman öyle bir olmalı ki optimal bir denge kurulabilmeli ve bu denge topluluğun hayatta kalma şansını artırabilmelidir. Bu bakımdan denebilir ki genetik rekombinasyonlar toplumların tarihinde ne tür bir rol oynuyorsa, kültürel rekombinasyonlar da hayat tarzlarının, tekniklerin, bilgilerin, adetlerin ve inançların evriminde o tür bir rol oynar. (Modern Dünyanın Sorunları Karşısında Antropoloji)
  • Daha çok boş zamanları vardır ve bu da hayal dün­yasına daha çok zaman ayırmalarını, kendileri ile dış dünya ara­sına inançları, düşleri, ayinleri, kısaca "dinsel" ve "sanatsal" diyebileceğimiz bütün faaliyet biçimlerini -adeta koruyucu bir yastık gibi- koymalarını mümkün kılar. (Modern Dünyanın Sorunları Karşısında Antropoloji)
  • Zamanın yıkımlarından arta kalan sayısız çatlak, bir zamanlar bazı yitik uyumların yankılandığı yerlerde hiç bir zaman başlangıçtaki izlenimi vermeyecektir. (Yapısal Antropoloji)
  • ... Japon kültürü uç konumlar arasında salınmada şaşırtıcı bir yeteneğe sahiptir. (Ayın Öteki Yüzü)
  • O ressamlar hiç bir heykeli renklendirdiler mi, bilmiyorum; ama onlardan birini tablolarına koyarlarken onun hacmini yok ederler, onu yassı olarak temsil ederler, gölgeleri bastırırlar ya da tonlara dönüştürürler. (Bakmak Dinlemek Okumak)
  • Erkek kardeşle kız kardeş arasındaki bağ, “bütün toplumsal bağlar arasında en güçlü” olanıdır. (Yapısal Antropoloji)
  • Yapıtın güzelliğinden çok onun özgünlüğünü göz önünde tutuyorum. (Bakmak Dinlemek Okumak)
  • şarap rengi kara yaralar açılıyor güzelim tenlerde. (Bakmak Dinlemek Okumak)
  • "ortak özellikleri keş­fetmek için, önce farklılıkları incelemek gerekir". (Modern Dünyanın Sorunları Karşısında Antropoloji)
  • Duvarlar arasına sıkışmış bir uygarlığın güçsüz tanrıçası, artık sana yakarmayacağız! (Hüzünlü Dönenceler)
  • Kuzey Amerika'nın kuzey-batı dillerinden Chinook'ça, varlıkların ve nesnelerin pek çok özellik ya da niteliklerini belirtmek için soyut sözcükler kullanır. Boas, "bu dilde bildiğim bütün öteki dillerden daha çok başvurulur bu yola", der. Örneğin "kötü adam zavallı çocuğu öldürdü" önermesi, Chinook'çada "adamın kötülüğü çocuğun zavallılığını öldürdü" biçiminde verilir; bir kadının fazla küçük bir sepet taşıdığını anlatmak için de "bir istiridye sepetinin küçüklüğüne beşparmak otu kökleri koyuyor", denilir. (Yaban Düşünce)
  • Mitlerin anlamı iki anlatıdan birinde bulun­maz. Anlam ancak bu anlatılar arasında ilişki kurulduğunda or­taya çıkar. (Modern Dünyanın Sorunları Karşısında Antropoloji)
  • Büyüye maruz kaldığını bilen bir birey, bağlı olduğu grubun törelerine göre ölüme mahkum olduğuna içtenlikle inanır; bu inancı yakınları ve arkadaşları da paylaşır. O andan itibaren, topluluk ondan uzak durur ve onu çoktan ölmüş biri ve etrafı için bir tehlike kaynağı olarak görmeye başlar; topluluk, her fırsatta ve bütün davranışlarıyla, bu “kaçınılmaz” yazgısını kabullenen zavallı kurbana ölümü telkin eder. (Yapısal Antropoloji)
  • Gerçekten de, tanımladığımız biçimiyle akrabalık öğesinin ilkel ve ortadan kaldırılamaz özelliği, doğrudan doğruya ensest ilişki yasağının evrensel varlığından kaynaklanmaktadır. Bu, şunu demeye geliyor: İnsan toplumunda bir erkek yalnızca başka bir erkekten -bu onun kızı ya da kız kardeşi olabilir- kadın alabilir. (Yapısal Antropoloji)
  • Gençlik özerk bir bünye oluşturur. (Hepimiz Yamyamız)
  • "Herkes kendi alışık olmadığı şeye barbarlık der" (Hepimiz Yamyamız)

Yorum Yaz