diorex
Dedas

Hınç - Max Scheler Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Hınç kimin eseri? Hınç kitabının yazarı kimdir? Hınç konusu ve anafikri nedir? Hınç kitabı ne anlatıyor? Hınç PDF indirme linki var mı? Hınç kitabının yazarı Max Scheler kimdir? İşte Hınç kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 21.06.2023 00:00
Hınç - Max Scheler Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Max Scheler

Çevirmen: Abdullah Yılmaz

Yayın Evi: Alfa Yayınları

İSBN: 9786051711546

Sayfa Sayısı: 235

Hınç Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Max Scheler yaşadığı dönemde Avrupa’nın en etkili düşünürlerinden biri sayılıyordu. Sadece Husserl ve Heidegger’in değil, Martin Buber, Ortega y Gasset, Nicolai Hartmann, Ernst Cassirer, Gadamer ve Alexander Koyré gibi felsefecilerin de saygısını kazanmıştı. Heidegger’e göre, ona şu ya da bu ölçüde borçlu olmayan hiçbir çağdaş filozof yoktu; Ortega y Gasset de, Scheler’in apansız ölümüyle “Avrupa’nın tarih boyunca gördüğü en büyük zihinlerinden birini yitirdiğini” yazacaktı. Ancak 1960’lardan sonra Alfred Schutz, Manfred S. Frings ve özellikle René Girard gibi yazarlar sayesinde Scheler’in düşünceleri yeniden felsefi ve insanbilimsel tartışmaların gündemine sızabilecektir.

Ressentiment, Nietzsche’nin Hıristiyanlığa karşı polemiğine bir reddiye olarak okunabileceği gibi, daha genel bir din fenomenolojisi olarak da alınabilir. Ama incelenen konu birçok disiplinin (felsefi antropoloji, psikoloji, sosyoloji) en önemli kavşaklarından birinde yer aldığı ölçüde, bu polemikten büsbütün bağımsız araştırma nesnesi de oluşturmaktadır. Herkesin çok iyi bilip de yüzleşmekten ve üzerinde düşünmekten kaçındığı şeyi kurcalıyor Scheler burada.”

 

Orhan Koçak

Hınç Alıntıları - Sözleri

  • "İnsan ya bir Tanrı'ya sahiptir ya da bir puta."
  • “Hangi biriniz kaygılanmakla ömrünü bir anlık uzatabilir?” Luka 12:25
  • …yine iftira ve karalama olaylarında da hınç sıklıkla büyük bir rol oynar.
  • Hayat kendi başına artık orijinal bir fenomen değil, yalnızca mekanik ve zihinsel süreçlerin bir karmaşasıdır.
  • Zihin her zaman uzak diyarlara gitme eğilimindedir.
  • Hınçın kökeninde kişinin kendisiyle başkaları arasında kıyaslamalar yapma eğilimi vardır.

Hınç İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Ressentiment = Hınç İntikam arzusunun nedeni o anda verilecek tepkinin yenilgiyle sonuçlanacağı (acizlik hissi) düşüncesinden kaynaklanır. Ressentiment kavramını uzun ve dolambaçlı yollardan vermiş yazar. Bu yüzden önce bir kaç kelimenin özüne değinmek istiyorum. İntikam arzusu (kin- garaz) ve haset kasıtlarını aşmaz. Belli nedenler yüzünden ortaya çıkar. İntikam alındığında veya bağışlama olduğunda biter. Haset edilen nesneye sahip olunduğunda haset duygusu biter. Kindar kişi başkalarının son derece masum eylem veya sözlerinde bile kötü niyet arama eğilimindedir. Yersiz saldırılara geçtiği zamanlarda da intikam aldığını düşünüyordur. Aşırı alınganlık genellikle intikam hırsıyla dolu bir karakter belirtisidir. Kötüleme duygusu ise kasıtlarını aşar. Belli nedenler yüzünden oraya çıkmaz belli kişilere karşı değildir. Hatta kötüleme dürtüsü kendini tatmin edecek nesneler arar. Ressentiment ise Hınç demektir .Hınç bastırılmış intikam arzusudur. Hınç; kin, haset gibi duyguların belli sebepler yüzünden açığa vurulamadığı (fiziksel veya zihinsel korku vb) durumlarda orataya çıkar. Eğer intikam isteyen biri intikamını alırsa, nefret dolu biri düşmanına zarar verirse en azından sözlü olarak bile nefretini ifade edebilirse hınç oluşmaz. Haset eden kişi kıskançlığını çalışarak veya çalıp çırparak giderirse hınç söz konusu olmaz. Eğer böyle yaparak hasedi bitirmenin mümkün olmadığı bir konu varsa hınç doğar. “Her şeyi bağışlayabilirim ama seni sen yapan şeyin bende olmamasını, aslında sen olamamamı asla!” Hınçlı kişi ötekinin değerini küçültme eğilimine girer. (Gerilimi azaltmak için) Kölece bir doğaya sahip ve statüsünü benimsemiş bir köle efendisinin kötülüğüne uğradığı zaman hınç duymaz. Paylanan yumuşak başlı uşak ve şamar yiyen çocuk da öyle. Toplumsal eşitsizliğin, iktidar ve servet dağılımındaki büyük farkılılıkların olduğu bir toplum ressentiment için en uygun zemindir. Soylu kişi tamamen naif bir kendine saygı ve sevgisi vardır. Bu gururla karıştırılmamalıdır. Gurur bu naif “kendine güvenin” azaldığının hissedilmesiyle ortaya çıkar. Kişinin kendi değerine tutunmasıdır. Soylu insan başkalarının erdemlerinden sevinç duyar ve dünyayı güzel kıldıklarını hisseder. Bu yüzden başkalarının bazı konularda kendisinden üstün yetenekleri olduğunu kabul etmekten çekinmez. Sıradan insanlarsa kendinin değerini ancak başkalarınınkiyle kıyasladığında hissedebilir.Sıradan insan ikiye ayrılır. Enerjik ve zayıf. Enerjik kişi bir arrivist (sonradan görme) olur. Sonradan görmenin nihai amacı değerli bir şey elde etmek değil, başkalarından daha saygın olmaktır. O bir şeyi sadece sürekli kıyaslamaları yüzünden hissettiği aşağılık duygusunu yenmek için kullanır. Zayıf olan insan ise ressentiment insanına dönüşür. Ressentimen en son aşamada bu kötü dürtülerin yönünün değişmesine neden olur. Sonuç: kendinden nefret, kendinden intikam... Bir başka sonuç olaraksa ressentiment dünya görüşünü tahrif eder. Ressentiment insanı artık olumlu değerlere sırtını çevirmediği gibi bu değerlere sahip olan kişileri ve şeyleri de tahrip etmek istemez olur. Ressentiment bu kötü duyguların verdiği azaptan kurtarmıştır kişiyi. Kıskanılan kin güdülen kişiye haset intikam dürtüsü biter artık çünkü o kişiler kötülüklerin kucağına düşmüşlerdir. acınası durumdalardır. Hınç kaynana figüründe, kızkurularında da görülür. Rus edebiyatında da otokrasi yüzünden ressentimen dolu karakterler cirit atar. (dostoyrvski, gogol, Tolstoy) (irem)

Hınç/Resentiment: Scheler Nietzsche’nin Ahlakın Soykütüğü adlı yapıtında geliştirdiği “resentiment” kavramının ayrıntılı bir incelemesine girişiyor. Terim Fransızcadan alınmış ve hem Scheler hem de Nietzsche Almancadaki Groll(Hınç, kin) yerine “resentiment” olarak kullanmış. Scheler resentiment “zihnin kendini zehirlemesidir” diyor. Buna göre resentiment sadece insan doğasında normal olarak bulunan “intikam isteği, nefret, kötü niyetlilik, haset, kara çalma dürtüsü ve değersizleştirici kin” duygularının bastırılması değil buna bir de “iktidarsızlığın” eşlik etmesi sonrasında ortaya çıkar. Resentimente kapılmış insan özelliklerine bakılmaksızın herkesle bir eşitlik ister, kendisinden yukarıdakileri aşağı çekmeye çalışır ve aşağıdakileri de daha dibe bastırır. Bu insan kaçınılmaz olarak intikamcı, başkalarının mutsuzluğundan haz alan, her zaman için iktidarsız bir rekabet duygusu içindedir. Scheler resentimenti yeterince işledikten sonra onu Nietzsche’nin kullandığı “Hristiyan köle ahlakının resentiment yüklü olduğu” tezinden alıp baş aşağı çevirerek tam tersine modern insanın ve modern dünyanın “resentiment” yüklü bir insan topluluğu yarattığını iddia ediyor. Hristiyanlıktaki sevgi anlayışının aşağıdaki insana yöneldğini, zayıfı güçsüzü sevmeye yöneldiğini iddia ediyor ve modern anlayışın ise tam tersi olduğunu iddia ediyor. Bunu o kadar abartıyor ki aydınlanmacı filozofların neredeyse tamamının resentiment yüklü bir zihinle Hristiyanlıktan öç almak için fikirlerini geliştirdiğini iddia etmeye kadar vardırıyor iddialarını(dip notta gördüğüm kadarıyla bu aşırı fikirlerinin bazılarından daha sonra vazgeçmiş). (ismet Sönmez)

Max Scheler'in bu eserinin henüz ilk kısmını okurken bile ufkumun oldukça genişlediğini hissetmiştim. Kısaca kitabın benim için neden başyapıt seviyesine çıkacak kadar değerli olduğunu anlatayım. Kitap, Friedrich Nietzsche'nin üstüne basarak dile getirdiği "ressentiment" kavramı üzerine detaylı bir inceleme diyebiliriz. Eserin başından sonuna kadar bu kavramın derinlemesine bir analizi söz konusu. Nedir peki bu Ressentiment? Nietzsche'nin kullandığı bu kelimeyi dilimize "hınç" olarak çevirebiliriz. Ama Nietzsche bile bu kelimeyi Fransızca olarak kullanmış, Almanca karşılığına denk gelen "groll" kelimesini tercih etmemiştir. "Her şeyi bağışlayabilirim ama seni -seni sen yapan şeyi, sende olanın bende olmamasını- aslında sen olmamamı asla." "Ressentiment genelde insan doğasının normal bir bileşeni olan belli duygu durumları ve etkilenimlerin sistematik olarak bastırılması sonucu ortaya çıkan, süreğen bir zihinsel durumdur." "Öncellikle Ressentiment başka birine karşı özel bir duygusal tepkinin tekrar tekrar yaşanmasıdır. Bu duygunun sürekli yaşanması onu kişiliğin derinliklerine yerleştirmiş ama aynı zamanda kişinin eylem ve ifade alanının dışına çıkarmıştır. Bu yalnızca belli bir duygulanımın ya da ona "karşılık gelen" olayların zihinsel olarak hatırlanması değildir; bu bizatihi o duygulanımın yeniden canlanmasıdır." Ressentiment İnsanı, zayıflığından ötürü kendine yapılana karşılık veremeyen ya da başkaları tarafından yapılan kendisi için önem arz eden şeylere ulaşamayan insanların yaşadıkları hastalıklı bir duygu durumudur. Ressentiment iktidarsızlıkla ve zayıflıkla beslenir. Örneğin Max Scheler'e göre, kadınların Ressentiment potansiyeli çok yüksektir. Çünkü yüzyıllardır fiziksel olarak ve toplumsal alanda erkeğin gerisinde kalmaya zorlanmışlardır. Bu zayıflık hissi ile buna karşı koyamamama durumu Ressentimentın yeşermesi için muhteşem bir alan yarattığından ötürü bu durum kadınların daha kindar bir cinsiyet olmalarının önünü açmıştır. Dikkat edilirse "cadı" dişil bir figürdür, eril bir karşılığı söz konusu değildir. Örnekleri çoğaltabiliriz ama profil hiç değişmeyecektir. ( Bazı cümlelerim kadının erkekten daha kötücül bir tarafının olduğu vurgusu barındırıyormuş gibi gözüküyor o yüzden düzenlemek istedim mesajı. Aslında vurgulamak istediğim fiziksel güç ekseninde eşitlenememenin yarattığı duygusal birikmenin bir katharsisle çözümlenmemesi sonucu, kadınların daha kindar olmaya meyilli olduklarını söylemek istemiştim. Bu kadınların daha kötücül bir tarafı olduğu anlamı taşımıyor. Umarım kendimi doğru ifade edebilmişimdir. ) Max Scheler kitabın ilk bölümünde Ressentiment kavramı üzerine detaylı bir inceleme sunar bizlere. Kitabın ikinci önemli kısmında ise Nietzsche'nin, Hristiyanlıktaki sevgi ve ahlak anlayışını bir Ressentiment çiçeği olarak görmesini eleştirir ve Nietzsche'nin bu konudaki yanılgısını ortaya çıkarmaya çalışır. Bence oldukça sağlam bir savunmada yapmıştır bu bölümde. Kitabın geri kalanında da modern hümaniter sevgi anlayışının ve modern ahlaktaki değer kaymalarının bir portresini çizer. Kitap özellikle son kısımlara doğru önemli sosyolojik analizlerle doludur. Bu eserin fazla bilinmiyor oluşunun çok büyük bir kayıp olduğunu düşünüyorum. Dücane Cündioğlu bir konuşma sırasında tavsiye etmişti bu kitabı. Kendisine büyük bir saygım ve sevgim olduğu için hiç düşünmeden aldım. Şimdi iyi ki bu tavsiyeyi dikkate almışım diyorum. Tekrar tekrar okunabilecek zenginliğe sahip bir eser. (Murat)

Hınç PDF indirme linki var mı?

Max Scheler - Hınç kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Hınç PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Max Scheler Kimdir?

Max Ferdinand Scheler (22 Ağustos 1874, Münih - 19 Mayıs 1928, Frankfurt), Alman filozoftur. Görüngübilim, etik ve felsefi antropoloji konularında yaptığı çalışmalarla tanınır.

Fenomenlerle ilk ilgilenen kişi olan Edmund Husserl'in görüşlerini geliştirmiştir. Daha sonra Papa II. Ioannes Paulus olacak olan Karol Wojtyla, 1954 yılında verdiği doktora tezinde, Max Scheler'in kuramını Hristiyan etiğine uyarlamıştır.

Kitapları

Etikte Biçimcilik ve Maddi Değer Etiği, 1921

Bilgi Biçimleri ve Toplum, 1926 (Die Wissensformen und die Gesellschaft)

İnsanın Kosmostaki Yeri, 1928 (Die Stellung des Menschen im Kosmos, tr. Ayraç y. 1998)

Hınç (Ressentiment, tr. Kanat y. 2004)

Max Scheler Kitapları - Eserleri

  • Pişmanlık ve Yeniden Doğuş
  • İnsanın Kosmostaki Yeri
  • Hınç
  • Utanç ve Tevazu Duyguları

Max Scheler Alıntıları - Sözleri

  • Utanç ya da tevazu güzelliğin bir vaadi olduklarından “güzeldirler”. (Utanç ve Tevazu Duyguları)
  • Ahlaki dünyada en devrimci kuvvet ütopyacılık değil pişmanlıktır. (Pişmanlık ve Yeniden Doğuş)
  • Zihin her zaman uzak diyarlara gitme eğilimindedir. (Hınç)
  • Hayat kendi başına artık orijinal bir fenomen değil, yalnızca mekanik ve zihinsel süreçlerin bir karmaşasıdır. (Hınç)
  • - "Utanç duygusunun biraz kaybolması ya da azalması, insan tipinin dejenerasyonu ile eşdeğerdir..." (Utanç ve Tevazu Duyguları)
  • …yine iftira ve karalama olaylarında da hınç sıklıkla büyük bir rol oynar. (Hınç)
  • "İnsan ya bir Tanrı'ya sahiptir ya da bir puta." (Hınç)
  • Soru, insanın kendini bilme, kendi varlığının ya da türünün temel ıralayıcılarını belirleme çabasının bir sonucu. (İnsanın Kosmostaki Yeri)
  • Hatta insanın bizzat kendi varlığı kendini şoke edebilir. (Pişmanlık ve Yeniden Doğuş)
  • Geleceğimiz sadece başımıza geleceklerden ibaret değildir. Benzer şekilde tabii ki maddesel gerçekliği gelecek kadar kolay değiştirilebilir olmasa da geçmişimizin hiçbir parçası anlam ve değer bakımından hakiki manasıyla değiştirilemez değildir. Bu anlam ve değer yaşamımızın bir bütün olarak kıymetiyle ilgilidir ve kendini yenilemeye her zaman açıktır. (Pişmanlık ve Yeniden Doğuş)
  • Pişmanlık fenomeni de bu genel düşünceler şemasında bir yere oturur. Pişmanlık geçmiş yaşamımızın bir yeniden ele alınması ve ona yepyeni bir anlam ve değer verilmesidir. Pişmanlığın "değiştirilemez" olanı manasızca bir değiştirme çabası olduğu söylenir. Fakat bizim argümarumiza göre yaşamda "değiştirilemez" hiçbir şey yoktur. Hatta sırf bu "manasız" çaba bile "değiştirilemeyeni" değiştirir ve pişman olunmuş eylem ya da davranışı bir yaşamın bütünlüğü içinde yeni bir yere oturtur, ona yeni bir yön verir. Çokları pişmanlığın absürt olduğunu söyler. Onlara göre pişmanken özgür olamayız zira her şey olması gerektiği gibi olmuştur. Ama bilmezler ki eğer pişman olamıyorsak özgür de olamayız. Eğer pişman olursak görürüz ki başlangıçta ahmakça eylemin koşulu sandığımız şeye, yani özgürlüğe, asıl şimdi gerçek anlamıyla kavuşuyoruz. Pişman olmadan önce bizi usanmadan kahreden o suç ve kötülük seli ve onun yarattığı karşı konulamayan, çığ gibi büyüyerek suçu hep artıran ve bizi sürekli baskılayan etkiler zincirinden işte asıl şimdi azade oluyoruz. (Pişmanlık ve Yeniden Doğuş)
  • “Utanç ya da tevazu güzelliğin bir vaadi olduklarından “güzeldirler” (Utanç ve Tevazu Duyguları)
  • Vicdanın heyecanlarında, onun tembihleri, tavsiyeleri ve suçlamalarında inancın manevi gözü her daim görünmez, ebedi bir yargıcın varlığının farkındadır. (Pişmanlık ve Yeniden Doğuş)
  • Kendisini doğanın dışına çıkarıp, "Ben neredeyim?", "Benim yerim neresidir?" diye soran bir varlık, artık "Ben, beni çevreleyen dünyanın bir parçasıyım" diyemez; çünkü onun tininin ve kişiliğinin o andaki varlığı, bu dünyanın üstündedir. (İnsanın Kosmostaki Yeri)
  • Utanç ya da tevazu güzelliğin bir vaadi olduklarından “güzeldirler”. (Utanç ve Tevazu Duyguları)
  • Platon siyasal toplumu (Politeiayı) oluşturan üç yana -yöneticiler, besleyiciler ve koruyuculara- koşut olarak, insandaki üç yanı a) bilen, hesaplayan yan, b) arzulayan yan ve c) bu ikisi arasında dengeyi sağlayan irade, isteme yanı olarak dile getirir (Platon, Devlet, 439d-442a). (İnsanın Kosmostaki Yeri)
  • İnsan, arzularından doğan cezalandırma korkusundan çok gurur ve kibir tarafından katılaşır. (Pişmanlık ve Yeniden Doğuş)
  • Kendisini doğanın dışına çıkarıp, "Ben neredeyim?", "Benim yerim neresidir?" diye soran bir varlık, artık "Ben, beni çevreleyen dünyanın bir parçasıyım" diyemez; çünkü onun tininin ve kişiliğinin o andaki varlığı, bu dünyanın üstündedir. (İnsanın Kosmostaki Yeri)
  • - "Kısaca: Utanç “sevginin vicdanıdır"..." (Utanç ve Tevazu Duyguları)
  • Böylece, haklı olarak denebi­lir ki, insan hayvandan daha eksik ya da daha fazla olabilir ama asla bir hayvan olamaz. (İnsanın Kosmostaki Yeri)

Yorum Yaz