diorex
life

Her Çikolata Yenmez - Sevil Atasoy Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Her Çikolata Yenmez kimin eseri? Her Çikolata Yenmez kitabının yazarı kimdir? Her Çikolata Yenmez konusu ve anafikri nedir? Her Çikolata Yenmez kitabı ne anlatıyor? Her Çikolata Yenmez kitabının yazarı Sevil Atasoy kimdir? İşte Her Çikolata Yenmez kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 21.02.2022 20:00
Her Çikolata Yenmez - Sevil Atasoy Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Sevil Atasoy

Yayın Evi: Doğan Kitap

İSBN: 9786051119793

Sayfa Sayısı: 244

Her Çikolata Yenmez Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Dolunayda suç artar mı... Ölüler konuşur mu...Van Goghun tabloları neden sarıydı... Suçlular neden "kuyruklu yalan" söyler...CSI-Konya, nasıl çalışıyor... Polisiye yazarının "Ceset çiftliği" ABD cezaevindeki Türk mahkûmun masaj cinayeti...Cehennemden gelen mektup... Kayıp çocuklar, nereye gider...Aşk, insana neler yaptırır "Kaçılamayan cezaevi"nden nasıl kaçılır...Dünyaca ünlü suçbilim uzmanı Prof. Dr. Sevil Atasoy, tümüyle gerçek olayların izini sürerek, suçluların ürpertici dünyasındaki gezintisini sürdürüyor. Her Çikolata Yenmez, yazarın usta ve kıvrak kaleminin, suçluların yaşamındaki rastlantılar ve acı sürprizleri bilimin kesinliğiyle buluşturduğu, heyecanla okunan bir kitap. Unutmayın, kusursuz suç yoktur ve işini iyi bilen dedektifler için "sır" diye bir şey söz konusu değildir Henüz kimse kitap hakkında yorum yapmadı. İlk yorum sizden gelsin! Sevil Atasoy Yazarın diğer kitapları Kusursuz Cinayet Yoktur Karanlığa Yolculuk Labirent

Her Çikolata Yenmez Alıntıları - Sözleri

  • Bir İngiliz itfaiyeci tanımıştım. "Yangın, yaygın bir silahtır" demişti. Yangın ya da patlama yerindeki cesetlerin, olay sırasında ölenlere değil, daha önce öldürülen ve buraya bırakılan kurbanlara ait olabileceğine dikkat çekiyordu. Yangın süsü verilerek örtbas edilmeye çalışılan cinayetlere sıkça rastlansa da, başarı şansı düşüktür. Bir kere yangın, suç delilleri yok olmadan söndürülebilir. İkincisi, insan bedeninin tamamen küle dönüşmesi için, 1500 derecede 2-3 saat yanması gerekir ki, bu sıcaklığa ancak krematoryum fırınlarında ulaşılır.
  • "Hiçbir şey apaçık görünen kadar aldatıcı değildir" demiş Sherlock Holmes'in yaratıcısı Sir Arthur Conan Doyle.
  • "İki tür cesaret varmış" diye anlattı yıllar son­ra, Oscar ödüllü belgeselci Steven Okazaki'ye, "Ölmeye cesaret ve yaşamaya cesaret. Ben yaşamayı tercih ettim."
  • "Ölmeye cesaret ve yaşamaya cesaret. Ben yaşamayı tercih ettim."
  • Samoa dilindeki "fa'a"nın Türkçe karşılığı, "gibi" ya da "benzer. "Fatine" ise, "kadın" demek. Buna göre "fa'afafine"nin anlamı, "kadına benzer" ya da "kadın gibi".
  • Karbonlu bileşikler, "yarım" yanınca, karbondioksit yerine, karbonmonoksit (CO) oluşur ve ne fenadır ki, yaşamın sürdürülebilmesi için bedenimizin en ücra noktalarına kadar oksijeni taşımakla görevli hemoglobinin, CO'ya ilgisi, oksijene olandan 250 kat fazladır. İşte bu yüzden, soluduğumuz havada CO varsa, hemoglobin, dokulara oksijen yerine onu taşır. Havadaki CO oranı yükseldikçe, önce başımız ağrır ve döner, giderek halsizleşir ve bilincimizi kaybederiz. En sonunda, tıpkı ağız ve burnumuz kapatılmış ya da boğazımız sıkılrnışçasına "boğuluruz". Hemoglobinin CO'ya ilgisi çoktur ama, fazlaca oksijenle karşılaşırsa onu hemen terk eder. Keşke kuşaklar boyu, dünyanın dört bir yanında bu yüzden can verenler, soludukları havadaki varlığını fark etselerdi de, iş işten geçmeden camı çerçeveyi açıp oksijeni üzerine salıverselerdi. Ne yazık ki, CO'yu fark etmek mümkün değildir. Çünkü rengi yoktur, kokusu yoktur, tadı yoktur.
  • Bir yıl içinde altı kişiyi öldürüp, yedi kişiyi yaralayarak New York polisine kâbuslar yaşatan 24 yaşındaki eski asker, polis ve postacı David Berkowitz (ya da peşindekilerin okuması için bıraktığı ilk mektuptaki imzasıyla "Sam’ın Oğlu"), kafayı park etmiş otomobillerdeki sevgililere takmıştı. David Berkowitz'in saldırıları, genellikle dolunaylı gecelere denk gelir. Bu yüzden, dolunayın akıl sağlığını etkilediğine inananların sıklıkla aktardığı bir örnektir. Cezaevindeki katille yüzyüze görüşen FBI’ın Davranış Bilimleri Birimi'nden Ressler ve Douglas, cinayetleri için neden dolunaylı geceleri seçtiğini sorduklarında, aldıkları yanıt çok mantıklıydı: "Sevgililer böyle gecelerde buluşmayı tercih eder de ondan!" Kısacası Sam'ın Oğlu sadece fırsatçıdır, yoksa Dolunay'da aklını kaçıran bir seri katil değil.
  • Kısacası artık alınan ve satılan her şeyin sahtesi var.
  • 19. yüzyıl sonlarında Orta Avrupa, Fransa ve kısmen Amerika'da absent, çok modaydı. Sayısız sanatçı ve edebiyatçı, yaratıcılığını geliştirmek amacıyla, yüksek ayaklı bir cam kadehe absent doldurdu, üzerine delikli bir kaşık, kaşığa bir kesme şeker yerleştirdi, buz gibi su dökerek hem şekeri içkiye kattı, hem absentini seyreltti ve bundan ciddi biçimde zarar gördü. Bu arada, Yahya Kemal Beyatlı'nın da, Paris'te geçen gençliğinde sıkı bir absentçi olduğunu ve bundan "Büyü Şiir"de söz ettiğini belirtelim. ("Paris'te genç iken koyu Baudelaire'perest idim / Balkon'la, Yolculuk'la, Güzellikle mest idim. Sinmişti şi'ri ruhuma ulvi keder gibi / Absente damla damla sızan şeker gibi.") Toplumlarda yaşanan şiddetin sorumlusu olarak da görülen absent, 1900'lerin ilk yıllarında, 82 bin İsviçrelinin imzasıyla önce bu ülkede, ardından Avrupa'nın hemen tamamında ve Amerika'da yasaklandı. 1988'de Avrupa ülkelerinde, 2007'de Amerika'da satışı yeniden serbest bırakıldı. Van Gogh, Degas, Toulouse-Lautrec, Picasso, Edgar Allen Poe ve Charles Baudelaire gibi pek çok ünlüde gözlenen algı, duygudurum, bilinç ve davranış değişiklikleri, içtikleri fazla miktarda absente bağlanır.
  • 2008'in son günlerinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, açık ve net biçimde, hüküm giymemiş kişilerin parmak izi ve DNA bilgilerini bir veri tabanında sonsuza kadar tutmanın insan haklarına aykırı olduğuna karar verdi. 19 yargıcın oybirliği ile verdiği bu karar, hükümetlerin ellerindeki verilerin bir bölümünü (şüpheli olduklarından parmak izi ve DNA'sı alınmış, ancak olayla ilgisi bulunmadığı anlaşılmış kişilerin bilgilerini) silmek zorunda olduğunu ve Avrupa Konseyi'nin 47 üyesinden biri olan İngiltere'nin de buna uyması gerektiğini belirtti. Yazımın başında sözünü ettiğim, hırsızlıkla suçlanan ama beraat eden küçük S. ve kız arkadaşıyla tartıştığı için tutuklanan, ancak kız şikâyetini geri alınca davası düşen Michael Marper'e 42 biner İngiliz Lirası tazminat vermeye mahkûm etti. Bununla birlikte AİHM, İngiltere'nin İskoçya örneğinin de izlenebileceği sinyalini verdi. İskoçya, bir cinsel ya da şiddet suçu olmadığı takdirde, beraat eden ya da soruşturmaya uğramayan kişilerin bilgisini bankasından siliyor. Ancak silinceye dek üç yıl bekleme izni var, yargıç kararıyla bu süreyi beş yıla uzatabiliyor.
  • Bir ülkenin ekonomisi, vatandaşlannı ilgilendirir elbette, ama kendisinin ve ya­kınlarının sağlığı daha önemlidir. Sahteciliğin halk sağlığı boyutu, yeterince dile getirilmiyor.
  • Konya, suçla mücadele ve suç aydınlatma teorilerinin pratiğe dönüştüğü bir laboratuvardır.
  • "Durdurun dünyayı inecek var"
  • "Beni seviyor, benim için kaygılanıyor. Onun sayesinde acılarımı unuttum. Onun için yaşamalıyım"

Her Çikolata Yenmez İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Gerçek hayatta yaşanmış cinayet hikayelerinin anlatıldığı bir kitaptı. Şizofreni geni bulunmadığını savunması dikkatimi çekti çünkü bu kesin bir bilgi değil. İçerisinde gerçekten çok ilgi çeken yaşanmış öyküler vardı. Özellikle kitapla aynı adı taşıyan öyküsü çok etkileyiciydi. Kitabı okuduğumda hiç bilgim olmayan konular hakkında bile bilgi sahibi olduğumu fark ettim. Okursanız mutlaka bir şeyler öğrenirsiniz. Keyifli okumalar. (Kahveli Kitap)

Önsöz yazısından itibaren kendisine bağlayan bir kitap. Çok iyi bir dil ve akıcı bir metin.Adli bilimlere ilgi duyanlar için muazzam bir kitap etkileyici vakalar var.Suç ve suçlularla mücadele yöntemleri ve cinayetlerin çözme teknikleri konusunda bilgi edinmek isteyenler okuyabilir.Kendisini kanit dizisinde taniyip hayran olmuştum kitaplarını okumaya baslayinca da bu duygum pekişti. Kriminal olaylara ilginiz varsa okumanizi tavsiye ederim... (FIRAT SUBAŞI)

Kitabın Yazarı Sevil Atasoy Kimdir?

Sevil Atasoy (d. 1949, İstanbul), İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü öğretim üyesi olan Türk bilim kadını. Prof. Dr. Şemsi Gök ve Dr. Ferda Gök'ün kızıdır.

Alman Lisesi'ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi'nde yüksek tahsilini tamamladı "Tıp Bilimleri" doktorası yapan Sevil Atasoy, biyokimya uzmanı oldu.

Türkiye'de, DNA delilleri ve kriminal laboratuvarların gelişmesine katkısı nedeniyle "Yılın Bilim İnsanı Ödülü"ne lâyık görüldü.

2005 - 2010 arasında Birleşmiş Milletler Uyuşturucu Üretiminde Tahminler Daimi Komisyonu üyeliği ve Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu başkanlığı (2010) yaptı.

1980-1993 yılları arasında T.C. Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Kimyasal Tahliller İhtisas Dairesi başkanlığını üstlenen Atasoy, 1988-2005 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü'nün müdürlüğünü yürüttü ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde öğretim üyeliği yaptı.

İngilizce, Almanca ve Fransızca bilen Atasoy, Hürriyet Gazetesi'nin Pazar ekinde "Delil Avcısı" adlı sayfada 250 kadar gerçek suç öyküsü yayınladı

Okan Bayülgen'le birlikte yürüttüğü Muhabbet Kralı adlı talk show programıyla İsmail Cem ödülünü aldı.

Temmuz 2010'dan itibaren Kanal D'de yayınlanan Kanıt adlı eğlendirici-eğitici polisiye dizinin konsept ve hikaye danışmanıdır.

Uluslararası Adli Bilimler Merkezi'nin ortağı, Teşvikiye Laboratuvarı ve Atasoy Danışmanlık şirketlerinin sahibidir. Masumiyet Projesi (Innocence Project)

Sevil Atasoy Kitapları - Eserleri

  • Kusursuz Cinayet Yoktur
  • Labirent
  • Acayip İşler
  • Her Çikolata Yenmez
  • Karanlığa Yolculuk
  • Züppe Kocanın Şarkıcı Karısı ve Başka Nahoş Gerçekler

  • Yeraltındaki Melekler, Yerüstündeki Şeytanlar
  • Çürük Elmalar Masum Mahkumlar
  • Bu Ayak İzi Senin, Dr. Watson!

Sevil Atasoy Alıntıları - Sözleri

  • Ister Douglas ve Ressler'in orijinal tanımlaması gibi Criminal profilleme deyin, isterseniz daha sonraki adlarıyla psikolojik profilleme, davranış profillemesi ya da soruşturmacı profillemeyi tercih edin, izlenen 5 basamaklı yol hep aynıdır. Bunlar delil toplama, sınıflama, suçla ilgili davranış dizisinin rekonstrüksiyonu, saldırgana ait bir imza varlığının yada varsa kişisel özelliklerinin saptanmasıdır. Toplanan bilgiler, artık önceki çalışmalardan elde edilen deneyime dayalı olarak değil, gelişmiş matematik formüller kullanılarak değerlendiriliyor. Coğrafi bilgi sistemlerinden de yararlanılarak bir profil oluşturuluyor. (Yeraltındaki Melekler, Yerüstündeki Şeytanlar)
  • Türkiye'nin iki katına varan yüzölçümüne karşılık, nüfusu ancak dörtte birimiz olan Sincan'da (Doğu Türkistan), Uygurların yanı sıra Kazak ve Kargu gibi Türki topluluklarla Han, Hui, ve Mogollar da yaşıyor. Ancak Müslüman olan Uygurlar en kalabalık etnik grup ve Çin'in genel nüfusunun çoğunluğunu oluşturan Hanlar ile hiçbir genetik ortaklıkları bulunmuyor. (Züppe Kocanın Şarkıcı Karısı ve Başka Nahoş Gerçekler)
  • Pakistan Ulusal Cocuk Haklari Birligi, genc erkegin yasliya hizmetini, sosyal statu gostergesi kabul eder. (Bu Ayak İzi Senin, Dr. Watson!)
  • Aslında, erkek gibi davranmayıp, cinayet silahı olarak tabanca ya da bıçağı değil, ilaç ve zehirleri tercih ettiklerinden, birçok kadın katil hiç yakalanmamış olabilir. (Karanlığa Yolculuk)
  • Korkaklar her gün, cesurlar bir kez ölür. (Züppe Kocanın Şarkıcı Karısı ve Başka Nahoş Gerçekler)
  • Keske Bay Sherlock Holmes gercek olsaydi da, Londra polis muduru Karindesen Jak'i bir turlu bulamadigindan istifa etmek zorunda kalmasaydi. (Bu Ayak İzi Senin, Dr. Watson!)

  • "Hiçbir şey apaçık görünen kadar aldatıcı değildir" demiş Sherlock Holmes'in yaratıcısı Sir Arthur Conan Doyle. (Her Çikolata Yenmez)
  • Her sadist bir mazoşist, her mazoşist bir sadisttir (Kusursuz Cinayet Yoktur)
  • Hiçbir şey, apaçık ortada olan kadar aldatıcı değildir. “Boscombe Vadisinin Gizemi”nde Sherlock Holmes, Dr. Watson’a, (Karanlığa Yolculuk)
  • Şu gerçeği kabul etmeliyiz ki, ünlü bir seri katil etkili ve ekonomik biçimde iki ihtiyacı karşılar: Ölüm ve şöhret. (Çürük Elmalar Masum Mahkumlar)
  • Roman yazabilmek için mi öldürdüler yoksa cinayeti işledikten sonra romanını mı yazmak istediler, bilinmez. (Çürük Elmalar Masum Mahkumlar)
  • 2008'in son günlerinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, açık ve net biçimde, hüküm giymemiş kişilerin parmak izi ve DNA bilgilerini bir veri tabanında sonsuza kadar tutmanın insan haklarına aykırı olduğuna karar verdi. 19 yargıcın oybirliği ile verdiği bu karar, hükümetlerin ellerindeki verilerin bir bölümünü (şüpheli olduklarından parmak izi ve DNA'sı alınmış, ancak olayla ilgisi bulunmadığı anlaşılmış kişilerin bilgilerini) silmek zorunda olduğunu ve Avrupa Konseyi'nin 47 üyesinden biri olan İngiltere'nin de buna uyması gerektiğini belirtti. Yazımın başında sözünü ettiğim, hırsızlıkla suçlanan ama beraat eden küçük S. ve kız arkadaşıyla tartıştığı için tutuklanan, ancak kız şikâyetini geri alınca davası düşen Michael Marper'e 42 biner İngiliz Lirası tazminat vermeye mahkûm etti. Bununla birlikte AİHM, İngiltere'nin İskoçya örneğinin de izlenebileceği sinyalini verdi. İskoçya, bir cinsel ya da şiddet suçu olmadığı takdirde, beraat eden ya da soruşturmaya uğramayan kişilerin bilgisini bankasından siliyor. Ancak silinceye dek üç yıl bekleme izni var, yargıç kararıyla bu süreyi beş yıla uzatabiliyor. (Her Çikolata Yenmez)
  • Sung Tz’u, bundan tam 762 yıl önce yazdığı Hsi Yuan Çi Lu (Hataları Yıkamak) adlı kitabında, bir çeltik tarlasında bıçaklanarak öldürülen adamın öyküsünü anlatır. Cesedin bulunuşunun ertesi günü, Sung Tz’u, köylülere ellerindeki orakları yere bırakmalarını söyler. Sinekler oraklardan birine üşüşünce, Sung Tz’u katilin kim olduğunu bulur. (Ölenin küçük bir doku parçası, bıçağın üzerinde kalmış olsa gerek.) Yazarın anlattığına göre, köylü hem suçunu itiraf eder, hem de öylesine şaşalar ki “kafasını yerlere vurur”. (Karanlığa Yolculuk)

  • Evet her insan kötü, her insan yalancı Şeytani dilleriyle kara ruhlar korosunda Yüzsüzce tutturmuşlar bir şarkı (Züppe Kocanın Şarkıcı Karısı ve Başka Nahoş Gerçekler)
  • İmkansızı eledikten sonra geri de kalan ne kadar akıl dışı gelse de gerçek olmalıdır. Sherlock Holmes (Çürük Elmalar Masum Mahkumlar)
  • Interpol verilerine göre, son 30 yılda ülkemizden yüz bin şahin ve beş yüz bin şahin yumurtası kaçırıldı. İyi eğitilmiş bir şahinin 5000 ila 50000 dolar arasında alıcı bulduğu düşünülürse, bilim adamı, diplomat ya da turist kisvesi altında, lüks otolarla Kayseri’nin Sultansazlığı civarında neden dolaşıldığı anlam kazanır. Bu bölgede 2005 eylülünde, ara sıra olduğu gibi, gene yangın çıktı. Yangının çıkış nedeni “Kırık cam şişelerinin taban bölümleri güneş ışıklarını, kuru ot ve sazlara mercek gibi yansıtarak yangına sebep olmuştur. Bölgede yapılan incelemelerde yangına sebep olan cam şişe parçaları bulunmuştur.”şeklinde açıklandı. Umarım ele geçen cam parçaları, piknikçilerin aşka gelip, şişe kırdığı şeklinde yorumlanmadı ve yangın çıkartmak amacıyla kasten oraya yerleştirildiği varsayılarak, şüpheliler bulunduğu takdirde, kimin eliyle kırıldığını kanıtlayabilmek üzere, kriminal laboratuvarlara gönderilerek inceletildi. Öte yandan, şahin peşinde olanların her zaman Karacaoğlan misali, “Ben bir şahan olsam sen bir balaban, alsam cırnağıma çıksam yola ben” diyerek masum türküler söylemediğini, eğitimli şahinlerin Güney Amerika’da kokain ve Batı Asya’da eroin kuryeliği yaptığını da unutmamak gerek. . (Labirent)
  • En iyisi bilmediğini bilmektir. Bilmediğin halde bilir gibi yapmak bir hastalıktır. Lao - Tzu (Çürük Elmalar Masum Mahkumlar)
  • Basariya gereken sans mi, zeka mi? (Bu Ayak İzi Senin, Dr. Watson!)
  • Ukrayna asıllı İsrail vatandaşı 31 yaşındaki Wolfman'ın Kıbrıs ve Ortadoğu'da organ ticareti yaptığı, Türkiye'de de bu faaliyetlere başladıkları ve yeni hedeflerinin ise Türkiye'deki mülteci Suriyeliler olduğu ileri sürüldü. Tahran kaynaklı Fars Haber Ajansı'nın 1 Ağustos 2017 tarihinde geçtiği, doğruluğu kanıtlanamayan bir ha­bere göre, şimdilerde Halep'in kuzeyinden kaçırılan çocuklar Ga­ziantep, Kilis ve Urfa hastanelerinde organ nakli için kullanılıyor. (Züppe Kocanın Şarkıcı Karısı ve Başka Nahoş Gerçekler)
  • 19. yüzyıl sonlarında Orta Avrupa, Fransa ve kısmen Amerika'da absent, çok modaydı. Sayısız sanatçı ve edebiyatçı, yaratıcılığını geliştirmek amacıyla, yüksek ayaklı bir cam kadehe absent doldurdu, üzerine delikli bir kaşık, kaşığa bir kesme şeker yerleştirdi, buz gibi su dökerek hem şekeri içkiye kattı, hem absentini seyreltti ve bundan ciddi biçimde zarar gördü. Bu arada, Yahya Kemal Beyatlı'nın da, Paris'te geçen gençliğinde sıkı bir absentçi olduğunu ve bundan "Büyü Şiir"de söz ettiğini belirtelim. ("Paris'te genç iken koyu Baudelaire'perest idim / Balkon'la, Yolculuk'la, Güzellikle mest idim. Sinmişti şi'ri ruhuma ulvi keder gibi / Absente damla damla sızan şeker gibi.") Toplumlarda yaşanan şiddetin sorumlusu olarak da görülen absent, 1900'lerin ilk yıllarında, 82 bin İsviçrelinin imzasıyla önce bu ülkede, ardından Avrupa'nın hemen tamamında ve Amerika'da yasaklandı. 1988'de Avrupa ülkelerinde, 2007'de Amerika'da satışı yeniden serbest bırakıldı. Van Gogh, Degas, Toulouse-Lautrec, Picasso, Edgar Allen Poe ve Charles Baudelaire gibi pek çok ünlüde gözlenen algı, duygudurum, bilinç ve davranış değişiklikleri, içtikleri fazla miktarda absente bağlanır. (Her Çikolata Yenmez)

Yorum Yaz