Herakles - Euripides Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Herakles kimin eseri? Herakles kitabının yazarı kimdir? Herakles konusu ve anafikri nedir? Herakles kitabı ne anlatıyor? Herakles PDF indirme linki var mı? Herakles kitabının yazarı Euripides kimdir? İşte Herakles kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Euripides
Çevirmen: T. Yılmaz Öğüt
Yayın Evi: Mitos Boyut Yayınları
İSBN: 9786059306904
Sayfa Sayısı: 64
Herakles Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Herakles, Yunan mitolojisinin, gücün simgesi olarak kabul edilen, Roma mitolojisindeki Herkül ile özdeş tutulan, en popüler ve en ünlü kahramanıdır. Oyunda, Herakles’in başardığı olağanüstü mücadele ve zaferlerle birlikte, Baştanrı Zeus’un karısı Hera’nın Herakles’e karşı duyduğu nefretin yarattığı trajik sonuçlar sergilenmekte.
Herakles Alıntıları - Sözleri
- Zordur bilirim insanın gözyaşlarına karşı koyması.
- Cesur insan her zaman umut edebilendir, korkaklara özgüdür umutsuzluk
- Cesur insan her zaman umut edebilendir, korkaklara özgüdür umutsuzluk.
- Kaba düşmanlarından uzak durmalı insan, sadece bilge ve iyi yetişmiş olanlarına taviz vermeli.
- Kaba düşmanlarından uzak durmalı insan, sadece bilge ve iyi yetişmiş olanlarına taviz vermeli
- Theseus Kader en güçlüleri de yere serer.
- Ağlayın, çünkü ağlanacak şeyler oldu.
- Kader en güçlüleri de yere serer.
- Hayatta en iyisi, daima umuda bel bağlamaktır. Cesaretini kaybetmek yalnızca korkakların işidir.
- Kader en güçlüleri de yere serer.
- "Zaman isteklerimizi asla dikkate almaz."
- Ölümlülerin dertleri zamanla yumuşar, fırtınalar hep aynı güçle esmez ve mutlu insanların sonsuza kadar sürmez mutluluğu. Her şey sürekli bir uçtan diğerine gidip gelir. Cesur insan her zaman umut edebilendir, korkaklara özgüdür umutsuzluk.
- Bahtsızlığın yerden göğe kadar uzanıyor.
- Yaşlı dostlarım, ölümlülerin ömrü kısa, elinizden geldiğince mutlu olmaya bakın gece gündüz uzağında kalarak üzüntülerin.
- Mutsuzluğunu paylaşmaktan çekinmiyorum, çünkü bir zamanlar senin sayende mutlu olmuştum.
Herakles İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Herakles'i ülke olarak 90'larda Kanal D'de yayınlanan Herkül dizisi ile tanıdık ve çok sevdik. Tanrılar tanrısı Zeus'un gayri meşru oğlu olduğu için Zeus'un kıskanç karısı Tanrıça Hera her fırsatta Herkül'ü öldürmeye çalışır. Işte bu kitapta da tam bunlar anlatılıyor. Herkül mitindeki iki ana konu ele alınmış. Ilki Herkül'ün 12 görevi. Her biri, birbirinden zor ve imkansız görünen bu görevler ayrıntısıyla anlatılmasa da dipnotların da desteğiyle konuya vakıf olacak kadar öğreniyorsunuz. Zaten 12 göreve dair bir roman yazılsa yüzlerce sayfayı dolduracak kadar olay ve aksiyon mevcut. 2. konu ise içler acısı bir mesele. Hera, çılgınlık tanrıçası Lyssa'nın da yardımıyla 12 görevin sonuncusu olan yeraltı Tanrısı Hades'in üç başlı köpeği Kerberos'u yeryüzüne çıkarmaktan dönen Herkül'ün cinnet geçirmesine sebep olur ve karısı ile çocuklarını öldürür. Aslında asıl Herkül mitinde karısı ve çocuklarını öldürdüğü için kefaret olması için 12 görevi yerine getirir. Ancak yazar kronolojide bir değişikliğe gider. Bunu da bilmekte fayda var. Bu kitabı okuduktan sonra kitap/trakhisli-kadinlar--21971 kitabını da okursanız Herkül mitine dair bilmeniz gereken birçok şeyi öğrenmiş olacaksınız Mitoloji merakı olan herkesin ilk okuyacağı kitaplardan biridir. Yormadan kafa karıştırmadan keyifle okunuyor. (Sddk OZAN)
Dostluğun Tragedyası: Euripides'in bu tragedyası, Herakles'in yeraltı yani Hades'in diyarındaki görevini yapmaya gittiği süreçte başlar. Bu noktada Herakles'i daha yakından tanımak isterseniz şu incelememe bakabilirsiniz: gonderi/143057744 Ben doğrudan tragedya doğrultusunda yazıma yön vereceğim. Herakles'ten uzun zamandır bir haber alınamadıktan sonra öldüğü kanaati Thebai halkı üzerinde hakim olur. Yeni kral Lükos, her ne kadar Herakles'ten kurtulduğu için rahatlamış olsa da, onun hayattaki çocuklarının büyüyüp kendisine birer tehdit olarak ortaya çıkmalarından endişe eder. Bundan dolayı, hem onları hem de Herakles'in eşi Megara ile Herakles'in babası Amfitrüon'u öldürmek ister. Bu durum, tarihimizdeki şehzade katline benziyor. Taht için böyle bir eylem sizce makul mu? Herhalde cevabınız kesinlikle "hayır" olacaktır. Peki soruyu "Devletin nizamı, halkın huzuru için böyle bir eylem sizce makul mu?" şeklinde yenileyecek olursam, cevaplarınızda "Evet, çok üzücü, sarsıcı bir olay olsa da, bu amaçlar için yapılabilir," doğrultusunda bir değişim de yaşanabilecektir. Bu noktada o halde, kendi çıkarımızı ön plana alan tavrımız devreye girmiş oluyor; ilk soruda sadece tek bir kişinin ki o da zaten güç sahibi biriydi, o durumda size hemen makul gelmeyen aynı eylem, ikinci seçenekte sizin faydanıza bir dönüşüme uğrayınca ise ya hemen fikriniz değişiyor ya da en azından zihninizde "acaba"lar dolaşmaya başlıyor. Sonra da, kendi çıkarımıza her zaman olduğu gibi devletin nizamı ya da toplumun huzuru gibi şeyleri kılıf olarak kullanıyoruz; çünkü kendi vicdanımızı da teskin etmeliyiz ki, sonrasında kararımız bize acı şeklinde dönüş yapmasın. O halde, tam buradan hareketle Lükos açısından olaya bakalım: Euripides tarafından kendisine, her ne kadar gazapla tahtı ele geçirmiş kötü bir kral olarak rol verilmiş olsa da, aslında o da sizin gibi kendi çıkarını düşünüyor ve yine sizin gibi buna aynı kılıfları kullanıyor. Sonra da dönüp kahraman bir eşi olması ile övünen Megara ve baştanrı Zeus ile ortak bir oğula sahip olması ile övünen Amfitrüon'a dönüp, onların kendi icra etmedikleri olaylar üzerinden kendilerine birer paye çıkarmalarına karşılık olarak, şimdi de aynı övüncün cefasını çekmeleri gerektiğini vurguluyor. Kahramanlara en çok ihtiyaç duyan ve vatan, millet, devlet, din, ideoloji vb gibi unsurlara kendilerini en çok adayan insanlar, hayatında bireysel başarıları en az, buna bağlı olarak bireysel tatminsizlik duygusunu en çok hisseden insanlardır; böylelikle bireysel varlıklarını bir bütünün/kalabalığın içinde eriterek, bu yoksunluklarını gidermeye çalışırlar. Megara ile Amfitrüon, bu tip insanlara birer örnek teşkil ediyor diyebiliriz. Tragedyanın alt konularından bir diğeri ise, insanın hem doğaya hem de tanrılara karşı sürdürdüğü bağımsızlık mücadelesidir. Sayfa 27'de, Herakles ile Lükos'un yüzleşmesi arasına giren Koro'nun 2. Karşı Deyişi'nde Eşsiz cesaretiyle kazandığı bir savaş sonunda Canavarların terörüne son vererek İnsanlara korkusuz bir hayat sağlamıştır. sözleri geçer. Buradaki canavarları, doğa olarak okumalıyız; zira doğa eski insanlar için üzerlerine ansızın fırtınalar, yıldırımlar gönderen ve türlü felaketler yaşatan anlaşılmaz bir kuvvettir. Diğer pek çok toplum gibi antik Yunan insanı da bu kuvveti canavarlarla sembolleştirmiştir. Zaten Herakles'in görevlerinin bize anlatmak istediği de dönemin insanının bilinçaltındaki korkularıdır. Bunlara üç örnek verelim: i)Nemea aslanının getirilmesini doğanın içinde insana büyük tehdit oluşturan büyük yırtıcı canlıların sembolize edilmiş hali şeklinde de okuyabiliriz. iki)Amazon Kraliçesi Hippolyte'in kemerinin getirilmesini ise biraz konudan çıkarak, antik Yunan insanının anaerkillikten korkması olarak okuyabiliriz. iii)Kerberos'un Atina'ya getirilmesini ise doğanın insanı cebren götürdüğü son olan ölümün kontrolünü insanın kendi eline geçirmesi olarak değerlendirebiliriz. Bunlara ek olarak, Herakles Zeus'un oğludur, annesi ise ölümlüdür. Buna karşın Herakles, tanrılara sık sık karşı çıkan bir kahramandır. Zaten doğumundan itibaren başı Zeus'un eşi Hera ile beladadır. Ayrıca o, dönemin birer kutsal metin gibi algılanan anlatılarını da saçma veya uydurma bulduğunu Theseus'a s.51'de söylediği "Bir tanrı, gerçekten tanrı ise onun hiçbir şeye ihtiyacı olmaz. Bunların hepsi yalnızca aşağılık şairlerin uydurmalarıdır," sözlerinden çıkarabiliriz. Bu nedenle, Herakles'i döneminin proto-ateisti gibi de okuyabiliriz, Euripides'in tragedyası açısından bakarak en azından. Ve tragedyanın ana temasına gelelim: Dostluk. Lisede yakın bir arkadaşımın başı bir gün her zaman olduğu üzere biri ile beladaydı. Onunla büyük parkta yüzleşmeye gidecekti, benden de yanında gelmemi istedi; zira bu yüzleşmeler aksi sık sık dile getirilse de asla teke tek gerçektirilmez; bunun birinci nedeni tabii ki destek kuvvete ihtiyaç duyulması, ikincisi ise eğer yüzleşmeden zaferle çıkılacak olunursaz buna tanıklık edecek, sonra da yayacak seyircilerin bulunması arzusudur, zira insan kimsenin tanık olmadığı ya da hiç kimsenin herhangi bir zamanda izlemeyeceğini bildiği anlarda değil kahramanlık yapmak, kılını bile kıpırdatmaz. Neticede parkta beklerken arkadaşım, ne olursa olsun kendisinin yanında olmamı istedi, henüz mevzuyu da doğru düzgün anlatmış değildi, ben ısrarcı olunca sonunda anlattı ve onun haksız olduğuna kanaat getirdim, bunu kendisine de söyledim; o an çok bozuldu ve dostun, dostuna ne olursa olsun destek vermesi gerektiğini söyledi son derece emin bakan gözlerle. O zaman da aklıma yatmayan bu sav hakkında sizin düşünceniz nedir, dost dostuna ne olursa olsun arka mı çıkmalıdır? Yoksa yanlışına yanlış demeli ve gerekirse onu o anda yalnız mı bırakmalıdır? İtiraf ediniz ki, yalnız bırakılınca böyle hallerde son derece bozulup ve belki dostunuzla bir daha eskisi gibi de olamayabilirsiniz; çünkü insan ne olursa olsun, ne yaparsa yapsın yanında bir omuz görmek istiyor, isterse dünyanın en zalimi olsun, fark etmez ve insan, kendine zalim de demez ya da zulmüne mutlaka bir temellendirme yaratır ki, vicdanınız teskin etsin ve kendisine kahramanlık rolünü vermeye devam edebilsin. İşte kahramanı olduğu bu macerada, yoldaşa ya da yoldaşlara da ihtiyaç duyar. Zaman zaman ve genellikle olayın sıcağında ben de arkadaşım gibi düşünüyor olsam da olayın hemen sonrasında, ya da biraz sakinleşince bana yanlışımı söyleyecek ve gerekirse o yanlışta beni yalnız bırakıp yüzleşmemi sağlayacak insanları dost olarak görüyorum diyebilirim. Öteki türlüsü birbirini daha çok idare etmek oluyor, en azından bana öyle geliyor. Öte taraftan dostun en önemli özelliği, sizi yargılamaması, anlaması ya da en azından anlamaya çalışmasıdır; anlaşılmak sevilmekten evladır çoğu kez. Arkadaşlarınızla bir süre görüşmezseniz hemen aranız soğumaya başlar ve bir noktadan sonra da hiç tanışmamış gibi de olabilirsiniz ancak dostunuzla on sene görüşmeseniz ve bir gün sokakta rastladığınızda, sanki on sene boyunca her gün görüşmüşçesine birbirinize sıcak davranırsınız ve en önemlisi bunu kendiliğinizden, en doğal halinizle yaparsınız. Dostluk sarsılmaz bir bağdır ve bundan dolayı dostlar birbirlerinin kuyularıdır; ona (neredeyse) her şeyinizi anlatabilirsiniz, onu her suçunuza yahut ayıbınıza ortak edebilirsiniz, evet belki kızar ya da sizi o an yüzleşme yapabilmeniz için yalnız da bırakabilir ama sizi asla tamamen yalnızlığın karanlığına terk etmez, farkındalığınızın oluşması için uzaktan üzülerek sizi izler ve artık yıkılıp çöktüğünüzde size elini uzatır, tutamazsanız eğer o sizi kollarıyla omuzlarınızdan tutup ayağa kaldırır, eğer ölecekseniz de son nefesinizde buna tanık olarak sizin son yüzleşmenizde yanınızda durur ve sizi uğurlar bilinmezliğe. İşte Theseus da tragedyaya Herakles, Hera'nın oyunuyla çılgınlık geçirip çocuklarını ve karısını vahşice katlettikten (bu kısım son derece etkileyiciydi, aklıma Shining'te Jack Nicholson'un çıldırmaya giden sürecinin son hallerini anımsattı) yıkılıp çöktüğü anda dahil olur, sonra da onu kendine getirir, bu esnada Herakles utanmış ve umutsuz bir halde onun yüzüne bakamaz, artık onun da kendisinden yüz çevireceğini hatta çevirmesi gerektiğini söyledikten sonra Theseus ona "Seninle birlikte mutsuzluğa uğramaktan çekinmem," (s.46) der kendinden son derece emin bir şekilde. Ve tragedyanın finalinde de Herakles, dostu Theseus'a yönelik s.54'teki şu sözleriyle yapar: Ben, evini utanç verecek biçimde yok eden ben, Yedekte tekne gibi Theseus'un arkasından gideceğim. Asil bir arkadaşın hazine değerindeki sadakatini, Zenginliğe ya da güce tercih etmek yanlış bir düşüncedir. https://open.spotify.com/track/4jEqUWtXNoQ0Qenhd6vPjq?si=wOsUj8d-QPCClik_TSrjmQ&utm_source=copy-link Keyifli okumalar (Kaan)
Euripides , Yunan tiyatrosunun 3 büyüğünden bir tanesi. Aynı zamanda Sokrates'in de arkadaşı. Eserleri trajedi uzerine yazılmış ki bu eserinde de Hera'nın intikamı yüzünden karısını ve 3 çocuğunu öldüren Herakles in hikyesi anlatılıyor. Herakles, Zeusun oğlu olan bir melez kahraman.Dili çok sade ve anlaşılması çok kolay şekilde yazılmış bir tiyatro eseri son anlarda bahsi geçen yüzleşme ise kitabın can alıcı noktası. Sıkılmadan tek oturmada okunup bitirilebilecek bir kitap ama Yunan mitolojisine biraz hakim de olmak gerekiyor eğer hakim değilseniz dipnotlar gayet güzel açıklanmış. (yMknl)
Herakles PDF indirme linki var mı?
Euripides - Herakles kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Herakles PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Euripides Kimdir?
Euripides (Yunanca: Ευριπίδης) (MÖ 480 - MÖ 406), Eshilos ve Sofokles'ten sonra Atina'nın yetiştirdiği üçüncü büyük trajedi şairidir. Düşünce adamı, Atina’lı oyun yazarlarının en büyüğü olan, insanları bekleyen gerçek ve zorlu sorunları ortaya koyarak insanları düşünmeye zorladı. Bernard Shaw gibi Euripides de insanları tedirgin etmiş ve kızdırmıştır. Kutsal değerlere saygısızlık ve kadın düşmanlığıyla suçlanmıştır. Ama yine de üstün şiirsellikle anlatılan düşünceleri dinlenmiştir. Vatanı olan Atina’yı terkedinceye kadar da bu taşlama ve lanetlemelerin ardı arkası kesilmemiştir. Fakat ölümünden sonra bütün tragedya yazarlarının en ünlüsü, en arananı olmuş ve o çağdan bu yana adı ölmez yazarlar arasında yer almıştır.
Euripides, M.Ö. 480 yılında Salamis’de doğdu. O tarihte Yunanlarla Pers İmparatorluğu arasında amansız savaşlar yaşanıyordu. Euripides’in anne ve babasına birçok kötü yakıştırma yapılmasına rağmen gerçekte, babası Apollon tapınağı ile ilgili bir görevin mirasçısı zengin bir soydan geliyordu. Kaynaklara göre annesi de soylu bir ailenin kızıydı. Evripides gençliğinde resim üzerine çalışmış ve sanatını sürdürme amacında olmasına rağmen yirmi beş yaşında, tragedya ve şiir yazmak için resmi bırakmıştır. İlk oyunu olan ”Pelias’ın Kızları”, MÖ 455 yılında sahneye konmuş ve Atina halkı o an gökyüzünden yeni bir yıldızın inmekte olduğunun farkına varmıştı. Bu yeni şairin tiyatronun tumturaklı ve ağdalı dilinden çok uzak yalın ve güçlü bir deyişi ve yeni fikirleri de beraberinde getirdiğini anlamıştı.
Euripides’in yenilikçi ve korkusuz bir yanı vardı. İlginç olayları anlatırken yeni teknik buluşlar kullanıyordu. En güçlü yönü de gerilim sahnelerindeki başarısı ve her sahnede üstün bir şiirsellik yaratmasıydı. MÖ 438'de Truva Savaşı'nda Akhilleus’un mızrağıyla yaralanan Telephus’un hikâyesini anlattığı oyunda geçen olaylar dizisi ve bunların sahneye uygulanışı Evripides’in gücünü ortaya koyar. Bu oyun, eski Yunan sahne geleneklerine indirdiği darbe nedeniyle de büyük önem taşır. Bir dilenci ilk defa sahici paçavralarla sahneye çıkmıştı. Bu o zamanki izleyici üzerinde şok etkisi yaratmıştı. Oyunun sahneye konmasındaki gerçekçilik, Euripides’in en acımasız eleştirmeni ve Yunan tiyatrosunun en büyük komedi ustası Aristophanes’in saldırı nedenlerinin başında gelir.”Thesmosphoriazusae” adlı komedisinde Aristophanes, Yunan kadınlara, oyunlarında kadın kişilerini sevimsiz gösterdiğinden ötürü Euripides’den intikam almak üzere komplo hazırlatır.
Fakat Euripides’in kadınları, tutkularına kapılsalar da, hiçbir zaman sevimsiz değillerdir. Sadece idealleştirilmelerinin yanında yaşayan birer insan oldukları gerçeğini vurgularlar. Euripides ayrıca geçmişin ulu tanrılarının, nasıl yeri geldiğinde hiç de tanrısal olmayan hilelere başvurduklarını açık seçik sahnede ortaya koydu. Bu, çoğu kimsenin tanrılara hakaret olarak algıladığı bir bakış açısıydı.
Euripides bir demokrattı, fakat demagoglardan ,büyük bürokratlardan, halkına savaş ve felaket getiren kayıtsız ve kaygısız önderlerden nefret ederdi. ”Yakaranlar” ve ”Truvalı Kadınlar” adlı oyunlarında Sparta ile süregelen savaşın iç karartan izleri görülür. Bu ünlü tragedya yazarının hayatı üzerine söylenebilecek çok az şey olmasına rağmen, Salamis’deki topraklarında yaşadı ve şiirlerini denize bakan bir mağarada yazardı. Mümkün olduğu kadar topluma az karışan, ağırbaşlı ve somurtkan bir adamdı. İnsanlardan uzak seçtiği bu yalnız yaşam, onun tanrılardan nefret eden, toplumla ilişkilerini kesmiş, huysuz, hırçın ve kuşkucu bir kişi olarak tanınmasına yol açmıştır.
Euripides bir Atina vatandaşı olarak kendini toplum hayatından büsbütün ayrı tutmamıştır. Orduda görev almış, Magnesia konsüllüğü yapmış ve devlete parasal yardımlarda bulunmuştur. MÖ 408 yılında tanrılara saygısızlık ettiği gerekçesiyle komedi yazarlarının ve halkın saldırılarına maruz kalarak Atina’yı terk etmiş Makedonya kralı Archelaus’a sığınmıştır. Kral tarafından çok iyi karşılanmış ve ölmeden önceki bu on sekiz ayını huzur ve barış içinde yaşamıştır. Ölüm nedeni çelişkilidir , kimi söylentilere göre saraydaki kıskanç kişiler tarafından av köpeklerine parçalatılmıştır. ”Bacchae” adlı oyunu ölümden sonra sahnelenmiş ve ödül almıştır.
Euripides’in kendi izinden giden üç oyun yazarı oğlu ölümünden sonra babalarının oyunlarını sahnelemişlerdir. Euripides’in 80-90 tragedyası olduğu bilinmesine rağmen günümüze yalnız 18 tanesi erişebilmiştir.
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Euripides
Euripides Kitapları - Eserleri
- Medea
- Bakkhalar
- Yakarıcılar
- Resos
- Kyklops
- Andromakhe
- İphigenia Aulis’te
- İphigenia Tauris’te
- Herakles
- Troyalı Kadınlar
- Orestes
- Elektra
- Alkestis - Medeia - Elektra
- Alkestis
- Hippolütos
- Helena
- Hekabe
- İon
- Medea and Other Plays
- The Children of Herakles
- The Phoenician Women
Euripides Alıntıları - Sözleri
- eğer hak, haksızlığın önünde eğilirse, tanrılara inanan kalmazdı. (Elektra)
- git ve anlat onlara, kadınları öldürmek marifet değildir. (Hekabe)
- KORO Bir kadınla evlenmek: Şans oyunu! Çünkü bakıyorum, İnsanların yansına zar iyi geliyorsa, yarısına da kötü geliyor (Elektra)
- Yazıklar olsun bana. Nereye "benim yerim" diyorum ki. (Troyalı Kadınlar)
- Ama toprağa girdiğinde bir beden, Neye yarar onu kutsamak? -Parıltıyla gömülse de. Yattığı yer yine toprak. (Andromakhe)
- Hiçbir şey hayat kadar kıymetli değildir; senden rica edeceğim şey hayatımın yerini tutamaz. (Alkestis - Medeia - Elektra)
- Bazen susmak konuşmaktan iyidir, bazen de konuşmak sessizliğe tercih edilir. (Orestes)
- Benim ıstırabıma yeni ıstıraplar ekleme. Çünkü Zaten yeterinden fazla sıkıntı ve üzüntü içindeyim! (Alkestis)
- Derler ki tanrıların başa sardığı hiçbir kötülük, hiçbir bela ve hiçbir dert yokmuş insan doğasının katlanamayacağı. (Orestes)
- Akıllı davranıp kimseye güvenmeyeceksin, En faydalısı bu, bugüne bugün! (Helena)
- (..) Aşağılık kazançlar peşinde koşanlar felaketlerle cezalandırılır. (Kyklops)
- Hiçbir inanç, hiçbir umut kalmadı ki bizden geriye, Bir an için bile yaşama gücü versindi bize. (Hekabe)
- “İyiler daima azdır.” (Resos)
- Ah ne kadar uzağım Bana sundukları o güzel hayallerden. (Andromakhe)
- ODYSSEUS Ne diyorsun ? İnsan eti mi yiyorlar ? SİLENOS Buraya kimler ayak bastıysa hepsini kesip yediler. (Kyklops)
- Yaşamın rengi kısadır. Bunu da kederlerle değil, olabildiğince mutlu sürmek gerekir. (Yakarıcılar)
- Kurtuldunuz işte dertlerinizden, Refah içinde olacak geleceğiniz. (İon)
- Orada uzakta mutluydu, ama kendi evinde.. (Elektra)
- Kader insanı beklemediği yerlere sürükler. (İphigenia Tauris’te)
- Bilgelik açık konuşmadadır, imalarda değil! (Orestes)