diorex
Dedas

Hesaplaşma - Vahdettin Engin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Hesaplaşma kimin eseri? Hesaplaşma kitabının yazarı kimdir? Hesaplaşma konusu ve anafikri nedir? Hesaplaşma kitabı ne anlatıyor? Hesaplaşma PDF indirme linki var mı? Hesaplaşma kitabının yazarı Vahdettin Engin kimdir? İşte Hesaplaşma kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 14.05.2022 14:00
Hesaplaşma - Vahdettin Engin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Vahdettin Engin

Yayın Evi: Yeditepe Yayınları

İSBN: 9786054052790

Sayfa Sayısı: 320

Hesaplaşma Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

1908-1918 arası Türkiye'nin kaderine hâkim olan İttihat ve Terakki Partisi, mensuplarının bütün iyi niyet ve vatanseverliklerine karşın, ülkenin büyük bir felakete sürüklenmesine yol açtı. İttihatçı zihniyete göre; iktidara sahip olmanın yolu darbe yapmaktan geçiyorsa bu yapılırdı. "Ya devlet başa ya kuzgun leşe" aralarında kullandıkları meşhur bir slogandı. Eski İttihatçıların bir kısmı, Cumhuriyet'ten sonra, her ne kadar güçlerini kaybetmiş olsalar da devletin başına geçme arayışı içinde oldular. Bunun yolunu da Mustafa Kemal Atatürk'e suikast yapmada aradılar.

Bu olay tarihe İzmir Suikastı olarak geçti. Eski İttihatçılardan oluşan bir kesim 15 Haziran 1926 tarihinde İzmir'de Atatürk'ü öldürmeyi düşündülerse de suikast girişimi başarılı olmadı.

Sonrasında ise bir hesaplaşma dönemi başladı. Bu hesaplaşmadan dönemin muhalif kesimleri önemli bir darbe aldılar.

Görünen o ki bu olayda, gelişmelerden haberi olmayıp kendi köşesine çekilmiş birçok eski İttihatçı da yargılandı, bazıları da cezalandırıldı. Bu da muhtemelen, her zaman potansiyel tehlike olmanın ceremesini çekmek anlamını taşıyordu.

Hesaplaşma Alıntıları - Sözleri

  • Ülkenin kurtuluşunun çok yakın olduğu o günlerin birinde Afyon Cephesi’nde taarruz hazırlık ve planları yapılmaktaydı. Halide Edip Mustafa Kemal Paşa’ya şöyle dedi: “İzmir’i aldıktan sonra biraz dinlenirsiniz Paşam. Çok yoruldunuz.” Cevap çok anlamlı idi ve yol ayrımının kaçınılmazlığını vurguluyordu: “Dinlenmek mi? Yunanlılardan sonra birbirimizle kavga edeceğiz, birbirimizi yiyeceğiz.”
  • Yeni parti, dini düşünce ve inançlara saygı perdesi altında: ‘Biz Hilafet’i yeniden isteriz; biz yeni kanunlar istemeyiz; bize Mecelle yeterlidir; medreseler, tekkeler, cahil softalar, şeyhler, müritler biz sizi koruyacağız; bizimle birlikte olunuz! Çünkü Mustafa Kemal’in partisi Hilafet’i kaldırdı. İslâmiyet’e zarar veriyor; siz gavur yapacak, size şapka giydirecek’ diye bağırmıyor muydu? Yeni partinin kullandığı slogan bu gerici haykırışlarla dolu değil miydi?
  • Çanakkale’de İngiltere ve Fransa gibi iki büyük dünya gücünün ordularına haddini bildiren komutanlar arasında yer alan Mustafa Kemal Paşa bir anda bütün dikkatleri üzerine çekmiş, ne derece üstün yetenekli bir asker olduğunu Dünya’ya göstermişti. 1919 yılı 19 Mayıs’ında Anadolu’ya geçerken, beraberinde Çanakkale kahramanı gibi üst düzey prestijli bir unvan da götürüyordu. Anadolu, milli mücadelesinin liderini bulmuştu.
  • Ziya Hurşit‘in Mustafa Kemal’e eskilere dayanan bir kini vardı. Mustafa Kemal, Sakarya Savaşı’nı kazanmış, muzaffer bir kumandan olarak Ankara’ya dönmüştü. Ankara’da muazzam bir tezahüratla karşılanmıştı. Bütün milletvekilleri terasa çıkıp, Gazi’nin geçişini selamlıyor ve alkışlıyorlardı. Ziya Hurşit Birinci Meclis’in ortasına konulmuş bir kara yazı tahtasının üzerine tebeşirle şunları yazdı: ‘Bir millet putunu kendi yapar, kendi tapar.’ Beni görünce yaptığından utandı: ‘Laf olsun diye yazdım, anlamsız bir cümle’ dedi. Fakat bu cümle onun dediği gibi anlamsız değildi. Bir çekememezliğin, hıncın, hırsın, kinin ifadesiydi. Ziya Hurşit İkinci Meclis’e seçilememişti. Bu da kinini iyice artırmıştı.
  • İzmir suikastı tertipçileri arasında gözaltına alınan önemli şahsiyetlerden biri de Atatürk’ün sınıf arkadaşı ve Milli Mücadele kahramanlarından Ali Fuad Paşa idi. Ali Fuad Paşa anılarında yaşadığı acı veren gelişmelere şöyle değinmişti: “Talihim beni bir gün Mustafa Kemal’i öldürmeye teşebbüs etmekle suçlandıracağını düşünemezdim.”
  • Mustafa Kemal Paşa suikastçi Ziya Hurşit ile görüşmek istemişti. Onu genç yaşta Meclis’e sokan kendisiydi. Karşısına getirildiğinde ona: “Ziya Hurşit Bey, uzun zaman beraber çalışmış değil miydik? Bir gaye uğruna çalışmadık mı? Nedir bu suikast? Hem de teşebbüsün elebaşısı, ruhu imişsiniz, öyle mi?” şeklinde hitabı üzerine; “Öyle, doğrudur, suikast yapmaya geldik; ama başaramadık” demişti. Mustafa Kemal Paşa’nın: “Sizden bunu beklemezdim” sözlerini ise “Dünya beklenmedik şeylerle doludur Paşam, ne yapayım ki, karşınızda bu vaziyette suçlu olarak bulunuyorum, ne diyebilirim” şeklinde cevaplamıştı.
  • Efendiler, olaylar ve olup bitenler ortaya koydu ve ispat etti ki, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın programı en hain kafaların eseridir. Bu parti, memlekette suikastçıların, gericilerin sığınağı ve ümitlerinin dayanağı oldu. Dış düşmanların, yeni Türk Devleti’ni körpe Türk Cumhuriyeti’ni yıkmaya hedef alan planlarının kolaylıkla uygulanmasına yardım etmeye çalıştı. Tarih, gizli maksatlarla hazırlanmış genel ve gerici nitelikteki doğu isyanının sebeplerini inceleyip araştırdığı zaman, onun önemli ve belirli sebepleri arasında Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın dini konularda verdiği sözleri, doğuya gönderdiği kâtibi mesulün kurduğu örgütü ve yaptığı kışkırtmaları bulacaktır.
  • Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. Ve Türk milleti emniyet ve saadetini kefalet altına alan prensiplerle medeniyet yolunda tereddütsüz yürümeye devam edecektir.
  • …dini vaatleri başarıya ulaşmanın en etkili unsurları sayan ve bununla ilgili sloganı tüzüklerine de koymuş olan kimselerin şahıslarımıza ve memlekete karşı yöneltilmiş olan suikastlardan habersiz oldukları kabul edilemez.
  • Laz İsmail suikasta kendisinin gıyabında karar verilmiş olduğunu, bir şeyden haberi yokken otelde polisler tarafından silahları ile yakalandığını anlattı. Mahkeme başkanının: “Sonra kelepçe vurdular değil mi?” şeklindeki sorusu üzerine: “Bilemedik beyim, aldandık. Bizi vaktiyle kandırdılar. Hükümet iki taraf olacak dediler. Biz cahil adamız. Kandık beyim, ne yapalım?” şeklinde cevap vermişti.
  • Atatürk gerçek anlamda millete dayanmayı tercih eden ve darbe yaparak iktidara gelmeyi hiçbir zaman aklından bile geçirmeyen çok büyük bir liderdi. Nitekim tek başına hareket etmesi pekala mümkünken, bütün Milli Mücadele'yi Meclis'le beraber yürütmesi bunun en somut delilidir. Öyleyse, Atatürk'ten sonra, Cumhuriyet Türkiye'sinde, onun adına yapılan darbelerin ne kadar Atatürkçü oldukları gerçekten izaha muhtaçtır.
  • Gazi Paşa hazretleri salona dahil oldukları zaman sevinç ve heyecandan yüreklerimiz çatlayacak gibi çarptı. Her zamanki bu büyük Gazi sanki hiçbir şey olmamış gibi metin ve iltifatkar hep ellerimizi sıktı. Etrafına toplandık. Hasret ve şevk ile yüzüne bakmaktan doyamıyorduk. 
  • Gazi Paşa hazretleri bir an için gözlerini dalgalı denizin üzerinde gezdirerek: ‘Kurtarılmasına çalıştığımız ve kurtarmaya muvaffak olduğumuz İzmir’de suikast. İşin burası hakikaten garip ve hazin bir maceradır’ dediler. Bu sözler söylenirken Gazi’nin dudaklarında bir an için gözlenen hüzün ve elemi ömrümün sonuna kadar unutmayacağım.

Hesaplaşma İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İzmir'de Mustafa Kemal Atatürk'e düzenlenmek istenen suikastin ve sonuçlarının konu alındığı bir kitap.. Ve İstiklal Mahkelemelerinin kurulup, belki de kurunun yanında yaşında yandığı bir dönem.. Daha önceki bilgilerim de dahil olmak üzere, bunları pekiştirmek daha farklı detaylar öğrenebilmek için almıştım kitabı. Ve bu amacıma kesinlikle ulaştım. Özellikle mahkeme esnasındaki soru - cevap kısımları, savunmalar ve yaratılan hava olağanüstü derecede iç burkan bir durum. O kadar gereksiz bir çaba ki bu, suikastı yapsalar, gerçekten amaçlarına ulaşsalar, başka bir amaç ya da görüşleri yok. Sırf yapmak için yapmaya çalışılan, kafası çalışmayan asalakların bir planı. Öncelikle Türk Milleti'nin bu suikaste vermiş olduğu cevap çok gurur verici. Suikasti yapmaya çalışanlara, daha sonra düşünce olarak dahi teşebbüs edecek olanlara çok net bir cevap veriyorlar. Mustafa Kemal Atatürk bu milletin can damarıdır. Atatürk bütün ülkedir. Milli Şeflerine kalkan olmuşlardır. İstiklal Mahkemeleri'nin ismi bile insanı ürkütüyor, çünkü; savcı verdiği mütalaa'da, elindeki delillerin yeterli olduğu görüşünü bildirip, size suçu itham ediyorsa, büyük olasılıkla sonunuz dar ağacı olacaktır. Yapmış olanlar dahi, bu durumu inkar etmeye çalıştığı için, okuyunca göreceksiniz ki çoğu savunma boşa yapılmıştır. Bir çoğunun sonu dar ağacı olmuştur. Bazı kısımları üzülerek okuyacaksınız, ne olursa olsun, cahil insanlar her yerde önümüze çıkıyor. Bu suikast sonrası bir çok muhalefet eden grup ya da kişi köşesine çekilmiş ve sakin bir yaşam sürmeye çalışmıştır. Bir çokları siyasetten uzaklaşmıştır. Özellikle milleti de arkasında olan Mustafa Kemal'in gücü, tüm hatlarıyla ortaya çıkmıştır. Bir kuyu kazıp, sonra kazdıkları kuyu ile ne yapacağını bilemeyen insan ve grupların bir girişimi olan bu suikast, bir çok şeyi ortaya çıkarmış, bir çok sesi kesmiştir. İstiklal Mahkemelerinde yargılanıp, serbest bırakılan insanların bir çoğu bu stresi yaşamlarının sonuna kadar iliklerinde hissetmişlerdir. Normal hayata dönememişlerdir. Paşaların durumu ise daha vahim.. Suçlu ya da suçsuz olmaları bir kenara, konu Cumhuriyetin İstiklal Mahkemeleri ise, kimin sanık konumunda olduğunun bir önemli yoktur. Okuyunca daha iyi anlayacaksınız. İyi okumalar. (Murat Ç)

Eser İzmir Sukiastı’ndan önce Ziya Hurşit, İzmit Milletvekili Şükrü, Ankara Valisi Abdülkadir gibi suikastın öncülerinin önce Gazi Paşa’yı Ankara’da sonra da Bursa’da öldürme planlarından bahsediyor. Ardından İzmir Suikastı’nın başarısızlığına geçiliyor ve halkın bu suikasta verdiği tepkiler, düzenlediği mitingler, dönemin olayla ilgili gazete haberleri ve önemli yazarların olaya dair görüşleri (Yunus Nadi, Falih Rıfkı Bey,) anlatılıyor. Ardından gelen tutuklamalar, Ali Fuat Paşa’nın, Kazım Karabekir’in döneme dair anıları. Ardından sanıkların yargılanması, iddianame ve savunmalar. Önce suikast sanıkları yargılanıyor daha sonra da Terakkiperver Fırka’nın kurucuları içinde yer alan paşalar. Suikast’ta parmağı olan 15 kişi hakkında idam kararı verliyor ve hemen uygulanıyor. Paşaları muhtemelen Gazi kurtarıyor. Ardından mahkeme Ankara’da devam ediyor. Bu sefer eski İtthatçılar yargılanıyor. Küçük Talat Bey, Doktor Nazım, Maliye Bakanı Cavid Bey’ler gibi. Atatürk’ü bir suikastla ortadan kaldırmak ve yönetimi ele geçirmek ile suçlanıyorlar. Savunmalar alınıyor ve 4 kişi idam cezasına çarptırılıyor. Böylece bir dönem kapatılıyor ve muhalefet bu idamlarla toptan susturuluyor. Bu yaşananları dönemin şartları içinde değerlendirmek en doğrusudur. M. Kemal ortadan kaldırıldıktan sonra yaşanabilecek kaosu ve muhtemel iç çatışmaları ve iktidar çekişmesini düşünün. Kurtuluş Savaşı’nın ve Cumhuriyet’in kazanımlarının yok olabileceğini düşünmek zor değil. Aynı zamanda Atatürk’ün ülkemizi getirmeye çalıştığı nokta ve o dönem karşısına çıkan engeller. Yoruma çok açık konular bunlar saatlerce tartışılabilir. Şu konuda kitabı okuduktan sonra hemfikir olabiliriz. Mahkeme tarafsız değildi, ne olursa olsun belirli kişilerle ilgili idam hükümleri önceden hazırlanmıştı. Fakat suikast başarılı olsaydı yaşanabilecekleri de gözden kaçırmamalıyız. Kitaba dair de birkaç eleştiri de bulunacağım. Öncelikle kaynakçası çok kısıtlı sadece 30 kaynak kullanılmış ve tek bir yabancı kaynak dahi yok. Oysa ben bu suikast girişiminin Dünya’daki yankılarını da okumak isterdim. Ayrıca kitap bazı noktalarda tekrara düşüyor. Ortada kesinlikle bir emek olmakla birlikte konu biraz dar tutulmuş bence genelde mahkeme savunmaları, sorgulamalar, iddianame. Yine de bu olayı daha iyi anlamak için okunması gereken kitaplardan biri. Bir de Uğur Mumcu’nun ‘Gazi Paşa’ya Suikast’ kitabını okuyacağım ve değerlendirmemi birkez daha gözden geçireceğim. İyi okumalar. (Septimius Severus)

İddianame ve sorgu kısımları sıkıcı olsa az yorumlu Vahdettin Engin'in eseri. Atatürk kendisine yapılan suikastin görüldügü davada muhalefete gözdağı vermiştir. Muhalefet sindirilmiş. Atatürk, Tevfik Rüştü Aras'a " (...) Biz tasfiyeyi yapmazsak onlar bizi yok edecekler." "Ya devlet başa, ya kuzgun leşe" ittihatçıların sloganı olduğunu ilk defa bu eserde okudum. (Halil İbrahim)

Hesaplaşma PDF indirme linki var mı?

Vahdettin Engin - Hesaplaşma kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Hesaplaşma PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Vahdettin Engin Kimdir?

Yakınçağ Osmanlı tarihi uzmanı olan ve özellikle Sultan Abdülhamit dönemine ve Türkiye'de ulaşım tarihine ilişkin araştırmalarıyla tanınan Prof. Dr. Vahdettin Engin, 1956 yılında Kocaeli’nin Yarımca ilçesinde doğdu.İlköğrenimini Yarımca’da tamamladı. 1977 yılında Galatasaray Lisesi'ni bitirdi ve 1982 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yakınçağ Tarihi Kürsüsü’nden mezun oldu. 1983 yılında Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi’nde araştırma görevlisi olarak akademik hayatına başladı.1986 yılında "Ahmet Rıza Bey ve Siyasi Faaliyetleri" konulu yüksek lisans tezini, 1992 yılında "Rumeli Demiryolları" konulu araştırması ile doktora çalışmasını tamamladı. 1995 yılında doçent, 2002’de profesör unvanını aldı. Halen aynı üniversitenin Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nde öğretim üyeliği görevini sürdürmektedir. Prof. Engin, 2000 yılında çıkan Tünel kitabıyla Türk Tarih Kurumu Ödülü'ne layık görülmüştür. Son dönemde Dr. Theodor Herzl'in II. Abdülhamit ile Filistin'de bir Yahudi devleti kurulması için yaptığı gizli görüşmelerin ayrıntılarını belgeleriyle açığa çıkaran Pazarlık adlı kitabı sayesinde basında ses getirmiştir. Engin, aynı zamanda haftalık Habertürk Tarih dergisi yazarıdır.

Vahdettin Engin Kitapları - Eserleri

  • Pazarlık
  • Bir Devrin Son Sultanı 2. Abdülhamid
  • Osmanlı ’dan Cumhuriyet'e Tarihi Devamlılık
  • Kurtlar Sofrasındaki Osmanlı
  • Kütulamâre Zaferi
  • Hesaplaşma
  • II.Abdülhamid ve Dış Politika
  • Asayiş
  • Çanakkale 1915
  • Sultan II. Abdülhamid ve İstanbul'u
  • Cumhuriyet'in Aynası Osmanlı
  • Sorularla Milli Mücadele Tarihi
  • Hamidiye Alayları ve Hüseyin Paşa
  • Mekteb-i Sultani
  • Rumeli Demiryoları

Vahdettin Engin Alıntıları - Sözleri

  • Osmanlı-Cumhuriyet ayrımı yapmadan hepimiz bu ülkeye sahip çıkmalıyız. (Osmanlı ’dan Cumhuriyet'e Tarihi Devamlılık)
  • ABD yi oluşturan halk tamamen göçmen kökenlidir. Keşiften sonra buraya önce İngilizler ve irlandalılar göç ettiler. Onları Hollandalılar, Almanlar ve iskandinavyalılar izledi.1880 yıllardan sonra ikinci bir göç dalgası ile Doğu Avrupa ve Akdeniz yöresinden slavlar Romanyalılar ve İtalyanlar bu göçe katıldı (Kurtlar Sofrasındaki Osmanlı)
  • 27 Nisan 1909 tarihinde toplanan oturumda II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesine ve Veliaht Mehmed Reşat'ın padişah olmasına karar verildi. (Bir Devrin Son Sultanı 2. Abdülhamid)
  • Gazi Paşa hazretleri bir an için gözlerini dalgalı denizin üzerinde gezdirerek: ‘Kurtarılmasına çalıştığımız ve kurtarmaya muvaffak olduğumuz İzmir’de suikast. İşin burası hakikaten garip ve hazin bir maceradır’ dediler. Bu sözler söylenirken Gazi’nin dudaklarında bir an için gözlenen hüzün ve elemi ömrümün sonuna kadar unutmayacağım. (Hesaplaşma)
  • Osmanlı İmparatorluğu Son yıllarında bile Balkanlar'da adriyatik'e kadar uzanan topraklara sahipti. İttihat Terakki'nin iktidara geldikten sonra partizanlık yapması ve orduyu siyasi içine çekmesi sonucunda Rumeli'deki son topraklarda elimizden çıktı. (Kurtlar Sofrasındaki Osmanlı)
  • Halaskar Zabitan baskısı ile kurulan yeni hükümette, Sadrazam Gazi Ahmet Muhtar Paşa, Dışişleri Bakanı Ermeni kabriyel Noradukyan Paşa idi. Gidişat bir Balkan savaşının çıkacağını gösteriyordu, fakat Rusya Dışişleri Bakanı Noradukyan Efendi'ye barış konusunda teminat vermişti.Buna güvenilerek Rumeli'deki 120 Tabur Osmanlı askeri terhis edildi. Hükümeti öyle bir gaflet sarmıştı ki, bununla da yetinilmeyrek Sırpların, Avrupa ülkelerinden satın aldığı top ve silahların bir kısmı Osmanlı limanı olan Selanik kullanılarak Sırbistan'a gitmesine bir de izin verildi. (Kurtlar Sofrasındaki Osmanlı)
  • II. Abdülhamid Osmanlı Devleti için en büyük tehlike olarak İngiltere'yi görüyordu. Ona göre, İngiltere'nin Rus Savaşı'nda Osmanlı Devleti'ni yalnız bırakmış olması bir politika değişikliği idi ve artık İngiltere Osmanlı Devleti'ni parçalamaya çalışacaktı.   (Pazarlık)
  • İkinci Meşrutiyet'in ilanı ile birlikte Filistin'e Yahudi göçü bir anda yoğunlaştı. İttihat ve Terakki iktidarı bu  durumu önlemeye yönelik tedbirler almaya çalıştıysa da başarılı olamadı. (Pazarlık)
  • Bu arada Yahudileri bir şekilde Filistin'e yerleştirme çabaları da devam ediyordu. Bu bağlamda bu defa da Emil Frank isimli kişi harekete geçmişti. (Pazarlık)
  • Şerefsiz, istiklalsiz, esir bir millet çocukları olarak olarak yaşamak yerine efendice ve kahramanca ölmek elbette ki şayan-ı tercihtir. Bunu anlayamamak ne garip bir mantıktır!" (Sorularla Milli Mücadele Tarihi)
  • II. Abdülhamid'in büyük dünya devletlerinin yoğun saldırıları karşısında ülke bütünlüğünü koruma amacına yönelik olarak ürettiği politikalar da mevcuttu. Sultan, geniş Osmanlı coğrafyasının tamamını elde tutmanın zorluğunun farkındaydı. Geliştirdiği strateji çerçevesinde bazı bölgelerin titizlikle korunması politikasını uyguladı. Ona göre kesinlikle vazgeçilemeyecek bölgeler şöyleydi: Tabii ki öncelikle Anadolu, Selanik dâhil Balkanlar'ın bir bölümü. Kutsal topraklar yani Hicaz bölgesi, bugünkü Irak, Suriye ve Filistin bölgeleri. Osmanlı'yı parçalama çabası içinde olan büyük devletlerin, aralarındaki rekabetten dolayı er geç bir hesaplaşma içine gireceklerini düşünüyordu. İşte o anda Osmanlı Devleti savaş dışında kalacak ve devletlerin yıpranmasından yararlanarak, kendi ülkesini daha güçlü konuma getirecekti. Büyük devletler tam da Sultan'ın düşündüğü gibi 1914 yılında büyük bir hesaplaşmanın içine girdiler. Ama II. Abdülhamid artık iktidarda değildi. Dolayısı ile iktidarda olsaydı I. Dünya Savaşı'nın kaderi nasıl olurdu? Onu kestirmek mümkün değil. (Osmanlı ’dan Cumhuriyet'e Tarihi Devamlılık)
  • Fransız'a Mısır'ın bir avuç kumunun bile verilmesine razı olmayan III. Selim ile düşman bir kavme atını ve eşini veren ama millete ait olduğu için bir karış toprak parçası vermeyen Mete Han birbirlerinden neredeyse iki bin yıl ara ile Türk Devleti'ne başkanlık etmişlerdir. Ama aradan iki bin yıl geçse de vatan toprağı konusunda Türk töresi değişmemiştir. Vatan toprağı verilmez. Almak isteyen olursa mücadele eder ve sonuna kadar vatanını korursun. (Osmanlı ’dan Cumhuriyet'e Tarihi Devamlılık)
  • “II. Abdülhamid benim hayatımda tanıdığım en kurnaz Doğuludur. Şark kurnazlığının en usta temsilcisi olan bu adamı takdir etmemek elde değildir.” Prof. Arminius Vambery’nin Sultan Abdülhamid hakkında ki fikirleri. (Bir Devrin Son Sultanı 2. Abdülhamid)
  • “Ne zaman bir eyaletin Osmanlı Devleti’nden kopması söz konusu olsa, İngiltere benim değil de düşmanlarımın yanında yer almıştır.” (Bir Devrin Son Sultanı 2. Abdülhamid)
  • Tarihi devamlılık örneklerini çok çeşitlendirmek mümkündür. Bugün İstanbul'un fethini kutluyorsak bu tarihi devamlılığın bir sonucudur. Çanakkale Zaferi'ni kutluyorsak tarihi devamlılığın bir sonucudur. Sarıkamış şehitlerini anıyorsak tarihi devamlılığın bir sonucudur. Sağlık personeli 14 Mart'ı "Tıp bayramı" olarak kutluyorlar. 14 Mart 1827 yani II. Mahmud'un Tıbbiye-i Şahaneyi açtığı gün. Burada da tarihi devamlılık karşımıza çıkıyor. (Osmanlı ’dan Cumhuriyet'e Tarihi Devamlılık)
  • Ülkenin kurtuluşunun çok yakın olduğu o günlerin birinde Afyon Cephesi’nde taarruz hazırlık ve planları yapılmaktaydı. Halide Edip Mustafa Kemal Paşa’ya şöyle dedi: “İzmir’i aldıktan sonra biraz dinlenirsiniz Paşam. Çok yoruldunuz.” Cevap çok anlamlı idi ve yol ayrımının kaçınılmazlığını vurguluyordu: “Dinlenmek mi? Yunanlılardan sonra birbirimizle kavga edeceğiz, birbirimizi yiyeceğiz.” (Hesaplaşma)
  • Halaskar zabıtan grubunun baskısıyla ittihatçı hükümet istifa etti. 16 Temmuz 1912'de istifa etti. (Kurtlar Sofrasındaki Osmanlı)
  • Silahtan önce gerekli olan; karşınızdaki güç ne kadar büyük olursa olsun bir hedef doğrultusunda inanmış olarak mücadele etmeye karar verilmiş olmasıdır (Sorularla Milli Mücadele Tarihi)
  • “Müstebid" bir padişah olarak bilinen ve saltanat yıllarına "İstibdat Dönemi" adı verilen Sultan, aslında birçok konuda uzmanlara danışmadan karar vermiyordu. Esas itibariyle de Yıldız Sarayı'nda, her zaman danışabileceği, güvendiği devlet adamlarından oluşan bir ekibi vardı. Çoğu zaman da ilgili uzmanlardan yazılı raporlar istiyordu. Kendisinin vereceği en son karar öncesinde uzmanların görüşünü alması ve ondan sonra kesin kararını vermesi tarzında çok sayıda örneğin olması, II. Abdülhamid'in çalışma sistemi hakkında daha iyi fikir vermektedir. Bu bağlamda, II. Abdülhamid idaresi aslında merkezi yönetimin güçlü olduğu bir nevi “Başkanlık Sistemi" gibi işliyordu ve bu yönüyle başlı başına önemliydi. Çünkü geniş bir coğrafyaya yayılmış olan devleti ayakta tutabilmesi buna bağlıydı. (Osmanlı ’dan Cumhuriyet'e Tarihi Devamlılık)
  • Yahudiler İslam'ın çıkışından bin yıl önce sürdürdükleri ve bir daha egemen olamadıkları İsrail topraklarına (Eretz İsrael) bir gün dönme arzusunu daima canlı tutmuşlardı. Bu vaat edilmiş topraklara tekrar kavuşma tutkusuna daha sonraları, Kudüs'ün tepelerinden biri olan Sion'a izafeten Siyonizm adı verilmiştir. (Pazarlık)

Yorum Yaz