Hikâyecinin Kaderi - Sait Faik Abasıyanık Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Hikâyecinin Kaderi kimin eseri? Hikâyecinin Kaderi kitabının yazarı kimdir? Hikâyecinin Kaderi konusu ve anafikri nedir? Hikâyecinin Kaderi kitabı ne anlatıyor? Hikâyecinin Kaderi kitabının yazarı Sait Faik Abasıyanık kimdir? İşte Hikâyecinin Kaderi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Sait Faik Abasıyanık
Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları
İSBN: 9789750809804
Sayfa Sayısı: 432
Hikâyecinin Kaderi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Hikâyenin yeri gazetede ya son sayfa, ya ondan bir evvelki imiş. Gazete sekreteri, hikâyeyi ikinci sayfaya korsa, gülerlermiş ona. 'Bu da ne biçim sekreter?..' derlermiş.
Gazeteler, hikâyeye lazım gelen önemi hiçbir zaman vermeyeceklerdir. Her zaman, hikayeci kıskanç, kendini dev aynasında görür, iki satır okumaya tenezzül etmez bir sekreterin eline düşecektir. Seni okutmamak için gazetenin has muharrirleriyle birleşip elinden geleni yapacaklardır... "
"Hikayecinin Kaderi"nden
Hikâyecinin Kaderi Alıntıları - Sözleri
- Mustafa Kemal'i anlatmak kolay değil. Ne yapsam, ne etsem onu övmüşten başka bir şey olmam. Halbuki maksadım övmek mi? Övmek boş laf ! Mustafa Kemal'i anlamak lazımdır. Daha anlatana da rastlamadım. Övmeden, heyecanlanmadan, onun gibi düşünerek onu anlamak?
- "İçimde muhakkak bir yer paramparça olmuştu ki, ağlayamıyordum."
- Hiçbir şeye inanmıyorum, sevgilim.
- Birden boynuma sarıldı. Ilık insanlı bir rüya içine düştüm. Kafası burnumda idi.
- Güzelliğin ne olduğunu bilmeyenler için harikulâde idi. İnsan bu kızın yılan vücudunu bir saniyede yere yıkmak için ayaklanmak ve birdenbire bir denize girmek için soyunmak ister.
- Atatürk canlıdır. Atatürk muhakkak aramızdadır. Yazı yazan muharrir, ilim yapan talebe, köylü çocuğu ve onu okutan öğretmen, vatan sınırı koruyan er, toprağı süren çiftçi, deri yapan amele...birer Atatürk'tür.
- Medarı Maişet isimli bir hikâye kitabı çıkarmıştım. Hayatı toz pembe görmüyorum diye mahkemeye verildim. Üç beş kuruş kazanalım derken iki bin lira mahkeme masrafı ödedim, üzüntüsü de caba. Kahramanlarım rahat etmek için hapse giriyorlardı. Bütün sebep bu !
- Bir hüzündür kaplar insanı : Bir işçi kızın siyahı kırçıllaşmış çorabı bir balkonda mahzun...
- Gece yarısı tatlı uykudan azgın bir diş ağrısı ile uyanmayı bir hayal edin hele !
- Ben gazetelerden evvel kitapların, mektep kitaplarının tasfiyesini istiyorum. Onlar yerinde kaldıkça yapılacak hiçbir şey yoktur.
- Okudukça şaşırıyorum. Sahifeleri çevirdikçe içim hüzün, sevinç ile dolu karmakarışık bir âleme giriyor.
- Dünyayı ne iyilik, ne kötülük, ne zevk, ne zevksizlik, ne edebiyat, ne rezalet, ne aşk, ne behimilik hiçbir şey kurtaramıyor. Her gün biraz daha acıya ve kedere gidiyoruz.
- Sen bana sokul, yaslan. Ben çaresiz, şimşeklerin ışığında senin bakır çalığı gözlerini göreyim ve kaybedeyim. İnsanların birbirini yediği şu büyük kavga dünyasında iki insanın değil, binlerce insanın, dinden, ideolojiden, her şeyden uzak, fakat her şeye rağmen seviştiğini görmeseler bile bilsinler. Büyük laflar söylemeden, "Hakikat budur !" bile demeden, insan olduğumuzdan beri olagelen, bir başkasında kendimizi duyabildiğimiz, hatalarımızı ve meziyetlerimizi anlayabildiğimiz şeyi yapalım: Sevişelim.
- Ölesiye yorgundum.
- İçinde garip bir şey vardı. Bu belki de sevilmediğini bilmekten doğan bir elem, belki de sevildiğini bilmekten doğan bir hainlikti.
Hikâyecinin Kaderi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Uzun bir süredir Türk Edebiyatı okumuyordum, bunun bir eksik olduğunun farkındayım. Kitaplığımda bulunan bu kitap hem Türk Edebiyatı okumaya teşvik, hem de Sait Faik ile tanışma süreciydi benim için. 1920-1955 yılları arasında Sait Faik’in hayattayken kitaplaşmamış, dergi ve gazetelerde kalmış yazıları bu kitapta bir araya toplanmış. Kitapta birçok önemli yazarların da isimlerini geçirmiş Sait Faik, sanki siz de orada onlarla berabermiş gibi hissediyorsunuz. Fazla şey öğrendim bu yazılardan. Kitabın sonunda yazarla yapılan röportajlar bulunuyor. Geneli edebiyat üzerine yapılan söyleşiler. Ben okurken çok keyif aldım, eğer kitaplığınızda öylece duran bir kitapsa bir şans vermeli. (booksloop)
"--Bir gün meşhur bir edebiyatçı olacağınızı çocukluğunuzda tahmin eder miydiniz? --Çocukluğumda da ilk gençliğimde de birşey olmaya değil olmamaya karar vermiştim. Sözümü tuttum gibime geliyor, siz istediğiniz kadar bana meşhur deyin. ... --Kibar zümreyi hiç kaleme almadınız, niçin? --Kibar zümreyi hiç sevmem de ondan. Bana öyle gelir ki, onlar yaşamaktan hiç zevk almazlar. Yaşamaktan zevk alanları severim ben. Yaşamalı bu dünyada..." .... . . . Yukarıdaki sorulara verilen cevaplar, bu kadar da mütevazi olunur mu dediğim meşhur ve en sevdiğim öykü yazarlarından #saitfaikabasıyanık a ait. #hikayecininkaderi kitabı onun zamanında kitap haline gelmemiş ama dergi ve gazetede yayımlanmış öykü ve yazılarından oluşmakla birlikte son bölümde onunla yapılan röportajlar yer alıyor. Bana göre yazıların hala güncelliğini koruyan bir yapısı var çünkü yılları aşan bir bakış onunki. İnsan ilişkilerini konu ediyor hikayelerinde iyi bir gözlem yeteneği ve güçlü bir anlatım yöntemi ile, sonuçta onunla sohbet ediyormuşsunuz hissine kapılıyorsunuz. Onun öykülerini sevenler burdaki yazılarını da sevecektir mutlaka. Kitapta bekleyen adamın üç hali adındaki hikayesinden bir alıntıyı paylaşmak istiyorum, beklenen geliyor mu acaba diyerek merak ediyoruz o kadar güzel anlatmış ki... . . Alıntı:" Önünden bir selam verip geçmek. Yanıma gelmeyeceğine eminim; olsun. Seni gören bir yerde oturup vapur iskeleye yanaşıncaya kadar seni gözleyeceğim. Beni görürsen kızacaksın. Lafını şaşıracaksın. Belki de yer değiştireceksin. Görmezsen, uzun zaman seni seyretmek fırsatını bulacağım... (Öz Gün)
Kitabın Yazarı Sait Faik Abasıyanık Kimdir?
Sait Faik Abasıyanık ya da Sait Faik (18 Kasım, 22 Kasım ya da 23 Kasım 1906 -11 Mayıs 1954), Türk öykü, roman ve şiir yazarıdır. Türk hikâyeciliğinin önde gelen yazarlarından sayılan Abasıyanık, çağdaş hikâyeciliğe yaptığı katkılarla Türk edebiyatında bir dönüm noktası sayılır. Modern Türk hikâyeciliğinin öncülerinden olan Sait Faik, getirdiği yeniliklerle "kökü kendisinde olan" bir yazar olarak kabul edilir.
Klasik öykü tekniğini yıkarak doğayı ve insanları basit, samimi, hem iyi hem kötü taraflarıyla oldukları gibi fakat şiirsel ve usta bir dille anlatmıştır. Bunu yaparken diğer çoğu Cumhuriyet sonrası sanatçısı gibi Batı'daki gelişmelere bağlı kalmamış, hiçbir edebî anlayışın etkisinde hareket etmemiş ve belli bir tarzın takipçisi olmamıştır. Toplumun problemlerine değil bireyin toplum içindeki sorunlarına yönelen yazar, öykülerinde çoğunlukla kendisinden yola çıkıp bireyler hakkında yazarak insan gerçeğini anlamaya çalışır. Çoğunlukla şehirli alt sınıfın hayatını yazan Abasıyanık, balıkçı, işsiz, kıraathane sahibi gibi karakterleri anlatır. İnsanların yaşama biçimlerini, isteklerini, tasalarını, korkularını ve sevinçlerini irdeleyerek, toplum meselelerinden çok "insanı ele alan sanatçılar" sınıfında yer alır.
1930'larda başladığı yazı hayatı boyunca "sorumlu avare", "gözlemci balıkçı", "çakırkeyf sirozlu", "küfürbaz şair", "müflis tacir", "züğürt yazar", "hamdolsun diyemeyen rantiye", "anadan doğma çevreci" gibi sıfatlarla anılan Abasıyanık'ın tüm yazdıkları bir şair duyarlılığı içermektedir. Hikâye, roman, şiir yazan, çeviriler ve röportajlar yapan sanatçı bütün bu türleri kendine özgü tarzı ile kaynaştırmıştır. Yazarın, anlık heyecanlarını yansıtan izlenimci ve fovist ressamların üslubunu anımsatan bir tarzı olduğu söylenmiştir. Kendi özgün dilini oluştururken André Gide, Comte de Lautréamont, Jean Genet gibi isimlerden etkilenen Abasıyanık, kendisinden sonra gelen Ferit Edgü, Adalet Ağaoğlu, Demir Özlü gibi pek çok yazara da öncülük etmiştir. Ölümünün ardından Burgaz Adası'ndaki evi müzeye dönüştürülen yazar adına her sene öykü ödülü de verilmektedir.
Sait Faik Abasıyanık Kitapları - Eserleri
- Mahalle Kahvesi
- Semaver
- Şahmerdan
- Havuz Başı
- Lüzumsuz Adam
- Seçme Hikayeler
- Havada Bulut
- Sarnıç
- Kayıp Aranıyor
- Alemdağ'da Var Bir Yılan
- Son Kuşlar
- Büyüyen Eller
- Hikâyecinin Kaderi
- Mahkeme Kapısı
- Karganı Bağışla
- Şimdi Sevişme Vakti
- Kumpanya
- Sevgiliye Mektup
- Medarı Maişet Motoru
- Bir Sonbahar Akşamı
- Semaver Sarnıç
- Yaşamak Hırsı
- Balıkçının Ölümü / Yaşasın Edebiyat
- İstanbul Öyküleri Antolojisi
- Tüneldeki Çocuk
- Sait Faik'ten Çocuklara Hikayeler
- Havuz Başı - Son Kuşlar
- Alemdağda Var Bir Yılan / Az Şekerli
- Az Şekerli
- Açık Hava Oteli
- Bitmemiş Senfoni Ve Sait Faik Kaynakçası
- Tüneldeki Çocuk - Mahkeme Kapısı
- Müthiş Bir Tren
- Mahalle Kahvesi - Havada Bulut
- Kumpanya - Kayıp Aranıyor
- Bütün Eserleri
- Toplu Öyküler 1
- Öyle Bir Hikâye
- Stelyanos Hrisopulos Gemisi
Sait Faik Abasıyanık Alıntıları - Sözleri
- Gelmeyeceğini çok iyi biliyorum. Onu beklemek , bilhassa güzel… (Az Şekerli)
- “Kafa dediğin eskir, ihtiyarlar, ölür bile insan ölmeden, dedi. Sonra kalbini gösterdi: — Eskimeyen, eksilmeyen şey buradadır.” Alıntı: Sait Faik Abasıyanık. “Alemdağ'da Var Bir Yılan”. Apple Books. (Alemdağ'da Var Bir Yılan)
- Dünyada her şeyle alay edilir , şaka yapılır ama şiirle asla ! (Az Şekerli)
- Sevgilim sen, sen de mi şu havayı kokluyorsun? (Mahalle Kahvesi - Havada Bulut)
- Gülmek, dünyanın en güzel şeyidir. (Bitmemiş Senfoni Ve Sait Faik Kaynakçası)
- Zaten dünya kan ağlıyor, birde biz ağlatmayalım. (Kumpanya)
- Atatürk'ü Niçin Severiz? Atatürk'ü, 'niçin severiz' diye düşünmeden sevmeliyiz... (Açık Hava Oteli)
- Ben bir acayip oldum. Gözüm kimseyi görmüyor, kimsenin kapımı çalmasını istemiyorum... (Lüzumsuz Adam)
- O sevilmek için yaratılmışların en mükemmeliydi. (Kumpanya)
- Yalnızlık dünyayı doldurmuş.Sevmek,bir insanı sevmekle başlar her şey.Burda her şey bir insanı sevmekle bitiyor. (Alemdağ'da Var Bir Yılan)
- Keyfim kaçmış, üzgün, ağlamaklı gibiydim. Canım bir taraftan acı bir türkü söylemek çekiyordu. (Sait Faik'ten Çocuklara Hikayeler)
- ' Mühim ' diyoruz ama, bu kendi kendimize verdiğimiz bir peşin hükümden başka bir şey değildir. (Medarı Maişet Motoru)
- "Bırakın beni ey hakikatler! Yürümek istiyorum." Cennetlerin olduğu yere doğru." (Bütün Eserleri)
- "Uzun bir yoldan sonra denizi görmek gibisin..." (Bir Sonbahar Akşamı)
- "İnsanın içinden bir başka insanın kalkıp yürüdüğü görülür." (Mahalle Kahvesi)
- Aklıma sanki bir yerde bir şey unutmuşum, birisine bir söz vermişim, hani bir ismi unuturuz da ararız bulmadan rahat edemeyiz. Öyle bir hal oldum. Evet bu unutulmuş bir isim değildi, ama bunun ne olduğu hakkında da kafamda hiçbir fikir yoktu. (Müthiş Bir Tren)
- Anası: -Ali be, günah be yavrum, dedi. Günah yavrucuğum, yapma! Ali: -Allah affeder ana, dedi. Sonra saf, masum sordu: -Allah hiç gülmez mi? (Öyle Bir Hikâye)
- Kimse kimsenin aslını, kafatası içinin meselesini anlamak için uğraşmıyordu. (Kayıp Aranıyor)
- - Nasıl bir dünya arzuluyorsunuz? - Nasıl bir dünya mı? Haksızlıkların olmadığı bir dünya... İnsanlarının hepsinin mesut olduğu, hiç olmazsa iş bulduğu, doyduğu bir dünya... Sokaklarda sefillerin bulunmadığı bir dünya... Kafanın, kolun çalışabildiği zaman insanın muhakkak doyabildiği, eğlenebildiği bir dünya... İçinde iyi şeyler söylemeye, doğru şeyler söylemeye salahiyetle kıvranan bir adamın, korkmadan ve yanlış tefsir edilmeden bu bir şeyleri söyleyebildiği bir dünya... (Havada Bulut)
- Dünyada hiçbir şeyden, zalimlikten iğrendiğim kadar iğrenmem. İnsanoğlunun en büyük savaşı zalimliğe karşı açılmalı. (Kayıp Aranıyor)